İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
Bİ ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA MASALI..
işte efendim.. kabli ya da apriori ya da önsel bilgileriniz.. pek fazla düşünmeden ve size huzur vererek.. kabul ettiğiniz bilgilerdir.. size uygun kanalın bilgileridir.. bu bağlantıyı kurduğunuz an.. artık o titreşimi elden kaçırmamak gerekli.. zaman içerisinde daha net bilgiler ulaşabilirsiniz.. ve sabr gereklidir..
-
Bİ ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA MASALI..
teşekkür ederim.. gönderiğiniz doğal müzik ve olup-bitene - ki ciddidir!.- gösterdiğiniz kabul için..
-
AY İNSANI SİZİ TANIYOR!.
.. Ay meselesini ısrarla istediğinizi biliyorum. Daha önce de bir çok Dünya insanı, Ay'a ve diğer başka gezezegenlere gidip ve tekrar dünyaya dönmüşlerdir. Fakat susmaktadırlar. Zamanı gelince konuşacaklardır. Çünki şimdi, kimse onları anlayacak ruhsal seviyede değildir. Şu anda herkesin bildiği üç dünyalı Ay üzerinde bulunmaktadır. Fakat herkesin bilmediği pek çok dünyalı da Ay'da yaşıyor. Er geç bunlar açıklanacaktır. Dünya halkını paniğe kaptırmamak şarttır. İlâhî düzen tedric ister. Astronotların indiği yer çöl manzarasındadır. Çölde bitki olur mu? Fakat atmosferi hissedeceklerdir. Bu bile aşamadır. Hakikatleri gizledikleri için onlara kızma, sahtekârlıkla itham etme. Bir çok hakikatler gizli kalmaktadır ve şimdilik gizli kalmalıdır. Ay'da hayat var mıdır, yok mudur diye sormak dahi olumsuzdur. Ay yaradılmıştır. Belli bir göreve atanmıştır. Ay yaşayacak, görevini ifa edecek ve yaşatacaktır. Ay'da insan vardır. Ay'da bitki fazladır. Ay'da hayvan vardır. Ay insanı sizi tanıyor. Ay insanı tekâmül vetiresini hayli ilerletmiştir. Diğer gezegenlerden gelen insanlar ve bilgiler, Ay insanını, dünya insanından önce uyandırmıştır. Ay insanı, Dünya insanından farklı değildir. Biçimsel benzeyiş dolayısı ile, dünyanızda yaşayan Ay'lıları tanımakta güçlük çekiyorsunuz. Tanısanız, onlar çalışamayacaklar ve sizlere gerekli bilgiyi aktaramayacaklar, uyandıramayacaklardır. Zamanı gelince ve her şey anlaşıldığında, Ay'lılar ile Dünya'lılar bir kardeş olarak birlikte yaşamasını öğreneceklerdir. Ay'daki yaşamın farkı şudur: Ay'da yaşam, Ay üzerinde olmakla beraber, Ay'ın tabiatı icabı yeraltı şehirleri kurulmuştur. Krater gibi gördüğünüz delikler, yeraltı şehirlerinin giriş ve çıkış kapılarıdır. Fakat, Ay üzerinde de Ay'lıların bir çok enstelasyonları/ installation/kurgusal montaj/donanım/us/yerleşim alanları vardır. Bu enstelasyonlar sizinkilerden çok farklıdırlar. Işığı, havayı, kozmik ışınları ve radyasyonu alır, içeriye şehirlere verir. Ay'lı, dışarıda da yaşıyabilir. Fakat bunun güçlükleri vardır. Bitkiler de hem içeride ve hem dışarıda yetişir. Ay bir enerji deposudur. Fazla enerji Dünyaya akar. Yalnız Güneşin ışınlarını yansıtmakla kalmaz. Bizatihi kendi bünyesinde mevcud enerjiyi de Dünyaya aktarır. Ay ışığında, dünya insanlarının romantik duygulanımları, ferahlık hissetmeleri, daha çok sevgi verebilmeleri bundan dolayıdır. Gelen Ay enerjisi, toprağa ve bitkiye de hayatî önem taşıyan gıdayı ulaştırır. Dünya yalnız değildir. Ay'da da dünya problemi önemlidir. Ay'ın mevcudiyeti ile Dünya'nın mevcudiyeti birbirine bağlıdır ve Ay'lılar bunu müdriktirler. Fakat Dünyalılar henüz bu durumları anlayamıyorlar. Ruhsal Mesajlar Rehber Goethe 20.7.1969 ..
-
Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
.. içlerimin ezintisi.. canım cöncüm.. sana şöle bi kahfe sundum.. yüzün biraz gülsün çocum.. yetti be.. küçük cön seni.. dikkat dikkat! kantinimizde asla ve kat'a böyle servisler yapılmamaktadır.. sadece şaka bişidir.. küçük cön gülsün kabilindendir.. ..- İNTERLOCK ÖZGÜN ŞİİRLERİ..
.. KOLZA, PANDÜL, SİRK VE KURBAN.. bi limit dolayısıyla o yola girdi ötesine geçmek ya suç işlemek için izleyen ham semptom üzerine girdi dördüncü uzay-plaza'da eğildi kavganın aşağılarına dünyanın alt-bölümleri üzerinden başkasının modülüne ayak bastı ve zamanlarını kullandı tecavüzen çatıştı önyargılı lezyonlar oluşturarak .. piramitlerin çatal göçüklerinde yapılan tarih hesapları süresince fragmanlar ve rol payları bakımından oyuncular epey etkiliydiler rüyada görülen bi yakışıklı erkek ya da kuğu görünümlü kadınlar uzun boyunlu her piyade adımlarında aynıdeğer ödemelerle vadesi gelmiş gözucu bakmaları öteleyerek tüm oyuncular etkiliydiler .. arkaplan'da parşömen üzerine yapılmış kayıtlar kriz anı ışıltılı-sihirli yazılar aksettirir tuvale hem başrolde önkoşul takılı isim ile dekore bi mental yıldız okur büyü formüllerini tekil kavislerinden öyle olmadığı halde öyle olarak .. hasat renk verip sahnelendiğinde parterde yer tutuyorum ben de ve kendi bedenimi kendim çizerek konu gereği gizli planlarda dönüşerek kayda geçirip ötüşlerinin notalarını ağzım açık seni dinliyorum sevgili ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Biz insanların azgınları, büyüklerinin korkusundan dindar gözüktüler. Günün birinde o büyük, üzerlerinden çekilince, onların dindarlığı da beraber çekildi, gitti. Esasen bozuk, çürük olan bir derinin üzerine misk sürmekten fayda gelir mi? Misk onu ıslah eder mi? Gülüyoruz. Fakat bu gülüşümüz, hakikatte, bir yüzsüzlüktür. Bu dünya evlâdına yakışan ağlamakdır. Feleğin darbeleri bizi kırıp geçiriyor, kırılan bir cam gibi bir daha birleşip pekişmemize imkân yoktur. Eğer Aristo'nun dediği gibi, ölenler tekrar dirileceklerse, felek onları bir araya toplayamaz. Bence; şu mahluklar iki türlüdür. Onlar beyaz ile siyah ayrılmışlardır. Ham oğulları olan zenciler, bir suçlarının cezası olarak kararmış değillerdir. Bu Yaradan'ın koyduğu bir kanun icabının neticesidir. Eğer gökte , yukarıda mahluklar yoksa, yeryüzünde veya altında da melekler yoktur. Madem ki burada vardır; orada da olmalıdır. Akla danışacak olursan, sana geçmişlerden hiç bir şey göstermez, bildirmez; yalnız onların gelip geçtiklerini söyler. ..- THE GULLIVER'S SHIP..
.. bu gün günlerden pazar dinlenirken eylenip-ögrenelim çocuklar ben olmasam sizleri kim mucuklar? bu mevsimde sıkça tesadüf ettiğimiz ve neş'e içerisinde temaşada bulunduğumuz pek sevimli ve muzip kovaladıkça kaçan ateş böcüksüleri nasıl oluyorda oluyor tefessüh eden bi ağaç parçacığı kimin karanlıkta ışık vermektedir? işte bu mühüm sorunsal tarafımca bir cevap bulmuştur "ihtirakla müterafik olmayan bu kimin hadiseler; fosforesans cevherlerden neşv-ü nema bulmaktadır.." bu bağlamda şunu söylememiz mümkin olabilecektir: "tefessüh eden bakterilerimiz fosforesandırlar.." bu hüküm bağlamında tefessüh eden her bişi ziyalar neşredicektir çünki her birisinin muzi organizmleri mevcut olabilmiştir demek anlaşılmıştır ki ateş dediğimiz ziyanın böcüğümüzün canlı olmuş olabilmesinden iler gelmediğini anlamış bulunduk ve çözdük ki atomun göbeciği etrafında tur atan dişi görünmeyenlerimizin mahreklerini değiştirmesinden mütevellit olmaktadır şimdi biz bütün bunlardan ne anladık? fidbol ya da sepet topu müsabakalarımızda eylence fişeyimizi yaktığımız zaman arkasından gaz çıkarmaya başlıyacaktır bu suretle fişek de ileri doğru bi itilim momentumu oluşturcaktır şimdi bu nazariyemize istinaden aya kadar gidebilmenin bi ucu yüskek itilim güçlü fişek şemailinde aletler yapacağız çünki gazın ileri itme tazyiki çok kuvvetli olduğu anlaşılmıştır balon da yükselebilmektedir fekat balun yükseğe çıktığında yerini işgal ettiği havanın ağırlığı hafiflediği içün yükselmesi durur bu mahzur balonumuz ile fezaya yüskelip aya varamıyacağımızın delili olmaktadır peki.. tayyaremizi havada ne tutmaktadır? yere müvazi bi cartepostaleyi şööle ileri doğru yatay fırlatalım havva içerisinde nasıl oluyorda olup kayma modunda olabiliyor idiyse teyyaremizin pervanesi onu iter yani şu olmaktadır pervane döner teyyare havada yüzer not olarak; pervane kelimesinin manası farsi lisanımızda kelebek demek olmaktadır o zaman teyyaremizin uçmasının bi kelebek kimin oluşmasının sebeb-i mucibi de apaçık anlaşılır ancak önemle belirteyim ki, konumuzun pervane sülüman ile heç bi elakası yoktur tenzih ederim kendileri siyasi alanda iştigal edip o mecrada uçmakta idiler ilhan abakhan kendilerini mevta ettirmiştir benim ilen bi sorunu yoktu olamazdı da giderken şu nokta tebarüz olsun: otomobilimizin benzin deppoyu üzerinde niçün micik bi delik vardır? konusu ilginç olup diyer bi makalemizde de bu konuyu işleyebileceğiz.. by- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 4 Bu Mavi Ada'da herkes arkada bıraktığı eviyle, olaylarla temas halindedir. Evvela, yapılan herhangi bir şey olmamakla beraber bilahare yardımcı ve rahatlatıcı olan herşey saflaştırma safhasından geçer. Evvela, geride bırakılan yaşantı ile yakinen temas etmek mümkündür, fekat bir müddet sonra, yeryüzüne olan bu yakınlığa karşı bir tepki baş gösterir, bu tepki yeryüzünün bertaraf edilmesi işleminde kaybolduğu zaman, beden içgüdüsü başlar. Her iki halde de bu değişik bir seyir ve değişik bir zamanı icab ettirirmektedir. Bu Ülke, ve bu Ülke yapıtları, bunların kullanışı hakkında böyle bilgi vermeye çalışırken, A yapıtı şu ve bu işler için, B yapıtı şu ve bu işler için diye bir sıralama yapmadım; ancak konuşma diliyle, ümid ederim bu Ülke ve bu Ülkenin özellikleri hakkında genel bir bilgi verebildim ve durumu açıklayabildim. Yani belirli bir müddet sonra yeryzüne ait her şey bizi artık terk ediyor. Bu müddet şahsın ilgi ve istidadına göre uzun veya kısa olabiliyor. Bir atleti ele alalım: Bu atlet oynamayı, koşmayı, fiziki gücünü ve adele egzersizlerini seven bir atlet. Bu atlet bütün bunları burada da sevecek ve daha fazla sevecek; çünkü onu burada daha zevkli ve yorgunluktan ari, ve tam bir zevk içinde sevecek. Fakat bir müddet sonra onun bütün bu takdir ve sevgisi değişecek, severek yaptığı bu sporu artık sevmeyecek anlamında değil, fekat sevdiği bu sporun daha değişik bir şekliyle uğraşacak. Bu öyle bir form ve şekil olacak ki, hareketler ile dolu olup, bundan çok büyük bir haz duyacak, yani fiziki işlerle hiç bir alakası olmayan bir türü ile uğraşacak. Kafaca daha uyanık olacak ve uğraşıdan azami zihni bir haz duyacaktır, bu uğraş veya etüdler ona bütün usulleriyle, seyahat yoluyla sunulacaktır. Her türlü hareket, yeryüzündeki hareketlerden tamıyla farklıdır ve yeryüzünün bu eski atleti yeni çevresindeki düzeye indiğinde buradaki hayatın eskisine nazaran değişik olduğunu, fikren ilgisinin arttığını idrak edecektir. Bu izahlar açık değil mi? O halde bunu her tip şahsa aynı yöntemle uygulayabiliriz. W.T.STEAD Tebliğ Tarihi: 1849 - 1912 Ruh ve Madde Yayınları Yarış Matbaası İstanbul, 1984 ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Müneccimle doktor dediler ki: "Cesedler haşrolmayacak, tekrar dirilmeyecektir." Ben de onlara dedim ki: "Efendiler, durunuz. Eğer sizin dedikleriniz doğru çıkarsa, ben bir şey kaybetmem. Ama ya benim dediğim doğru çıkarsa, sizin vay olur halinize. Ben namaza başlamadan elbisemi temizledim. Ya siz cesedinizde -onun kalıpladığı ruhunuzda taharet var mı?." ..- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 3 Buradaki şartlar dünyevi şartlara yakındı, yapı itibariyle de yeryüzündekilere benzer bir görünümü vardı. Aynî ve değişik gayelerde kullanılan diğer binalar vardı. (Her birinden fazla sayıda) Bu yapıtlar tam olarak birbirine benzemiyordu, dış görünüş itibariyle büyük değişiklikler arzediyordu. Yüksek ve büyük binalar daha ziyade müze ve galeri veya büyük otellere benziyor. Fakat fantezi değil, özelliksiz. Burası için her şey temin edilmişe benziyor. Bu ülkedeki başlıca iş, dünyevi bağlantılarından ayrılma üzüntüsü ve kederinden kurtulmaktır. Bundan dolayı, burada ruhlara dünyadaki en neşeli anlarını geçici olarak duymaları için izin verilir. Burada güçlenmek için, teşvik için her türlü gösteri oyunu bulunmaktadır. İnsanın yeryüzüne has ne ilgisi olursa olsun onu burada izleyebilmekte ve onlardan faydalanabilmektedir. Burada her türlü fikir ve her türlü fiziksel zevkler tatmin olabilmektedir, çünkü buraya yeni göç eden ruh, kendini buraya göre hazırlamak zorundadır. Her türlü atletizm, müzik ve kitap okumak için tahsis olunan yerler bulunmaktadır. Ata binebilir, denizde yüzebilirsiniz. Ölüm söz konusu değildir, sadece yapmacık bir özelliği vardır. Tüm bu imkânlardan istifade edilecek fakat bir süre sonra ilgi azalacak, otomatik olarak başka şeylere yönelmeler olacaktır. Tamamen terk değil, daha seyrek olarak devam edecektir. Diğer yandan, meselâ, zamanını müzikle geçiren bir kimse müziğe olan ilgi ve yeteneğinin tedricen arttığını görecektir, çünkü müzik bu ülkenin malıdır. Kitap okumayı sevenler yeni buldukları geniş imkânlarla kendilerini mükemmelen tatmin etmiş olacaklardır. Burada bilgi sınırsızdır, paha biçilmez eserler mevcuttur. Yeryüzündeki tek amacı işini başarıya ulaştırmak olan iş adamları burada bu imkânları bulabileceklerdir. Bu gibi kimseler şirketlerle temas kurarak dünyada iken tahayyül ettikleri şeyleri burada gerçekleştirebileceklerdir. Bütün bunların bu şekilde olmasının yalnızca bir nedeni var. Herkeze istenen imkânları sağlamak. Buraya ulaşım ekseriya üzüntülü olduğundan, üzüntü de başarısızlıkla sonuçlandığından, insanlar arzu etmedikçe hiçbir şey zorla empoze edilmemektedir. Burada zorla gelişme yoktur. Bu yöntem kimseye uygulanmaz. Böylece yaradılış projesi veya planına göre Yüce Tanrı herkesin yeryüzündeki ana ilgi ve isteklerini tertip ederek, teçhiz etmiştir. Herkes özlem duyduğu şeylere kavuşur. Doyma haline gelir. Böylece gelişimine devam eder. Bir kimse ilgi duyduğu bir şeyden diğerine geçebilir. (yeryüzünde buna zihin işi deniliyor.) Kafa işi kategorisine dahil ilgi ve hevesler burada devam ederek büyür ve aynı düzeyde gelişme gösterir.. ..- MUTSUZLUĞUN GERÇEKLİĞİ
mutlu-luğun; kavram olarak ne anlama geldiğini bilemiyorsak.. hep önümüzde duruyor.. ve biz onu göremiyor olabiliriz.. ne demekse..- temptation
.. o elmas fanus içindeki şehvetli dişi ışıklarıyla coşturur yakar beni ve acımaz keser hayat enerjimi herşey bir enfes hayal dünyası şu sakin yaşam ise baldan tatlı ama sadece bir soytarı anlar bunun gizli anlamını eyvah! bir ızdırap o ki ah! nasıl da şeytana uyulur nasıl da o şeytan cezbeder günaha sokar beni halden hale geçiyorum iyonlaşıp ölüyorum o dişinin tanıyorum ambiansını ama ayarlayamıyorum uzaklığımı ama o biliyor uygunca araya girmeyi va başarıyor benimle oynaşmayı eyvah! bir ızdırap o ki ah! nasıl da şeytana uyulur nasıl da o şeytan cezbeder günaha sokar beni halden hale geçiyorum iyonlaşıp ölüyorum buzlu-cam fanus tuzağıdır onun müstehcenlik ve hüzün ise tekniği şimdi o harman yerinde bekliyor seni çünki benim ona olan tutkum boşalıverdi karşıt-füzyon sırrını çözdüğümden beri eyvah! bir ızdırap o ki ah! nasıl da şeytana uyulur nasıl da o şeytan cezbeder günaha sokar beni halden hale geçiyorum iyonlaşıp ölüyorum ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Hıristiyan, pazarı, milletinin bir bayramı olarak kabul etmiştir. Biz de, Cumayı kabul etmiş bulunuyoruz. Ey Yahudi, senin de Cumartesin var. İnsanlar, hakikatte, geçenlerle-gelenlerden ibarettir. Nasıl ki yerden bitenler de, birbiri ardınca yetişir. Eğer insan, din meselesini bir düşünecek olursa, hakikati deviren bir haberle karşılaşır; kendisinde de bir iç sıkıntısı başgösterir. Acaba hakikaten dünyada şüphe sıkıntısını gidermiş, Tanrısına bütün yüreğinden bağlanmış kimse var mıdır?.. ... Ey yıldızlar, sizler gökte pek eski zamandan beri varsınız. Sizler alimlerde, müdekkıklarda nice nice fikirler, bilgiler uyandırdınız. Evet, siz müneccime, varlıkların bir ölümü, sonu olduğunu da anlattınız. Fakat şu tekrar dirilme keyfiyetini de söyler misiniz?.. .. Tesbih çek, namaz kıl, Mekke'yi ziyaret ve orada tavaf et. Mübarek yerlerde, yahut Kabe'nin etrafında istersen, yedi değil yetmiş defa dolaş; sen yine Allah adamı -dindar- değilsin. Bir kimse ki hırsa, doymazlığa kapılır, nefsini tutamaz, o insanın asıl dinden haberi yok demektir; o dinin cahilidir. Bilemem Rey şehrinin kadısı mı yapdığı yolsuzluklardan dolayı daha günahkar, daha suçludur, yoksa sevgilisi hakkında şiir söyleyen şair mi?!.. Nice fakıhların alimleri vardır ki şaşkınlık, sapkınlık içinde yuvarlanırlar, sonra da sözlerini hep gökten inmiş kitaba -Kur'ana- dayarlar. Sizin Kur'an okuyanınız , onu nağmelerle okuyarak şarkı söylemek hevesindedir. Nasıl oluyor da tepenize belalar, musibetler yağmıyor; nasıl oluyor da altınıza yer sarsıntıları uğramıyor!.. Ortada bir şeyler dolaşıyor. Din, küfür -dinsizlik- rivayet edilen türlü türlü haberler, ortaya çıkarılan Kur'an, Tevrat, İncil.. Her nesilde din olarak tanınan bir takım saçmalıklar vardır. Hakikat yolunu gören acaba bir nesil çıkmış mıdır?.. Fazilet sahibi olanlar, daima küçük görülürler. Bayağı kimseler ise, hürmet ve tazim görürler. Bize dediniz ki: Derin bilici bir yaradanımız vardır. Biz de: Evet, doğru söylüyorsunuz; biz de öyle diyoruz dedik. Siz, onun ne zamanı, ne de mekanı vardır; o bunlardan münezzehtir diyorsunuz. Bu öyle esrarlı, anlaşılmaz bir sözdür ki bunun manası, bizlerde akıl, anlayış yok demekdir. Maarri Divandan Seçmeler A. Seni Yurtman İnsel Kitabevi-İstanbul, Ankara Cad. 109 1942 ..- BUGÜN BEN........!
cüşünüz.. abe bu ne tür bi ziyafettr yaw.. bi davet yokmudur? "üstadım.. erişilmez ikon'um.. buyursadınız.. gelip sofraya şeref versediniz.." demek yokmıydı genc çocumuz.. işte o vakit.. ben de sana bulaşmış olduklarında.. arıtım görevi bağlamında eşlik edicek olabilirdim.. bi da yapmayınz.. acilen davet notu göderiniz.. peki.. ..- Cambaz mı, Canbaz mı?
cambaz; dürüsttür.. çünki ve kısaca "bütün olan" bi olaydan bahs eder.. ki bu bütünlük.. cambaz olan kişinin.. karşıtlık ilkesini dengeleyebilmesidir.. canbaz; doğrudur.. bütünlük içerisinde.. kişinin parametrik değerlendirmesi oranında.. koşulları değerlendirebilmesi durumudur.. ve tabii ki değişkendir.. denegenin zaman zaman bozulabileeği işaretini "canbaz" kavramı içerir.. böylece bi ara nokta.. bi uyuşma çıkarabiliriz.. dengeyi tam kurabilene: cambaz; dengeyi oranınca kurana: canbaz.. yorumdur.. tartışmaya açıktır..- Ceza Almasaydınız Birisini Öldürür müydünüz?
meraba'nın.. çok biçok sebebi de olsa.. öldüremeyeceği tek ferd; dennise'dir.. niçün? bikoz.. dennise olmazsa.. yalnızlıktan.. ve dahası.. çatışarak enerji alabileceği.. hiç kimse kalmıyacağından.. kendiciği.. terk-i dünya ya da terk-i doğa.. olabilicektir de ondandır.. itihar mı etsin çocuk.. etmesin.. kıyamayız.. severiz.. ..- Bir Erkeği Etkilemenin Yolları
canım dennise'ciğim.. havva'dan; daha başka ne bekleyebilirsin ki? onun işi-gücü bu.. eli altında snakesi.. ağacın altında - ya da cern'de- nerede adem var.. kafalamaya çalışıyor işte.. tabii saçı boyalı.. kaşı karalı olacak.. güneş te salmaz mı sarı saçlarını.. rapunzel.. eh havva'da.. hava bulutlu olduğunda.. solaryumu kullanacak elbet.. hadi bana by.. ..- Benim o!
İNTERLOCK şurada cevap verdi: varta başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım.. biz ne vartalar atlattık çocum.. seni de atlatırız inşaallah.. hoş geldin. sefalar getirdin.. bi ramtha'mız yoktu.. o da oldu maaşallah.. ...- THE GULLIVER'S SHIP..
go go cyborg.. go cyborg! sömürge eylem hattı rehabilitasyon merkez şantiyesinde sağaltımda bi anthropoid bu arada müteahhit ya da sen söyle contr-actor -ki hesap gören özne o- süslü-çiçekli bahçelerden söz etti bana betimsel; eğretik hoş sözler gibiyse de fekat elemanterler hareketlendi birden radyoaktif rüzgarlar esti immobile kalıverdim duyularım felç oldu sonra kuytu köşelerden bi ses -ki uyarıcıdır- ve tüm fonksiyonlarım ile iletişimim kesilmişken paralize bi nahif önermede bulundu put on tight ve üşütme sakın! ben tam anlamıyla bi metal bütünlüğüm diyorum tam anlamıyla bi implant organizma anlatamıyorum- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 2 Babama mavilikten bahsettim; "görünüşe göre öyledir," diye tasdik etti. Işıklarda hakim renk mavi idi. Zihnin dinlenmesi için gerçekten burası şahane bir yerdi. Belki bazıları "deli saçması diyebilir," Yeryüzünde şu veya bu şekilde, özellikle hastalık için iyi gelen yerler yok mudur? Sağ duyunuzu kullanın. Ölümden sonra ilk adım çok küçük olacaktır. İnsanlıktan mükemmel bir dindarlığa gitmiyorsunuz! Durum hiç te böyle değil; Tümü gelişmeye ve yeniliğe yönelik insanlarla ve ülkelerle oluyor. Yarınki dünyanız, bugünkü dünyanızın tamamlayıcısıdır. Bu ülkede garip bir toplumduk; her renk ve durumda, her ırk ve büyüklükte insanlar vardı. Tümü serbestçe birlikte gitti. Fekat herbiri yalnızca kendinden sorumlu. Yeryüzündeki kötü bir şey, burası için gerekli bir şey oluyor, her ikisi de gerek toplum ve gerekse bireysel olarak iyi. Bu ülkede bunlarsız gelişme ve buluş olmuyor. Bunun sonucu olarak, bu insanlar arasında genel bir barış vardı; bu barış kendi kendine merkezleşmedikçe oluşamıyordu. Kimse kimseye bakmıyordu, herkes kendini temsil ediyor ve başkalarından hemen hemen habersizdi. ..bulunduğumuz yerde deniz vardı, arkadaşlarla birlikte sahile yürüyüşe çıktık. Burası huzur dolu sevimli bir yerdi. Sağınızda dev yapılı binalar vardı, sol tarafınız denizdi. Her taraf nur gibi parlak ve mavi atmosfer yine hissediliyordu. .. Yeryüzü bir yere sıkıştırılmak istendiği takdirde dünyanın neye benzeyebileceğini düşünürseniz diyelim ki bütün halkıyla, bütün iklimi, bütün manzarası, bütün binaları ve hayvanlar ile İngiltere büyüklüğünde olsun. Buna göre her halde bu yer hakkında bir fikre varabilirsiniz. Bu gerçek dışı bir rüya gibi oluyor, ancak bana itimat ediniz ki bu yalnızca yabancı bir memlekette bulunuyormuşsunuz gibi çok enteresandı. Derinliklerine inmeden bu yeni ülkenin tarifini yapmak istiyorum. Üzerinde büyük bir kubbesi bulunan daire şeklindeki büyük bir binaya vardık. Genel görünüşünde ayaklar üzerine oturtulmuş bir kubbe, yani büyük kolonla takviye edilmiş büyük bir kubbe daire şeklinde, fakat çok büyük, bunun iç kısmında tatlı bir mavilik vardı. Fantazi bir yapıt hali yoktu, sadece güzel bir bina idi. Yeryüzündeyken böyle peri hikâyesi gibi bir şey düşünemezsiniz. Hâkim renk yine mavi idi, bu bana bir enerji hissi veriyordu ve derhal yazmak istiyordum. Bu anda bir şair olmak ve kendimi kalemimle ifade etmek isterdim. Burada bir müddet kaldık. Dünyada bulunmayıp burada bulunan şeyler dikkatimi çekmiyordu. Yemek ve içmek gibi ihtiyaçlar görünmüyordu. Hemen oracıkta oluveriyordu, azar azar yiyorduk ve bu ihtiyaçtan fazla bir itiyattı. Bu atmosferden kendimize enerji ve güç çekiyorduk. Ben bunu renk ve havaya hamlediyordum.. ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. otantiğinden/karşılıklı bağıntılı/dahi Vâizi bilinen/ bi "V for V-azife"/zor-koşulu-9; evvelinden işlenmiş suçlardan hasta/konik-ram kitabından muhtemel/bi esrarengiz yorumcunun omuz olması düşünülebilinirmiydi/onun ve sekiz sessiz gözlemcinin/sonunda üç embriyo transfer oldu/zaten sistem mühendisinin de orijin görevi buydu/önce kopyasını al/then novel çevreler aç /çanak-yalayıcı asalak hekimlere ilaç yazdırma/ onlar tuzaklar içeren ve seri kopyalama işlemine yönelik harcama yaparlar/seri trap transferlerini resmi olarak tamamladı/after deyimcil yasalara sığındı/dış dengeleyici unsurlar/totem figürler ile.. ..- RUHSAL MESAJLAR..
.. MAVİ ÜLKE- 1 Nisan 1912'de Titanik, okyanusun sularına gömüldüğü zaman öte âleme geçen W.T Stead bu faciaden 15 gün sonra, Amerika'nın bilinen medyomlarından Etta Wriedt aracılığı ile, kızıyla irtibata geçti. Bu bağlantı çok uzun zaman devam etti. Öte âlem ile bir çok bilgiler alındı. O tarihte bu tebliğler, Nasb's Magazine'de yayımlanmıştır. Türkiye'de bu bilgiler MTİA tarafından 1984 yılında küçük bir kitap halinde sunuldu. İzinsiz olarak tamamen iktibas edilmesi yasak olduğu için zaman zaman tebliğlerden pasajlar aktaracağım. *** Çarpışma halindeki geminin görünüşü hiç de hoş bir manzara değildi. İsteksiz olarak vücutlarıyla hamle yapan zavallı insanlar için her şey boştu. Durum yürekler acısıydı. Böylece herkes toplanıncaya, herkes hazır oluncaya kadar bekledik ve.. .."başka bir diyara" göçtük. Bu garip bir yolculuktu. Tahmin ettiğimden de daha garipti. Trafik sür'atinde dikey olarak havaya yükseliyor gibi idik. Büyük bir platformdaymışız gibi tümümüz hareket halindeydik, bu platformdan dev kuvveti ve sür'atiyle havaya fırladık, ama emniyetsizlik duygusu söz konusu bile değildi, hepimiz bir düzen içindeydik. Yolculuğumuzun ne kadar devam ettiğini ve dünyadan ne kadar uzakta olduğumuzu bilmiyordum ki bir yere ulaştık. Bu varış çok mübarekti; tıpkı Hindistan semalarında yürüyor gibiydim, burada her yer parlak ve güzeldi. Kendimize gelmiş, kendimizle gurur duyuyorduk. Her taraf ışıl ışıl nur gibi parlıyordu. Her şey dünyadaki gibi fiziksel ve maddeseldi. Dünyevî yaşantımızda sevdiğimiz bir çok eski arkadaş ve akrabalar bizi karşılıyordu. Bu talihsiz gemiden bir bütün olarak gelen bizler, ayrılıyorduk; her birimiz uzun bir yolculuk yapan arkadaşlık grubundan olmamıza rağmen tekrar birer serbest kişiler haline dönüştük. ... Bu yaşantım sanki eskisinin devamı, hiç kopukluk olmamış gibi ancak böyle olduğundan hiç te emin değilim. Kendimi iki arkadaşımla birlikte buldum. Bunlardan biri babamdı. Bana yardım etmek için benimle gelmişti ve genellikle bana, etrafı tanıtıyordu. Ölüme dönüşü kabul ettikten sonra, meş'um tecrübemiz yok olmuştu. İçimizde bedbaht yoktu diyemem, bir çoğu bedbahttı, çünkü onlar; "iki dünyanın yakınlığını anlamamışlardı." Ancak imkânlarının ne olduğunu bilenler için "eve haber iletmeden bu yeni ülkeden bir parça zevk alalım" hissi hakimdi. Söyliyeceklerimin, bu konuya eğilmemiş kişiler üzerinde gülünç bir tesir bırakacağını biliyorum, yine de buna aldırış etmeyeceğim. Tebessüm edecek bir şey bulacakları için memnunum, bu onlar üzerinde bir intiba uyandıracak fakat onların göçüş vakti geldiğinde, bahsini edeceğim şartlar içinde kendilerini o zaman tanımış olacaklar. Bu tür şüpheciliğe ben yalnızca, "Pekalâ arkadaşım sen gücenme," demekle yetiniyorum. Aklıma acayip bir şey geldi. Evvelce giyindiğim gibi aynen giyinmiştim, elbiselerimi beraber getirdiğim için bu bana biraz tuhaf gelmişti! Babam da bildim bileli ne giyiyorsa onları giyiyordu; her şey, herkes yeryüzündeki gibi görünüyordu. Beni etkileyen diğer bir şey de ülkenin genellikle renkli oluşuydu. Ve hakim olan renk şüphesiz olarak maviydi, hafif gölgeli mavi.. Bütün insanların, evlerin v.s.' lerin mavi olduğunu söylemiyorum ancak genel intıba MAVİ BİR ÜLKE idi. konu devam edecek.. ..- Johann Wolfgang von Goethe; Faust
.. 1749-1832 yılları arasında yaşamış olan ünlü Alman ozanı, oyun yazarı Johann Wolfgang von Goethe'nin Faust adlı şiirsel oyunu dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar. Oyunun baş kahramanı Faust; felsefeyi, tıbbı, doğa bilimlerini, teolojiyi araştırmış, gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. Faust'un bu arayışı Şeytan'ı/Mefistofeles rahatsız etmektedir. Çünkü pek çok insanı felâketlerle yok etmesine, pek çok insanı dünyasal hazlarla uçuruma düşürmesine karşın, yeryüzündeki Faust adında bir doktor, akıl ve bilgi ile kendisine direnmektedir. Tanrı'dan, Faust'u doğru yoldan çıkarmak için izin isteyen Mefistofeles, onun bunalımlar içinde olduğu bir gece karşısına çıkar ve Faust'a dünya hazlarını vaad eder. Bir iddiaya girerler. Mefistofeles, onun bilgi hastalığından kalbini kurtaracak, yaşatacağı en güzel hazlar karşısında Faust: "Dur ey zaman,ne güzelsin!" diyecek olursa iddiayı Mefistofeles kazanmış olacaktır. Mefistofeles, Faust'u gençleştirir ve ona aşk duygusunu tattırır. Faust, bu duyguyu sadece Gretchen adlı genç bir kızdan çok ötede Helene idealine kadar hissedecek, ama her şeye karşın Mefistofeles'e beklediği cevabı vermeyecektir.. ** Faust: zavallı şeytan, bana ne verebilirsin ki? yükseklere göz dikmiş insan bilincini, senin gibiler kavrayabilir mi hiç? sendeki gıda doyurmaz insanı. elindeki kızıl altın, cıva gibi avucunun içinden akıp gider senin kumar masalarında kimse kazanmaz. daha sarılırken, başkalarına bakar göndereceğin kızlar. verecegin itibarın tanrısal gururu, kuyruklu bir yıldız gibi kayar gider; bunları mi sunacaksın? göster bana bakalım, koparılmadan çürüyen bir meyveyi, hergün yeniden yeşillenen ağacı! Mefistofeles : zavallı dünyalı! ben olmasaydım nasıl bir yaşantın olacaktı? imgelemin kuruntularından seni kurtardığımı sanmıştım. ve ben olmasaydım, şimdiye kadar, bu dünya yuvarlağından çekip gitmiştin. mağaralarda, kayaların çatlaklarında, ne diye bir baykuş gibi oturuyorsun? niçin yiyeceğini bir kurbağa gibi, karanlık yosunların, ıslak taşların arasında arıyorsun? ne güzel, ne tatlı bir uğras! doktor hala yaşıyor içinizde ** Cebrail : hızla ve akıl almaz bir hızla döner yeryüzünün ihtişamı kendi çevresinde; bırakır cennetin aydınlığı yerini derin ürpetici geceye; kabarmakta deniz geniş ırmaklarda kaya diplerinden yukarılara, ve sürüklenip gider hem deniz ,hem kaya ebedi hızdaki yörünge karşısında. Mikail : ve fırtınlar uğuldar sanki iddiasına denizden karaya, karadan denize, ve öfkeyle bir zincir oluşturur çevresini en derinden etkileyen. şurada alevleniyor şimşekler yakıcı biçimde düştü patikaya yıldırım, gök gürültüsünden önce. ama senin elçilerin, efendim, takdir ediyor gününün yumuşak seyrini. Mikail-Cebrail : görünüşün güç veriyor meleklere, açıklayamadığı için kimse seni, ve yüce eserlerinin hiçbiri görkemli ilk günkü gibi. Mefistofeles: madem sen, ey tanrımız! yaklaşmaktasın bize yeniden ve sorarsın, nasıldır bizde hal hatırlar? ve aslında sevdiğinden beni görmeyi başka zamanlarda, işte görünürüm sana zaman zaman tayfaların arasında. affet, gelmez elimden şaşalı sözler. şüphem yok, heyecanlı tarzım güldürürdü seni vazgeçmeseydin gülme alışakanlığından. yoktur sözüm güneş ve dünya ile ilgili, gözüm yalnızca görürü insanların çektiği eziyeti. dünyanın küçük efendisi hala hiç değişmedi ve şaşırtıcı hala ilk günkü gibi. Tanrı : bu kadar mı bana söyleyeceklerin, sadece şikayet için mi gelirsin? yok mu yeryüzünde hiçbirşey seni edebiyen hoşnut edecek? Mefistofeles : arada bir görmeyi severim ihtiyarı! ve sakınırım onunla bozuşmaktan. ..ne hoş aslında onun gibi büyük bir efendinin, şeytan'nın ta kendisi ile gelip, insanca konuşması! ..- Bİ ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA MASALI..
.. Vaktiyle İstanbul'da bi kambur adam yaşarmış. Zavallı, fakir olduğu için uzun müddet hamama gidememiş. Nihayet bi gün eline beş-on kuruş geçmiş. Akşam hemen hamama giderek temizlenmeyi düşünmüş ve düşündüğünü yapmış. Oraya gidince görmüş ki kendisinden başka müşteri yok. "Oh ne ala, rahat rahat yıkanırım" diyerek kurnanın başına geçmiş, başlamış yıkanmaya. Fakat biraz sonra içeriye bi takım mahluklar girmiş ve orta yerde topluca: "Çarşambadır Çarşamba.." diyerek haykırıp zıplamaya başlamışlar. Bu hali gören kambur adam önce korkmuş. Bi an ne yapacağını şaşırmış, fekat sonradan ayağa kalkıp "Çarşambadır Çarşamba.." diyen o varlıkların arasına karışarak, onlarla birlikte hem zıplamış ve hem de: "Çarşambadır Çarşamba.." diyerek haykırmış. Mahluklar, hiç itiraz etmeden kendileriyle birlikte haykıran ve zıplayan kamburu sevmişler, acımışlar. Onu kucaklayarak hamamın kubbesine doğru fırlatmışlar. Kambur, tekrar aşağı düştüğü zaman bakmış ki etrafta kimseler yok. Yalnız bu kadar da değil, sırtındaki kamburu da yok olmuş! Adamacağız tabii çok sevinmiş, dışarı çıkarak hamamcının parasını vermiş, sapa-sağlam yakışıklı bi delikanlı halinde evine dönmüş. Tesadüf olacak ya, ertesi akşam, başka bi kambur adam aynı hamama gitmiş. Hamamda yine başka müşteri yokmuş. İçeriye girip yıkanmaya başlamış. Derken mahluklar hamama dolmuşlar. Bi akşam önceki gibi: "Çarşambadır Çarşamba.." diyerek haykırıp zıplamaya başlamışlar. Kambur adam; "Nasıl olur" demiş, "Bugün çarşamba değil ki, perşembe, niçin çarşambadır çarşamba diye haykırıyorsunuz?" Kamburun bu itirazına mahluklar fena halde hiddetlenmişler, onu kucaklayarak hamamın kubbesine doğru fırlatmışlar. Adamcağız nefes nefese aşağıya düştüğü zaman bakmış ki hamamda kimseler kalmamış. Yalnız bu kadar da değil, kamburunun üstüne bi kambur daha eklenmiş. Adam o zaman neye uğradığını anlamış, hamamdan ağlayarak çıkmış, doksanlık bir ihtiyar gibi iki büklüm evine dönmüş. .. - Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.