Zıplanacak içerik

yam_yam

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. "Ey insanlar; Ademoğlunun tüm zürriyeti, kıyamet gününe kadar yaşayacak olan tüm insanlara hitaptır..." ise, ayette belirtilenin (yani Cehennem'e varacak olanlar) tüm insanlar olduğu anlaşılmıyor mu?
  2. Sayın Hidayet Çağı; bana başka ayetlerden örnekler getirmeyin lütfen... Ben o saydığınız ayetlerin hepsini biliyorum zaten.. Bana, Meryem 71-72 'yi açıklayın yeter... "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar" Allah'a inananlar değiller midir?
  3. "Ey insanlar" hitabından ne anlıyorsunuz? Bu hitap kimleredir? "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar" kimlerdir? Bu ayette açıkça inananların da cehenneme gideceklerini, ancak sonradan kurtarılacakları ifade edilmiş...
  4. Azap görmeyecekse, neden "Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız." " ifadesi kullanılmış o zaman? Lütfen ayeti tekrar okuyunuz...
  5. "(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız." (Meryem Suresi 71-72) Allah'a inandığı, ve emirlerini yerine getirdiği için Cehenneme gitmeyeceğini düşünen arkadaşlara ithafen... Belki Cehennem'de bir süreliğine komşu oluruz ha kralx.... Ne dersin?
  6. Nesh: "Bir şeyi başka bir şeyle değiştirmek"...“Şer’i bir hükmü yine şer’i bir emirle kaldırmak" “Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.” (Kaf Suresi 29) "Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah neyi indireceğini gayet iyi bilir-...." (Nahl Suresi 101) "Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz...." (Bakara Suresi 106) "Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfûz) O’nun yanındadır." (Ra'd Suresi 39) Hani tanrı katında söz değiştirilmiyordu? "Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden13 (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (Bakara Suresi 62) "Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır." (Âl-i İmran Suresi 85) Hani Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler de mahzun olmayacaklardı? "Dinde zorlama yoktur.... " (Bakara Suresi 256) "Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır. Artık kim dilerse ondan öğüt alır." (Müdessir Suresi 54-55) "Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Tevbe Suresi 5) "Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı." (Nisa Suresi 89) "Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası!" (Tevbe 73) "Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!" (Tahrim 9) (Bir mükerrer ayet daha) "Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın." (Tevbe 29) Hani dinde zorlama yoktu? "....Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir." (Hac Suresi 47) "Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür. Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde ona yükselir." (Secde Suresi 5) "Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir." (Mearic 4) Tanrı Katında 1 gün, Bin yıl mı, 50 Bin yıl mı? "Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yer yüzü şiddetle çalkalanıyor." (Mülk Suresi 16) "Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir." (Mearic Suresi 4) "Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür. Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde ona yükselir." (Secde Suresi 5) Tanrı Gökte midir? Bunlar Kur'an'ın kendi içindeki çelişkilerinden bazıları... Bilimle olan çelişkilerine örnek içinde bknz: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...indpost&p=37371 İnsanların yıldızlara bakarak yön tayin edebildikleri doğrudur. Buna bir itirazım yok. Ancak yıldızlardan yön tayin etmekte faydalanmak başkadır, yıldızların insanlar yönlerini bulabilsinler diye yaratılmış olduğu iddiası başka...
  7. Havace’ye : 1- Bulunup bulunmaması senin inancını değiştirmeyecektir. Ancak tüm coğrafyalara peygamber gönderildiği iddianız böyle bir din bulununcaya kadar geçersizdir. LOKMAN HEKİM: Bitkilerin dilinden anladığına, her türlü hastalığı iyileştirdiğine inanılan ve İslamlıktan önce yaşadığı kabul edilen efsane kahramanı hekim .... Lokman hekim konusunda çok değişik görüşler vardır. Bazı kaynaklar, onun ilkçağda yaşamış yunanlı hekim Galenos olduğunu öne sürerler. Aisopos, Bile’am, Ahikar efsaneleriyle yakın benzerlik göstermesi nedeniyle Lokman Hekim efsanesinin ilkçağ kaynaklı olduğunu ve çeşitli milletlerin inanış ve efsaneleriyle birleşerek değişik nitelikler kazandığını öne sürenler de vardır. Nitekim, Lokman Hekim efsanesinde , değişik inanışların etkisiyle üç ayrı motif oluşmuştur. (Büyük Larousse Ans.Cilt 14 s:7526) Zülkarneyn: Kur’an’da adı geçen ve peygamber mi, yoksa veli mi olduğu tartışılan bir efsane kahramanının adı. Büyük İskender ile aynı kimse olduğu da öne sürülür. (İskender-i Zülkarneyn) (Büyük Larousse Ans.Cilt 24 s:12780) Lokman ve Zülkarneyn birer efsane kahramanıdır. Yaşayıp yaşamadıkları, ya da haklarında inanılan şeyler bile muallakta iken “Eski kitaplarda Konfiçyus'un ilmini Lokman yada zülkarneynden aldığını gösteren bilgiler vardır.” ifadeniz saçma ve tamamen yanıltıcıdır. “Sözlerini araştırırsan uzak bölgelerde olmalarına rağmen Hz. Peygamberin sözleriyle benzerliklerini bulursunuz” ifadeniz için: Bu benzerlikleri burada gösterin ki, üzerinde tartışalım… Sanırım saymış olduğunuz dinleri (Zerdüştlik, Brahmanizm ve Budizm) kutsal kabul ediyorsunuz ki, metinlerindeki bazı ifadeleri cımbızla çekerek Muhammed’in gelişine örnek gösteriyorsunuz. O halde, ya onların tanrılarını da kabul ediyorsunuz, ya da dinlerinin tamamiyle bozulduğu halde sadece cımbızla çektiğiniz kısımlarının doğru olduğuna inanıyorsunuz ki, ikisi de birbirinden saçmadır. Bu ciddiye alınamayacak kadar abes bir konudur. Bahsetmiş olduğunuz dinlerin, sizin dinlerinizle yakından uzaktan alakaları yoktur. “Astvar” kelimesinin alınarak “övülmüş” kelimesine ulaşılmasına bir diyeceğim yok ama, bu kelimenin “Muhammed” ismine bire bir çevrilebileceği iddiası beni ziyadesiyle tebessüm ettirdi. 2-Tufan efsanelerinin, bir çok medeniyetin metinlerinde farklı şekillerde görüldüğü doğrudur. Dünyanın bir zamanlar bir buzul çağından geçtiği, ve buzulların daha sonra eridiğini göz önüne alırsak, bu efsanelerin kaynağının ne olabileceğini anlamak da pek zor olmasa gerek. Burada bahsedilen konu, Kur’an’a Tevrat’daki anlatımlardan geçen (ki Tevrat’da bu konu Kur’an’dan çok daha detaylı anlatılmıştır) Tufan olayının, Sümer kayıtları ile hemen hemen aynı olmasıdır. (Bknz: Bir önceki mesajımın 5 numaralı maddesinde verdiğim link) Bu haliyle, Tevrat’da anlatılan Tufan olayının Gılgamış Destanı’ndan alındığı da bir gerçektir. (Gılgamış’da Tufan olayı , Tevrat’dan daha ayrıntılı anlatılmıştır. Ancak Sümerler’in dini inanışlarının, sizin dininizden çok farklı olduğunu tekrar etmeme gerek yok. Bu bağlamda, Gılgamış’da anlatılan Tufan olayının ilahi olamayacağı da aşikardır. Kaldı ki, Nuh’un tüm hayvanları (hem de çift olarak) nasıl temin edebileceği, bir gemiye nasıl sığdırabileceği, tufan bitene kadar tüm hayvanlar ve kendisi için yetecek miktarda besini ve temiz suyu nasıl sağlayabileceği, bu besini ve temiz suyu gemiye nasıl sığdırabileceği, doğaları gereği bir arada bulunamayacak hayvanların (av-avcı) bir arada nasıl tutulabileceği, Nuh’un bu kadar büyük bir gemiyi tek başına nasıl yapabileceği gibi konuların izahı mümkün değildir. Tüm bu sorular “Allah’ın hikmetinden sual olunmaz” denemeyecek kadar absürddür. Ayrıca Nuh’un yaşı ile ilgili olarak da, Sümer yazıtlarında, krallarının yaşam süreleri olarak binli yıllardan normal rakamlara doğru düşerek geldiğini, Tufan olayını Sümerlerden alan kutsal (!) kitapların da, Nuh’un yaşını 950 olarak belirlemesinin normal olduğunu başka bir iletimde belirtmiştim. 3- Bu maddede söylediklerinizi ciddiye almaya değer bulmuyorum. “Hak(hakikat-gerçek)” ile “dogma” ları karıştırmayacak kadar olgun bir yaştayım. 4- 2/122- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. 2/47- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. (Not : Ben mükerrer yazmadım, Kur’an mükerrer yazmış. Bunun gibi mükerrer olan pek çok ayet var Kur’an’da. Tanrıdan geldiğine inanılan bir kitapta, neden bu kadar çok mükerrer ayet olabileceği düşündürücüdür. Ancak bu konuyu başka bir başlık altında değerlendirmeyi düşünüyorum) 45/16- Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık. Sami soyundan gelen ve Filistin’de yaşamış olan Yakup’un ikinci bir adı da “İsrael” dir. Bundan dolayı, Yakup’un soyundan gelenlere , bundan sonraki dönemlerde, Ben-i İsrail (İsrailoğulları) adı da verilmiştir. İsrailoğulları bir ırkdır. Tüm insanların tanrısı olduğunu ve tüm coğrafyalara peygamber gönderdiğini iddia eden bir tanrının, ırk ayrımı yaparak, bir ırkı diğerinden üstün görmesi kabul edilebilir bir durum değildir. İsrailoğulları’nın, kendi kutsal kitaplarına göre, tanrılarının kendilerini üstün kıldığına inanmalarına bir diyeceğim yok. Ancak, Muhammed’in bu iddiayı kendi kitabına alması, Yahudilere kendini kabul ettirmek için gösterilmiş bir çabadır. 5- O mucizeler, kutsal kitaplarınızdan kaynaklanan dogmalardır. Hiçbir geçerliliği yoktur…Tarihteki pek çok milletin efsanelerinde, kahramanlarının bu tür mucizelerine rastlayabilirsiniz. 6-Peygamberlerin (efsanevi) yaşamları konusunda yeteri kadar malumat sahibiyim. Bunun için sizin gösterdiğini linklere bakmama gerek yok. Zira verdiğiniz link, Muhammed’in açlıktan ayakta namaz kılamayacak duruma düştüğünü iddia eden kaynaklarınız gibiyse, bunun ne kadar doğru olabileceği, benim için tartışma konusu dahi değildir. 7-Cinsellik yeme-içme gibi bir ihtiyaçtır. Evli olanlara has olamayacak kadar da ciddi bir ihtiyaçtır. Günümüzde evlenmek için gerekli şartların ne kadar zor olduğunu, ve bunun için ne kadar gecikilebileceğini de göz önüne alırsanız, “Fahişeler” konusundaki görüşlerinizi de tekrar gözden geçirmeniz gerektiğini anlayacaksınız. Lütfen bunu yaparken, “Çok parası olan birden çok kadınla evlenebilir ve yığınla cariye alabilir. Parası olmayan tek kadınla idare etmelidir” zihniyetinizi de bir gözden geçiriniz. Gay olmak da kişinin kendi tercihidir. Kendi güdülerinden (hormonal), ya da cinselliği karşı cinsle yeterince yaşayamamasından kaynaklanabilir. Ahlak yozlaşmasıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Tarihin her döneminde bu tür eğilimlere rastlanmıştır. Ancak bulundukları toplumun değer yargıları sebebiyle cinsel tercihlerini ifşa etmekten kaçınmışlardır. Bu konuyu ahlak yozlaşmasına örnek göstermenizi, bağnaz zihniyetinize bağlıyorum. Zira, bazı hayvanlarda da bu tür eğilimlere rastlandığını göz önüne alırsanız, eşcinsel olmanın insana özgü olmadığını anlayabilirsiniz. Bir de, fahişeliği yasaklarsanız, bu tür eğilimlerin artacağından emin olabilirsiniz. Yani bir taraftan “yozlaşmayı engelleyeyim” derken, diğer taraftan eşcinselliğin artmasına neden olabilirsiniz. Kendi dininizin aktardıklarını düşünmekten, toplumsal yaşam ve insan doğası üzerine yeterince kafa yormadığınız anlaşılıyor. 8-Irkçılığın her türlüsünün karşısında olduğumu bilmenizi isterim. Hiç kimse de dini inancından dolayı, bir başkasından üstün değildir. Zira siz ne derseniz deyin (Kur’an da da yazsa) tanrınız, Müslümanları üstünlükleri sebebiyle kollamıyor.Bunun pek çok örneğini görebilirsiniz. 9- Şihab : Parlak yıldız. * Kıvılcım. * Yıldızdan fırladığı zannedilen ve dünyanın atmosferinde bir an görünüp kaybolan gök taşı. Necm : (Necim) Yıldız, ahter, kevkeb. Ülker yıldızına da denir. Ülker, onbir yıldızdır. Altısı görünür, gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir. "Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık." (Mülk Suresi 5) Ne demek istediğinizi açıklayın da anlayalım.. Bu ayette bahsedilenin yıldız değil de, meteor olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsunuz? 10-Ben de Fichte’nin ahlak anlayışı ile ilgili bir örnek verdim. Kafanızdaki “ahlak nedir” anlayışınızı, bir önceki iletime göre yeniden gözden geçiriniz. 11-Fuhuş ile ilgili görüşlerimi 7. maddede görebilirsiniz. 12-Hala bir cevap veremediniz…. 13- Kutsal kitapların muhteviyatları hakkında yeteri kadar malumat sahibi olduğum için, bu bir önyargı değildir. Tekrar ediyorum, kutsal kitaplar kendilerinden önce bilinmeyen hiçbir şeye açıklık getirmemişlerdir. Hiçbir bilimsel buluşa da önayak olmamışlardır. 14-“Mevcut verilere göre tarihte hiç bir devlet kuramamış insanlık adına hiç hayırlı bir şey ortaya koyamamış kafirlerin (yanılıyorsam ikaz et), doğru oldukları, buna rağmen tarihte üstün medeniyetler kurmuş müslümanların yanlış olduklarını konusundaki kıstasın nedir.” Bu ifade size ait…Üstün medeniyet kurmanın dini inanç ile doğru orantılı olduğunu savundunuz (Müslümanların üstün medeniyetler kurduğunu öne sürerek) . Ben de size, üstün medeniyetler kurmuş, buna rağmen çok tanrılı dinleri benimsemiş olan bir çok medeniyet saydım. Bu noktada, bu medeniyetlerin inançları da üstünmüdür? Buyrun cevap verin…. Fikir atalarım olarak Ebu Leheb ve Ebu Cehil’i örnek gösterdiniz. Ben bir ateistim. Bu saydığınız şahıslarla, İslam’ı Muhammed’in uydurduğu noktasında uyuşsak da , din konusunda uyuşmadığımızı belirttim. Zira onlar, puta da tapsalar birer teistti. İfadelerimi çarpıtıp da, çelişki içinde olduğumu iddia etmeyin… 15-Sayın Havace, ben ne demek istediğimi gayet iyi biliyorum. Bunu açıkça ifade de ettim. “Karı” kelimesini farklı bir anlamda kullanmış olsaydım (ki “kadın” kelimesinin kaba söyleminden başka bir anlamı da yoktur) bunu açıkça söylerdim. Dil konusundaki eksiğinizi ve kendi kuruntularınızı, karşınızdakileri sebepsiz yere itham etmek için kullanmayınız. Sanıyorum kinayeli ve çirkin ifadeniz için “bilmukabele” karşılığı zorunuza gitti ki, “benden de bilmukabele” demişsiniz. Sizin için bir kez daha tekrar ediyorum. Ben bir Müslüman olarak yetiştirildim. İslamiyet hakkındaki ilk bilgilerim de sizin islami kaynaklarınızdandır. Konuyu bu açıdan değerlendirirseniz daha doğru olur.
  8. Havace'ye 1- "Başka bölgelere perygamber gönderilmediği anlamına gelmediğini" söylediniz, ama hiç bir geçerli bulgu sunamadınız... Tek dayanağınız, Tanrıdan geldiğini iddia ettiğiniz Kur'an. Buna kendinize öyle inandırmışsınız ki, bir gün bilim adamlarının, dünyanın farklı bölgelerinde İslamiyet'e benzer bir dine ait bulgular elde edeceğini zannediyorsunuz. (Bulunacaksa, kayıp kıta Atlantis bulunur, öyle bir din bulunmaz). Konfiçyüs bir din adamı değil, bir filozoftur. M.Ö 551 ve 479 yılları arasında yaşamıştır. Eğer Muhammed'in Konfiçyüs'e benzer hadisleri varsa, bunu sizin anlamak istediğiniz şekilde değerlendirmek, çocuğun kendinden olduğuna inanan bir babanın (!), test sonucu %99,9 olumsuz çıktığı halde, sırf bebeğin burnunun ucu kendisine benziyor diye, %99,9 ihtimali yok sayıp, %0,1 ihtimale inanmasına benzer. 2-Bu tamamen sizin Arabistan ile Arap Yarımadası'nı karıştırmanızdan kaynaklanıyor... 3- Teist arkadaşların, anlamak istemedikleri konuları görmemezlikten gelmelerine alışığım. 4- Lütfen, siz de tarihi belgeleri istediğiniz gibi (doğru ve çarpıtmadan) kullanın. AMA LÜTFEN KULLANIN.. 5- Daha önce aktardığım Tufan konusunu görmek için bknz: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...indpost&p=61795 6- Ortadoğu da Arap Yarımadası'na girmektedir. 7- Hemen hepsinin İsrailoğullarından, ve hemen hepsinin baba-oğul, akraba-yandaş olduğu da doğrudur. Helak konusunu, sizin tüm coğrafyalara peygamber gönderildiği iddianız ile ilişkilendirdim. Madem tanrınız, peygamberine uymayan kavimleri helak ediyor, o zaman arap yarımadası dışında dünyada kavim kalmaması gerekirdi. Zira hepsi çok tanrılı dinlere inanıyorlardı. (Doğal afetleri, "Helak" olarak gören zihniyete en içten (!!!) dileklerimi sunuyorum) 8- Tabii canım... Muhammed ganimetlerin hepsini fakirlere dağıtmış, kendisi aç, muhtaç bir hayat sürmüştür.(!!!) Hatta muhtaç durumdaki kadınlarla (!) evlenmiş, ve bir yığın cariyeyi de, bu açlığın muhtaçlığın içine sürüklemiştir.(!!!) 9- "Haremden kastın nikahlı eşler ise birden çok eşleri olduğu doğrudur.Günümüzde insanların metres ve sevgili (?) yada genelevlerde yaptıkları işleri onlar meşru yollardan yapıyorlardı." Bu da ahlak anlayışınızın ne kadar yüce (!) olduğunu gösteriyor. ERKEKLER ŞEYLERİNİN KEYFİ İÇİN DİLEDİĞİ KADAR KADINLA EVLENEBİLİR, DİLEDİĞİ KADAR CARİYE EDİNEBİLİR (Birini boşa birini al... Tabii medeni hukuk kuralları olmayan bir ülkede...) 10- Ayetlerle de tanrıdan, dilediği kadınla (diğer inananlara yasaklananlar dahil) evlenme iznini almıştır, ve de evlenmiştir. Siz de bunları kendinize, yüce bir amaç için yaptığını inandırmışsınız.. (Sizce başka türlü nasıl olabilirdi ki?) 11- HİÇ BİR IRK, BİR DİĞERİNE ÜSTÜN SAYILAMAZ. Hele hele, tüm insanların Tanrısı olduğunu iddia eden bir tanrı bunu hiç yapamaz. "Üstünlük müslümanlara geçmiştir"... Müslümanlık bir Irk mıdır? 12- Yine mi "o ayet o anlama gelmez, falanca anlama gelir".... Önceki iletilerimden biri için bknz: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...indpost&p=37371 Kur'an, ilim adına ne vermiştir ki, ilmi aşan konulardan bahsedebilsin? 13- Fichte'den ilk örneği gösteren sizdiniz... 14- Siz kabul etseniz de etmeseniz de, herkesin cinsel tercihi kendini ilgilendirir. Fahişelik dünyanın en eski mesleğidir. Fahişeliği, genelevleri hiç bir toplumda engellemeye kalkamazsınız. Bunu yaparsanız, çok daha farklı toplumsal sorunlarla baş başa kalırsınız. Ahlak üzerine daha obkektif düşünmenizi tavsiye ederim (Bir kafir tavsiyesi)... 15- Üzerinde durmaya değmeyecek bir madde... Geçiyorum... 16- Bazı şeyleri kabullenmek en doğrusudur. Kabullenmezseniz, gittikçe ezilirsiniz. Muhammed'in, Haticenin malını yemediği için aç kaldığı iddiası, Muhammed'in aç kaldığı iddiasından kat be kat saçmadır, abesle iştigaldir. Daha makul bir yorum yapın bence... 17- Bu maddeyi de geçiyorum... Zaman kaybı... 18- Bir öğretim görevlisi olarak çok fazla argo kelime kullanıyorsunuz... Tavsiyeniz üzerine Fuat Sezgin'in makalelerine bir göz atacağım... Ancak şuna eminim ki, bilimsel gelişmelerin hiç biri referansını kutsal kitaplardan almamışlardır. 19- Benim açımdan dinlerin hepsi aynı (Hepsi insanlar tarafından uydurulmuştur). Ama sizin için değil.. Bahsettiğim konuyu, tekrar gözden geçiriniz. "Çelişkiniz" konusuna da yorum yaparsanız memnun olurum.. 20- Bu konu hakkında sizinle aynı fikirde değilim. Her konuda kendinize bu kadar güvenmeyin... Ayrıca son cümleniz için : "Bilmukabele"...
  9. Kur'an'da bulunan çelişkileri, forumun muhtelif konuları arasında bolca tartıştık. Ayrıca ortada bir "nesh" gerçeği varken, bir ayette bile çelişki olmadığı iddianız gerçekçi değildir. Kur'an, kendinden önce bilinmeyen hiç bir şeye açıklık getirmemiştir. Kaldı ki, bir çok konuda da eski inanışları aktarmış, yanlış duruma düşmüştür. (7 Gök inancı, Göktavan inancı, Yıldızlarla Şeytan taşlandığı inancı, Yıldızların insanlar yön bulabilsinler diye yaratıldığı inancı, Dağların "yer" den sonra ve insanlar sarsılmasınlar diye yerleştirildiği inancı vs.vs.)
  10. Havace'ye 1 - "Mesajı okudum ve anladığımı sanıyorum" demişsiniz, ancak anlamadığınız (anlamak istemediğiniz) mesajınızdan anlaşılıyor. Çin Uygarlığı Mezopotamya'da mıdır? Hint Uygarlığı Mezopotamya'da mıdır? Yunan Uygarlığı Mezopotamya'da mıdır? "Linkte gördüğün uygarlıkları yeterli görmezsen, söylemen kafi. Hemen diğerlerini de ilave edebilirim" demiştim. Şimdi ediyorum...Maya Uygarlığı Mezopotamya'da mıdır? İskandinav uygarlıkları Mezopotamya'da mıdır? Roma Uygarlığı Mezopotamya'da mıdır?(Daha da ilave etmeme gerek varsa söylemen yeterli) Bunlar farklı coğrafyalarda değiller midir? İlkçağ toplumlarının inanç sistemlerini gördünüz. Bir tanesinde (Yazı ile bir) bile sizin iddia ettiğiniz gibi bir inanca rastlanmış mıdır? Hele ki tanrınız, her fırsatta kendine inanmayanları helak ettiğinden bahsediyorken, bu durum iddianız açısından pek iç açıcı değildir. Bu peygamberlere inanacak bir avuç insan da mı yoktu? Bu peygamberler bu kadar mı başarısız oldular? Yapmayın sayın havace... Eski uygarlık kayıtlarında "Superman" e ait izler de yoktur. Ancak bu durum, o dönemde "Superman" in yaşayabileceği anlamına da gelmez. Üstelik, sizin eski uygarlıkların yazılı kayıtlarından da pek haberiniz olmadığı anlaşılıyor. Zira hemen hepsi, o döneme ait şair ve sanatçıların yazmış oldukları, ve dönemin kültür ve sosyal hayatını anlatan, aynı zamanda o toplumun efsanelerinin destansı hikayelerinden oluşur. Resmi devlet kayıtları değillerdir. (En azından Tarih öğretmeni olmadığınızı anlamış oldum.) 2- Arabistan ile arap yarımadasını karıştırdığınıza göre, Coğrafya öğretmeni de olmadığınızı anlamış olduk.(Bknz: Herhangi bir Arap Yarımadası haritası) Ayrıca, Türkiye'den kastınız da İbrahim'in Harran'da yaşamış olduğunu düşündüğünüzden olmalı sanırım. Ancak bu konu da muallaktır. 3- İbrahim (Abram,Abraham) İshak (isaak) : İbrahim’in oğlu (Karısı Saray’dan) İsmail (Samuel-Ismael) : İbrahim’in oğlu (Cariyesi Hacer’den) Yakub (Jakob) : İshak’ın oğlu Lût (Lot): İbrahim’in yeğeni Yusuf (Yasef-Josef)): Yakub’un oğlu Şuayb (Schuaib): Şuayb (a.s), Hz. İbrahim'in torunlarından Mikâil'in oğludur. Annesi ise Hz. Lut'un kızıdır (et-Taber, Tarih, Mısır 1326,I, 167; es-Sa'leb, el-Arâis, Mısır 1951, s. 164; M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Ankara 1990, I, 327). Şuayb (a.s) aynı zamanda Musa (a.s)'ın kayınpederi idi. Kızı Safura'yı Musa (a.s) ile evlendirmişti (İbnü'lEsir, el-Kâmil, Beyrut 1965, 177). Musa (Mose) -Harun (Aaron): Kardeş Davud (David): Yakub’un neslinden Süleyman (Salomon) : Davud’un oğlu İlyas (Elija): Harun’un neslinden Elyesa (Elischa): Elyesa' (a.s.), küçüklüğünde kötürüm bir vaziyetteydi. O sırada İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. İlyâs, bir gün yahudilerin azgınlığından kaçarak dul bir kadın olan Elyesa'ın annesinin evine sığınmış, kendisini koruyan bu kadının kötürüm oğluna yaptığı dua kabul olunarak Elyesa' sıhhatine kavuşmuştu. Bunun üzerine Elyesa', Hz. İlyâs'a iman edip ona tâbı oldu, hizmetinde bulundu, her gittiği yere onunla birlikte gitti. Hz. İlyâs'tan sonra İsrailoğullarının ıslâhı ile meşgul olan, onlara va'z ve nasihatlerde bulunan Elyesa' (a.s.) Cenâb-ı Hak tarafından peygamberlikle görevlendirildi. Yunus (Jonas): Soyu, Bünyamin vasıtasıyla Ya'kûb (a.s)'a ve onun vasıtasıyla de İbrâhim (a.s)'a dayanmaktadır. Zekeriyya (Zacharias): Soyu Dâvud (a.s)'a dayanmaktadır. Kur'ân'da anılan duâlarından (Meryem, 16/6) anlaşıldığına göre, soyu daha sonra Yâkub (a.s)'a varmaktadır. Zekeriyya (a.s)'ın hanımı İsa (a.s)'ın annesi Meryem'in teyzesi İşâ idi. (el-Kurtubî, Ahkâmu'/-Kur'ân, IV, 69 vd). Yahya (Yohannes): Zekeriyya’nın oğlu 4- Peygamberler de kendine inananların liderleri, devlet başkanları olmuşlardır. Krallardan pek farkları yoktur. Tanrıdan geldiğini iddia ederek, toplumları için kurallar koymuşlar, ganimetten yüklüce paylar almışlar, kendilerine harem kurmuşlar, kendileri öldükten sonra eşlerinin evlenmelerini yasaklamışlardır. (Bknz:Muhammed'in hayatı) Ayrıca Hammurabi de kendini "kralların tanrısı" olarak nitelemiş (Genel kültür ansiklopedisi cilt2 sayfa 264) ve toplumu için de kesin kurallar koymuştu. (Bknz: Hammurabi Kanunları) "....babadan oğula geçmesinin ne önemi var" demişsiniz. Sizin için bir önemi yok tabii. Tanrınız, belli bir kavmi diğerlerinden üstün tutabildiğine göre (Bknz: İsrailoğulları), bazı soyları da diğerlerinden üstün kılabilir değil mi? Ve bunun, sizin için bir önemi yoktur... 5 - İlmi "kutsal bir inekmiş" gibi kabul ettiğimiz iddianız kabul edilebilir değildir. Bilimi, hayatımıza yön veren, hayatımızı kolaylaştıran bir olgu olarak kabul ediyor, buna katkı sağlayanlara saygı duyuyoruz. İlmi verilerin sürekli değiştiği ve geliştiği bir gerçektir. Ancak, binlerce yıldır gelişen ilmin bırakın sizin lehinize sonuçlar vermesini, kaynağını dinden alan dogmatik inançları birer birer yıktığı da bir gerçektir. (Bknz: Yedi Gök İnancı, Göktavan İnancı [Gökyüzünün dünya için bir tavan olduğu] Yıldızlarla Şeytan Taşlama İnancı vs) 6- Aynı Fichte, "Tanrı'nın zaferi adına dilediğiniz gibi yiyip için; eğer bu ahlakı çok katı çok bağnaz buluyorsanız derdinize yanın, çünkü bir başka ahlak daha yoktur" demiştir. Nietzsche ise, ahlakın üç eksen çerçevesinde incelenmesi gerektiğini öne sürmüş, bunlardan ilki olan "Kural koyucu ahlak" için, bazı şeylerin iyi, bazı şeylerin kötü olduğunu ileri süren tavır olarak nitelemiştir. Bu anlamda ahlaktan yoksun bir insan, yani ahlakdışı bir insan yoktur. Çünkü ahlakı bir yana bırakmak, yaşamı bir yana bırakmakla aynı kapıya çıkacaktır. Nietzsche burada, ahlak deyince "bir insanın yaşam koşullarıyla ilişkili bir değer yargıları sistemi" ni anlar. Ahlak, toplumsal yaşamın “olmazsa olmaz”larından biridir. Ahlakı, sadece dini inançla özdeşleştirmek, yalnızca bağnaz beyinlerin ürünü olabilir. Kaldı ki her toplumun, her kültürün, her dönemin toplumsal şartları ve ahlak anlayışları farklıdır. Bunu şekillendiren de toplumsal şartlardır. Toplumsal şartlar değiştikçe ahlak anlayışı da değişir. Afrika’da bulunan bir yerli kabile ile, bizim toplumumuzun ahlak anlayışı çok farklıdır. Zira toplumsal şartlar farklıdır. Ahlak anlayışını “din”e indirgeyemezsiniz. İnsanın doğru ile yanlışı ayırt edebilmesi için dine ihtiyacı yoktur. Kaldı ki, din bile sana bunu tam olarak veremez. İyi bir yemek tarifleri kitabı, tadı tuzu yerinde bir yemek hazırlamak için gereken tüm durum ve koşulları belirt(e)mez. Yaşam da öyle... Sonlu sayıda bir takım kuralı bir araya getirip "işte ahlakın kesin temel taşları bunlar" demek bir yerde imkansız. Çünkü insan doğası sabit değil, toplumsal olarak koşullanıyor. “Bu konuyu bilmediğim” yönündeki ithamınız da, sizin bu konuda bilgi sahibi olmadığınızın bir sonucudur. 4- (Sıralamayı karıştırmışsınız… Benim suçum değil…) Oradaki ifade, atalarım (!) olarak nitelediğiniz kişiler içindi. Sizinle din konusunda aynı fikirleri paylaşmadığımız yeterince açık sanıyorum. Bunu anlayamamış olmanız beni şaşırttı doğrusu… 5- Sizin “Hatice” konusunda gerçekten bilgi sahibi olmadığınıza ikna oldum. Zira, demogoji yaptığınızı iddia ettiğim konuya hala, ne bir kaynak gösterdiniz, ne de sorularıma bir cevap verebildiniz. Bu konuyu boş yere eğip büküyorsunuz… 6- Ben o kelimenin anlamını yeterince biliyorum merak etmeyin… “Safsata“ argo bir kelimedir, ve kesinlikle bir saygısızlık ifadesidir. Konu ile ilgili başka bir anlamı olmadığından, anlam karışıklığına neden olmaz. “Karı” kelimesi gibi değildir.Zira “Karı” kelimesi Türkçe sözlükte, “Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın” anlamına , ve kaba söylemden önce gelir. 7- Bu konuda da pek fazla malumat sahibi olmadığınızı düşünüyorum. Galileo, Kopernik gibi bilginler, ve Bruno gibi düşünürler, dini öğretilerinin tam tersini savunuyorlardı. Galileo 1632’de “İki Büyük Dünya Sistemi Olan Ptolemeos ve Kopernik Sistemleri Üstüne Konuşmalar” ını yayımladı. Bu kitapta, eski inanışların saçmalığını gösteriyor ve Kilise’nin 1616’da kendisine verdiği emirleri çiğniyordu. Kaldı ki, Kur’an’da yazılanlar da, Galileo’nun eleştirdiği eski inanışları içeriyor. (Bknz:7 kat gök, Gök tavan inancı vs.vs) 8- Saydığım tüm medeniyetler bir değil, birden çok tanrıya inanıyorlardı. Sizin inanç sisteminizle yakından uzaktan ilişkileri yoktu. Bahsi geçen ifadem, kendi içimde çelişki ifade etmiyor. Bilakis siz bir çelişki içine düşüyorsunuz. İnanç sistemi ile üstün medeniyet kurma arasında bir paralellik olduğunu düşünüyorsanız, çok tanrılı inanç sistemlerinin de üstün olduğunu kabul etmeniz gerekir ki, bunu yapamazsınız. Zira bu inanca sahip olanlara en ağır hakaretleri, sizin tanrınız yapmıştır. 9- Buradaki açıklamanız geçerli değildir. “Karı” kelimesini hangi anlamda kullandığımı daha önce ifade etmiştim. Bu kelimeyi kullanmaktaki ısrarım ise, fikirlerimi ifade ederken, hangi kelimeyi seçmem gerektiği konusunda sizden icazet almayacak olmamdır. Ayrıca “Karı” kelimesi, “kadın” için kullanılan kaba bir ifade olmakla birlikte, hakaret niteliği taşıyan bir kelime değildir. Tüm bu açıklamalardan sonra anlamanız gereken şey, 20 yıl öğretmenlik yapmanın “dil” konusunda ahkam kesmek için yeterli olamayacağıdır…
  11. Sanırım, okuduğunuz kayıtlarda verilmek istenen mesajı tam anlayamamışsınız. İlkçağ medeniyetlerindeki inanç sistemlerinin, çok tanrılı dinlerden oluştuğu hususunda mutabıkız. Ancak orada verilmek istenen mesaj, farklı coğrafyalara da pek çok peygamber gönderildiği iddialarınıza karşılık, bahsettiğiniz gibi bir inanç sistemine rastlanmamış olmasıdır. Bu hafife alınacak bir konu değildir. Eğer iddia ettiğiniz gibi, farklı coğrafyalara pek çok peygamber gönderilmiş olsaydı, bazı medeniyetlerde de bu tip bir inanca rastlanması kaçınılmaz olurdu. Bu sümer kayıtlarının eksik olması ile ilgili bir durum değildir. Kur'an'da pek çok peygamber adı geçmesine rağmen, bunların tümünün arap yarımadasında olduğu, ve hemen hepsinin israiloğullarına liderlik eden baba-oğul, ya da yandaş olduğu sizin de malumunuzdur. Bunu daha önceki iletilerimde de belirtmiş ve "Peygamberlik nasıl bir kurumdur ki, babadan oğula geçiyor? Bunun Kral-Tanrı inancından ne farkı var?" diye de sormuştum. Bir ateist olarak Kur'an'da yazan dogmaları ıspat kabul edecek değilim. Kur'an'ı referans alarak bazı iddialarda bulunuyorsanız, bunu tarihi, ilmi gerçeklere de dayandırmanız gerekir. Kısacası farklı coğrafyalara da pek çok peygamber gönderildiği iddiası yalnızca sizin dogmatik inancınız sonucudur ve hiç bir dayanağı yoktur. Gerçek kafirlerin (ateist olarak anılmayı tercih ederim) hiç bir ahlaki kural tanımadıkları iddianız da sizin kuruntunuzdur. Ateizm ve Ahlak ile ilgili bu forumda yeterince ileti yazdım. Forumu incelerseniz rahatlıkla bulabilirsiniz. Ayrıca kimseyi inancı dolayısıyla "beğenmeme" gibi bir önyargım yoktur. Sadece islamiyet ile ilgili (Muhammed'in uydurduğu) fikirlerimiz uyuşmakla beraber, tanrılar konusundaki fikirlerimizin uyuşmadığını, belirttim o kadar. Hatice'nin varlıklı birisi olduğunu nereden mi biliyorum? Yapmayın sayın Havace... Ya tabi olduğunuz dinin peygamberi ve hayatı hakkında bilginiz yok, ya da ciddi konularda fikir tartışması yaparken, karşınızdakilerle dalga geçmek gibi kötü bir huyunuz var. Ben 2. şık olduğunu sanıyorum. Ancak Hatice hakkında bilgi sahibi olmayanlar için bir alıntı yapıyorum. Hem de Diyanet İşleri'nden... "Kureyş’in ileri gelenlerinden şeref ve asalet sahibi Hz.Hatice güvendiği kimselere sermaye vererek ticaret ortaklığı yapıyordu. http://www.diyanet.gov.tr/turkish/sureliya...yid=477&sayfa=3 a) Siz iddia ederken herhangi bir kaynak sunmadınız. İddianızı demogoji olarak nitelendirdiğimi ve nedenlerini yukarıdaki iletilerimde belirttim. Kaynak belirtmediğiniz için o kaynaklar hakkında bir bilgim yok. Ancak bunun şimdilik bir önemi yok. İddianızın neden geçersiz olduğunu belirtmiştim. c) Kaynak belirtmediğiniz için güvenip güvenmediğim konusunda bir yorum yapamayacağım d) Bu benim zekam (inceden alay konusu yapmanız pek hoş değil) ile alakalı bir durum değil. Her normal zeka için geçerlidir. Önce sorularımın nedenleriyle birlikte geçersiz olduğunu belirtmeniz gerekir ki, sonra demogoji yapıp yapmadığımı sorgulayabilesiniz.. Burada, basit konuların nasıl çarpıtılabileceği hususunda akademi kitaplarına girebilecek bir örnek var. Sizin, fikirlerim için sarfettiğiniz "safsata" kelimesini bir arkadaş almış ve kendi inancı için sarefttiğimi iddia etmiş. Buna istinaden de beni saygısızlıkla itham etmiş. Ben de durumu izah etmişim, arkasından da sizin tarafınızdan "hakaret kasdını nereden çıkardın?" gibi bir soruyla muhatap oluyorum. Çok ilginç doğrusu... Sizce kasıt aramalı mıyım? 8 numaralı mesajınızla ilgili olarak bende, çok sığ bir düşünce yapısına sahip olduğunuz kanaati oluştu. Şu an insanlık tarihi açısından en önemli buluşların, dini mahkemeler tarafından ölüme mahkum edilmeyi bile göze alan kafirlerin (!) yapmış olduğunu, hem de 20 yıllık öğretmen olduğunu iddia eden birine hatırlatmak benim için üzüntü verici bir durum. Ayrıca Mısırlılar da üstün medeniyet kurmuşlardı, Romalılar da üstün medeniyet kurmuşlardı, Mayalar da üstün medeniyet kurmuşlardı, Yunanlılar da üstün medeniyet kurmuşlardı, Sümerler de üstün medeniyet kurmuşlardı... Sizce bu medeniyetlerden hangisinin üstünlüğü, inançlarının doğruluğu ile paraleldi? Ayrıca bu kıstası yapan ben değil, "Milyonlarca insan Kuranın delaletini kabul ederken senin zekanın delil olduğunu kaç kişi kabul ediyor bilmiyorum" diyen, sizdiniz... Dil konusunda polemiğe girmek istememin nedeni, "köylü ağzı" ile konuştuğum iddianızı ciddiye almamamdır. Kasıtlı bir itham olduğunu forumu takip edenler anlamıştır zaten. Benim için 20 yıllık öğretmen olmanızın bir önemi yok. Önemli olan fikirleriniz...Mesleğinizin önemi sebebiyle, layıkıyla yerine getirdiğinizi umuyorum. 10. iletiniz Admin tarafından tamamen sansürlenmiş. İçeriğini göremedim... Umuyorum kötü söz içeren bir mesaj değildir.
  12. Wyattearp; dikkat et , sırf saldırmak için yazıyorsun. İnancınız ile ilgili "Safsata" kelimesi kullanmadım. Bu ifadeyi kullanan benim fikirlerime karşılık "havace" nickli vatandaştır. İletilerimde, ne olursa olsun karşımdakine saygısızlık etmemek, aşağılayıcı ifadeler kullanmamak için azami özen gösteririm. Saygı göstermediğim iddialarınıza katılmıyorum. Bunu daha önce de söylemiştim. Karşıt fikir üretmek saygısızlık değildir. Konuyu dağıtmayalım. Arkadaşın biri Muhammed'in ayakta namaz kılamayacak kadar aç durumlara düştüğünü iddia ediyor. 1- Karısı (Siz refika,eş,zevce diye de adlandırabilirsiniz) Hatice varlıklı biri değil miydi? 2- Muhammed'in çok sayıda cariyesi, kölesi, (Hatice'den sonra) birden fazla karısı (Siz refika,eş,zevce diye de adlandırabilirsiniz) yokmuydu? Kendisi aç ise, bu insanları nasıl doyuruyordu? 3- Muhammed savaşlardan elde edilen ganimetlerden yüklüce bir pay almıyor muydu? 4- Tüm bunlar bilindiği halde, neye dayanarak Muhammed'in ayakta namaz kılamayacak kadar aç, muhtaç duruma düşebileceğini iddia edebiliyorsunuz? 5- Bunu iddia etmek demogoji değil midir?
  13. Kendi dogmalarını mutlak gerçek gibi gören/göstermeye çalışan birinin , elbette ki karşıt fikirleri birer hezeyan, safsata sanması kadar normal bir şey olamaz (İnancı, tarihe, ilme, akla, mantığa ters düşse dahi). İlim adına hiç bir şey söylemediğim iddialarını, forumda yeni olmana bağlıyorum. Forumu incelemiş olsaydın eğer, bu konunun daha öncede işlenmiş olduğunu ve eski uygarlıkların inançları ile ilgili örnekleri buraya aktardığımı görmüş olacaktın. (Bknz: Aşağıdaki link) http://www.turkish-media.com/forum/index.p...indpost&p=35837 (Linkte gördüğün uygarlıkları yeterli görmezsen, söylemen kafi. Hemen diğerlerini de ilave debilirim) "Karı" kelimesini istediğin yöne çekip bana kelime oyunları yapmaya kalkma... "Köylü ağzı" ile konuştuğumu iddia ederek yapmış olduğun sataşmayı polemik yapmamak adına şimdilik mazur göreceğim. Milyonlarca insanın bir şeye inanmış olması, inanılan şeyin doğru olduğunu göstermez. Milyarlarca insan da Kur'an'a inanmıyor. Bir argüman sunarken, aleyhine kullanılamayacak olanı seçmen yararına olacaktır. "Atalar" konusuna gelince, Ateizm saydığın şahısların fikirleri ile doğmamıştır. Bilakis, puta da tapsalar neticede onlar da birer teistti. Bu konuda gerekli özeni göstermeden yazdığın anlaşılıyor. Son olarak, bu forumda her iddia ettiğim konu için destekleyici bir unsur, bir delil, bir kaynak sundum. Bir iddiada bulunmadan önce iyice araştırmanı tavsiye ederim...
  14. 1- Kimseye bir şey yutturmaya çalışmıyorum 2- "Karı" kelimesi kocanın sahip olduğu eş anlamına gelir. "ları" eki de çoğul olduğunu belirtir.Türkçeyi de mi benden öğreneceksiniz? 3- Başka coğrafyalara peygamber gönderildiği iddianız sizin hüsnükuruntunuzdur. Hiç bir tarihi geçerliliği yoktur. 4- Kimseyi benim atam olarak göstermeye kalkma... Bu senin haddine değildir. 5- İddialarınız yalnızca lafta kalmasın , destekleyici unsur ve kanıt göstermeyi de deneyin...
  15. İletimde hiç bir aşağılayıcı ifade kullanmadım. Bunu, neye dayanarak iddia ettiğini de anlayamadım. Muhammed'in pek çok cariyesi ve karısı olduğu bilinen bir gerçek. Muhammed'in, açlıktan ayakta namaz kılamayacak duruma düşmesinin mümkün olamayacağını, bunun bir demogoji olduğunu belirttim. Bunu anlatmak için de, "Kendini doyuramayan insan, o kadar cariyeyi, köleyi ve karılarını nasıl doyuracak?" ifadesini kullandım. Burada aşağılayıcı hiç bir ifade yoktur. Verilebilecek bir cevap varsa verin... Her karşıt fikri "aşağılayıcı" olarak nitelemekten de vazgeçin artık...
  16. Yahudilik (ya da Musevilik), Yahudilerin dinidir. Yahudi sözcüğü kutsal kitaplara göre peygamber olarak bilinen Yakup ile eşi Lea’nın oğulları Yahuda’nın (ya da Yehuda) adından türetilmiş, daha sonra onun izinden yürüdüğü söylenen bir ulusun dinine ad olan bir kavram niteliği kazanmıştır. Sami soyundan gelen ve Filistin’de yaşamış olan Yakup’un ikinci bir adı da “İsrael” dir. Bundan dolayı, Yakup’un soyundan gelenlere , bundan sonraki dönemlerde, Ben-i İsrail (İsrailoğulları) adı da verilmiştir
  17. Muhammed'in peygamber olduktan sonra aç ve muhtaç bir hayat sürdüğü iddiası, müslümanların demogojisinden başka bir şey değildir. Kendini doyuramayan insan, o kadar cariyeyi, köleyi ve karılarını nasıl doyuracak. Buna inanmak, saflıktan öte bir şey değildir. Ayrıca dünyada 3 değil 5 kıta vardır. "açıklanabilir" diye bitirdiğin ifade, hiç bir şeyi açıklamıyor...
  18. Neyzen'den : Ne ararsın Tanrı ile aramda Sen kimsin ki orucumu sorarsın? Hakikaten gözün yoksa haramda Başı açığa neden türban sorarsın? Rakı şarap içiyorsam sana ne Yoksa sana bir zararı içerim İkimiz de gelsek kıldan köprüye Ben dürüstsem sarhoşkende geçerim Esir iken mümkünmüdür ibadet Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et Senin gibi dürzülerin yüzünden Dininden de soğuyacak bu millet İşgaldeki hali sakın unutma Atatürk'e dil uzatma sebepsiz Sen anandan yine çıkardın amma Baban kimdi bilemezdin şeref..z
  19. Tüm bunların köleliği kaldırmak için mi yapıldığını sanıyorsun? Köle azad etmek bir kefaret olarak görülmüş. Nasıl ki oruç tutamıyorsan, belli bir miktar parayı kefaret olarak vermen gerekir, köle de bir mal olarak görüldüğü için diyet ya da kefaret olarak "köle azad edin" denmiş. Köleliğin İNSANLIK dışı olduğu için değil.... "Eliniz altındaki köle ve cariyelerinizden mükâtebe yapmak isteyenler olursa ve siz de onlarda liyakat görürseniz mükâtebe yapınız. Allah’ın size ihsan ettiği maldan siz de onlara veriniz. Mecburî hizmet bedellerini ödemelerine yardım ediniz." Mükatebe : Azâd edilmesi, bazı şartlara -mal kazanmak veya bir müddet hizmet etmek gibi neticeye- bağlı olan köle veya câriye ve bu azad hususunda yapılan mukavele. Şart....Şart....Şart.... Herkesin tanrısı olduğunu iddia bir tanrı, kölelik ya da cariyeliğin kaldırılması için şart koşmaz... Bunların azad edilmesini bir şarta, bir diyete, bir kefarete bağlamaz. Kesin bir emir olarak verir... Ancak islamiyette böyle bir emir yoktur...
  20. 1 - Bana "köleliği, cariyeliği kaldırın" diyen bir tek ayet göster. Altıbin küsür ayetten sadece bir tane... 2 - Giyinmenin, tesettür ve açık saçık giyinme şeklinde 2 seçeneği yoktur. Siz açık saçık giyinmeyi örnek gösterip, "bu yüzden tesettür gereklidir" diyemezsiniz. 3- Cariyelik, kadını mal gibi kullanmak değil midir? Muhammed'in yığınla cariyesi yok muydu? 4- Memleketten legal fuhuşu kaldırın, bir kaç yıl içinde bakın neler oluyor.... Bir toplumda fuhuşu E-N-G-E-L-L-E-Y-E-M-E-Z-S-İ-N-İ-Z. Cinsel ihtiyaç da yemek, içmek kadar doğal ve gerekli bir ihtiyaçtır. Bunu sadece evli çiftlere indirgemeye kalkarsanız, çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. Bu yüzden hiç bir toplum yöneticisi/yöneticileri bunu göze alamaz. Bu işi bir kılıfına uydurmak zorunluluktur. İslami devletlerin de yaptığı budur. Dünyanın en eski mesleğinin ne olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
  21. Bakıyorum da, Tanrının adına da konuşmaya başlamışsınız artık. Demek biz ona "kendini ispat et " dediğimizde bize yanıt verecek.. Ve sen bunu biliyorsun.. Bu davranışın bana menajerlik mesleğini hatırlattı..
  22. Hidayet Çağı arkadaşım; bir çok meyve veya sebzenin, eskiden yenilmeyecek kadar eciş bücüş iken, insanların onları aşılayarak yenilir hale getirdiklerini biliyor muydun? Her gün İnsanların yarattıklarını da yediğini unutma....
  23. Allah hangi kanunları koymuş? Bazıları hammurabi kanunlarından aşırılmış olmasın ?
  24. Sen zaten kendini, bir yaratıcı olduğuna ve herşeyi onun yarattığına şartlandırmışsın. Ondan sonra da kalkıp "bak yarattıklarına" diyorsun... Bu işler böyle yürümez... Tarihin hiç bir döneminde bahsettiğiniz gibi bir tanrının dünyaya müdahalesi söz konusu değil iken, bunu nasıl iddia edebiliyorsunuz anlamıyorum... Eskiden insanlar bazı doğa olaylarını tanrıya bağlarlardı. Halbuki bugün hepsinin de neden ve nasıl oluştuğunu biliyoruz... Bunlar doğanın kanunlarıdır, tanrının müdahalesi değil... Not: Bu arada samimi ifadelerinin beni şaşırttığını belirtmeliyim...
  25. Cahil, cüheladan....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.