Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi İNTERLOCK'nın blog başlığı içinde İNTERLOCK's Blog
    kaçacak bi yer bulabilirseniz.. söyleyin, pesinize takılayım.. kâinatın tamamı radyo-aktif erk yaymakta olan resimler, manzaralar galerisi.. http://www.turkish-m...-you-were-here/
  2. .. KİRPİLER Soğuk bir kış günü, bir araya toplanmış olan kirpiler, birbirlerinin sıcaklığından istifade etmek düşüncesiyle birbirlerine sokulurlar. Ne yazık ki kısa bir süre sonra dikenlerinin batmasiyle bir arada duramayacaklarını esefle fark ederler. Fakat amansız soğuğun tesiriyle yeniden birbirlerine yaklaştıklarında bir önceki sıkıntının tekrar başladığını görerek aynı şekilde birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarını, adeta bir top gibi oraya buraya fırladıklarını fark ederek, birbirlerini bir daha rahatsız edemiyecekleri bir mesafe bulurlar. Nihayet bulabildikleri, birlikte oturabilmelerini mümkün kılan mesafe; Nezaket ve inceliktir. Bertold Brecht ..
  3. ŞEKİL VE MADDE Bay K, bazı eşyaları çok tuhaf bir yönden aksettiren bir tabloyu seyrediyordu. Şöyle dedi: "Bazı sanatçılar dünyeyı gözden geçirirken çoğu filozoflar gibidirler. Şekil için girişilen çabada madde kaybolur. Bir zamanlar bir bahçıvanın yanında çalışırdım. Bana bir bahçe makası vermiş ve bir defne ağacını budamamı emretmişti. Ağaç bir saksının içinde büyütülmüştü. Ve bayram dolayısı ile yöneticilere verilecekti. Bir küre şeklini alması gerekli idi. Hemen yabanî uzantıların kesimine başlamıştım. Fakat bütün uğraşlarım boşa gidiyor, hedefime ulaşamıyordum. Her seferinde o yanını bu yanını uçurup duruyordum. Nihayet bir küre şeklini aldığı zaman da çok ufak olmuştu. Sukûtu hayale uğrayan bahçıvan: 'Güzel, küre meydanda ama defne nereye gitti?' demişti.." Bertold Brecht ..
  4. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi İNTERLOCK'nın blog başlığı içinde İNTERLOCK's Blog
    paintings pain+things.. acı; her yerde.. acı; gözümüze çarpan her ışımada.. acı; resimlerin yansımalarında.. acı; güneş'tir.. ve.. acı; var-dır.. ne kadar acı! ..
  5. cehennem'de; mahbus.. muyuz? mahsub.. muyuz? sub rosa! sub rosa!
  6. .. GULLIVER PARANTEZ ÜLKESİNE GİDİYOR.. prolog: bunalımdayım bastırılmışım kederliyim çökmüşüm durgunum karamsarım darboğazdayım san'atsal gelişimsiz emoyum saklanmışım bi enstrümanın arkasına o çalar ben söylerim çünkü sözler bana ait söylerim savunmasızım duyguluyum duyarlıyım alınganım darılgan-içli ve tikelim tümdengelim argümanlarım ise sabahtan beri tümden egzama dökmekte bende dökmekteyim development: bi de bu ara müteahhid kalkmış iş teklifi getirmiş şefkatli dilleriyle tepede bi anafaz varmış da yamacında da hareli bi örtü varmış bana ihtiyacı varmış kaçı kaç para anlatıyor yeknesak makinevî bi sesle beynim biftek gibi oldu yumuşak ve duyarlı oldu hem etli hem sulu oldu bu yüzden kolay etkilenir oldu effect: şimdi şu an karar verdim gitmeye gulliverim o ülkeye gitmeye tepeye anten dikip parantezler açmaya konser-i metal'e bi müddet ara veriyorum haberi olsun diye ilgi duyanlarıma ben oradan da ulaşırım onaltılık notayla mental fonksiyonlarına meaningful calypso: bağa girdim bağ budanmış bağa bülbül dadanmış on beş yaşında o sempatik hanım kimlere aldanmış? o tepeden bu tepeye şema' olur mu? on beş yaşında nazenin hanıma doyum olur mu? postscript: patron bana küsmüş olabilicektir midir? şu anda şüphedeyim çünkü cevap alamamaktayım mutsuzum and gurursuzum bu durum acı vermektedir heman gidem de acı'nın sorgulanması konusunu bi da okim bare
  7. .. MULHOLLAND DROVER / VALHALLA'NIN ÇOBANI.. Writer: David Lynch Director: David Lynch Stars: Naomi Watts, Laura Harring 2001-ABD PART: THE COWBOY -Kovboy! -N'aber? -Senden n'aber? -Güzel bir akşam. -Evet. -Tüm bu yolu benimle görüşmeye şehir merkezindeki o güzel otelden geldiğin için teşekkür etmek isterim. -Önemli değil. Aklından neler geçiyor? -Güzel, işte hemen asıl konuya geçmek isteyen bir adam. Sadede gelmek için çok istekli gibisin ha? -Her neyse.. -Bir insanın tavrı.. bir insanın tavrı, yaptıkları, gelecekteki hayatına yön verir. Bu hemfikir olduğun bir şey mi? -Elbette. -Şimdi; duymak istediğim şeyin bu olduğunu düşündüğün için mi, yoksa söylediklerim hakkında düşünüp, gerçekten doğru olduğuna inandığın için mi böyle cevapladın? -Söylediklerine katılıyorum. Gerçekten. -Ne söyledim? -"Bir insanın yaptıkları, büyük ölçüde hayatının kaderini tayin eder," dedin. -Aynı fikirde olduğuna göre, rahat bir hayatı umursamayan bir kişi olmalısın. -Nasıl yani? -Peki, bir saniye dur ve bunun hakkında düşün. Bunu benim için yapabilir misin? -Tamam, düşünüyorum. -Hayır, düşünmüyorsun! Ukala olmakla o kadar meşgulsün ki.. düşünmüyorsun! Şimdi senden ukalalığını bir yana bırakıp düşünmeni istiyorum. Bunu benim için deneyebilir misin? -Bak.. Bu konuşma nereye gidiyor? Benden ne yapmamı istiyorsun? -Bazen bir at arabası olur hani.. Bir at arabasının kaç sürücüsü vardır? -Bir. -O zaman, diyelim ki bu at arabasını ben sürüyorum, ve eğer sen de tavrını düzeltirsen benimle birlikte sürebilirsin. -Tamam. -Yarın işe geri dönmeni istiyorum. Nasıl olsa filmin kadın başrol oyuncusunu yeniden seçecektin. Seçmelerde bir sürü kız olacak. Bugün, önceden sana gösterilen kızı gördüğünde şöyle diyeceksin: "İşte kızımız bu!" Diğer oyuncular kalabilir, bu sana kalmış, ama başroldeki kız sana kalamaz.. Ve şimdi; Eğer işi doğru yaparsan; beni bir kez daha göreceksin. Fakat işi yanlış yaparsan; beni iki kez daha göreceksin. İyi geceler.. ..
  8. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi Radya'nın galeri fotoğrafı içinde Üye Fotoğraf Galerileri
  9. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi Radya'nın galeri fotoğrafı içinde Üye Fotoğraf Galerileri
  10. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi Radya'nın galeri fotoğrafı içinde Üye Fotoğraf Galerileri
  11. .. AZ ELBİSELİ TOPLULUKLAR kızıltoprakta eğlence vardı akşam ortam ve şartlar uygun ve başkaları da vardı bitkiler hayvanlar ve benzerleri modern düş güçleri vardı panellerde asılıydı film ruloları sicile kim geçirdiyse ışıkları yayılıyordu boşluğa çünkü birkaçının geri dönmesi umuluyordu onlar içindi veda töreni fazladan karmaşık diller konuşuluyordu lee giyinmiş küçük birlikler onlar bu arada kimi kelimeleri tıklıyordum ama yetmiyordu konuyu anlamama dördünde bir koşuk orkestra ve ketum romansları vardı bu akşam şu anda geçerli olsa da sınırlı çalınıyordu ya da pek görünür gelmiyordu bana hatlar açıldığında ulaşabilme ümidim var yapım-eklerim sükûnda görünmez danslardayım anlamlara belirli tamlamalarda ..
  12. İNTERLOCK şurada bir blog başlığı gönderdi: İNTERLOCK's Blog
    .. Astral Boyut/Astral Format'ta, ve çevresi ile ilişkilerinde sürekli problemler, acı ve ızdırablar içerisinde olan kişinin, bu durumun sadece kendisinden ya da Post Environment; Mental Post ortamında durduğu hatalı pozisyondan veya günahlarından nemalandığı/faiz kaynağı bulduğunu kabul etmesi ile birlikte, sorunlar-nedenler döngüsünden çıkıp, "acının kendisini" ni sorgulaması, bu yönlü yorumlamaya gitmesi özverili, çetin, zor bir süreci gerektirir. "Bu noktada 'Günah'; post'unun merkezinde durması gereken gözlemcinin, diğer post gözlemcisi/leri ile, tedirgin ve dolaylı ilişkilere girmesi ve sonucunda kendi özel pozisyonunu kaybetmesi/yoldan sapması/ kırılması olarak anlaşılmalıdır." Sair afakî; nesnel/objektif post ya da postlar'ın içerdiği bilgi, görüş ve yorumları bir nedenle! eleştirmeksizin ve özümlemeden kabul etmek; kültürlenmek; niteliksiz ve çoklu bilgi birikimi/tortular oluşturma/complex/karma, sorunların kaynağını bulma ve çözme sürecinde karışıklık oluşturacak ve yetersiz kalacaktır. İlliyet ya da nedenler ile sonuçları ilişkisi bağlamında, kişinin manik-depresif psikozlar; Manic-Depressive Psicosis türü rahatsızlıklar ile karşılaşması kaçınılmazdır. Sözünü ettiğim karmaşadan, belli/determine bir i'tidal/ özdenetim/moderation/ılım noktası/kapısından çıkmak mümkündür. Burada olmazsa olmaz koşul, kişi üzerinde o ana kadar şaşırtıcı baskılar yaratmış "Mental Kültür Birikimleri" ni, sistemli bir temizleme/arındırma yolu takib edilerek, kapı'ya ulaştırmaktır/Cultural Refinement. Sujenin, treatment ya da sağaltım sürecine uyumu ise, "aykırı önermeler" karşısındaki "kalbî kabul" oranıdır. ..
  13. İNTERLOCK şurada cevap verdi: şilan başlık Şiir Forumu
    .. Teyzemin adı Sare Kendisi mini mini bir fare Girdiği kalpleri etmektedir pare pare İnci dişli sırma saçlı güler yüzlü şen kız Teyzemin gözleri mavi sema gibi Genç mi ihtiyar mı muamma gibi Güler yüzlü inci dişli sırma saçlı şen kız Nâzım Hikmet ..
  14. İNTERLOCK şurada bir blog başlığı gönderdi: İNTERLOCK's Blog
    http://youtu.be/GdZ2JXCCSOI kaçınılması imkânsız olanın karşısında enterne belli bi sona doğru büyük denizde dolanmaktayım avucumda gemim kanal rotası belirlenmiş iknada koaksiyel güvertede günlük işlerimi yapmaktayım bu gün belki bi piyes yazarım ya da küçük bi melodi mırıldanırım özgün ve belki bi konuda karar veririm olabildiğimce özgür kuytuda isis ile buluşurum çalıbülbüllerinin ülkesi üretim ünitelerinde limana palamarlandığımızda akşam düşünce leylâk bahçesine pembe-beyaz çiçeklerinde beklerim serafimleri ürperir içim ve aniden uğursuz bi çığ yuvarlanır eflâtun bi toz getirir ve tozun ardında rhea çıkar gelir zuhalin mehtabından sekizden tüm umursamazlığıyla saçlarında yitirdiğim deniz feneri ..
  15. .. Bakara: 2/216 Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. """"""""""""""""""""""" Bakara: 2/190 Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum, Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. """"""""""""""""""""""" Bakara: 2/193 Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâh Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. """"""""""""""""""""""" Bakara: 2/244 Ve kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîm. Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. """"""""""""""""""""""" Âl-i İmrân: 3/166 İki topluluğun/ordunun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara/münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin" denildi de onlar: "Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir. """""""""""""""""""""""" Nisâ: 4/71 Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler hâlinde, yahut topluca savaşa gidin. """""""""""""""""""""""" Nisâ: 4/72 Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse: "Allah, bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım" der. """""""""""""""""""""""" Nisâ: 4/76 İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. """""""""""""""""""""""" Nisâ: 4/84 (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir. """""""""""""""""""""""" Enfâl: 8/15 Ey iman edenler. Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin/savaştan kaçmayın. """""""""""""""""""""""" Enfâl: 8/17 (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. """""""""""""""""""""""" Enfâl: 8/39 Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. """""""""""""""""""""""" Enfâl 8/65 Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. """""""""""""""""""""""" Tevbe: 9/14-15 Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. """""""""""""""""""""""" Tevbe: 9/46 Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara: "Oturun, oturan âcizlerle beraber" denildi. """"""""""""""""""""""""" Tevbe: 9/111 Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. """""""""""""""""""""""" Tevbe: 9/123 Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. """""""""""""""""""""""" Hac: 22/39 Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. """""""""""""""""""""""" Ahzâb: 33/18-10 Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu, Allah’a kolaydır. """""""""""""""""""""""" Muhammed: 47/20 İnananlar: "Keşke bir sûre indirilse!" derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır. """""""""""""""""""""""" Fetih: 48/11 Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: "Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." """"""""""""""""""""""""" Fetih: 48/16 Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: "Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, Allah sizi elem dolu bir azaba uğratır." DİYANET İŞLERİ MEALİ - YENİ ..
  16. .. mega-iskender kardeşimizin esvab-ı mucibesi: kendisi pek pesimist bi kişiliktir ancak haris idi durmadan "hep ben.. hep ben" der idi ikinci filipo olan babasının sevilmesi ve sayılmasına kızardı ve derdi ki: "pederimin yüzünden bana iş yapıp başarılı olma hakkı kalmıyor.." derdi kerata daha pek küçücüktü o zamanlarda anası ise olimpiya jolie idi kuzgun bi yılanı vardı hep yalanlar söylerdi süslü-püslü gezerdi işgali altındaki ülkelere barışçıl ziyaretler düzerdi güzel gözlerini süzüm süzüm süzerdi işte bu tabiattaki çocuğumuz büyümekte idi ve fekat o muhterisliği ber-devamdı türlü işler karıştırırdı yani savaş-mavaş yapardı makedonyayı basardı hegamonya kurardı pek kurucu bi kişiliği vardıydı bu arada tep'i bile tepti-geçti zalim şeydi o! korentte bi sempozyum düzenleyip keskin kılıcını halka göstertti ve "bi gün bununla keseceğim!." dedi herkeş korkmuş idi fekat sonradan şirin ve yeşil bursa vilayetimizde tesis etmiş olduğu "iskander kebabtır-yemesi bizatihi pek sevaptır" lokantasının idraki ile sevinmişlerdir bi de kankası vardı birbirlerini çok severlerdi ara sıra brokeback dağlarında kamp yapar neş'eyle eylenirlerdi şu türkü o yıllarda onlara ithaf edilmiştir brokeback dağları kar ile boran almış iskocumu dert ile verem aceba bulunmaz mı bi kurşun kalem yazsın ahvalini kankasına şöle: "oy beni beni belâlı beni satarım bu canı bırakmam seni çıkalım daglara ham yap sen beni.." isko'cuğum -bendeniz ona böyle hitab ederdim bikoz pek samimi bulurdu beni o- intizam severdi ve pazenden don geyerdi bu sebebten ma'badı hep pişerdi bi ara klikya'da da şube açtı torosları aştı dağlardaki göçer çobanlar buna şaştı kasım iş-bu nedenle bi geçit oydurmuştur isko'cuk toroslarda sele kapılıp pek korku dolu anlar yaşadı fekat sorunları aştı neticede kendine geldi hemen ekibini topladı ve zalim kodaman daryus'a dersini verdi buna mümasil şurda-burda bakırköyde bile açılan şubeler ile o daima midemizde yaşayacaktır o az bi ömür sürdü mefat etmese idi kimbilir daha ne işler de açardı başımıza canım iskocum benim sen ölmedin daim anılacaksın koç boynuzlu aslan başlı içkici ve ayyaş adam seni! kebabçı! gidi! dip-not: hep merakımı kucurlar şu soru "isko, aceba iskoçyalı mı idi? diye" bilirsiniz iskoçya'nın üç tarafı deniz olup tabiî teşekkülâtı itibariyle üç möhim kısımdan müteşekkildir sunarım
  17. .. MEVLÂNA.. RUBAİ.. el âlemle esrardan söz açma. erenler derneğinden sürülmüş iki yüzlülerle yar hikâyesi konuşma! yabancılarla ancak yabancı gibi konuş. diken yiyen deveye ancak dikenden bahset! kendini ateş üstündeki tencere gibi farz et: kendi kendine coş, kayna ama her tarafa yalpalama! maksadın cevahir bulmaksa yürü acele et, cevher tarafına doğru çabucak koşmaya bak! ey ay yüzlü güzelim: sensiz kalınca bulutlar gibi çok ağladım. hasret ve hicran elinden çok inledim. sensiz.. sensiz oturduğum zaman candan ayrılırım. sensiz yaşarsam utancımdan ölürüm.. ..
  18. .. IXTLAN YOLCULUĞU.. "Dostunu yakaladığın zaman ne oldu, don Genaro?" Diye sordum. "Olanca gücümle ona sarıldım," dedi don Genaro bir anlık bir tereddütten sonra. Düşüncelerini toparlamaya çalışır gibi bir hali vardı. "O şekilde cereyan edeceğini asla tahmin edemezdim," diye sürdürdü. "Öyle bir şeydi ki, öyle, öyle, öyle..Vallahi anlatılır gibi değil ki. Onu yakalamamla dönmeye başlamamız bir oldu. Dost beni fırıldak gibi çeviriyordu, ama onu bırakmadım hiç. Havada öyle bir hızla dönmekteydik ki artık hiç bir şey göremez olmuştum. Her şey sisli görünüyordu. Dönmemiz sürdü, sürdü, sürdü. Birden tekrar yerde durmakta olduğumu hissettim. Kendime şöyle bir baktım Dost beni öldürmemişti. Her bir yanım sağlamdı. Kendimdim ben! Başardığımı anlamıştım. Nihayet benim de bir dostum olmuştu. Sevinçle zıplamaya başladım. Ne güzel duyguydu o! Ne görkemli bir duyguydu!." *** "Sonra, neredeyim diye etrafıma bakındım. Hiç bilmediğim bir yerdeydim. Dost beni havaya kaldırmış ve dönmeye başladığımız yerden uzakta bir yere fırlatıp atmıştı. Yönümü bulmaya çalıştım. Evimin doğu istikametinde bir yerlerde olmam gerek diye düşünerek, o yöne doğru ilerledim. Vakit daha erkendi. Dostla karşılaşmamız pek uzun sürmemişti. Çok geçmeden bir patika buldum ve birkaç adamla kadının bana doğru gelmekte olduklarını gördüm. Kızılderiliydiler. Çevremi sarıp nereye gitmekte olduğumu sordular. Ben de: "Yurduma, Ixtlan'a gidiyorum," dedim onlara. "Kayboldun mu?" diye sordu birisi. "Evet," diye yanıtladım onu. "Niçin? Ama Ixtlan o yönde değil. Tam tersi yönde. Biz de oraya gidiyoruz," dedi bir başkası. "Sen de katıl bize!" Dedi hepsi birden. "Yiyeceğimiz de var." "Sonra ne oldu?" Diye sordum. "Onlara katıldın mı?" "Hayır, katılmadım," dedi don Genaro. "Zira onlar gerçek değildi. Onları görür görmez anlamıştım bunu. Seslerinde, özellikle onlara katılmamı isterkenki dostça davranışlarında onları ele veren bir şey vardı. Onlardan kaçmaya başladım. Arkamdan çağırıp döneyim diye yalvardılar. O tekinsiz yalvarışları giderek artıyordu, ama koşmayı sürdürüp onlardan kaçtım." "Kimdi onlar?" Diye sordum. "İnsanlar!" diye yanıt verdi don Genaro uzatmaksızın. "Ama gerçek insan değildiler." "Hayalet gibi, yani," diye açıkladı don Juan. "Görüntüden ibaret." *** "Bir süre yürüdükten sonra," diye sürdürdü don Genaro, "kendime güvenim arttı. Ixtlan'ın benim gittiğim istikamette olduğunu biliyordum. Sonra yolda, bana doğru iki adamın geldiğini gördüm. Onlar da Mazatec Kızılderililerine benziyorlardı. Yakacak odun yüklü bir eşekleri vardı. Yanımdan geçerken, 'Merhaba,' diye mırıldandılar. 'Merhaba!' Diyerek yoluma devam ettim. Benimle pek ilgilenmemişler, yanımdan geçip gitmişlerdi. Adımlarımı yavaşlatarak şöyle bir dönüp onlara baktım. Benimle ilgilenmeksizin yollarına devam etmekteydiler. Gerçek insana benziyorlardı. Arkalarından koşarak bağırdım, 'Durun, durun!.' "Eşeklerinin iki yanına geçip, sanki yükünü korur gibi durdular. 'Bu dağlarda kayboldum.' dedim onlara. 'Ixtlan'a nasıl gidilir?' Gitmekte oldukları istikameti gösterdiler. 'Sen oradan çok uzaktasın,' dedi içlerinden biri. 'Dağların öte tarafında kalır orası. Dört beş günde varabilirsin oraya.' Sonra dönüp yola revan oldular. Onların gerçekten Kızılderili olduklarını sezmiştim, onlara katılmama izin vermelerini istedim. Bir süre yol aldıktan sonra adamdan biri torbasından biraz yiyecek çıkardı ve bana da sundu. Yerimde donup kalmıştım. Yiyeceğini sunuş biçimi bana son derece yabansı gelmişti. Bedenim korku hissine kapıldı, öyle ki irkilip kaçmaya başladım. İkisi de onlarla birlikte gitmezsem dağlarda ölüp kalacağımı söylediler ve onlara katılmam için dil döktüler. Onların dil döküşleri de bana pek tekinsiz gelmişti, onun için koşarak onlardan uzaklaştım.." *** "Yürümeye devam ettim. Artık gerçekten Ixtlan yolunda olduğumu ve o hayaletlerin beni yolumdan çevirmeye çalıştıklarını anlamıştım." "Sonra sekiz kişiye daha rasladım; benim kararımdan dönmeyeceğimi anlamış olmalılardı. Yolun kenarında durup, yakaran gözlerle bana baktılar. Çoğu bir söz dahi etmemişti; ancak, aralarındaki kadınlar daha cüretkâr davranıp bana yalvardılar. Hatta kimileri pazarda satmaya götürdükleri yiyeceklerle öbür eşyalarını bile, saf köylü satıcılar gibi önüme serdiler. Ama hiç birine bakmadım ve yoluma devam ettim.." "Akşama doğru aşina olduğum bir vadiye ulaştım. Sanki daha önce orada bulunmuştum. Ama o takdirde oranın Ixtlan'ın güney yöresi olması lâzımdı. Hatırlayabileceğim daha başka işaretler arayıp kendimi yönlendirmeye çalışıyordum ki, keçilerini güden bir Kızılderili oğlan gördüm. Aslında o çocuk bana babamın iki keçisini güden kendimi anımsatmıştı.." "Onu bir süre izledim; çocuk benim küçükken yaptığım gibi kendi kendine konuşmaktaydı, sonra keçileriyle konuşmaya başladı. Keçi gütmekten anladığım için onun bu işi gayet iyi bir şekilde yaptığını görmekteydim. İşinin ehliydi çocuk. Keçileri şımartmıyor, ama onlara gaddarca da davranmıyordu." "Ona seslenmeye karar verdim. Yüksek sesle onu çağırınca çocuk yerinden fırlayıp kayalık bir yere kaçtı ve kayaların ardından beni gözetlemeye başladı. Her an tabanları yağlamaya hazır gibi görünüyordu. O çocuğu sevmiştim. Korkarak kaçmıştı ama keçilerini benden ırak tutmayı da pekâlâ başarmıştı.." "Onunla uzun bir süre konuştum; yolumu kaybettiğimi ve Ixtlan'a nasıl gideceğimi bilemediğimi söyledim. Bulunduğumuz yerin neresi olduğunu sordum, o da oranın beni aradığım yer olduğunu söyledi. Bu yanıtı beni çok mutlu kılmıştı. Demek ki artık yurdumdaydım ve dostun tüm gövdemi göz açıp kapayana dek onca uzak yerlere nasıl taşımış olduğunu hayretle düşündüm." "Çocuğa teşekkür ederek yürümeye başladım. Çocuk saklandığı yerden çıkarak keçilerini daha önce dikkatimi çekmemiş olan başka bir keçiyoluna doğru güttü. O keçiyolu vadiye doğru uzanmaktaydı. Çocuğa gene seslendim ama bu sefer kaçmadı. Ona doğru yürüdüm; ona epeyce yaklaştığım zaman çocuk koşarak çalıların arasına gizlendi. Kendisini öyle iyi kolladığı için onu övdüm ve ona kimi sorular sordum. "Bu keçiyolu nereye çıkar?" diye sordum. "Aşağıya," dedi çocuk. "Nerede oturuyorsun?" "Aşağıda," "Orada çok ev var mı?" "Hayır, bir ev var," "Öbür evler nerede?" Çocuk, o yaştaki oğlanlara özgü bir kayıtsızlıkla parmağını öbür tarafa doğru uzattı. "Dursana," dedim ona. "Çok yorgunum ve açım. Beni ailene götürüver." "Ailem yok ki benim," dedi çocuk ve bu beni oldukça sarstı. Niçin, bilmiyorum, ama sesi beni duraksatmıştı. Duraksadığımı gören çocuk durdu ve bana doğru döndü. "Bizim evde kimse yok," dedi. "Amcam gitti, karısı da tarlada. Evde yiyecek çok. Bol. Benimle gel!" "Epey üzülmüştüm. O çocuk ta bir hayaletti. Sesinin tonuyla istekliliği onu ele vermişti. Bütün hayaletler peşimdeydi demek; ama benim korktuğum yoktu. Dostla karşılaşmanın sersemletici etkisi hâlâ devam etmekteydi. Dosta da hayaletlere de kızmak istiyordum, ama bir türlü eskisi gibi öfkelenemiyordum, o yüzden vazgeçtim ben de. Sonra kendimi üzüntüye kaptırmak istedim, zira o küçük oğlanı sevmiştim, ama üzülmek te gelmedi elimden, onun için ondan da vazgeçtim." "Birden bir dostum olduğunu ve hayaletlarin bana hiç bir şey yapamayacakları geldi aklıma. Keçiyolunda çocuğu izledim. Öbür hayaletler de derhal ortaya çıkıp beni uçurumdan aşağıya yuvarlamaya çalıştılar, ama benim istencim onlardan daha güçlüydü. Onlar bunu hissetmiş olacaklar ki, beni taciz etmekten vazgeçtiler. Çok geçmeden, sadece yolumun üzerinde durmakla yetindiler; zaman zaman kimileri üzerime doğru atlıyordu ama onları istencimle durdurabiliyordum. Sonra hepsi de beni taciz etmekten vazgeçtiler." Don Genaro uzun süre sessiz kaldı. Don Juan bana bakmaktaydı. "Ondan sonra ne oldu, Don Genaro?" Diye sordum. "Yürümeye devam ettim." dedi düpedüz.. CARLOS CASTENADA Don Juan Öğretileri ..
  19. .. S-PIN KODUN KIRILMASIN DİKKAT! ŞİİRİ.. üç gün evvel- bir avantaj: yakındı ve harçlığını vermekteydim serbest olsun hareketleri dileyerek teferruatı araştırmadan güvenerek üç gün sonra-bir izlem: kurumsal bir bahar sürmekte klinikte ve buna yaşama anlamı yüklüyorlar bazıları videosu olan akşamın filmini farketmeden öğlenden seyrediyorlar akort-iki kanat genişliği: son bir üçlük yazmalıyım diyorum ya işte iki mısraı makaralara sarıldı bile hiç ilgisiz cihetten zira ecnebi dilinde narinay ninay nay narinay narinay ninay nay ..
  20. hikaye trakyada geçiyor; yaşlı bi amca, eşeğinin üzerinde karayolunda seyretmektedir. bunu gören trafik polisleri, amcaya takılmak isterler ve durdururlar. polis: be amca, necin dakman golani? (golan: emniyet kemeri) amca: dakmam be işte! polis: e bak gördün mu, simdi ceza keseceyik. amca: kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var. polis: peki amca, cezayi sana mi yazalım yogsam eşege mi? amca: ??? polis: yani cezayi sana yazarsak beş milyon ödeycen, eşege üç milyon ödeycen. amca: bana kes o zaman. polis: neden sana keseyon amca? amca: onun sicili temiz ossun, polis yapcez onu a! ..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.