İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
Eğer başka biri olsaydınız şu andaki kendinizle arkadaş olurmuydunuz?
ben'den başka biri mi var?
-
İNTERLOCK ÖZGÜN ŞİİRLERİ..
.. durun doğuşu bi mai deniz bi hareli çayırlık bi pastoral izdüşüm los angeles perilerin buluştuğu bağıntı zaman akıp gider iki nokta arasında bi tek çizgide duygular bi tek paralel çizgide bi ırmak kenarında basit küçük bi yalan sen ve gözucunda bal likörü bi randevu ..
-
"Mudra"lar
.. beynin en dış zarı; duramater'in kirli oyunları; mudra: intaglio: oyma işi; fancy work: -fantezi çalışmalar; ince el işleri; -dünyasal sorunları ile başa çıkamayarak ne yapacağını şaşırmış beşerlere, teselli bulmaları ve sorunlarını biraz olsun öteleyebilmeleri içi sunulmuş ölçüler/Ra. ritüeller; adetler ..bu durumda olan beşer tabakası; plantasyon sahasında yaşayan simbiyozlardır. genelde tedavileri mümkün olmaz. bu bakımdan eğlenceli işler ile rehabilite edilmektedirler.. ..
-
Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. ABRAM'S FAMILY / İBRAHİM AİLESİ.. Tekvin/Genesis- 11: 31 Terah took his son Abram, his grandson Lot son of Haran, and his daughter-in-law Sarai, the wife of his son Abram, and together they set out from Ur of the Chaldeans to go to Canaan. But when they came to Harran, they settled there. Torah New International Version ** ** Terah/Hintli Bilge/Sage/Guru, oğlu Abram'ı ve Haran'ın oğlu ve torunu Lût'u, ve gelini Saray'ı; Abram'ın karısını beraber aldı; Kenan Diyarına/Canaan/Levant'a gitmek üzere, Kildanilerin Ur şehrinden ve onlarla birlikte; Ur of the Chaldeans/Indian Chaldeans/Hind Müneccimleri ile yola çıktı. Ancak, ne zaman ki Harran'a /Other Estate; To chosen heaven land geldiler, o zaman durdular ve o topraklara yerleştiler. ** ** Canaan: Levant: -Orta-Doğuda bir antik bölge: -Suriye, Lübnan, İsrail ve Türkiye'nin bazı kesimleri de dahil olmak üzere ve Akdeniz'in doğusunu da içine alan arazi alanı için verilmiş eski bir isim. ..- THE GULLIVER'S SHIP..
çok sayın fanlarım okurlarım bu gün de rotamızı mısır/egypt ülkesinin kıyı şeridine güneye doğru çevirdik de niçün? çünkü firavun/fir'avn kardeşlerimizin hakkında pek derin ve kadim dahi gizil olabilcek archaic bilgiler edinmek isteyen bazı ardıllarımız olmuştur onların isteklerine mukabele ederkene bi-l vesile siz canlarıma da bu işaret çözümlemelerimi aktarmış dahi paylaşmış olabilmeliyim şöyle ki; evropanın her bi yerine yerleşmiş her taşın altından zıp deyu çıkıveren sahte sofu bi kavim vardır; çinganelerimiz sayılamaz sayılarda oldukları içün miktarları hakkında hiç fikrimiz yoktur olamaz da ancak zati konumuz da o göçebelerimizin quanta ilişkileri değildir bizim merakımız çok daha başkadır bu menşei belirsiz güruhun kökenleri bazen hindi çiniye bazen şimali hindiye ve bazen tibetin esrarengiz yaylalarına uzanabilmiştir ve ürpermişizdir bazıları dom-ların lisanını kullanırken -igloo olubilicektir! alla alla yaw!- o kerim varlıkların tufandan sona arabistana göç etmiş olabiliceklerinden hep ürkmüşümdür çünküsünü açıklıyorum; çinganelerimize bi çok farklı esami takılmış olabilmiştir nasıl? şöyle; cziganz - zigenner - zingasi bazenleri yerlerde gypsy - gitano - aegypter - faraon ama şinci dikkat ediniz fanlarım ki bi gizli sırrı meydana koyacığım: bu meş'um adamcıklara macaristan eyaletimizde farklı bi ad verilir: "pharao" bu ne demek oluyordur böyle? neden giz oluyordur? şundan; bildiğiniz gibi bayrı mısır melmeketinin tarihsel derinliklerinde o geniş alanlarımıza hükmeden vaşşi ve gaddar olabilmiş ve pek somurtuk ve signora tandanslı firavun fasilesi hüküm sürmüş idi bu fesailin ne mene işler deruhte ettiği siz maruf ve arif fanlarımca pek güzel bilinmektedir ancak englişçede ve frenkçemizde biz firavunlara; "pharaoh ya da pharaon" demişizdir demekteyizdir işte sır budur ki; "firavunların silsile-i meratibi; çingane olmaktadır!" böylecene ve bu noktada tarihe notumuzu düşüyoruz.. bi not daha: şu esquimau milletinden dahi şüpelenmekteyim iş bu kavim gardaş dahi faraon/faroe olubiliceklerdir.. mi dir? anneyy.. aceba ben parayonak mı oldum nedir? ..- Merak Ediyorum...
dennise.. kaç yaşındasın?- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
.. sayın admin'ime.. hem coffee'si.. hem donut'u.. afiyet olsuun.. ..- Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. SU İÇİNDE, SU'YU ARAYANLAR.. Hadid: 57/4 Ve hüve ma'aküm eyne mâ küntüm, vaallâhü bimâ ta'melûne basîr. Ve O, sizinledir nerede olursanız; Ve Allah, her ne yapıyorsanız görür. "Ve O; sizinle birliktedir. Ve O sizinle mukîm'dir. Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet sırrıyla bir an bile hiç bir şeyden alâkasız olmayan'dır." ** ** "Bir seped nân sende olmuş bâr-ı ser Sen leb-i nân istemekde derbeder Yokla başın eyleme hîre-serî Var der-i kalbe dolaşma her deri." Saçın ağarmış, ömrün üzerine ağır yük olmuş; Sen ise halâ yaşamdan zevk almanın peşindesin Şaşkınlık etme! Haline bak da göz ferini söndürme; Kalb kapısına git, her hoş-lâtif olanın peşine düşme! Tâ dizine kadar Su'ya girmişsin de; Gaflet içinde başkalarından su istemektesin. Ön de, arka da yardım edecek Su ile dolu; Lâkin gözler için önde de, arkada da sed var. Süvarinin atı altında iken yine at arar; "İşte At!" denilse, o yine atını sorar! "Bu senin altındaki at değil mi?" denildikçe; "Evet at, fakat benimki nerede?" der. Su'ya susamış, su ise önünde; Bilmez ki o akar su'yun içindedir! Aradığı şey yanındadır, yine onu ister; farklı yorum, yeni önerme kabul etmez. İnci de denizin dibinde, "Deniz nerede?" der; Sadef gibi olan hayâl ona bir perdedir. Onu söylemek ona bir hicab ve güneşin ışığını kesen bir bulut oldu. Onun kem gözü, kendi gözüne bağlıdır; Seddi kaldırdığını sanması, ona dâimî bir seddir. O bazen hoş ve bazen kızdıran boş tefsirler; kulağına ve kalbine bağ olmuştur. A dehşete düşmüş korkak! Artık ruhsal tefriki Hakk'dan ara.. ..- THE GULLIVER'S SHIP..
.. bu gün seferimiz çorap okyanusuna! bilirmisiniz çorap okyanusu nerededir? o göz önünde amma görünmeyen bi yerdedir bi umman-ı muhayyeldedir joe'nin patronunun yeridir joe kimdir? joe'ye ab-u hava diyebileceksek de coffee de diyebileceğizdir o babda joe'nin işvereni kahveci olabilicektir böylesi bi istidlalin vardığı benek ise konumuzun rotasını belirler umman-ı çorap kırk yıl hatırı olan bi bölge olmuş-oluptur iklim ve şartlar ne olursa olsun müstahdem ya da geminin taifeleri radar sinyallerinin yönüne dikkat etmelidirler hadi etmediler n'olur? kaptan kızar-bozulur çeyrek-iki-The current uOne unified messaging application pozisyonuna geçer gemimiz rotasını bulur captain köşkünde koltuğuna yaslanır kahvesini yudumlar hava mutedilleşir rüzgar yelkenleri şişirir soru şekillerini gösteren tablolar estetik melodiler gönderir ne gönderir? şöyle bi şey gönderir. "http://www.youtube.com/embed/orULWPUUqg8" ..- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 7 Hayatın ilk safhasındaki insanların karşılaştıkları güçlükler daha ziyade direkt olarak yanlış düşünüşten ileri gelmektedir. İnsanların doğuştan itibaren muhtelif durumlara yerleştirildiğini gayet iyi biliyorum. Bazılarının karamsarlığı ve güçlükleri ana ve babalarından intikal etmiştir, bunların hayattaki yükü fazla ve neşeleri daha iyi şartlarla doğanlara oranla daha azdır. Bu farkları ve şartları kabul ettikten sonra bir adam düşünün hayatı meşakkatle geçiyor, diğer birini düşünün hayatı rahat olarak geçiyor. Aynı fikre göre güç şartlar altında büyüyen bir adam bu şartların tesiriyle bir düşünce hengamesine itilerek bu şartları benimser. Bu onun elinde değildir. Çünkü onun mizacını değiştirecek herhangi bir atılım yoktur. Kendisine yardımcı olacak materyali zaman zaman bulabilir fekat kafaca pratikte yardımı pek az olarak bulacağından uzun yaşamını dezavantajla sürdürmek zorundadır. Çünki cahildir, anlayamaz ve bu şeyleri öğrenmek için fırsatlar da eline pek geçmez. Düşüncesiyle işlerini kolaylaştıracağı yerde güçleştirir. Netice olarak işlerinin bir çoğunu göremez hale gelir. Rahat bir şekilde yaşayan diğer adamın hiç üzüntüsü yoktur. Tamamen aynı şeyleri yapar, fikren aynı yolda yürür, fakat bir müddet sonra durgunluk başgösterir. Gerek zihni durgunluğu olan ve gerekse dezavantajlı olan kimselerle aynı akıbete uğrarlar ve her ikisi de ömrünün geri kalan kısmını pasif bir düşünceye çeviremez. Keskin zekalı insanlar kafalarını kullanarak materyel kazanır ve yıkıcı düşüncelerini yapıcı düşüncelere dönüştürürler. Bunlar sözü edilen diğer iki kişi gibi değildir yani negatif yöne sapmazlar ve çok canlı, çok tetik ve pozitifdirler. Yıkıcı olan düşüncelerini derhal yapıcı düşünce haline dönüştürebilirler. Bir düşüncenin ne olursa olsun bu düşünce kafanıza girip ve kafanızdan çıktıktığı vakit bir iş tamamlanmış olur. Fiziksel davranışınız ile düşünceniz bu işi uyumlu olarak yapabilir veya yapamaz. Buradaki davranışınızın size ne kazandırdığı nokta-i nazarından önemi olmayabilir. Ancak bir defa bu fikir icra safhasına getirildikten sonra siz aktif olarak bunu takip edebilir veya etmeyebilirsiniz ve bunun tepkisini görür veya görmeyebilirsiniz. Burada binlerce saçma düşünceden bahsetmeyeceğim fakat bütün bunlar insanın şahsiyet belirtilerini ortaya koyar. Günlük bütün düşünceleri kontrol etmek imkansız bir şeydir diyeceksiniz, evet ben de buna itiraz etmiyorum ancak bir gerçeği kabul ettiğiniz takdirde ve ben ne dersem diyeyim, zihni hareketlerinizi sıkı sıkıya kontrol edin. Bu kontrol etmeye değer. Bunu kabul etmek güç olabilir. Çünki bu gerçekten herkes için deruni ve kişisel bir şeydir. Yeryüzündeyken birbirinizin düşüncelerini bilemezsiniz. İşte bundan dolayı bu bölüme "içsel hayat" başlığını verdim. Bilgiyi tatbik ettiğiniz müddetçe, bize bu bilgiyi vermekle yükümlü olan şahsa şükranlık duyarız. Fakat bir bilgiyi işiten ve bilenler bu bilgiye göre hareket etmedikleri takdirde, bir gün bundan dolayı ortaya çıkacak başarısızlıktan dolayı bilgi veren kimseleri kınayacaklardır. Bir kimsenin, başkalarının bildiği bir şeyden başarısızlığa uğramasının çok acı olduğunu idrak etmesi gerekir. Bu konu üzerinde ve iç dünyanızla başbaşa kalarak biraz düşünmelisiniz.. ..- THE GULLIVER'S SHIP..
.. bi deli rüzgar esiverdi de gulliver'in gemisi.. bu gün can guru'sunun rotasında nedense o sever oğuz aksaç'ı uğrarmısın bilmem ama umarım.. http://youtu.be/FG_O5-kODuU- İNTERLOCK ÖZGÜN ŞİİRLERİ..
.. LYCANTHROPY oö kaval kemiği o benim oö patagonya kobayı o benim dün gece uykumda midemde hey! korkunç vizyonlar ve ışık saçan ufolar insanlar çömelmiş neden torment s' in önünde ama ben neyi oö hatırlattığını biliyorum onun oö o benim tartışılmazım sembolümdür-flaming tipi darbeleri acımasız olsada güncel haberler sunan tivi oö patagonya kobayı onun ülkesinde jura-ssic parkta sert mücadeleler veriyorum zıvana çalılar arasında oö perçemlerini sarkıt bana dilim tutuldu anlaşılmaz zamanda kenevir işliyorum ormanda oö prod mara prod mara o benim kaval kemiğim oö mara prod prod mara o benim patagonya köpeğim ..- Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 6 Materyalizasyon; Realizasyon: İnsanın kendi veya ruhu zihnindedir. Tamamen fiziki bir şekilde yoklandığında, ilim adamlarının meşgul olduğu gibi, insan vücudunun en fazla tampon* edilen organı beyindir. Beyin hakkında çok şeyler biliriz, fakat tamamı hakkında asla. Ruhun gövdesi ve aleti olarak bilinen beyinin alıngan, karmaşık ve şaşırtıcı iş yapan bir özelliği vardır. Bütün hareketlerimizin üretim merkezi zihindir, fakat her düşüncenin ve hareketin kaydedildiği yerin zihin olduğunu pek bilmezsiniz. Bir yerden bir şey satın alıp da bedelini derhal ödemediğiniz zaman büyük iş-merkezinde devam eden ayruıntılı iş planını bilmeyiz. Biraz sonra gönderilecek hesap pusulası öncesi kayıtları ve bunun birçok ellerden geçişini bilmeyiz; hesabı ödedikten sonra hepsini unutursunuz, fakat kayıt makinası unutmaz. Beyin de böyledir, bir hareket veya düşünce, özelliği ne olursa olsun devamlı olarak kaydedilir. O halde şimdi beni dikkatle dinleyiniz: Zihin ve bunun işi -düşünce- öyle bir kuvvettir ki yeryüzündeki her şeyi yaratır ve idare eder. O halde zihin fiziksel veya materyel olmaktan ziyade ruhsaldır. Bunu hepimiz biliriz. Her yapıt inşa edilmeden önce zihinseldir, tasavvuridir. Düşünce kendini muhtelif tiplere bölmüştür. Sizce pek önemsenmeyen gelecek yemek öğününün düşüncesi vardır, yapıcı ve yıkıcı düşünceler vardır. Bunlar çok önemlidir. Tamamen kişisel düşünceler vardır, bu düşünceler bazen faydalı bazen de tersine, zararlı olur. Düşüncenin tüm önemli şekilleri yapıcı ve yıkıcıdır. Diğerleri öğünlerimizle, giyeceklerimizle, görünüşümüzle, sevdiğimiz bir şeyle ilgilidir. Bu düşünceler yapıcı düşüncenin akışını engellemediği sürece önemli sayılmaz. Yapıcı düşünceler engellendiği takdirde, yapıcı düşüncebnin karakteri değişerek, yıkıcı bir hal alır. Yıkıcı düşüncenin mataryel olarak şekillenmesi, dünyanın en büyük ızdırap ve kaderinin tezahürüne sebeb olur ve bu toplam olarak artar. Bu artış, insanlık bir bütün veya fert olarak, bu düşünceyi anlayıncaya kadar artmakta devam eder ve böylece yapıcı düşüncenin bilinçte belirmesine sebeb olur. *Tampon: Cushion: Excellent Igo: -Excellent Embed Govern Mental Organism System. -Mükemmel Embed Zihin Yönetim Organizması; -Organization. ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. CONFUCIUS / K'UNG-TZU / KONFÜÇYÜS -Tzu-Chang, "Bir insanın davranışı nasıl olmalıdır?" diye sordu. -Üstad cevap verdi: "Sözlerinde samimi ve doğru, bağlı olarak davranışlarında saygılı ve dikkatli ise, bu insanın davranışı kuzeyin ve güneyin vahşi kabileleri arasında bile takdir edilir. Eğer sözlerinde samimi ve doğru değilse, bağlı olarak davranışlarında da saygılı ve dikkatli olamayacak bu insan, komşuları arasında takdir edilebilir mi? Yayan iken önündeki iki şey'i görürse*, arabasında iken boyunduruğa bağlı olan şeyleri görürse, o zaman bu şeyleri kullanabilir." -Tzu-Chang, bu sözleri kemerinin üzerine yazdı. Konfüçyüs Konuşmalar M.E.B. *Önündeki iki şey'i görmek; Önünde bir at ile bir araba gören kişi, üçüncü bir şey'i daha görmelidir; "bir at arabası.." ..- SUKABAKLARI..
.. Bir zamanlar genç bir adam varmış. Bir kentte beyaz adamların arasında yaşayan yoksul bir kızılderili. Ne evi varmış bu adamın, ne bir yakını, ne bir dostu. Bu kente "köşeyi dönme" umuduyla gelmiş, ama yoksulluktan, acıdan başka bir şey bulamamış. Arada bir çoço gibi çalışıp bir kaç kuruş kazanırmışsa da bu onun ancak karnını doyurmaya yetermiş; Çoğu zaman aşını dilenerek ya da hırsızlık yaparak bulurmuş. Bir gün bu delikanlı kentin pazar yerine gitmiş. Ne yapacağını bilemeden sokakları bir aşağı bir yukarı arşınlarmış. Orada satılan nimetleri aç gözlerle izlemiş durmuş. Kendinden geçmişçesine ve nereye gittiğini bilmeksizin, pazardaki kimi sepetleri devirmiş de yaşlı bir adamın üzerine yıkılıvermiş. Yaşlı adam dört koskoca sukabağı taşıyormuş ve dinlenmek ve yemeğini yemek için henüz oturmuşmuş. Don Juan kurnazca gülümseyerek bu yaşlı adamın, delikanlının onun üzerine yıkılmasını hayretle karşılamış olduğunu söyledi. Adamcağız tedirgin edilmesinden ötürü kızmamış da, o delikanlının kendi üzerine niçin devrildiğini merak etmiş. Oysa delikanlı çok öfkelenmiş ve yaşlı adama yolundan çekilmesini söylemiş. Bu karşılaşmalarının ardındaki nedeni aklına getirmemiş bile. Yollarının neden kesiştiği gerçeği hiç mi hiç dikkatini çekmemiş. Do Juan, yuvarlanan bir şeyin ardından giden bir kimseye öykünerek, yaşlı adamın devrilen sukabaklarının yokuş aşağı yuvarlanarak gitmiş olduğunu söyledi. Genç adam sukabaklarını görünce o günkü rızkının çıktığını düşünmüş. Yaşlı adama yardım ederek, ağır Sukabaklarını taşımayı önermiş. Yaşlı adam, dağlardaki evine gitmekte olduğunu söyleyince, delikanlı da hiç olmazsa, yolun bir bölümünü onunla birlikte yürümek istemiş. Yaşlı adam, dağ yolunu tutmuş giderlerken, pazardan aldığı yiyeceklerden bir bölümünü delikanlıya vermişmiş. Genç adam yiyecekleri iştahla gövdeye indirmiş ve karnı doyunca sukabaklarının ne denli ağır olduklarının farkına varmaya başlayarak onları sıkıca kavramış. Don Juan gözlerini açıp şeytanca sırıtarak genç adamın, "Bu sukabaklarında ne var?" diye sormuş olduğunu söyledi. Yaşlı adam yanıt vermemiş, ama genç adama onun acılarını hafifletecek, ona dünyanın işlerine değğin ışık tutacak, bilgi verecek bir yoldaş, bir dost göstereceğini söylemiş. Don Juan ellerini pek gösterişlice devindirerek yaşlı adamın ortaya, delikanlının tüm yaşamı boyunca görmediği güzellikte bir geyik çıkarmış olduğunu anlattı. Geyik öyle uysalmış ki, delikanlının yanına gelip çevresinde dolanmaya başlamış. Her yanı pırıl pırıl parlıyormuş geyiğin. Gözleri kamaşan genç adamın dili tutulmuşsa da onun bir "tinsel geyik" olduğunu anlayıvermiş. İşte o zaman yaşlı adam delikanlıya, o dostu ve onun bilgeliğini istediği takdirde sukabaklarını bırakıvermesinin yeterli olacağını söylemiş. Don Juan'ın sırıtışında tutku yansıyordu; bunu işiten genç adamın açgözlülüğünün kamçılanmış olduğunu söyledi. Delikanlının sorusunu dile getirirken Don Juanın gözleri ufalmış, şeytanlaşmıştı. "Senin bu dört koskoca sukabağında ne var? Don Juan, yaşlı adamın dingincesine, sukabaklarının içinde yiyecek şeyler bulunduğu yanıtını vermiş olduğunu söyledi: "Pinole ve su/Mısırunu aşı ve su." Sonra, öyküyü anlatmasını keserek bir iki tur attı. Ne yaptığını anlayamamıştım. Herhalde öykünün bir parçasıydı bu. Attığı dairesel turlar genç adamın karar vermek amacıyla kafa yurduğunu simgeliyor olmalıydı. Don Juan genç adamın, elbette, kendisine anlatılanlara inanmamış olduğunu söyledi. Delikanlı bir büyücü olduğunu düşündüğü yaşlı adamın, sukabakları yerine bir "tinsel geyik" vermeyi önerdiğini, bu durumda sukabaklarının akıl almaz ölçüde güçlerle dolu olması gerektiğini hesaplamış. Do Juan yüzünü gene buruşturdu ve şeytanca sırıtarak, delikanlının sukabaklarını istemiş olduğunu söyledi. Öykünün bittiğini imleyen uzun bir suskunluk oldu. Do Juan sessizce duruyordu. Ama bir soru sormamı beklediğine kuşkum yoktu. Ben de sordum: "Sonra genç adama ne olmuş?" "Almış sukabaklarını," diye keyifli bi gülmsemeyle yanıt verdi Don Juan. Uzun bir duraklama daha oldu. Ben güldüm. Bunun gerçek bir "Kızılderili öyküsü" olduğunu düşünmekteydim. Don Juan bana gülümserken gözleri ışıldıyordu. Saf saf yüzüme baktı. Birden yumuşakça gülerek sordu: "Sukabaklaruında ne vardı, bilmek istemiyormusun?" "Elbet istiyorum. Ben öykü bitti sanmıştım." Don Juan, gözlerinde haşarı ışıltılar, "Yoo, yoo," dedi. "Delikanlı sukabaklarını alıp, ordan kaçmış; gitmiş ıssız bi yere açmış onları." "Ne bulmuş içinde?" diye sordum. Don Juan bana bir göz attı; zihninden geçirdiğim tahminleri okuduğunu duyumsamaktaydım. Don Juan başını sallayarak kıkır kıkır güldü. "Söyle hadi," diye asıldım. "Boş muymuş sukabakları?" "Sadece yiyeceklerle su varmış onlarda," dedi. "Genç adam da, öfkesinden, almış sukabaklarını, taşlara vura vura parçalamış." Bu tepkisinin pek doğal olduğunu söyledim. Onun yerinde olan herkes aynı şeyi yapardı. Don Juan yanıtında, genç adamın ne aradığını bilmeyen bir sersem olduğunu söyledi. "Erk" denilen şeyin ne olduğunu bilmediğinden, onu bulup bulmadığının farkına varamamış. Kendi kararlarının sorumluluğunu üstlenmemiş, bu yüzden, ettiği budalalık onu öfkelendirmişti. Bir şeyler kazanmak istemiş, hiç bir şey elde edememişti. Don Juan, ben de o genç adam gibi kendi isteklerimin tutsağı olursam, benim de onun gibi öfkeleneceğimi, pişmanlık duyacağımı ve kuşkusuz, yaşamımın geri kalan bölümünü yitirdiğim şey yüzünden başımı taşlara vurarak geçireceğimi söyledi. Do Juan sonra yaşlı adamın davranışını açıkladı. Genç adama, "tok bi midenin getireceği yürekliliği" verebilmek amacıyla onu zekice doyurmuş, delikanlı da sukabaklarının içinde yiyecek bulunca küplere binip, onları parçalamıştı.. "Şayet verdiği kararın bilincinde oılsa ve sorumluluğunu üstlenseydi," dedi Don Juan, "O takdirde yiyecekleri alır, öpüp başına koyardı. Ola ki, yiyeceklerin de erk olduğunu kavramış bile olabilirdi." Carlos Castenada Ixtlan Yolculuğ- İNTERLOCK ÖZGÜN ŞİİRLERİ..
.. SIGNORİNA TRINITAS.. vakit menevişli bir sonbahar günü sessizlik dizboyu mermer salonda sihirbaz değneğini salladı masada ve şimdi bak çıt çıt çıt fermejüp cır cır cır fermuar larry ve marie başbaşalar ma-kable şamil kurşunî ölüm cellasında ballı-baba kanalında seyr ü seferdeyim yani helezonî şişirmelerde esmekteyim ve şimdi bak çıt çıt çıt fermejüp cır cır cır fermuar larry ve marie başbaşalar dişbudak-altı sofrada oturanların hepsine iskandil attım ama ses gelmedi kimseden sadece hobble geldi helio-network'ünden ve şimdi bak çıt çıt çıt fermejüp cır cır cır fermuar larry ve marie başbaşalar ..- THE GULLIVER'S SHIP..
.. ALALUPAYIDAM; NERVÜRÜM IGI IGBO OSSUN!. niçün? kem-göz almasın diye onaltılı çifteli over tahtaya tık tık vururlar? dikkat etmişseniz göreciksinizdir tuval şapkalı beşer makulesi bir haber verdikleri ya da bir muvaffakiyyetten bahis açtıkları zaman hemenci civar tahtaya vururlar bu an'ane çook eskilerden kalmıştır primitif gürbüzlerden bazıları ağaçlara fundalara taparlardı why? ağaçların içinde yaşadığına zahip olduğu içadamların gazabından korkarlardı anın içün! tehlükelerin önünü almak maksadıyla tahtaya vururlar ve "şeytan kulağına kurşun.. conduire à l'oreille diable!." demişlerdir başka şeyler de söylemiş olubiliceklersede belkim de guruldanmış gibi görünmüş/duyulmuş olobilicektirler biz anlamamış olubiliceğizdir? bütün bunların ucu/apex nereye çıkmaktadır? şuraya: tahta ahşap olup odun olmakta ormandan kesilmektedir ve ağaçtan mamuldür o zaman tahtaya "wood" diyebiliceğizdir..de.. dikkat yeri burasıdır; "wood" un "woo doo" ile ya da "hoo doo" ile ilişkisini tevehhüm etmeliyiz v ile d ye or h ile d ye iki sıfır yerine niçün dört sıfır koyarak ağaçtan büyü sihir efsun üretmişizdir? or else wood ormanımız heyşuruları tek nüsha bi show ustaca kurgulanmış aforizmik bi cümbüş müdür? derin düşüncelere dalalım fanlarım belki bir gün lâzım olabilme durumu içün bu konu -thing yane! görülen bir elzem sebebi ile masaya yatırılmıştır böyle olmuşmudur? sanıyorum!- Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Senin bir başkasının bir akçelik hakkını yiyişin; kılamadığın bir namazın, orucunu tutamadığın bir günün günahından daha büyük bir suçtur. Eğer benim dini vazifemde bir gün kusur edişimin başkası ile bir ilişiği, başkalarına bir zararı yoksa, ben o suçumun suç sayılmayacağını umabilirim. Anlarsın ya?. ** Kadıncağızım; -Sanal ikinci şahıs- Sen Tanrı'dan iyilikler iste. Eğer çok derin düşünürsen muzdarip olur, üzülürsün. Benim inancım, yıldızların ebedi oldukları ya da hiç fani olmayacakları değildir. Mezhebimce - Kanımca- alemin eksikliğine de inanıyorum. ** Ey şehir taciri! Hiç insaf etmeyerek, alış-verişinde türlü türlü yalanlar uydurursan, hile ediyorsan, sen, dağdaki yol kesicilerden şikayet edemezsin. Çünkü sen, çarşıda nice kimselerin haklarını kese-geliyorsun.. ..- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 5 İÇSEL HAYAT: Yeryüzündeki hayatımızda: "şunu yapmayın, bunu yapmayın" ile ilgili bir çok tartışma ve iddialar mevcuttur. Günlük zevklerimizin bir çoğundan neye çekimser kalalım, niçin dümdüz, yavan bir hayat yaşayalım? İnsanlar kendi işlerini veya kendi mesleklerini engelliyor ve tatlı dakikaların tadını çıkaramıyor, gerçi insanlar bu düşünceyi açıkça doğrulayamıyor, fakat kendi kendilerine doğrudur diyebiliyor. Neden 'şu veya bu yapılmamalı' sözüne bir mana veremiyor. Doğrusu şu veya bu işi biraz köstekler diye düşünür. HEPSİ CEHALETTEN: Bir neden vardır; bu neden, sağduyu yolu ile kolayca bulunabilir. Ben bunu: "Sonuca varma cesaretsizliği.." diye vasıflandırıyorum. Dünyevi hayat bozuluyor. Yaradılış planının tümü büyük bir titizlikle hazırlanmış olup ferdi gelişme ve ilerlemelere matuftur. Yöntemler akıllıca vaz edilmiştir. Herkes içgüdü ile bu yöntemlere ne zaman riayet ettiğini ve ne zaman riayet etmediğini bilir. Kendilerini ikaz eden polise ihtiyaçları yoktur. Böyle bir hareketin yapılması gerektiğine kendi kendine karar verebilir, aynı zamanda kendi şuuru ile bu hareketin yönlere uygun olup olmadığını da idrak eder. Yeryüzünde yaşayan hiçbir kimse kalkıp da 'ben gerçekten bahsetmiyorum' demez. Bunların çoğu doğru ve yanlış açısından nazar-ı dikkate alınmıyor, ancak, 'Ben bundan istifade edebilir miyim?" açısından değerlendiriliyor. Yeryüzündeki herkes ayırım yapıyor. Bu ayırımı hayatlarındaki iyi ve kötü ölçülere göre yapıyor demiyorum, iyiyi ve kötüyü onlar namına içgüdüleri ayırım yapıyor, bu elde olmayan bir şey, aksi iddia edilemez. İşin kötü tarafı büyük bir çoğunluk kazanç ihtirası, sosyal şöhret ve herhangi bir menfaat itiyadı baskısı altında yaptığı hareketin mahiyetini nazar-ı itibara almadan menfaatini ön plana alır ki çok yazık. Dahası var, değerlendirmeyi müteakkib safhadan, yani başkası yönünden bakıldığında, yürekler acısı.. Fakirin gelişmemiş bencilliği kendi sıkıntı ve üzüntüsünü hazırlıyor ve yalnızca cehennem ateşinde yanmak değil aynı zamanda kendi kendine zihisel işkence de yapıyor. ..- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
ha! bu arada biz çocukkene.. -aramızda kalsın.. hala öyle olmaktan hoşnudum..- oyunu bozan, mızıkçı, gammaz ve sinsi kimselere "limon" der idik.. "sulu zırtlak" yane.. asit yapan.. snake ya da sneak.. kelimeleri oradan bi çağrışım ile kullanıldı.. IKEA adlı firma ile bağıntılı bi söylemim yoktur.. ..- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
LİMONATA Bu ferahlatıcı lezzet her mevsim ve de her saat insanı cezbediyor.!. Malzeme 4 Adet limon, 1 Limon kabuğu rendesi, 1 avuç taze nane , 200 gr. Şeker, 1 lt. Su, Birkaç taze nane yaprağı, Yapılışı Bir havanda bir çorba kaşığı toz şekerle naneyi ezin. Öte yanda bir kasede şekeri biraz kaynar su ile eritin. Limonların suyunu çıkarın. Bir limonun sadece sarı kısmını rendeleyin. (Beyaz kısmın almayın, tadını acılaştırır.) Hepsini bir sürahide birleştirin. Üzerine bol su koyup, isterseniz bol buzla için. Bu limonatanın içine ince yeşil- ekşi elma dilimleri atarak hem görsel hem de lezzet olarak ferahlatıcı bir etki de sağlayabilirsiniz. ha; sneak ha; snake havva ile antlaşma yaparak.. adem'i kafalayan kimdi? merhaba usta'm.. .. - ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.