Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Pantheaa

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    196
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Pantheaa tarafından postalanan herşey

  1. Pantheaa doğum gününüz kutlu olsun!

  2. şunu anlamıyorum, gerçi çabuk geçmişsiniz ama ben yine de sormak istiyorum... Yani nasıl, dünya evrenin merkezindedir? bunu ilk defa duyuyorum... Tüm dinlerde mi bu inanç var, yoksa sadece İslam'da mı? yada her hangi bir dinde böyle bir inanç var mı? yada İslam'da böyle bir inanç gerçekten var mı? Ayrıca, eğer Uzaylı dediğimiz "Akıllı" bir varlık ise, niçin onları insan olarak nitelemeyelim? Bi filozof şöyle der "Eğer Koyunlar da düşünebilseydi, kasaplar katil olmuş olurdu" yani insanlarla, insan olmayanları ayıran temel özellik "Akıl" yani "Düşünce"dir... yada, maymunlarda düşünür falan diyeceklere örnekle, temel olarak şöyle ifade edelim "Anlamladırabilen=idrak edebilen"dir insan olan... Yani Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Uzaylı da olsa, insan insandır.". Yani ister evrime inanın, ister dine, insan olmanı temel mantığı bizim formumuza sahip olmak değildir... Evrime inanıyorsanız eğer, niçin diğer evrenlerde yaşam olmasın ki? bence ateistler için daha inanılası bir olgu diğer evrenlerde yaşamın olması. Çünkü her ne kadar bizim formumuz belki ideal form olarak görülse de, evrimcilere göre Evrim hiç bir zaman durmaz ve ilerler... Diğer gezegenlerde de sadece Suyun olması bile "Yaşam Var mı?" sorusunu sordurmaktadır... Eğer ideal form bizimkiyse eğer, oksijenli yaşamlarda da, evrimsel süreç içersinde bize benzeyen evrilmeler görülmesi olağandır. Yani bakın kesin bir sonuç değil ama, bizden daha gelişmiş yada bizden daha geride yaşam formları olabilir. Eğer dünyaya ulaşan gök-taşlarının taşıdıkları buz kütlelerinin, dünyadaki suları ve dolayısı ile yaşamı oluşturdukları düşünülüyorsa, aynı meteorların, diğer gezegenlere de düşebilme ihtimali oldukça yüksektir. Kaldı ki diğer sistemlerde dünyamıza çok benzeyen gezegenlere rastlanmış ancak doğal ortamı konusunda henüz bilgi edinilmemiştir. Yani sonsuz bir evrende her şey mümkündür... İster İnançlı olun, ister inançsız...
  3. ya Haksöz arkadaşım, sen hala burada mısın yaa? bi süredir yazmıyodun da? naaptın, o sürede bunları mı bulabildin? hala eski tas eski hamam... çığırtkanlık yapıyosun hala "çelişki, çelişki" diye... valla bu çelişki konusuna niye bu kadar takıldın bilmiyorum ama söylediklerimizi duymazdan geldiğin çok açık be kardeşim... ve öyle ki inandırıcılığını yitirmiş durumdasın, söyliim... insan biraz okurda, bi kere anlamaya çalışır... ma sen söylemiştin zaten, "kafama göre yorumluyorum" diye... sen kafana göre takıl o zaman buralarda...
  4. Siyasal olarak soruyorsan eğer, İslam dini kuralları yada anlayışı bakımından Ümmetliliği içeren yada öngören bir Yönetim dini değildir ve tarihin hiç bir döneminde de İslam bir Yönetim dini olmamıştır. Hz. Muhammed 622de kendi yazdırdığı Medine Sözleşmesinde, herkesin kendi cemaati (dinsel olarak Yahudi ve Müslümanların), kendi içlerindeki anlaşmazlıklarında kendi dinlerince hüküm verilmesinin öngörüldüğü anlaşılıyor. Ayrıca yine Hendek savaşında, Müslümanlar ile Müşrikler arasında tarafsız olacaklarını söyleyen ancak bunu yapmayan Yahudilere, kendi inançlarınca ceza verilmiştir. Bunun örnekleri çoktur, İslam Siyasal manada bir Yönetim dini değildir. En büyük örneği 622 Medine Sözleşmesidir ve bu sözleşme İlk İnsan Hakları sözleşmesi olarak kabul edilmelidir. Bence bulup, içeriğini okumalısınız. Başka açıdan bakarsak eğer, İslam dini ile diğer inançları ben ayrı görmüyorum. Adem'den bu yana indirilen tek Dinin "İslam" olduğuna inanıyorum ve İslam içinde böyledir. Yani Yahudilik yada Hıristiyanlık aslında İslam Dininin önceki idrakleridir. İslamda boşuna "Dinin Tamamlanmış Olması" inancı yoktur. Mesela bunun yansımasını Yahudilikte de görürüz. Yahudilikte'de önceki peygamberlerin indirdikleri din "Yahudiliktir". Bunun asıl manası "İslam" olmasıdır. Yahudiliğin bu inancı taşımasının temel nedeni, İslam ile aynı kökenden gelip başkalaşmış olmasıdır. Tek Din olan İslam'ın bu özelliğini taşıması pek normaldir. Çünkü her peygamberin bildirdiği aynıdır. diğer dinler derken, ben hepsinin aynı kökenden geldiğini ve aynı kökene ait olduklarını düşünüyorum ve biliyorum. Ve İslam her indirildiğinde belli özellikler getirmiştir insanlara.
  5. arkadaşım, şu tabirinizle, bırakın İslam'ı bilmenizi, İslam'ın Din anlayışının bile ne olduğundan zerre kadar haberdar değilsiniz... Allah Dinleri bölmüş... tabi canım tabi...
  6. Siz bir yazınızda "Ben Müslümanken Ateist oldum, o yüzden İslamı'da biliyorum, Ateizmi'de, ama bir Müslüman Ateizmi bilemez" gibi bi iddiada bulunmuştunuz, ki orda da bunun saçma bi iddia olduğunu belirtmiştik, ki bu yazınızda yine bizi haklı çıkaran bir yazıdır... Zira İslamiyeti hiç anlamamışsınız... Yazınızdan bu çok çok belli... Saygılarımla...
  7. Bence öncelikle İznik Konsülünün falan savunmasını yapmadan önce; o Dört İncilin, birbirleri ile ayet ayet mukayeseli karşılaştırmasını bi yapın bakalım... Merak ediyorum ne göreceksiniz... Bence her Müslüman İncili ayrıntısı ile okuyup, hepsini birbiri ile ayet ayet karşılaştırmalı... Neye, niçin inanmaması gerektiğini bilmeli... Yoksa böyle bir çok Misyonere ve Ülkenin sonunda parçalanmasına engel olamıcaz... Önce yavaştan yavaştan inandırıyosunuz insanları çelişkilerinize, sonra o çelişkileri İmanlaştırıp inanılmaz bir körbağla saplantılı hale getiriyorsunuz... Niçhe'nin çok güzel bir lafı vardır "Hırisitiyanlığın güçlü olmasının tek nedeni, 2000 yıldır aynı şeyleri tekrarlamaktan usanmamış olmasıdır.". Hıristiyanlık hep çelişkilerini bile körbağla savunduğu için bu haldedir...
  8. Pantheaa

    Seri Cinayetler

    Katiller, 'Eğer yakalanmasaydık öldürmeye devam edecektik' dediler. Yaklaşık 60 saatte 2 bin kilometreye yakın yol alan bu sırada Bursa, Kocaeli, Sakarya, Mersin ve Ankara'da yedi kişiyi öldüren, iki kişiyi yaralayan Mehmet Karaaslan ve Yiğit Bekçe sonunda Ankara Kızılcahamam'da tüfekleri ateş almayınca yakalandı. Zanlıları ele veren ilk üç cinayette kullandıkları otomobilin üzerindeki 'Dalgana bak' yazısıydı. Türkiye'yi dehşete düşüren cinayetler serisi iki kişinin Bursa- Sakarya yolu üzerinde durdurulmasıyla başladı. Cinayetten sabıkalı Mehmet Karaaslan ve üç suçtan aranan Yiğit Bekçe, kullandıkları Renault Clio ile polise yaklaştı. Otomobili kullanan Bekçe, arandığı için Mehmet Karaaslan'ın bir akrabasına ait ehliyeti polise gösterdi. Polis, ehliyetin sahte olduğunu anlayınca ikili gaza basıp kaçmayı başardı. DALGANA BAK' YAZISI Kaçarken kullandıkları otomobille kaza yapan ikili Akyazı'ya giderek otomobili bıraktı. Ve oto kiralama işi yapan Aykut Okumuş'tan günlüğü 60 YTL'ye beyaz renkli, bir Şahin kiraladılar. Kapılarında 'Dalgana bak' yazan beyaz renkli Şahin cuma gecesi Bursa'daki kestane şekeri satıcısının önünden uzaklaştığında geride 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Hüseyin Çalışkan'ın kanlar içinde yatan cesedi vardı... İkili pompalı tüfeklerini tekrar ateşlediğinde aradan beş saat geçmişti ve bu defa İzmit'te bir pişmaniyecide çalışan 21 yaşındaki Fatih Kılıç can vermişti... Sekiz saat sonra Sakarya Hendek yakınlarındaki petrol istasyonun Mehmet Çakır öldürüldü... NAZİRE OLSUN' DİYE Sakarya'daki son cinayeti gören ve zanlıların vurup, öldü diye bıraktığı bir çoban, beyaz Şahin'in plakasını alamadı ama kapısındaki 'Dalgana bak' yazısını unutmadı. Bu bilgi üzerine Sakarya Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şubesi ekipleri oto kiralama şirketini tespit etti. Gözaltına alınan Şirketin sahibi Aykut Okumuş beyaz Şahin'i Akyazılı Mehmet Karaaslan'a kiraladığını anlattı. Bunun üzerine Karaaslan'ın cep telefonu takibe alındı. Sakarya'dan Mersin'e gelen katillerönceki sabah erken saatlerde Özkan Köse'yi katledip Hatay'a geçtiler. Otomobilleri burada yanmış halde bulundu. Adana'ya giden katiller Bekir Ciritçi'yi öldürdüler. Oradan Ankara'ya yol aldılar. Dün de Ankara'da benzin istasyonunda Enver Ayçik ve Necati Yücel'i acımasızca katlettiler. Jandarma Ankara'da araçlarını yakarak ormana kaçmaya çalışan katillerin izini bulundu. Jandarmaya ateş etmek isteyen katiller, pompalı tutukluk yapınca yakalandı. Esrar ve hap kullandıklarını belirten zanlılar, sırf birbirlerine nazire olsun diye, 'Cinayet öyle işlenmez böyle işlenir' diyerek cinayet işlediklerini söyledi. Adli Tıp'tan Jandarma Komutanlığı'na girişte de zanlı Yiğit Bekçe, 'niye öldürdükleri' sorusuna 'Zevk için' cevabını verdi. İLK CİNAYET 14'ÜNDE Sakarya'nın Akyazı ilçesinde yaşayan evli ve 2 çocuk babası Mehmet Karaaslan 14 yaşındayken cinayet işledi, 1996'da girdiği cezaevinden 3 yıl sonra afla çıktı. Bursa Gemlik'te yaşayan Yiğit Bekçe'nin de 18 ayrı suçtan sabıkası olduğu 3 olaydan arandığı bildirildi Birbirlerini suçladılar İki katil zanlısı, Mehmet Karaaslan ve Yiğit Bekçe, Ankara Gölbaşı İlçe Jandarma Komutanlığı'nda sorguya alındı. Cinayetleri anlatan zanlılar, suçları birbirlerinin üzerine attığı öğrenildi. Yiğit Bekçe'nin 'Ben sadece Gemlik'te bir adam yaraladım çünkü o da beni yaralamıştı. Mehmet'ten korkuyordum. Sürekli cinayet işliyordu. Ne diyorsa yapmak zorundaydım' dediği belirtildi. Karaaslan ise 'Yiğit gözünü kırpmadan adam vuruyordu. Bir keresinde beni de tehdit etti. Benim çok cinayetim var. Adamın ailesini kaldırırım deyince bende korktum. Çünkü çok rahat bir şekilde adam öldürüyordu. Gölbaşı'ndaki cinayetleri ise ben işledim. Camları silmek için bez istedim. Adam beni tersleyince öldürdüm' dediği öğrenildi. 60 saate 7 kişiyi öldürdüler 19 EKİM Saat 23.15 Pompalı katiller ilk olarak Bursa- Gemlik'teki Balıkpazarında Melih Süren'i yaraladılar ve sonra kaçtılar 20 EKİM Saat 23.30 Bursa-Osmangazi-Ovakça beldesinde kestane şekeri dükkanındaki Hüseyin Çalışkan'ı gözünden vurarak öldürdüler. 21 EKİM Saat 07.00 5.5 saat sonra aynı güzergahta Kocaeli'nde pişmaniye dükkanında çalışan Fatih Kılıç'ı da gözünden vurarak öldürdüler. 21 EKİM Saat 13.00 Sakarya-Hendek'te akaryakıt istasyonunda pompacı Mehmet Çakır'ı öldürüp Dursun Dere'yi yaraladılar. 22 EKİM Saat 08.00 Mersin-Erdemli-Tömük beldesinde market sahibi Özcan Köse'yi feci şekilde dövdükten sonra bıçaklayarak öldürdüler. 22 EKİM Saat 12.30 Sakarya'dan kiraladıkları ve bütun suçlarda kullandıkları aracı Hatay'ın Erzin ilçesinde Otoyol'da yaktılar. Saat 20.00 22 EKİM Mersin'de oğluyla seyahat eden Bekir Cirit'çiyi öldürerek 33 NZ 802 plakalı otomobilini gasp ettiler. Saat 03.00 23 EKİM Gölbaşı'ndaki Aypek akaryakıt istasyonuna gelerek Necati Yücel ve Enver Ayçik'i öldürdüler..
  9. Sonsuz zaman diye birşey yoktur... Özelikle Din açısında ele alalım: Zaman Allah tarafından yaratılmıştır... yaratılmış olan her şeyin bir sonu vardır (ancak Allah yarattıklarından ayrıdır)... Mesela sayıya +1 eklediğiniz sürece devamlı artacaktır ve sonsuza kadar gidecektir... Yada A noktasından, B noktasına gideceğiniz zaman her bir sonraki adımınız, devamlı olarak bir önceki adımınızın yarısı kadar olursa, hedefe sonsuz zamanda varırsınız (yada varamazsınız) gibi bir sonuç çıkar... ancak bu Hedefin var olmadığını göstermez... Sonuçta A noktasından çıkan maddenin hedefi, ne olursa olsun B noktasına ulaşmaktır ve ulaşabilmesi için bir sıçrama yapması gerekir. İşte "Yaratılma" noktasından çıkan zamanda "Kıyamet" noktasına bu şekilde ulaşmaya çalışır ve o Sıçramayı yaptıracak olan şeyde "İsrafil"in Sur'a üflemesidir... Sur bizim maddeleştirdiğimiz gibi Borazan yada Boru falan değildir tam olarak... Kur'an da öyle geçiyor tabii ki ama, ben onun manevi bir imge olduğunu düşünüyorum ve Zaman kavramını ortadan kaldıracak olayın "Sur Üflemesi" dene şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü Kıyamet ve Mahşer günü artık zaman kalkacak ve herşey Aslına Geri Dönecektir... İnna Lillahi, İnna İleyhi Raciun = Şüphesiz Gelişimiz O'ndandır ve Yine Dönüşümüzde O'na Olacaktır. İlla ki gördüğümüz anlamı ile yargılamamalıyız bence... Anlatmak istediğim şey, Zaman sonsuz değildir ve Allah zamandan ayrıdır... zaten Kıyamet gününde de "Zaman" ortadan kaldırılacağı için İnsanlar, Zaman'dan ayrı olan Allah'ın huzuruna çıkabileceklerdir. Sonsuz zaman diye bir şey olmadığı için, Sonsuz Zamanın geçilmesi diye bir şeyde olamaz...
  10. Arkadaşım, peki İmanlı bir Kürt ile Kafir bir Türk olarak iki Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı getirilse karşına, ikisinden hangisini seçerdin acaba... Ayrıca son derece Mutedil/Ilımlı gördüm seni? Oysa önceki yazılarında köpürüyordun kinini? Bence bu son üslubuna devam et, daha güzel... Bide gördüm ki, Hakk'tan Görmenin ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlamışsın sanırım... Ancak şu var ki, Milliyetçilik bizim için moda değildir, bu konuda çok yanılıyorsunuz... Bu Milliyetçilikle alakalı bir Konu açtık ve CYRANO arkadaşında katkısı oldu, isterseniz bi göz atın Milliyetçilik neymiş ne değilmiş... Biz Milliyetçilikten ne anlıyoruz anlarsınız belki... Arkadaşım Bizi (yada beni) Geri zekalı olarak atfedebilirsin, ki muhtemelen bu şekilde bi yazıyı ben yazsayydım, ceza yerdim... Ama hiç merak etmeyin ben senin ne yazdığını ve ne dediğini çok iyi anlıyorum ve görüyorum... Burada Cumhuriyeti sevdiğinizi söyleyip Atatürk'e açıktan laf çarptığınızı da gördük... Bu Vatana saygı duyuyor alabilirsiniz, ancak Sevmeseniz bile Atatürk'e saygı duymadığınız sürece, sizin ve diğer kimselerin Vatan Sevgisinden duyduğum şüphe hep baki kalacaktır... Çünkü bu topraklar, Nurcuların yada Said Nursi'nin "Deccal" dediği Atatürk ve "Deccal'in Yolundan Gidenler" dediği atalarımız sayesinde kuruldu... En azından benim gördüğüm Nurcuların samimiyetine inanabilmem için, hepsiyle tekrar konuşmam ve Fikirlerinin değiştiğini anlamam gerek, ancak hepsi Atatürk'e Deccal diyor... ve sizinde aksini söylediğinizi görmedim... En azından Atatürk hakkındaki, Nursi'ye bağlı görüşlerinizin ne olduğunu söylemediniz. Gerçi bi ipucu verdiniz bir keresinde ama, yeterli olmadı... O yüzden bana burada Cumhuriyet sevgisiymiş, Vatan sevgisiymiş falan... Milliyetçilikten bahsetmeyin efendim... Milliyetçilik bir ateştir ve insanın içine girdimi sönmek nedir bilmez merak etmeyin... Moda değildir yani... Siz Hakk için seviyorsunuz ancak biz de farklı bir sebepten Milliyetçi değiliz... Nursi'nin de milliyetçi olduğunu gördüm ya, artık gam yemem sanırım :) Atatürk'e Saygı duymadan Türkiye Türk Milliyetçisi sayılamazsınız arkadaşım, kaldı ki zaten değilsiniz öyle değil mi?
  11. Arkadaşım İslam2ın din anlayışı hakkında hiç bir şey bilmiyorsun... söylediğin şu iki-üç cümle tüm bilgini çok net bir şekilde ortaya koyuyor...
  12. Ama şu unutulmamalı ki, Milliyetçilik dine karşı değildir... Sağcılık yada solculuk değildir... dincilik ya da dinsizlik değildir... Milliyetçilik sadece ve sadece vatanperverlikle alakalıdır... Kurtuluş savaşına katılan her zümreden inan göz önüne alınırsa bu daha iyi anlaşılır sanıyorum... Kimisi bu ülkeye din bağıyla kimisi başka bir bağla bağlı olabilir... herkes Milliyetçilik altında birleşmelidir...
  13. Ya komediye bak yaa... Bana gitmiş kimin fikrini kanıt getirmiş... Kardeşim, sen daha Hakk nedir onu bilmiyorsun, bide Milliyetçiliğin ne olduğunu mu senden yada tarikinden öğrencem? Ön yargılarından kurtulması gereken sensin arkadaşım; Zira insanlar arasında temel bir ayrım gözeten sensin... Oysa biz Din, Dil, Irk, Renk gibi ayrımlar yapmıyoruz... Sense en başta Din ayrımı yapıyorsun... Sanırım Fikri Gelişimde kimlerin daha ileride olduğu apaçık ortada... Daha az önce Bayram namazında hoca bile vaaz verdi bu konuda... düşün yani, adam dedi ki; "İslam sevmeyi emreder, kim olursa olsun komşun açken tok yatamazsın. Dünyanın neresinde olursanız olun, dünya bir gemidir ve bir tarafından su alırsa o gemi batar... Kim olursa olsun haksızlığa uğruyorsa ve onun bunu görmesine göz yumuyorsan o geminin batmasına göz yumarsın..." valla bizim hoca Nurcu değil, benim izlediğim Tasavvufu da izlemiyor, ama işte Allah söyletiyor kardeşim Hakk olanı...
  14. Arkadaşım Yazdığım yazı, sizin yazdığınız yazıyı desteklemek, birazda farklı açıdan bakmak içindi, yani sizin Osmanlı ile Türk Tarihini birbirinden soyutladığınızı düşünmüyorum ancak burada soyutlamak isteyenlar var... Ayrıca Türkiye Türklüğü hakkındaki görüşlerinize katılıyorum ve Tarihimizle yüzleşmemiz gerektiğini düşünüyorum... Bernard Lewis konusunda da haklısınız, Tarih ve Politika farklıdır ancak yine de nasıl ki Milletlerin Tarihleri ile yüzleşme ihtiyacımız varsa, Tarihçilerin ve o tarihi yapanların kimlikleri ile de yüzleşmemiz gerekir... Bu konuda en sevdiğim örnek Wilson'dur... Bize hep Wilson'un çok iyi biri olduğu, o meşhur prensiplerinin bize çok yararlı olduğu, adeta savaşı bitidiği söylenir, ancak Wilsonun gerçek kimliği ise bir Türk Düşmanı olmasıdır... bunun gibi şeyleri de ortaya koymalıyız diye düşündüm sadece... Saygılarımla...
  15. Yani siz şimdi Hz. Muhammed'e inanıyo musunuz? yani Cebraile falan inandığınıza göre? Bakın Ay hakkındaki verileri biliyorum, hatta hatırlarsanız bu konudaki bazı iddiaları da yazmıştım ama, Evrim yada Dünyadaki yaşamın Uzaylılarca başlatıldığı olayı bana mantıksız geliyor... Ama şu var ki, bir çok kimse Yecüc-Mecüc kavminin Uzaylılar olduklarını iddia ediyorlar... Hz. Zülkarneyn'in Demirden Set örmesini ise uzayda, demir yoğunluklu bir kuşak olarak ifade ediyorlar. bi adam bu hadisenin anlatıldığı Kur'an-daki ayetlerin bu kuşağın falan koordinatlarını verdiğini söylüyordu... Tamam uzayda canlılar olabilir ancak dünyadaki yaşamı onların başlattıkları bence çok mantıksız... Bakın, sizin bu dedikleriniz sizin bildiklerinizle sınırlı... Ben şahsen Uzaylıların bizden çokta farklı bir yapıda olduklarını düşünmüyorum. Yani düşünsenize, adamlar ışık ötesi bi yolculuk yapcak makinelere falan sahipler ve nedense çırılçıplak geliyolar dünyaya... onu bırakın işleri güçleri yok gri yada yeşil dandik giysiler mi giyiyolar? hepsi palavra... Uzaylılar o kadar gelişmişlerse, mutlaka Biyolojik giysilerle geliyorlar. Çünkü bizim bile çağımız biyolojik eşyalara doğru yol alıyo neredeyse... Bu konuda filmler bile yapıldı... "Yıldız Çocuk" yada ne biliim "Derin Darbe" gibi filmle bence bi nevi ipucu... orda da vardı, biyolojik giysileri vardı uzaylıların. Yani bence onlar da insan formunda veya biraz farklılar... Ama ne olursa olsun, düşünebildikleri için onlarda insan türü içine girmektedirler. Yani onlarda akıllıdırlar ve bu yüzden insandırlar diyebiliriz, yani insan türüne koyabiliriz. zaten dediğim gibi, bizim formumuzdan pekte farklı olduklarını düşünmüyorum. biz hep biraz fantastik düşündüğümüz için onları öyle yeşil, küçük boylu, koca-siyah gözlü bir halde lanse etmişiz bence... Kur'an uzaylıların olup olmadığı ile ilgili kesin bir ifade kullanmamıştır...
  16. Bakın Uzaylıların olduğuna bende inanıyorum ama sizin kadar kaptırmış değilim kendimi Hz. Adem'in falan 600 yıl yaşadığı falan hep Dinsel bilgilerdir, sizin Dinsel bilgilere bu kadar güvendiğinizi bilmiyordum... Ama hala Hz. Muhammed'in Ay'ın yarılcaanı nerden bildiği hakkında bişii dememişsiniz. ve Ay tek bir kere mi ayrıldı o şekilde. eğer öyle bir özelliği varsa ayın, mutlaka belirli zamanlarda aynı olayı tekrarlıyo olması lazım gelir... yani Uzaylılar Ay'ı sadece Hz. Muhammed için bir kereliğine yarılsın diye ayarlamadılar heralde...
  17. Belli ki senin de bi alıp veremediğin, bir düşmanlığın var Türklüğe... Irkçı değiliz kardeşim biz ve Osmanlının saf Türk ırkından olduğunu da söylemedim (en azından bir döneme kadar...)... Ancak ister sen ol ister başkası, bu topraklarda yaşayan herkesin damarlarında yaşamaktadır Türklük... Eğer illa ki bizi zorlamak istiyorsanız Irkçılık yapmak hiç te zor değildir... Ancak biz Irkçı değiliz... Biz herkes kardeştir diyoruz, ancak bazıları "Hayır Ben Kürdüm sen Türksün" diyor, biz "Türk-Kürt Kardeştir" diyoruz, yine o bazıları, yine "Hayır Ben Kürdüm sen Türksün" diyor... Ancak bakın eğer bir gün Türkler "Evet, Ben Türküm sen Kürtsün" demeye başlarsa kesilecek kafanın kime ait olduğu bellidir... o yüzden isterseniz daha fazla Türklüğe laf söylemeyin, çünkü biz bu toprakları ancak aldığımız fiyata veririz, kan dökerek aldık kan dökmeden de vermeyiz... Tarihte Türklerin Yayılma alanı çok olmuştur, buralara örnekle Balkanlar falan örnektir, Ancak Anadolu, Türklerin yaşam alanıdır ve yaşam alanımıza etki etmek isteyen yaşamından olur... Bir Milleti Yaşam alanından sökmek demek, O Milleti Öldürmek İstemek demektir... Ve takdir edersiniz ki hiç bir Millet öldürülmeyi Seyredecek Değildir... Türkiye'de Saf Kan Türk yok demişsin, lakin Yörükler hala Saf Kan Türktürler... Benim ve Benim gib bir çok Yörüğün şeceresi apaçık bellidir. Gidin Akdeniz'e, Ege'ye, İç Anadolu'ya, Marmara'ya; köylerine gidin apaçık görürsünüz. Ancak biz işi Kan Sayımınına getirmiyoruz... o noktaya getirecekseniz eğer, Anadoluda bugün Saf Kan tek bir tane Kürt yoktur ve olmamıştır. Hepsi Türklerle, Araplarla karışıp yok olmuşturlar... Ancak Türk kanı Yörüklerin ve Türkmenlerin damarlarında dolaşmaktadır. Keşke yukarıdaki safsataları yazmadan önce biraz gezseydiniz Anadolu'da, yada biraz izlenim edinseydiniz... Soyundan Saf'lık olmayan siz olabilirsiniz ancak kimin Kanının Türk olduğu yada kimin olmadığı meselesine getirmek istemiyoruz olayı ve zaten gelmesi insancıl olmaz... Ancak sizin gibi bazıları illa ki körüklüyor insanları... Biz ne Kürd'ü aşağı görüyoruz ne Türk'ü, ne Laz'ı, ne Çerkes'i... Biz diyoruz ki "Hepsi Kardeştir"... O yüzden isterseniz siz de Türklüğe saldırıda ve asılsız iddialarda bulunmayınız... Bu Millet Türk'ü de bağrına basmalıdır, Kürd'ü de, Laz'ı da, Çerkes'i de vs vs vs...
  18. Bakın Avrupalı insanlar hala Türklerden korkarlar... Savaşçılığımızdan yada başka bir şeyden değil... kendi kendilerine yaparlar bunu... Eğer sizde çocuklarınızı, daha bu yüzyılın başına kadar "Bak uyu yoksa Türkler gelir" diye korku ile yetiştirseydiniz, sizinde çocuklarınız Türkleri bir canavar gibi görürlerdir. Avrupalılar, Osmanlının Türk Akıncılarını "Canavar" olarak görürler ve akıncılar geldiği zaman, onların Tanrı ytarafından, yaptıkları hata karşılığında ceza olarak gönderildiklerinie inanırlar ve korkarlardı. Hatta o kadar korkmuşlardır ki Türklerden, tarihin kaydettiği şöyle bir olay meydana gelmiştir: Bir gün bir Papaz, kilise de halka vaaz verirken, Türklerin akınlarına gelmiş ve demiştir ki "ey kardeşlerim, korkmayın, Türkler burada bizi yenmiş ve topraklarımıza yerleşmiş olabilirler, lakin öteki tarafta Cennet bizimdir." ancak aralarındanbir hıristiyan çıkar ve şöyle der "Daha dünyada iken Türkler topraklarımızı kendilerine bağladılar, öteki tarafta Cenneti mi bize bırakacaklar" demiş... Bir kaynakta aynısıyla okumuştum bunu ve tekrar rastladığımda yazacağım kaynağını... yani siz mesela bugün Afrikalıların hep Yam Yam olduklarına inanıyorsunuz ancak öyle değildir. Sizin öyle sanmanızın nedeni şudur: İngilizler afrikaya çıktığında bir çok kabile vardı ve direnişe geçmilerdi ancak silahları yoktu ama nüfuzlu idiler. İngilizler köle edebildiklerini ediyorlar edemediklerini öldürüyorlardı. İşte bir çok Afrikalıyı topluca öldürmüşler ve dünyaya "Onlar insan eti yiyorlardı ve biz onları öldürmesek, onlar bizi öldüreceklerdi" yalanını atmışlardı. Yada bilirsiniz bir çok Amerikan Filiminde Kızılderililer kötü ve Düşman olarak lanse edilir. Ancak Kızılderililerin İnsan canlısı oldukları ve en baştan beri İşgalcileri Kolomb'un bile hatıralarında belirtilir... Yani Türklerin kötü bir imaja sahip olmasının nedeni; Bizim kötü olmamız değil, Avrupalıların korkaklığı ve art niyetliliğidir... Ayrıca Türkler Bilimde dünyayakatkıda bulunmuşlardır. İlk uçan insan Hazerfendir, ancak biz hala mongolfield kardeşler yutturmacasını kabul ederiz ve hatta Hazerfenin varlığını dahi şüphe ile karşılarız... niye, Çünkü satılmışlık bazılarının içine işlemiştir ve hep biz ilk uçan insanların mongolfield kardeşler olduğunu sanacağız... İbn-i Sina, Farabi vesair onlarca ilim adamı yetişmiştir Türklerden. Dünyanın tartışmasız ilk balistik uzmanının Hükümdarının Fatih Sultan Mehmet olduğunu biliyor musunuz mesela? Yada dünyanın savaş stratejilerini hep Türklerin deneyimleri ile yoğurarak ortaya koyduklarını? Psikolojik Savaşın ilk örneğini ortaya koyanın ve bu biçim yaratanın Cengiz-Han olduğunu biliyor musunuz? Bakın Şunu çok iyi bilmelisiniz arkadaşlar; insanların daha doğrusu ***** insanların yaptığı en büyük ve saçma yanlıştır bu "Türkler Savaşçıdır" derler... evet savaşçıdır ancak Barbar değildir. bakın yeryüzünde insanlar için belli dönemlerde belli şeyler hep medeniyetin simgesi olmuştur. Hayvancılığın olduğu göçebe yaşamda bahçe ekebilmişseniz Medeni Sizsinizdir. Herkes Tarım yaparken siz Bataklık kurutup tarım alanı açmışsanız Medeni Sizsiniz... herkes Bataklık kurutup tarım alanı açmışken siz Ürettiklerinizi satmaya başlamışsanız Medeni Sizsiniz. Herkes ürettiğini satarken siz değişim aracı olarak Parayı icat etmişseniz Medeni Sizsiniz. Herkes para kullanırken siz üstüne Yazı yazmışsanız Medeni Sizsiniz... ve herkes bir Medeniyet kurmuşken siz bu medeniyeti KORUYABİLECEK bir yaşam tarzı sürüyorsanız, MEDENİ SİZSİNİZ... Türklerin Savaşçılıkları Katilama dayalı değildir. Elbetteki Barbarlarsa eğer, diğer toplumlar kadar Barbarlardır... unutmayın, avrupa'nın kökenlerini dayandırdıkları Helen ve Roma kültüründe, insnlar zevk için Arenalarda aslanlara yediriliyorken Doğu'da Türklerde kölelik bile yoktu ve kadın erkek eşitti, tek eşlilik vardı... Yani Medeniyetin ölçüsünün Teknoloji olması veya Bilim olmawsı çok yanlış bir tesbittir. Bilim sahibi olan Amerikayı görüyorsunuz... Medeniyet sahibi olması gereken bir ülke işgal ettiği yerin insanlarına tecavüz ediyor ve teslim olanları camide öldürüyor... İngiltere yada diğerlerini görüyorsunuz... Fransa Medeni olmalı iken 30 yıl önce Cezayirde soykırım yaptı... Örnekleri saymakla bitmez... Yadırgayamayacağınız gerçek, Medeniyetin ölçüsü artık Teknoloji ve Bilim değildir... İnsanlıktır Medeniyetin ölçüsü... Türkler Kendi medeniyetlerini koruyabilmek için Savaşçı olmuşlardır. yoksa Sümerler gibi yok olup giderlerdi. Bakın bu Savaşçılık konusuna şu açıdan bakmalısınız. Türkler Konar-Göçer bir yapıya sahiptirler ve bu medeniyetlerini koruyabilmeleri Yerleşik yaşama sahip insanlar gibi kolay değildir. Yerleşik insanlar daha kolay koruyabilirler medeniyetlerini. Mesela Hindistandaki Kast sistemi bu yüzden binlerce yıldır hala bozulamamış ve ufak ufak kastlarda farklı faklı kültürler hala yaşamaktadır. Ancak Konar-Göçer bir toplumun varlığını koruyabilmesi içn tek şey "Savaşçı" olmalarıdır... Her Millet gibi Var Olma İçgüdüleri Türklerin Savaşçı olmalarını ve "Savaş" geleneği ortaya çıkarmalarını sağlamıştır. Türkler savaşmadıkları zamanda son derece iyimser ve insancıl, ancak savaşta da bir o kadar yırtıcı olmuşlardır... Bunu Tarih göstermektedir... Yani bir Topluma "Savaşçı" demeden önce iki kere düşünmeli ve yaşamlarının neyi gerektirdiğine ve savaşçı iseler niçin savaşçı olmuşlardır diye dikkat etmelidir... Gelelim İslamın Türkleri aşağıladığı kanısınıa... Şimdi İslam öncelikle Irkçı bir din değildir. Uzun uzadıya yazmaya gerek yok, Siz 1000 yıldır İslama hizmet etmiş bir toplumun Yecüc-Mecüc olduğunu söyleyemezsiniz... Yecüc-Mecüc'ün Türklerle Akraba oldukları söylenir ancak bu toplumun dünyada oldukları bile ispatlanmamıştır... Bir çok kimse Uzaylıların bu kimseler olduğuna inanmaktadır. Mesela gidip İbn-i Fazlan'ın seyahatnamesini okuyun. o Yecüc-Mecüc halktan bir kimse ile karşılaştığını söyler. Ancak bu kimse ölmüştür ve cesedini görmüştür. Söyledikleri ise bu kimsenin kısa boylu, iri-siyah gözlü, zayıf olduğudur... Tipik bi uzaylı tarfidir sanki... bide bu konud ayazılmış kitaplar var, yani Yecüc-Mecüc uzaylı mı değil mi diye... yani bu kavim çok tartışılır bir kavimdir ve bunun Türk olduğunu söyleyebilmek çok aymazcadır... Ayrıca Kur'an-da İslamın zor durumunda İslamın bayrağını alacak olan ve İslama hizmet edecek olan Allah'ın yarattığı bir kavimden bahseder ki bu kavim açık açık Türklerdir. Ayetin tam olarak metnini bilmiyorum ama, Allah, İslam zor dönemindeyken doğudan bir kavmin geleceğini ve İslam bayrağını alıp, İslama hizmet edeceklerini söylüyor bu ayette... Bence Öncelikle Türklerin "Barbar" oldukları sanısını kafadan atmalıyız. Türklerin sevilmezliği sadece bir Kuyruk Acısıdır. Türkler Medeniyet olarak dünyaya hizmet etmiş milletlerin başında yer alır... Tabii ki her millet medeniyete katkıda bulunmuştur... bunlardan en önemli medeniyetlerden biriside Türklerdir. Diğerleri ise Çin, Mısır, Hint medeniyetleridir. bunlar en eski ve köklü şerefli medeniyetlerdir. diğer medeniyetler gibi İnsanları aslanlara ve birbirlerine parçalattırıp "İnsancıl olan Biziz, çünkü Biz Romalıyız" gibi söylemlerde bulunmamışlar, yada Helenlerin "Helen Olmayanlara "Barbar" dedikleri gibi bir ayrım yapmamış toplumlardır. Gerçi Hint Kast sistemi tartışılır, o konu biraz farklıdır... Saygılarımla...
  19. Türkiye Üniter bir devlet olarak kurulmuşur ve Türkler hep Üniter olarak yaşamışlardır... Şimdi Türkiye'nin Ünite r yapısını "Federalizm" diye tartışmaya açan zihniyet, açık açık Türkiyenin bütünlüğünün düşmanıdır... Bakın he Toplumun ve Devletin temel özellikleri vardır. Siz diyorsanız ki Federaliz diye tutturuyorsanız, demek ki Üniter yapıda olan Türkiyeyi sindirememişsiniz... Nasıl ki Osmanlının Tek Başlı yönetimi artık sindirilemeyecek hal almış ve Meşrutiyet denemeleri bile kar etmeyince ve kaçınılmaz olarak Osmanlı çökünce Türkiye Cumhuriyeti kurulmuşsa, Federalizm'den bahsedenlerde Türkiyenin YIKILMASINI ve Federal bir devlet kurulmasını istiyorlar, yani açıktan Türkiye Cumhuriyetini parçalama niyetindeler... Ancak unuttukları şu vardır ki, Türkiye Cumhuriyeti heüz Yaşamının sonuna gelmemiştir ve gelmeyecek; İlelebet Payidar kalacaktır... o yüzden ne Federal yapı isteme çabası ne de Osmanlıyı "bu bakımdan" Türkiye ile karşılaştırmak çok saçma ve art niyetli...
  20. Pantheaa

    4 Hak mezhep

    Arkadaşım, ben Sünniyim ancak erhangibir mezheb hakkında bir ayrım yapmıyorum... Ancak şunu söylemek istiyorum, Ben Alevileri gerçekten çok severim ve kendiler hakkındaki "Ensest İlişki" iddiaları beni gerçekten çok üzer. Çünkü bu çok ağır bir itham... Ancak bunun gibi iddiaların ne zaman ve nasıl ortaya atıldığı ile ilgili olarak " http://www.turkish-media.com/forum/index.p...=118&t=3574 " buraya bi yazı yazdım, okursan ve bir bilgi sahibi isen eğer yazarsan sevinirim... Saygılarımla
  21. CYRANO arkadaşım, Bakın Milliyetçilik hakkındaki bu konuyu açmamın özel nedeni özellikle bu konuda Bilimsel verilere sahip bilgilerin taşınmasıdır. Çünkü bir çok yerde Milliyetçilikten bahsediliyor ve özellikle herkes kendi kafasına göre, gerek dinsel kaygılarla, gerek menşeisel kaygılarla çok saçma ve yanlış tesbitlerde bulunuyor. Sizin bu konudaki söylemleriniz benim düşündüklerimle örtüşüyor ancak ben kendim bir açıklama yapmaktan ziyade, başka kimselerinde bu konu hakkında kanıtlanabilir doğruları sunmasını istiyorum. Keşke bir tek Sizle Ben değilde, diğer arkadaşlarda fikir sunsalar... Size yazdıklarınız ve emeğiniz için teşekkür ediyorum ancak bir ricam olacak, bu konuda diğer sorduğum sorular hakkında da bir cevaplama yapar mısınız. Konu havada kalmasın istiyorum... Kimse bişey yazmasada belki okuyan vardır mutlaka diye düşünüyorum. ve sanıyorum ki, bu cevaplamalardan sonra, umarım en azından bu forumdakiler Milliyetçiliin ne olduğu ve tarihsel kökeni hakkında daoğru bilgi sahibi olurlar. Asıl istediğim herkesin aslında bildiği şeyleri ortaya çıkarmak... Saygılarımla...
  22. Dedikleriniz doğru, ancak Bernard LEWİS hakkında, sizin yazdığınızla ilgili olmayan, ancak bilinmesinin yararlı olduğunu düşündüğüm bir bilgilendirme yapmak istiyorum: Kendisini biz çok büyük tarihçi olarak görürdük hep, ama büyük tarihiçilerin de çok saçma ve berbat tesbitler yapabileceğini yada bir devletin güdümünde olabileceğini iki sene önce gördük. Zira kendisi Amerika'da şöyle bir tesbitte bulundu, kusura bakmayın kelimesi kelimesine aktaramasamda temel mantığını vericem: "Atatürk belki çok kahramanca bir kurtuluş savaşı verdi ancak Amerikan Mandasına girseydi hem o kadar insan kaybedilmez hemde Türkiye bugünkünden daha ileri bir düzeyde olurdu." Neyse... Şimdi, Osmanlıların Türk olmalarına gelelim... Bakınız şimdi bazı gerçekleri göz ardı etmemeliyiz... Osmanlı Devleti Büyük Bir Medeniyet İnşa Edebilmiş bir devletti... Bugün bile bu medeniyetin kültürel özellikleri hala yaşamaktadır. Öyle ki bu bir yana Türkiye Cumhuriyetini kuran insanlarda Osmanlı Subayı idi... yani zaten yıkılacak dahi olsa, bence bazı şeyleri bu açıdan Osmanlıya borçluyuz. Hatta bunlarıda bir tarafa bırakalım, eğer Türk Tarihinin Sürekliliğini yani kesintiya uğramadan ilk Türklerden itibaren hep var olduğunu düşünüyorsanız, 600yıllık bir kesinti olduğunu düşünmek yada Osmanlıyı tümden yadsımak çok anlamsız. Mesela Osman Turan; Türk Devletinin sadece Hanedanlarının ve Merkezinin değiştiğini ve Türklerin sanki hep aynı devlet çatısı altındaymış gibi süreklilik arzeden bir Devlet Kurma geleneğine sahip olduklarını söyler. Yani Türkler Devletsiz Kalmamıştır deyişi birazda buradan gelir. Osmanlı bir Selçuklu Mirasını almış ve onun üzerinde yükselmiştir. Ancak Bizans mirası almadığıda söylenemez. Çünkü öncelikle esas Yaşam Alana (Anadolu=Turkhia) Bizans toprağı idi ve ona göre şekillenmişti, bu açıdan Bizans mirasıda almıştır. Çünkü toplumlar ve devletler geriye doğru evrilmezler, birikimlerler ilerlerler. Ancak Osmanlı temel olarak Selçuklu Türk Devleti devamıdır. Öyleki Ertuğrul Bey ve Osman bey Selçuklu devletine bağlı birer Bey idiler. Yani demek istediğim Türk Tarihinden ve Bugünkü Türkiye Türklüğünden, Osmanlı Devleti yadsınamaz ve çıkarılıp atılamaz... Ancak şu da vardır ki, Osmanlılar Türkleri yadırgamış, aşağılamış ve sindirmeye çalışmıştır. Bakın bu çok açık, Osmanlının Balkanlardaki İskan politikasına bakın mesela.. bugün derler ki "Oraları Türkleştirmek için İskan Politikası Uygulanmıştır"... Üniversitelerde böyle gösterilir bazı bilmez hocalarca, ancak tamamen yalandır ve örtbastır... Çünkü Osmanlının İskan Politikasındaki temel amacı, Anadolu'daki Türk Beyliklerini Yok Etmektir. O Beyliklere Bağlı halkı eritmektir ve bir güç olmaktan çıkarmaktır o Beylikleri. Bugün dahi Oradalardan göçen Boşnak halka falan inerseniz, onlarla konuşursanız bir çoğu Karamanlı Soylu olduklarını bilirler ve Osmanlının amacını bugüne kadar toplumsal olarak birbirlerine aktarmışlardır... Yani buna dikkat etmek gerekir... Osmanlı hiç bir zaman Türkleştirme Politikası gütmemiştir ve İmparatorluk olma niyetindeki bir devlette böyle bir amaç güdemez zaten. Diğe bir husus ta Alevi-Türklerin yok edilmesi hususudur. Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail çatışmasında Şah İsmail ve Yavuz karşılıklı olarak Sünni ve Alevi-Türkleri kıymışlardır. Yavuz Selim'in yada Şah İsmail'in haklı oldukları tek nokta "İktidar ve Hakimiyet Mücadelesinde" olmalarıdır. Yoksa Alevilik yasa Sünnilik bakımından ikisininde bir güdümü yoktur. Amaçları sadece Hakimiyettir... Bu çok net... Yavuz Doğu Siyasetine dönmüş ve amaçları Şah İsmail'in amaçları ile çatışmıştır, olay Sünnilik yada Alevilik meselesi değildir ancak olan Sünni-Türklere ve Alevi-Türklere olmuştur. Ancak bunların kıyımlarından başka asıl önemli nokta Osmanlının bu dönemden itibaren amaç edindiği Türk(men)leri sindirme politikasıdır. Bakın, şu varki Oğuzlar İslamiyeti ilk olarak (Emeviler döneminde özellikle) Şia'dan tanımışlar ve Şii ağırlıklı olarak İslamiyeti seçmişlerdir. Bugün bir çok Sünni Yörük ailesine bakarsanız, Ailelerde Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma, Zehra gibi çoğunlukla Şiilerin kullandıkları adların özellikle kullanıldığını görürsünüz. Mesela benim bağlı bulunduğum Yörükler bu özelliktedir. Belki bir ad koyma işine bağlamak yanlış olur, o yüzden asıl anlatmak istediğime geleyim... Osmanlının Alevi-Türk Sindirme Güdümünün iki sonucu olmuştur Alevi-Türklerin çoğunluğu ya Sünnileşmiş yada Kürtleşmiş ve Kürt-Alevisi denen bugünkü kesim oluşmuştur. Bakın, Yavuz Selim'den itibaren özellikle Doğudaki Türkmenler baskı altına alınmış ve Sünni-Kürt Beyleri (ki Alevi-Kürt yoktur) onlara karşı kayırılmış ve topraklandırılmıştır. Bu gerçek nedense hep gözardı edilir. Bu şekilde Alevi-Türklerin yaşam alanı kısıtlanmış ve bugün bildiğiniz şekilde Aleviler kendi içlerinde gizil bir hale daha çok bürünmüşlerdir. Osmanlı'da bunu fırsat bilip haklarında yaygara çıkarmıştır. Mesela Osmanlı Alevi Cem'lere baskınlar düzenliyordu, ancak Aleviler bunu önlemek için, Cem'lerini Karanlıkta yapmaya başlamışlar ve bazı İftiracılar da buna "Mum Söndü" adını vererek, onların Ensest İlişkiye girdiklerini iddia etmişlrdir. Bu gibi bugün bile hala varlığını koruyan asılsız iddialar neticesinde ve gördükleri baskı nedeni ile Alevi-Türkmenler Kürtçe konuşmaya ve asıl Türk Kimliklerini geride bırakmaya koyulmuşlardır. Bakın bunun en bariz örneği, doğuda hala Türk adı taşıyan eski Kürt köyü olarak bilinen köylerdir. Yada Hülya Avşar'ın mensubu bulunduğu Avşar Türk boyudur, mesela Hülya Avşar kendisine Kürt der, ancak Avşarlar Türk Boyudur!!!. Veya eğer imkanınız varsa gidip gözlemleyebilirsiniz; Giresun'da ve o bölgede bugün Çepni'ler yaşamaktadır. Ben kendileri ile görüştüğüm kadarıyla bir çok konu ile ilgili Çepni arkadaşım, kendi ataları hakkında nerden geldikleri konusunda bilgi sahibi idiler. Aralarında eskiden ataalarının Alevi olduklarını söyleyen ve kılıç zoru ile Sünnileştirildiklerini ve buraya göç ettirildiklerini biliyorlardır. Bu politika yine Osmanlının diğer İskan politikasınıa çok benzemekte. Bunlar Sünni-Türk olan Alevi-Türklerin bir kısmıdır. Alevi-Türklerin bir kısmıda Sünni-Kürtleşmiş veya Alevi-Kürt olmuştur. Mesela yine Çepnilerin bir kısmı Sünni-Kürtleşmiştir. Avşarlarda böyledir. Ancak Alevi-Kürt meselesi önemlidir. Bakın şimdi öncelikle Alevi-Kürt diye bir yapı aslında tarihsel olarak yoktur. Çünkü Kürtler aslen Sünnidirler ve Türkler gibi Alevi olmalarını doğuracak koşullardan geçmemişlerdir. Özellikle Yavuz döneminden sonra zaten Alevi olmayı bırakın Şii olmalarını dahi bekleyemezsiniz. Bunlar bir yana Alevilik asli olarak öncelikle Türkler içinde yayılmıştır. Zaten Aleviliğe bakarsanız Eski Türk İnançlarını barındırdığını görürsünüz. Yani temel olarak ta Alevilik bir inanç değil bir "Yaşam" olarak değerlendirilir. Yani Alevilik, Türklerin Anadoluya gelmesinden önce Anadolu'da yerleşik olan ve Türkler gibi Gök-Tanrı inancında olmayan Kürtlerin yapılarına uygun değildir. Alevilik tamamen bir Türk İnanç sistemidir. Bakın İran'ın Farsi Aleviliği ile Türk Aleviliği farklıdır mesela... Özellikle bu konuda Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu2nun yazıları var. Kürt Aleviler denen oluşum ise tamamen Yavuz Selim'den Sonraki Osmanlı Devletinin Alevi-Türk(men) Politikasının bir eseridir. Bakın bunun en bariz örneği nedir biliyo musunuz? Mesela bir Ceviz Kabuğu programında Bir Kürt kökenli SEYYİT! ve ülkücü bir Vekil tartışıyorlardı. Kürt kökenli kişi "Ben Seyyit'im ve şecerem bellidir, Peygamber soyundanım" demişti, Ülkücü vekil ise "Sizin Seyyitliğinizi biliyorum ve o yüzden de size saygım var ve seviyorum" demişti. Şimdi bakınız burada dikkat etmemiz gereken çok önemli bir ayrıntı var. Öncelikle Seyyitler Kürt değildirler ve kesinlikle Arap kökenlidirler. İkincisi; Seyyitler yani Hz. Hüseyin Soyundan gelen bu kimseler ve Hz. Hasan Soyundan gelen Şerifler, Şia'dırlar. Yani Sünni değildirler temel olarak. Zaten Babaları ve Dedeleri bellidir... Ve asıl önemli olan şu vardır ki, Şerifler ve Seyyitler İslamiyeti (Şiilik) Türkler arasında yayan kimselerdir ve Türklerin içine karışmışlardır. Türkler Selçuklu ile beraber Anadolu'da kurulmadan önce kafile kafile yada azar azar öncü olarak gelirlerken, İran Azerbaycanı denen yada Kerkük-Musul civarında olsun hep öncelikle Bu Kimseler sayesinde İslamiyeti tanımışlardır. O dönemde bölgede Şiilerin yaşadıklarını gözardı etmemek gerekir. Dolayısı ile Türkler ilk olarak Şiilikle tanışmış, Selçuk Bey'in biraz da Menfii olarak Abbasi Halifesini tanıması ile ancak Sünniliği tanımıştır, ki Abbasilerin Şia ile olan ilişkilerini zaten biliyorsunuzdur. Asıl demek istediğim, Kürt Kökenli Seyyit amcamız aslında Araptır ve bağlı bulunduğu aşiret ise, geçmişte Alevi-Türk veya Şii-Türk bir aşiret olmalıdır. Bundan başka, birde şöyle bir olay vardır; mesela Muş'ta yaşayan ve Zaza olan varsa biliyordur belki, ben Muşlu Zaza bir kaç kişinin, hiç dillendirmedikleri bir şeye rastlamıştım, ki buna KUREYŞİNALIK diyolar. Ancak nedense o arkadaşlarım, onları tanıyan başka kimselere söylememi istememişlerdir. Şimdi bunlar aslında Seyyit (veya Şerif) soylu olduklarını ve Kureyşina adının buradan geldiğini söylemişlerdi. Bu yüzden bu Kureyşinalar Muş (Varto'da idiler) civarında, bunu bilenlerce çok saygı görürmüşler. Dediklerine göre de bilinirmiş zaten. Bakın, ben Muş'a gitmedim hiç ve Doğu Anadolu'ya gidip oradaki Zazalarla da konuşmadım ancak rastadığım ve bilgisine güvendiğim bir kaç Zaza'dan böyle bilgiler edindim... Bu da beni bu Zaza'larında (Bütün Zazalar değil ancak, bu Kureyşina diye bahsettikleri Zazaları diyorum) acaba Arap kökenli mi yoksa Türk kökenli mi oldukları konusunda beni düşündürmüyor değil, yada gerçekten bu Kureyşinalar var mı bunun tespiti yapılmalı en başta. Kısaca demek istediğim, Osmanlı devleti her ne kadar bizim Gerçeğimiz ve bugünkü Türk Birikimimizin hamurunda varsa, Türklere karşı yaptıkları da ortadadır... ben yine sadece gördüklerimi ve bildiklerimi, tesbit ettiklerimi yazdım. Bunları Resmi Tarihte falan göremezsiniz... Yani hep Osmanlının Türkleştirme derdinde olduğu, Şah İsmail'in Aleviliği ve Yavuz'un Sünniliği amaç edinerek mücadele ettiği gibi saçmalıklara rastlanırdı hep, şimdi biraz daha gerçekçi sanırım. Yani biraz öze inerseniz, yukarıda yazdığım gibi bir çok Benlik Değişimin/Asimilasyonun olduğunu görürsünüz... Bu açıdan birde şunu demek lazım belkide, bazı kimseler "Ben Seyyid'im, Ben Kürd'üm" yada "Ben Kürd'üm" diyerek ortaya çıkmamalılar. Zira Anadolu o kadar karışık ve Anadolu insanı birbiri ile o kadar iç içe girmiş ki, bakarsınız "Ben Kürd'üm" derken, iyice araştırdığınızda soyunuz hiç şüphesiz bir şekilde, Osmanlının kürtleşmeye zorladığı Türklere veya Alevi-Türklere çıkabilir. Bakın buna birde şu açıdan bakın derim; Yerleşik hayata geçiş Göçebelikten=>Yerleşiğe veya Göçebelikten=>Konar-Göçerliğe=>Yerleşiğe doğru olmaktadır. Konar-Göçer kavimlerin, hepsi olmasa da bir kısmının, gördükleri siyasi baskılar üzerine Yerleşik hayata geçerek, yerleşik hayata daha önce geçmiş toplumlara karışması veya Benlik Değişimi geçirmesi normaldir. Zira Alevi-Türkler göründükleri kısmıyla Türklüğü ve Türkçe konuşmayı zaman içinde bırakıp Kürtlere karışmışlar ancak İnançlarını gizil bir şekilde canlı tutmuşlardır. Yani bir kimse Kürt veya Alevi-Kürt olduğunu söylemeden önce iki kere düşünmeli bence. Neyse, konu sanırım amacından çok saptı... Bunları geçelim, asıl konumuz Osmanlı Türkleri dışlamış mıdır? Evet, yukarıda saydığım karmaşanın temel nedeni budur... Ancak şu var ki, bu yukarıdaki husus üzerinde daha sağlam araştırmalar yapmak gerekmektedir. Bence bunlar kişisel çaba ile öğrenilmiş olmayı ve Resmi Tarihi aşıp belgelendirilmelidir... Son olarak şunu özellikle söylemek istiyorum, yazdığım bir takım bilgiler Bilimsel veriler olmakla birlikte, bir kısmı ise kişisel araştırma sonucu (yanlış yada doğru) elde edilmiş bilgilerdir. umarım bu konuda daha çok bilgisi olan kimseler, özellikle kaynak göstererek bilgisini paylaşır. Çünkü bu konu beni çok alakadar etmektedir ve bilinmelidir ki Osmanlı olsun, Şah İsmail olsun, Alevi-Türkleri veya Kürtleri olsun, bu Tarih bizim Tarihimizdir. Tarih hiç kimseye, kendisini yadsıma yetkisi vermez... Sadece şu vardır; İnsan ya geçmişi ile barışıktır veya kavgalıdır... Ben Barışık olmayı seçiyorum ve her şeyi açık açık yazabilen bir Tarihçilik amaç ediniyorum... umarım iyi de olsa kötü de olsa kendi tarihinizi kabullenebilirsiniz... Saygılarımla...
  23. Bakın, o zaman şöyle söyleyeyim... Tarih çizgisinde şöyle bir kanı vardır: "Toplumsal yaşam, geriye doğru evrilmez". Yani bir topluluk, gerçmişten getirdiği özelliklerini, biriktirerek geriye doğru olmamak üzere, ileriye doğru ilerlerler... Yani Göçerlikten => Yarı-Göçebe yaşama geçmiş yada Göçerlikten => Yerleşik yaşama geşmiş bir toplum geriye doğru, Göçer olarak yaşamaya geçmez... Kültürel olarak yada Toplumsal olarak... O yüzden Hunlar da muhakkak ki Konar-Göçer olan Büyük Hunların özelliklerini taşıyorlardı. Elbette ki Uygurlar gibi Yerleşik olamadılar ancak Göçebe yaşama da geri dönmediler... Bakın sizin temel aldığınız nokta, Hunların bugüne kalan yerleşik bir şehir bırakamamış olmaları, Süvari yani Atlı bir yaşam sürmeleri, Göçlerinin bir Akın niteliğinde olması görüşünüz. Ancak Orta Asya'da kurulduğu bilindiği halde bugün yerleri dahi bilinmeyen şehirler vardır. Ayrıca Orta Asya Türkleri de Atlı bir yaşam sürüyorlardı. Ve Hunların Göçleri Askeri bir harekat özelliğinde Akın değil, Toplumsal olarak bir Göç'tür (bu manada Akın diyorsanız bilemem) ve toplumlar göç ederken, geldikleri yerin özelliklerini taşırlar ve götürürler... Bakın Hunların Sonları hakkındaki görüşlerinize bi şey demiyorum ancak hala Türklerin Konar-Göçer olduklarını ve Yerleşke Kuramayan Göçebe bir toplum olmadıklarını düşünüyorum...
  24. O zaman, vatandaşlık bağı temel olarak, hakim devletin yani unsurun Ekonomik (vergi) kaygısına bağlı...
  25. Yaa, bakın sanırım siz de Dünyadaki yaşamın, uzaylılar tarafından başlatıldığını düşünüyorsunuz... olabilir, öyle bir ton iddia var... Marduk falan diye de alternatif iddialar attılar zamanında... ya o diil de Hz. Muhammed nasıl biliyordu Ay'ın hangi vakitte, ne zaman yarılacağını, onu anlamadım? yada ay o zaman çeşitli vakitlerde o şekilde açılıyo olmalı, yoksa sadece 1 kereye mahsus mu açıldı? Venüs hakkında söyledikleriniz kanıtlanmış değil, hepsi hesaplamalar sonunda olduğu varsayılan teoremler... daha yeryüzünün derinlikleri hakkında yüzde yüz bilgimiz yok... ancak inebildiğimiz ve hesaplayabildiğimiz şeyleri bilebiliyoruz... bunlar bir yana, o iki gök cisminin üstün bilinçliler (!!!) için çok basit olduğunu söylemişsiniz? neye göre, kime göre? nasıl yani onlara göre basit? tanışıp IQ'larını falan mı ölçtünüz? bilgilerinin sınırlarını ne kadar biliyorsunuz yada? onların bilgisinin sınırları nedir peki? Bakın, inananların inandıklarını sorguluyor, saçma buluyorsunuz ama; sizin yaptığınız çok daha mantıksız gibime geliyor... tamam, uzay hakkındaki bulgular çok ilginç ama henüz sağlam veriler elde edilmeden böyle çıkarımlar yapmak, dereyi görmeden paçaları sıvamak gibi bişey... uzaylıların olduğu kanıtlanmadan, dünyadaki varlığı uzaylılara bağlamak mantıksız... belki var uzaylılar, olabilirler ama böyle çıkarımlar yapmak çok mantıksız... kaldı ki uzay hakkında bildiklerimiz, Amerikanın bilmemizi istediği kadardır, bunu biliyorsunuz...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.