evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Felsefe Üzerine
Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adâlet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel sorunlarla ilgili yapılan çalışmalardır. Felsefe düşünce sanatı olarak da bilinir. Yukaridaki tanimin disinda kalan herhangi bir sey kaldi mi? Iste yukaridaki bilgi bilimin de temelidir. Felsefe yöntemi Bulguların tutarlılığını denetlemek, türlü bulguları geniş düşünce örüntülerine yerleştirmek ya da bu örüntülerle olan ilişkilerini belirtmek, yani gerçeklere erişmek, araştırmaların ve bilimin temel konutlarını incelemek ve kurallara bağlamak, benimsenebilecek mantık ilkelerini önermek gibi özellikleri bulunan, gerçekler ile değerler üzerinde incelemeler yapılırken baş vurulan yol. Thomas Hobbes " Felsefi düşünce insanın evreni içinde kendi varlığını merak etmesiyle ve bu konuda sorular sormasıyla başlar. Felsefe için merak etmek ve soru sormak yeterli değildir. Sorulara sistemli bir açıklama getirmek de önemlidir. Aynı zamanda getirilecek olan açıklamanın sistemli veya sistemsiz olması gerektiği de felsefenin bir sorusudur. Felsefi düşünüş sıradan düşünüşten tamamen farklıdır onun ayırt edici özelliği kavramsal ve soyut olma çabasıdır. Felsefi düşüncenin yöntemleri insana hemen her konuda akıl yürütebilmesi için gerekli temelleri sağlar. Felsefe eleştirel bir düşünüş biçimidir. Felsefi düşünce önceden kazanılmış bilgiler üzerine bir düşüncedir." Amaç ve yöntem "Felsefe diğer disiplenlerden sorgulama yöntemiyle ayrılır. Filozoflar, ilginç, harika veya şaşırtıcı buldukları bir konudaki şüpheleriyle ilgili anlaşılır örnekler verebilmek için, genellikle sorularını problemler veya bilmeceler olarak çerçevelendirirler. Bu sorular genellikle bir inanca ait varsayımlarla veya insanların karar vermek için kullandıkları yöntemlerle ilgilidir. Filozoflar problemleri mantıksal bir şekilde ortaya koyarlar. Tarihsel olarak geleneksek mantıkın kıyaslarını, Frege ve Russell'dan itibaren de sembolik mantık kullanır ve daha sonra kritik okuma ve fikir yürütmelerle bir sonuca doğru ilerlerler. Sokrat gibi, tartışmayla, veya diğerlerinin ileri sürdükleri fikirlere cevap vererek, veya dikkatli kişisel düşünmeyle cevap ararlar. Filozoflar bu yöntemlerin birbirine göre üstünlükleirini tartışa gelmişler, örneğin felsefi "çözümlerin" nesnel, kesin yani gerçeklik hakkında bilgi veren mi; yoksa konuştuğumuz dilin mantığına açıklık kazandıran veya hatta kişisel terapi mi olduğunu sorgulamışlardır. Dil filozofun en önemli aracıdır. Analitik felsefede felsefi yöntemle ilgili tartışmalar felsefe ve dille ilgiliydi. Kıta Avrupa'sı felsefesinde de benzer kaygılar vardır. Meta-felsefe, yani felsefenin felsefesi, felsefi problemlerin, felsefi çözümlerin ve problemden çözüme gidişteki yöntemlerin doğasını araştırır. Bu tartışmalar aynı zamanda dil ve yorum üzerine yapılan tartışmalarla da ilgilidir.Yani felsefe düşünce ve mantık bilimi olup her şey hakkında birçok şey bilme sanatıdır." Kisaca felsefe "concept's existence/varligin kavrami" konusudur. Bilim ise "function/behaviour of phenomena and/or concept/ fenomen ve/veya kavramin fonksiyonu/davranisi" konusudur
-
Laik, Bilimsel ve Ana Dilde Eğitim ve Demokratik Yaşam Hakkı
Bilindigi gibi bugun, yani 13 Subat'ta Turkiye genelinde egitimciler ve ogrenciler ve de demokratik yasam hakki isteyen herkes eyleme cikiyor. Hukumet eylemlere yasak koydugu halde su an ulkenin cesitli beldelerinde bu eylemler suruyor. Kimi yerde polis terorune magruz kaliyor, kimi yerde sakin geciyor. Simdi basliga gore degerlendirelim. Bu eylemin basini dini/mezhepsel aleviler ile, milli kokensel kurdler cekiyor. Birisi dindeki sunni egitim dayatmasina karsi cikiyor, digeri ana dilinde egitim istiyor. Yani her ikisi de hukumetin dini ve tek milli egitimine karsi cikiyor. Buradaki laiklik ve demokratik vurgusu da burda. Bilimselvurgu ise egitimin ana okulundan basliyarak dini temelde olmasi. Simdi konuyu sosyo-etik olarak degerlendirelim. Ulke ve toplumun nicelik cogunlugu turkler ve sunniler. Dolayisi ile bir turk "banana kurdun ana dilindeki egitiminden" diyerek; Bir sunni de "banana alevilik mezhebinden" diyerek bu eylemlere katilmayabilir. Yalniz unutulmamalidir ki bir toplumda demokratik haklar kisitlandikca bu toplumun her sosyo-etik degerine etki yapar. Yani sadece kurdleri ve alevileri degil, turk ve sunnileri de etkiler. En basta ulke ve toplumu politik cikar olarak ve onun yonlendirdigi bir dini icerikte yonlendirilmekte ve cocuklar da bu yonlendirme ile buyumektedir. Bir cocugu kucuk yasta cehennem atesi ile korkutmak ve bu korku ile dine baglamak; her seyden once o cocugun tum yasaminda bir psikolojik travma birakir. Bir cocugu bilimsel egitmemek, o cocuga "ne yapacaksin okuyup, isci ol emekci ol,, esnaf ol v.s." dayatmasidir. Dolayisi ile buradaki laiklik, bilimsel egitim ve demokratik yasam; oyle gorundugu gibi sadece alevi ve kurdlerin degil; turk ve sunnilerin de sorunudur. Ayrica bugun anadilde egitim olarak osmanlica yavasyavas dayatilmaya baslanmistir. Bu da turkce dili icin bir demokratik hak ihlalidir. Bir sunninin de cocugunu laik ve bilimsel egitim Adina "benim okulumun imam hatip okulu olmasini istemiyorum, ben cocugumun din adami olmasini istemiyorum" demesi de bir demokratik haktir. Dolayisi ile bugunku eylemlerin adi anlam ve icerigi, ulke ve toplumun "su ya da bu sosyo-etik degerini" ya da "su ya da bu kesimini" degil tum sosyo-etik deger farkindaki toplumu oldugu gibi ilgilendirmektedir. Sonucta laik bilimsel egitim ve demokratik yasamin sosyo-etik deger farki ayrimi yoktuir. Her sosyo-etik deger farki icin bu hak ve talepler gecerlidir. Bu acidan kimse hangi sosyo-etik degree sahip olursa ya da toplumun hangi kesimine sahip olursa olsun cocuklarinin gelecegi Adina bu eyleme sessiz ve bananeci kalamaz. Burada verilmek istenen algi operasyonu "dine ve dini egitime karsi misin?" ile iktidarin dini politikasinin egitimde dayatilmasi ve "bu egitim sunnilere ve turklere yoneliktir" seklindeki ayrimci ve toplumun farkli sosyo-etik degerlerini biribirine dusurucu iktidarin politikalaridir. Bu algi operasyonunu iyi algilamak gerekir. Cunku bu dini gorunumle turk gorunumlu politikalar aslinda iktidarin kendi Adina kullandigi ve su istismar ettigi gorunumlerdir. Aslinda sevindirici olan iktidarin ve elemanlarinin onca ayrimci nefret her sosyo-etik degeri biri birine dusman edici soylemlerinin sadece soyleyenin olarak kalmasi ve bugune kadar topluma yansimamis olmasidir. Bu da toplumumuzun bir butun olarak o aldigi tarikhi ve cografi etik olma degerinin butun bu kiskirtmalara ragmen gosterdigi, her ne denirse densin/her ne olursa olsun birlikte yasamak direncidir. Bugunku eylemn bu eyleme her ne olursa olsun ve onca polis terorune ragmen basta sunni ve turkler olmak uzere digger her turlu sosyo-etik deger farkinin katilimi; hukumete "biz sizlerin dayatmalariniza hic bir sekilde biat etmeyecegiz" cagrisi olacaktir. Ulke ve toplumumuzun tarihi cografi ve her turlu birikimsel layiki; laik, bilimsel ve demokratik yasam ve egitimdir. Bunun aksi toplumumuzun toplum olmaktan koparilisi ve buna biat etmek olur. Iktidarin her turlu ayristirici bertarafina, tek bir taraf olarak direnelim. Laik bilimsel demokratik her turlu nitelik anca her bir bertaraf edilenin ve edilmek icin sirada bekleyenin, tek bir taraf ve ses olabilmesine baglidir. Cunku iktidar nicelik olarak nitelikli deger temelinde ne sunniligi ne de turklugu korumak istemektedir. Yaptigi sadece bir algi operasyonudur. Bunu da sunni ve de turk gorunum ile yapmaktadir. Bugun eger sunni ve turkler kurd ve alevilere destek vermezlerse; her turlu baskiyi sadece alevi ve kurdler cekmeyecek, yarin sira turklere ve sunnilere de gelecektir. Aslinda iktidarin her turlu politik yonlendirim baskisinin sanki turk ve sunnilerin lehine yapiliyormus gibi gosterilmesi bir algi operasyonundan baska da bir sey degildir. Amac toplumu bolmek ve ayristirmak ve her ayrisani da ayri ayri bertaraf etmektir. Iste o yuzden her bertaraf olanin tek bir tarafta birlesmesi ancak bir guc olusturur ve ses getirir. Her bir bertaraf olanin destek gormeyen tek cikisi ise iktidarin ayristirma politikasina yag surer.
-
2015 Seçimlerinde Minimum Ortak İttifak Ne Olmalıdır?
Ulke ve toplumunu bekleyen tehlikeyi algilamak isteyenler, hem islami koktendinci terorunun hem de Afganistan, Cezayir, Iran, Irak, Misir v.s. gibi ulke ve toplumlarin 1960'dan sonar ne hale geldigine bakabilirler. Guncel olarak ise, su fotograflar ibretliktir. Selefi/kuranciligin system haline gelmesi durumunda; Terör örgütü IŞİD'in kontrolü altındaki bir çarşaf fabrikasında çekilen görüntüler internette bir bloga yüklendi. Iste benim isaret ettigim tehlike yani "yeni" Turkiye ve 2023 hedefi de budur.
-
2015 Seçimlerinde Minimum Ortak İttifak Ne Olmalıdır?
Hiçbir şey yazamıyorsun. Kalıplaşmış naftalin kokulu hamaset edebiyatı bunlar. Gerçekten kopuk,klişe laflar ile bu işler yürümez. Senin bu kahve ve bilgi dusunce icermiyen uslubunla yurudugunu mu zannediyorsun? Burada konu kimsenin kisisel istegi degil, ulkenin gelecegi. . Ben de her zaman yazdiklarimin arkasinda dururum. Hangi acilim, sen ulkeyi felakete surukleyecek iktidara 4 sene daha sans taniyalim diyorsun. Bunu yaparkende AKP'nin bu ulkeye 12 yilda verdighi her turlu zarari es geciyorsun. Kusura bakma da sen daha konusma/yazisma adabindan bi habersin. Fikirler tartisilirken kisilere yonenilmez. Sen AKP'yi savunarak fikirlerinin sololdugunu mu saniyorsun? Bence bunu once kendin icin soyle. Benim her konuda yazdiklarim sitede. Isteyen bakabilir. Solculuk sadece bunlar degildir. Ayrica senin yazi dilin uslubun da hic bu yazdiklarina uymuyor. Tek yaptigin satasmak. Senin fikirlertin solun kiyisindan gecemez. Nerde insan haklari ve evrensel hukukun hak ve ozgurlukleri? Nerde iktidarin ulke ve topluma sagladiklari? Lafla peynir germisi yurumuyor. Senin gibi AKP zararini kar gormekle de solculuk olmuyor. Bak benim solculugum burda. Bir de seninkini alalim. Okuda ogren; Bu temelde kendi bireysel dusunce ve bilgim adina, kisaca konu ve kavramlara bakis acim sudur. Basta ulkenin ve toplumunun ve farkli halklarinin birligi butunlugu ve beraberliginden yanayim. Yani ayni cografyanin korunmasindan yanayim. Yalniz bu yanalik ancak asagidakiler disindadir. Otokratik teokrasiden yana degilim.-Basbakan, AKP ve polis devleti, parti devleti Demokratik teokrasiden yana degilim-Cumhurbaskani, F.Gulen, cemaat, evengalizm Laik diktatorlukten yana degilim-Askeri idare laik milliyetcilikten yana degilim-turk milliyetciligi/Kurd milliyetciligi TC laikliginden yana degilim-diyanetin devlet bunyesinde olmasi, Istiklal marsi dini icerigi Ulusalci degilim-tek bir etnik koken ve tek bir din mezhebi temelindeki birlik uniterlik Demokratik diktatorlukten yana degilim-teklesmis etnik koken turklugun ya da sunniligin diger farklar uzerindeki hakimiyeti Hic bir emperyalist zihniyetten yana degilim-"demokrasi/ozgurluk" adi altinda emperyalizmin ulke ve toplumlarina saldirmasi, ic islerine karismasi, toplumu ayristirmasi ve mikro ayrimcilik ile ulkeleri kendi cikar amaclarina ekonomik ve politik alet etmesi. Hic bir surette ic ve dis savastan yana degilim-bir politik ve ekonomik cikar amacli acilan savaslar. Peki neden yanayim? Sekuler laiklikten yanayim- yani evrensel hukuk hak ve ozgurlukler insan haklari temelinde toplumun her farkli halkinin farkinin ozgurlugu tanim ve temsil hakki. Birey devletinden yanayim-yani vatandasin devleti icin degil, devletin bireyi icin var olmasi bireyinin hak ve ozgurlugunu koruyacak kurum ve kuruluslarinin olmasi Politik olmayan devletten yanayim-Yani devletin hic bir din ve mezhepten ve etnik kokenden yana olmamasi hepsine ayni mesafede olmasi hepsinin hak ve ozgurlugunu korumasi ve farklarin politik arac ve duygu somurusu ya da oy pusulasi olarak kullanimina izin verilmemesi. Ulke ve toplum cikarlarini gozeten politikadan yanayim-Her turlu politikanin ulkenin disarida barisa yonelik olmasi ve iceride de toplum ve farkli halklarinin her turlu yasam ve iliski standartinin yukseltilmesine olanaklarinin saglanmasina yonelik olmasi. Bilimsel, bilissel ve bilgisel egitim/ogretim ve yetistirim den yanayim-Egitimin temelinin din milliyet etik, metafizik degerler uzerine degil; evrensel olgu temelindeki bilimden yana olmasi her turlu yetistirimin ve egitimin ogrenimin kritik, analitik, yapilandirmaci ve birey yetistiren beyinleri dusundurten ve dusuncenin onunu acan sekilde olmasi her turlu dusunce ve ifade ozgurlugu. Kisaca vatandas ve toplumsal "biz/oteki" kutuplu otekilestirten/otekilesen degil; hak ve ozgurluklu birey ve onun farklari icsellestiren uzlasmali biribirine saygili bireysel yetisim. Simdi senin o engin sol fikrini alalim.
-
2015 Seçimlerinde Minimum Ortak İttifak Ne Olmalıdır?
Burada konu ne anarsi ne de burjuvazidir. Burada konu ulke ve toplumunu bekleyen selefi/kuranci araplasma olarak teokratik bir din cikar ve somuru devletidir. O yuzden sen algilamak istemedigini "magazine" olarak degerlendirebilirsin. Yandas basin zaten basta gezi direnisinde oldugu gibi hep bunu yapti zaten. Ben senin yazilarini daha once okudum, merak etme. Ben senin yaninda pek dindardan ziyade, aklinin ufkunun alamayacagi bir serbestlikte kalirim.
-
'İç Güvenlik paketi' Açıklandı
'TOPLANTI HAKKI ENGELLENEMEZ' Şiddet olayları, toplantı ve gösteri yapma hakkının korunması ile ilgili alınacak tedbirler. Toplantı ve gösteri yapma hakkı demokratik bir haktır, engellenemez. Eğer biri engelleyecek olursa, önce ben bu engellerin önüne gider, engellediği yerde toplantı ve gösteri yaparım. Ama aynı zamanda her hak ve özgürlük gibi, toplantı ve gösteri yapma hakkı da hukuk devleti ve kamu düzeni kurulları içinde gerçekleşir. Bir hakkın verilmesi, o hakkın başkalarının haklarını gasp edecek şekilde kullanılması sonucunu doğurmaz. Bu haklar herkes tarafından kullanılabilecek ama 'şu alan benim alanımdır, bu alanda sadece ben gösteri yaparım, başkası yapamaz. Ben bu alanda gösteri adı altında her türlü şiddeti yaparım, kimse bana ses çıkaramaz' denirse, ses çıkarılır. Bir vatandaş 'devlet nerede?' diye sorarsa, biz buradan haykıracağız, devlet de burada millet de burada." 'ŞİDDETE DÖNÜŞTÜRÜLEN HER EYLEM SUÇ OLACAK' Başbakan Davutoğlu, toplumdaki kamuoyu hassasiyeti bağlamında bazı konulara tek tek girmek istediğini söyledi. Bu bağlamda, toplantı ve gösteri yapanlara karşı her türlü saldırının engelleneceğini belirten Davutoğlu, "Öyle durumlar oluyor ki toplantı ve gösteri yapılıyor, o toplantı ve gösteri yapanlar bize karşı da olsalar, eleştirel de olsalar, güvenlik birimlerimizin görevi, o toplantı ve gösteri yapanların da can güvenliğini teminat altına almaktır. Herhangi bir toplantı ve gösteriye dışarıdan saldırı olduğunda en etkin bir şekilde bu saldırı durdurulacak. Bu çerçevede, şiddete dönüştüren her türlü eylem suç sayılacak. Yani toplantı ve gösteri yürüyüşü yapıyoruz, fikirlerinizi ifade ediyorsunuz, çok güzel. Ama elinize molotofkokteyli aldığınız anda, toplantı ve gösteri hakkı biter, şiddet eylemi başlar. O andan itibaren 'ben toplantı ve gösteri hakkımı kullanıyorum, falan filan, diyemez kimse" diye konuştu. Ahmet Davutoğlu, bununla ilgili geçmişte bazı yasal düzenlemelerin yapıldığını, bu konuda İçişleri ve Adalet bakanları ile saatlerce bir araya geldiklerini belirterek, "Patlayıcı, yanıcı, ateşli silahlar gibi pek çok tanımlamalar var. Ama maalesef molotofkokteyli konusunda öyle bir muğlaklık var ki hakimlerin takdir yetkisine kalıyor, molotofkokteyli yakıcı bir madde mi yoksa değil mi?' diye. Hakimlerimize saygımız sonsuz ama son yaşanan olaylardan sonra bu konuda kimseye takdir hakkı tanımayız. Molotof bir saldırı aracıdır. Molotofkokteyli ile ambülanslar yakılmışsa, kütüphanelere ve müzelere saldırılmışsa, kuran kursları yakılmışsa, o molotofkokteyli insanların yüzlerine atılarak polislerimiz yanmışsa, belediye otobüsüne atılıp genç kızlarımız genç yaşta hayatlarını kaybetmişse biz buna sessiz kalamayız; bunun adı özgürlük olamaz. Bu konuda tamamıyla Avrupa Birliği ve dünya evrensel standartları esas alacağız" dedi. Davutoğlu, verilen zararın suçluya rücu edileceğini belirterek, bu düzenlemenin yasada zaten olduğunu kaydetti. Davutoğlu, "Biz bütün bu zararları tazmin ediyoruz, binalarımızı yeniliyoruz. Ta ki bu vandallar, bu eşkıyalar bu memleketin sahipsiz olmadığını görsünler. ama suçlular tespit edildiğinde, bizim yaptığımız tazminler de o suçlulara rücu edilecek, onlardan alınacak. Bu rücu için geçmişte olan zaman aşımı da uzatılacak. Bu rücu zaman aşımına tabi olmayacak, uzatılacak. Bir sene sonra da olsa suçlu tespit edildiğinde, kesinlikle bu suçların doğurduğu zararlar ondan tazmin edilecek" dedi. 'UYUŞTURUCU SATICILARI TERÖRİSTTİR' Davutoğlu, bonzai konusunda daha önce Sağlık Bakanlığı'nda yapılan toplantıdan sonra açıklama yaptığını hatırlatarak, bonzai ve diğer uyuşturucu işi yapanların terör muamelesi göreceğini söyledi. "Her biri birer teröristtir. Çünkü gelecek nesilleri yok eden bir eylem içindeler" diyen Davutoğlu , bonzainin net olarak uyuşturucu sayılacağı kanuni düzenleme yapılacağını ve her türlü uyuşturucu faaliyetinin okul çevrelerine yakın işlenmesi durumunda zaten ağırlaştırılmış olan cezaların iki katına çıkarılacağını kaydetti. Davutoğlu, okulların ahlakın, ilmin, bilginin irfanın merkezleri olduğunu ve oralara uyuşturucunun yaklaşmasına kesinlikle izin vermeyeceklerini ifade etti. SOSYAL MEDYA Sanal ortamda şiddete, teröre, nefrete çağrı dili anlamına gelecek uygulama, ifade ve yapılan bazı çalışmaların kesinlikle suç olarak telakki edileceğini ve bunların durdurulması için gerekli tedbirlerin alınacağını kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu: "Tam da ateşle şehirler yanarken gece bütün valilerden brifing alırken bir taraftan da atılan tweetleri bana gönderdiler. 'Silahlı ayaklanmaya başlıyoruz, herkes silahını alsın', Şu sokakta silahlı direniş başlamıştır, silahlarınızla oraya gidin.' Bu tweetleri atmak özgürlük müdür? Böylesi tweetler Amerika'da, Avrupa'da atılsa, siyahları beyazlara karşı, beyazları siyahlara karşı kışkırtmak için... Acaba o şirketler bu tweetleri sürdürebilirler mi; engellemezler mi? Biz de engelleyeceğiz. Bunun da hiçbir şekilde nefret, şiddet dilinin hiçbir şekilde özgürlükle alakası olamaz. O anlamda sanal ortamda alınacak tedbirleri de dün görüştük. Tabii ilgili şirketler temel kurallara riayet ettiklerinde temel amaç, sadece o tweetlere dönük veya sanal ortamda kullanılan ifadelere dönük tedbirler olacak. Ama yaygın şiddet eylemine dönüşen durum söz konusu olduğunda sanal ortamla da ilgili gerekli tedbirler alınacak." ARAMALAR Davutoğlu, kolluğun üst ve araç arama yetkisinin de önemli ve hassas bir konu olduğunu belirterek, bunun tamamıyla hukuki denetime açık şekilde ve gerekli izin prosedürleri yerleştirilerek yeni bir düzenlemeye kavuşturulacağını söyledi. Başbakan Davutoğlu, hiçbir vatandaşın üstü, aracı ya da evinin rastgele ve keyfi şekilde aranamayacağını belirterek, "Ancak herhangi bir şekilde gelen istihbarat; çok güçlü suç işleme delili oluşturacak hale dönüşmüşse bunun için de yine yargı süreçleri de paralelinde işletilmek suretiyle izin alındıktan sonra arama yapılabilecek araçta ve üst aramalarda. Mantığı şudur; biz şimdi burada Yüce Meclisimizde toplaırken bir istihbarat gelse ve Meclis'in önünden bir aracın içinde uyuşturucu taşındığı bilgisi ulaşsa, biz de içişleri Bakanlığımıza talimat versek 'bunu engelleyin' diye... O anda eğer gerekli izin prosedürü tamamlanamazsa o araç gözümüzün önünden geçer ve biraz ötedeki okulda çocukların kanlarını, zihinlerini yok edecek, zehirleyecek şekilde bir suç aletine dönüşür. Buna izin vermeyiz. Bu konuda da AB içindeki uygulamaları da gözününde bulunduran düzenlemeler yapacağız" diye konuştu. Özel bir düzenleme yaparak engelli, hasta ve yaşlıların ifadelerinin evlerinde alınabileceğini belirerek, bu kişilerin ifade için karakola veya mahkemeye çağrılmayacağını söyledi. ‘KOLLUK GÖZETİM KOMİSYONU’ Davutoğlu, bütün düzenlemelerin sivil gözetimi ve denetimi için devrim mahiyetinde reform yaptıklarını belirterek, kolluğun görevlerini nasıl kullandığını denetlemek amacıyla AB standartlarına uygun şekilde "kolluk gözetim komisyonu" kurulacağını kaydetti. "Ola ki bu yetkiler verildi. Emniyet görevlilerimizden herhangi birisi bu yetkileri kötüye kullanmışsa bunu denetlemek üzere de kolluk gözetim komisyonu kurulacak" diyen Davutoğlu, komisyon içinde Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu Başkanı, Barolar Birliği ve üniversite temsilcileri bulunacağını ve tamamıyla sivil bir yapıda olacağına dikkati çekti. Davutoğlu, yetki verildikten sonra yetkinin denetiminin de demokratik standartlarda yapılacağını, buna da kimsenin itirazının olmaması gerektiğini ifade etti. Davutoğlu, önemli bir karar daha aldıklarına işaret ederek, "Bütün bu hususlardaki düzenlemeler, TBMM'deki AB Uyum Komisyonu'ndan da geçecek, ondan sonra Genel Kurula' sevkedilecek" dedi. DİĞER DÜZENLEMELER "Reform Paketi"nin bir diğer alanın İş sağlığı ve güvenliği konusunda olduğunu belirten Davutoğlu, iş kazalarının vatandaşların güvenliğini nasıl tehdit ettiğini bildiklerini vurguladı. Davutoğlu, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki tasarının en kısa zamanda Meclis'e sunulacağını belirtti. Davutoğlu, bir diğer alanın "kişisel verilerin korunması" olduğunu ifade ederek, mahremiyetin korunması, kişisel verilerin işlenmesi, depolanması, değiştirilmesi konusunda tamamıyla vatandaşların hukukunu gözeten düzenleme yapılacağını ve bunun da en kısa zamanda kanunlaşacağını söyledi. Üzerinde çalışılan diğer alanın patent haklarının korunması olduğunu belirten Davutoğlu, fikri ve sınayi mülkiyet haklarını da gözönüne alan ve bunları teminat altına alacak düzenleme yapacaklarını ifade etti. Davutoğlu, elektronik ticaretin düzenlenmesiyle ilgili çalışmaya işaret ederek, elektronik ticaretin düzenlenmesiyle de tüketici haklarını teminat altına alan yasal çalışmayı tamamladıklarını ve en kısa zamanda Meclis gündemine geleceğini söyledi. "İstanbul Tahkim mahkemelerini kuruyoruz" diyen Davutoğlu uyuşmazlık ve karşılıklı olarak hukukların korunması yönünde tahkim sürecini güçlendirerek devam edeceklerini kaydetti. Davutoğlu, çok değişik alanları kapsayan ve sadece güvenlik tedbirlerine dayanmayan, özgürlüklerin korunması ve güvenlikle ilgili her alanı kapsayan çalışmayı tamamladıklarını belirterek, bunlarla ilgili düzenlemelerin ilgili bakanlıklar ve Bakanlar Kurulu tarafından tamamlanarak TBMM'ye sunulacağını, TBMM gündeminde olanların da hızlandırılarak bir an önce halkın güvenlik-özgürlük uyumu içinde haklarının korunmasının garanti altına alınacağını kaydetti. ALEVİLERİN SORUNLARI Daha önce başlatılan bir çalışmaya işaret ederek, Alevi vatandaşların sorunlarıyla ilgili çalıştaylar yapıldığını, önemli istişarelerin gerçekleştirildiğini hatırlattı. Davutoğlu, “Alevi vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili de önümüzdeki dönemde çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız” dedi.
-
'İç Güvenlik paketi' Açıklandı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, kamuoyunda tartışmalara yol açan iç güvenlik paketinin ayrıntılarını açıkladı. Pakette toplantı ve gösterilerle ilgili birçok düzenlemenin yanı sıra, pasaport alımı ve soyadı değişikliği gibi pek çok konuda da bazı adımlar atıldı. ANKARA - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM Grubu'nda konuştu. Davutoğlu, kamuoyunda tartışılan İç Güvenlik Paketi'nin ayrıntılarını açıkladı. Paketten öne çıkanlar şöyle oldu: Yeni düzenlemeyle birlikte molotofkokteyli saldırı aracı sayılacak. Maskeli eylemcilere ceza gelecek. Gösteriye silahla katılanlara verilecek ceza artırılıyor. Silahlı eylemciye 2.5-4 yıl arasında hapis cezası verilecek. Polisin şahıs ve araç aramalarında yetkisi genişletilecek. Polisin gözaltı süresi vali yardımcısı ve üs amirin denetiminde 24 saat olacak. Bu süre, savcı kararıyla 48 saate uzatılabilecek. Düzenlenen eylemlerde verilen zararları bundan sonra eylemci ödeyecek. Sanal ortamda nefret ve teröre çağrı da artık suç sayılacak. Polisin yetkilerinin denetimi için Kolluk Gözetim Komisyonu kurulacak. Komisyonda STK’lar da yer alacak. İstihbari dinlemeleri denetlemek için de Meclis'te komisyon kurulacak. Bu komisyona tüm partilerden milletvekilleri katılacak. 'AKİL İNSANLAR'A TEŞEKKÜR Başbakan Davutoğlu, Grup Toplantısı'nda yaptığı açıklamada, "Akil İnsanlar"la yaptığı toplantıyı hatırlatarak, "Katkıları ve toplantı sonrası yaptıkları yorumlarla, kamuoyuyla paylaştıkları hususta çözüm sürecine olan inançlarını bir kez daha dile getirmesi dolayısıyla teşekkür ediyorum" dedi. 'MİLLİ PROJEDİR' Çözüm sürecinin, hiçbir dış etki olmadan, bu milletin kendi dinamikleri içinde ve hükümetin katkılarıyla oluştuğunu bildiren Davutoğlu, şöyle devam etti: "Çözüm süreci milli, yerli ve özgün bir projedir ve sonuna kadar korunacaktır” diyen Davutoğlu, “Bu süreç başarılı olduğunda Türkiye'nin ayağındaki prangalardan kurtulmak mümkün olacağı gibi bütün vatandaşlarımız da sahip oldukları kültürel geçmiş, dil, lehçe dolayısıyla tahkir edilmeyecekleri tam bir özgürlük alanına kavuşacaklar. Demokratik, yeni Türkiye her bir vatandaşının, her bir özelliğini aziz bilir, kutsal bilir. Ve o özellikleri korumak için her türlü çabayı harcar” ifadelerini kullandı. 'PROVOKE ETMEYE ÇALIŞACAKLARINI BİLİYORDUK' Davutoğlu, şöyle konuştu: “Akil İnsanlar heyeti ile yaptığımız görüşmede de ele aldığımız gibi çözüm sürecini biz konjonktürel kaygılar, taktiksel hedeflerle başlatmadığımız gibi konjonktürel olarak çıkartılan krizlerle de bitirmeyiz. Çözüm süreci başlarken, bu sürecin zorlu olacağını, provokasyonlarla karşılaşacağını, içeriden ve dışarıdan bu milletin, Kürtlerin, Türklerin ve bütün milli unsurların omuz omuza vermesinden rahatsız olanların bunları provoke etmeye çalışacaklarını biliyorduk. Gördüğümüz ve bildiğimiz tehlikeden korkmayız biz. Hiçbir tehlike karşısında boyun eğmediğimiz gibi stratejik proje olarak benimsediğimiz çözüm süreci konusunda gelen provokasyonlara da boyun eğmeyeceğiz." ORTAK VİCDON VURGUSU Önemli olanın ortak vicdanı korumak ve geliştirmek olduğunu dile getiren Davutoğlu, “Ortak vicdan olmadan, ortak akıl, ortak eylem, ortak söylem olmaz. Ortak vicdan adına bütün partilere, sivil toplum kuruluşlarına, kanat önderlerine buradan sesleniyorum. Sesinizi yükseltin. Şehirlerimizi yok etmek isteyenlere, vandalizme karşı sesinizi yükseltin. Kardeşliğin yanında sesinizi yükseltin, dostluğun ve milli birliğin, beraberliğin yanında sesinizi yükseltin" dedi. 'KERBELA'YA ÇEVİRMEK İSTEYENLERE İZİN VERMEYECEĞİZ' Kobani için düzenlenen eylemlerde kayıpların 40'a yaklaştığını, son olarak yaralılardan vefat edenlerle de 38 olduğunu belirten Davutoğlu, şunları söyledi: "Katledilen vatandaşımızdan bahsetmek istiyorum. Şehit olan Atıf Şahin'i. Ailesini evinde ziyaret ettim. Amasya'ya gittiğimde de zikrettim. Amasya'da Hüseyin Hatipoğlu polis kardeşimin, şehidimizin ailesini ziyaret ettim. Her iki aileye de gerçekten buradan millet adına tebriklerimi, teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Bütün bu olayları tam bir metanetle karşıladılar. Hiçbir polis, emniyet görevlisinin evinde nefret dili duymadım, 'gidin de şunları cezalandırın' gibi bir tabir duymadım. Başka gruplara karşı şiddet içeren bir ifade duymadım. Aksine mütevekkil ve gayet vakur bir duruşla 'vatan sağolsun, milletimizin arasına fitne girmesine sayın Başbakanım izin vermeyin' dediler. İşte bizim kültürümüz bu. Şimdi şehit edilen Atıf'ta, Hüseyin de bu anlamda bu vandalizmin kurbanı oldular. Diyarbakır'da şehit edilen 16 yaşındaki Yasin Börü'de. Hüseyin'de, Yasin Börü'de, Atıf'ta Kürt, Türk olarak aynı katillerin elinde şehit oldular. Birisi esnafla omuz omuza olduğunu göstermek için onları ziyaret ederken ikisi şehit oldu. O genç kardeşimiz de bugün sabah babasıyla tekrar konuştum. Fikri Bey. O genç kardeşimiz de kurban etini fakirlere dağıtmak isterken üçüncü kattan atılarak, üzerinde taşla başı ezilerek şehit oldu. Tabii onun yanında diğer 3 arkadaşı şehit oldular. Bu vatandaşlarımızın doğdukları yerler, bu vatandaşlarımızın etnik veya kültürel arka planları artık önemli değil. Türktüler, Kürttüler, Diyarbakırlıydılar, Amasyalıydılar, Ankaralıydılar. Ama nezdimizde bugün onlar bu zalimler karşısında her biri bir Hz Hüseyin'dir. Tam Muharrem ayı yaklaşırken zikrediyorum. Muharrem ayı yaklaşırken Amasyalı Hüseyin bir Kerbela şehidi gibi kendi halkıyla dayanışma içindeyken şehit edildi. Yasin arkasından Yasin'i Şerif okuyarak defnedilen Yasin fakirlere, mazlumlara yardım etmek isterken şehit edildi. Allah onlara rahmet eylesin. Ama bu toprakları Kerbela'ya çevirmek isteyenlere bir daha izin vermeyeceğiz. Hiçbir şekilde etnik ve mezhep temelli katliamlara, katillere bu topraklarda yer olmayacak. Bunu böyle bilmeleri lazım. Onların tavrının aksine bizim için her can azizdir. Her insan korunması gereken kutsal bir emanettir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın şiarını her bir vesileyle zikrederken bunu dilimizden söylemiyoruz, aklımızdan dahi söylemiyoruz, yüreğimizden söylüyoruz biz yüreğimizden." 'EMNİYET ALTINDA OLACAKTIR' İnsanın hayatı, özgürlüğü, onuru, nesli, aklı, malı ve canının emniyet altında olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bizim kadim kültürümüzde makasıd olarak bilinen bu temel haklar, evrensel hukukta da tekrar edilmiştir. İnsanın canı, aklı, inancı, nesli, malı emniyet altındadır ve emniyet altında olacaktır" diye konuştu. ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK UYUMU Davutoğlu, bunların her birine yapılan saldırının insanlık onuruna yapılan saldırı olduğunu vurgulayarak, "Bu açıdan baktığımızda 'özgürlük, güvenlik dengesi' dedik. Hatta bir adım öteye giderek bugün yeni bir kavramla bunu ifade etmek isterim. Özgürlük-güvenlik uyumu. Sadece dengesi değil. İki taraflı denge değil. Aksine iç içe geçmiş bir uyum mantığıyla yaklaşıyoruz" dedi. 'SİYASİ İSTİSMAR MALZEMESİ YAPMASINLAR' Bu anlamda da Kobani olaylarından sonra ülkenin her bir yanından gelen seslere, taleplere, çağrılara cevap verecek bir özgürlüklerin korunması ve iç güvenlik reformu paketini bir hafta boyu çalışarak hazır hale getirdiklerini bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti: "Dikkat ediniz öylesine bir ayrım yaşandı ki 'sokağa çıkın' çağrısı yapanlar dahi bu vandalizmi savunamaz hale geldiler. O zaman kimse bugün paylaşacağım konuları Türkiye'nin otoriterleşmesi ya da daha özgürlükleri kısıtlayan bir alana geçmesi diye görmemelidir. Madem ki bu manzaraları. O manzaraları çıkarmak için provokatif tweet atanlar dahi bugünü savunamıyorlar. O zaman getirdiğimiz ve getireceğimiz tedbirler konusunda da objektif yaklaşsınlar ve bunların Türkiye ve dünyadaki uygulamalarına bakarak değerlendirsinler. Bir önyargıyla yaklaşmasınlar. Bunları bir siyasi istismar malzemesi yapmasınlar. Aksine bugün açıklayacağımız tedbirler ve reform projeleri bunu altını çizerek söylüyorum reformlar, özel hayatın mahremiyetini korumaya, kişisel verilerin korunmasına, insan hak ve özgürlüklerinin tahkim edilmesine yönelik reformlardır. Diğer taraftan elektronik ticaret güvenliğinden iş güvenliğine kadar uzanan geniş çaplı bütün vatandaşlarımızın günlük hayatlarını tam bir güven içinde yaşamalarını sağlayacak reformlar olacaktır. Ayrıca uyuşturucuyla mücadeleden terörle mücadeleye kadar birçok alanda da bu güvenlik ortamını zedeleyeceklere karşı alınacak tedbirler var." İŞTE AYRINTILAR Davutoğlu, "özgürlüklerin korunması ve iç güvenliğin tahkim edilmesine yönelik" olarak ifade ettiği reformları aktardı. İlk olarak İçişleri Bakanlığı ile yaptıkları değerlendirmelerle vatandaşların günlük hayatlarını kolaylaştırıcı ve vatandaşlarına güven duyan bir devlet anlayışını yerleştirici birtakım adımlar atmaya karar verdiklerini belirten Davutoğlu, bunların Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda yapılacak değişikliklerle sağlanacağını söyledi. SOYADI DEĞİŞİKLİĞİ Doğum, evlenme, boşanma ve ölüm gibi hallerde nüfus müdürlüklerine gitmek zaruretinin ortadan kalkacağını, doğrudan bildirimle tescil yapılabileceğinin altını çizen Davutoğlu, "Öyle anlar hepimiz yaşamışızdır. En yakınımızı kaybederiz. Bir taraftan cenaze hazırlıklarıyla uğraşırken bir taraftan da ölümü bildirip, nüfus müdürlüklerine giderek kağıt almaya çalışırız. Defin kağıdı. bizim devletimiz vatandaşına güvenmelidir, güvenecektir" dedi. Bu çerçevede nüfus müdürlüklerine gitmeden bildirimle tescil imkanı sağlanacağını yineleyen Davutoğlu, artık isim ve soyisim değişiklikleriyle ilgili mahkeme kararına ihtiyaç olmayacağını kaydetti. İsmin zati ve kişinin kendisinin seçmesinin en doğal hakkı bulunduğu bir husus olduğunu dile getiren Davutoğlu, kimsenin bir isim için herhangi bir yere gidip izin alma ya da isim değişikliği için izin alma zorunluluğunun olmayacağına dikkati çekti. 'HİÇ KİMSE İSMİ TAYİN EDEMEYECEK' Bu zati hakkın vatandaşlara verileceğini belirten Davutoğlu, şunları söyledi: "Vatandaşlarımız mahkemeye gitmeden tek bir dilekçeyle 'ben bundan sonra şu soyadını değil, bu soyadını kullanmak istiyorum' diyecek. Dedikten sonra da işlem başlamış olacak. Hiçbir mahkeme süreci olmayacak. O eskidendi. Ben kendi kızımı kaydederken nüfus memuru hatırlıyorum annemin adı Meymune, 'bunu kaydedemem' demişti. Sene 88. 'Arapça bu isim' demişti. Baktım nüfus memurunun kendi adı da Mahmut. 'Peki bu isim nece?' dedim ve Mahmut isminin kökenini anlattım ona. Ama niye o ismi istediğim konusunda ikna etmem emin olun 15, 20 dakikayı buldu. Artık kimse çocuğuna vereceği konusunda da... Kendisi bir isim değişikliği istiyorsa soyadı değişikliği ki vaktinde son derece rastgele verilmiş ve birçok vatandaşımız için de kullanıldığında bazen yüzü kızaran soyadları var. Bütün bu soyadlarını tek bir dilekçeyle değiştirme imkanı vereceğiz. Hiçbir hakim de hiçbir memurda vatandaşımızın ismine karışma ya da o ismi tayin etme hakkına sahip olmayacak." Davutoğlu, nüfus ve kayıt örneği, ikametgah gibi belgelerin "e-devlet üzerinden verileceğine, ikametgahlar için artık sıra beklemelerin, bürokratik işlemlerin gerekli olmayacağına işaret etti. PASAPORT ALIMI Pasaport ve sürücü belgelerinin nihayetinde seyahat belgesi olduğunu belirten Davutoğlu, bunların güvenlikle ilgili bir konu ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün işi olmadığını söyledi. Pasaport alacak olanların bundan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gitmeyeceğini, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne gideceğini anlatan Davutoğlu, böylece sanki pasaportla yurtdışına çıkan her vatandaşın bir potansiyel suçluymuş gibi gidip emniyet kapılarında, pasaport ya da ehliyet için beklemeyeceğine dikkati çekti. Bunun çok temel bir değişiklik olarak niteleyen Davutoğlu, bunun bir zihniyet değişimini yansıttığını, bunların artık polisiye alanlar değil, vatandaşlık haklarıyla ilgili alanlar olduğunu söyledi. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN YAPILANDIRILMASI İçişleri Bakanlığı'nın yeniden yapılandırılmasına ilişkin Davutoğlu, "İçişleri Bakanlığı'nda aldığım çok kapsamlı brifingden sonra birçok bakanlıkta edindiğim intibayı orada da edindim. Bakanlıklarımızın son 12 yıllık tecrübemiz ışığında yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var. Önümüzde yeni Türkiye inşa edilirken kurumlarımızın kendilerini şöyle bir muhasebeden geçirmesi gerekiyor" diye konuştu. Davutoğlu, bu çerçevede Emniyet Genel Müdürlüğü'nün etkinliğini ve idari esnekliğini güçlendirecek tedbirleri alacaklarını vurguladı. Davutoğlu, "Emniyet Genel Müdürlüğü'nün gerek Bakanlar Kurulu'nda gelen bakanlıkta verilen brifingde kendi örgüt şeması, kendi kurumsal yapısı içinde çok ciddi bir piramit bozulması olduğunu hep beraber gözledik. Bunu düzelteceğiz. İhtiyaçlar neyse onlar karşılanacak. Ama her bir güvenlik birimimiz, mensubumuz da demokratik hukuk devleti kuralları içinde hareket etmeye yönlendirilecekler. Bu kurallar içinde davranmaları bir güvenlik kültürü haline gelecek. Güvenlik bir kültürdür. Salt fiziki güçle ilgili bir husus değil. O kültürü yerleştireceğiz" diye konuştu. MOLOTOFKOKTEYLİ ATANLAR Başbakan Davutoğlu, Birleşik Krallık, ABD, Almanya'da molotofkokteylin patlayıcı madde kapmasında yasaklı silahlar arasında sayılmasına ilişkin örnekler vererek, "Kimse çıkıp da bu uygulamalardan sonra molotofkokteylini savunmaya cüret etmesin. Bunu da özellikle okudum ki Avrupa'daki basın yayın organları bu konular yasalaştığında, 'Türkiye otoriterleşiyor ' diye yaygara yapmaya kalkmasın" dedi. Davutoğlu, "Avrupa'dan uzaklaşıyor muyuz?" diye soru soranlara, Avrupa'da, ABD'de, Almanya'da, Kanada'da molotofkokteylin karşılığını paylaşmak istediğini belirtti. "Kuzey İrlanda ve Birleşik Krallık'ta, Birleşik Krallık içtihat hukukuna göre molotokokteyli bulundurmak ve kullanmak, 1883 tarihli Patlayıcı Madde Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir. Bu kanuna göre, hayati tehlikeye yol açacak ya da mülkiyete zarar verecek şekilde, herhangi bir patlayıcı maddeyi kullanmak, kullanmak için anlaşmak ya da kullanmaya niyet etmek, patlama gerçekleşmese bile suçtur" ifadelerini kullanan Davutoğlu, bu suçtan hüküm giyenlerin kanunun 2. maddesine göre ömür boyu hapis cezası ile cezalandırıldığını bildirdi. Davutoğlu, aynı kanun kapsamında şüpheli bir biçimde sebebini açıklayamadan patlayıcı madde bulundurmanın da 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldığını söyledi. Başbakan Davutoğlu, ABD Adalet Bakanlığı'nın molotofkokteylini, zarar verici maddelerden birisi olarak kabul ettiğini kaydetti. ABD'de kayıtdışı molotofkokyeli bulundurmanın, üretmek, taşımak, satmak veya bunların kullanmanın yasak olduğuna işaret eden Davutoğlu, Michigan eyaletinde molotofkokteyli bulunduran, üreten, taşıyan ve satan kişinin 4 yıldan veya 2 milyon dolardan fazla olmamak şartıyla ağır ceza ile cezalandırıldığını anlattı. Ahmet Davutoğlu, Almanya Silah Kanunu'na göre, molotofkeylinin yasaklanmış silahlar listesinde yer aldığını belirterek, Kanada'da da yasaklanmış silahlar arasında yer aldığını bildirdi. İngiltere'de Londra'nın kuzeyinde Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgesinde molotofkokteyli ile saldırı yapan PKK sempatizanı 3 kadına toplam 19 yıl 4 ay hapis cezası verildiğini söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti: "Ben evrensel değerlere inanan bir insanım. Benim için birinci derecede kutsal olan şey, benim insanımın canıdır, mal güvenliğidir. Bundan daha kutsal hiç bir şey ve hak olamaz. Ama birileri için tek norm, dışarıda demokratik ülkelerdeki uygulamalarsa, işte demokratik ülkelerdeki uygulamalar... Kimse çıkıp da bu uygulamalardan sonra molotofkokteylini savunmaya cüret etmesin. Bunu da özellikle okudum ki Avrupa'daki basın yayın organları da bu konular yasalaştığında, 'Türkiye otoriterleşiyor ' diye yaygara yapmaya kalkmasınlar. Önce kendi ülkelerine baksınlar, sonra Yasin Börü'nün ve diğer katledilen vatandaşlarımızın haklarını koruma konusundaki kararlılığımız dolayısıyla bize sadece saygı göstersinler. Bizim vatandaşımızın hayat hakkına saygı göstermeyen bize saygı göstermez." MASKEYLE YÜZLERİNİ GİZLEYENLER Başbakan Davutoğlu, şiddet işlemek amacıyla yüzünü kapatarak toplantı ve gösteri yapacağı iddiasında bulunanlara izin verilmeyeceğini vurgulayarak, "Okmeydanı'nda yüzünü tamamen kapatmış, tanınması mümkün değil, elinde pompalı tüfek. Bu gösteri mi? Ya da Diyarbakır ve Batman'da tümüyle yüzünü kapatıp, ambulanslara ve binalara saldıranlar. Bu toplantı ve gösteri ise ya bunlar bizi yeterli akli yeterlilikte görmüyorlar ya da milletin aklı ile alay ediyorlar. Bunlar toplantı ve gösteri özgürlüğünün içine giremez. Toplantı ve gösteri yapmak isteyen yüzü açık bir şekilde, kendisini gizlemeden her türlü görüşü söyler. Eğer bir sebeple bir takibata uğrarsa, onun hakkını korumak da bizim görevimiz. Amasya'daydım, binlerce vatandaşımız yağmur altında, toplantı ve gösteri yapma hakkını, orada biraraya gelme kullandı. Hiçbirinin yüzünde de maske, gizlenmeyi gerektiren bir nesne yoktu. Çünkü orada hukuk içinde bir hak kullanıyorlardı. Bu şekilde maskeler takarak, yüzlerinin tümünü kapatarak şiddet amaçlı bir şekilde sokağa çıkanlar potansiyel suçlu muamelesi görürler ve bu konuda da hiç bir şikayet hakları yoktur" diye konuştu. SİLAHLI GÖSTERİCİLER Gösteriye silahlı katılanların cezalarının artırılacağını ifade eden Davutoğlu, gösteri için geldiğini iddia eden kişilerin arandığı zaman üzerinden ateşli silah çıktığını dile getirdi. Davutoğlu, batıda, Avrupa'da tek bir çakı çıksa bunun suç sayıldığını ve gösteri mahallinden uzaklaştırılarak gözaltına alındığını kaydederek, "Eğer böyle bir suç işlenirse - ki farkettik bunu - 6 aydan 3 yıla kadar olan ceza, tutukluluk sınırı da gözönünde bulundurularak, yani tutuklanmasını da teminen bu ceza 2.5 yıldan 4 yıla kadar artırılacak. Kimse silahla gösteri yapacağım deme hakkına sahip değildir" şekilinde konuştu. Davutoğlu, gözaltı sürelerinde de değişiklik yapılacağını bildirdi. Bir şiddet eyleminde birisi molotofkokteyl attığı zaman, bu suç olarak görülmediği için polisin molotofkokteyli atanı alıp karakola götürdüğünde gözaltına alamadığını, sadece kaydını yaparak savcılığa sevkettiğini ve o kişinin karakolun öbür kapısında çıkabildiğini anlatan Davutoğlu, "Çünkü yargılaması devam edecek ve gözaltı hakkı da yok" dedi. Ahmet Davutoğlu, 6-7 Ekim olayları ile 1950'li yıllarda yaşanan 6-7 Eylül olaylarının aynı olduğunu kaydetti. O gün İstanbul sokaklarını o hale getirenlerle bugün Anadolu'nun bir çok ili bu hale getirenlerin aynı tekçi zihniyetin ürünleri olduğunu belirten Davutoğlu, "Bu olaylara baktığınızda; polis şiddet eylemini durdurmak istiyor, molotofkokteyli kullananları gözaltına alıyor fakat bir müddet sonra onlar tekrar çıktığında yeni suç işleyenlere cesaret verecek bir tablo ortaya çıkıyor. Bu durumda biz polisimize biz 24 saat gözaltı yetkisi veriyoruz, savcılığa müracaat etmek şartıyla. Polise vermiyoruz bu yetkiyi, vali yardımcısı ya da üst bir amirin kararı ve denetimi ile. GÖZALTI SÜRESİ Şimdi diyecekler ki Türkiye geriye mi gidiyor? Bizde şu andaki mevcut durum, sadece savcı tek kişi için 24 saat gözaltı yapabiliyor, toplu suçlarda 4 gün gözaltı yapabiliyor. İngiltere'de polis, 36 saat gözaltına tutabiliyor. Almanya'da 24 saat muhafaza amaçlı, 48 saat adli amaçlı gözaltı var. Fransa'da polis 24 saat gözaltında tutabiliyor, savcı 48 saat tutabiliyor. Avusturya'da polis azami 48 saat gözaltında tutabiliyor. İtalya'da polis 24 saat, savcı 96 saat, İspanya'da polis 3 gün gözaltında tutabiliyor. Belçika'da polis 48 saat gözaltında tutabiliyor. Danimarka'da polis 24 saat gözaltında tutabiliyor ve bu 4 güne kadar çıkabiliyor. Polonya'da polis 48 saat gözaltında tutabiliyor. Bulgaristan'da polis 24 saat, savcı 72 saat. Bütün bu ülkelerde polisin gözaltı yapma yetkisi var. Biz de ise bu anlamda emniyet müdürlüğümüzün bir yetkisi yok. Ne suç işlemiş olursa olsun aldığımda, kaydı tutuyor, savcılığa sevkediyor. O arada herhangi bir şekilde yeni bir suç işlenmesini engelleyecek şekilde bir tedbir de yok." İç Güvenlik paketinde gözaltı süresi konusunda Avrupa'daki en düşük uygulamanın alındığını anlatan Davutoğlu, "Polis, alınan kişiyi 24 saat tutabilsin, savcı da bunu en fazla 48 saate kadar uzatabilsin ve 4 gün içinde de hakim huzuruna çıkma zorunluluğu zaten var, bu gerçekleşsin" diye konuştu. Yaşanan olaylara işaret eden Davutoğlu, "Diyarbakır ya da Batman'dasınız. Oradaki emniyetten, güvenlikten sorumlusunuz. Bir gösteriden bahsetmiyoruz, iki saat-üç saat... Üç gün süren yaygın, şiddet eyleminden ve her yerden yükselen ateşlerden bahsediyoruz. Bu durumda polis birini gözaltına alacak. Gözaltına alma hakkı yok, savcıya soracak önce. O sırada savcıya ulaşamazsa, o suçlu, elinde molotofkokteyli olan birisi, o eylemi yaptığı gibi başka bir eyleme de gidecek zamanı bulacak. Buna izin veremeyiz" dedi. Kanunların nihai kertede tüm vatandaşların hukukunu korumak amacıyla çıkarıldığını, bu çerçevede AB standartları da gözönüne alınarak gözaltı düzenlemelerinin yeniden değerlendirilerek yeni bir düzene kavuşturulacağını belirten Davutoğlu, bu konuda kimsenin polise verilen yetkilerin genişletildiği, "polisiye bir devlete mi dönüşüyoruz" sorusunu sorma hakkı olmadığını kaydetti. Davutoğlu, "Bunu söyleyenler, bugün sabah konuştuğum Yasin Börü'nün babası Fikri Bey'in feryadına kulak versinler. Bana telefonda diyor ki 'bu zalimler benim oğlumdan ne istediler Sayın Başbakanım; durdurun bu zalimleri.' Yüreği yanan bir baba bu feryadı yükseltiyorsa, bizim ona cevap vermek, ahlaki, siyasi, hukuki bir görevimizdir" diye konuştu. JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK Davutoğlu, devrim niteliğinde bir adım attıklarını, bunun da Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının atama ve sicil yetkilerinin doğrudan İçişleri Bakanlığı'na bağlanması olduğunu söyledi. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının İçişleri Bakanlığı'na bağlı olmakla birlikte, bunların düzenlemelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapıldığını belirten Davutoğlu, "Jandarmada askeri konular hariç bütün diğer konulardaki yetkiler İçişleri Bakanlığı'na verilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke güvenliği açısından gözbebeğimiz gibi korumamız gereken çok önemli temel kurumumuzdur. Önümüzdeki hafta inşallah Genelkurmay Başkanlığımızı da ziyaret ederek, doğrudan brifing alacağım. Türkiye'de sivil asker ilişkilerinin sağlam bir zeminde inşa edilmesi milli ve ulusal güvenliğimiz ve demokrasimizin geleceği açısından en temel konulardan biridir" dedi. Başbakan Davutoğlu, bugüne kadar pek çok reform yaptıklarını ve bundan sonra bu reformları sürdürerek, bütün kurumlar üzerindeki sivil ve demokratik denetimi güçlendireceklerini, bu kurumların kendi alanlarında en etkin hale gelmesi için ne gerekiyorsa bu desteği vermeye devam edeceklerini kaydetti. JANDARMAYA ÖZEL KIYAFET Bu anlamda bu son planlanan değişikliğin gerçek bir reform niteliği taşıdığını ifade eden Davutoğlu, "Ayrıca bunun dış alana yansıması, görünür olması için de bundan sonra jandarmalarımız İçişleri Bakanlığımızın tayini ile özel bir kıyafet giyecekler, özel bir kıyafetle alanda çalışacaklar. Bu anlamda, hem idari işlerlik bakımından hem de toplumsal görünürlük bakımından demokratik, sivil hayatın daha yakın unsurlara halinde çalışmaya devam edecekler" dedi. DİNLEMELER Davutoğlu, şöyle konuştu: "Aslında biz yapısal tedbirleri öne çıkardık. Devlet ne yapılması gerektiği konusunda önce kendisine bakıyor, bu hususları ele alıyor, sonra da insan hakları bağlamında atılması gereken adımları önceleyerek tedbir planlaması yapıyor. Dördüncü adım. Son derece önemli ve bu olaylardan sonra bazı iç güvenlik reformu tedbirleri almamız gündeme geldiğinde istismar edilen bir konuyu da açık ve net biçimde bu reform paketi içinde cevap vereceğiz. O da kolluğun önleyici ve adli istihbarat faaliyetlerinin denetimi. Yani herhangi bir istihbari faaliyet yapılıyorsa, bunun da uyum içinde karşısında dengeleyici mahiyette denetimi yapılacak. Çeşitli konularda güvenlik birimlerinin yaptığı istihbarat, kanunlarda da olan teknik takip ve dinleme gibi yetkilerin önce bu birimlerde, İçişleri Bakanlığı'nda ve Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Başbakanlık'ta denetimi yapılacak. Ayrıca TBMM'de oluşturulan 17 kişilik bir komisyona da rapor sunacak. Yani dinleme ile ilgili rahatsızlıkların hepimizi nasıl meşgul ettiğini son aylarda biliyoruz. Bu rahatsızlıkları gidermek için her türlü tedbiri alacağız. Ama eğer herhangi bir suçun önlenmesi için, tek bir konuya münhasır önleyici bir istihbarat dinlemesi yapılmışsa ya da mahkeme kararı ile adli bir istihbarat yapılmışsa, bu yapılan dinlemelerin hepsi TBMM'de bütün partilerin katıldığı bir komisyonda değerlendirilecek, raporlandırılacak denetim altına alınacak. Kimse bu konuda şu şüpheye düşmesin: 'Hükümetimiz dinlemelere karşı en etkin tedbiri aldı, acaba geriye dönüş mü var?' Hayır, verdiğimiz hiç bir özgürlükten geriye dönüş yaşatmayız, ama şunun da bilinmesi gerekir; son derece dinamik bir değişim çağında yaşıyoruz. Yeni gelen teknolojik bir araç imkanlarımızı genişlettiği kadar, özgürlükleri kısıtlayıcı sonuçlar da doğurabiliyor. Bu konuda da son derece dikkatli, gerektiğinde kanunlarımızı, yönetmeliklerimizi, genelgelerimizi insan haklarına uygun bir şekilde revize ederek, halkımızın özgürlüğünü ve güvenli bir biçimde yaşamasını teminat altına alacağız. Devami var....
-
Tek Adam Devleti
Baskanlik sistemi olarak "tek yetkili merci ve mevki" nin hayata gectigi goruluyor.
-
3 Bin IŞİD Militanı Türkiye'de
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) bir hafta öce güvenlik güçlerine gönderdiği uyarı yazısında, yaklaşık 3 bin IŞİD militanının Irak ve Suriye'den Türkiye'ye geçtiği belirtildi. Güvenilk güçleri ve ilgili kurumlara gönderilen yazıda şu ifadelere yer verildi: -2015 Ocak ayı itibariyle Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü adına Suriye ve Irak'ta silahlı ve bombalı faaliyet gösteren yaklaşık 3 bin militanın kontrolün az olduğu Suriye-Türkiye sınırından Türkiye'nin başta Hatay, Adana, Ankara ve İstanbul gibi metropol illerine geçiş yaptığı, -Hücre evlerine yerleştikleri, içlerinde söz konusu silahlı, bombalı saldırıları planlayan alt ve orta taktik terörist liderlerin de bulunduğu, -Bombalı eylem ve canlı bomba eylemlerinde uzman militanların Suriye'ye askeri müdahale eden Koalisyon güçlerinin daha önceden keşif ve istihbaratı yapılan Ankara ve İstanbul'daki Büyükelçilik ve Konsolosluk hedeflerine silahlı, bombalı eylem hazırlığında oldukları, -Suriye ve Filistin uyruklu yaşları 17-25 arasında olan ve Türkiye'ye geçiş yapan militanların bir kısmının ise yasa dışı göçmen maskelemesi ile Bulgaristan üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine ulaşarak Koalisyon Güçlerine ait Büyükelçilik ve Konsolosluklarına silahlı, bombalı saldırı yapmayı planladıkları, -Şahıslarin tesbitinin ve saklanma yerlerinin tesbitinin zor olduğunu belirten MİT Müsteşarlığı'nca konunun güvenlik güçleri ve ilgili kurumlara 03.02.2015 günü bildirildiği... Gri Hat Bu nasil bir istir? MIT guvenlik guclerine uyari gonderiyor. MIT'in gorevi bu girislerin onlenmesini saglamak degil mi? Aslinda diktatorun daha once de belirttigim gibi planinin bir parcasida, eger secimlere kadar AKP iktidari yani 400 milletvekilinin saglanamayacagi algisi dogarsa; ulke belkide ayni O.Dogu gibi her bolgesinde terror eylemlerine sahne olacak boylece belki de secimler iptal edilecektir.
-
Türkiye Müslümanları İnançsızlar İle Aynı Katagoridedir.
ISID'in gosteris yapip yapmadigini biraz sonar acacagim baslikta okursun. Demek isid'in bunca canavarligi katliamlari tecavuzleri cocuklari kullanimi infazlari v.s. sana gore gosteris. O zaman git ISID'in oldugu yere birilerini linc ederken seyret te gosteristen geri kalma.
-
2015 Seçimlerinde Minimum Ortak İttifak Ne Olmalıdır?
Hangi evrensel kanunlar, ortada olan tek bir kanun var o da diktatorun kanunlari. Ic yasak paketinden haberiniz yok galiba. Boyle bir baski 1980'de bile gorulmedi. Sanmama gerek yok, her gun en az bir isci oluyor, egitim tamamen dinilesmis durumda, saglik aclik yoksulluk, yolsuzluk, rusvet, kara para aklama hani sizing su dini deyiminizle "yetim hakki yemek" had safhada. Sadece cocuklarin katledilmesi bile herseyi acikliyor. Evet "yeni" selefi/kuranci araplasmis teokratik bir turkiye projesi. Cunku hepsi hem pastadan pay almak hem de sartsiz biar etmek icin milletvekili olmak istiyorlar. Tabi bu aradfa dictator ile kukla basbakan arasinda da cikar cekismesi ve koltuk kavgasi var. Gelir cok. sen sadece su kacak ak saray'a bile yapilan masrafi goz onune aldiginda onca devletin soyulmasinmi rant paylasimi goz onune aldiginda onca yolsuzlugu goz onune aldiginda ve her konusuldugunda dolarin yukselisini goz onune aldiginda ve diktatorun bilinmiyen o engine servetini paralarin sifirlanmasini goz onune aldiginda ekonominin nereye gittigi goruluyor. Ortada sadece anarsi yok, anayasal hakkini kullananlar var. Tabi bunlari anarsi olarak gostermek algi operrasyonudur. Hangi adalet, sadece diktatorun adaleti. Her seferinde kullanip ta cikar olarak ayristigini suclu gosterme politikasi. Beraber yollarda yurudugunu, tek suclu ilan etmesi. Kusura bakma da kimse bunlari yemiyor. Ulkenin her konuda dunya listelerinde en sonlara geriledigi ortada. Demokrasi de, yargida, yoksullukta, yolsuzlukta, adaletsizlikte,hukukta, devlet/polis terorunde, siddette, Kadin katliamlarinda, isci cinayetlerinde, ulke durmadan geriliyor.
-
2015 Seçimlerinde Minimum Ortak İttifak Ne Olmalıdır?
Konu herzamanki basit bir parti iktidari degildir. Konu ulke ve toplumun tarihi olarak gelecegidir. Bu gelecekte ya karanlik bir cagin habercisi olarak gelecek, ya da aydinlanma cagini koruyacak ve gelistirecektir. Ulke ve toplumu tarihinde hic yasamadigi deneyimi olmayan bir araplasmaya, selefilige/kuranciliga ve dini teokratik bir sisteme gitmektedir. Bu tamamen politik bir alginin dayatmasi ve zorlamasidir. Anadolu tarihi boyle bir geri gidisi ve zorlamayi yasamamistir ve kaldiramaz.
-
Tırmalamak mı, Cırmalamak mı?, Çırmalamak mı
Dogrusu tirmalamaktir. -i Tırnaklarıyla çizmek veya hırpalamak, tırnaklamak, tırmıklamak, cırmalamak "Böyle çöktüğüm yerde tahtaları tırmalayarak ne kadar ağladım." - Y. Z. Ortaç 2. Rahatsız etmek Tirmalama koku tirnak nesnesinden gelir. Diger iki soylenis sekli dilbilgisi olarak yanlistir, yanliz; bolgesel olarak kullanilir.
-
Etik Bilim ile Bilimsel Etik Farkı
Bilindigi gibi etik, felsefenin genelde "insanoglu biri sosyal olarak digger birleri ile bir arada nasil yasar/yasamalidir?" sorulari uzerine degerler one suren dalidir. Tarihler boyu cografi ve de toplumsal olarak hem kendi bunyesinde hem de tarihin akisinda bu degerler genelde tutuculassada, degisimine engel konulmaya calisilsa da; gelisen degisen ve ilerleyen teknik ve de bilim sayesinde degisime ugrar. Etik degerlere ana olarak ornek verirsek, bunlar: Milloi/kokensel, dini/mezhepsel, tarihi, kulturel, cografi, sosyal, siyasal, geleneksel, toresel degerlerdir. Insanoglu tarihindeayni donem temelinde ulke ve toplumlar arasi ayni degerdeki bir etikte ortaklik benzerlikler olsada tezatlar da vardir. Mesela namus, ahlak algisi cografi ve toplumsal degree gore degisir. Bir genc kizin evlenmeden onceki birden fazla erkek ile iliskisi bazi toplumlarda normal karsilanirken, bazi toplumlarda "namussuz" karsilanir. Ahlak algisi da farklidir. Bir dusunce ve davranis bazi toplumlarda normal gelirken, bazi toplumlarda "ahlaksiz" karsilanir. Burdan su sonuc ortaya cikar. Demekki etik, ayni bilim gibi gecerli ve yanlislanabilir kilinamaz. Nedeni de ortada insanoglu dusunce ve davranisi vardir ve bu dusunce ve davranis inanca ideolojiye izme alinan degerlere gore uygulayanin dogrusudur ve sadece onu baglar. Bunun dogrusalbir tartismasi da, yanlislanabilirligi de mumkun degildir. O zaman bilimsel sifatini etigeuygulamak bu temelde mumkun degildir. O zaman etigin bilimi ne demektir? Etigin bilimi, insanoglunun tamamen etik degerlerini bilim temelinde uygulamasidir. Yani burada bilimin her turlu dali girer. Sosyal bilim dallari ve tip. Mesela akraba evliligi, mesela tibbi yardim almak yerine, inanca sagligi birakmak, sagligi medyumculara fallara birakmak v.s. Iste etik degerlerin her turlusu gelisen bilim ve teknik ile parallel yurumelidir ve bu degistikce de bu degisim etik olarak takip edilmelidir. Peki bilimin etigi ya da etik nitelikli bilim nasil olmalidir. Burada en onemli nokta, ayni bilimin gecerliliginin tartismasiz olmasi gibi, etigin de hilafsiz tum insanoglu turu birini kapsayacak sekilde adil olmasi demektir. Yani burada basta sosyal bilimler ve insanoglunun her turlu sosyal birlikteligi, hem insanoglu turu birinin birini, hem de digger birleri kapsayacak adillikte olmalidir. Burada ilk akla gelen evrensel hukuktur. Iste bu evrensel hukuk ta insan haklari temelinde uyarlanir. Buradaki adalette, esitlikte, antiayrimcilikta tamamen insanoglunun yasam ve iliskideki her turlu degersel hak ve ozgurluklerinin istisnasiz adaletidir. Buradaki hak ve ozgurlukler ile evrensel hukukun bagi da; bu hak ve ozgurluklerin saglanmasi korunmasi kollanmasi ve kimsenin kimsenin hak ve ozgurlugunu ihlal etmemesi icindir. Sonucta insanoglu turu birinin sosyal yassam ve iliskisinden dolayi; hak ve ozgurlukleri sinirlidir. Bu siniri da digger insanoglu turu birinin hak ve ozgurlugu belirler. Yani her bir kisi, kendi hak veozgurlugunu kullanmanin yaninda; baskasinin hak ve ozgurlugune de saygi gostermeli ve mudahele etmeyip;kendi hak ve ozgurluk baski ve mudahelesini yapmamalidir. Kisaca kendi degerlerini kullanirken, baskasinin degerlerini kullanma alanine mudahele etmemelidir. Iste ayni bilimdeki tartismasiz olgu ve gozlem; buradfa etikte tartismasiz bir adalet/esitlik/antiayrimcilik demektir. Iste etikteki bilimsellikte budur. Yani bilimsel olarak etik olmak ve etik olarak bilimsel olmak. Iste bu birliktelik ayrilmaz bir ikilidir ve biri digerini tamamlar. Cunku bilimsellikteki etik olmamak; bilimsellikten sapmayi, etikte de bilimsel olmamak, insanoglu yasam ve iliskisine ihlali, zarari ve mudaheleyi getirir. Peki bir bilim kisisinin, ya da bilimsel bir sey ortaya koyan kisinin; etik olmasi ne demektir? Iste burada bilim kisisinin, soylediginin gecerliligi, guvenligi tutarligi ve de dinlenirligi acisindan; durust olmalidir. Yani hic bir kisisel ya da politik cikar Adina; yalan soylememeli ve kimseyi soylemleri ile yaniltmamali ve kandirmamalidir. Durustlugu acik sozlulugu kendine ters gelse de sadece bilimsel olarak konusmayi kendine hedef secmelidir. Kendi gorusleri temelinde bilimsel soylemi carpitmamali ya da soyleme inanc ve ideoloji katmamalidir. Cunku bilim kisileri dunyanin en guvenilir kisileri olmak durumundadir. Burada en guzel ornegi tarihte Einstein'dan verebiliriz. Einstein calismalari esnasinda hedefledigi klasik mekanige, Newton mekanigine katki yapacagini dusunurken, quantum mekaniginin belirlenemezlik ilkesinin gecerliligini Kabul etmistir. Iste bu bilimsel etige en guzel bir ornektir.
-
2015 Seçimlerinde Minimum Ortak İttifak Ne Olmalıdır?
Eger biz diktatore bu onumuzdeki 4 yili da verirsek; Tek basina hem yetkili hem de karar merci olacak Dini baskilar daimi artacak Fasizm detaylanacak Toplum araplasacak Rejim teokratik olarak degisecek Toplumun dayatilanin disinda hic bir hak ve ozgurlugu kalmayacak millet ummet olacak hukuk bitecek Kisaca Turkiye ve tgoplumu tarihi olarak hic te yasanmaz bir hale gelen yonetim ve yonlendirim ile karsilasacak.
-
Ateizm Çeşitleri
Hayir sadece aklin teolojik olarak tanri kavramini nasil olumsuz yapmasi ile ilgilidir. Yani bir ateistin kendi dogrusunca yasam ve iliskisi. Tabi dunya genelinde.
-
Türkiye Müslümanları İnançsızlar İle Aynı Katagoridedir.
Iyide bu namaz ornegi neyi degistiriyor. Sadece senin dar gozlugunun bir izahi olmasin!
-
Kafir Olunur mu/Yoksa Allah' ınız mı Kafir Yapar?
Isine geleni aliyor ve acikliyorsun. Buradaki "Tanri, yaratici, akilli tasarimci, planlayici,programlayici" v.s. hepsinin ortak yani aynidir. Islam bunlardan bir ilah olarak adlandirdigi Allah'i secmistir, museviler yahuwa'yi hristiyanlar god'u kimi krishayi kimi budhayi v.s. Tanri zaten turklerin musluman olmadan onceki yaraticilaridir.
-
Müzeyyen Senar yaşamını yitirdi
Kimseye Etmem Şikayet (39535) Konyalı Kız - Yeşil Olur Şu Konya'nın Meramı (57) Köşküm Var Deryaya Karşı (61) Kumrulara Sordum (58) Kuşade Talihim (67) Küp İçinde Ayranım Ben O Yare Hayranım (40) Leyla (71) Mani Oluyor (63) Maziyi Unutma (55) Mehtaba Bürünmüş Gece (47) Mehtaplı Gecelerde Hep Seni Andım (109) Mest Oldu Gönül (52) Müstear Saz Semaisi (45) Ne Çok Çektim Hasretin (56) Ne Demiştin Niçin Caydın (51) Ne Karaymış Şu Alnımın Yazısı (87) Neden Düştük Biz Bu Hale (58) Nedir Bu Haletin (48) Neyleyim Köşkü (103) Nideyim Şahnı Çemen (44) Ninni (66) O Güzel Gözlerle (69) O Yeşil Gözlere Leylam (77) Onun Adı İsmail (48) Ormancı (1985) Ormancı (16438) Ölürsem Yazıktır (111) Ömrüm Seni Sevmekle Geçti (140) Ömrümüzün Son Demi (144) Ömrün Şu Biten Nesvesini (65) Öpsem Azarlar (45) Pek Revâdır Sevdiğim (47) Pencereden Kar Geliyor (84) Pencereden Kuş Uçtu (61) Pınar Başı Burma (62) Pınar Başı Burma Burma (63) Romen Oyun Havası (85) Ruhumda Ölen Nağmede (76) Rüzgar Kırdı Dalımı (62) Saçlarıma Ak Düştü (52) Saçların Tarumar (56) Sakın Geç Kalma (67) Sarı Gülüm Var Benim (47) Sarı Kurdelam Sarı (6160) Sarı Kurdelem Sarı (3090) Seğah Peşrevi (42) Sen Artık Elin Değil (57) Sen Beni Bir Buseye Ettin Feda (55) Sen Bezmimize Geldiğin Akşam (47) Sen Bu Yaylaları Yaylayamazsın (66) Sen Sanki Baharın Gülüsün (114) Senden Bilirim (53) Seni Sesini Gözlerinin Rengini (108) Senin Sesin (61) Sensiz Kalan Gönlümde (71) Sevmekten Kim Usanır (237) Seyyah Oldum (83) Sigaramın Dumanı (213) Sinemde Bir Tutuşmuş (47) Siyah Ebrulerin (41) Son Aşkımı Canlandıran (45) Son Ümidim (49) Söğüdün Yaprağı (45) Söyleyin Güneşe (55) Şahane Gözler (72) Şarap Mahzende Yıllanır (106) Şarkılar Seni Söyler (29124) Şarkılardan Fal Tuttum (61) Şimşir-i Nigâhınla Vuruldum Ciğerimden (44) Şu Dağları Delmeli (63) Şu Dalmadan Geçtin Mi (48) Telgrafın Telleri (91) Tuti-i Mucize-i Guyem (59) Urfa'nın Etrafı (89) Ümitsiz Bir Aşka Düştüm (63) Vardar Ovası (18827) Vîrân Olan Kalbimde (87) Ya Rab Kalbimin Sahibi Nerde (53) Yad Eller Aldı Beni (58) Yağmur Yağar (65) Yalancı Dünya (59) Yalnız Benim Ol (87) Yalnız Bırakıp Gitme (119) Yama Yama (58) Yanaklarım Çiçektir (48) Yanıyor Mu Yeşil Köşkün Lambası (77) Yaralarım Çok Derin (55) Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere (95) Yeter Allah'ım (79) Yine Bir Sızı Var İçimde (68) Yolculuk Var (53) Yollarına Gül Döktüm (56) Yürü Dilber Yürü (106) Zaman Olur Ki (74) Zeytin Gözlüm (84)
-
Müzeyyen Senar yaşamını yitirdi
Benim de neslimi iceren sekilde T.C.'ni kuruldugundan beri Turk sanat musikisini sevdiren soyleten dillerden dusurtmeyen ve ulke ve topluma bunu saglayan en ve ilk sanatcilarindan biriydi. O gunku sanatcilarin sanata olan bakisi ve verdigi deger, bugunun sanatcilari ile olculemez. O hep kulaklarimizda bir ses, icimizde bir nefes kimseye sikayet etmeyen, kimsenin ona benzemedigi bir sanat devi olarak kalacaktir. Kulaklarimizda bir ses ve icimizde bir nefes olan sarkilari A Benim Mor Çiçeğim (588) A Fadimem (249) Açmazsan Eğer (314) Agora Meyhanesi (648) Ağlamakla İnlemekle Ömrüm Gelip Geçiyor (368) Aksam Oldu Hüzünlendim (17536) Aksaray'dan Çevirdiler Yolumu (177) Akşam Oldu Hüzünlendim (20178) Akşam Oldu Yine Bastı Kareler (231) Akşam Olunca Yarelerim Sızlar (287) Akşam Yine Gel (217) Ala Bacak (131) Aldı Beni Aldı Beni (282) Aldırma Gönül (440) Alıverin Bağlamamı (193) Ali'yi Gördüm Ali'yi (214) Alişimin Kaşları (223) Aman Saki (258) Anam (188) Anar Ömrümce (247) Anlatılmaz Bin Dert İle (292) Arap Saz Semaisi (137) Asker Mektubu (160) Asker Yolu Beklerim (216) Askere Giderken (163) Aşkından Sen Nasıl Bıktın (303) Ateş-i Suzan-ı Fırkat (231) Avare Gönül (299) Ayağına Giymiş (146) Ayağında Kundura (206) Aylar Geçiyor (226) Ayrıldı Gönül (217) Ayrılık Yaman Kelime (262) Ayva Çiçek Açmış (318) Baharın Gülleri Açtı (206) Balkonda Saatlerce (160) Batan Gün Kana Benziyor (260) Bayati Peşrev (133) Ben Bir Garib Kuş İdim (253) Ben Gamlı Hazan (243) Ben Garip Yolcuyum (272) Ben Giderim Batum'a (176) Ben Melamet Hırkasını (299) Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim (679) Benden Ayrılsan Da (225) Benden Selam Olsun Bolu Beyi'ne (193) Beni Canımdan Ayırdı (206) Benim Yarim Gelişinden Bellidir (7635) Benliyi Aldım Kaçaktan (172) Benzemez Kimse Sana (79536) Bıkmış Gibi Gönlüm (94) Bir Bahar Akşamı Rastladım Size (8195) Bir Bir Geçiyor (89) Bir Dilberdir Beni Yakan (131) Bir Gönül Vardı Bende (109) Bir Gün Görmese Gönlüm Seni (134) Bir Güneş Bahtıma (77) Bir Sen Kaldın İçimde (146) Bir Sevgi İstiyorum (117) Bir Su İçtim Testiden (90) Bir Zamanlar Maziye Bak (106) Bu Akşam Gün Batarken Gel (145) Bu Kış Hanım (66) Bu Yaz Geçen (61) Bursalı Mısın (111) Bülbülü Şeyda (78) Cana Rakibi Handan Edersin (94) Ceviz Oynamaya Geldim (99) Çektim Elimi (61) Çileli Başımın (104) Çok Geceler Bekledim (8776) Çubuğum Yok Yol Üstüne Uzatam (70) Dalgalandım Da Duruldum (359) Dayler Dayler (75) Değildi Böyle Evvel (72 Değirmene Un Yolladım (57) Derdim Var (58) Derdim Var Dağlar Gibi (93) Derdimi Anlatırdım (65) Derdimi Kimlere Desem (99) Dertli (68) Dertlinin Divanı (58) Dîl Harâb-ı Aşkınım (70) Dil Yâresini Andıracak Yâre Bulunmaz (108) Dilşad Olacak Diye (70) Duçarı Hicri Yar Olalı (99) Duydum Ki Ağlıyorsun (82) Duydum Ki Unutmuşsun (3634) Dün Gece Mehtaba Dalıp (164) Düşer Mi Şânına (58) Elbet Bir Gün Buluşacağız (223) Ellere Uzaktan Bak (75) Elveda Meyhaneci (198) Enginde Yavaş Yavaş (84) Evlerinin Önü Mersin (207) Farfara (86) Fariğ Olmam (59) Feraye (5527) Ferayidir Kızın Adı (68) Fes Başına (62) Fikrimin İnce Gülü (514) Fincanı Taştan Oyarlar (70) Gamzedeyim Deva Bulmam (212) Garibin Derdinden (51) Gece Sahilde Açıp (50) Geceler Gariplerindir (50) Gecenin Matemini (2200) Geçmesin Günümüz (92) Geçti Sevdalarla Ömrüm (13760) Gel Ey Saki (96) Gelse O Şuh Meclise (53) Gesi Bağları (174) Gezer Dolaşırsın (52) Gizli Derdim (60) Gönül Aşkınla Gözyaşı Gözyaşı Dökmekten (60) Gurbette Ömrüm Geçecek (59) Gül Yüzlülerin Şevkine Gel (75) Güller Arasında (102) Gülmedi Şu Bahtım (57) Gülşen-i Hüsnüne (3777) Gündüzüm Seninle (144) Güzel Bir Göz Beni Attı (74) Hala Acıyor (90) Hancı (72) Harmandalı (90) Hasta Düştüm (60) Hatırla Sevgili (277) Havada Bulut Yok (119) Hazan İle Geçti (52) Hem Okudum Hem De Yazdım (65) Her Gece Yollarda Beklerim (66) Her Sabah Her Seher (59) Her Tel Saçı (48) Hicaz Taksim Kanun (61) Hicrân Hastasıyım (68) Hüsnüne Güvenme (4515) Ilgıt Ilgıt Esen (55) İçimde Kim Vardır (58) İndim Havuz Başına (83) İndim Yarin Bahçesine (45) İrafa Fincan Koydum (42) İzmir'in İçinde (93) İzmirin Kavakları (110) Kalaycılar (42) Kara Bulutları Kaldır Aradan (84) Karşıdan Yar Güle Güle (67) Keklik (13656) Kırmızı Gülün Alı Var (135) Kime Kin Ettin (61) Kimseler Gelmez Senin Feryad-ı (79) Devami var....
-
Kafir Olunur mu/Yoksa Allah' ınız mı Kafir Yapar?
Tanri ile Allah ayni anlamda degildir. Bugun dunyada "theos" temelinde insanoglu eliyle binlerce tanri ortaya atilmistir. Allah sadece bunlardan biri ve sadece isdlama ve bu dine iman edene yoneliktir. Birak digger dini uygulama ve tanri inanclarini, Allah ozel bir dinin tanrisi olarak ne hristiyanligi ne de museviligi ilgilendirir. O yuzden evet belki kavram olarak Allah kavrami Muhammed'den once vardi, yalniz bu kavramin tanri mertebesine cikmasi islam iledir. Tarihi olarak ta ne digger peygamber sifati verilmis kisileri ne de onceki ya da onlarin din ve tanrilarini icerir. O yuzden son paragrafi sen once kendine uygula. la ilahe- ilah yoktur. illallah- Allah'tan baska. Bu su demektir "Allah'tan baska bir suru ilah vardir yalniz islama gore kurana gore muhammed'e gore kabullenilmesi gereken tek ilah Allah'tir."
-
Türkiye Müslümanları İnançsızlar İle Aynı Katagoridedir.
Dogru etmez. Yalniz iman etmeyenleri iman etmeleri Adina her turlu yolu dener. O yuzden de iman edenin cogu ne kurana gore iman eder, ne de gonullu isteyerek bilincli yani kendi ozgur iradesi ile iman eder. Kimi sorgusuz imandan kimi alisilagelmis inanctan kimi cehennem korkusundan kimi yasadigi ulke ve topluma gore dayatilan seriat kanunlarindan korktugundan kimi ailesinden cevresinden korktugundan kimi baski zorlama altinda oldugundan kimi toplumsal baskidan kimi cennet inancindan v.s. kisaca kimse bilerek isteyerek iman etmez. Kuran'a gore islenen bir sucun iman etmeyeni de ilgilendirdigini soylemek kadar mantiksiz etik olmayan bir soylem oilamaz. Kuran ne ki iman etmedyen dunyadaki musdlumandan cok insanoglunu baglasin. Sen digger dinlerin kurallarina gore mi yargilaniyorsun? Tabi kmi bu hukuk da evrernsel hukukdur. Kuran ya da herhangibir inancin ideolojinin kanunlastirdigi bir hukuk degildir. Insan haklarinin belirledigi insani kimseyi kimseden ayirmayan bir hukuktur. ISID niye durdursun katliamlarini, bunlar kuranda yaziyor. Siz sadece ayetlertui inkar ediyorsunuz. Otur da "isid kuran'i mi uyguluyor?" basligina bak ve oradaki ayetlere gore ISID'in kurani nasil uytguladigini gor. Yok bir de seriatim uygusalardi. Sen insan haklarinin bu gelismis ulkelerde buna izin verecegini falan mi dusunuyorsun. Hic bir insanoglu beyni tasiyan hak ve ozgurlukleri ihlal etmez.
-
Türkiye Müslümanları İnançsızlar İle Aynı Katagoridedir.
Inancta bilerek yoktur, kul olarak teslim olarak iman ederek ya da korkarak cekinerek carfesiz kalarak v.s. kabullenmek vardir. Ben bunu bilimsel olarak bilkiyorum. Ustelik olgusal aciklamali ve tartismasiz. O istedigi kadar soylesin. Ben kendi beynimi kendi kararlarimi ve secimimi uyguluyor ve inanci degil bilmeyi tercih ediyorum. Bence sen bunu soylemek ile lakabima iftira atiyorsun. Beni senin anlatimlarin degil; ayette yazanlar ilgilendiriyor. Ayette ne yaziyorsa, kuran odur. Zaten aksini dusunuyorsan sen fasik ve tagut oluyorsun. Ben kuranda yazanlari alintilarken senin "makullugune" gore hareket edemem. Zaten sana makul gelen, ISID'a da gelmiyor.
-
Türkiye Müslümanları İnançsızlar İle Aynı Katagoridedir.
Suclu ya da sucsuzu kuranin neye gore belirliyor, "iman edenlere gore" Kimin neden ve nasil bir iman etme mecburiyeti var. Kuran ne hakla iman etmeyenleri suclu ilan eder? Kime ne kimin iman edip kimin etmediginden? Bana gore de iman edenler sucludur, ne olacak simdi! Suclukluk iman ile degil hukuki bir eylem ile belirlenir. Iste ISID ve benzeri islam koktendinci teroru, durmadan insanlik sucu isliyor. Eger bir iman etmeyen de insanlik sucu islediginde o da ISID kadar sucludur. Hic bir rehberde anayasa da hele cagimizda insanlik sucunas tesvik yoktur.
-
Türkiye Müslümanları İnançsızlar İle Aynı Katagoridedir.
Inanc akil ile gercekligi dogrulamaktir. Kanaat ise bir olay konu v.s. uzerindeki kisinin kendfi fikridir. Kanaat inanci da bilgiyi de icerebilir. Sonucta bir tahmindir. Dogru olup olmadigi da olay konu gozlem verdikten sonar anlasilir. Din genelde dogmalasmis geliusmiyen yenilenemiyen degismiyen ideolojik inancsal teslimiyetler sorgulanmazlar ve dogrulugu yanlislanamazlardir. Halbuki hic ne oldugunu bilmeden uzerinde yorum yaptigin evrensel-insan zihniyeti ise, caga parallel degisken, beynin gelisimine parallel yenilenen bilime parallel degisen serbest notr zihinsel degisim ve devrime dayanan, bilimsel, bilissel, bilgisel, bireysel, insansal, evrensel ve kavramsal nitelikli insanoglu zihniyetini insan zihniyetine degistiren bir zihniyettir. Bilim ile inanmc bir biri ile bagdasmaz. Bir seyi bilmek ile inanmak farkli seylerdir. Bilimde inanc yer almaz cunku hersey ortada ve tartismasiz olarak dile gelir. Bilime inanarak degil, bilimin ne oldugunun bilincinde olarak ancak bilissel olunabilir. Ayrica inanclar dogmadir, bilim ise dogma olmayandir. Inanclar sabittir, mutlaktir. Bilim ise degisken ve gercerlidir. Inanclar yanblislanamaz, bilim ile yanlislanabilir. Kisaca inan kokeni ile bil kokeni hic bir sekilde bagdasmaz. Cunku inan kokeni hic bir belirlilik icermezken, bil kokeni ortada olan bir seyin ne oldugunun nasil oldugunun tartismasiz bilinmesidir. Yukarida din olmadigini izah ettim. Senin bilimin ne oldugunu bilmeden baskassinin ne anlayip anlamadigi hakkinda ahkam kesmen; ayni aritmetigi bilmeden matematik hakkinda ahkam kesmen gibidir. O yuzden bosuna "demogoji yapiyorsun" demiyorum. Bilimsel ruh mu, ne o yenir mi/icilir mi? Yalniz haberin olsun bir daha hic ne oldugunu bilmedigin konularda ahkam kesersen ve adima konusursan, yanit alamayacaksin. En azindan adima ahkam kesme yerine, bazi seyleri ogrenmek istiyorsan; sorabilirsin.