Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.202
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. yam_yam

    ATEİZME SORULAR

    Emin ol ki kimse, "bilim bu soruların bir yanıtını bulamadı, o halde tanrı vardır." önermesini kullanmayacaktır.
  2. Tüm bunlar islam'ın çelişkileridir. "Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır." (Hadid Suresi 22) "Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın." (En'am Suresi 59) "Allah sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah’ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allah’a kolaydır." (Fâtır Suresi 11) "Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir." (Yasin Suresi 12) Tanrı ne diyor "Yerin karanlıklarında da hiç bir tane, hiç bir yaş, hiç bir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın" Şimdi bunun üstüne "şunlar yazılmıştır, bunlar yazılmamıştır" demek abesle iştigaldir. Levh-i Mahfuz, tanrının hafız sıfatının bir tecellisi olduğuna göre, o kitapta eksik bir şeyin olması söz konusu olamaz. Bunu ayetlerden de anlayabilirsin. Bu fikre muhalif olarak getireceğin her ayet, ya da hadis, islamın kendi içindeki çelişkisine bir kanıt niteliği taşıyacaktır. "Levh-i Mahfuz'a cüz-i irade , (bize göre) önceden yazılmış olsaydı , meleklerin kaydetmesine /yazmasına gerek olur muydu?" diye sormuşsun. Ben de "çelişki" derken bunu kastediyorum. Levh-i mahfuz'da eksik bir şeyin olması, tanrının nitelikleriyle çelişmektedir. Sanırım anlaşıldı... "Ra’d Sûresinin 15 . Ayetinde Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer. " demişsin. Arkadaşım "sabah" ve "akşam" kavramları bizim için, dünyanın güneş ve kendi etrafında dönmesi sonucunda, güneş ışınlarını görmesi ya da görmemesi ile ilgilidir. Bunu "göklerde" (!!) olanlara uygulayamazsın.. Uzay için gündüz ya da gece kavramı yoktur. Meryem Suresi'nin 62. ayetini yazmışsın. Ben bir önceki ayet ile birlikte alacağım... "Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va’di kesinlikle gerçekleşir." "Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selam!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır." Bu ayetler, Kur'an'ı Muhammed'in yazdığını destekleyen ayetlerden biridir. Söylediğim gibi gündüz ve gece dünya için geçerlidir. Muhammed'de dünya dışında bir yer görmediği ve evren hakkında pek fazla bilgisi olmadığı için, ayetlere bu tür ifadeler koyması normaldir. Bu ifadeler o dönem için bir çelişki niteliği taşımıyordu. Ancak bugün için bu tür ifadeler çelişkidir. "Enfâl(*) Sûresinin 50 . Ayetinde Melekler, kafirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin. " demişsin. Can almakla görevli melek Azrail'dir. "Melekler" değildir... Bu da kendi içinde bir çelişkidir. "Ra’d Sûresinin 11 . Ayetinde İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar" demişsin. Kimi, kime karşı koruyacaklar. Tanrı, insana bütün musibetleri kendisinin gönderdiğinden bahseder. Melekler insanı tanrı'ya karşı mı koruyacaklar ? Bu da başlı başına bir çelişkidir. "Hicr Sûresinin 8 . Ayetinde Biz melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez. " demişsin. Hak= Adalet Adalet = Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, türe (TDK) Tanrı melekleri muhammed döneminde yapılan savaşlara gönderdiğinden bahseder. Yani melekler de müslümanlarla birlikte savaşmıştır. Kime karşı ? Müşriklere karşı.. Yani müslümanları kayırmış, onlara ek kuvvet göndermiş. Adil bir savaş olmasını engellemiş...Demek ki melekleri her zaman için hakka (adalete) uygun olarak göndermiyormuş...
  3. Lena, eğer buraya bazı bilgiler ya da haberler getiriyor isen kaynak vermek durumundasın. Demek uzmanlar bu kitabın çok tehlikeli kara büyülerle dolu olduğunu söylüyor. Büyücülük ne zamandan ber devletin uzmanlarının "uzmanlık alanına" giriyor. Birisi sana şaka yapmış...
  4. -"O MUSİBETİ, YARATMAMIZDAN EVVEL YAZMIŞIZDIR...(57-23) Sence bu ne ayet anlama geliyor ? Dedik ki; "Levh-i Mahfuz Tanrının Hafız sıfatının tecellisidir" Yani tanrı olmuş ve olacak olan her şeyi önceden biliyor. Ve bunları bir kitapta toplamış. 10/61- ...... Ne yerde, ne de gökte, zerre agirliginca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçik bir kitapta (levh-i mahfuzda yazili) dir. Yani bu kitaba daha sonradan bir ilave yapılması Tanrının hafız sıfatına "halel" getirir. Bir de aşağıdaki ayete bak : 34/3- İnkar edenler, "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki: "Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır." Sadece bu ayet bile, Levh-i Mahfuz'un değiştirilemeyeceğini ve ilave yapılamayacağını anlamana yeterli olur sanırım...
  5. Bu söyledikleriniz, benim söylediklerime cevap vermiyor. Ayrıca Levh-i Mahfuz'un gece ve gündüz yazılması hadisesi de abestir. Zira, Levh-i Mahfuz Tanrı katındadır ve Tanrıyı gece-gündüz'e tabi tutmak islamdaki tanrı inancına aykırıdır. Levh-i mahfuz'un yazımının devam ettiğini düşünmek de Tanrıyı "zaman" kavramının içine sokar ki, hele bu tamamen terstir. Bu açıdan tekrar değerlendiriniz...
  6. Bu konuyu daha önce de tartışmıştık. İslam inancına göre, dünyadaki en ufak bir hareketin bile Levh-i Mahfuz'da bulunduğu ayetlerle sabittir. -"O MUSİBETİ, YARATMAMIZDAN EVVELYAZMIŞIZDIR...(57-23) -"NE ARZDA NE DE NEFİSLERİNİZDE HİÇ BİR MUSİBET iSABET ETMEZ Kİ HER HALDE BİR KİTAPTA YAZILI OLMASIN... (57-22) Levh-i Mahfuz Tanrının Hafız sıfatının bir tecellisidir ve ezelden beri vardır. İslam'a göre Kur'an da, Muhammed'e inmeden önce Levh-i Mahfuz'da saklıydı. Dolayısıyla her insanın başına ne gelecekse, her şey bu kitapta saklıdır. Şimdi teist arkadaşlarımız insanın özgür iradesinin olduğunu söylüyorlar. Şimdi bu duruma bir göz atalım. Ben bir suç işleyeceğim ve karar anındayım. Ama benden çok önce ne karar vereceğim Tanrı katındaki bir kitapta yazıyor. Dolayısıyla benim o suçu işlemekten başka çarem yok. Suçu işlemezsem, Levh-i mahfuz'a aykırı davranacağım. Şimdi teist arkadaşlar bu durumda şöyle diyorlar : "Allah, senin ne karar vereceğini daha önceden bildiği için, o kitapta yazıyor" Arkadaşlar o zaman bana İslam inancındaki "imtihan" ın ne olduğunu anlatabilir misiniz? Madem her şey bir kitapta yazıyor ne diye imtihan ediyorsun? O zaman bu bir "imtihan" değil, bir "tecelli" olur. Halbuki Kur'an'ın pek çok yerinde Tanrı, insanları imtihan ettiğinden, sınadığından bahseder. Ama islam buna "tecelli" diyemez. Eğer derse, işte o zaman karşına tam manasıyla "kader" çıkar. Yani her şeyi tanrının belirlediği bir hayat... Karşıt görüşlerinizi bekliyorum....
  7. Senin neyin dolu, neyin boş olduğu konusunu kavrayabildiğini sanmıyorum... Buraya bunca ileti yazdım, o yazdığım iletilere ne diye "boş" yakıştırması yapmadın da (nedenleriyle birlikte), şimdi yapıyorsun... Emin ol ki sen de benim gibi kaybolacaksın. Biraz da kendini bu gerçeğe hazırlasan iyi olur...
  8. 1- İslam inancında Levh-i mahfuz Allah'ın hafız sıfatının tecellisidir. Dolayısıyla Levh-i mahfuz ezelden beri vardır. Yani insanlar diledikçe levh-i mahfuz'a yazılır diye bir ifade kabul edilemez... 2- Bu talepler neden melekler vasıtası ile Allah'a ulaşacak ki? Bu da Allah'ın herşeyi bilip-görmesi sıfatına uygun değildir.
  9. Bu söylediklerini, bir atesit olarak üzerime almıyorum... Daha söyleyecek çoook sözümüz var...
  10. Sadece sümer değil.. Eski mısır inançları da var. Tevrat bu inançlardan etkilendiği ve diğer dinlerin temeli de tevrat olduğu için, üç dinin temeli de ilkçağ inançlarına dayanıyor. Bunda anlamayacak bir şey yok. Bakalım sümerlerdeki tufan ile nuh tufanı aynımıymış değilmiymiş... Efsaneye göre, yeryüzünde olup biten işlere, inançsız davranışlara öfkelenen tanrılar, dünyayı yıkma konusunda anlaştılar. Gök tanrıları bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük bir toplantı düzenleyip, bu konuda kesin görüş birliğine varınca, tufan olayının başlayacağı günü belirlediler. Ama toplantıya katılan su tanrısı Ea, bu yıkımdan kurtulması için durumu Utnapiştim’e bildirerek, yok olmaktan nasıl kurtulacağını, tufan sırasında nasıl davranması gerektiğini öğretti. Utapiştim de, soyunun, sevdiği bazı varlıkların (hayvanların,bitkilerin) tükenmemesi için gerekli girişimlere başlayarak, yakınlarıyla büyük bir gemi yaptı. Bütün yakınlarını, sevdiği hayvanları, yaşamı sağlayan özleri (tohumları), gerekli bitkileri, evcil hayvanları ve yaban hayvanlarından yararlı gördüklerini, sevdiklerini gemiye doldurdu. Gök tanrılarının buyruğuyla göklerden azgın yağmurlar boşanıp, yerde sular yükselerek, ortalık sularla kaplanınca, gemi suların üstünde yüzmeye başladı. Bu arada gemidekiler dışında, bütün canlılar boğuldu; boğulmayanları da gökten yağan yıldırımlar kavurarak yok etti. Yedi gün yedi gece süren bu korkunç durumdan sonra, Utnapiştim, suların çekilip çekilmediğini anlamak için önce bir kırlangıç, sonra da bir güvercin uçurdu. Güvercin de, kırlangıç da dönüp gemiye geldiler. Sonraki gün, uçurduğu bir karganın geri gelmemesi üstüne, suların yavaş yavaş çekildiğini, yakında bir yerde kara bulunduğunu anladı. Nitekim bir süre sonra gemiyi karaya oturdu. Utnapiştim gemiden toprağa çıkıp, tanrılara bir kurban sununca, tanrılar, kendilerine gönülden bağlılığına ödül olarak, Utnapiştim ile eşini, Dicle ve Fırat’ın denize döküldükleri bölgeye getirip, onları ölümsüzlüğe kavuşturdular. Tanrıların Utnapiştim ile eşine adadıkları, bağışladıkları bu bölgede (başka bir deyişle, arz-ı mev’ud’da, yani “adanmış topraklar” da), yeniden verimli,insanları mutlu kılacak bağlar, bahçeler yetişti, Utnapiştim ile eşinin soyu çoğaldı ve yeryüzü yeniden insanlarla dolmaya başladı. Bu olaylar Gılgamış Destanı’ nda anlatılmıştır. Destanın İ.Ö. 2000’e doğru ortaya çıktığı, zaman zaman yeniden düzenlendiği bilinmektedir. Günümüze kalan en eski yazması, İ.Ö. 1250’de Sin Lekke Unnini adlı bir ozan tarafından yazılmış, Babilce, Sümerce, Hititçe, tabletlerden oluşan üç kopyası günümüze kalmıştır. (Dinler Tarihi Ansiklopedisi Cilt1 s:243-244) Şimdi bir de Tevrat'a bakalım : Ve Allah Nuh'a dedi: Önüme bütün beşerin sonu geldi; çünkü onların sebebiyle yeryüzü zorbalıkla doldu, ve işte, ben onları yeryüzü ile beraber yok edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi yap; Ve ben, işte ben, göklerin altında kendisinde hayat nefesi olan bütün beşeri yok etmek için yeryüzü üzerine sular tufanı getiriyorum; yeryüzünde olanların hepsi ölecektir. Fakat seninle ahdimi sabit kılacağım; ve sen ve seninle beraber oğulların, ve senin karın ve oğullarının karıları gemiye gireceksiniz. Ve seninle beraber sağ kalmak için her yaşayan, bütün beden sahibi olanlardan, her nevinden ikişer olarak gemiye getireceksin; erkek ve dişi olacaklar. Ve Nuh Allah'ın kendisine emrettiği herşeye göre yaptı; öyle yaptı. (Tekvin, 6/13-22) Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde, Ararat dağları üzerine oturdu. (Tekvin, 8/1-19) Bütün yeryüzü üzerinde zürriyetlerinin sağ kalması için, kendine her temiz hayvandan, erkek ve onun dişisi olarak yedişer ve temiz olmayan hayvanlardan, erkek ve onun dişisi olarak ikişer... (Tekvin, 7/1-24) Ve ahdimi sizinle sabit kılacağım, ve bütün beşer artık tufanın suları ile kesilmeyecektir, ve yeryüzünü helak etmek için artık tufan olmayacaktır. (Tekvin, 9/11) Tevrat'a göre, tüm dünyayı kaplayan bir Tufan'la "yeryüzünde olanların hepsi ölecektir" hükmü gereği, tüm insanlar cezalandırılmış, Tufan sonrasında yaşayan yegane insanlar Hz. Nuh ile gemiye binenler olmuştur. Aradaki 7 farkı bulun.... Kolay gelsin...
  11. yam_yam

    ATEİZME SORULAR

    Hepsi bu işte... Yanıt vermeseydin daha iyiydi. Tüm yanıtın işine geldiğine "onu biz anlayamayız" ya da "onu sen anlayamazsın" demekten ibaret...
  12. yam_yam

    ATEİZME SORULAR

    Bütün bu özellikler A-N-L-A-M-S-I-Z-D-I-R
  13. yam_yam

    ATEİZME SORULAR

    Senin "tatminkar" olarak nitelediğin özelliklere bir göz atalım * Doğurmadı-doğrulmadı... * Her şeyi biliyor-görüyor... * Her şeye gücü yetiyor... * Hem her yerde - Hem hiç bir yerde... * Zamanın dışında... vs.vs. Tatminkar dediğin bunlar mı? Sayısız peygamber göndermiş (Ne hikmetse hepsi arap yarımadasına) ama, hala insanların yarısından fazlası ona inanmıyor...
  14. yam_yam

    ATEİZME SORULAR

    Bugün bilim, canlılığın oluşumu hakkında bir model sunmuştur. Evrenin oluşumu hakkında da... Zaman ilerledikçe, daha çok sorulara yanıtlar bulacaktır. O zamana kadar bilinenlerle yetineceğiz. Ben de sana şöyle bir kaç soru sorayım bakalım sen cevap verebilecek misin? Tanrının amacı nedir? Sadece insanlar ve insanların yaşaması gereken bir ortam sağlayıp, onları sınamaktan mı ibaret? Peki insanlar yaratılana kadar tanrı ne yaptı? Tüm bu evren, yalnızca insanlar için mi yaratıldı? O zaman neden insanın oluşması için milyarlarca yıl gerekti ? Sen tüm bu sorulara bir yanıt verebilir misin? Senin ateistlere sorduğun sorular için bilimin verebileceği bazı yanıtlar vardır. Ancak benim size sorduğum soruların bir yanıtını bulamazsın. Yani sizin işiniz daha zor. Kolay gelsin...
  15. yam_yam

    ATEİZME SORULAR

    Bugün bilim, bunların bazılarına yanıtlar vermiş, bazılarının da yanıtlarını aramaktadır. Siz, dünyanın 6 günde yaratıldığını savunanlar; Dünyanın milyonlarca yılda oluştuğunu gözardı mı edeceksiniz. Ya da kendi inancınızla bağdaştırmak için 6 günü 6 evre olarak mı değerlendireceksiniz? 7 kat göğü, atmosfer tabakaları ile mi açıklamaya çalışacaksınız? Bilimin bazı sorulara yanıt verememiş olması sizin haklı olduğunuzu göstermez. Kaldı ki; yanıt verilenler, dini öğretilerin eski inanışlara dayandığını, ve tamamen yanlış olduğunu anlamamıza yetiyor. Bilimin cevap verdiği, ve dini inançlarla çelişen noktaları değerlendirmek yerine, bilimin cevap veremediği sorular karşısında "Bak, işte cevap veremediniz. Demek ki tanrı vardır." demeniz, kendinizi kandırmaktan başka bir şey değildir.
  16. Cinlerle Konuşmak (!!!!) Konuşmak : Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak. (TDK) İnsan sesinin oluşabilmesi için öncelikle akciğerlerimizden belirli yoğunluktaki havanın ses tellerimize çarpıp bunları titretmesi gerekir.Ama bu, sesi duymamız için yeterli değildir. Bir kemanı gözünüzün önüne getirin; diyelim ki, parmağınızı kemanın tellerinden birine bastınız ve yayını çektiniz. Eğer, kemanın kasa dediğimiz ahşap kısmı yoksa, o teller dünyanın en iyi teli de olsa, kapı gıcırtısı gibi bir ses duyarsınız. Tellerden keman sesini duyabilmemizi, "tınlatıcı" (résonateur) denilen bu ahşap kısım sağlar. Tüm müzik aletlerinin birer tınlatıcısı vardır. Her müzik aleti, tınlatıcılarının yapılmış olduğu madde ve boyut farklılığına göre değişik sesler verir. İnsanda da iki tınlatıcı grup vardır. Bunlar ana tınlatıcılar ve yardımcı tınlatıcılardır. Ana tınlatıcılar, gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğudur. Yardımcı tınlatıcılar ise, göğüs boşluğu, sırt ve kafatasıdır. Ancak, kısa bir süre önce aramızdan ayrılan ünlü Polonyalı tiyatro adamı Jerzy Grotowski, oyuncularıyla yaptığı uzun ve zorlu çalışmalardan sonra, mide boşluğu, karın ve dizlerin, yani neredeyse insan bedeninin tümünün bir tınlatıcı olabileceğini kanıtlamıştır. "İnsan Sesi"nin oluşumu hakkındaki bu kısa bigilerden sonra, cinlerle konuştuğunu iddia eden arkadaşa sormak isterim: Sesin oluşumu için gerekenler olmadan o sesler nasıl çıkmış olabilir? Bir cisimden oluşmayan cinler nasıl konuşabilir?
  17. YABANCI SAHİPLİKTE İZİN VERİLEN ORANLAR ÜLKE ORANI Çek Cumhuriyeti Sınır Yok Filipinler %40 Hindistan %49 Kanada %47 Kenya %40 Kore %49 Malezya %30 Meksika %49 Polonya %49 Türkiye Sınır Yok Kaynak: ITU, Trends in T Telekomünikasyon hizmeti stratejik değilse; Hemen hemen dünyanın tüm ciddi ülkeleri, telekomünikasyon sektöründe yabancı sermaye sahipliğine neden sınırlama getirmişlerdir? Yunan Telekom Şirketi OTE neden Türkiye’nin etrafındaki ülkelerin (Moldavya, Romanya, Gürcistan, Ermenistan,Ukranya) Telekom Şirketlerini satın almıştır? Bu gelişme üzerine MGK neden Türk Telekom’a komşu ülkelerin Telekom Şirketlerinin özelleştirme ihalelerine katılma tavsiyesinde bulunmuştur? Ve neden Türk Telekom Bulgaristan ve Arnavutluk Telekom ihalelerine katılmıştır Anayasa Mahkemesinin 1994/45 sayılı kararında; “Kalkınmayı hızlandırmak için, elbette, dış borçlanma, yabancı sermaye, yabancı ortaklıklardan yararlanmak gerekir; ancak, özelleştirme yoluyla giderek yabancıların nüfuzuna yol açılması ülke bağımsızlığı yönünden kabul edilemez. Bu gerçek, özelleştirme politikası uygulayan gelişmiş kimi ülkeleri bile önlem almak zorunda bırakmıştır" denilerek, ulusal varlıklarımızın yabancılaştırılması konusuna dikkat çekilmiştir. Mahkeme aynı kararında; "Telekomünikasyon ve elektrik gibi stratejik öneme sahip kamu hizmetlerinin yabancılaşması, ülke savunması, güvenliği ve bağımsızlığı yönünden sakıncalıdır" görüşüne yer vererek, Türk Telekom'un Stratejik olduğunu vurgulamaktadır. Türk Telekom’un Stratejik Önemi Yoktur Diyenler, Ya; “Muhaberesiz Muharebe Olmaz” sözünün ne anlama geldiğini bilmeyenlerdir. 20 milyon ailenin, her türlü bilgisinin; ilişkilerinin, Kamu kuruluşlarının telefon aramaların (kim kimi ne zaman vb) kontrol edilmesinin sonuçlarını değerlendiremeyenlerdir. Nato ve Tafics projelerinin, Silahlı Kuvvetlerin kullandığı, kiraladığı özel devrelerin güzergahlarının taşıdığı anlamı kavrayamayanlardır. E-posta iletişimlerinin, hangi web sitesinin kim tarafından ziyaret edildiğinin kontrol edilebildiğini dikkate almayanlardır. Bütün bu bilgilerin başka ülkeler adına veya kişisel santaj malzemesi olarak kullanılma ihtimalini düşünemeyenlerdir. Ya da; Bunları çok iyi bildikleri halde; bağımsızlık, ulusal çıkar, ulus devlet kavramlarına inanmayanlardır TÜRK TELEKOM’UN 21.500.000 Hatlık Santral Kapasitesine, 80.000 Ankesörlü Telefona, 19.500.000 Sabit Telefon, 250.000 TT Net, 750.000 ADSL, Yüzbinlerce, Kiralık Devre, F/R, Turpak, ISDN/PRI, ISDN/BA,NMT Müşterisine 850 İşyerine, 3000 Telekom Bayisine, 35 milyon km’yi bulan bakır kablo şebekesine, 100 bin km F/O kabloya, AVEA’nın %40 Hissesine, Sahip olduğunu,Belki biliyorsunuz Ama Türk Telekom’un Dış veya iç kredi kullanmayan, borcu bulunmayan, tamamen özkaynaklarıyla yetinen, Dünyadaki nadir Telekom operatörlerinden biri olduğunu, Hiç SSK ve Vergi borcu bulunmadığını, Son 5 yılda personel sayısında 15.000 azaltma gerçekleştirdiğini, Üstelik Bu Başarıya Partizanca yapılan atamalara, Yatırımların kısıtlanmasına, Hazine Müsteşarlığının, Rekabet Kurulu ve Telekomünikasyon Kurumu’nun engellemelerine, Kamu İhale Kanununun kısıtlamalarına, Yalnızca 1700 mühendisle hizmet vermesine, Finans, Pazarlama ve İşletme konusunda uzman eleman sayısının çok sınırlı olmasına, Politik Yönlendirmelere, Personelinin 10 yıldır, özelleştirme stresi altında hizmet vermesine, GSM firmaları ile Türk Telekom aleyhine yapılan-yaptırılan ara bağlantı anlaşmalarına, Gerek sahip oldukları, gerekse büyük reklam bütçeleri ile yönlendirdikleri medya kuruluşları aracılığı ile Türk Telekom aleyhine baskı unsuru oluşturan rakiplerine, Rağmen Ulaşmıştır. Özelleşmeyi Savunanlara Göre Türk Telekom’un Özelleşmesi; Fiyatların Düşmesine, Hizmet kalitesinin artmasına, Sektörün büyümesine ve sektördeki istihdamın artmasına, Devletin Vergi gelirlerinin artmasına, Yatırımların artmasına, Hepsinden önemlisi yabancı sermaye girişine, Neden olacaktır. Ama Bunların Tamamı, İyi Niyetli Birer Temenni Olmaktan Başka Bir Anlam İfade Etmemektedir Özelleşme Sonrası Ne Olacak ? Haberleşme altyapısı doğal tekel konumundadır. Doğal tekellerin temel özelliği ilk yatırım maliyetlerinin yüksek oluşudur. Doğal tekellerde bir bölgede birden fazla hizmet ağı kurmak ekonomik değildir. Dolayısıyla özelleştirmecilerin temel tezi olan rekabet ortamı yaratarak mal ve hizmet fiyatlarını ucuzlatmak fikri geçersizdir. Doğal tekellerde rekabet fikri, kurgusaldır.Sektörde gerçek anlamda rekabetin gerçekleşmesi mümkün değildir. Şu anda Telekom Fiyatları içerisinde en önemli kalem vergilerdir. Telekom Tarifelerinin %34’ünü (%18 KDV, %15 ÖİV, %1 Haberleşme Vergisi) vergiler oluşturmaktadır. Dolayısıyla Özelleşme Sonrası herhangi bir ucuzlama beklemek hayaldir. Türk Telekom’un Giderleri içinde büyük pay tutan ve fiilen zarar eden Uydu İşletmeciliği Türk Telekom’dan ayrıldığı için, Türk Telekom’un giderlerinde önemli azalma olacaktır. GSM işletmecileriyle yaşanan ara bağlantı sorunu tam çözülmese de 2004 yılında Türk Telekom Lehine iyileştirildiği için, 2005 ve sonrasında Türk Telekom’un gelirlerinde önemli bir artış gerçekleşecektir Türkiye’de Kurumlar Vergisi Oranı çok yüksek olduğu için, Telekom’u alan firma Kurumlar Vergisi ödememek için tüm yatırımlarını, gerekli teçhizatı yurtdışında vergi oranları düşük bir ülkede kuracağı bir şirket üzerinden alarak gerçekleştirecek, böylece kârını yurtdışına aktaracaktır. Bunun sonucunda; TC Devleti yıllarca Kurumlar vergisi tahsil edemeyecektir. Türk Telekom’a teçhizat satan yerli sanayii çökecek, kablo fabrikaları kapanacak,bu firmalarda çalışan binlerce işçi işsiz kalacaktır. 16.06.2005 tarih ve 5369 Sayılı Evrensel Hizmetin sağlanması hakkındaki Kanuna göre, bir yerde hizmet sunulması ekonomik değilse, bu yatırımların mali külfeti “Evrensel Hizmet Fonu”ndan karşılanacaktır. Türkiye’de tüm kırsal alan yatırım ve bakım hizmetleri ekonomik değildir. Türk Telekom’un ekonomik olmayan yörelere yaptığı bakım ve yatırım harcamaları yılda 500 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Kısacası Türk Telekom’a özelleştirme sonrası Fon’dan, yani kamu kaynaklarından yılda 500 milyon dolar kaynak aktarılacaktır. Onbinlerce Türk Telekom Çalışanı uzmanlık sahalarıyla ilgili olmayan kamu kurumlarına aktarılacak, çoğu bankamatik memur olarak görev yapacak, üreticiden tüketiciye dönüşecek, hazineye 1 milyar dolara yakın bir külfet yüklenecek, aktarıldıkları kuruluşların personelinden daha yüksek ücret alacaklarından aktarıldıkları kuruluşlardaki iş barışı bozulacaktır. Türk Telekom’da kalacak işçilerin önemli bir bölümü işten çıkarılacak,binlerce işçi işsiz kalacaktır. Oluşan Personel açığı, taşeronlaştırma yoluyla kapatılmaya çalışılacak; arıza ve bakım işlemleri işin uzmanı olmayan taşeronlar vasıtasıyla yapılacağından hizmet kalitesi düşecektir Kısacası, Telekom’un özelleştirilmesi ucuzluğu değil yoksulluk ve eşitsizliği arttıracaktır. Ayrıca devlet; Yılda 1 milyar dolar Kurumlar Vergisinden, 1 milyar dolar kâr payından mahrum kalacak, Fon aracılığı ile Türk Telekom’a yılda 500 milyar dolar kaynak aktaracak, Türk Telekom’dan diğer kamu kurumlarına aktarılacak personele de 1 milyar dolar ödeyecektir. Bir başka ifadeyle Türk Telekom’un özelleştirilmesi hazineye yılda 3.5 milyar dolar ek yük getirecektir. VE BÜYÜK SATIŞ Gazeteler Türk Telekom Özelleştirmesini, “Rekor Fiyat”, “Türkiye Zor Engeli Aştı”, “Özelleştirmede Rekor Büyüklük”, “En Büyük Özelleştirme” başlıkları ile verdiler. “Türk Telekom’un değeri 2 milyar doları geçmez”, “Türk Telekom değerini kaybetti” diye şartlanan kafalar için, Türk Telekom’un %55’i için verilen 6.5 milyar dolar “Rekor Fiyat” tır. Ya Gerçek Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Avea’nın Türk Telekom’un küçük bir iştiraki olduğunu belirterek, "İhaleden çekilenler, Avea’yı bahane ediyor" dedi.” 11.05.2005/Gazeteler Avea’daki %40 Türk Telekom payının değerinin, lisans bedelleri, yapılan yatırımlar ve Türk Telekom’un nakit aktarımı dikkate alındığında asgari 2 milyar dolar olduğu, bu payın da Ulaştırma Bakanı tarafından ihaleyi etkilemeyecek kadar önemsiz bir iştirak olarak tanımlandığı dikkate alındığında, Telekom’a verilen fiyatın değerinin çok altında olduğu ortaya çıkar. Türk Telekom ihalesinden 10 gün önce, 5 milyon aboneli, 500 milyon dolar kâr eden Pakistan Telekom’un %26’sının 2,6 milyar dolara satıldığı, yani tamamına 10 milyar dolar değer biçildiği dikkate alındığında, gerek abone sayısı gerekse kârı Pakistan Telekom’un 4 katı olan Türk Telekom’un toplam değerinin 40 milyar dolar %55’inin de 22 milyar dolar etmesi gerekir. Türk Telekom’u yeniden oluşturmaya çalışsanız; Yer altı Şebekeleri, Santralleri, Gayrimenkulleri, Yer altı kazı ruhsat bedelleri, kamulaştırma bedelleri, Abone edinim maliyeti, Personel eğitim gideri vb.. İle İlk tesis maliyetinin 200 milyar doları bile geçeceği ifade edilmektedir. İhale’den önce Başbakan Erdoğan’ın Saudi Oger'in sahibi, Hariri'nin varisi, Mahdum Hariri ile 'baş başa' sohbeti İtalyan TIM, AVEA'nın 'yönetim, ortaklık, hisse' meselesi çözülmezse 'ihaleye girmeyeceğini, Türkiye'den çekileceğini, Uluslararası tahkime gideceğini' ilan edip, tehdit etmesi, Bilahare Saudi Oger ile İtalyan TIM’in aynı konsorsiyumda yer almaları ve ihaleyi kazanmaları, İhaleden bir gün önce Telekomünikasyon Kurumu’nun Türk Telekom’a CDMA-WLL kullanımı için frekans tahsis etmesi, İhaleye Şaibe Düşüren Gelişmelerdir ÖZET OLARAK Türk Telekom’un Blok Satış Yöntemiyle Özelleştirilmesi Kamu çıkarına aykırıdır. Mali açıdan getirisi az, götürüsü fazladır. Çalışma barışını bozacaktır. İşsizliği artıracaktır, Kamu kaynaklarının yurtdışına aktarılmasına neden olacaktır. Milli Güvenliğimiz için tehlike oluşturma ihtimali çok güçlüdür. Ancak, Türk Telekom’un şu anki haliyle devamı da; Politik baskı ve yönlendirmeler, Riski göze almayan yönetim anlayışı, Yatırımların gerekli hızla yapılamaması, Ağır İşleyen Bürokratik Yapı, Gerekli yapısal değişimin gerçekleştirilememesi, Türk Telekom’a yabancı Yönetim Kurulu, Motivasyonunu kaybetmiş personeli, Nedeniyle, Blok Satış Kadar Sakıncalıdır. ÇÖZÜM Yönetim Kurulunda Çalışanların da temsil edilmesi, Unvan Yükselme ve Atamaların, tahsil, çalışma süresi, ölçülebilir başarı kriterleri gibi esaslara bağlandıktan sonra; Yönetimin özerkleştirilmesi, Ve Halka Arz Yöntemiyle Özelleştirme Başkent İktisatçılar Derneği
  18. Vergi Rekortmenleri 2004 yılı Kurumlar Vergisi rakamları tüm özelleştirme tezlerini çürütecek niteliktedir. 2004 Yılı Kurumlar Vergisi Rekortmeni son 5 yılda olduğu gibi yine Türk Telekom'dur. Ziraat Bankası 2. Vakıflar Bankası 3. sıradadır.İlk 20 içinde 10, İlk 100 içinde 24 kamu kuruluşu vardır. Kamu şirketleri sayıları çok az olmasına rağmen, Kurumlar Vergisinin %53’ünü ödemektedirler Özelleştirme’nin Amiral Gemisi Özelleştirme; IMF ve Dünya Bankası emriyle yürütülen, bir yoksullaştırma ve bağımlı kılma operasyonudur.Türkiye’nin bağımsızlığına karşı açılan bir savaştır. Deniz savaşlarında amiral gemisinin batması ile savaş biter. Amiral gemisi batan donanma savaşı kaybeder. Özelleştirme operasyonlarında da şu andaki hedef Amiral Gemisidir. Yani: TÜRK TELEKOM Türk Telekom’un Hikayesi Temmuz 1881’de İstanbul Soğukçeşme'deki Posta ve Telgraf Nezareti binasıyla Yeni Cami'deki postane arasında tek telli bir telefon çekildi. 23 Mayıs 1909’da İlk manuel telefon santralı, İstanbul Büyük Postane binasında 50 hatlık olarak tesis edildi. 6 Mayıs 1911’de İstanbul ve çevresinin telefon imtiyazı Herbert Lows Webb’e verildi. Webb, İstanbul Telefon Anonim Şirketi adıyla bir şirket kurdu. Hükümet, Birinci Dünya Savaşı başlayınca 14 Mart 1915’de şirkete el koydu. 28 Ağustos 1919’da şirket eski sahiplerine iade edildi. Aynı yıllarda İzmir’in telefon işletmesi yetkisi de bir Fransız şirkete verildi. Mâzide ve bilhassa Tanzimat Devri'nden sonra ecnebi sermayesi memlekette müstesna bir mevkiye mâlik oldu.Ve ilmî mânâsıyla denilebilir ki, devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır.Artık her medenî devlet gibi, millet gibi yeni Türkiye de buna muvafakat edemez.Burasını esir ülkesi yaptırmayız" Diyen Atatürk’ün emriyle 9. Nisan 1936’da İstanbul Telefon Şirketi 24 Ocak 1938’de İzmir Telefon İşletmesi Bedelleri Ödenerek Devletleştirildi. Yani: Bugün yapılanın tam tersi yapıldı Ve O günden bu yana Türk Telekom; Mühendisinin, İşçisinin, Memurunun emeği ile atılım üzerine atılım yaptı. Ülkeyi dört baştan, önce kurşun, sonra bakır daha sonra da Fiber Kablolarla döşedi Çok yüksek bir Sayısallaşma oranına ulaştı, Kazancıyla uzaya uydular attı, onları işletti, Dünyanın 13. Büyük Sabit Telefon Operatörü olmayı başardı. Türk Telekom’un Özelleştirilmesini Savunanlar, Yalanlara Sığınıyorlar. Türk Telekom, sektörün Liberalleşmesine, dolayısıyla fiyatların düşmesine engel oluyor. Türk Telekom’da personel sayısı çok fazla, bu da fiyatlara yansıyor. Tüm dünyada telekom sektörü özelleştirilmiştir. Verilen Hizmet Stratejik değildir.Dolayısıyla Yabancılara satış doğaldır Türk Telekom’da personel sayısının fazla olduğu bir yalandır. BAZI ÜLKELERİN YASAL YÜKÜMLÜ İŞLETMECİLERİNİN VERİMLİLİK GÖSTERGELERİ ÜLKE PERSONEL SAYISI PERSONEL BAŞINA DÜŞEN HAT Almanya (Deutsche Telekom) 203,268 280 Fransa (France Telekom) 174,262 297 İngiltere (BT) 136,800 262 İspanya (Telefonica) 165,397 361 Macaristan (Matav) 15,377 250 Polanya (TPSA) 74,682 133 Yunanistan (OTE) 21,588 317 TÜRKİYE (Türk Telekom) 56,674 335 Kaynak: OECD Communications Outlook 2001, Türk Telekom 2005 Yani; Türk Telekom, İspanyol Telekom dışındaki ülkelerdeki telekom şirketlerine göre daha az personelle hizmet vermektedir. Üstelik, bu ülkelerin; Arazisi Türkiye Kadar Engebeli Değildir. Kırsal Yerleşim Sayısı Türkiye’nin çok altındadır. Terör Belasına muhatap olmadıklarından, devletleri Güvenlik Görevlisi İstihdam etme mükellefiyeti yüklememiştir Diğer Ülkelerde, Devletin Ana Operatörün Yönetiminde söz sahibi olmadığı, Sektörün Stratejik Olmadığı, Yabancı sermayeye satışın doğal olduğu, Yalandır. İŞTE GERÇEK : ÜLKE ADI ANA OPERATÖR STATÜSÜ ALMANYA Deutsche Telekom %43 devlet hissesi,kalan halka arz AVUSTRALYA Telstra %50,1 devlet hissesi AVUSTURYA Post und Telecom %74 devlet hisseli,stratejik ortak, telekom italya %26 hisseli BELÇİKA Belgacom %51 devlet hisseli,stratejik ortak: (amaritech, singapore telecom, tele denmark) %49 hisseli. ÇEK CUMHURİYETİ SPT Telecom %51 devlet hisseli,stratejik ortak:%27 DANİMARKA Tele Danmark Özel hisseli, Halka arz FİNLANDİYA Sonera Ltd. %53,1 devlet hisseli FRANSA France Telecom %61 devlet hisseli HOLLANDA KPN telef %43,25 devlet hisseli(+1 altın hisse), kalan halka arz İNGİLTERE British Telekom Özel hisseli, Tamamı Halka Arz, En Büyük Hisse %5 İRLANDA Telecom Eircom %1,1 devlet hisseli,stratejik ort:%21,%14 Telia, %63 halka arz İSPANYA Telefonica, Özel hisseli,(devletin altın hissesi var.). Tamamı Halka arz İSVEÇ Telia %70,6 devlet hisseli İSVİÇRE Swiscom %65,5 devlet hisseli İTALYA Telecom Italia %3,46 devlet hisseli(altın hisseli) İZLANDA Telecom Iceland %100 devlet hisseli JAPONYA NTT %33,3 devlet hisseli, Kalanı Halka Arz KORE Korea Telecom %58,9 devlet hisseli LÜKSEMBURG P&T Administretion Devlet hisseli MACARİSTAN Hungarian Telcom %1 devlet hisseli (altın hisse. Starejik ortak: deutsche telecom) NORVEÇ Telenor %79 devlet hisseli POLANYA TPSA %35 devlet hisseli, stratejik ortak: france telecom PORTEKİZ Telecom Portugual %10 devlet hisseli, Kalan halka arz YENİ ZELANDA Telecom New Zealand Özel hisseli,%1 altın hisse devlete ait. YUNANİSTAN OTE %51 devlet hisseli, Kalan halka arz Kaynak: OECD, Communications Outlook 2001 Bir Amerikan telekom şirketi olan Voice Stream'i, Alman Telekom Şirketi ele geçirmek istedi ve 24 milyar dolar teklif etti. Ancak; Globalleşmenin babası ABD Hükümeti bu satışa karşı çıktı! Çünkü yasalara göre bir ABD Telekom Şirketi'nin yabancılara satışı yasaktı! Fakir ülkelere globalleşme adı altında özelleştirmeyi dayatan Amerika'da yasa aynen şöyle diyor: “Hiçbir yabancı hükümete veya temsilcisine ABD’de telekom işletme ruhsatı verilemez".
  19. 1980’lerde sözlüklerimize yeni ve büyüleyici bir kelime girdi : ÖZELLEŞTİRME Özelleştirme Sayesinde : * Mülkiyet halka yayılacak, * Zarar eden kuruluşlar kâr etmeye başlayacak, * Halk, ekonomiye doğrudan doğruya katılacak, * Ekonomiye canlılık gelecek, * Sanayileşme hızlanacak, * KİT’ler artık devlete yük olmaktan çıkacak, * İstihdam artacak, * Devletin Vergi Gelirleri artacak, * Yolsuzluklar azalacaktı En fazla memur istihdam eden, Ekonomide kamunun ağırlığının en yüksek olduğu, Hatta dünyanın nadir sosyalist ülkelerinden biri olduğumuza, İnandırıldığımız için, hepimiz; o büyülü kelimenin etkisi altında kaldık. Ne demişlerdi? Türkiye en fazla memur istihdam eden ülkedir. Yalan.. İşte Gerçek: Türkiye'de, 30 kişiden biri memur. ABD'de ise her 13 kişiden biri. Memurların nüfusa oranı ülkemizde ancak 3.34 iken, ABD'de bu oran yüzde 7.46. Finlandiya'da her 10 kişiden biri, Kanada'da 12, Almanya ve Hollanda'da 19, İspanya ve İtalya'da ise 25 kişiden biri memur Ne demişlerdi? Türkiye Kamunun ekonomide en fazla pay sahibi olduğu ülkedir. Yalan.. İşte Gerçek; Ekonomik hayat içinde devletin payı, Amerika’da %32.3, Almanya’da %49, Avustralya’da %51.7, Belçika’da %54.3, Fransa’da %54.25, Hollanda’da %49.9, İngiltere’de %41, İspanya’da %42.2, İsveç’de %62.3, İsviçre’de %48.8, İtalya’da %50.2, Japonya’da %35, Kanada’da %42.3, Norveç’de %43.6, Türkiye ‘de ise %26.6. Kaynak: 1)İMF, Economic Outlook, June 1998. 2)OECD, Analytical Databank, Özelleştirme Yalanı-Talanı 25 yıllık özelleştirme macerası, umduklarımızın hiçbirini vermedi bize, 25 yıllık bu süreçte; Özelleştirme kamu malının yağması olarak gerçekleşti. Sonuçları da, ekonomik krizler, yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk oldu Özelleştirme İdaresi 1986-2004 arasında ; 167 Kamu Kuruluşunu özelleştirdi, 4.485.979.987 YTL’si Özelleştirme geliri olmak üzere 5.607.493.989 YTL gelir elde ederken, 7.852.187.789 YTL gideri oldu, aradaki farkı da borçlanarak kapattı. Bazı İlginç Örnekler : Afşin-Elbistan Termik Santrali Afşin-Elbistan termik santrali 1994’de ERG-VERBURD Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’ye satıldı. Bakanlar kurulu kararından önce fiyat teklifi veren, görüşmelere katılan Erg-Verburd şirketinin aslında varolmadığı daha sonra anlaşıldı. Kararın alındığı tarihte şirket henüz kurulmamıştı. Karardan 19 gün sonra kuruldu. Bu usulsüzlüğün arkasındaki iddialar basına ve kamuoyuna hiç yansımadı. Hani Özelleştirince yolsuzluklar ortadan kalkacaktı? Antalya Limanı Antalya Limanı 1995’de işadamı Süha Süren’e devredildi. Süren’e yapacağı ödemeler için de Sümerbank’tan kredi verildi. Süren kredileri hiç ödemedi. 4 yıl sonra Sümerbank satıldı. Borçları nedeniyle Antalya Limanı, bankanın yeni sahibi Hayyam Garipoğlu’na geçti. Sümerbank’a el konulunca liman da devlete geri döndü. Cebinden hiçbir ödeme yapmayan Süren, 4 yılda limandan 50 milyon dolar kazandı. Limanı özelleştiren devlet ise satış parası bir yana bu gelirden de oldu. Hani Özelleştirme kamuya gelir sağlayacaktı? Et ve Balık Kurumu 1995 yılında, Et Balık Kurumu’nun Ankara kombinası satışa çıkarıldı. Tesisin en cazip yanı Yenimahalle semtine yakın 100 dönümlük arsasıydı. Tesis ve 100 dönüm arsası Gimat adlı bir kooperatife çalıştırma şartıyla 22.3 milyon dolara satıldı. Satış gerçekleşir gerçekleşmez kooperatifi dağıtan işadamları anonim şirket kurdular ve kombinanın arsasının 50 dönümünü 126 milyon dolara Migros’a devrettiler. Arsaya Balkanlar’ın en büyük alışveriş merkezi kuruldu. Arsanın kalan 50 dönümlük bölümü de bir Alman şirketine 100 milyon dolara devredildi. Hani Özelleştirme toplumsal yarar sağlayacaktı? POAŞ Türkiye’nin en büyük petrol dağıtımcısı POAŞ’ın yüzde 51’lik hissesi 1 milyar 260 milyon dolara İş Bankası ile Doğan Holding ortaklığına satıldı. Satış bedelinin 500 milyon doları peşin ödendi. Kalan 760 milyon dolar, devlet bankalarından POAŞ gelirleri garanti gösterilerek alınan kredi ile ödendi. Bu satış sonrası devletin elinde kalan son bölüm hisseler de, özelleştirme yasasına aykırı olarak ihalesiz olarak İş-Doğan ortaklığına satıldı. Hani Özelleştirmede siyasi kayırmacılık engellenecekti? ORÜS İşletmeleri Ormancılığın ve orman sanayinin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan ORÜS İşletmeleri, arsa bedellerinin onda biri fiyatlarla özelleştirildi. Örneğin, 210 dekar arazi üzerine kurulu ORÜS Vezirköprü işletmesi 21 milyar liraya satıldı. Birkaç gün sonra da ihaleyi alan şirket Vezirköprü İşletmesi’ni 364 milyar liraya sattı. ORÜS’e ait işletmelerin tamamına yakını arsaları satıldıktan sonra kapatıldı. Hani Özelleştirme üretimi artıracaktı? Özelleştirildiği 2002 yılına kadar Türkiye’nin en fazla Kurumlar Vergisi ödeyen 10 firması arasında yer alan 2001 yılında en çok kurumlar vergisi ödeyen mükellefler arasında 6. sırada yer alan Petrol Ofisi özelleştikten sonra hiç kurumlar vergisi ödemedi. Hani özelleştirme devletin vergi gelirlerini artıracaktı? 1995 yılında özelleştirilen 31 SEK işletmesinden 7 tanesi, özelleştirme sonrası üretim faaliyetlerini durdurdu. 31 işletme bazında, özelleştirme sonrası personel sayısında %10 oranında azalma olurken, çiğ süt alımında da %6,1 oranında düşüş gerçekleşti. 3 yıl üretim şartı ile 1996 yılında özelleştirilen 7 Sümer Holding işletmesinde ise, özelleştirme sonrası personel sayısı %35, iplik üretimi %22, dokuma üretimi ise %77 oranlarında azaldı. 1996 yılında blok satış yöntemiyle özelleştirilen ÇİNKUR (Çinko Kurşun Metal Sanayi A.Ş.)’da 1995 yılında 154 milyar lira olan şirket zararı, 1998 yılında 1 trilyon 769 milyar liraya ulaştı ve şirket faaliyetlerine Kasım/1999 tarihinde son verdi. Hani Özelleştirme, İstihdamı ve Verimi artıracaktı? Türk Devleti’ne sanayi işletmelerini elden çıkarmasını öneren IMF ve Dünya Bankası, bu kuruluşların çoğunu Batılı Devletlerin kamu sermayeli firmalarının almasına sessiz kalmıştır. EBK, SEK ve TZDK özelleştirilene kadar tarım ve hayvancılıkta kendine yeten bir ülke olan Türkiye, et ürünleri ithalatçısına dönüşmüştür. Hani Devletin İşletmecilik yapması doğru değildi? Kısacası , 1986’dan bu yana Cumhuriyetin Kazanımları olan 167 Kamu Kuruluşu elden çıkarılmasına karşın, özelleştirme gelirleri, özelleştirme giderlerini bile karşılamamış, İstihdam ve üretim azalmış, yolsuzluklar ve siyasi kayırmacılık artmış, devlet vergi kayıplarına uğramış, devlet;özelleştirdiği pek çok bankayı ve sanayi tesisini içi boşaltıldıktan sonra geri almak zorunda kalmıştır. Hedef Stratejik Kuruluşlar 15 yıllık özelleştirme macerasının sonucu hüsran olmasına, KİT’lerin çok büyük bir bölümü özelleştirilmesine rağmen, kimsenin özelleşme sevdasından vazgeçmek gibi bir niyeti yoktur. Elde kala kala, çoğu tekel konumunda olan, çok kârlı, verimli ve stratejik kamu kuruluşları kalmıştır: THY, Tüpraş, Türk Telekom, Ereğli D.Ç, Ziraat Bankası, Halkbank vb.
  20. Her lafıma atlamaktan vazgeç.. Neyi ne şekilde görmek istersen görebilirsin.. Senin "alelade" düşüncelerinle uzun zamandır ilgilenmiyorum...
  21. Arkadaşlar; isteyen istediği tanrıya inanır. Buna bir dediğimiz yok. Tanrının varlığını yokluğunu tartışabiliriz. Bu ayrı bir konu. Ancak "Tanrı vardır. Hadi bana olmadığını kanıtla" demek de ne demek? "Tanrının olmadığını kanıtlayamıyorsan, demek ki tanrı vardır" mı demeleyiz. O zaman "Bana tanrının ayakkabı kullanmadığını ispatlayın. İspatlayamıyorsanız demek ki tanrı ayakkabı kullanıyor" Peah...
  22. Türkçe'ye çevrilmiş Kur'an vardır, ama "sek" okunması tavsiye edilmez. Muhakkak yanında bir zat-ı muhteremin tefsirini okumak gerekir.
  23. Haydaaaaaa. Bu da nereden çıktı yahu ? Kanıt göstermesi gereken taraf sizlersiniz. Bunu daha öğrenemedin mi? "Tanrı vardır. Hadi bana olmadığını kanıtla.." demek saçmalamanın da ötesinde bir olaydır. Bir şeyin varolduğunu iddia ediyorsan eğer, onu kanıtlayacak olan sensin.
  24. İçki içmeyi, zinayı vs. yasaklamış, köle-cariye edinmeyi yasaklamamıştır...
  25. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, köle ve cariye satın almak serbesttir....
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.