Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.202
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. Arman muhatabım olmadığını söylemiştim. HY kitapları okuyacağına biyoloji kitapları okusaydın bu sorunun cevabını görürdün. Google denen bir arama motoru var. "evrim" yaz, HY siteleri dışındakilerin hepsi sana insanın atasını söyleyecektir. Kolay gelsin...
  2. Yenilendiği doğrudur. Ancak bu yenilenme teistlerin iddia ettiği gibi tanrı tarafından yapılmamıştır. Burada göstermeye çalıştığım/çalışacağım şey, Kur'an'ın referans aldığı Tevrat'ın ilkçağ inançlarından esinlenerek nasıl hazırlandığı, ve bu bilgilerin Kur'an'a ne şekilde geçtiğidir. Bunun için önce Tevrat'tan başlamak gerekir. Yukarıda, Tevrat'ın bu konuyu nasıl işlediğini özet olarak aktarmıştım. Şimdi bir de Kur'an'a bir göz atalım... 2/31- Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. Tevrat'ta, Adem'in hayvanlara isimleri kendisinin koyduğunu yazar. Kur'an da ise her şeyi bilen tanrı sıfatıyla bu değiştirilmiş ve Adem'e varlıkların ismini tanrı öğretmiştir. Aşağıda görüldüğü gibi... 2/33- Allah şöyle dedi: "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi. Tevrat ile benzerlikler şu şekilde devam eder : 7/19- "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalin. Dilediginiz yerden yiyin. Fakat şu agaca yaklaşmayin. Yoksa zalimlerden olursunuz." 7/20- Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı." 7/21- "Şüphesiz ben size ögüt verenlerdenim" diye de onlara yemin etti. 7/22- Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi. 20/117- Biz de şöyle dedik: "Ey Adem! Şüphesiz bu (Iblis) sen ve eşin için bir düşmandir. Sakin sizi cennetten çikarmasin; sonra mutsuz olursun." 20/118- "Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çiplak kalmak yoktur." 20/119- "Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altinda kalirsin." 20/120- Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: "Ey Adem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" 20/121- Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o agacin meyvesinden yediler. Bu sebeple ayip yerleri kendilerine göründü ve cennet yapragindan üzerlerine örtmeye başladilar. Adem Rabbine isyan etti ve yolunu şaşirdi. 20/122- Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona dogru yolu gösterdi. İşte, yaradılış hikayesinin özü budur. Ancak Tevrat'ta bu konu daha detaylı işlenmiştir. Karşılaştırma yapabilmeniz için Tevrat'taki yaradılış hikayesini olduğu gibi aşağıya yazıyorum. Yar.2: 7 RAB Tanrı Adem'i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. Yar.2: 8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. Yar.2: 9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı. Yar.2: 10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu. Yar.2: 11 İlk ırmağın adı Pişon'dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar. Yar.2: 12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur. Yar.2: 13 İkinci ırmağın adı Gihon'dur, Kûş* sınırları boyunca akar. Yar.2: 14 Üçüncü ırmağın adı Dicle'dir, Asur'un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat'tır. Yar.2: 15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. Yar.2: 16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, Yar.2: 17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün." Yar.2: 18 Sonra, "Adem'in yalnız kalması iyi değil" dedi, "Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım." Yar.2: 19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan Yar.atmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı. Yar.2: 20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı. Yar.2: 21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Yar.2: 22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yar.atarak onu Adem'e getirdi. Yar.2: 23 Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir" dedi, "Ona 'Kadın*fc* denilecek, Çünkü o adamdan*fc* alındı." D Not 2:23 İbranice kadın (İşşa) sözcüğü adam (İş) sözcüğünden türemiştir. Yar.2: 24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Yar.2: 25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı. BÖLÜM 3 Yar.3: 1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu. Yar.3: 2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, Yar.3: 3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." Yar.3: 4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi, Yar.3: 5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız." Yar.3: 6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. Yar.3: 7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. Yar.3: 8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. Yar.3: 9 RAB Tanrı Adem'e, "Neredesin?" diye seslendi. Yar.3: 10 Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi. Yar.3: 11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?" Yar.3: 12 Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı. Yar.3: 13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi. Yar.3: 14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Yar.3: 15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın." Yar.3: 16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana Çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek." Yar.3: 17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın. Yar.3: 18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin. Yar.3: 19 Toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin." Yar.3: 20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi. Yar.3: 21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi. Yar.3: 22 Sonra, "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu" dedi, "Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli." Yar.3: 23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı. Yar.3: 24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi. Muhammed bu hikayeyi, Kur'an'da yüzeysel olarak işlemiş, yarattığı tanrı kavramına uymayan kısımları değiştirmiştir. (Tanrı'nın bahçede dolaşması, varlıklara isim verilmesi vb.)
  3. İncil değil arkadaşlar, Tevrat. Neden Tevrat: Çünkü bu hikayelerin hepsi Tevrat'tan alınmıştır. Yani kaynağı Tevrat'tır. Bir de bu adamlar evrimi bildiklerini iddia edip ortada dolaşıyorlar ya, pes artık. İnsanın atası maymunmuşmuş... Kardeşim evrim teorisi insanın maymundan türediğini değil, insanın ve maymunun atasının aynı olduğunu öngörür. Cahil cahil konuşmayın... Evrimi H.Yahya dan öğreneceğinize, biraz biyoloji kitaplarını karıştırın....
  4. ÖBÜR DÜNYA İNANCI Mezopotamya bölgesinin verimliliği ve gelişmesi sonucunda komşu halkların saldırısına uğraması, yağmalanması, insanların toplu olarak tutsak edilmesi, öldürülmesi, güçlünün güçsüzü ezmesi, yeni yeni kavramların doğmasına yol açtı. Söz konusu komşu halkların saldırılarının yoğunlaştığı bir bölgede yaşayan Yahudiler, sürekli göçebe yaşamak, bir bölgede yerleşememek zorunda kalıyorlardı. Artık, koruyucu tanrılar, komşuların saldırılarını önleyemiyorlardı. Bu güçsüzlük, Mezopotamya insanının düşüncelerinde eskiden beri kök salmış olan “öbür dünyada, yaptığının karşılığını görme” inancını geliştirdi. Anadolu’dan, Mısır’dan Mezopotamya’ya yapılan sürekli saldırıların yanı sıra, Samilerin yurduna güneyden gelen halkların akınlar düzenlemeleri, durumu büsbütün kötüleştirdi. Mezopotamya’nın saldırılar, göçmenler, savaşlar sonucu uğradığı büyük sarsıntılar, insanların düşüncelerini de etkilemeye koyuldu; inançlar sarsılmaya başladı; dışardan gelenler ile bölgenin yerlileri arasında, inanç ayrılıkları yüzünden çatışmalar ortaya çıktı; eski inançların yerini yenileri aldı. Bunun sonucu olarak da, Mezopotamya halklarının inancına göre, tanrılar yeryüzüne gücendiler.Yeryüzünde eski inançlara duyulan saygı, sevgi ortadan kalktığından, insanlar bağışlanmaz suçlar işlemiş duruma geldiklerinden, onlara “dur” deme zamanının, işledikleri suçların cezasını vermelerinin zamanının geldiğine karar verdiler.(D.T.A cilt 1 s:243)
  5. Akhenaton'u peygamber de yaparsınız siz şimdi.
  6. Sayısal Lotoyu tutturmak da bir tesadüftür. Gerekli şartlar oluştuğu takdirde bu tesadüf, "kaçınılmaz"a dönüşür. Bunun aptalca olduğunu mu düşünüyorsun? Bir de topraktan, kaburga kemiğinden yaradılışa bakmanı öneririm. Tanrı'nın 6 günde evreni yaratıp yorulmasına, Muhammed'in bunu nasıl değiştirip "andolsun ki hiç bir yorgunluk da hissetmedik" şekline getirmesine bakmanı öneririm.
  7. O inanç yollarından geçeli çok oldu bozancığım.... Aramızdaki fark: Ben "hikaye kitapları" okuduğum zaman, onun bir "hikaye" olduğunu kavrayabiliyorum.
  8. Belli ki çok zoruna gitmiş bozan. Hay aksi...Bak üzüldüm şimdi. Seni bu kadar kızdıracağını bilseydim, yazmazdım yahu. (Laf aramızda daha bir iştahla yazacağım artık)
  9. Evet, inançlarınızın temelini oluşturan, İsrailoğullarının efsaneleşmiş tarihini anlatan Tevrat'ın içerdiği konuların, diğer inançlardan nasıl etkilendiğini göreceksin bozan. Kendi yorum ve fikirlerimi de yeri geldiğinde göreceksin merak etme. Hatırlatayım, belki sana çok uzak bir konudur ama, benim kitap okuma gibi bir alışkanlığım var. Belli ki sen edindiğin bilgileri, bir zaman makinasına atlayıp yerinde ve zamanında görerek öğrenmişsin.
  10. Allah'ın varlığının kesin olduğunu iddia etmek komik olmuyor da, bu iddianın saçma olduğunu söylemek mi komik oluyor? "Komiklik anlayışına" hayran oldum doğrusu...
  11. Sizin tarih kitaplarınız, muhammed dönemi hariç, ibranilerin efsaneleşmiş tarihini anlatır. Merak etme bu konuları da "İnançların Kökenleri" başlığı altında işleyeceğim.
  12. İlk mesajımda bunu belirtmiştim. Konunun sürekliliği açısından daha doğru olduğunu düşündüğümden dolayı, cevapların ayrı başlıkta takip edilmesini uygun görmüştüm. Konuyu bir bütün halinde de buraya aktarıp, cevapların altına sıralanmasını da sağlayabilirdim. Anlayış göstereceğinizi ummuştum, fakat yanılmışım. Kimseyi bunun için zorlayamam. Bu sadece bir ricaydı,ancak bu ricaya uymayacağınız anlaşıldı. Ne diyeyim, nereye isterseniz oraya yazın.
  13. Eski yunanlılarda da Poseidon'un deniz tanrısı olduğunu iddia ediliyordu. Sırf mitolojide öyle yazıyor diye Poseidon'un deniz tanrısı olduğuna mı iman edeceğiz? Sizin iddianız buna benziyor. "Kutsal kitabımızda bu böyle yazıyor. Öyleyse bu mutlak doğrudur. Bunun dışında herşey yalandır, yanlıştır." Böyle iddia olmaz arkadaşlar. Buna ancak kendiniz inanırsınız.
  14. Aktarmış olduğum bilgiler tarihi bilgilerdir. Sizin dogmatik inançlarınızla bağdaşmıyor olması, onların yalan, ya da yanlış bilgiler olduklarını göstermiyor. Daha ilk mesajımda telaşlandığınıza, konuyu sabote etmeye kalktığınıza göre, ileride ne yapacağınızı merak ediyorum doğrusu...
  15. Kralx, saçmaladığının farkındasındır umarım....
  16. Arkadaşlar ; herkes görüşlerini belirtebilir. Ancak siz daha çok konuyu sabote etmeye çalışıyorsunuz gibi geliyor. Daha ilk mesajımda sizden "görüş ve cevaplarınızı (falanca) başlık altına yazın " diye ricada bulundum. Buna konuya önem göstermenizi rica ediyorum.
  17. Üstteki mesajım, senin diğer mesajın için değildi. Bunu genel olarak yazdım. Zira konu devam edeceği için, araya giren mesajlar, konunun sürekliliği için hoş bir görüntü sergilemeyecekler. O yüzden herkes için görüşlerin buraya belirtilmesini istedim. Sayın bozan; hatırlatayım; Sümerler de bir mezopotamya halkıydı. Bilgi olmadan fikir sahibi olamazsınız. Bilgileri de okumadan, araştırmadan, gözlemlemeden elde edemezsiniz. Eleştiri yaparken bunları da göz önünde bulunudurun lütfen...
  18. Tüm saydıklarınız, bilim tarafından bir şekilde tespit edilmişlerdir. Varlıklarının kanıtı vardır. Sizin inançlarınızdaki varlıklar ise tespit edilemezler. Varlıklarına dair hiç bir kanıt da yoktur. Geçersiz örnekler vermeye devam ediyorsunuz..
  19. Arkadaşlar lütfen , "İNANÇLARIN KÖKENLERİ" başlığı altında aktarmış olduğum bilgiler için, cevap ve görüşlerinizi buraya aktarınız.
  20. TEK TANRI DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU Mezopotamya halklarının çok tanrılı bir dine inandıkları, bu dinin komşu ülkelerde de yürürlükte olduğu ortaya konmuştur. Mezopotamya halkları arasında olduğu gibi, Anadolu’da da, bütün tanrıların bağlı olduğu bir baştanrı vardı. Başlangıçta, yerleri, suları, gökleri yöneten ayrı bölge tanrıları bulunduğuna inanıldığından, baştanrıların sayısı üçtü; Gök tanrılarının baştanrısı; su tanrılarının baştanrısı ; yer tanrılarının baştanrısı. Zaman içinde tanrı kavramının soyutlaşması sonucunda, baştanrı sayısı bire indi ve bütün tanrıları yöneten bir baştanrı bulunduğu inancı gelişti. Mezopotamya, Anadolu, eski Mısır dinlerinde yaygınlaşan, daha sonraki dönemlerde Samilere ve İbranilere geçerek gelişen bu baştanrı anlayışı, bütün Sami topluluklarında El (İl) sözcüğüyle dile getirilirdi. İ.Ö. XIV. yy. ortalarında, Mısır’da firavun Amenofis IV (İ.Ö. 1370’ten İ.Ö.1352’ye), tek Tanrı görüşünü ortaya attı. Mısır’da inanılan bir çok tanrının, insanlar tarafından türetilmiş olduğunu, bu Tanrı’nın, evrenin yöneticisi, düzenleyicisi olduğunu, firavunun da onun adına yönetip, yasa koyduğunu, toplumu düzenlediğini savunuyordu. Ne var ki, Amenofis’in (inancını yaymaya başladıktan sonra “Akhenaton” adını almıştı) bu düşünceleri, güçlerini, etkilerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Teb rahiplerinin şiddetli tepkisiyle karşılaştı ve Akhenaton’un ölümünden sonra, Mısır’da yeniden Teb rahiplerinin çok tanrılı dini ağır bastı. Bununla birlikte, görünüşte bastırılmış da olsa, gizli gizli gelişmeye, yayılmaya başlayan tektanrıcılık, bir süre sonra Mezopotamya’ya ve Anadolu halklarına geçti. Özellikle Mezopotamya’da, Sami toplulukları arasında ilgi görerek, bazı krallar tarafından da benimsendi. Ama, eski inançların baskısı, rahipler topluluğunun etkisi altında olan, özellikle de kralların tanrısal nitelik taşıdıkları anlayışını benimsemiş topluluklar için, bu görüşe bağlanmak kolay değildi. Buna karşılık, sürekli olarak yaşadıkları yerlerden püskürtülen, göçebelikten kurtulamayan, başka ulusların saldırılarına uğradıkları için sık sık farklı inançların baskısı altında kalan Samilerden İbraniler, bu görüşü benimsemeye çok daha yatkındılar. Gerçekten de, İbraniler, tarih boyunca komşu halkların saldırılarından kurtulamayan bir bölgede yaşadıkları için, sık sık yer değiştirmek zorunda kalıyor, Harran-Filistin-Suriye-Mısır arasında gidip geliyorlardı. Filistin’e yerleşen topluluklar bile, orada uzun süre baskıdan, saldırıdan uzak kalamıyorlardı. Mısır’a göçtükleri sırada da doğal olarak bu tektanrıcı düşüncenin etkisi altında kalmışlardı. Görüldüğü gibi tektanrıcı anlayışın gelişmesinin, yayılmasının temelinde, eski Mısır, Mezopotamya, Anadolu halkları arasında kurulan komşuluk ilişkileri, savaşlar, karşılıklı saldırılar ve sürekli göçler yatmaktadır. Mezopotamya bölgesine yönelen bütün saldırılar, önce İbranileri (İsrailoğullarını) topraklarından ayrılarak başka ülkelere göçmek zorunda bırakmış, İbraniler, Mezopotamya halklarının saldırılarına uğradıkça Mısır’a, Mısır’dan kovulunca da ya çöllere ya da Filistin’e göçmüşlerdir. Ayrıca Mezopotamya halklarından Asurlular ve Babilliler, İbranilerin barındıkları Filistin topraklarını sık sık ele geçirerek, onları başka bölgelere sürmüşlerdir. (Dinler Tarihi Ansiklopedisi Cilt 1 Sayfa: 249-250) Akheneton'un bir şiiri Tanrı uludur, birdir, tektir. Ondan başkası yoktur. Bir tanedir, O'dur her varlığı yaratan Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh... Ta başlangıçta vardı Tanrı, Tek varlıktı o. Hiç birşey yokken o vardı. Herşeyi o yarattı (...) Ezelden beri süregelen varlığı, Ebediyete kadar sürecek, Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu. İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır her zaman. GÜNEŞ KRAL AKHENATON'UN TANRI ATON İÇİN YAZDIĞI ŞİİR Göklerin ufkunda belirmen ne kadar güzeldir, Ey! Hayatın temelinde yaşayan Aton, Sen doğu göğünün ufkunda doğduğunda, Tüm memleketi güzelliğinle doldurursun, Uzaklaşsan da, ışınların dünya üzerindedir, Ne kadar yüksek olursan ol, Senin adımlarının izleri gündüzdür, Sen, ışınlarını dağıttığın zaman, Mısır'ın her iki ülkesi de bayram eder, Hepsi uyanık ve ayaklarının üzerindedir, Çünkü Sen, onları uyandırmışsındır, Onlar tüm organlarını sende yıkarlar, Ve kollarını kaldırıp, Sen'i şafakta selamlar, Sonra tüm dünyada herkes kendi işini yapar, Hayvanlar otlardan zevk alırlar, Ağaçlar ve bitkiler çiçeklenirler, Kuşlar, kanatları sana doğru ibadet edercesine kalkık, Bataklıklarda uçarlar, Sen üzerlerinde oldukça onlar yaşarlar, Kadında çocuğu Sen yaratırsın, Ananın karnında çocuğa Sen hayat verirsin, Sen ana rahminde dahi çocuğu besleyensin, Ne zaman civciv kabuğu içinde bağırsa, Sen ona hayat vermek için nefes verirsin, Ey Tanrım, Senin ne kadar çok eserlerin vardır, Sen! Ebediyetin hakimi! Senin isteklerin hep iyidir, Sen yaşamın ta kendisinin ve yaşam Sen'de yaşar, Tanrım Sen yaşamsın ve yaşam ancak sende görülür http://stu.inonu.edu.tr/~f0399191/akh.html
  21. Arkadaşlar; bu bölümde inançların kökenleri ile ilgili çeşitli kaynaklardan edindiğim notlarımı göreceksiniz. Hem çalışmalarım devam ettiği için, hem de konu oldukça uzun olduğu için, bu notları parça parça aktaracağım. Bu noktada sizden ricam; konunun bütünlüğünün bozulmaması için bu konu ile ilgili cevap ve görüşlerinizi "İNANÇLARIN KÖKENLERİNE CEVAPLAR" başlığı altına yazmanız. Buraya aktaracağım bilgiler kesinlikle taraflı değil, tarihi gerçeklerden ibarettir. Zaten kaynaklarını da belirteceğim. Aslında bu çalışmayı foruma, bitirdiğim zaman aktarmayı düşünüyordum. Ancak çok uzun bir konu olacağından, okunması ve kavranması daha kolay olsun diye, şimdiden aktarmayı uygun gördüm. Faydalı olması, ve teist arkadaşların göz ardı etmemesi dileğiyle...
  22. Bir de teistlerin yaradılış hikayesine bir göz atalım. Bakalım ne mükemmel bir yaradılış iddiasıymış : "Ve Rab Allah yerin toprağından adamı yaptı, ve onun burnuna hayat nefesini üfledi; ve adam yaşayan can oldu. Ve Rab Allah şarka doğru Adende bir bahçe dikti; ve yaptığı adamı oraya koydu. …...... Ve Rab Allah dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. Ve Rab Allah her kır hayvanını, ve göklerin her kuşunu topraktan yaptı; ve onlara ne ad koyacağını görmek için adama getirdi; ve adam her birinin adını ne koydu ise, canlı mahlukun adı o oldu. Ve adam bütün sığırlara, ve göklerin kuşlarına, ve her kır hayvanına ad koydu; fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı. Ve Rab Allah adamın üzerine derin uyku getirdi, ve o uyudu; ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ve yerini etle kapadı; ve Rab Allah adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı, ve onu adama getirdi.” (Tekvin, Bap 2. 7-22) “Ve Rab Allah’ın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı olan yılandı. Ve kadına dedi: Gerçek, Allah: Bahçenin hiçbir ağacından yemiyeceksiniz demi? Ve kadın yılana dedi: Bahçenin ağaçlarının meyvasından yiyebiliriz; fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvası hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmiyesiniz, dedi. Ve yılan kadına dedi: Katiyen ölmezsiniz; çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi, ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız. Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvesinden aldı, ve yedi; ve kendisiyle beraber kocasına da verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduklarını bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar. Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan Rab Allah’ın sesini işittiler; ve adamla karısı Rab Allah’ın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler………………. (Tekvin Bap 3, 1-24) İşte sizin yaradılış inancınızın temeli budur teist arkadaşlarım. Siz 3000 yıl öncesinden kalma mitlere inanıyorsunuz. Hep diyoruz ya "Kur'an, Tevrat'ın kötü bir kopyasıdır" diye. Bakalım evren nasıl oluşmuş : “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah’ın ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. ………. Ve akşam oldu ve sabah oldu, birinci gün. Ve Allah dedi: Suların ortasında kubbe olsun, ve suları sulardan ayırsın. Ve Allah kubbeyi yaptı, ve kubbe altında olan suları, kubbe üzerinde olan sulardan ayırdı; ve böyle oldu. Ve Allah kubbeye Gök, dedi, Ve akşam oldu ve sabah oldu, ikinci gün. Ve Allah dedi: Gök altındaki sular bir yere biriksin, ve kuru toprak görünsün; ve böyle oldu. Ve Allah kuru toprağa Yer, dedi; ve suların birikintisine Denizler, dedi; ve Allah iyi olduğunu gördü. Ve Allah dedi: Yer, ot, tohum veren sebze, ve yer üzerinde tohumu kendisinde olup cinslerine göre meyva veren ağaçlar hâsıl etsin; ve böyle oldu…… Ve akşam oldu ve sabah oldu, üçüncü gün. Ve Allah dedi: Gündüzü geceden ayırmak için gökkubbesinde ışıklar olsun; ve alâmetler için, ve vakitler için, ve günler ve seneler için olsunlar……….Ve akşam oldu ve sabah oldu, dördüncü gün. Ve Allah dedi: Sular canlı mahlûkların sürülerine kaynaşsın, ve yerin üzerinde, gökler kubbesinin yüzünde kuşlar uçsunlar. Ve Allah büyük deniz canavarlarının, ve suların kendileriyle kaynaştığı cinslerine göre hareket eden her canlı mahlûka, ve cinsine göre her kanatlı kuşu yarattı………….Ve akşam oldu ve sabah oldu, beşinci gün. Ve Allah dedi: Yer, cinslerine göre canlı mahlûkları, sığırları ve sürünen şeyleri, ve cinslerine göre yerin hayvanlarını çıkarsın; ve böyle oldu………. Ve Allah dedi: Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım; ve denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve sığırlara, ve bütün yeryüzüne, ve yerde sürüne her şeye hakim olsun. Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.” (Tekvin, Bap 1, 11-27) “Ve Allah yaptığı işi yedinci günde bitirdi, ve yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti. Ve Allah yedinci günü mübarek kıldı, ve onu takdis etti; çünkü Allah yaratıp yaptığı bütün işten o günde istirahat etti” (Tekvin, Bap 2, 2-3) İşte Tevrat'ta böyle anlatılır... 6 günde yaratma inancının temelini görün. Tanrı dünyayı 6 günde yaratmış, 7. gün yorulmuş ve dinlenmiştir. Ama Kur'an'da "Hiç bir yorgunluk da hisstemedik" denir. Öyle ya her şeyi gücü yeten tanrı nasıl olur da yorulur. İşte kutsal gün inancının temeli de aşağıda : “Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tut. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın; fakat yedinci gün Allah’ın Rabbe, Sebttir; sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların, ve kapılarında olan garibin, hiçbir iş yapmayacaksın; çünkü Rab gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı, ve yedinci günde istirahat etti; bunun için Rab, Sebt gününü mübarek kıldı, ve onu takdis etti. (Çıkış, Bap 20, 2-17) Müslümanlar da Cuma gününü mübarek kılmışlardır. İşte bu inancın temeli. İnançlarınızın temellerini size göstermeye devam edeceğim. Çünkü biliyorum ki buradaki arkadaşların büyük çoğunluğu kendi kitaplarını bile okumamış, okuyanların da bu inançların temelinden haberi yok..
  23. Ya varsa? Peki ya budistlerin inancı doğruysa, ya da hinduların? O zaman hepsine birden iman edelim. Yok böyle bir şey. İşte sizi inanmaya iten de bir şeylere sığınma ihtiyacıdır. Ölüm korkusu, kendinden daha güçlü bir varlık olduğuna, ve kendine zarar vereceğinden korkma fobisi. İlkçağlardan beri vardır bu korku ki, zaten dinlerin çıkış noktası da budur.
  24. İşte bu da müslüman ülkelerin neden ilerleyemediğinin cevabıdır. Öteki dünyayı düşünmekten, bu dünya için bir şey yapmaya uğraşmazlar. Hazırlıklar hep öteki dünya içindir. Günde 5 vakit namaz kılsın, sürekli Allah'ı, öteki dünyayı düşünsün. Ondan sonra da gavurlar icad etsin, müslümanlar kullansın....
  25. Kendi inancınızda olmayan herkesi, her konuda haksız görmeye daha ne kadar devam edeceksiniz ?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.