Zıplanacak içerik

yam_yam

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. Şöyle bir teori de ortaya atabiliriz o zaman. Ne demişti Me'aric Suresi 4. ayette : "Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir." Işık saniyede 297.000 KM. yol alır. Melekler de ışıktan yapıldıysa ve ışık hızıyla yol alıyorlarsa, tanrının uzaklığını saptamak için şu hesabı yapmamız yeterli olacaktır. 297.000/sn*60 (dk)*24 (saat) = 427.680.000 km. Yani melekler ışık hızıyla 1 günde bu kadar yol alıyorlar. Evet demek ki tanrının dünyaya uzaklığı 427.680.000 KM. Şimdi sarılın teleskoplara... Belki görebilirsiniz...
  2. Ruh hakkında bilinenler, onun olmadığına dair kanı oluşması için yeterli derecededir. Unutma ki, Muhammed döneminde dahi, beyin faaliyetlerinin kalp tarafından yerine getirildiği düşünülüyordu. Halbuki bugün, tamamen olmasa bile beyin hakkında önemli bilimsel veriler mevcuttur. En önemlisi "bilinç" durumunun bir ruh özelliği değil, beyinsel faaliyetlerin bir ürünü olduğu, sizin bile inkar edemeyeceğiniz bir gerçektir. Artık ruhun da melek, ya da cin gibi görülemeyen, hissedilemeyen, sadece iman edilebilecek bir dogma olduğunu kabul etmek zorundasınız. Kimse "rüya"nın, ruhun bedenden ayrılarak dolaşması durumu olduğunu zannetmesin. Buna inanmak, bizi leyleklerin getirdiğine inanmakla eşdeğerdir.
  3. Sayın Bozan ; Sümerlerin, sizin ilahi dinler diye tabir ettiğiniz dinlerden etkilenmediklerinden emin olabilirsiniz. Ayrıca Tevrat yalnızca Sümerlerden değil, Mısır uygarlığından da etkilenmiştir. Bunun izlerini Akhenaton'un buraya da aktardığım bir şiirinde açıkça görebilirsiniz. Üstelik Tevrat Musa'dan yaklaşık 4 ya da 5 y.y sonra yazılmıştır. Bu da, Musa ve diğer İbrani liderler ile ilgili efsane üretmek, ve bunları aynı topraklardaki diğer uygarlıkların inançları ile süslemek için yeterli bir zamandır. Unutulmamali ki, sizin peygamber olarak nitelediğiniz kişiler İsrailoğullarının liderleri ve baba-oğuldurlar. Yani peygamberlik bir nevi babadan oğula geçmiş gibi bir durum söz konusu. Aynı durumu diğer uygarlıklarda da kral-tanrı şeklinde görmek mümkündür. Tevrat, İsrailoğullarının efsanevi tarihini anlatır. Muhammed de Tevrat'ı kaynak alarak, yeni bir din oluşturmuştur. 41 Sene (Muhammed'in ilk 20 yılını baz almazsak), bu dini oluşturmak için yeterli bir süredir. Kur'an-ı okuduğunuz zaman, eski inaçların izlerine rastlarsınız. Ancak bunları gizlemek için Tefsir denen olay çıkmıştır. Bazı ulvi (!!!) şahıslar bu ayetleri kendi kafalarına göre yorumlamışlar, "o ayet o anlama değil, bu anlama geliyor" şeklinde kamufle etmeye çalışmışlardır. Aslında inançlarınızı bir gözden geçirirseniz ilkçağ inançlarından bir farkı olmadığını göreceksiniz. Çok tanrılı inanç, evrim geçirerek tek tanrı inancına dönüşmüş, ancak melek, şeytan, ruh, öteki dünya gibi fizik ötesi inançlar aynen kalmıştır. Üstelik peygamberlerin gösterdiklerine inanılan mucizeler de cabası... Kısacası, "ilahi din" diye nitelenen dini inançlar, eski inançların evrim geçirmiş halinden başka bir şey değildir. Bu başlık altında, konunun detaylarını işlemeye devam edeceğim...
  4. Sayın bozan; "Sümerler, Mezopotamya'ya göç ile gelmediler, orada doğdular" diye bir ifade hiç bir yerde kullanmadım. Sümerler'in Mezopotamya'ya göç ile geldikleri biliniyor. Ancak uygarlıklarını burada geliştirdikleri, yazıyı burada buldukları da biliniyor. Dolayısıyla, konu itibariyle, yazdıklarımda yanlış, ya da eksik bir durum söz konusu değil. Sümerlerden bahsedilmesindeki amaç, sami ırkına yakın olan Sümerlerin inançları itibariyle bu halkı etkilemiş olmalarıdır. Ancak sizin de bu konuda "Sümerler falanca yerden gelmişlerdir, ve inançlarında da şu halklardan etkilenmişlerdir" gibi tarihi (dogmatik olmayan) bilgileriniz varsa ve burada belirtirseniz memnun olurum. Ancak belirtmeliyim ki, tarihi açıdan Sümerler'in tam olarak nereden geldikleri bilinmemektedir.
  5. Saçmalardan seçmeler... Ruh ne bedendeymiş, ne de değilmişmiş... Ruh acıyı hissedermiş.. O zaman narkoz direkt olarak ruhu etkiliyor. Her zamanki gibi, "biz bunu anlayamayız" muhabbetleri...Kralx ruhun özelliklerinden bahsederken, beynin özelliklerini saymış. Ben de soruyorum : İnsanlar neden beyninde bir sorunla karşılaştıklarında, senin ruhun özelliklerinde bahsettiğin yetilerini kaybediyorlar? Zaman arkadaşıma: Uyku sırasında yaşadıkların beynin faaliyetleridir, ruhun değil. Bunuda mı bilmiyorsun?
  6. Sümerler hakkındaki bilgilere çok rahatlıkla ulaşabilirsin kralx...
  7. Bilimsel gelişmeler karşısında, dinin varlığını devam ettirebilmesi için, bu gelişmeleri kabul etmekten ve öğretilerini bu gelişmelere uydurmaktan başka çaresi yoktur. Bunu yapmak içinde, "o ayet, işte bu anlama geliyor" şeklinde yorumlar yapılır. Halbuki hiç kimsenin, bilimsel gelişme olmadan önce o ayeti öyle yorumlayıp, önceden bunu bildiği yoktur. Kaldı ki, hiç bir bilimsel gelişme de, referanaslarını kutsal kitaplardaki o ayetlerden almamışlardır.
  8. Bu onların bir mezopotamya uygarlığı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Uygarlıklarını bu bölgede geliştirdiler.
  9. Kabir azabı dediğiniz şeyin olabilmesi için, ruhun da cesetle birlikte mezara girmesi gerekiyor. Bu bile ruh inancının ne kadar saçma olduğunu görmenize yeter...
  10. Buraya parça parça alacağımı belirtmiştim lena. Bu yazdıklarım bir internet sitesinden alınma değildir. Yani copy-paste yapmıyorum. O yüzden biraz yavaş ilerleyecek.
  11. Yahudilik (ya da Musevilik), Yahudilerin dinidir. Yahudi sözcüğü kutsal kitaplara göre peygamber olarak bilinen Yakup ile eşi Lea’nın oğulları Yahuda’nın (ya da Yehuda) adından türetilmiş, daha sonra onun izinden yürüdüğü söylenen bir ulusun dinine ad olan bir kavram niteliği kazanmıştır. Sami soyundan gelen ve Filistin’de yaşamış olan Yakup’un ikinci bir adı da “İsrael” dir. Bundan dolayı, Yakup’un soyundan gelenlere , bundan sonraki dönemlerde, Ben-i İsrail (İsrailoğulları) adı da verilmiştir. “İsrael” sözcüğünün “güreşte yenen” bir çarpışmada “üstün gelen” anlamını içerdiği bilinmektedir. Kutsal kitaplarda anlatılan çeşitli öykülere göre, Yakup, düşünde tanrı Yehova’yla güreştiğini ve onu yendiğini görmüş, bunun üstüne ona “güreşte tanrıyı yenen” anlamında “İsrael” adı verilmiştir. Musa’nın yaşamıyla ilgili efsaneye benzer bir efsanenin de Akkad kralı Sargon için söylendiği, kazılardan elde edilen levhalardan anlaşılmıştır. Bu levhalara göre, annesi Sargon’u gizlice doğurmuş, sonra bunun duyulmaması için çocuğu sazdan örülmüş bir sepetin (ya da sandığın) içine koyarak üstüne ziftle sıvadıktan sonra bir akarsuya bırakmıştır. Sığ suda yüzen sepeti gören bir bahçıvan, alıp açınca içindeki çocuğu bulmuş ve evine götürüp iyi bir bahçıvan olarak yetiştirmiş, tanrıça iştar, çok sevdiği bu çocuğun alınyazısını değiştirerek, kral olmasını sağlamıştır. Bu iki efsane arasındaki benzerli, kuşkusuz, rastlantısal değildir. İsrailoğullarının, Babil kralları tarafından tutsak edildikleri bilindiğinden, iki efsane arasında, bu tutsaklık yıllarının etkileri bulunduğu düşünülmektedir. Ayrıca, bütün Mezopotamya ve Mısır dinlerinde büyük, başarılı kralların doğuşlarının doğaüstü olaylarla bağlantılı olduğu, onların daha çocukken bazı üstün başarılar gösterdikleri, olağanüstü güçlerle donatıldıkları inancı yaygındır. Bu inanç, kralların tanrısal güçler taşıdıkları düşüncesinden doğmuştur. Musa’nın çevresinde yaratılan insanüstü başarı öykülerinin kökeninde, bu eski dinlerin izleri yatmaktadır. (dta 1.cilt s:253) Geleneğe göre, Musa başlangıçta bir çoban olarak göreve başlamış, sonra kendisinde bazı olağanüstü yeteneklerin bulunduğunu anlamış (kutsal kitaplara göre, tanrıdan gelen seslerden) önce kendi yakınlarını, arkadaşlarını, sonra da bütün halkını kurtarmak düşüncesiyle ileri atılmıştır. Bu düşünce ona tanrının bir bağışıdır. Tanrı, Musa’ya önce doğru yolu insanlara göstermesini, halkını kurtarmasını, firavunun baskısına, egemenliğine son vermek için çalışmasını, ayaklanmasını, baskıya karşı bütün güzüyle direnmesini buyurmuş, bu konuda kendisine yardımcı olacağını bildirmiştir. Ne var ki, haksızlığa başkaldırma, baskıya direnme, halkını tutsaklıktan kurtarmak için çalışma, firavunun egemenliğine son verme gibi eylemlerin kaynağı ne olursa olsun, bunları yalnızca dine dayalı inançlarla açıklamak olanaksızdır. Bu düşüncelerin arkasında siyasal eğilimlerin yattığı bir gerçektir. Musa, başlangıçta bir din yayıcısı değil, bir kurtarıcı, bir yöneticidir. (dta 1.cilt s:255) Tevrat’a göre Musa’nın, kayınbabası Meydan kahini Yetro’nun sürülerini güttüğü sırada , israiloğullarının durumu yürekler acısıdır; “iniltileri göklere yükselmektedir”. Bu durum karşısında Tanrı, daha önce İbrahim’le (Abraham ya da Abram), İshak’la (İzaak), Yakup’la (Yakob) yapmış olduğu anlaşmayı, ittifakı düşünür; İsrailoğullarının durumunu anlar: “Ve sürüyü çölün arkasına götürdü ve Allah’ın dağına, Horeb’e geldi. Ve Rabbin meleği bir çalı ortasında ateş alevinde ona göründü ve Musa gördü ve işte çalı ateşle yanıyor ve çalı tükenmiyordu. Ve Musa dedi : Şimdi döneyim ve bu büyük manzarayı göreyim, çalı niçin yanıp tükenmiyor? Ve görmek için döndüğünü Rab görünce, Allah onu çalının ortasından çağırıp dedi : Musa, Musa! Ve o: İşte ben, dedi. Ve (Tanrı) dedi: Buraya yaklaşma; çarıklarını ayaklarından çıkar, çünkü üzerinde durduğun yer mukaddes (kutsal) topraktır. Ve dedi: Ben babanın Allah’ı , İbrahim’in Allahıyım Ve Musa yüzünü örttü, çünkü Allah’a bakmaya korkuyordu. Ve Rab dedi: Gerçekten Mısır’da olan kavmimin sıkıntısını gördüm ve angarya memurlarının yüzünden onların feryadını işittim; çünkü onların acılarını bilirim; ve onları Mısırlıların elinden kurtarmak için ve onları, o diyardan iyi ve geniş bir diyara, süt ve bal akan bir diyara, Kenanlı ve Hittî (Hitit) ve Amorî (Amurru) ve Perizzi ve Hilvî ve Yebus’ilerin yerine çıkarmak için indim. Ve şimdi işte İsrailoğullarının feryadı bana erişti; ve hem de Mısırlıların onlara ettikleri cefayı gördüm. Ve şimdi gel de beim kavmimi, İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarmak için seni firavuna göndereyim.” (Çıkış,Bap3,1-10) Tevrat’ın bu cümlelerinden, Musa’nın görevinin ne olduğu açıkça anlaşılmaktadır.Tanrı Musa’ya bütün insanları aydınlatması, onları doğru yola getirmesi, suçtan kurtarması için görünmemiş, yalnızca İsrailoğullarını kurtarması için görünmüştür. Oysa o çağlarda firavunların baskısı altında ezilen, inleyen, ehramların yapımında kırbaçla çalıştırılanlar, yalnızca İsrailoğulları değildi; ülkede yüzbinlerce yabancı tutsak vardı. Tanrının bu insanlar içinde yalnızca Musa’nın halkını görmesi, onlara “benim kavmim” demesi, dinle değil, siyasetle bağlantılıdır. Bu nedenle Musa’nın peygamberliğinin kökünde siyasal düşünceler yatar. Musa’nın yaşamı, görevleri, Mısır’da yaptığı işler, firavunla olan ilişkileri, başarıları, tarih açısından değerlendirilememektedir.Bu konuda kutsal kitapların yazdıkları ile tarihin yargıları arasında bir bağlantı yoktur. Mısır’da ve “Filistin” diye adlandırılan Kenan ülkesinde geçen olayların kökeninde bazı gerçeklerin yattığı, kutsal kitaplarda anlatılan olayların birer düş ürünü olmadığı kesindir. Ancak, bütün dinlerde olduğu gibi, Musa’nın dininde de olaylara daha ilgi çekici bir nitelik kazandırmak için efsanelerin, doğaüstü olayların karıştırıldığı, bazı tarih olaylarının, kaynaklarından uzaklaştırıldığı kesindir. (dta 1.cilt s:256)
  12. 1- Şeytana da, tanrıya inanmadığım gibi inanmıyorum. 2- Kimsenin avukatı da değilim. 3- Sadece durum tespiti yaptım o kadar.
  13. Lena sanırım yurt dışında yaşıyor. O yüzden, Türkçe'ye tam olarak vâkıf değil. Bu durum, hatalarını hoş karşılamamızı gerektiriyor.
  14. Arman muhatabım olmadığını söylemiştim. HY kitapları okuyacağına biyoloji kitapları okusaydın bu sorunun cevabını görürdün. Google denen bir arama motoru var. "evrim" yaz, HY siteleri dışındakilerin hepsi sana insanın atasını söyleyecektir. Kolay gelsin...
  15. Yenilendiği doğrudur. Ancak bu yenilenme teistlerin iddia ettiği gibi tanrı tarafından yapılmamıştır. Burada göstermeye çalıştığım/çalışacağım şey, Kur'an'ın referans aldığı Tevrat'ın ilkçağ inançlarından esinlenerek nasıl hazırlandığı, ve bu bilgilerin Kur'an'a ne şekilde geçtiğidir. Bunun için önce Tevrat'tan başlamak gerekir. Yukarıda, Tevrat'ın bu konuyu nasıl işlediğini özet olarak aktarmıştım. Şimdi bir de Kur'an'a bir göz atalım... 2/31- Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. Tevrat'ta, Adem'in hayvanlara isimleri kendisinin koyduğunu yazar. Kur'an da ise her şeyi bilen tanrı sıfatıyla bu değiştirilmiş ve Adem'e varlıkların ismini tanrı öğretmiştir. Aşağıda görüldüğü gibi... 2/33- Allah şöyle dedi: "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi. Tevrat ile benzerlikler şu şekilde devam eder : 7/19- "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalin. Dilediginiz yerden yiyin. Fakat şu agaca yaklaşmayin. Yoksa zalimlerden olursunuz." 7/20- Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı." 7/21- "Şüphesiz ben size ögüt verenlerdenim" diye de onlara yemin etti. 7/22- Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi. 20/117- Biz de şöyle dedik: "Ey Adem! Şüphesiz bu (Iblis) sen ve eşin için bir düşmandir. Sakin sizi cennetten çikarmasin; sonra mutsuz olursun." 20/118- "Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çiplak kalmak yoktur." 20/119- "Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altinda kalirsin." 20/120- Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: "Ey Adem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" 20/121- Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o agacin meyvesinden yediler. Bu sebeple ayip yerleri kendilerine göründü ve cennet yapragindan üzerlerine örtmeye başladilar. Adem Rabbine isyan etti ve yolunu şaşirdi. 20/122- Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona dogru yolu gösterdi. İşte, yaradılış hikayesinin özü budur. Ancak Tevrat'ta bu konu daha detaylı işlenmiştir. Karşılaştırma yapabilmeniz için Tevrat'taki yaradılış hikayesini olduğu gibi aşağıya yazıyorum. Yar.2: 7 RAB Tanrı Adem'i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. Yar.2: 8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. Yar.2: 9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı. Yar.2: 10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu. Yar.2: 11 İlk ırmağın adı Pişon'dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar. Yar.2: 12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur. Yar.2: 13 İkinci ırmağın adı Gihon'dur, Kûş* sınırları boyunca akar. Yar.2: 14 Üçüncü ırmağın adı Dicle'dir, Asur'un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat'tır. Yar.2: 15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. Yar.2: 16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, Yar.2: 17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün." Yar.2: 18 Sonra, "Adem'in yalnız kalması iyi değil" dedi, "Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım." Yar.2: 19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan Yar.atmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı. Yar.2: 20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı. Yar.2: 21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Yar.2: 22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yar.atarak onu Adem'e getirdi. Yar.2: 23 Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir" dedi, "Ona 'Kadın*fc* denilecek, Çünkü o adamdan*fc* alındı." D Not 2:23 İbranice kadın (İşşa) sözcüğü adam (İş) sözcüğünden türemiştir. Yar.2: 24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Yar.2: 25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı. BÖLÜM 3 Yar.3: 1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu. Yar.3: 2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, Yar.3: 3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." Yar.3: 4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi, Yar.3: 5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız." Yar.3: 6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. Yar.3: 7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. Yar.3: 8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. Yar.3: 9 RAB Tanrı Adem'e, "Neredesin?" diye seslendi. Yar.3: 10 Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi. Yar.3: 11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?" Yar.3: 12 Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı. Yar.3: 13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi. Yar.3: 14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Yar.3: 15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın." Yar.3: 16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana Çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek." Yar.3: 17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın. Yar.3: 18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin. Yar.3: 19 Toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin." Yar.3: 20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi. Yar.3: 21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi. Yar.3: 22 Sonra, "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu" dedi, "Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli." Yar.3: 23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı. Yar.3: 24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi. Muhammed bu hikayeyi, Kur'an'da yüzeysel olarak işlemiş, yarattığı tanrı kavramına uymayan kısımları değiştirmiştir. (Tanrı'nın bahçede dolaşması, varlıklara isim verilmesi vb.)
  16. İncil değil arkadaşlar, Tevrat. Neden Tevrat: Çünkü bu hikayelerin hepsi Tevrat'tan alınmıştır. Yani kaynağı Tevrat'tır. Bir de bu adamlar evrimi bildiklerini iddia edip ortada dolaşıyorlar ya, pes artık. İnsanın atası maymunmuşmuş... Kardeşim evrim teorisi insanın maymundan türediğini değil, insanın ve maymunun atasının aynı olduğunu öngörür. Cahil cahil konuşmayın... Evrimi H.Yahya dan öğreneceğinize, biraz biyoloji kitaplarını karıştırın....
  17. ÖBÜR DÜNYA İNANCI Mezopotamya bölgesinin verimliliği ve gelişmesi sonucunda komşu halkların saldırısına uğraması, yağmalanması, insanların toplu olarak tutsak edilmesi, öldürülmesi, güçlünün güçsüzü ezmesi, yeni yeni kavramların doğmasına yol açtı. Söz konusu komşu halkların saldırılarının yoğunlaştığı bir bölgede yaşayan Yahudiler, sürekli göçebe yaşamak, bir bölgede yerleşememek zorunda kalıyorlardı. Artık, koruyucu tanrılar, komşuların saldırılarını önleyemiyorlardı. Bu güçsüzlük, Mezopotamya insanının düşüncelerinde eskiden beri kök salmış olan “öbür dünyada, yaptığının karşılığını görme” inancını geliştirdi. Anadolu’dan, Mısır’dan Mezopotamya’ya yapılan sürekli saldırıların yanı sıra, Samilerin yurduna güneyden gelen halkların akınlar düzenlemeleri, durumu büsbütün kötüleştirdi. Mezopotamya’nın saldırılar, göçmenler, savaşlar sonucu uğradığı büyük sarsıntılar, insanların düşüncelerini de etkilemeye koyuldu; inançlar sarsılmaya başladı; dışardan gelenler ile bölgenin yerlileri arasında, inanç ayrılıkları yüzünden çatışmalar ortaya çıktı; eski inançların yerini yenileri aldı. Bunun sonucu olarak da, Mezopotamya halklarının inancına göre, tanrılar yeryüzüne gücendiler.Yeryüzünde eski inançlara duyulan saygı, sevgi ortadan kalktığından, insanlar bağışlanmaz suçlar işlemiş duruma geldiklerinden, onlara “dur” deme zamanının, işledikleri suçların cezasını vermelerinin zamanının geldiğine karar verdiler.(D.T.A cilt 1 s:243)
  18. Akhenaton'u peygamber de yaparsınız siz şimdi.
  19. Sayısal Lotoyu tutturmak da bir tesadüftür. Gerekli şartlar oluştuğu takdirde bu tesadüf, "kaçınılmaz"a dönüşür. Bunun aptalca olduğunu mu düşünüyorsun? Bir de topraktan, kaburga kemiğinden yaradılışa bakmanı öneririm. Tanrı'nın 6 günde evreni yaratıp yorulmasına, Muhammed'in bunu nasıl değiştirip "andolsun ki hiç bir yorgunluk da hissetmedik" şekline getirmesine bakmanı öneririm.
  20. O inanç yollarından geçeli çok oldu bozancığım.... Aramızdaki fark: Ben "hikaye kitapları" okuduğum zaman, onun bir "hikaye" olduğunu kavrayabiliyorum.
  21. Belli ki çok zoruna gitmiş bozan. Hay aksi...Bak üzüldüm şimdi. Seni bu kadar kızdıracağını bilseydim, yazmazdım yahu. (Laf aramızda daha bir iştahla yazacağım artık)
  22. Evet, inançlarınızın temelini oluşturan, İsrailoğullarının efsaneleşmiş tarihini anlatan Tevrat'ın içerdiği konuların, diğer inançlardan nasıl etkilendiğini göreceksin bozan. Kendi yorum ve fikirlerimi de yeri geldiğinde göreceksin merak etme. Hatırlatayım, belki sana çok uzak bir konudur ama, benim kitap okuma gibi bir alışkanlığım var. Belli ki sen edindiğin bilgileri, bir zaman makinasına atlayıp yerinde ve zamanında görerek öğrenmişsin.
  23. Allah'ın varlığının kesin olduğunu iddia etmek komik olmuyor da, bu iddianın saçma olduğunu söylemek mi komik oluyor? "Komiklik anlayışına" hayran oldum doğrusu...
  24. Sizin tarih kitaplarınız, muhammed dönemi hariç, ibranilerin efsaneleşmiş tarihini anlatır. Merak etme bu konuları da "İnançların Kökenleri" başlığı altında işleyeceğim.
  25. İlk mesajımda bunu belirtmiştim. Konunun sürekliliği açısından daha doğru olduğunu düşündüğümden dolayı, cevapların ayrı başlıkta takip edilmesini uygun görmüştüm. Konuyu bir bütün halinde de buraya aktarıp, cevapların altına sıralanmasını da sağlayabilirdim. Anlayış göstereceğinizi ummuştum, fakat yanılmışım. Kimseyi bunun için zorlayamam. Bu sadece bir ricaydı,ancak bu ricaya uymayacağınız anlaşıldı. Ne diyeyim, nereye isterseniz oraya yazın.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.