Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

şunu biliyorum ve ısrarla sarılıyorum, allahın geleceği bilmesi demek gelecekte meydana gelecek, yani gelecekte mümkün hale gelecek olan belirli bir şeyi, yani şu anda olmuş olan seçimleri bilmesi demek değildir. tanrı bunları bilmez. isterseniz daha da keskin hale getireyim, tanrı bunları bilemez. çünkü bu tanrının bilgisinin azlığı demek olur. tanrı daha çok şeyi bilir ve bildiği şeyler arasında da bu söylediklerim vardır. ancak bunları bilkuvve olarak bilir. bilfiil olarak değil. niye bana bilgisayardan, tren yolundan örnekler veriyorsunuz. bu dünyayla ilgili şeylerden verdiğiniz her örnek, düşünüldüğü anda çürütülmeye mahkumdur, çünkü bizim bahsettiğimiz alan daha farklı bir alandır. bunun için bunlara gerek yok diyorum ve herhangi bir boşluğu da doldurduğu kanaatinde değilim.

 

eğer yürekliyseniz, gelin bunu adım adım tartışalım, amacım birilerini ikna etmek değil, amacım öğrenmek ve doğruyu bulmak. sayfaya yazı yazıp yazmamak ise tamamen size kalmış, ilme cesaretiniz ve saygınız varsa buyrun. allah gelecekte olacak şeyleri bilfiil olarak bilemezk diyorum, var mı itirazı olan. ?

 

Ayrıca şöyle ki, o kadar emin olarak konuştuğunuz konuda şöyle bir çelişkiniz var: hem şöyle demişsiniz => "allahın geleceği bilmesi demek gelecekte meydana gelecek, yani gelecekte mümkün hale gelecek olan belirli bir şeyi, yani şu anda olmuş olan seçimleri bilmesi demek değildir. tanrı bunları bilmez. isterseniz daha da keskin hale getireyim, tanrı bunları bilemez" ve eklemişsiniz => "bu tanrının bilgisinin azlığı demek olur. tanrı daha çok şeyi bilir ve bildiği şeyler arasında da bu söylediklerim vardır."... :P ne demek ki bu? biraz daha anlaşılır yazın... ya bişey bilmiyosunuz, yada düşündüğünüzü anlatamıyosunuz... bide şöyle bir tanımın var ki, dostlar başına => "niye bana bilgisayardan, tren yolundan örnekler veriyorsunuz. bu dünyayla ilgili şeylerden verdiğiniz her örnek, düşünüldüğü anda çürütülmeye mahkumdur, çünkü bizim bahsettiğimiz alan daha farklı bir alandır."... e ben anlamadım, hangi alandan bahsediyosun? onu söyle bari açık açıkta ona göre tartışalım? o yönde fikir söyleyelim... ama tabi onuda belirtmemişsiniz...

 

sonra da şu var ki =>"eğer yürekliyseniz, gelin bunu adım adım tartışalım, amacım birilerini ikna etmek değil, amacım öğrenmek ve doğruyu bulmak. sayfaya yazı yazıp yazmamak ise tamamen size kalmış, ilme cesaretiniz ve saygınız varsa buyrun. allah gelecekte olacak şeyleri bilfiil olarak bilemezk diyorum, var mı itirazı olan. ?"... hakkaten bence de daha çooook şey öğrenmen lazım... yani iki şey öğrenipte ahkam kesmek ve meydan okumak kolaydır. ancak umarım kendi kendinizi boğmazsınız... bakın, bir iki tesbitte bulunmuş olabilirsiniz... doğru yada yanlış olabilir. normaldir. sonuçta Allah insanlara, kendisini "Akıllarını kullanarak ve Düşünerek" bulmalarını emretmiştir. Bu Kur'an-da açık açık yazar. O yüzden Tanrı'yı anlama çabanı takdirle karşılıyorum. ancak Tasavvufta şöyle bir esas vardır, kapıdan yeni girmiş bir çırak kimseye bişey öğretmeye ehil değildir. tabii ki bişeyler keşfedersin ve bazı şeyleri algılarsın... ha bunlar yanlış ya da doğru, bilemem... ancak misal, bir ilkokul çocuğunun, diğer insanlara bişey öğretebilme yetisinde olmadığı aşikardır. kısaca demek istiyorum ki, bir iki kelime öğrenip, kendince bir iki (eksik) tesbitte bulunupta (nasıl bir özbenliğe sahipsiniz bilmiyorum ama) bunların gazına gelerek burada meydan okumak ve ahkam kesmek sizin harcınız değil... öncelike, madem aşama aşama tartışmak istiyorsunuz, aşama aşama anlatın ne demek istediğinizi, ancak şu var ki, akılda bir çelişki ve soru işareti bırakmamaya ve konuya her yönüyle hakim olmaya özen gösterin... bundan kastım sadece kendi tesbitlerinize (ki ne kadar güvenilir olduğu belli oluyor) güvenerek yola çıkmayın. öyle ki Allah'ın Peygamber göndermesinin ve Tek Bir Din göndermesinin nedeni, din kurmak insanlara bırakılmış olsaydı, ne kadar insan var ise, o kadar din olurdu esasından dolayıdır. kaldı ki, gördüğümüz gibi, kendisini Din konusunda yeterli ve yetkili gören herkes, kendi ahkamınca konuşmakta ve habire tarikat ve cemaatler türemektedir. İslami yada Gayri-İslami olsun bu böyledir. bence özbenliğinizi ve kendinizi Üstün görme huyunuzu bir kenara bırakın, ondan sonra insanları tartışmaya çağırın. nitekim doğruyu tek bilen siz olamayacağınız gibi Allah tek bir kimseye öyle bir özellik vermemiştir. Unutmayın ki Nasreddin Hoca kıssasında herkes için şöyle der "Sende Haklısın". bence olaya birde bu yönde bakın ve birazcık İslami, daha doğrusu Tasavvufi bir araştırma yapın derim ben...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım bu iman meselesi..

Bunu ne sen nede ben kanıtlayabiliriz..

Benim inancıma görede Allah herşeyi bilir..

Onun katında zaman yoktur zaman sonradan yaratılmıştır..

O yüzden bizim zamanlı yaşadıklarımız Alah katında zamamsızdır ve ilmindedir..

Eğer Allahı dünya zamanıyla eşleştirirsen, Allaha zaman ve mekan tain etmiş olursun..

Ama Allah zamandan ve mekandan münezzehtir...

Saygılar..

 

çok güzel bi tesbit hocam, tebrik ederim... ancak şöyle bir tamamlama yapmak isterim ben... "Mistik" arkadaşımıza yardımcı olma anlamında... bir romanda iki ve üç boyutlu ortamlarda yaşayan yaratıklardan bahsedilir. şöyle ki, iki boyut olarak bir defter sayfasını düşünün ve üzerine yaşayan iki boyutlu canlılar var. bunlar "uzunluk" ve "genişlikten" ibarettirler ve ancak "uzunluğu" ve "genişliği" algılayabilirler. onlar için "derinlik" diye bir algı ve kavram yoktur. eğer onlara "derinlik"ten bahsederseniz size inanmayacaklardır, çünkü öyle bir algıları ve idrakleri yok... öyle bir tanımlamaları yoktur... yani üç boyutlu olan bizleri kavrayamazlar, anlatabiliyormuyum? ve böyle bir boyutun olduğunu kesinlikle inkar ederler... çünkü öncelikle bunu "tesbit" edemezler. ancak biz biliyoruz ki "üçüncü boyutlu" bir mekan vardır. çünkü içinde biz yaşıyoruz öncelikle... genişlik, uzunluk ve derinlik sahibiyiz... işte bizde Tanrı'nın kapladığı, üçüncü boyutu aşan boyutların olduğu mekanı anlayamayız. aslında "Tanrı'nın olduğu" demek yanlıştır, çünkü o tüm boyutlardan ve zamandan ayrıdır. eğer ayrı olmasaydı, mutlaka ondan üst ve onun algılayamadığı bir üst boyut olacaktı. o yüzden ta en başında Allah zaman ve mekandan münezzehtir. o yüzden geleceği görmeme gibi bir sorunu yoktur. gelecek bizim için farklı bir boyuttur ve biz bu yüzden idrak edemeyiz. ama orumu açan arkadaşımız, iki boyutlu canlılar gibi davranmakta ve kendi bulunduğu boyuttan başka bir boyutu kabullenememektedir. oysa ki, başka bir boyut olsa yada olmasa dahi, Allah tüm boyut, mekan ve zaman'dan münezzehtir. Dediğimiz gibi bu O'nun sıfatıdır. Tanrı'nın geleceği bilmemesi için, bir boyuta tabi olması gerekirdi. Bu arkadaşımızın sıkı sıkıya bağlı olduğu ve herkese ahkam kestiği "Bilim"in bir tesbitidir. Zaman yani buna bağlı olarak "Gelecek" bir boyuttur ve bizim algılayamadığımız bir boyuta tabidir. Kısaca Tanrı'nın kendi içinde bir Boyut olan Geleceği "BİLEMEMESİ" için, kendisinin "Geleceği" içeren boyuttan daha alt bir boyuta ait olması gerekir. nasıl ki "iki boyutlu" ortamda yaşayan canlılar "üçüncü ve diğer boyutları", üçüncü boyutta yaşayan bizler "dördüncü ve daha üst boyutları" algılayamıyor ve ancak bilimle "ancak" tesbit edebiliyorsak, Tanrı'nın geleceği algılayamaması için, diyelim ki "Gelecek", "Zaman" kavramıyla beraber "Dördüncü Boyut"a tabi ise, Allah'ın bizlerle beraber "Üçüncü boyutta" yaşaması gerekirdi. Ancak bildiğimiz gibi böyle bir durum yoktur. Eğer "Gelecek", "Beşinci Boyut"un kavramı ise; o zaman "Tanrı" "Dördüncü Boyut"ta yaşamalı idi ve bildiğimiz gibi Allah "kendisinin Zaman ve Mekandan" yani daha genel bir ifade ile "Zaman ve Mekanı içine bulunduran Boyutlardan" ayrıdır ve münezzehtir. O yüzden Tanrı geleceği de görür, şu anda olanları da, geçmişi de... ister bilfiil olsun, ister bilkuvve olsun... İşin "Bilimsel" ve "Din-Bilimsel" kısmı bu şekildedir. Tasavvufi kısımını, eğer bu açıklama yeterli olmazsa anlatırım... ya neymiş, itirazı olan varmış... di mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kavramlarda anlaşmamız gerektiği doğru. ben bil kuvve kavramıyla, henüz gerçekleşmemiş ancak gerçekleşme potansiyeli olan ihtimallerden bahsediyorum. mesela şu an ben masamda oturuyorum. bir sonraki eylemimin ihtimallerinin tamamı benim için bil kuvvedir, bunlar eyleme geçmemiştir ancak eyleme geçme ihtimalleri vardır, ben hangisini istersem onu seçerim. mesela sokağa çıktığımda gitme ihtimalimin olduğu binlerce açı vardır. ben hangisini istersem onu seçerim ve o yöne giderim. bu olasılıkları santim santim hatta milim milim hesaplayabiliriz. ancak ben kabaca söylüyorum. benim eve, çarşıya... gitme ihtimallerim var. bunlar benim için bil kuvvedir. çarşıya gittiğimde bakkala, kırtasiyeye, fotoğrafçıya.... gibi sayısız ihtimaller çıkıyor karşıma. bunlar da benim için bil kuvvedir. ben çarşıya gittiğimde bir kırtasiyeye gittiğimde alabileceğim şeylerin sayısı kadar, ve almadan çıkmamı sağlayacak muhtemel olaylar dizisi kadar ihtimal vardır ve bunlar benim iiçin bilkuvvedir. kuvve halindedir yani. henüz gerçekleşmemiştir. ben diyorum ki tanrı ya da allah bu bil kuvvelerin hepsini bilir. benim çarşıya gittiğimde manava mı bakkala mı, yoksa kırtasiyeye mi .... gideceğimin bütün ihtimallerini ve oraya vardığımda yapacağım bütün şeylerin bütün ihtimallerini bilir diyorum.

 

şüphesiz insan bu yollardan sadece birini seçer. hepsini birden seçmeniz imkansızdır ve buna ömrünüz yetmez. siz bir yol seçersiniz ve oradan gidersiniz. yolu burada ihtimal anlamında kullanıyorum.

 

yani diyorum ki tanrı bütün olasılıkları eksiksiz bilir ve bilmesi de sıfatlarının gereğidir diyorum .

 

buraya kadar anlaştık mı?

 

burada anlaştığınızı belirtin, asıl sorunlu olan ve anlaşılamayan noktaya, bil fiile geleceğim ve haklı olduğumu göstereceğim size!

 

soru sadece şu: allah bütün ihtimalleri eksiksiz bilir mi? evet veya hayır lütfen!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

walla ***** ister inan ister inanma oda senin kaderin.sana şunu söylüyorum Allah herşeyi bilir ve tayin eder.Eğer hesap günü yoksa inananların kaybedecek hiçbirşeyi yok ,tam tersi kazançları çok.Fakat hesap günü varsa inanmayanlar çok şey kaybadecek sonsuz bir hayat cenneti.

 

 

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaslar kuran-i kerim'de her sey yazili ve ona inanip inanmamak size kalmis islam dininde zorbalik yoktur allahu telaya, pergamberlerine ve kuran-ı kerim'e inanmayan kisi zaten musluman degildir... cunku inanmiyor :) benden bir tavsiye islam ilmihali isimli bir kitap var onda butun akla gelebilicek sorularin cevabini bulabilirsiniz... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilgiden başlayalım.

 

burada bizler onun ontik anlamda var olup olmadığını tartışmayacağız. Tartışılan sadece zihnimizdeki Allahın kendisidir.

 

Mesela, eğer bilgiden başlayacak olursak, her şeyi sınırsız olarak bilen bir Allah yoktur.

 

Böyle bir kabul bizim özgürlüğümüzü bir kenara atar. dolayısıyla günah işlediğimizde bütün suç Allaha ait hale gelir ki bu doğr udeğildir. yani her şeyi bilen bir tanrı yoktur.

 

buradan başlamak istiyorum. Kabul ediyorsanız susmanızyeterlidir.

 

Saygılarımla...

 

 

bu mesaji okudugumda diger mesajlari okumaya bile yeltenmedim. sadece bu mesaja cevap verecegim.

 

Atatürk bir görüşmesinde alman bir yetkiliye çok kısa bir zaman sonra 2. dünya savaşının çıkacağını , almanyanın bu savaşa gireceğini ve yenileceğini söylemiştir.

 

sonuc olarak atatürk bu savaşın çıkacağını ve almanyanın yenileceğini bilmiştir... peki atatürk bunu bildi diye almanyanın savaşa girmekten başka çaresi kalmamış mıydı? sirf atatürk bildi diye mi girdiler savaşa? ve yenildiler?

 

İşte Sizin "Allah Herşeyi Bilir" Dediginiz Şey Budur... Allah Herşeyi Olmadan Önce Bilir. Çünkü Aklımızın Alamayacağı Kadar Ileri Görüşlüdür. Sizin Alın Yazınızı Allah Yazmamıştır. Bu Yazıyı Siz Kendi Iradenizle Oluşturursunuz. Ve Allah Sizin Yapacağınız Her Şeyi Önceden Gördüğü Için Neler Yapacağınızı Bilir. Olay Budur.

 

Fakat Çoğu Kişi Bunu Alın Yazımız Böyleymiş Napalım. Ya Da Allah Alnıma Hırsız Olmamı Yazmış. Ya Da Allah Alnıma Onu Öldürecegim Diye Yazmış Diyerek Vicdanini Rahatlatmayi Secer...

 

Umarim Yeteri Kadar BAsit Bir Dille Anlatabilmisimdir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yani insan yapimi olan bir bilgisayarin saniyede milyonlarca ihtimali hesaplayarak oyun oynamasi ve dünyanın en iyi satranç oyuncusunu yenmesi sizin için normal de Alemleri yaratan ALLAH'ın sonsuz ihtimali hesaplamasi mi normal degil?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaslar kuran-i kerim'de her sey yazili ve ona inanip inanmamak size kalmis islam dininde zorbalik yoktur allahu telaya, pergamberlerine ve kuran-ı kerim'e inanmayan kisi zaten musluman degildir... cunku inanmiyor :) benden bir tavsiye islam ilmihali isimli bir kitap var onda butun akla gelebilicek sorularin cevabini bulabilirsiniz... :)

 

 

tamam faydalanırız.Aslında bu arkadaşlara yardımcı olmak lazım.Aileden bir şey görmemişler.Üzülüyorum bu insanlar için,::bu çocuklar gerçekten iyi niyetli ,bilgili ,kendilerini ortaya koyabilen insanlar kültürlü araştırmacı kişilikler,işte üzüldüğüm nokta şu bu insanlar Allah' tan başka herşeye inanırlar.. Evrim teorisine inanırlar,hiphopa bu ekollere taparlar bunungibi bunları çoğaltabiliriz.Ama nedense bir türlü iman etmezler yada ederler(geçici bir isyankarlık diye görüyorum.zamanla görürler gerçeği)

 

 

Neyse !saygılar sunuyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte Sizin "Allah Herşeyi Bilir" Dediginiz Şey Budur... Allah Herşeyi Olmadan Önce Bilir. Çünkü Aklımızın Alamayacağı Kadar Ileri Görüşlüdür. Sizin Alın Yazınızı Allah Yazmamıştır. Bu Yazıyı Siz Kendi Iradenizle Oluşturursunuz. Ve Allah Sizin Yapacağınız Her Şeyi Önceden Gördüğü Için Neler Yapacağınızı Bilir. Olay Budur.

 

Fakat Çoğu Kişi Bunu Alın Yazımız Böyleymiş Napalım. Ya Da Allah Alnıma Hırsız Olmamı Yazmış. Ya Da Allah Alnıma Onu Öldürecegim Diye Yazmış Diyerek Vicdanini Rahatlatmayi Secer...

 

Umarim Yeteri Kadar BAsit Bir Dille Anlatabilmisimdir...

 

 

Çıkmazları "basit dillerle" anlattığın gibi (!).

Basit düşünenler de var.

Basit düşündüğümüz için anlayamıyoruz galiba.

 

Bir kişiyi öldürmek irade ile oluyorsa

Depremlerdede tonlarca taşların binlerce insanı yok edişi.

Kasırgada, tsunamide kısaca doğal felaketlerde yüzbinlerin yok oluşu.

Bu yazıları'damı irade diyip "basit bir dille" anlatacaksınız bizlere.

Yoksa yine o "basit bir dille" olabilir efendim takdiri ilahi diyip geçecekmisiniz?

Kim verecek yüzbinlerin hesabını ? Hangi inanç mantığı ?

Kundaktaki telef olan binlerce bebelerin "ömrü o kadarmış" deyip kapatacakmısınız olayı?

Yoksa o büyük irade yapıyor olmasın bütün bu istenmeyen olayları.

Yoksa başka bir şeymi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgili bilimselci

öyle bir zaman gelirki,bebekken ölmediğin için kendini talihsiz ve bedbaht sayarsın

mesela senin şimdiki halin,inkarı ısrar ve bunuda bilimsellik adına yapmak

dinede bilimede iftiradır senin yaptığın

şayet böyle gidersen bebekken o en temiz en isyansız,en inkarsız halinle ölmediğin için üzülürsün

kainatta saf çirkinlik yoktur

en çirkin gibi görünen hallerin dahi sistemde bir yeri vardır ve varlık mahz-ı nimettir

en büyük korkumuz yokluğa dair

en büyük tesellimizde varlığımız

ama görene görene köre ne?demişler ya

bu asırda sibernetik keşfedilmiş

ve kader mevzuunu en güzel bir şekilde ifade etmeye yeterken bunu üzerine söz söylenmemeli

ya hepiniz bilgisayarın başındasınız ama sibernetik bilmiyorsunuz

yoksa gerçekten tartışmazdınız bu konuyu

arkadaşa açıklamaya çalıştım ama oda takılmış biraz,bozuk plak gibi hep aynı çalıyor

anlamak isteyen yok ki

amaç tartışmak herhalde

bizde boşuna yazıyoruz

neyse pinize selamlar

bilgisayar örneğini veren kardeşimde hususen saygılarımı sunarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-_- arkadaşlar deprem tsunami yada birçok doğa olayı dediğimiz arkadaşımızın dediği gibi ilahi taktirdir.

 

 

 

 

 

Bir ömür göz açıp kapayıncaya geçer zaten.Bu dünyanın ebedi olan ahiretin yanında ne kıymeti var.Dünya ahiret için bir araçtır o kadar.Hesap gününde yaptıklarımızdan sorulacağız yani hesap verceğiz...Eğer dünya hayatı olmasaydı insanlar neyi nasıl yaptığını nerden bilecekti..Bu dünya bir araç o kadar.Fkirlik zenginlik hastalık ve çeşitli sıkıntılar insan için bir sınavdırdır bu sıkıntılara sabrden ler zaten mükafatı fazlasıyla alacaklar.Yoksa samimi olanla olmayan nasıl ayırt edilecekti..Bu dünya kesinlikle ve kesinlikle bir araçtır..Ahirete açılan bir kapı..

 

 

 

Bu dünyaya geldik çünkü hesap gününde yaptıklarımızı inkar edecek bir sebeb olmayacak .Çünkü yapmış olacağız iş işten geçmiş olacak ...

 

 

 

sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

eger bu hayat bir sinavsa suphesiz insanlar farkli kosullarda sinancaklardir.

bu insanlardan bir cogu dunya hayatini sececektir.

kalan azinligin bir cogu cenneti sececektir.

kalan azinlik ise Allah'i arayacaktir. Allah'i anlamaya calisacaktir...

 

dogadaki her olum baska bir yasamin baslangici icindir.

bazi yasamlar kisa surer bazi yasamlar uzun.

 

senin benim gibiler icin hava hos. ama inancsiz bir azinlik dunyadaki toplam zenginligin buyuk bir kismini ellerinde oynatirken dunyanin buyuk cogunlugu aclikla bogusuyor.

 

senin dedigine gore kaza ve afetlele olum olmasin. herkez yaslansin yasasin tum hayatini. 120 yasina gelince ölsün...

 

peki ne olacak o zaman. su an 6 milyar olan dünya nufusu ne kadar olurdu? 40 milyar? 50 milyar? yoksa yüzlerce mi? peki o zaman dünyada yaşamın şimdiki kadar (ki şimdi bile bu kadar berbatken) iyi olabilecegini saniyor musun???

 

sen şimdi bazı inançsız azınlıktaki insanların yaptığı bu zulmü Allah görmüyor mu? Allah neden her insana eşit davranmıyor dersin... ONU DA SEN DÜŞÜN!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

eger bu hayat bir sinavsa suphesiz insanlar farkli kosullarda sinancaklardir.

bu insanlardan bir cogu dunya hayatini sececektir.

kalan azinligin bir cogu cenneti sececektir.

kalan azinlik ise Allah'i arayacaktir. Allah'i anlamaya calisacaktir...

 

dogadaki her olum baska bir yasamin baslangici icindir.

bazi yasamlar kisa surer bazi yasamlar uzun.

 

senin benim gibiler icin hava hos. ama inancsiz bir azinlik dunyadaki toplam zenginligin buyuk bir kismini ellerinde oynatirken dunyanin buyuk cogunlugu aclikla bogusuyor.

 

senin dedigine gore kaza ve afetlele olum olmasin. herkez yaslansin yasasin tum hayatini. 120 yasina gelince ölsün...

 

peki ne olacak o zaman. su an 6 milyar olan dünya nufusu ne kadar olurdu? 40 milyar? 50 milyar? yoksa yüzlerce mi? peki o zaman dünyada yaşamın şimdiki kadar (ki şimdi bile bu kadar berbatken) iyi olabilecegini saniyor musun???

 

sen şimdi bazı inançsız azınlıktaki insanların yaptığı bu zulmü Allah görmüyor mu? Allah neden her insana eşit davranmıyor dersin... ONU DA SEN DÜŞÜN!!!

 

 

 

Katılıyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

yani diyorum ki tanrı bütün olasılıkları eksiksiz bilir ve bilmesi de sıfatlarının gereğidir diyorum .

 

buraya kadar anlaştık mı?

 

burada anlaştığınızı belirtin, asıl sorunlu olan ve anlaşılamayan noktaya, bil fiile geleceğim ve haklı olduğumu göstereceğim size!

 

soru sadece şu: allah bütün ihtimalleri eksiksiz bilir mi? evet veya hayır lütfen!

 

Kardeşim, anlattıkların hakkında Kuantum teorisinden etkilenmişsin, belli... ve şunu söylemeliyim ki, ispatlıyacağını iddia ettiğin hiç bişey yok ortada. bundan eminim. çünkü Allah'ın ihtimallerle uğraşmadığını bilmemen çok büyük bi gaflet. Bak kardeşim, eğer "OLASILIK HESAPLARI"na gireceksen, ben sana daha köklü bir örnek vereyim. adını hatırlamadığım bir bilim adamı "OLASILIK=İHTİMAL" konusunu içeren bir kitap yazmıştı ve tüm olasılık hesaplarının sonuçlarının "%"lerle ifade edilemeyeceğini söylemişti. çünkü olayların sadece iki sonucu vardır: Ya Olur, Ya Olmaz... Bir araba ya çarpar, ya da çarpmaz... bi markete ya gidersin ya gitmesin... para ya yazı gelir ya da tura... ama şu var ki, Allah; sen masa başında otururken "Ulan bu adam %20 ihtimalle uzanıcak, %45 ihtimalle mutfağa gidecek, % 35 ihtimalle oturduğu yerde duracak" diye bi çıkarım yapmaz ve ihtiyacı da yoktur... çünkü o ihtimaller dışında, senin yapacağın tek tercihi biliyo zaten anlatabildim mi? yani benim bu yazı ile ilgili iki ihtimalim var, bu yazıyı ya yazıcam veya yazmıycam... bak bunu sen, ben bi başkası yani her insan biliyor... diğer tüm ihtimalleri tabii Allah'ta biliyor... Ancak Allah'ın asıl bildiği, benim bu yazayı yazacağımdan ziyade, neler yazacağımdır, yani ayrıntıdır... sem markete ya gidersin ya gitmezsin, ancak nasıl gideceğin, markete ulaşıp ulaşamayacağın, sen saymasanda kaç adım atacağın elbette Allah tarafında bilinir. Allah oturupta senin için olasılık hesapları yapmıyor sayın arkadaşım anlatabildim mi? senin yapacağın yada yapmayacağın her eylemi elbette ki biliyor, ancak diyorum ya, bunu bizde tahmin edebiliriz... orada otururken, yanında duran kardeşine sor "ben şimdi ne yapacağım" diye, mutlaka sana hemen bir çok olasılık sunacaktır. bu çok basittir. ancak Allah'ın temel olarak bildiği "Senin Aslında Ne Yapacağındır", anlatabildim mi? yani Allah'ın iradesinde "Tahmin eden" gibi bir sıfatı yoktur, "Bilen" diye bir diye bir sıfatı vardır. Allah olmasının temel özelliğide budur zaten, bizim bilemeyecek olduğumuz şeyleri bilebilmesidir... Tahminlerle uğraşmaz, sadece senin neler yapabileceğini bilir ancak temel olarak ne yapacağını bilir. ve öyle ki Allah'ın iradesinde, senin Asıl Yaptığından başka, diğer olasılıkların zerre kadar önemi yoktur. Yani, ben bu yazıyı bitirebilirsem eğer, yazmayacak olma ihtimalimin hiç mi hiç önemi yoktur. Eğer önemli olsa idi, Allah Kuantum Fiziği'ni gerçek kılar ve benim bu yazıyı yazmadığım bir evren oluştururdu. ve tabi bu yazıyı yarım bırakma ihtimalim olduğu için bir başka evren daha oluştururdu. çünkü o kadar önemli ise "Yapmadığımız Şeylerin İhtimalleri" Allah mutlaka o yapmadığımız eylemleri gerçekleştirdiğimiz bir evren daha yaratırdı... yani arkadaşım, sen anlaşılan bazı şeylere "Mistik" açıdan çok takılmışsın ve aklınca ve kendince bazı işaretler yada sadece senin farkına varabildiğini sandığın bazı imgeler arıyorsun. ama acı gerçeği söyleyim sana, ne Matrix'te yaşıyoruz, ne de sen Neo'sun... Allah'ın neyi bileceği ile ilgili her şey apaçıktır. başka söze gerek yoktur kanımca. "O Herşeyi Bilir" diye bir kaideye inanıyorsak eğer, buna bizim yapacağımız yada yapmayacağımız tüm ihtimallerde girer tabii ki, mutlaka onlarıda bilmektedir Allah, ancak O'nu ve Bizi asıl ilgilendiren "Diğer Yapabilecek Olduklarımız" değil, "Asıl Yapacak Olduklarımız"dır. Umarım yeterince açık olmuşumdur... yani, eğer biraz daha mantıklı düşünürsek, mesela bugün sabah bir kaza yaptık ve bir çocuğa çarptık, şu an o çocuğa çarpmamış olma ihtimalimizin zerre kadar önemi yoktur öyle değil mi? Allah, o çocuğa çarpmama ihtimalimizin olduğunu tabii ki bilir ama asıl konu çarpacak olduğumuzu bilmesidir ve diğer ihtimali bilip bilmediğin konuşmanın hiç bir önemi yoktur. Veya geçen günlerde "Kasten" bir adam öldürdük diyelim, adamı öldürmeme ihtimalimiz elbette vardır ve Allah bu ihtimali elbette ki bilir, ancak şu an o ihtimalin ne Bizim için, ne Ölen Kişi için, ne de Allah için zerre kadar önemi yoktur. Yani Allah "senin bu adamı öldürmeme ihtimalinde vardı, o yüzden sana günah yazmıyorum" diye bir kaide koymamış di mi? yani yazdıklarından anladığım kadarıyla sen Allah'ın diğer ihtimalleri de bildiği konusuna takılmışsın. ben sana diyeyim, bu diğer sıfatlarının manasına bak8ıldığında aslında bilinmeyen bir şey değil; evet Allah bizim yapacak ve yapmayacak olduğumuz tüm ihtimalleri bilir tabii ki, ancak O'nu ve Bizi ilgilendiren "Yapabilecek Olduklarımız" değil, "Yapacak Olduklarımız"dır... umarım yeterince açıktır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çıkmazları "basit dillerle" anlattığın gibi (!).

Basit düşünenler de var.

Basit düşündüğümüz için anlayamıyoruz galiba.

 

Bir kişiyi öldürmek irade ile oluyorsa

Depremlerdede tonlarca taşların binlerce insanı yok edişi.

Kasırgada, tsunamide kısaca doğal felaketlerde yüzbinlerin yok oluşu.

Bu yazıları'damı irade diyip "basit bir dille" anlatacaksınız bizlere.

Yoksa yine o "basit bir dille" olabilir efendim takdiri ilahi diyip geçecekmisiniz?

Kim verecek yüzbinlerin hesabını ? Hangi inanç mantığı ?

Kundaktaki telef olan binlerce bebelerin "ömrü o kadarmış" deyip kapatacakmısınız olayı?

Yoksa o büyük irade yapıyor olmasın bütün bu istenmeyen olayları.

Yoksa başka bir şeymi?

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çıkmazları "basit dillerle" anlattığın gibi (!).

Basit düşünenler de var.

Basit düşündüğümüz için anlayamıyoruz galiba.

 

Bir kişiyi öldürmek irade ile oluyorsa

Depremlerdede tonlarca taşların binlerce insanı yok edişi.

Kasırgada, tsunamide kısaca doğal felaketlerde yüzbinlerin yok oluşu.

Bu yazıları'damı irade diyip "basit bir dille" anlatacaksınız bizlere.

Yoksa yine o "basit bir dille" olabilir efendim takdiri ilahi diyip geçecekmisiniz?

Kim verecek yüzbinlerin hesabını ? Hangi inanç mantığı ?

Kundaktaki telef olan binlerce bebelerin "ömrü o kadarmış" deyip kapatacakmısınız olayı?

Yoksa o büyük irade yapıyor olmasın bütün bu istenmeyen olayları.

Yoksa başka bir şeymi?

 

Ya çok komiksiniz yaa... hayır, anlamadığım, sizve Allah'ın kundaktaki bebeğe kini var da mı depremi yada tsunamiyi yaratıyo ve canlarını alıyo? arkadaşım "Takdir-i İlahi" teriminin temel açılımı "Allah'ın Yarattığı Kader" manasına gelir. "Takdir" kelimesi "Kader" kelimesinden türemiştir. bilindiği gibi, kelimeler yüzyıllar geçtikçe anlam kayması yaşarlar ve farklı manalara gelirler. o depremler ve tsunamiler yada savaşlar tabii ki "Takdir-i İlahi" dir, ancak sizin düşündüğünüz manada "Allah kızdı ve deprem yarattı" gibi bir olay yoktur. Kur'an-da "Kader" bilindiği gibi "Ölçü" manasında da kullanılmıştır. bu "ölçü kavramında kasıt Doğanın bir dengeye tabi oluşudur. yani "Yerçekimi Kanunu"ndan tutunda "Ayın Evreleri"ne kadar her şey bir ölçü dahilindedir. Har yaratılmış bir Kadere, Ölçü'ye, Denge'ye tabidir. herşeyin bir Kaderi, Ölçüsü, Dengesi vardır. işte Depren ve Tsunamilerle ilgil "Takdir-i İlahi" bunu kastetmektedir. Savaşlarla ilgili "Takdir-i İlahi" ise, toplum-bilim okuyanlar bilirler. özellikle "İbn-i Haldun"u okuyanlar daha iyi bilirler, toplumların tarih içersinde ilerleyişlerinin belli başlı kaideleri vardır. ayrıca savaşların keyfiyetten olmadığı ve çeşitli toplum-bilimsel nedenlere dayandıkları ispatlanmıştır. yani toplumların tarih içersinde ilerleyişleri de belli yasalara, ölçülere ve kaidelere bağlıdır. kısaca toplumlarında bu manada bir "Takdir-i İlahi" özellikleri vardır. savaşlarıda bu manada düşünün isterseniz. Bilimselci arkadaşım, sanırım yeterince Bilimselci ve Din-Bilimselci davrandım. bence sizde biraz daha gerçekçi olsanız iyi olur. ve bence ne kadar bilimsel yorumlar yapmaya çalışsanızda kavramların gerçek manalarını bilmediğiniz için zerre kadar bile bilimsel olamıyorsunuz ne yazık ki, kusura bakmayın...

 

Kısaca Allah, artık kimseye kin güdüp te canını almak gibi bir heves içinde değildir. Zamanında, helak etmesi gereken kavimleri helak etmiştir ve bunları bir nedene bağlamıştır. son dinle beraber bunları bildirmiş ve artık cahiliye devrini kapatmıştır. ancak ne yazık ki hala o cahiliye dönemlerine dönmek isteyen güya bilimselci kimseler vardır... İslam'da Kadercilik yoktur. yani şunu Allah yaptı benim suçum yok diyemezsiniz. İslam'da Kader vardır...

 

Selametle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şunu sorgulamamızgerekir: acaba allah benim günah işleyeceğimi biliyor mu bilmiyor mu? eğer biliyor dersek, o zaman kötülükleri neden engellemiyor? o mutlak anlamda kullarının iyiliğini isteyen bir varlık değil miydi. o sonsuz ihsan sahibi değil miydi? bir annede bulunan şefkatin milyonlarca belki daha fazlası onda mevcut değil miydi? suç işleyecek bir kulunun bu günaha girmesine nasıl izin verir allah? izin verir mi? veriyor. niye izin veriyor. yoksa aslında izin vermek istemiyor da gücü mü yetmiyorl. yani gücü yetmediği için mi böyle bir duruma göz yumuyor? şüphesiz gücü yetiyor. ama neden böylebir olay vuku buluyor? buradabir çelişkiyle karşı karşıyayız. ya tanrının herşeye gücü yetmiyor ya da bizim iyiliğimizi istemeyen kıskanç bir tanrı var ortada. o nasıl bile bile böyleb ir olaya şahit olur. böyle bir durumda tanrının sıradan birinsandan farkı ne olabilir ki?

 

demek ki böyle bir çıkmaz içinde b ir çözüme ulaşmalıyız. işte bunoktada diyorum ki yukarıdaki saydığımız özelliklerde bir tanrı yok?

 

bir çözüm olmalıdır? böyle birdüğümü nasıl çözeceğiz?

 

 

Tanrının her şeyi bildiğini kabu l ettiğimiz zaman ortaya böyle bir seyirci çıkıyor!

 

bunu tartışalım ve sonuca bağlayalım önce.

 

sizce böyleb ir problem yok mu?

 

Saygılarımla cevaplarınızı bekliyorum!

bu soruların cevabını bulabılmen ıcın allahın varlıgına olumlu bakılması gerekır.

bizi ve bu kainatı allah yarattı.bunu anlamak ve ınanmak ıcın kendımızı incelememiz yeterlidir.

evet bizi allah yarattı ve imtihan için yarattı.

allah ınsana irade vermiştir.bununla beraber önünede iki yol koymustur.bırınde bana ınan dedıklerımı yap benım yarattıgım cennete gıt,bırınde ıstedıklerımı yapmayıp yanlıs seyler yaparsan yıne benım yarattıgım cehenneme gıdersın demış.

şimdi..

tabiki allah bızım nerde ne zaman ne yapıcagımızı bılıyo.yaptıgımız sevabıda kotulugude.

evet cok merhametlıdır.ve evet ıstese gunah yerıne hep ıyılık yaptırabılır.

ama o zaman bu kaınata gelme amacımız olmamıs oluyo.oyle olursa herkes cennet gıder.cehennem nolcak.

ayrıca allah ıstıyokı,ben yarattım,akıl verdım,dogruyu yanlısı ogrettım,iradeyı verdım.bundan sonrasında bı tek ınanıp ıbadet yapmak kalıyo,kotulukten uzak durmak kalıyo.

bunuda ınsanlar verdıgım ıradeyle kendılerı anlasın yapsınlar,veya yapmasınlar ıstıyor.

evet cok merhametlı.ama bu merhametını hep ınsanlara sevap yaptırmadan cok af etmede kullanıyo.zaten obur turlu hep sevap yaptırsa dedıgım gıbı yaratılıs amacımız kalmıyo.

o ıstıyokı hersey onunde verdıgım akılla dusun bul uygula.hee yanlısmı yaptın gel af dıle merhametımle afedım.

kısacası o herseyı bılen yapabılen ve gucu yetendır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşın allah bize bir irade vermiş bizi dünyaya bir sınav için göndermiş bizim iyiliğimiz için de dediğin gibi bizi hayvanlardan ayıran iradeyi vermiş.senin bu iradeyi kullanışına göre cennet veya cehenneme gitceksin kader diyip tabiki hayatını akışına bırakmıycaksın allah bize doğruyu ve yanlışı göstermiş bunu uygulayıp uygulamamak senin elinde tabi ki allah ne olursa olsun bizim iyiliğimzi düşünür ne kadar yanlış yapsakta cezamızı cektikten sonra bizi cennetin kapısından sokacak burdan da anladığımız gibi........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya çok komiksiniz yaa... hayır, anlamadığım, sizve Allah'ın kundaktaki bebeğe kini var da mı depremi yada tsunamiyi yaratıyo ve canlarını alıyo? arkadaşım "Takdir-i İlahi" teriminin temel açılımı "Allah'ın Yarattığı Kader" manasına gelir. "Takdir" kelimesi "Kader" kelimesinden türemiştir. bilindiği gibi, kelimeler yüzyıllar geçtikçe anlam kayması yaşarlar ve farklı manalara gelirler. o depremler ve tsunamiler yada savaşlar tabii ki "Takdir-i İlahi" dir, ancak sizin düşündüğünüz manada "Allah kızdı ve deprem yarattı" gibi bir olay yoktur. Kur'an-da "Kader" bilindiği gibi "Ölçü" manasında da kullanılmıştır. bu "ölçü kavramında kasıt Doğanın bir dengeye tabi oluşudur. yani "Yerçekimi Kanunu"ndan tutunda "Ayın Evreleri"ne kadar her şey bir ölçü dahilindedir. Har yaratılmış bir Kadere, Ölçü'ye, Denge'ye tabidir. herşeyin bir Kaderi, Ölçüsü, Dengesi vardır. işte Depren ve Tsunamilerle ilgil "Takdir-i İlahi" bunu kastetmektedir. Savaşlarla ilgili "Takdir-i İlahi" ise, toplum-bilim okuyanlar bilirler. özellikle "İbn-i Haldun"u okuyanlar daha iyi bilirler, toplumların tarih içersinde ilerleyişlerinin belli başlı kaideleri vardır. ayrıca savaşların keyfiyetten olmadığı ve çeşitli toplum-bilimsel nedenlere dayandıkları ispatlanmıştır. yani toplumların tarih içersinde ilerleyişleri de belli yasalara, ölçülere ve kaidelere bağlıdır. kısaca toplumlarında bu manada bir "Takdir-i İlahi" özellikleri vardır. savaşlarıda bu manada düşünün isterseniz. Bilimselci arkadaşım, sanırım yeterince Bilimselci ve Din-Bilimselci davrandım. bence sizde biraz daha gerçekçi olsanız iyi olur. ve bence ne kadar bilimsel yorumlar yapmaya çalışsanızda kavramların gerçek manalarını bilmediğiniz için zerre kadar bile bilimsel olamıyorsunuz ne yazık ki, kusura bakmayın...

 

Kısaca Allah, artık kimseye kin güdüp te canını almak gibi bir heves içinde değildir. Zamanında, helak etmesi gereken kavimleri helak etmiştir ve bunları bir nedene bağlamıştır. son dinle beraber bunları bildirmiş ve artık cahiliye devrini kapatmıştır. ancak ne yazık ki hala o cahiliye dönemlerine dönmek isteyen güya bilimselci kimseler vardır... İslam'da Kadercilik yoktur. yani şunu Allah yaptı benim suçum yok diyemezsiniz. İslam'da Kader vardır...

 

Selametle...

 

Sayın Pantheaa,

 

Ziyanı yok komik olan ben olayım.

Ama tartışalım, sonrada istediğin gibi algıla.

Dini bilimsel olarak açıklamaya (!) çalışmışsın.

 

"Bilimselci arkadaşım, sanırım yeterince Bilimselci ve Din-Bilimselci davrandım."

 

Din, kökeninde psikolojik bir olaydır. Hiçbir kuralı, hükmü bilimle bağdaşmaz.

Din; Yüce bir varlığın sevgi ve korumasına sığınarak yalnızlık, korku ve yetersizlik duyulardan kurtulma,

yaşamına anlam ve yön bulmaya yönelik inanma ve tapınma biçimidir.

Kişilerin bu davranış biçimleriyle ilişik, toplumsal kuralları düzenleyici kurgusal bir bilgi oluşumudur.

Bu birikimin adı Teolojidir. Belli bir toplumun/bölgenin ahlak geleneğini temsil eder.

Psikolojik ve sosyal işlevlerinde bilim-dışı bir etkinliktir.

Tüm kuralları ve hükümleri metafizik öğretilerle ilişik olup, pozitif bilimle örtüşmez onunla açıklanamaz.

 

Hal böyle iken, senin sadece kendine has olarak isimlendirdiğin "din-bilimselci"(!) açıklaman kabul görmez.

Anacak açıklamaya çalıştığın "doğanın dengesi" dediğin doğal selleksiyon, mikrodan makroya her maddenin niteliğinin doğuşu ve ölüşüdür. (nitelik değişim)

Bu maddesel olgu, pozitif bilimlerin alanıdır. Alan farklılıkları olarak ta üç ana bilim dalı ile(Fizik, Kimya, Biyoloji) incelenip doğrulanıp/yanlışlanmaktadır.

İlk çağlarda buna şiddetle karşı çıkan teologlar, bilim gelişip ispatlar bir bir açıklandığında, ayakta durabilmek için teolojiyle bilimi bağdaştırmaya(!) çalışmışlardır.

Ama hiç bir zaman deneye ve gözleme dayanan bir tez oluşturamadıkları içinde savunuları hep sözde kalmıştır. Sadece kurgusal ve akılcı olarak kalmıştır.

 

Bilim bir sınama, yanılma, sınama sürecidir. Yanılma yanlışlama olasılığına açıktır.

Bilim olguları fizik ötesi bir nedene, Tanrı'ya giderek değil, olgusal nesne ve ilişkilere yönelik hipotezler oluşturarak açıklama yoluna gider.

Dini hükümlerdeki mutlak doğrular, bilimin bu temel ilkesiyle temelden çelişmektedir.

 

Doğadaki istenmeyen vahşice görünümlü ölümler, Allahın sevecen (!) sıfatına terstir bununla açıklanamaz.

Ama söylediğin gibi doğanın devinimidir ve var olma mücadelesidir. Pozitif bilimlerce bu şekilde açıklanmaktadır.

Doğanın vahşiliğine bilimin önlem alma çalışmaları vardır.

Doğal feleketler, bilimsel çalışmalarla en az zarar verecek seviyeye indirilmeye çalışılmaktadır.

 

Selamlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Pantheaa,

 

Ziyanı yok komik olan ben olayım.

Ama tartışalım, sonrada istediğin gibi algıla.

Dini bilimsel olarak açıklamaya (!) çalışmışsın.

 

"Bilimselci arkadaşım, sanırım yeterince Bilimselci ve Din-Bilimselci davrandım."

 

Din, kökeninde psikolojik bir olaydır. Hiçbir kuralı, hükmü bilimle bağdaşmaz.

Din; Yüce bir varlığın sevgi ve korumasına sığınarak yalnızlık, korku ve yetersizlik duyulardan kurtulma,

yaşamına anlam ve yön bulmaya yönelik inanma ve tapınma biçimidir.

Kişilerin bu davranış biçimleriyle ilişik, toplumsal kuralları düzenleyici kurgusal bir bilgi oluşumudur.

Bu birikimin adı Teolojidir. Belli bir toplumun/bölgenin ahlak geleneğini temsil eder.

Psikolojik ve sosyal işlevlerinde bilim-dışı bir etkinliktir.

Tüm kuralları ve hükümleri metafizik öğretilerle ilişik olup, pozitif bilimle örtüşmez onunla açıklanamaz.

 

Hal böyle iken, senin sadece kendine has olarak isimlendirdiğin "din-bilimselci"(!) açıklaman kabul görmez.

Anacak açıklamaya çalıştığın "doğanın dengesi" dediğin doğal selleksiyon, mikrodan makroya her maddenin niteliğinin doğuşu ve ölüşüdür. (nitelik değişim)

Bu maddesel olgu, pozitif bilimlerin alanıdır. Alan farklılıkları olarak ta üç ana bilim dalı ile(Fizik, Kimya, Biyoloji) incelenip doğrulanıp/yanlışlanmaktadır.

İlk çağlarda buna şiddetle karşı çıkan teologlar, bilim gelişip ispatlar bir bir açıklandığında, ayakta durabilmek için teolojiyle bilimi bağdaştırmaya(!) çalışmışlardır.

Ama hiç bir zaman deneye ve gözleme dayanan bir tez oluşturamadıkları içinde savunuları hep sözde kalmıştır. Sadece kurgusal ve akılcı olarak kalmıştır.

 

Bilim bir sınama, yanılma, sınama sürecidir. Yanılma yanlışlama olasılığına açıktır.

Bilim olguları fizik ötesi bir nedene, Tanrı'ya giderek değil, olgusal nesne ve ilişkilere yönelik hipotezler oluşturarak açıklama yoluna gider.

Dini hükümlerdeki mutlak doğrular, bilimin bu temel ilkesiyle temelden çelişmektedir.

 

Doğadaki istenmeyen vahşice görünümlü ölümler, Allahın sevecen (!) sıfatına terstir bununla açıklanamaz.

Ama söylediğin gibi doğanın devinimidir ve var olma mücadelesidir. Pozitif bilimlerce bu şekilde açıklanmaktadır.

Doğanın vahşiliğine bilimin önlem alma çalışmaları vardır.

Doğal feleketler, bilimsel çalışmalarla en az zarar verecek seviyeye indirilmeye çalışılmaktadır.

 

Selamlar.

 

arkadaşım, ben bilimin dediğin gibi bir şey olmadığını iddia etmedim, bu birincisi... ikincisi, Allah'ı bilimle de açıklamaya çalışmadım, tabi yazımdan bunu mu anladın bilemiyorum. Elbette ki "İlah" inançları toplumsaldır. Ancak Allah inancı evrensel bir nitelik taşır. bunun nüvelerini saymaya gerek bile yoktur. benim asıl anlatmak istediğim ise, Tanrı ile Bilim'in kesinlikle zıt düşemeyeceğidir. ve Tanrı'nın bilimi, insanlara öğütlediğidir. çünkü öyledir ki, "Akla Uygun Olan, Dine'de Uygundur" der M. Kemal. "Gerçekleri Söylemekten Korkmayınız. Gerçeklere Ne Kadar İnanıyorsam, Dine'de O Kadar İnanıyorum" der. Ama bu bir yana, yine bu doğrultuda dinde şöyle bir temel vardır, Allah'ın yarattığı hiç bir şey (Doğa) Allah'ı yadsıyamaz. yani düşünün, Allah doğa'yı yaratıyor, doğanın O'nu Yalanlaması diye bir şey söz konusu olamaz. O yüzden Bilimden ve senin sözde bilimsel açıklamalarında zerre kadar korkmam. Mevlana'nın dediği gibi, yaratılmış her şey Allah'ı Tavaf ve Tasdik eder. o yüzden Bilim'in arkasında durmamak, bilimle ilgilenmemek düpedüz cahillik ve manasız bir korkudur. diğer açıklamalarıma gelince, ben olabildiği kadar, Allah'ın "Doğa Kanunlarını Yarattığını" ancak bu doğa kanunlarının işleyişine, yani bugün deprem olacaksa olmasına veya insan klonlamak mümkünse bile klonlanmasına karışmadığını yani etki etmediğini dini olarak anlatmaya çalıştım. Allah yasaları ve kanunları yaratmış sonra işleyişine bırakmıştır. Mesela insan klonlamak dahi mümkünse, klonlanmasını pek tabiidir ki karışmayacaktır ancak onun klonlamanın yasalarını yarattığı da aşikardır. aslına bakarsanız bilimin işleyişi bakımında pek ayrı düşündüğümüzü sanmıyorum ancak o yasaları Allah'ın yaratması konusunda ayrı düşünüyoruz sanırım. Yani ben Tanrı'nın "Doğayı ve İnsanı Yarattığını" düşünüyorum, siz ise İnsanın "Tanrıyı Yarattığını" düşünüyorsunuz. Ancak açıklamalarınızı ve bilimsel tesbitlerinizi "Tanrı'yı Yalanlamak" manasına zoraki bürümeseniz, inandığınız şeyde, gözümde daha inandırıcı olursunuz. Çünkü ben, temel olarak, Allah'ın yarattığı hiç bir şeyin (ki Bilim, Doğa... her şeyi o yaratmıştır) O'nu yalanlayamayacağına inanıyorum ve bunun aksini kanıtlayanıda göremedim şimdiye kadar ve sizde bunu başaramıyosunuz. O yüzden bence boşu boşuna bu kadar kasmasanız diyorum "Bilimsel"cilik uğruna. Bende bilime en az sizin kadar inanırım ve gördüğümüz depremler vs gibi doğa olayları tamamen bilimsel bir denge sonucunda olmaktadır. Yani Allah durup dururken "Dur bi deprem yaratayım" dememektedir. Deprem'in oluşabilmesi içn gerekli şartları, doğa kanunlarını Allah yaratmıştı ve o şartlara göre deprem ya olur yada olmaz. Bu en basitinden Ozon tabakasının delinmesi ile de anlatılabilir mesela; Ozon tabakasının yapısı ve oluşum koşulları ile ilgili yasalaları Allah yaratmıştır ve olumsuz şartların oluşumuna göre o tabaka delinir, o şartlar ortadan kalkınca da kendiliğinde yenilenir... umarım yeterince açık olabilmişimdir bu konuda. Bilindiği gibi bilimsel veriler ne kadar değişken olsada temel yasaları vardır doğanın. Ve bunları insan değiştiremez. İşte "Takdir-i İlahi" derken asıl anlatılmak istenen, Allah'ın canı sıkıldıkça yada kızdıkça Deprem falan yapıp can aldığı değil, bu Doğa'nın Temel Yasalarının Allah Tarafından Yaratıldığı ve Gerekli Koşullar Oluştukça O Olayların Meydana Geleceği ve Gelmesidir. Suya taş atarsanız dalga oluşturur ve taş suya batar değil mi? yada buzulların küresel ısınma ile eriyip sıcak ve soğuk su akıntılarının tesirlerini bozması... bunlar hep Doğa Olaylarıdır ve Temelleri Allah tarafından yaratılmış ve Belli bir Dengede bırakılmıştır. Dünyanın ekseni ve güneş etrafında dönmesi falan... hepsi böyledir. Haa... bunun böyle olduğunu bilimle açıklayabilir miyiz? Açıklayabildiğimiz, doğanın/evrenin belli yasalara tabi olduğu ve bu yasalar çerçevesinde hareket ettiği, yaşadığıdır. o yasaları kimin yarattığı konusunda Bilim bize bir veri veremez. Bazı bilim adamları, Tanrı'nın varlığını %66.6666666__ gibi devirli bir oranla ispatladıklarını söylemekteydi. Tabi ne kadar inandırıcı bilemem ama bu konuda kitap bile yazdılar, ki mutlaka görmüş olmalısın... ancak şu var ki, Allah tüm Maddi Oluşumların Nedenini ve kaynağını yine maddeye bağlamıştır. yani Eğer rüzgar esecekse, yine bu maddi olayın, yine bir Maddesel nedeni ve onunda maddesel nedeni vardır. öyle olmasa idi, Allah'ın bilimi emretmesi çok saçma olurdu. Şimdi diyeceksin ki, "Peki Tüm Maddeler/ Yaratılmışlar nasıl oluyoda Allah'ı Tavaf ediyo" (yani O'nu destekliyor?). Anlattığım şeylere bakarsak, Doğaya bakarak "Allah"a dair veriler alamayız gibi görünüyor. Ancak en temel olarak şu var ki, Doğaya bakarak kesinlikle alamayacağımız ilk veri "Allah'ın OLMADIĞINA" dair verilerdir. Çünkü Hiç Bİr Bilimsel Araştırma "Acaba Allah var mı, yok mu?" diye yapılmaz ve bu sonucu vermez. Bir Doğa Araştırması Maddesel sonuçları tesbit eder. Ancak Oluşun birde en temel ve ilk yasası vardır ki, İlk Oluşumda (yani Büyük Patlama'da), o Katrilyonlarca Kat Ton'luk, iğne başı kadar yoğun atomu neyin aktif hale getirdiği sorusunun cevabıdır. Yani uzayda, kendisinden başka hiç bir madde ve uzaydaki dalga boylarını harekete geçirebilecek bir başka madde olmadığı halde, bu durağan madde nasıl olurda aktif hale gelir ve patlama olur... İşte Tanrı bunların yasalarını kendisi koymuş ve yaratmış, doğa'yı oluşuna bırakmıştır. Hepis bir denge halinde olmuş ve olmaktadır. İslam, Bilim ile ilişksini bu şekilde açıklar. Bilim'in Allah'ı açıklamasına ihtiyacı yoktur yani, çünkü o Allah'ın öğrenilmesi için emrettiğidir ve Allah'ın kudretinin kavranılması için emredilmiştir. Yeterince Açık olabildim mi bilmiyorum. Yine de, dürüst olmak gerekirse Bilimselci arkadaşım, Bilimsel olma konusundaki çabalarını takdir ediyorum. Umarım sende, o yasaların kaynağının ne olduğunu kavrarsın...

Selametle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben, bilimin insanları deizme yönlendirdiğinden bahsetmiştim. Sayın Pantheaa'da bu söylediklerimi doğrular bir yaklaşım sergiliyor. Sayın Pantheaa, söyledikleriniz, açıkladıklarınız İslam'a pek uymuyor doğrusu. Bir tanrının olguları yaratıp daha sonra hiç bir şeye karışmaması demek, kendi inisiyatifini bu kurallarla sınırlamış olması demektir. Bu da her şeye gücü yeten bir tanrı imajına ters düşmektedir. Dahası teist değil, deist bir görüşü yansıtır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilim neden sadece maddeyle ve maddesel gerçeklerle ilşkili şeylerle sınırlıdır..

Bilim çözemedi diye, iredeleyemedi diye, deneye tabi tutmadı diye o şeyler, yok değildir..

O halde acaba bilimmi sınırlıdır, kısıtlıdır, zayıftır..?

Yoksa bilmin tanımı ve metedolojisi dar kapsamlımı belirlenmiştir..

Metafizik neden vardır..?

Daha yolun başındayız arkadaşlar..

Emin olun bilim, bilginin daha başında bile değildir..

Anlayamadığımı, bilemediğimi, çözemediğimi inkar etmek benim litaretürümde yoktur.. çözene kadar, anlayana kadar devam.. Çözemesemde devam...

Çünkü benim hafsalam dimağım aklım almıyor diye o yok değildir..

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilim neden sadece maddeyle ve maddesel gerçeklerle ilşkili şeylerle sınırlıdır..

Bilim çözemedi diye, iredeleyemedi diye, deneye tabi tutmadı diye o şeyler, yok değildir..

O halde acaba bilimmi sınırlıdır, kısıtlıdır, zayıftır..?

Yoksa bilmin tanımı ve metedolojisi dar kapsamlımı belirlenmiştir..

Metafizik neden vardır..?

Daha yolun başındayız arkadaşlar..

Emin olun bilim, bilginin daha başında bile değildir..

Anlayamadığımı, bilemediğimi, çözemediğimi inkar etmek benim litaretürümde yoktur.. çözene kadar, anlayana kadar devam.. Çözemesemde devam...

Çünkü benim hafsalam dimağım aklım almıyor diye o yok değildir..

 

Saygılar..

 

 

Bilimin, Allah'ı, Zeus'u, Posidon'u arama gibi bir derdi yoktur. Bilim her "Garajımdaki Ejderha" ( http://sourtimes.org/show.asp?t=garajimdaki+ejderha ) yı aramaya kalkarsa kendi işini yapamaz.

 

 

Not: Bu arada önceki mesajımın ilk ifadesi ("Ben, bilimin insanları deizme yönlendirdiğinden bahsetmiştim.") yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir. Bu cümlede kastettiğim insanlar teist düşünce yapısında olanlardır. Düzeltir, özür dilerim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben, bilimin insanları deizme yönlendirdiğinden bahsetmiştim. Sayın Pantheaa'da bu söylediklerimi doğrular bir yaklaşım sergiliyor. Sayın Pantheaa, söyledikleriniz, açıkladıklarınız İslam'a pek uymuyor doğrusu. Bir tanrının olguları yaratıp daha sonra hiç bir şeye karışmaması demek, kendi inisiyatifini bu kurallarla sınırlamış olması demektir. Bu da her şeye gücü yeten bir tanrı imajına ters düşmektedir. Dahası teist değil, deist bir görüşü yansıtır.

 

Arkadaşım, Deizmin ne olduğunu biliyorum ve söylediğim bazı şeyler Deizm ile örtüşebilir, bilemem... ancak ben Bilim ile Dinin birbirini yalanlaması yada birbiriyle çelişmesi gibi bir şey olduğuna inanmıyorum. Bir başk şey ise, söylediklerimin İslam'a pek uymadığını söylemişsiniz, lakin uymaktadır. Allah her şeyi ta enbaşından yaratmış ve herşeyin sebebini, yasasını tesbit etmiştir, o yüzden müdahale etmez ve etmesine gerek yoktur... Yoksa, etmesi gereken dönemleri de yaratmış ve Peygamberleri göndermiştir. Ben bundan bahsediyorum... eğer bir Saati kurduysanız, çalması gereken vakitte çalması için hiç bir şey yapmanız gerekmez. Allah'ta doğayı yasalarıyla tesbit etmiştir ve sonradan müdahale etmesi gerekmez. buna "Allah'ın kendisini kısıtlaması" olarak bakmak çok saçma. Çünkü eğer kısıtlamak olarak görürseniz, Tanrı kendisini, Şeytan'ın, kendisiyle Kıyamet gününe kadar yarışmasına izin vermekle kısıtlamıştır diyebiliriz. Çünkü Allah istese Şeytanı yok edebilir ya da yakabilir, ancak bunu yapmamış ve Şeytan'ın, kendisiyle yarışmasına, onu yenmeyi iddia etmeye cüret göstermesine izin vermiştir. Buna izin vermesi, sizin mantığınızla, Allah'ın buna mecbur kalması gibi de algılanabilir belkide... Ancak Allah kendi iradesiyle böyle yapmıştır ve kendisini kısıtlamamıştır. Onun için kısıtlanmak diye birşey yoktur. O yüzden Allah, doğa yasalarını yaratmakla kendisini kısıtlamamıştır. Tabi ki hayır ve şer Allah'tan gelir ancak beinm kastettiğim, Allah'ın keyfen bir şer göndermediğidir. Allah her şeyi bir sebepler dairesi içinde yaratmıştır ve herşey bir sebebe bağlı olarak gelişir. Her Şer (deprem, afat vs...)'in bir sebebi vardır. Allah bu sebepleri yaratmıştır ve dolayısıyla Depremin yaratıcısıda O'dur. Ancak, insanlara kininden dolayı yaratmamıştır depremi falan... işre bunları bilebilmemiz için bize Bilim öğrenmeyi Emretmiştir Allah. Ben söylediklerimin Deist olduğuna ve İslamla Alakasız olduğuna inanmıyorum. Olaya yüzeysel değilde, biraz öz olarak bakmak lazım diye düşünüyorum... Şahsen benim, Allah'a ve O'nun eseri olan Doğaya ve Bilime sonsuz güvenim vardır... O yüzden söylediklerimi Deizm ile karıştırmamalısınız diye düşünüyorum. Çünkü deizmde Tanrı yaratmış ve bırakmıştır, diye bir öz tanım vardır. Ben bunu kastetmiyorum...

 

Selametle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilimin, Allah'ı, Zeus'u, Posidon'u arama gibi bir derdi yoktur. Bilim her "Garajımdaki Ejderha" ( http://sourtimes.org/show.asp?t=garajimdaki+ejderha ) yı aramaya kalkarsa kendi işini yapamaz.

Bu yazına karşın aynı yazmı kopyalamam lazım..

Zaten yazdığın bu düşünceyi baz alarak bilim neden böyle dedim..

Neden sınırlı, neden dar kapsamlı..

Oysa bilinmeyenler bilinenlerden kat kat daha çok..

Ama metafizik denilip geçiştirilmiştir..

Böyle olduğunda bilim neden kendi işiyle uğraşamasın..

Nereden biliyorsun o konuların bilme yeni boyutlar kazandırmıcanı..

Hem bütün bilim insanları tek dalda çalışmazlar..

Yani, korkma bilim işini göremez diye bir sorun olmaz..

Bilmin her dalında birileri muhakkak olacaktır..

Birde Zeus ve Posidonu dinlerle yada yaratıcıyla aynı kefeye koyuyorsun ölemi..?

 

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.