-
İçerik Sayısı
2.202 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
yam_yam tarafından postalanan herşey
-
Şu teistlerin hayal güçleri takdire şayan doğrusu. "Ruhun istekleri beyin vasıtasıyla organlara iletilir" miş. Peki hayvanlarda, beyin kimin isteklerini organlara iletiyor ? Karar verme yeteneği sadece insanlarda mı vardır? Hayvanların beyinleri madde değil mi? Yoksa onlarda da mı ruh var ? Hayvanlardan tek farkımız, beyinsel işlevler açısından daha komplike olmamız. Hayvanlar da kızar, hayvanlar da sever, hayvanlar da karar verir. Hayvanların da sorumlulukları vardır. Tüm bunları yine beyinleri yapar. Gelgelelim "onlarda ruh yok, biz de var". Nerden belli ? Kitapta yazıyor... Tekrar ediyorum... Ruha yüklediğiniz tüm işlevlerin, bugün beyin tarafından gerçekleştirildiği biliniyor. Varlığına dair en ufak bir delil yok. Ruh, sizin diğer mitsel inanışlarınızın bir parçasıdır.
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
Ali, 10 cümlenin 9 unda yalan söylüyorsa, Ali'yi kaale almayacağız. Durum bundan ibarettir. Siz Ali'nin yalan söylemediğini iddia ediyordunuz, ben ise sahtekar olduğunu. "Göster" dediniz, gösterdim. Ali bahsi kapanmıştır. Fikirleri tartışmaya devam.... -
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
H.Y'nın konularını bilimsel gerçekler gibi göstermenize karşılık, bu adamın yanlışlarını sadece küçük bir bölümünü buraya aktardım. Siz zaten bunları biliyordunuz, ancak bu forumu ziyaret eden, ve bunları bilmeyenler için önemliydi. Bir daha bana H.Y. ismi ile gelmeyin... -
Ne mantığı yahu? Hangi mantıktan bahsediyorsun sen ? Bu bir mantık değildir. Dinin olduğu yerde mantık olmaz. Körü körüne inanç vardır.Saçma sapan konuşmayın...
-
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
Umarım artık H.Y. konusu kapanmıştır. -
Kralx; sen ne dediğini bilmiyorsun. Bir taraftan ruhun, beyinle bağlantılı olduğunu ve beyin hastalıklarının ruhu etkilediğini söylüyorsun, diğer taraftan ruhun müstakil olduğunu ve beden öldükten sonra varlığını devam ettirdiğinden bahsediyorsun. Madem beyin ile ruh bağlantılı, beyin olmadan ruh nasıl olabilir? Ya da ölümden sonra ruh, düşünmeden ve algıdan yoksun mu olacak? Bu yazdıklarının tutarlı tek tarafı yok. Bence yazdıklarını tekrar bir gözden geçir...
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Peki alzheimer, ya da parkinson gibi beyinsel hastalıklara yakalananların, davranış bozuklukları için ne diyeceksin kralx.
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
Çok erken yazmışsın kralx... Halbuki devam ediyordum.. HY'nin "Evrimcilerin İtirafları" isimli kitabından bir alıntı: 10. Alıntı: QUOTE(HY @ Evrimcilerin İtirafları, s. 17) Francis Darwin (Charles Darwin'in oğlu) Babamın kafası kesinlikle bilimsel değildi ve bilgisini genel kanunlar altında genelleştirmeyi denemedi. Ancak onun yaptığı karşısına çıkan hemen hemen herşey için bir teori üretmekti. Onun bilgisinin bana birşey kazandırdırdığını üşünmüyorum.22 22 Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 19 AÇIKLAMA: Şimdi ilk olarak bu alıntının kitapta geçtiği bölüme bakalım: QUOTE(Francis Darwin @ The Life and Letters of Charles Darwin, New York, D. Appleton & Co., 1905, s. 19) "My father's mind was not scientific, and he did not try to generalize his knowledge under general laws; yet he formed a theory for almost everything which occurred. I do not think I gained much from him intellectually; but his example ought to have been of much moral service to all his children. One of his golden rules (a hard one to follow) was, 'Never become the friend of any one whom you cannot respect.'" Burda dikkat ederseniz yazının tırnak işaretleri içinde olduğunu görürsünüz. Kitapta burdan önceki sayfalara göz attığınızda önceki 5-10 sayfa boyunca tırnak işaretleriyle ayrılmış pek çok kısa bölüm görürsünüz. Bu bölümlerde bir kişi "My father" yani "Babam" diyerek birini anlatır. Yine bu bölümlerde insanların o kişiye "Doctor Darwin" yani "Doktor Darwin" dediğini görüyoruz. Bu bölümler nerde başlıyor diye biraz geri gittiğimizde 11. sayfada şöyle bir bölümle karşılaşıyoruz: QUOTE(Francis Darwin @ The Life and Letters of Charles Darwin, New York, D. Appleton & Co., 1905, s. 11) What follows was added by Charles Darwin to his autobiographical 'Recollections,' and was written about 1877 or 1878. "I may here add a few pages about my father, who was in many ways a remarkable man." Burdan da anlaşılabileceği gibi 11. sayfadaki o bölümden itibaren Charles Darwin'in kendi otobiyografisi için (1877 veya 1878 yılında) babası "Doctor" Robert Waring Darwin (1786'da Leiden Üniversitesinden Tıp Doktoru ünvanı almıştır) için yazdıkları koyulmuş. Zaten "The Life and Letters of Charles Darwin" kitabının ilk bölümü "The Darwin Family" yani "Darwin Ailesi" başlıklıdır ve bu bölümde Darwin Ailesinin fertleri tanıtılır. HY'nin kitabında geçen bölüm de Charles Darwin'in babası Robert Waring Darwin ile ilgili yazdıklarıdır. Görüldüğü gibi yine HY insanların gözünde Charles Darwin'in değerini düşürmek için aslında onun için söylenmemiş bir sözü sanki onun için söylenmiş gibi göstermeye çalışıyor. Yine insanları yanlış yönlendiriyor Kralx, önce oku sonra yorum yap. Bir insan hem "yaratılışçı" hem de "evrimci" nasıl olabilir. Fleischmann evrim teorisini savunmuyor, bilakis eleştiriyor. Ama H.Y. adamı evrimci gibi gösterip, olaya itiraf süsü katıyor. Hala anlayamadın mı? -
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sonuncuda birşey unutmuşum onu da buraya ekliyorum: 5. Alıntıdaki cümlelerin aşağı yukarı karşılıklarını İngilizce olarak da buldum ama son cümle olan "Bana göre teori ayakta bile duramamaktadır" cümlesini yabancı yaratılışçılarda göremedim. Heralde o kadar şey yazdık sonuna bir de ben ekliyim şöyle kısa bir cümle diyerek böyle bir bomba patlatmış. 6. Alıntı: QUOTE(HY) Prof. Cemal Yıldırım (Yerli evrim savunucularından, felsefe profesörü): Hiçbir bilim adamı (Darwinist ya da neo-Darwinist olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez.40 Doğrudur, evrim kuramı ispat edilememiştir.41 40. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s.56-57 41. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.134 AÇIKLAMA: Belki de yaptığı yanlışlıklar içinde ortaya çıkarması en kolay olanı budur. Çünkü hem bir Türk bilim adamının yazısını çarpıtıyor hem de o yazının geçtiği kitaba internet üzerinden bedava ulaşmak mümkün. Şimdi Evrim Kuramı ve Bağnazlık kitabında bu cümlelerin geçtikleri yerlere bakalım: Evrim kuramını 'ispatsız kaldığı' gerekçesiyle bilim dışı saymak ne denli yanlışsa, tartışılmaz "bilimsel bir yasa" saymak da o denli yanlıştır. Hiçbir bilim adamı (Darwinci ya da yeni-Darwinci olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez. Ne var ki, evrim kuramının sağlam olgusal verilere dayandığı gerçeği de yansız ve nesnel düşünen hiç kimsenin gözünden kaçmayacak kadar açıktır. (http://www.1001kitap.com/Bilim/Cemal_Yildirim/evrim_kurami/'>http://www.1001kitap.com/Bilim/Cemal_Yildirim/evrim_kurami/) Bir kez bir olgu olarak evrimsel değişme çeşitli yollardan gözlenebilmektedir. Öyle olmasa bile, fosil ve canlı organizmaların gözlemsel özelliklerinde çıkarsanabilir bir olaydır, evrim. Sonra evrim düşüncesi bir hipotezden ileri bir kuram kimliği kazanmıştır; gözlem ve deney ürünü sayısız verilerle yoklanmış, doğrulanmış bir kuram! Yaratılışçılar bu sonuç karşısında kalınca ağız değiştirmekte, kuramın ispat edilmediğini ileri sürmektedirler. Doğrudur, evrim kuramı ispat edilmemiştir. Ama bilimde hiçbir kuramın ispatı verilmez, verilemez! İspat, mantık ve matematik çalışmalarına özgü bir 'doğrulama' türüdür; bir savı bilimde olduğu gibi olgulara giderek yoklamayı değil, doğruluğu varsayılan kimi ilkelerden mantıksal çıkarsamayla doğrulamayı gerektirir. Evrim kuramı, fizik, astronomi, kimya gibi bilim dallarındaki herhangi bir kuram gibi birtakım olgusal veri ve ilişkilere açıklama sağladığı, çok sayıda güvenilir kanıtlara dayandığı için ayakta durmaktadır; yoksa belli bir inanca dayandığı için değil! (http://www.1001kitap.com/Bilim/Cemal_Yildirim/evrim_kurami/) Görüldüğü gibi, biribiriyle anlam bütünlüğünde olan cümlelerin arasından kafasına göre bir cümleyi seçiyor ve o cümleyi bütün yazı içinde taşımadığı bir anlam taşıyormuş gibi gösteriyor. Yukardaki yazıları okuyan herhangi biri o cümlelerin aslında tek başına okunduğundaki gibi bir anlam taşımadıklarını rahatça anlayabilir. İşte HY'nin yaptığı yanlışlık o cümleleri anlam bütünlüğü içinde bulunduğu cümlelerin içinden cımbızla çeker gibi almak ve insanları yanlış yöne sevk etmek için kullanmaktır. Cemal Yıldırım burda Evrim Teorisinin ispat edilmemiş olmasının normal olduğunu, ispatın ne olduğunu ve Evrim Teorisinin neden sapa sağlam ayakta olduğunu güzelce anlatıyor. Sanırım daha fazla açıklamaya gerek yoktur. Şimdi yeni bir sayfaya geçiyorum. -http://www.evrimcilerinitiraflari.com/05.htm- adresinde "Evrimcilerin, Teoriyi İdeolojik Olarak Savunduklarına Dair İtirafları" başlıklı sayfadaki alıntılara bakıyorum: 7. Alıntı: QUOTE(HY) Prof. Cemal Yıldırım: Darwinizm doğal seleksiyon tezini yoklanması gereksiz, doğruluğu apaçık bir ilke saydığı ölçüde bilimsel bir kuram olmaktan uzaklaşmakta, ideolojik bir öğreti kimliği kazanmaktadır.55 55. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s. 51 AÇIKLAMA: Şimdi bu cümlenin kitapta geçtiği yere bakalım: Darwincilik doğal seleksiyon tezini yoklanması gereksiz, doğruluğu apaçık bir ilke saydığı ölçüde bilimsel bir kuram olmaktan uzaklaşmakta, ideolojik bir öğreti kimliği kazanmaktadır. Ancak hemen belirtmeli ki, bu öğretisel eğilim geçmişte kalmış bir olaydır. Bugünkü anlamıyla "Darwincilik" bilimsel evrim kuramıyla özdeştir. Görüldüğü gibi bir sonraki cümleyi almayıp sadece o cümleyi alarak insanları yanlış yönlendirmeye çalışıyor. Aslında o kadar bariz ki yorum yapmaya bile gerek yok. Sadece kitapta geçen bölümü vermek bile yeterli diye düşünüyorum. -http://www.evrimcilerinitiraflari.com/08.htm- adresinde "Evrimcilerin Möleküler Evrimin Çıkmazı ile İlgili İtirafları" başlıklı sayfadaki alıntılara bakalım: 8. Alıntı: QUOTE(HY) Miller Deneyinin Geçersizliği İle İlgili İtiraflar Dr. Leslie Orgel: Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır.7 7 Leslie E. Orgel, "The Origin of Life on Earth", Scientific American, cilt 271, Ekim 1994, s. 78 9. Alıntı: QUOTE(HY) RNA Dünyası Tezinin İmkansızlığı İle İlgili İtirafları Dr. Leslie Orgel: Bu senaryonun oluşabilmesi için, ilkel dünyadaki RNA'nın bugün mevcut olmayan iki özelliğinin olmuş olması gerekmektedir: Proteinlerin yardımı olmaksızın kendini kopyalayabilme özelliği ve protein sentezinin her aşamasını gerçekleştirebilme özelliği.140 140. Leslie E. Orgel, "The Origin of Life on the Earth", Scientific American, Ekim 1994, c. 271, s. 78 AÇIKLAMA: Şimdi ilk olarak bu cümlelerin orijinal makalede nasıl geçtiğine bir bakalım: QUOTE(Leslie E. Orgel @ "The Origin of Life on Earth", Scientific American, vol. 271, October 1994) I.t is extremely improbable that proteins and nucleic acids, both of which are structurally complex, arose spontaneously in the same place at the same time. Yet i.t also seems impossible to have one without the other. And so, at first glance, one might have to conclude that life could never, in fact, have originated by chemical means. İlk cümlenin çevirinsinde bir sorun yok ama ikinci cümlede geçen "at first glance" sözü nedense HY tarafından pek kale alınmamış. "at first glance" ilk bakışta anlamına gelir. Yani aslında ikinci cümlenin karşılığı şöyle olmalı: "Dolayısıyla ilk bakışta insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır." Burdaki "ilk bakışta" sözünü görünce insanın aklına o cümledeki şeyin aslında doğru olmadığını makalenin devaımda anlatacağı geliyor. Acaba öyle mi? Makale şöyle devam ediyor: QUOTE(Leslie E. Orgel @ "The Origin of Life on Earth", Scientific American, vol. 271, October 1994) In the late 1960s Carl R. Woese of the University of Illinois, Francis Crick, then at the Medical Research Council in England, and I (working at the Salk Institute for Biological Studies in San Diego) independently suggested a way out of this difficulty. We proposed that RNA might well have come first and established what is now called the RNA world - a world in which RNA catalyzed all the reactions necessary for a precursor of life's last common ancestor to survive and replicate. We also posited that RNA could subsequently have developed the ability to link amino acids together into proteins. This scenario could have occurred, we noted, if prebiotic RNA had two properties not evident today: a capacity to replicate without the help of proteins and an ability to catalyze every step of protein synthesis. There were a few reasons why we favored RNA over DNA as the originator of the genetic system, even though DNA is now the main repository of hereditary information. One consideration was that the ribonucleotides in RNA are more readily synthesized than are the deoxyribonucleotides in DNA. Moreover, i.t was easy to envision ways that DNA could evolve from RNA and then, being more stable, take over RNA's role as the guardian of heredity. We suspected that RNA came before proteins in part because we had difficulty composing any scenario in which proteins could replicate in the absence of nucleic acids. During the past 10 years, a fair amount of evidence has lent credence to the idea that the hypothetical RNA world did exist and lead to the advent of life based on DNA, RNA and protein. Notably, in 1983 Thomas R. Cech of the University of Colorado at Boulder and, independently, Sidney Altman of Yale University discovered the first known ribozymes, enzymes made of RNA. Until then, proteins were thought to carry out all catalytic reactions in contemporary organisms. Indeed, the term "enzyme" is usually reserved for proteins. The first ribozymes identified could do little more than cut and join preexisting RNA. Nevertheless, the fact that they behaved like enzymes added weight to the notion that ancient RNA might also have been catalytic. Leslie E. Orgel'in burda yazdıklarıyla ilgili kısaca birkaç noktaya değineyim: - Bu yazıda ilk olarak RNA'nın kendiliğinden oluşmuş olabileceği ve amino asitleri birleştirerek proteinlerin oluşumuna sebep olabileceği anlatılıyor. Ayrıca 1983'te birbirinden bağımsız olarak iki araştırmacının bilinen ilk ribozom ve enzimlerin RNA'lardan oluştuğunu keşfettiğini söylüyor. - Burda bahsi geçen RNA'nın mesajın başındaki "9. Alıntı"da dediği gibi şimdiki RNA'dan farklı özelliklere sahip olduğunu ama son 10 yıldaki araştırmalarda böyle bir RNA'nın var olduğuna dair hatrı sayılır miktarda kanıt elde edildiğini söylüyor. Yani Leslie E. Orgel "RNA Dünyası Hipotezi"ni (RNA World hypothesis) savunuyor. Yani ilk olarak RNA'nın kendiliğinden oluşmuş olabileceğini ve protein, ribozom, enzimler gibi şeylerin RNA sayesinde oluşabileceğini ve yaşamın bu şekilde kendiliğinden oluşabileceğini savunuyor. SONUÇ: 1. Leslie E. Orgel ilk alıntıda Miller-Urey deneyinin geçersizliğiyle ilgili hiçbir şey söylemiyor. Proteinlerin, RNA ve DNA'nın aynı anda aynı yerde kendiliğin oluşmasının neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. Ama Miller-Urey deneyi o zamanki ilkel atmosfer tahminlerine göre DNA ve RNA'nın yapı taşları olan nükleik asitlerin kendiliğinden oluşabileceğini göstermiştir. Leslie E. Orgel de zaten buna karşı çıkmıyor. Ama HY öyle olmasını istiyor heralde. 2. 1953 yılındaki Miller-Urey deneyinde ilkel atmosfer koşlullarında var olduğu düşünülen bazı gazların yanlış olarak kullanıldığı doğru ama o zaman için öyle olduğu tahmin ediliyordu ama öyle olmadığı daha sonradan öğrenildi ve yeni bilgilerle aynı deney birçok kişi tarafından yenilendi ve yine aynı sonuca ulaşıldı. Örnek olarak, Pavlovskaia ve Peynskii tarafından Rusya'da; Heyns, Walter, Meyer tarafından Almanya'da; Abelson tarafından ABD'de. (Ümit Sayın, "Dünyada Organik Yaşamın Başlangıcı") 3. RNA Dünyası Hipotezinin en önemli savunucularından biri olan Leslie E. Orgel'in RNA Dünyası Hipotezini savunmak için yazdığı makaledi sözlerinin "RNA Dünyası Tezinin İmkansızlığı İle İlgili İtirafları" bölümünde kullanılması da çok ilginç olmuş. Tam da HY'ye yakışır türden bir yanlışlık. -
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
4. Alıntı: QUOTE(HY) P. Lemoine: Evrim teorileri ile araştırma yapmayı seven gençlerimiz kandırıldı. Bütün dünyanın öğrenmeye devam ettiği bir dogma oluşturuldu. Zoologlar ya da botanikçiler yapılan hiçbir açıklamanın yeterli olmadığını saptamıştır. Bu özetten şu sonuç çıkmaktadır ki, evrimin gerçekleşmiş olması imkansızdır. 38 38. Introduction: De (Evolution), Encyclopedie Française, Vol.5 (1937) s.6 AÇIKLAMA: 1. Bir adamı evrimci olarak tanıtıyosun ve itiraf ediyor diyosun ama adamın adını yazmıyosun yazamıyorsun. Yoksa yabancı yaratılışçı sitelerde de adı yok ve sadece P. olarak geçtiği için mi böyle yaptın sen de? Sen bulamamışsın ama ben biraz araştırdım ve buldum. Adamın adı Paul. Yani Paul Lemoine. 1878-1940 yılları arasında yaşamış ve Fransa'da bir dönem Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Başkanlığı yapmış. 2. Şimdi bu adamın evrimci olduğunu nerden çıkardın HY amca? İlham mı geldi bir yerlerden yoksa yabancı yaratılışçılar öyle kullanmış ben de aynen alıp koyayım mı dedin? Bu adam evrimci falan değil. Doğa bilimlerine ilgiliymiş ama asıl jeoloji konusunda çalışma yapmış. Aynı zamanda bir ateistmiş ama evrim teorisinin, evrimin gerçekleşmesi konusundaki açıklamalarının doğru olmadığını düşündüğü için evrim teorisini desteklemiyormuş. Yani adam evrimci falan değil. Yaptığı da itiraf falan deği lresmen evrim teorisini eleştirmek. Yani senin başlığında dediğin gibi "Evrimcilerin Evrim Teorisinin Geçersizliği Hakkındaki İtiraflar" gibi bir durum yok. Kaynak: -http://www.talkorigins.org/faqs/ce/3/part12.html- 5. Alıntı: QUOTE(HY) H. S. Lipson: Eğer canlılık atomların, doğa güçlerinin ve radyasyonun karşılıklı etkileşimleri sonucunda oluşmamışsa nasıl oluşmuştur?.. Sanırım tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu kabul etmeliyiz. Bundan ne kendim ne de fizikçiler hoşlanmamaktadır. Ancak eğer bir teoriyi bilimsel deliller destekliyorsa, o teoriyi sırf hoşlanmadığımız için reddedemeyiz. Aslında evrim bir anlamda bilimsel bir din haline geldi; hemen hemen bütün bilim adamları bunu kabul etti ve birçoğu onunla uyumlu olması için gözlemlerini eğip bükmeye hazırlandılar. Evrim teorisinin yaşayan canlıların tüm özelliklerini sayabilme yeteneği beni daima teoriden kuşkulanmaya itmiştir (Örneğin zürafanın uzun boynu). Bu nedenle son 30 yıllık biyolojik araştırmaların Darwin'in teorisine uygun olup olmadığına baktım. Uygun olduğunu düşünmüyorum. Bana göre teori ayakta bile duramamaktadır.30 30. H. S. Lipson, "A Physicist Look at Evolution", Physics Bulletin, 31 (1980), s. 138 AÇIKLAMA: 1.Heralde yine yabancı yaratılışçıların sitelerinden aldığın için adamın adını öğrenememişsin. Ben senin yerine biraz araştırdım. Adam o kadar kenarda köşede kalmış biri ki bu biraz zor oldu. Ama sonunda başardım ve tam adının Henry Solomon Lipson olduğunu buldum. 2. Adam 1910-1991 yılları arasında yaşamış. Öncekilere de baktığınızda hepsinin eğitimlerini çok eski tarihlerde aldıklarını görebilirsiniz. 3. Adam fizikçi yani biyolojiyle falan akademik anlamda bir ilgisi yok. 4. Adamın yazdıklarına bakınca açıkça yaratılışçı olduğunu görebiliyoruz. Orijinal yazısında şöyle bir bölüm var: "I think, however, that we must go further than this and admit that the only acceptable explanation is creation." Bunu söyleyen birinin evrimci olduğunu iddia etmek okuduğunu anlamamaktır. -
Demek, "beyin dışarıyla ya da içiyle olan faaliyetleri ruha aktaran bir sinir sistemi ağı" Yani ruh bağımsız değil. Beyin olmadan ruh olamaz. Bunu mu demeye çalışıyorsun? Kusura bakma kralx ama, sen "ruh" un anlamını da değiştirmeye başladın. Bakalım daha neler duyacağız....
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İNANANLARIN PSİKOLOJİSİ
yam_yam şurada cevap verdi: ANTON_SZONDOR_LAVEY başlık Dini Konular - Din - Dinler
Offffffff. Bunu yapmak istemiyordum, ancak bana başka bir şans vermediniz. Sanırım bir başka foruma link vermek yasak. O yüzden mecburen kes-yapıştır yapacağım. Da Vinci nickli arkadaşın saptamış olduğu ********* : -http://www.evrimcilerinitiraflari.com/04.htm-" adresindeki "Evrim Teorisinin Geçersizliği Hakkındaki İtiraflar" başlıklı sayfadaki alıntıları incelemekle başlıyorum. 1. Alıntı: QUOTE Prof. Derek Ager: Öğrenci iken öğrendiğim bütün evrim hikayelerinin bugün doğru olmadıklarının anlaşılması oldukça önemli.26 26. Derek Ager, "The Nature of the Fossil Record." Proceedings of the Geological Association, Vol. 87, No:2, 1976, s. 132 AÇIKLAMA: -http://www.infidels.org/library/modern/ken...2/saladin2.html- adresinde 10.5.1988'de Kenneth S. Saladin ile Duane T. Gish arasında yapılan bir tartışmada Saladin şunları söylemiş: QUOTE Dr. Gish fondly cites Derek Ager to make i.t sound like evolution is being debunked wholesale.... Uh, I couldn't find Ager's paper in the library anywhere and librarians on two campuses told me no such journal had ever existed as the one Gish cited. So finally I wrote to Ager, and I have his letter with me tonight, if you'd like to see i.t. Ager says first of all Gish got the name of the journal and the year of publication wrong. But then he did enclose the paper Gish meant to cite {14}. Now the complete sentence Dr. Gish often alludes to reads, "I.t must be significant that nearly all the evolutionary stories I learned as a student, from Trueman's Ostrea/Gryphaea to Carruthers' Zaphrentis delanouei, have now been debunked," which makes i.t sound like evolution wholesale has been debunked. Ager was only talking about the evolution of Ostraea, which is oyster-like bivalve molluscs, from Gryphaea, another bivalve, and saying that previous interpretations of their relationship have been mistaken. Saladin burda aşağı yukarı şöyle diyo: Dr. Gish, Derek Ager'den alıntı yaparak evrimi tamamen çürütülmüş gibi göstermeye çalışıyor. Ager'in bu yazısını kütüphanede hiçbir yerde bulamadım, iki kampüsdeki kütüphane görevlileri bana Gish'in alıntı yaptığı şekilde bir dergi olmadığını söylediler. Sonuç olarak ben de Ager'e mektup yazdım. Eğer görmek isterseniz diye, Ager'in mektubunu yanımda getirdim. Ager ilk olarak Gish'in derginin adını ve yayımlanma tarihi yanlış verdiğini söylüyor. Daha sonra gerçek kaynağı veriyor (Derek V. Ager. 196. The nature of the fossil record. Proceedings of the Geologists' Association 87:131-160.). Şmdi Dr. Gish'in bahsettiği cümlenin tamamı şöyle: "Öğrenciyken, Trueman'ın Ostrea/Gryphaea evriminden ve Carruthers'ın Zaphrentis delanouei evrimine kadar neredeyse öğrendiğim tüm hikayelerin şimdi yanlış olduğunun öğrenilmesi önemli." Burda Ager Ostrea'nın Gryphaea'dan evrimiyle ilgili eskiden yapılan tahminlerin yanlış olduğundan bahsediyor. Görüldüğü gibi Duane Gish, Derek Ager'den alıntı yaparken "I.t must be significant that nearly all the evolutionary stories I learned as a student, from Trueman's Ostrea/Gryphaea to Carruthers' Zaphrentis delanouei, have now been debunked" cümlesindeki koyu renkli bölümü kafasına göre atıyor ve geri kalan bölümü evrim ile ilgili herşeyin yanlış olduğu anlaşılmış gibi göstermek için kullanıyor. Peki Duane Gish kimdir? The Institute for Creation Research yani Yaratılış Araştırması Enstitüsü başkanı. Yani Türkiye'deki Bilimsel Araştırma Vakfı'nın yabancı versiyonu ve bilgi kaynağı. Yukardaki alıntısına baktığımızda alıntıyı aslında Derek Ager'in eserinden değil Duane Gish'den yaptığını görüyoruz. O da yabancı meslektaşı gibi bu yazıları insanları yanlış yönlendirmekte kullanıyor. -http://www.evrimcilerinitiraflari.com/04.htm- adresinden devam ediyorum 2. Alıntı: QUOTE(HY) Dr. Robert Milikan (Nobel ödüllü, ünlü bir evrimci): Şu çok acıklı: Biz bilim adamları şu ana kadar hiçbir bilim adamının kanıtlayamadığı evrimi kanıtlamaya çalışıyoruz.27 27. SBS Vital Topics, David B. Loughran, Nisan 1996, Stewarton Bible School, Stewarton, Scotland, URL:-http://www.rmplc.co.uk/eduweb/sites/sbs777/vital/evolutio.html- AÇIKLAMA: Nerden başlasam bilemiyorum. İlk olarak verilen kaynak gerçek kaynak değil. Heralde sözün orijinalinin nerde geçtiğini bulamamış HY. Ben orijinal söze ve nerde geçtiğini vereyim: QUOTE(Robert Millikan) "The pathetic thing is that we have scientists who are trying to prove evolution, which no scientist can ever prove." (Millikan, Robert A., Nashville Banner, August 7, 1925) Şimdi bu sözün gerçekte ne dediğine bakalım: Üzücü olan şey hiçbir bilim adamının hiçbir zaman ispatlayamayacağı evrimi ispatlamaya çalışan bilim adamlarımız var. Şimdi teorilerin kanıtlanmasıyla ilgili Prof. Dr. Cemal Yıldırım'ın Evrim Kuramı ve Bağnazlık kitabından bir alıntı yapmak istiyorum: QUOTE(Prof. Dr. Cemal Yıldırım) Bir kez bir olgu olarak evrimsel değişme çeşitli yollardan gözlenebilmektedir. Öyle olmasa bile, fosil ve canlı organizmaların gözlemsel özelliklerinde çıkarsanabilir bir olaydır, evrim. Sonra evrim düşüncesi bir hipotezden ileri bir kuram kimliği kazanmıştır; gözlem ve deney ürünü sayısız verilerle yoklanmış, doğrulanmış bir kuram! Yaratılışçılar bu sonuç karşısında kalınca ağız değiştirmekte, kuramın ispat edilmediğini ileri sürmektedirler. Doğrudur, evrim kuramı ispat edilmemiştir. Ama bilimde hiçbir kuramın ispatı verilmez, verilemez! İspat, mantık ve matematik çalışmalarına özgü bir "doğrulama" türüdür; bir savı bilimde olduğu gibi olgulara giderek yoklamayı değil, doğruluğu varsayılan kimi ilkelerden mantıksal çıkarsamayla doğrulamayı gerektirir. Evrim kuramı, fizik, astronomi, kimya gibi bilim dallarındaki herhangi bir kuram gibi birtakım olgusal veri ve ilişkilere açıklama sağladığı, çok sayıda güvenilir kanıtlara dayandığı için ayakta durmaktadır; yoksa belli bir inanca dayandığı için değil! Kaynak: Evrim Kuramı ve Bağnazlık, -http://www.1001kitap.com/Bilim/Cemal_Yildi...rami/index.html- Burda Cemal Yıldırım, Evrim Teorisinin neden sapa sağlam ayakta olduğunu, ispatın ne olduğunu ve neden Evrim Teorisinin ispatlanması diye birşey olmadığını açıklamaktadır. Bir de Robert Millikan için yazılan şu sözlere bakalım: QUOTE(HY) Dr. Robert Milikan (Nobel ödüllü, ünlü bir evrimci) 1. Adamın soyadı Milikan değil Millikan. 2. Robert Milikan 1868-1953 yılları arasında yaşamıştır ve bu yazıyı 1925 yılında yazmıştır. 3. Kendisi bir fizikçidir ve Nobel Ödülünü de fizik alanında almıştır. Fizikten sonraki en önemli ilgi alanı din ve felsefedir (bkz. http://nobelprize.org/physics/laureates/19...likan-bio.html). Bu adam için "ünlü bir evrimci" demek sanırım ancak Bu sadece bu zatın aklına gelebilecek bir yanlış yönlendirmedir. -http://www.evrimcilerinitiraflari.com/04.htm- adresinden devam ediyorum. 3. Alıntı: QUOTE(HY) Dr. Albert Fleischman (Zoolog): Çöküşte olan Darwin'in teorisi doğa aleminde ispatlanması gereken tek gerçek değildir. Bilimsel araştırmaların bir sonucu değildir, ama kesin olarak hayal gücünün bir ürünüdür.33 33. SBS Vital Topics, David B. Loughran, Nisan 1996, Stewarton Bible School, Stewarton, Scotland, -http://www.rmplc.co.uk/eduweb/sites/sbs777/vital/evolutio.html- Scientists Speak About Evolution -1) AÇIKLAMA: 1. Adamın soyadı Fleischman değil Fleischmann olacak. 2. Kaynak diye internet sitesi vermiş ama o sitelerdeki yazılarda ayrıca kaynak belirtilmemiş. Bu nasıl kaynak vermek HY bey? 3. Ronald Numbers'ın "The Creationists" yani "Yaratılışçılar" adlı kitabında şöyle bir bölüm var: QUOTE(Ronald Numbers) The one lone biologist [on the list] was Albert Fleischmann (1862 - 1942), a reputable but relatively obscure German zoologist who taught for decades at the University of Erlangen in Bavaria. In 1901 he published a scientific critique of organic evolution, Die Descendenztheorie, in which he rejected not only Darwinism but all theories of common organic descent. Kaynak: Numbers, Ronald L., The Creationists: The Evolution of Scientific Creationism, New York: Knoph, 1992, p. 51 - 52. Burda Albert Fleischmann'ın kimsesiz ve pek tanınmamış bir Alman zoolog olduğunu söylüyo. 1901 yılında organik evrimi eleştiren bir kitap yazdığını ve sadece Darwinizmi değil ortak organik soyu savunan tüm teorileri reddettiğini söylüyor. Yani Albert Fleischmann aslında evrimci falan değil tam tersine bir yaratılışçı. Yani yaratılışçı birini evrimci diye tanıtıp onun sözlerini "evrimcilerin itirafları" adı aldında sunmak tam da HY'ye yakışır bir yanlışlık. -
Şöyle bir teori de ortaya atabiliriz o zaman. Ne demişti Me'aric Suresi 4. ayette : "Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir." Işık saniyede 297.000 KM. yol alır. Melekler de ışıktan yapıldıysa ve ışık hızıyla yol alıyorlarsa, tanrının uzaklığını saptamak için şu hesabı yapmamız yeterli olacaktır. 297.000/sn*60 (dk)*24 (saat) = 427.680.000 km. Yani melekler ışık hızıyla 1 günde bu kadar yol alıyorlar. Evet demek ki tanrının dünyaya uzaklığı 427.680.000 KM. Şimdi sarılın teleskoplara... Belki görebilirsiniz...
-
Ruh hakkında bilinenler, onun olmadığına dair kanı oluşması için yeterli derecededir. Unutma ki, Muhammed döneminde dahi, beyin faaliyetlerinin kalp tarafından yerine getirildiği düşünülüyordu. Halbuki bugün, tamamen olmasa bile beyin hakkında önemli bilimsel veriler mevcuttur. En önemlisi "bilinç" durumunun bir ruh özelliği değil, beyinsel faaliyetlerin bir ürünü olduğu, sizin bile inkar edemeyeceğiniz bir gerçektir. Artık ruhun da melek, ya da cin gibi görülemeyen, hissedilemeyen, sadece iman edilebilecek bir dogma olduğunu kabul etmek zorundasınız. Kimse "rüya"nın, ruhun bedenden ayrılarak dolaşması durumu olduğunu zannetmesin. Buna inanmak, bizi leyleklerin getirdiğine inanmakla eşdeğerdir.
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sayın Bozan ; Sümerlerin, sizin ilahi dinler diye tabir ettiğiniz dinlerden etkilenmediklerinden emin olabilirsiniz. Ayrıca Tevrat yalnızca Sümerlerden değil, Mısır uygarlığından da etkilenmiştir. Bunun izlerini Akhenaton'un buraya da aktardığım bir şiirinde açıkça görebilirsiniz. Üstelik Tevrat Musa'dan yaklaşık 4 ya da 5 y.y sonra yazılmıştır. Bu da, Musa ve diğer İbrani liderler ile ilgili efsane üretmek, ve bunları aynı topraklardaki diğer uygarlıkların inançları ile süslemek için yeterli bir zamandır. Unutulmamali ki, sizin peygamber olarak nitelediğiniz kişiler İsrailoğullarının liderleri ve baba-oğuldurlar. Yani peygamberlik bir nevi babadan oğula geçmiş gibi bir durum söz konusu. Aynı durumu diğer uygarlıklarda da kral-tanrı şeklinde görmek mümkündür. Tevrat, İsrailoğullarının efsanevi tarihini anlatır. Muhammed de Tevrat'ı kaynak alarak, yeni bir din oluşturmuştur. 41 Sene (Muhammed'in ilk 20 yılını baz almazsak), bu dini oluşturmak için yeterli bir süredir. Kur'an-ı okuduğunuz zaman, eski inaçların izlerine rastlarsınız. Ancak bunları gizlemek için Tefsir denen olay çıkmıştır. Bazı ulvi (!!!) şahıslar bu ayetleri kendi kafalarına göre yorumlamışlar, "o ayet o anlama değil, bu anlama geliyor" şeklinde kamufle etmeye çalışmışlardır. Aslında inançlarınızı bir gözden geçirirseniz ilkçağ inançlarından bir farkı olmadığını göreceksiniz. Çok tanrılı inanç, evrim geçirerek tek tanrı inancına dönüşmüş, ancak melek, şeytan, ruh, öteki dünya gibi fizik ötesi inançlar aynen kalmıştır. Üstelik peygamberlerin gösterdiklerine inanılan mucizeler de cabası... Kısacası, "ilahi din" diye nitelenen dini inançlar, eski inançların evrim geçirmiş halinden başka bir şey değildir. Bu başlık altında, konunun detaylarını işlemeye devam edeceğim...
-
Sayın bozan; "Sümerler, Mezopotamya'ya göç ile gelmediler, orada doğdular" diye bir ifade hiç bir yerde kullanmadım. Sümerler'in Mezopotamya'ya göç ile geldikleri biliniyor. Ancak uygarlıklarını burada geliştirdikleri, yazıyı burada buldukları da biliniyor. Dolayısıyla, konu itibariyle, yazdıklarımda yanlış, ya da eksik bir durum söz konusu değil. Sümerlerden bahsedilmesindeki amaç, sami ırkına yakın olan Sümerlerin inançları itibariyle bu halkı etkilemiş olmalarıdır. Ancak sizin de bu konuda "Sümerler falanca yerden gelmişlerdir, ve inançlarında da şu halklardan etkilenmişlerdir" gibi tarihi (dogmatik olmayan) bilgileriniz varsa ve burada belirtirseniz memnun olurum. Ancak belirtmeliyim ki, tarihi açıdan Sümerler'in tam olarak nereden geldikleri bilinmemektedir.
-
Saçmalardan seçmeler... Ruh ne bedendeymiş, ne de değilmişmiş... Ruh acıyı hissedermiş.. O zaman narkoz direkt olarak ruhu etkiliyor. Her zamanki gibi, "biz bunu anlayamayız" muhabbetleri...Kralx ruhun özelliklerinden bahsederken, beynin özelliklerini saymış. Ben de soruyorum : İnsanlar neden beyninde bir sorunla karşılaştıklarında, senin ruhun özelliklerinde bahsettiğin yetilerini kaybediyorlar? Zaman arkadaşıma: Uyku sırasında yaşadıkların beynin faaliyetleridir, ruhun değil. Bunuda mı bilmiyorsun?
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
"İNANÇLARIN KÖKENLERİ" NE CEVAPLAR
yam_yam şurada cevap verdi: yam_yam başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sümerler hakkındaki bilgilere çok rahatlıkla ulaşabilirsin kralx... -
EVRİM TEORİSİ HAKKINDA AÇIKLAMA
yam_yam şurada cevap verdi: yam_yam başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bilimsel gelişmeler karşısında, dinin varlığını devam ettirebilmesi için, bu gelişmeleri kabul etmekten ve öğretilerini bu gelişmelere uydurmaktan başka çaresi yoktur. Bunu yapmak içinde, "o ayet, işte bu anlama geliyor" şeklinde yorumlar yapılır. Halbuki hiç kimsenin, bilimsel gelişme olmadan önce o ayeti öyle yorumlayıp, önceden bunu bildiği yoktur. Kaldı ki, hiç bir bilimsel gelişme de, referanaslarını kutsal kitaplardaki o ayetlerden almamışlardır. -
"İNANÇLARIN KÖKENLERİ" NE CEVAPLAR
yam_yam şurada cevap verdi: yam_yam başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bu onların bir mezopotamya uygarlığı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Uygarlıklarını bu bölgede geliştirdiler. -
Kabir azabı dediğiniz şeyin olabilmesi için, ruhun da cesetle birlikte mezara girmesi gerekiyor. Bu bile ruh inancının ne kadar saçma olduğunu görmenize yeter...
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Buraya parça parça alacağımı belirtmiştim lena. Bu yazdıklarım bir internet sitesinden alınma değildir. Yani copy-paste yapmıyorum. O yüzden biraz yavaş ilerleyecek.
-
Yahudilik (ya da Musevilik), Yahudilerin dinidir. Yahudi sözcüğü kutsal kitaplara göre peygamber olarak bilinen Yakup ile eşi Lea’nın oğulları Yahuda’nın (ya da Yehuda) adından türetilmiş, daha sonra onun izinden yürüdüğü söylenen bir ulusun dinine ad olan bir kavram niteliği kazanmıştır. Sami soyundan gelen ve Filistin’de yaşamış olan Yakup’un ikinci bir adı da “İsrael” dir. Bundan dolayı, Yakup’un soyundan gelenlere , bundan sonraki dönemlerde, Ben-i İsrail (İsrailoğulları) adı da verilmiştir. “İsrael” sözcüğünün “güreşte yenen” bir çarpışmada “üstün gelen” anlamını içerdiği bilinmektedir. Kutsal kitaplarda anlatılan çeşitli öykülere göre, Yakup, düşünde tanrı Yehova’yla güreştiğini ve onu yendiğini görmüş, bunun üstüne ona “güreşte tanrıyı yenen” anlamında “İsrael” adı verilmiştir. Musa’nın yaşamıyla ilgili efsaneye benzer bir efsanenin de Akkad kralı Sargon için söylendiği, kazılardan elde edilen levhalardan anlaşılmıştır. Bu levhalara göre, annesi Sargon’u gizlice doğurmuş, sonra bunun duyulmaması için çocuğu sazdan örülmüş bir sepetin (ya da sandığın) içine koyarak üstüne ziftle sıvadıktan sonra bir akarsuya bırakmıştır. Sığ suda yüzen sepeti gören bir bahçıvan, alıp açınca içindeki çocuğu bulmuş ve evine götürüp iyi bir bahçıvan olarak yetiştirmiş, tanrıça iştar, çok sevdiği bu çocuğun alınyazısını değiştirerek, kral olmasını sağlamıştır. Bu iki efsane arasındaki benzerli, kuşkusuz, rastlantısal değildir. İsrailoğullarının, Babil kralları tarafından tutsak edildikleri bilindiğinden, iki efsane arasında, bu tutsaklık yıllarının etkileri bulunduğu düşünülmektedir. Ayrıca, bütün Mezopotamya ve Mısır dinlerinde büyük, başarılı kralların doğuşlarının doğaüstü olaylarla bağlantılı olduğu, onların daha çocukken bazı üstün başarılar gösterdikleri, olağanüstü güçlerle donatıldıkları inancı yaygındır. Bu inanç, kralların tanrısal güçler taşıdıkları düşüncesinden doğmuştur. Musa’nın çevresinde yaratılan insanüstü başarı öykülerinin kökeninde, bu eski dinlerin izleri yatmaktadır. (dta 1.cilt s:253) Geleneğe göre, Musa başlangıçta bir çoban olarak göreve başlamış, sonra kendisinde bazı olağanüstü yeteneklerin bulunduğunu anlamış (kutsal kitaplara göre, tanrıdan gelen seslerden) önce kendi yakınlarını, arkadaşlarını, sonra da bütün halkını kurtarmak düşüncesiyle ileri atılmıştır. Bu düşünce ona tanrının bir bağışıdır. Tanrı, Musa’ya önce doğru yolu insanlara göstermesini, halkını kurtarmasını, firavunun baskısına, egemenliğine son vermek için çalışmasını, ayaklanmasını, baskıya karşı bütün güzüyle direnmesini buyurmuş, bu konuda kendisine yardımcı olacağını bildirmiştir. Ne var ki, haksızlığa başkaldırma, baskıya direnme, halkını tutsaklıktan kurtarmak için çalışma, firavunun egemenliğine son verme gibi eylemlerin kaynağı ne olursa olsun, bunları yalnızca dine dayalı inançlarla açıklamak olanaksızdır. Bu düşüncelerin arkasında siyasal eğilimlerin yattığı bir gerçektir. Musa, başlangıçta bir din yayıcısı değil, bir kurtarıcı, bir yöneticidir. (dta 1.cilt s:255) Tevrat’a göre Musa’nın, kayınbabası Meydan kahini Yetro’nun sürülerini güttüğü sırada , israiloğullarının durumu yürekler acısıdır; “iniltileri göklere yükselmektedir”. Bu durum karşısında Tanrı, daha önce İbrahim’le (Abraham ya da Abram), İshak’la (İzaak), Yakup’la (Yakob) yapmış olduğu anlaşmayı, ittifakı düşünür; İsrailoğullarının durumunu anlar: “Ve sürüyü çölün arkasına götürdü ve Allah’ın dağına, Horeb’e geldi. Ve Rabbin meleği bir çalı ortasında ateş alevinde ona göründü ve Musa gördü ve işte çalı ateşle yanıyor ve çalı tükenmiyordu. Ve Musa dedi : Şimdi döneyim ve bu büyük manzarayı göreyim, çalı niçin yanıp tükenmiyor? Ve görmek için döndüğünü Rab görünce, Allah onu çalının ortasından çağırıp dedi : Musa, Musa! Ve o: İşte ben, dedi. Ve (Tanrı) dedi: Buraya yaklaşma; çarıklarını ayaklarından çıkar, çünkü üzerinde durduğun yer mukaddes (kutsal) topraktır. Ve dedi: Ben babanın Allah’ı , İbrahim’in Allahıyım Ve Musa yüzünü örttü, çünkü Allah’a bakmaya korkuyordu. Ve Rab dedi: Gerçekten Mısır’da olan kavmimin sıkıntısını gördüm ve angarya memurlarının yüzünden onların feryadını işittim; çünkü onların acılarını bilirim; ve onları Mısırlıların elinden kurtarmak için ve onları, o diyardan iyi ve geniş bir diyara, süt ve bal akan bir diyara, Kenanlı ve Hittî (Hitit) ve Amorî (Amurru) ve Perizzi ve Hilvî ve Yebus’ilerin yerine çıkarmak için indim. Ve şimdi işte İsrailoğullarının feryadı bana erişti; ve hem de Mısırlıların onlara ettikleri cefayı gördüm. Ve şimdi gel de beim kavmimi, İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarmak için seni firavuna göndereyim.” (Çıkış,Bap3,1-10) Tevrat’ın bu cümlelerinden, Musa’nın görevinin ne olduğu açıkça anlaşılmaktadır.Tanrı Musa’ya bütün insanları aydınlatması, onları doğru yola getirmesi, suçtan kurtarması için görünmemiş, yalnızca İsrailoğullarını kurtarması için görünmüştür. Oysa o çağlarda firavunların baskısı altında ezilen, inleyen, ehramların yapımında kırbaçla çalıştırılanlar, yalnızca İsrailoğulları değildi; ülkede yüzbinlerce yabancı tutsak vardı. Tanrının bu insanlar içinde yalnızca Musa’nın halkını görmesi, onlara “benim kavmim” demesi, dinle değil, siyasetle bağlantılıdır. Bu nedenle Musa’nın peygamberliğinin kökünde siyasal düşünceler yatar. Musa’nın yaşamı, görevleri, Mısır’da yaptığı işler, firavunla olan ilişkileri, başarıları, tarih açısından değerlendirilememektedir.Bu konuda kutsal kitapların yazdıkları ile tarihin yargıları arasında bir bağlantı yoktur. Mısır’da ve “Filistin” diye adlandırılan Kenan ülkesinde geçen olayların kökeninde bazı gerçeklerin yattığı, kutsal kitaplarda anlatılan olayların birer düş ürünü olmadığı kesindir. Ancak, bütün dinlerde olduğu gibi, Musa’nın dininde de olaylara daha ilgi çekici bir nitelik kazandırmak için efsanelerin, doğaüstü olayların karıştırıldığı, bazı tarih olaylarının, kaynaklarından uzaklaştırıldığı kesindir. (dta 1.cilt s:256)
-
1- Şeytana da, tanrıya inanmadığım gibi inanmıyorum. 2- Kimsenin avukatı da değilim. 3- Sadece durum tespiti yaptım o kadar.
-
Lena sanırım yurt dışında yaşıyor. O yüzden, Türkçe'ye tam olarak vâkıf değil. Bu durum, hatalarını hoş karşılamamızı gerektiriyor.