Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. Aşkınlık; tahmin yolu kullanılarak çözülemeyen sorunların, takrib ilkesinden hareketle ve zıtlıkların uyumlanması ya da tesadüflerin doğru değerlendirilmesi sonucu çözülebilmesi boyutudur. Ögeler arasındaki görünemez olan sırrî özdeşlik An' da ve sürpriz biçimde bilinir hale gelir. (tahayyür/taaccüp) Sonrasında, maskelerinden sıyrılan ögelerin, maskeli halde iken zıt gibi algılanan güçleri, çelişiklik ve karşıtlıkları sakinleşir, sistemin akıl ve mantık ve san'at dışı muhteşem uyumu duyumsanır.. moortip ..
  2. Bir güzellik yap kendine. Kimseleri sevmediğin kadar, kendini sev sadece. Bırak seni sevmeyenler üzülsün; yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye. paul auster ..
  3. .. bu hoş hanım kim.. usta? bana sorsalar; sü derdim.. ama.. kızarsın diye kuarklara booldum şimdiden.. dip not: şu dar-ı dünyada.. herkeşin bi sü'sü vardır.. olmalıdır.. dır.. mı dır? bilinmemekte olup.. ümid edilmektedir.. mercy.. ..
  4. .. Bir İngiliz, bir Çin'li bayan ile evlenir ve Londra'ya yerleşir. Çin'li bayan İngilizce konusunda oldukça zayıftır. Tarzanca da olsa eşi ile anlaşabilmektedir, fakat kadın alışverişe yalnız çıktığında sorunlar çıkmaktadır. Yine bir gün bayan kasaba domuz butu almaya gider. Ama bir türlü derdini anlatamaz. Sonunda eteğini sıyırarak kendi poposunu gösterir ve kasap bayanın ne anlatmak istediğini kavrar, istediğini verir. Ertesi gün, bu kez kasaba tavuk göğsü almaya gider. Ve bu kez de gömleğinin düğmelerini açarak göğüslerini gösterir. Kasap da tavuk göğüslerini verir. Üçüncü gün, Çin'li bayan sosis almak ister ve yanına kocasını alarak kasaba gider.. Ne mi olur? Asağıya bakın: " . . . . . . . . . . . : ))) " Ohooooo! Aklınızda hep fesat şeyler var. Unuttunuz galiba, Çin'li olan ve İngilizce bilmeyen bayandı. Kocası İngilizce konuşabiliyor.. ..
  5. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi alamet-i farika'nın blog başlığı içinde alamet-i farika
    en attendant godot!.. gemeç.. gemeçç. sayın admin'im.. gemeçç..
  6. Fringe; 1. sezonu ilgi ile izledim.. fekat sonraki bölümlerde tekrarlar başladı.. seyret bakalım.. sonra konuşuruz.. sevgiler..
  7. İNTERLOCK şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    .. günaydın size.. tüm furum ögeleri fanlarıma.. ve.. münhasıran sn. admin'ime.. her ne kadar durumu anlıyamıyorsam da.. affola.. bu gün tatil.. kırlara koşalım çocuklar.. pazar'ı boşverin çocuklar.. markete gidelim çucuklar.. lay lay lay.. el ele tutuşalım.. halka'ya karışalım.. halka'yı bozmayalım.. markette kargaşa çıkarmayalım çocuklar.. ..
  8. Hoş geldin.. I have called index..
  9. hem.. karanlık da değil.. öneririm..
  10. .. SPIRAL YOL VE İÇSEL AYDINLANMA Öyle sanılıyor ki yapılan her hareket ve iyi davranış ve vicdan sesini dinleyerek verilen her karar insanı geliştirir, tekâmül yolunda ilerletir. Ayrıca kuvvetli inanç uğrunda yapılan ameller de buna eklenebilir. Tekâmülün yönü hakkında gerçek bir bilginin sahibi olabilmemiz için kendimize iyice bakmamız gerekir. Kendimizi iyice tanımak demektir bu ve iç yapımızın işleyiş mekanizmasını iyi bilmekle, tanımakla ancak nasıl tekâmül edebileceğimiz hakkındaki bir bilgiye ulaşabiliriz. Bu işleyiş mekanizmasının da kanunları, ilkeleri, kaderi-kazası vardır ve gene onun düzeni ile alâkalı bir metodoloji/yöntem/prosedürü de vardır. Davranışlar, hareketler ve birlikte ortaya çıkan irade gücü bir "SONUÇ-OLAY" dır ve insana ait içsel işleyiş mekanizmasının bir bakımdan matematiksel sonucu gibi ele alınabilirler. Alınmakta olan etkinin -görünür ya da görünmez tertipte olsun- cevabı olarak ortaya çıkan canlılık olayları, ilke olarak maddeseldir ve çok büyük oranda otomatik olarak / irade dışı bir sürece bağlı gerçekleşir. Tekâmül/evrimin olgusu, "SPIRAL BİR YOL" izleyerek gerçekleşir. Az farkla hep aynı olaylar realize olur ve mekanik yaşamın yörüngesinden nadir hallerde çıkılır. Çok uzun devreler/cycle sonunda-tekrar doğuşlar ile- oluşan şuurlu bilgi vasıtasıyla "İÇSEL AYDINLANMA"; şuur uyanışı, savfet günü ortaya çıkar/varlık kazanır; Bu tekâmüldür. Tekâmül, ip gibi/linear sürüp giden bir olgu/fenomen değil aksine nerede ve ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan parlamalar şeklinde beliren bir olgudur. İşte bu yüzden, insanlar ve toplumlar aşırı zorluklar içinde ve acı çekerek gelişirler. Mükerrer/tekrarlı olaylar, tecrübeler ve gözlemler aynı izlenimlerin sadece şiddet/yeğinliğini artırmaya yarar. İnsanın ve toplumunun uyanışı/aydınlanmasına vesile olan şuurlanmaya/vicdana/idraklenmeye değil.. Hayatın tümü, "SPIRAL HAREKET" in niteliğine bağlı bir gelişimin amacına ulaşması için, İlâhi Kudret'in tertibi/ konsepti/tasarımıdır.. Ergün Arıkdal Mart-1986 ..
  11. .. Subhadda'nın oğlu Jotikkha, Rajagaha'da kendi evinde yaşamaktaydı. Mücevherlerle süslü sandal ağacından ma'mul çok değerli bir kâse alıp, evinin önüne uzun bir direk dikti ve kâseyi direğin tepesine koyup, şu yazıyı da üzerine astı: "Merdiven ya da kancalı bir sopa kullanmadan, veya direğe tırmanmadan, bir Samana/Zâhid, salt büyü gücünü kullanarak bu kâseyi aşağıya alabilirse, ona ödül olarak ne isterse verilecektir." Ve halk şaşkınlık içinde, ağızları övgülerle dolu olarak Bhagavant/Kutlu Olan'a geldiler ve dediler ki: "Tatgahata/Yüce Bilge'nin müritleri/ardılları mu'cize yarattılar. Buddha'nın ardılı K***apa'da Jotikkha'nın direğindeki kâseyi gördü, elini uzatıp aşağı aldı ve bir başarı olarak Vihara'ya götürdü." Olayları duyan Kutlu Olan, K***apa'ya gitti ve kâseyi kırıp-parçalayarak ardıllarının herhangi bir mu'cizeyi gerçekleştirmelerini yasakladı. ** Bu olaydan bir süre sonra, yağmur mevsimlerinden birinde, çok sayıda Bhikkhu/Keşiş/Kelbî/Kalenderî, Vajji toprakları/Münbit Topraklarda yaşamalarına rağmen, kıtlık çekiyorlardı. Ve Bhikkhu'lardan birisi kardeşlerine, diğer bir köyde yaşamakta olan sakinlere giderek ve birbirini överek şöyle söylemelerini önerdi: "Bu Bhikkhu bir azizdir; semavî vizyonlar görmüştür; şu Bhikkhu ise doğa-üstü melekelere sahiptir; mu'cizeler yaratabilir." Ve köylüler dediler ki: "Ne kadar kısmetli, ne kadar çok kısmetliyiz ki böylesi azizler yağmur mevsimini bizimle geçiriyorlar." Ve onlara istekle ve bol mikdarda yiyecek verdiler, ve Bhikkhu'lar giderek zenginleştiler, kıtlık da çekmediler. ** Kutlu Olan bunları öğrenince, Ananda/Seçkin Ardılı'na, Bhikkhu'ları bir araya toplamasını söyledi, sonra onlara şöyle söyledi: "Ey Bhikkhu'lar! Söyleyin bana, bir Bhikkhu ne zaman bir Bhikkhu olmaktan çıkar?" Ve Sariputra/Kutlu Olan'ın Ön Ardılı cevapladı: "Bir keşiş hiçbir iffetsiz iş yapmamalı. İffetsiz bir eylem yapan keşiş ve artık Sakyamuni/Bilge Olan'ın takipçisi olamaz. Ve gene, bir keşiş ona verilenden başkasını da almamalı. Alan keşiş, aldığı kırk-paralık şey olsa da, bundan sonra Sakyamuni'nin takipçisi olamaz. Ve işte, nihayette bir keşiş, hiçbir zararsız yaratılmışın ve hatta bir solucan vaya bir karıncanın bile, bilerek ve kötü bir niyetle canını almamalıdır. Bu tür bir iş işleyen keşiş, artık Sakyamuni'nin takipçisi olamaz. İşte bunlar üç büyük yasaktır." Ve Kutlu Olan Bikkhu'lara hitab edip, dedi ki: "Şimdi size bir başka "Büyük Yasak" bildiriyorum: Mürid, hiçbir insan-üstü mükemmellikle övünmemelidir. Her türlü çıkarı için ve aç-gözlülüğü ile; isterse semavî vizyonlar alıyor ya da mucizeler yaratıyor olsa, bundan insan-üstü bir mükemmellikle övünüyorsa, işte artık o Sakyamuni'nin ardılı değildir. Ey Bhikkhu'lar, sizlerin herhangi bir büyü kullanmanızı, ya da bir başkası/başkaları için yakarıda bulunmanızı/ dua etmenizi, dilekte bulunmanızı yasaklıyorum! Zira Karma Yasası her şeyi yönettiğinden dolayı, bütün bu eylemleriniz yararsız kalmaktadır. Ve işte mucizeler yaratmaya kalkışan kimse Tathagata'nın/Yüce Bilge'nin öğretisinden hiçbir şey anlamamış/alamamıştır." Paul Carus The Gospel of Buddha Bilgeliğin Şifreleri Ruh ve Madde Yayınları 1961 ** Resülullah buyurdu ki; Allahü teâlâ, beni insanların en iyisinden yarattı. İnsanların en iyisiyim, en iyi ailedenim. İftihar yok! Kıyamette herkes sustuğu zaman ben söylerim. İftihar yok! Kimsenin kımıldayamadığı vakitte, onlara şefaat ederim. Kimsenin ümidi kalmadığı bir zamanda onlara müjde veririm. O gün her iyilik, her yardım, her kapının anahtarı bendedir. İftihar yok! Liva-i hamd benim elimdedir. Peygamberlerin imamı hatibi ve hepsinin şefaatçisiyim. İftihar yok! ** Vallahi bir zaman gelecek, insanlar Kur'anı öğrenecek ve okuyacaklar. Sonra; "Biz okuduk, öğrendik. Bizden hayırlı daha kim var?" diyecekler. "İşte onlar Cehennem odunudur.." Taberani ** "Kim, âlimlere övünmek, sefihlerle, cahillerle, aklı noksan olanlarla münakaşa/mücadele etmek, onları susturmak, insanların teveccühünü kazanmak için ilim öğrenirse, Allahü teâlâ onu Cehenneme atar. (Deccal'dirler!) Tirmizi-İbni Mace ** "Din İlimleri ve işlerine, insanların sizi övmeleri arzusunu karıştırmaktan sakının. Sonra amelleriniz boşa gider. Deylemi "Övülmeyi sevmek, insanı kör ve sağır eder. Kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, verilen nasihati işitmez olur." Deylemi ..
  12. .. "Herkes öğrenicilik hayatının bir devresinde haset ve imrenmenin bilgisizlik, taklidin intihar olduğunu, evrende kendi hissesine düşen pay, iyi veya kötü, ne ise onunla kanaat getirmesi gerektiğini, her taraf yiyecekle dolu olduğu halde, bu yiyeceklerin kendiliklerinden onun ayağına gelmediğini ve yeri sürmedikçe, ekmedikçe yiyecek tedarik edemiyeceğini anlar. Tabiatın yepyeni bir kudretine sahiptir ve bu kudretin derecesini yalnız o bilir, bunu kullanarak neler yapabileceğini o anlar veya bir çok tecrübeden sonra öğrenir." Emerson Self-Relience ..
  13. gün; aydın olsun cancım.. sana bi kıt'a; kantine niye gelmedin? çayını niye içmedin? hadi gündüz işin vardı gece niye gelmedin?. sırada; vicdansız sabuha.. azz sora..
  14. büyrüüün.. heman geldi buzz kimin meyvalı sodanız.. hocam.. efendim.. nerde bana aferin? ..
  15. umarım.. cancım uğrar.. çayımızı içer.. reçeteyi yazar.. ..
  16. eyvah!. reçete.. sayın cancımız.. hoj gelmişiniz.. gel de size bi çay yapıverem.. kantinde.. şirketten.. yanına kek felan.. da.. birazcık sırtım arıyo bu günlerde.. bi reçete yaz sanız da.. eçzaneye gidip.. o gıcık ismert denen kalfaya.. acı çektiriversem..
  17. İNTERLOCK şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    nasreddin hoca
  18. .. DUYGUSAL DALGALANMALARIN DENETİMİ ÜZERİNE: Me-ti, şöyle dedi: Bize gençliğimizde aklımıza güvenmemizi öğrettiler; bu iyi bir şeydi. Ama bize duygularımıza güvenmeyi de öğrettiler ki, işte bu iyi değildi. Duygularımızın kaynağı, akıl yoluyla vardığımız yargıların kaynağı kadar kirlidir: çünkü o da insanların saldırılarına açıktır ve gerek bizim, gerekse başkalarının eliyle sürekli olarak kirletilir. Acıma duyduğumuzda da, bu duyguyu kurbanını elinden kaçırdığı için hıçkıran haydutla, haydutun elinden kaçan ve daha uzun olan yanlış yoldan geçmek zorunda kaldığı için hıçkıran kurbanıyla paylaşmış oluruz. Bir kurşun kalemin ucunun kırılması çoğu kez bize bir vergi bildiriminden daha çok öfkelendirir. Korkuya gelince, herkes kendisi dışında bir şeyden korkar; ve bu duygunun öldürdüğü insanların sayısı, korkusuzluğun öldürdüğü insanların sayısından daha çoktur. Bize hep duygularımızın özgün nitelikte olduğu söylenir; oysa duyguların gerek uyandırılması, gerekse değişime uğraması o denli kolaydır ki! Birbirine çok benzer oluşumlar, farklı zamanlarda çok farklı duyguların doğumuna yol açar; aynı zaman parçası içerisinde halkın değişik kesimlerindeki duygular da çok farklıdır. Bir kesimin sevindiklerine öteki kesimden olanlar üzülürler, ya da pişmanlık duyarlar. Bunları ve daha pek çok deneyi herkesin yaşamış olmasına karşın, gerçek ve sürekli aynı kalıcı duyguların bulunduğuna ilişkin kör inanç insanlar arasındaki verlığını korur. Akıldan yoksun duygu dalgalanmalarının bulunduğunu varsaymak, akıl sözcüğünden yanlış bir şey anlamak olurdu. ME-TI' NİN ÖZDEYİŞLER KİTABI- BRECHT ..
  19. İNTERLOCK şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    deniz seki
  20. davul çalgısı bi kasnağın iki tarafına gerilen deri parçalarından meydana gelir basit ama duygusal bir enstrümandır neşe, matem, emir, nehyi haykırma ile beyazlar geliyor kaçınız mevzuatının nakli için icad edilmiş bu narin hüviyet; bekçi davulu, izci davulu, drums; miyarlı cazibend davulu, kös, tabl, tambor, baraban, demdeme, artabe, tamtam, voo-doo tumbaları gibi türlere ayrılmıştır ayrıcana ve ramazan davulumuz da mevcuddur bu davul sadece do ve sol sesi verir muttarit nağmeler saçar konu ile elâkalı güzel sözlerimiz; "davul tozu ilaç olur" "davuldan gelen-zurnaya gider" "davul dabrukadan büyüktür" bi de özlü-söz: "davul ile ava gidin, zurnayı zurnike verin.." bi de esperanto-türkçe sözlü müzükal; "tamba tumba esmer bomba başımda bir tatlı bela yine mi geldin, fikrimi çeldin gel yanıma yaplu mara kollarını sar boynuma alkopela belkopela başımda bir tatlı bela.." davul terennümü adab-ı muvaşereti; davulcumuz eline bi tokmak alır yerine ve icabına göre o aletin gerili derisi üzerine darb eder ve bu müsademenin sonucunda adeta aralarında bi ruhi temayül oluşur akışkan nağmeler ta fezaya yayılır bu noktada belirtilmesi gerekli husus insanlar arasındaki siyasi münesebetlerin açık ve samimi bi şekil alması entrikalardan uzak kalması esasıdır dumping üzerine beyan olunan mütalaalara bakılırsa dumping siyasetinin muvakkat bi mahiyeti haiz olması lâzım gelir işte ve bu illiyetten davul-tokmak-virtiöz üçgeni içerisinde salınan melodinin kapsadığı komünikasyon anlamlı ve sıkıcı olabilicektir o zaman portemizi bi cosmic manzara üzerine koyar ve yıldızlardan ilham almak sureti ile tokmakı vurarsak o zaman içeriği geniş mystic music elde edebileceğizdir amma salt değerini tespit bi kıyamet vesilesi sayılabilir ringo ne demiştir? "bi davul ile başka bi davul arasında fark azdır asıl büyük fark tokmağı vurandadır! ancak her koşulda dinleyici uzakta kalmalıdır.." demiştir.. sonuç olaraktan şu veciz sonuca varabiliceğizdir: "öyle severim yari sözüne ballar katar kurban olurum ona baştan ayağa kadar vur vur davula inlesin davulu kasım dinlesin sen benimsin ben senin eller ne derse desin" ..
  21. .. bakla falı açıyorum çırpıcı çayırlığında.. ah o cür'etkâr doctor wys! çehresinde kötü bi gülümseme ile çok uğursuz lütufta bulundu ivedi ve kuramsallaşan uzak kaidelerde nasa'da resmi mektuplara cevap verirken bu-arada ve öbür genlikte; geziyorum standlar-arası peregrination zembereği kurulmuş hem sarımlı bi gerdanlık temin etmek üzere sana kâla-i sevr bürucundayım kalabalık bi markette ve elimde sepet sanırım saat üç-buçuk dört arası ve alt-yanımda perse'nin ılduz yağmurları bi şaşı-büklümdür sonbahar üç-kuruş aklımı çeler iç-çekerim sensizliğe akışır pinic kalem-ucu şiirler ..
  22. .. Ebu Zer rivayet ediyor; Allah razı olsun. Peygamberimiz(sav) şöyle buyuruyorlar: "Kıyamet gününde biri getirilir, küçük günahları kendisine gösterilsin diye emir verilir. Büyük günahları ondan sak- lanır. Ona, 'filân gün şu işi yaptın; filân zaman şöyle işle- din' denir. O da bunları inkâr etmez, ikrar eder. Çünkü o zat büyüklerden şefkatli biri idi. Büyük günahların gelme- sini düşünür. Allah isteseydi o da gelirdi. Bunun üzerine bir emir gelir, 'Bütün günahları sevaba çevrilsin" denir. Bunu görünce o günahkâr adam, sevap almak arzusuyla; 'benim bir günahım daha vardı, onu burada göremiyorum' der. Ebu Zer, 'Peygamber Efendimiz bu son sözü söylerken tebessüm etti, yan dişlerini gördüm' diyor. Bundan sonra Peygamber efendimiz şu Âyet-i Krime'yi okudu: "İşte bunlar, kötülükleri, Allah tarafından iyiliğe çevrilmiş olanlardır.' Bu adamdaki şefkat hâli, yakîn/tam iman sırlarındandır. Allah'ın sultanlık ilmi bu yoldan gelir. Allah, bu şefkat ve iman ve irfan sahiplerinin kalbini kötülüklerden alıkoyar." Bu Hadis-i Şerif'in derin manâsı vardır. Hakkın büyük kereminden haber verir. Bunu dil anlatamaz, ancak arifler irfan yoluyla anlarlar. Bu hâlde ******ler yollarını şaşırır ve Allah'tan korkanların korkusu artar. Hak yolda muvaffak olanlar bu duygunun etkisi altında erişmiş olurlar. Efendiler, eğer bir kimse ehl-i marifetin diliyle konuşmak isterse, söz edebini bilmesi lâzım. İşin inceliklerini yalnız ehline açması icab eder. Bir Hak yolcusuna gücünden fazla vazife verilmez. Ama ehlinden de söz esirgemek olmaz. İrfan sahiplerine marifet diliyle konuşmak gerek. Günahlarından sâf olanlara ve Hak tecelliye ermişlere de öyle konuşmalı. Muhabbet ehline sevgiden , aşktan; zâhidlere ise kendi âlemlerinden lâf etmeli. Bununla beraber her sınıf için ve her mertebe sahibi için yerine göre konuşmalı ve akıllarına göre sözün özünü söylemeli. Allah-ü Tealâ Hazretleri, irfan sahiplerine her bir çeşitten konuşma yollarını öğretmiştir. Hak, hakikat zuhur ettikçe herşey yerini bulur. İrfan sahibi, ilâhî tecelli karşısında şaşırmamalı; o anda sözcüye gereken, işitenin, dinleyicinin aklına göre hitab etmektir, aksi halde fitne çıkar. Çünkü insanlar işin dışı ile olur, işin hakikatini bilmeyi terkederler. Asıl söylenen sözün maksadını anlamak güçlüğüne katlanmazlar. Ariflerin ince, düşündürücü, manâlı sözlerini değerlendir- mek zahmetine katlanmazlar. Onların sözleri lâhutîdir, işaretleri kudsîdir; her anlattıkları ezelîdir. Bu sebeble dinleyici için bir lâmba, sonsuz bir aydınlatıcı olmalıdır. Ve her şeyi dış cephesiyle değil, biraz hâl diliyle anlamaya çalışmalıdır. Hâl dilinin, sözden daha çok anlaşıldığını söylerler. Şunu da diyelim ki, hâlin asıl sahibini unutup, hâlle kalan, hâl âlemine eremez ve Celâl sahibinden mahcub kalır. Acaba arifin dehşetli hâlinden daha zoru olur mu? Halinden konuşacak olsa, helâk olur. Sussa içi yanar. Kalbine bir şey gelse, dili tutulur. Kalbi huzurdan ayrılsa, sözü çoğalır. Zünnun: "Hiç bir cemâat içinde gafletle konuşulamaz. Bir şartla olur ki, kalb karanlığına razı olmakla" dedi. "Bazıları, 'arifin sükûtu hikmet, sözü nimettir' dediler. Bazıları ise şöyle diyor: 'Marifet sahipleri arasında irfandan dem vurmak, marifete ermek sayılmaz'. Bu böyle olunca, dünya ehli yanında konuşmak nasıl olur? İşte bu sebepten insanlarla konuştuğum zaman, önce Allah'a çağırdım; ondan sonra konuştum." Bir kimsede marifetin tadı, Allah'ın iyiliğini görme hissi, Allah'ın nimetine karşı şükür duygusu, Hakkın yakınlığı lezzeti; ayrılma korkusu; sohbet birliği; ihlâs; hidayet yolunu bulmanın çığırı yoksa, o kişi ile marifet ehlinin diliyle konuşulamaz. Şayet konuşmak icab ederse, gücünün üzerinde birşey demek doğru olmaz. Çünkü, ihtiyaç sahibini geri çevirmek yerinde olmadığı gibi, gaflet ehlini haliyle bırakmak da doğru değildir. Bir kişi bilgi sahibine gitti; "Bana iyi söz söyle" dedi. Bilgi sahibi, ona şöyle cevap verdi: "Bana göre sen, pislik içerisine düşmüş, her tarafı pise belendikten sonra kokucu dükkânına giden, 'Bana koku ver!' diyen gibisin. Kokucu ona şöyle diyor: 'Git sabun al. Kendini ve elbiseni yıka. Sonra gel koku sürün.' Ben de sana şöyle diyorum: 'Sen nefsini günah kirine batırmışsın. Git hasret sabunu al, nedamet kilini bul, tevbe ve dönüş suyunu ara. Dışını havf suyu ile temizle, ümit ile cürüm pisliklerini gider. Beğenilmez şeylerden beri ol. Sonra zühd ve takvâ hamamına git, doğruluk ve safiyet suyuyla kendini yıka. Ondan sonra seni marifet kokusu ile bezeyeyim." dedi. Bazı kimseler, ariflere şöyle dediler: "Ben, sizin sözünüzü anlayamıyorum." Bunu üzerine, "Dilsize ancak annesi söz anlatabilir. İsa dilini dilsiz bilemez," dedi. Ey ilâhî hikmete sahip olan zat: Tabib gibi ol. İlâcı yerinde kullan. Nasihatın faydalı olacağı yerde konuş. Hikmeti bilgisizlerin önüne serme, sen de onlar gibi cahil olursun. Ehlini bulunca da saklama, sonra zalim olursun. Öyle her yerde içini açma, sonra utanırsın. Zünnun anlatıyor: "Bir gün siyah zat gördüm. Kâbe-i Muazzama'nın etrafını tavaf ediyordu. Bu hâlinde sözü, 'Sen..Sen..' oluyordu. Başka bir şey söylediği yoktu. Hayli baktım, sonra yanına yaklaştım; 'Bu sözle ne kast ediyorsun?' dedim. Bu sorum üzerine şu şiiri okumaya başladı: 'Sevgililer arasında sırlar olur, söylenmez. Kalem yazamaz, yazı gösteremez; hikâye edemez. O sırrı ateş karşılar, ünsiyet yerinde tutar. O nurdur, bazen haber verir, kimin ki gönlünden atar. Şevkim vardır, başka eş istemem hoş, Bunlar gizli sırlardır, İstersin ama, ümidin boş." ..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.