yam_yam tarafından postalanan herşey
-
Esir kampından İslam'a giden yol
Kardeşim karşınızda saf bir adam yok... Kızdırmayın beni... 1- İslamiyet neden cariye ve köleliği birden bire kaldıramıyor ? 2- "Cevabınız sistem elverişli değildi" ise, Tanrı bu sistemi bir "ol" demesiyle düzeltemezmiydi? Ya da "Köleliliği ve cariyeliği derhal kaldırın. Onların yeni bir hayat kurmalarına yardımcı olun/yardımcı olacağım" diyemezmiydi? 3- Kadınları bir "mal" gibi kullanan İslamiyetin kendisidir. Hiç bir medeni sistemde bir erkeğe 4 kadın, ve bir yığın cariye öngörülmez. Bir erkek olarak elinizde bunca dişi bulundurduktan sonra, fuhuş yapma ihtiyacı duymazsınız zaten. Kaldı ki, boşanma hakkı erkeğe verilmiştir. Erkek, dilediği zaman kadını boşar ve yenisini alabilir. Sistem fuhuşa meydan bırakmayacak kadar kolay işliyor zaten. Hem sen şu an islam ülkelerinde fuhuşun olmadığını mı sanıyorsun ? Kusura bakma ama o zaman çok safsın... İslami devletlerde, para karşılığı gecelik nikah olayını bir araştırmanı öneririm... 4- Madem tanrı kadınları bir seks objesi olarak yarattı, (!) erkeği de tek eşli olarak yaratsaymış o zaman. Cinsel arzu bir tek erkeklere mi özgü? Erkeğin şehveti yüzünden kadın neden kapanmak zorunda kalsın? Neden bir ucube gibi dolaşsın? Kadın hakkı ve eşitlikmiş.... Hadi be, dalga mı geçiyorsunuz?
-
124.000 Peygamber mi?
Ruh, ya da şeytan diye bir şey yoktur... Beyin, ve onu kullanma yeteneği vardır...Bilginize....
-
ALLAH NEDEN BİRDİR?
Tabii... Mesela sizi ve eşeğinizi öldürüp, 100 yıl sonra tekrar diriltecek (Bu arada film efekti gibi kemiklerinize et giydirecek) ve sizinle konuşacak....
-
124.000 Peygamber mi?
Sözlerinize dikkat edin arkadaşlar... Yalancılar dediğiniz bilim adamları bilime hizmet etmek için varlar. Sizin bugün kullandığınız bir yığın ilaç, evrim teorisinin sonucunda yapılmıştır. Asıl yalancı, bilimsel makaleleri çarpıtarak sizleri ayakta uyutan HY ve ekibidir. Bunun kanıtlarını, burada daha önce vermiştim. EVRİM TEORİSİNİN YALAN OLDUĞUNU HİÇ BİR BİLİMSEL MAKALEDE GÖREMEZSİNİZ. Bunu iddia eden sadece, yaratılışçılardır. Bunu da kendilerini ve çevresindekileri kandırmak için yapıyorlar. Araştırın ve görün.... Sayın Hidayet Çağı ; Tarihi de yalancılıkla itham ettiniz ya, artık size söyleyebilecek bir sözüm yok. Bir arkeoloji müzesine de mi hiç gitmediniz? Kusura bakmayın ama, sizin gibilerle ciddi fikir tartışması yapmanın imkanı yoktur. Zira siz kendinizi , kendi fikirlerinize uyanlar dışında herkesi yalancılıkla itham etmeye şartlandırmışsınız. Öyleyse siz, din dışında aldığınız tüm eğitimleri unutun... Hepsi yalandır çünkü...
-
Esir kampından İslam'a giden yol
İslamiyet, cariye ve köle edinmeyi serbest kılmıştır. Halbuki tüm insanların tanrısı olduğunu iddia eden bir tanrı, derhal bu durumu yasaklamalıydı..
-
Esir kampından İslam'a giden yol
İslamiyetin kadın hakkındaki görüşleri, ancak bu kadar süslü ve makyajlanmış olarak anlatılabilirdi. İslamiyet'i bilmesek tüm bunları gerçekler diye yutturacaklar bize yahu... İslam dinine göre insan insana eşitmiymiş bir bakalım: 4/25- "Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. " 24/33 Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Sadece bu ayetler bile "insanın insana eşit" olmadığını anlamana yeter de artar bile... Gerisi boş, gerisi hikaye... TÜM İNSANLARIN TANRISI OLDUĞUNU İDDİA EDEN BİR TANRI, LEGAL OLARAK KULUNA KULLUK ETTİRİR Mİ?
-
Esir kampından İslam'a giden yol
Yuh artık....Özellikle kadın hakları... Mirastan eksik pay alır... Erkeğini başka kadınlarla paylaşmak zorunda kalır... Şahitliği erkeğin yarısı kadardır... Cariye olarak kullanılabilir... Boşanma hakkı yoktur... Erkeğine kendisini dövme hakkı verilmiştir. Kur'an'ın hitabı hep erkekleredir... Seks objesi olarak görüldüğü için tesettüre girmek zorundadır... Güldürmeyin adamı yahu....Kadın haklarıymış...Pes yani...
-
124.000 Peygamber mi?
Sayın HİDAYET ÇAĞI; yazdıklarınızdan, benim yazılarımı tam olarak okumadığınız, ya da işinize geldiği şekilde yorumladığınız anlaşılıyor. Bir defa cevaplarınız dogmatik inançlara dayanıyor. Yani tarihsel gerçeklere dayanmıyor. Tanrının tüm kavimlere peygamber gönderdiği iddianız, bir teist olarak Kur'an'da yer alması gereğince kabul etmeniz gereken bir söylem. Halbu ki Tarih ilmi bugün bize, elindeki bulgulara dayanarak ilkçağ inanışlarını ve yaşam biçimlerini ayrıntılı şekilde gösteriyor. Yazının M.Ö 3000 li yıllarda bulunduğunu düşünürsek, diğer ilk çağ uygarlıklarında da bu tür inançlara (yahu arkadaş bu peygamberlere bir kişi de mi inanmadı?) ya da en azından izlerine rastlamamız kaçınılmaz olurdu. Ama öyle olmadığını siz de, biz de, Tarih de biliyor. Bu başlık altında Kur'an'da adı geçen bir çok peygamberi saydım. Görülüyor ki, hepsi İbrani ırkından ve baba-oğul.. Peygamberlik nasıl bir kurumdur ki, babadan oğula geçiyor? Bir nevi yahudi mitolojisini anlatan Tevrat referans alınmış, ve ilahi bir kuruma dönüştürülmüştür. Yahudi liderleri de, diğer mitlerde görülen kral-tanrı biçimini almış, farklı olarak peygamberlik kurumu geliştirilmiştir. Bunun başka izahı yoktur. Tüm tarihi ve akli deliller bunun böyle olduğunu göstermektedir. Arkadaşlar birbirimizi kandırmayalım. Tüm kavimlere, corafyalara peygamber gönderildiği iddiası abesle iştigaldir. Elbette teist olan sizler için, kutsal kitapta yazan söylemlerin aksini düşünmek mümkün değil. Ancak dayanağı sırf dogmatik inanç olan iddiaları da, (hele ki tarihsel verilerle tamamen zıt ise) mutlak doğrular olarak ortaya atmanız da bizim için kabul edilemez. Kutsal kitapların, kendilerinden önceki tarihi metinlerle benzerlik göstermesi, onların tek elden çıktığını göstermez. Özellikle İslam'ın anlattığı gibi tek tanrılı bir dinden çıktığını hiç göstermez. Zira kutsal kitapların (ister kabul edin, ister etmeyin) referans aldığı ilkçağ medeniyetlerinin, sizin inançlarınızla uzaktan yakından alakası yoktur. Dahası böylesi bir dine dünyanın diğer coğrafyalarında da rastlanmamıştır. Tekrar ediyorum, aksini iddia ediyorsanız, bunu dogmatik inançlarınızla değil, tarihsel bulgularla yapın lütfen..
-
124.000 Peygamber mi?
Neden bütün resullerini israiloğullarından seçmiş? Neden hemen hepsi baba-oğul, ya da akraba-yandaş ? Neden diğer coğrafyalarda, sizin inandığınız gibi bir dine rastlanmamış? Neden kutsal kitaplarda anlatılanlar, kendilerinden önce yazılmış tarihi metinlerle benzerlikler gösterir ? Bunları hiç düşündünüz mü?
-
Tanrı ve Kötülük
“Tanrılar kötülükleri yeryüzünden kaldırabilir mi veya kaldıracak mı veya istese de kaldırabilir mi; yoksa bunu yapamaz mı, yoksa yapmayacak mı, veya nihayette Tanrılar hem yapabilir ve hem de yapmak istiyorlar mı?.. Eğer Tanrılar yeryüzünden kötülükleri kaldırmak istiyorlar da kaldıramıyorlarsa o zaman onlar her şeye gücü yeten değillerdir. Eğer yapabilirler de, yapmak istemiyorlarsa o zaman onlar iyiliksever değillerdir. Eğer onların kötülüğü kaldırmaya ne güçleri ne de istekleri varsa o zaman onlar ne her şeye gücü yeten, ne de iyilikseverlerdir. Ve son olarak eğer Tanrı’lar kötülüğü kaldırma gücüne sahipseler ve kaldırmayı istiyorlarsa o zaman kötülük nasıl ortaya çıkmıştır?” Epiküros
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Acaba İbrahim kimdir? Bir bakalım... "Öte yandan Hz. İbrahim, Ahd-i Atik'te "İbranî Abram" olarak nitelenir ve böylece İsrailoğullarının atası kabul edilir. Gerek imanı gerekse Tanrıya bağlılık ve yakınlığı açısından Hz. İbrahim, Yahudi ırkının veya inanmış bir Yahudinin bir prototipidir." ( http://www.kultur.gov.tr/portal/turizm_tr.asp?belgeno=20097 ) Ama nedense Kur'an bunu kabul etmez.... "2/132- İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün" dedi. " "2/140- Yoksa siz, "İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler" mi diyorsunuz? De ki: "Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. "3/67- İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan da degildi. " Kur'an 'a göre, İbrahim hristiyan, ya da yahudi değildir. Müslümandır.(!!!) Ama her nedense müslümanlığın ortaya çıkması için yaklaşık 2.500 yıl geçmesi gerekti. Bu arada İbrahim hakkında anlatılanlardan, M.Ö - 1900-1800 yılları arasında yaşamış olabileceği düşünülüyor. Tevrat'da İbrahim'in babası Terah olarak geçiyor. Halbu ki Kur'an da Azer dir. "6/74- Hani İbrahim babası Âzer'e, "Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti." Ayrıca tanrı, İbrahim'e de kitap gönderdiğinden bahseder.. "4/54Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir." "57/26- Andolsun, biz Nûh'u ve İbrahim'i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik." "87/18,19- Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, Ibrahim ve Mûsâ'nın sayfalarında da vardır." Ancak Tevrat'dan önce o bölgede ne böyle bir kitaba, ne de dini inanca rastlanmamıştır. Bir de İbrahim'in ateşe atılması, ve ateşin İbrahim'i yakmaması olayı vardır ki, bu olay bilhassa teist arkadaşların hislenmesine vesile olur. Bakalım durum nasılmış.... "Hz. İbrahim'le ilgili pek çok Harran ve çevresinde yaşanan olaylar olarak anlatılır. Bunlardan biri de Hz. İbrahim'in, puthanedeki putları kırması ve sonrasında dönemin hükümdarı (Nemrud) tarafından ateşe atılmasıdır. Eski Ahit'te ise İbrahim'le ilgili olarak böyle bir olaya temas edilmez. Ancak Daniel, III'de hikaye edilen Babil kralı Nebukatnetsar'la ilgili şu olaydan hem ateşe atma cezasının, hemde İbrahim'inkine benzer başka hikayelerin Babil'de var olduğunu anlıyoruz: "... Babil kralı Nebukatnetsar, boyu altmış, eni altı arşın olan büyük bir altın heykel yaptırır ülkesinde yaşayan herkesin buna tapmasını ister. Şadrak, Meşak ve Abed-nego isimli üç yahudi genç hükümdarın bu fermanına karşı çıkar ve heykele tapmayı reddeder. Bunun üzerine kral, bu gençlerin "ateşi alevli bir fırına" atılmalarını emreder ve gençler fırına atılır. Ancak ateş onlara bir zarar vermez. Bu olağanüstü olaya şahit olan kral ve adamları, gençlerin Tanrı'sını takdir etmeğe mecbur kalır." İlk bakışta, İbrahim'in ateşe atılması hikayesini hatırlatan bu olayı, onunla aynileştirmek mümkün değildir. Zira Nebukatnetsar'ın İ.Ö. 600 yıllarında Babil'de hüküm sürdüğünü göz önüne aldığımızda, bu olayın, Hz. İbrahim'den en az 10-12 asır sonra meydana gelmiş olduğu anlaşılır. " http://www.kultur.gov.tr/portal/turizm_tr.asp?belgeno=20097 Kültür Bakanlığı'nın sitesinde, İbrahim'in ateşe atılması olayının ve İbrahim'inkine benzer başka hikayelerin Babil'de de varolduğu açıkça belirtiliyor. Ancak öyle bir not düşülmüş ki, "Babil kralı İ.Ö 600 yıllarında yaşamış, İbrahim ise çok daha önce, demek ki aynı olamaz" gibilerinden. Ancak burada çok daha önemli bir not, Eski Ahit'te bu olayın yer almadığıdır. Yani kutsal kitaplara sonradan ilave edilmiştir. Kaynağı da, diğerlerinde olduğu gibi yine mezopotamya inançları. Sanıyorum Kültür Bakanlığı, kafalarda soru işaretleri bırakmamak için iki olayın aynı olamayacağını söyleme ihtiyacı duymuş... Ama ikinci nottan (Bu hikayenin Eski Ahit'te yer almadığı) ne demek istendiğini anlayabilirsiniz. İbrahim hakkında söyleyeceklerim şimdilik bu kadar... Belki daha sonra devam ederim...
-
Bal tefsiri!
Biz konuşmayalım ki, siz de istediğiniz gibi atıp tutun öyle mi? Nasıl olsa yurdum insanında, din hakkında her duyduğuna inanacak potansiyel var. Niye konu irdelemeye, eleştirmeye gelince rahatsız oluyorsunuz?
-
Anlayamadıklarım?
Dünya'nin yaşı yaklaşık 4.6 milyardır. ( http://www.istanbul.edu.tr/yerkure/kara.htm ) Ancak canlılık 4.6 milyar yıl önce başlamamıştır. Çünkü canlılığın başlamasına olanak sağlayacak ortamın oluşması için 1,5-2 milyar yıl geçmesi gerekti. Canlılık oluştuktan sonra da , bulundukları ortama uyum sağlamaya başladılar. Öyle ki, okyanusların en derin bölgelerinde bile "canlılık olamaz" diye düşünülürken, insanoğlunun hiç bilmediği canlıların yaşadığı tespit edilmiştir. Artık bu noktadan sonra, canlılığın yok olabilmesi için dünyanın yok olması gerekir... Çünkü bilim bugün, bir çok canlının hayatını devam ettirebilecek ortam deformasyona uğrasa dahi, canlının kendini yeni ortama adapte edebildiğini görmüştür. Dünya genelinde bir felaket olsa, ve canlılığın büyük bölümü yok olsa bile, yine de bazı canlılar hayatta kalacaktır. Tesadüf konusuna gelince de, teist arkadaşlar hep bu noktaya takılıp kalıyorlar. Bu iddiada olanlar lütfen bu linkteki yazıyı okusunlar.. http://www.geocities.com/wankeragnostic/yaratilmayis.htm
-
Bal tefsiri!
Vaaaayyyy be.... 224.000, (yazı ile ikiyüzyirmidörtbin) beygamber sevabı... Peygamber sevabı almak ne kadar da kolaymış öyle . Hem de 1 değil, 224.000 tane..Sadece bir yazıyı okumak, ya da okutmak yetiyor. Bir de üstüne dünyada darlık, fenalık falan da görmüyorsun... Çok hoş yahu... "Güler misin, ağlar mısın" bir durum yani...
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
Vahsi Doğa kanunu Doğada içgüdüsel olarak canlılar "hayatta kalmak" ister. Bu yüzden zor anlarda(örneğin besin azlığı yada yer darlığı gibi) hayvanlar büyük bir mücadele içinde sadece kendi hayatları için savaşırlar. Sonuçta doğal olarak; sadece en güçlüler, en akıllılar ve en dayanıklılar hayatta kalır ve aciz olanlar ölür. Yukarıda bahsettiğin durum doğal seleksiyonun sonucudur. Aslında şu an insanlar için böyle bir durum yoktur. İnsanlar sosyal varlıklardır. Bu sosyal yaşam içerisinde hayatlarını bir şekilde idame ettirirler. Dahası birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Hayvanlar aleminde olduğu gibi yaşamak için karşısındakini (insanı) yok etme gereği duymazlar (özel sebepler dışında). Tarih boyunca yaşanan savaş ve çatışmalar, insanların güç ve iktidar hırslarından kaynaklanmıştır. Nijerdeki durum da ateist bir felsefenin sonucu değil, işgalci ve kapitalist bir düzenin bir sonucudur. Evet, ortada "güçlü olan kazanır" gerçeği var. Ancak ateizm sana, "yaşamak için karşındakini ezmelisin" fikrini vermez. Ateizmde "din olmadığına göre ahlak anlayışı da olamaz" durumu yoktur. Çünkü insanın doğru ile yanlışı ayırt edebilmesi için dine ihtiyacı yoktur. Kaldı ki, din bile sana bunu tam olarak veremez. İyi bir yemek tarifleri kitabı tadı tuzu yerinde bir yemek hazırlamak için gereken tüm durum ve koşulları belirt(e)mez. Yaşam da öyle... Sonlu sayıda bir takım kuralı bir araya getirip "işte ahlakın kesin temel taşları bunlar" demek bir yerde imkansız. Çünkü insan doğası sabit değil, toplumsal olarak koşullanıyor. Sana bir örnek... Biz ateistlerin, insanların ibadetlerine karışmak gibi bir lüksü yoktur. Ancak konu "kurban" meselesine gelince durum değişiyor. Çünkü hayvanlara eziyet ediliyor. Bu sence ne tür bir karşı çıkmadır ? Yani "beni ilgilendirmez, kim ne yaparsa yapsın" mı denmelidir, yoksa doğru ile yanlış ayırt edildikten sonra, bunun yanlış olduğu bilindiği için mi bir karşı çıkış, eleştiri sözkonudur? Yukarıdaki açıklamalarım gereğince, ima ettiğin "sen daha ne olduğunu bilmiyorsun" yorumun geçersizdir.
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
O senin karakteristik özelliğine kalmış. Ayrıca yukarıda Ateizme atfen saydıklarının hiçbirini ateizm sana söylemez. Sen ateist felsefeyi, satanist felsefe ile karıştırıyorsun... Tekrar ediyorum, ateizm bir ideoloji değil, tanrı iddiasının reddidir. En rahat, en güçlü , en iyi yaşayan olmak hırsı ateizme özgü bir hırs değildir. Tarih boyunca yaşanan çatışmaların, savaşların ateist bir felsefenin ürünü olduğunu mu sanıyorsun?
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
Evet, ayakta kalmanın kuralıdır güçlü olmak. Şu an dünyadaki kaynaklar her insana yetecek seviyededir. Ancak bahsettiğim gibi, insanlar tamahkârdır. Yani açgözlü... Hep daha fazlasını isterler.Bunun sonucunda da, hep bir taraf ezilmiştir. Geçmişteki siyasi, mali vs güç savaşları dünyayı bu noktaya getirmiştir. Belki, Atatürk olmasaydı biz de şu an (belki nijer kadar değil ama) oldukça zor bir durumda olacaktık. Bence, insanca yaşamın önemli detaylarından biri de empatidir. Yani kendini başkasının yerine koyma. Her insan, ya da toplum kendini karşısındakinin yerine koyar ve eylemlerini ona göre şekillendirirse, dünyadaki insan yaşamının kalitesi de şüphesiz ki artacaktır. Ama önce insan olarak bu bilince ulaşmamız gerekiyor.
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
Bahsettiğin şey, insanların düşünen bir hayvan oldukları ise, evet katılıyorum.
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
Senin için endişelenmeye başladım wyattearp... Sende ciddi "yorumlama" bozukluğu olduğunu düşünüyorum. Karınca da, ayı da birer hayvandır. Ancak yaşayış şekilleri açısından ciddi farklılıkları vardır. İnsanların da, diğer hayvanlardan yaşayış açısından farkları vardır. Fizyolojik açıdan baktığın zaman, insanlar ile hayvanlar arasında (özellikle memeliler açısından) pek fark yoktur. (Ayrıntılara girmiyorum, bu kadarını da bildiğini varsayıyorum artık). Ancak insanı doğaya ve çevresine hakim kılan 5 temel unsur vardır: 1- Frontal lobunun neokorteksinin diğer primatlara oranla daha gelişmiş olması 2- Gırtlak yapısının farklı sesleri çıkarabilecek yapıda olması ve geliştirebildiği dil yeteneği 3- İkinci beyni olan elini çok sofistike kullanabilmesi (motor korteksin büyük bir kısmı, el hareketleri konusunda uzmanlasmistır) ve eliyle "opponens" hareketini (basparmak ile, küçük parmagı ve diger parmakları birleştirip, kavrama hareketi) ve diger ince hareketleri başariyla yapabilmesi. 4- Ayakta durabilmesi ve tüylerini kaybetmis olmasi sonucu soguk iklimlere adaptasyon saglayabilmek için alet yapabilmesi, avlanabilmesi, hayvanların kürklerini kullanabilmesi, ateşi keşfedişi 5- Diger primatlar gibi gruplar içinde yaşaması, yardimlaşması, sosyal bir canlı olması. (Dr. Umit Sayin.. BILIM ve UTOPYA DERGISI Ekim 1998) Artık, daha açık nasıl anlatılabilir bilemiyorum....
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
Ben insan olmaktan bahsediyorum, insanın doğasından bahsediyorum, sosyalleşmeden, bunun gereği olarak da insanca yaşamdan bahsediyorum. İnsan olmanın gereği, çevresine karşı duyarlı olmaktan geçer. Çünkü sen düşünebilirsin, ama hayvanlar düşünemez. Bu, insanla hayvan arasındaki en önemli farktır. Ben neyi uydurmuşum ? 2/155 "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele !" Bu ayet yeterli olur sanırım...
-
ATEİSTLER KÖTÜLÜKLERDEN NEDEN RAHATSIZ OLUR?
Demek, senin tüm bunlardan rahatsız olmanın sebebi "din" öyle mi? Bu nasıl bir ironidir böyle. Sana göre tüm dünyadaki vahşet ve adaletsizliğin sebebi tanrı, ama senin bunlardan rahatsızlık duymanı sağlayan da bu tanrı inancı öyle mi? Sen hala "insan olmak" ile dini inancı ayırdedememişsin, ben sana daha ne diyeyim ki...
-
124.000 Peygamber mi?
Neden can alıcı noktayı hep gözardı etmeye çalışıyorsunuz? "3 büyük dine inananlar dünta nüfusunun %70 ini oluşturur" tahminin yanlıştır. Alaturka'nın bir başka başlık altında yaptığı alıntı var aşağıda. Göreceksin ki 3 büyük dine inananların sayısı, dünya nüfusuna oranla %50 civarındadır. Bunun nedenini de söylemiştim zaten: Ajitasyon http://www.turkish-media.com/forum/index.p...topic=2975&st=0 "Artı şu an dünyanın en güçlü ve etkin devletlerinin hristiyan ve museviler olduğu düşünülürse...." ifaden de gerçekleri yansıtmıyor. En azından museviler için . Şu an dini musevi olan tek toplum İsraildir. Nüfusları da 6-7 milyon civarındadır. Etkili olmalarının tek sebebi de, ABD nin orta doğudaki politikası gereği İsrail'e arka çıkmasındandır. Yoksa israil'in öyle üstün bir ırk olduğundan falan değil... Bir dönem de dünyanın en etkili toplumu Roma İmparatorluğu idi. Aynı mantıkla onları da mı üstün bir ırk olarak niteleyeceğiz? Ya da, şu an japonlar da iyi durumda. Onlarda mı üstün bir ırk? Lütfen biraz daha mantıklı düşünün...
-
124.000 Peygamber mi?
Burada anlatılanları anlamak için matematik hesabı yapmaya gerek yok. Bir çok toplumun kendi tarihlerini anlatan destansı hikayeleri vardır. Bu hikayelerin hemen hepsinde de, o toplumların liderlerinden ve ilahi olaylarla süslü hikayelerinden bahsedilir. Tevrat da bunlardan biridir. Bilen bilir, musevilik yalnızca israiloğullarının bağlı olduğu bir dindir. Ve İsrailoğulları Tanrı tarafından üstün tutulmuşlardır. Kutsal kitaplarda peygamber diye nitelelen kişiler, yahudi liderleri, ve çoğu baba-oğuldurlar . Yani peygamber diye nitelendirdiğiniz kişiler, israiloğullarına liderlik yapmış kişilerdir.Aynı kral-tanrı olayında olduğu gibi. Anlamıyor musunuz, başka coğrafyalarda sizin inandığınız gibi bir dini inanç yoktur. Ne mayalarda, ne hindularda, ne çinlilerde, ne Mezopotamyalılarda, ne mısırlılarda, ne eski yunanda, ne de başka herhangi bir coğrafyada yoktur. Halbu ki tüm insanların tanrısı olduğunu (Tevrat'ta yalnızca israiloğullarının) iddia eden bir tanrının, dünyanın diğer herhangi bir bölgesine peygamber göndermemiş olması düşünülemez. İşte bu yüzden 124.000 peygamber masalı uydurulmuştur. Ancak bu iddia tarihi gerçeklerle tamamen zıttır. İsa ve Muhammed, bu kitabı geliştirerek birer dini akıma dönüştürmüşlerdir. Sonrası malum... İşgaller ve ajitasyon çalışmaları ile bu akım tüm dünyaya yayılmıştır. Ancak şu an bile dünyanın yarısı, sizin inandığınız gibi bir tanrıya inanmamaktadır. Bu anlattıklarım, teist arkadaşlar için yenir-yutulur cinsten değildir. Ancak iddialarımın tarihi gerçeklere dayandığı bir gerçektir. Eğer karşıt fikirleriniz varsa, bunları benim anlattıklarımı çürütecek delillerle yapın lütfen... Çünkü hiç bir dogmatik düşünce, bu anlattıklarımı çürütmeye yetmeyecektir...
-
124.000 Peygamber mi?
Adem (Adam) Nuh (Noah) İdris İbrahim (Abram,Abraham) İshak (isaak) : İbrahim’in oğlu (Karısı Saray’dan) İsmail (Samuel-Ismael) : İbrahim’in oğlu (Cariyesi Hacer’den) Yakub (Jakob) : İshak’ın oğlu Lût (Lot): İbrahim’in yeğeni Yusuf (Yasef-Josef)): Yakub’un oğlu Şuayb (Schuaib): Şuayb (a.s), Hz. İbrahim'in torunlarından Mikâil'in oğludur. Annesi ise Hz. Lut'un kızıdır (et-Taber, Tarih, Mısır 1326,I, 167; es-Sa'leb, el-Arâis, Mısır 1951, s. 164; M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Ankara 1990, I, 327). Şuayb (a.s) aynı zamanda Musa (a.s)'ın kayınpederi idi. Kızı Safura'yı Musa (a.s) ile evlendirmişti (İbnü'lEsir, el-Kâmil, Beyrut 1965, 177). Musa (Mose) -Harun (Aaron): Kardeş Davud (David): Yakub’un neslinden Süleyman (Salomon) : Davud’un oğlu İlyas (Elija): Harun’un neslinden Elyesa (Elischa): Elyesa' (a.s.), küçüklüğünde kötürüm bir vaziyetteydi. O sırada İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. İlyâs, bir gün yahudilerin azgınlığından kaçarak dul bir kadın olan Elyesa'ın annesinin evine sığınmış, kendisini koruyan bu kadının kötürüm oğluna yaptığı dua kabul olunarak Elyesa' sıhhatine kavuşmuştu. Bunun üzerine Elyesa', Hz. İlyâs'a iman edip ona tâbı oldu, hizmetinde bulundu, her gittiği yere onunla birlikte gitti. Hz. İlyâs'tan sonra İsrailoğullarının ıslâhı ile meşgul olan, onlara va'z ve nasihatlerde bulunan Elyesa' (a.s.) Cenâb-ı Hak tarafından peygamberlikle görevlendirildi. Yunus (Jonas): Soyu, Bünyamin vasıtasıyla Ya'kûb (a.s)'a ve onun vasıtasıyla de İbrâhim (a.s)'a dayanmaktadır. Zekeriyya (Zacharias): Soyu Dâvud (a.s)'a dayanmaktadır. Kur'ân'da anılan duâlarından (Meryem, 16/6) anlaşıldığına göre, soyu daha sonra Yâkub (a.s)'a varmaktadır. Zekeriyya (a.s)'ın hanımı İsa (a.s)'ın annesi Meryem'in teyzesi İşâ idi. (el-Kurtubî, Ahkâmu'/-Kur'ân, IV, 69 vd). Yahya (Yohannes): Zekeriyya’nın oğlu İsa (Jesus) Bazı arkadaşlar 124.000 peygamberden bahseder. Yukarıda bazı peygamberleri saydım. Gördüğünüz gibi peygamberlik, israiloğulları toplumunda babadan oğula geçen (bazen de yandaş, ya da akraba) bir kurum olmuştur. 124.000 peygamber iddiası teist arkadaşların kendilerini kandırmalarından başka bir şey değildir. Arap yarımadası dışında hiç bir coğrafyada bu tür bir peygambere, ya da dini inanca rastlanmamıştır. Bilakis, çok tanrılı inançların izleri vardır. Üstelik, isimler de araplaştırılmış, Abraham-İbrahim, Jacop-Yakup vb.olmuştur. İbranilerin, mezopotamya inançlarının etkileriyle süslenmiş efsanevi tarihini anlatan bir kitap, önce isa, sonra da Muhammed tarafından geliştirilerek dini birer akıma dönüşmüş, daha sonra bu akım, işgal ve ajitasyon çalışmalarıyla tüm dünyayı etkilemiştir.
-
Anlayamadıklarım?
Sizin peygamber diye nitelediklerinizin pek çoğu, yahudi kralları ve baba-oğuldurlar. Dünya nimetlerinden de bol bol faydalanmışlardır. Öyle sefil bir hayat sürdüklerini de söyleyemezsin.Üstelik sayılan peygamberlerin hepsi arap yarımadasından çıkmışlardır. Halbuki dünyanın diğer coğrafi bölgelerinde sizin saydığınız gibi ne bir peygambere, ne de dini inanca rastlanmamıştır. Bilakis, diğer coğrafyalarda çok tanrılı dinler hakimdir. Bu bile sayılan peygamberlerin ilahi olamayacağını anlamaya yetecektir. İnsanlar sadece arap yarımadasında mı vardı? Neden diğer coğrafyalara peygamber gönderilmedi ? Evet peygamberlerin hayalgüçleri genişti. Ancak hepsi bu kadar değil. Bu forumun muhtelif yerlerinde, kutsal kitapların diğer tarihi metinlerle nasıl benzerlikler gösterdiğini yazmıştık. Hayalgücü ve etkileşim (kopya desek daha doğru olur)... Yahudilerin efsanevi tarihini anlatan bir kitap, geliştirilmesiyle birlikte dünyayı etkileyen bir akıma dönüştü. Böyle kitapları yazmak çok mu güç? O zaman diğer medeniyetlerin efsanelerini de bir inceleyin... Göreceksiniz ki, Tevrat'dan bir farkı yok...