İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. ABRAM'S FAMILY / İBRAHİM AİLESİ.. Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih, huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac, millete ebîkum İbrâhîm. Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Kur'an Hacc: 22/78 Diyanet İşleri ** ** Tekvin/Genesis- 11: 31 Terah took his son Abram, his grandson Lot son of Haran, and his daughter-in-law Sarai, the wife of his son Abram, and together they set out from Ur of the Chaldeans to go to Canaan. But when they came to Harran, they settled there. Torah New International Version ** ** Terah/Hintli Bilge/Sage/Guru, oğlu Abram'ı ve Haran'ın oğlu ve torunu Lût'u, ve gelini Saray'ı; Abram'ın karısını beraber aldı; Kenan Diyarına/Canaan/Levant'a gitmek üzere, Kildanilerin Ur şehrinden ve onlarla birlikte; Ur of the Chaldeans/Indian Chaldeans; Hind Müneccimleri/Kildanîler ile yola çıktı. Ancak, ne zaman ki Harran'a/Other Estate; To chosen heaven land geldiler, o zaman durdular ve o topraklara yerleştiler. ** ** Canaan: Levant: -Orta-Doğuda bir antik bölge: -Suriye, Lübnan, İsrail ve Türkiye'nin bazı kesimleri de dahil olmak üzere ve Akdeniz'in doğusunu da içine alan arazi alanı için verilmiş eski bir isim. ..
-
İNTERLOCK ÖZGÜN ŞİİRLERİ..
.. YARIYANMIŞ ODUNLUK KOL NÖBETİNDEYİM.. önce sürüp attılar beni şehrin dışına elaltımda bir yavuk silahendaz silinmiş çığırda dağ lâleleriyle makineli gibi taradı varoşun kuşkulu yamaçlarını umarım el-avvâ kılıç eder kavalını zorlar ateşkese ardından jetleri kodese tıkarlar akşamın ilk siyahında peşinden usulca renk karanlığa döner dönüşür türküye özlem "o ten rengi dinamit pembegül olsun gelsin şaşırtsın radarları tarumar etsin gelsin" ..
-
Mevlana 'dan Sözler
.. Hayret ve şaşkınlık düşünürlerin âdetidir. Nasıl ki duygu ve düşünce kuvveti de körlere vergidir. Sana görünmeyen âlemden yüzlerce fidan gül saçmaktadır. Hoşnutluk dalına niye balta vurur durursun? Rubailer ..
-
RUHSAL MESAJLAR..
.. 11. var olmamanın yararlılığı otuz kiriş bir tekeri oluşturabilir ama göbeğindeki boşluktur tekere işlevsellik veren. çömlekçinin attığı* kil değildir kaba kullanışlılığını veren ama şeklin içindeki boşluktur kabın yapıldığı. kapı olmadan bir odaya girilemez ve pencereler olmadan karanlıktır. işte budur var olmamanın yararlılığı. 12. arzuların bastırılması görüş ile renkler görülebilir, ama çok fazla renk bizi kör eder. sesin tınılarını yakalıyoruz çok fazla ses bizi sağır edebilir, ve çok fazla lezzet *tadımızı öldürür. spor için avlanıldığında ve zevk için kovalandığında, zihin kolayca karışabilir. kendi için hazineler toplayan kişi daha kolay tedirgin olur. bilge kişi ihtiyaçlarını tatmin eder, algısal ihtirasları yerine. 13. sakin ve hareketsiz sıradan insan onur arar, onursuzluk değil, başarıya sevinir ve başarısızlıktan tiksinir, ölümden korkarken hayatı sever. bilge kişi bunları kabul etmez, böylelikle hayatını basitçe yaşar. sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. dünyayı sever ve sakin kalır başkalarını endişendiren şeyler karşısında. tevazu ile davranır, ne hareket eder ne ettirilir, ve böylece her şeyin korunmasında güvenilebilir. 14. gizemi deneyimlemek tao soyuttur, ve bu sebepten bir forma* sahip değildir, ne yükselirken parlaktır, ne de batarken karanlık, elle tutulamaz ve ses çıkarmaz. formsuz ya da suretsiz, varlıksız, formsuzluğun formu, tanımların ötesindedir, tarif edilemez, ve anlayışımızın ötesindedir. hiç bir isimle çağrılamaz. önünde durduğunuzda bir başlangıcı yoktur; takip edildiğinde bile bir sonu yoktur. an itibarı ile (gerçekliği) vardır; şu ana uygulayın, onu iyi takip edin ve başlangıcına ulaşın. 15. insanın içindeki tao'nun tezahürü eskilerin bilgesi bilgili ve akıllıydı; kaledeki bir adam gibi, büyük dikkat gösterirdi, tetikte, kavrayışlı ve uyanıktı. kendisi için hiç bir şey arzu etmeden, ve değişim adına değişim için hiç bir arzuya sahip olmadığınan, eylemlerinin anlaşılması güçtü. uyanık olduğundan tehlike konusunda korkuya sahip değildi; mukabeleye hazır olduğundan korkuya ihtiyacı yoktu. ziyaret eden bir misafir gibi kibar, ve bir bahar zamanı buzu gibi esnekti. istekleri olmadığından şiddetli arzu tarafından dokunulmamıştı. kavrayışı ve gizemli, bilgisinin ölçülemez derinliği, başkalarının onun mütereddit olduğunu düşünmesine sebep olurdu. kalbi saftı, kesilmemiş bir yeşim gibi, çamurlu suyu kendi haline bırakarak temizlerdi. sakin ve aktif kalarak yenilenme gereksinimi azaltılır. ..
-
Günün Sözü
.. "Nesneleri yabancı ya da rastgele konulmuş yasalardan kurtarabilirsiniz, fakat kendi doğasındaki yasalardan hayır.. Üçgenlere, üç-kenarlı kodeslerini yıkmaları konusunda cesaret vermeyin, buna girişmeyin.. Bir üçgen kenarlarından kurtulacak olursa; yaşamı çok acıklı bir biçimde sona erer." G.K. Chesterton ..
-
Yorumsuz
"Bir ârif hakkında bin sıddîk zındıktır demezse, onun kemâle eriştiğine inanmam.." Cüneyd-i Bağdadî ..
-
THE GULLIVER'S SHIP..
.. 1: iftirak ver şapkamı gidiyorum dilbilgisi avut beni kontratın senin olsun boşalmış zembereği 2: benlik bilinci sana neydi neydi sana güzel güzel dereden tepeden sudan selden elden günden konuşurken durduk yerde kaf'a şın kattın birden iş çıkardın karşıma çatı kurdun başıma 3: iyi bidiği işi gece beni alır-götürür hiç çaktırmadan bi elimde gül fidanı bi öteki elimde ağu kaşları çatıldı gibi estetik sedir varil bıçağın dili o değil sessizlik olmaz onda anılar bağlılık kurdu akşam alacalarında ..
-
Mevlana 'dan Sözler
.. MESNEVÎ: 2/1992 Her ne var esfelde a'lâdan gelir Feyz-i nûr-ı dîde bâlâdan gelir Aşağılık âlemde her ne varsa yücelerden gelir. Gözün nurunun feyzi yücelerdendir. Prof.Dr. A. Çelebioğlu M.E.B. ** Kâinatta görünen her figür/mesel içerisinde gizli bir mâna/sırr saklar. Ve bu sırr ancak bir kayra olarak temiz bir müslim'in görüşüne açılır. Kişisel yorum ** ** KAYRA: -Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan. -Yüksek tutulan veya sayılan birinden gelen iyilik, lütuf, ihsan, atıfet, inayet. -Tanrı'nın insana iyilik getirici, kurtarıcı ilişkisi için kullanılan, özellikle dinsel bir kavram. -Tanrı'nın insanı koruyuculuğu ve esirgeyiciliği. -Hıristiyanlığın temel kavramı: Tanrı'nın insanı sevgi dolu düşünüşü için kullanılan kavram. "Felsefe tarihinde Augustinus'ten beri kayra ve özgürlük arasındaki ilişki sorusu önem kazanmıştır. SkolastiK felsefede bu soru doğanın kayra yoluyla yetkinleşmesi öğretisiyle yanıtlandırılıyordu. Luther'de ise "Herşeye gücü yeten Tanrı" düşüncesi ile bu sorun sonuna değin götürüldü. Çağımızda, N. Hartmann'da ise bu soru tam ters doğrultuda yanıtlanıyor: 'Bir sorumluluğun, bir özgürlüğün olabilmesi için Tanrı var olmamalıdır.' SKOLASTİK/SCHOLASTIC: -Eski/Ortaçağ felsefesine uygun inanç ve bilgi. -Aristoteles'in yapıtlarından alınıp Hıristiyan kilisesi anlayışına göre değiştirilmiş olan ve Orta Çağ boyunca Batı üniversitelerinde okutulan biçimci ve gelenekçi felsefe. TAFSİL/FASIL/ESFEL: -İki şey arasındaki ek yeri. Mafsal. -Hak söz. -Hak ile bâtılın arasını/mesafe/sırr'ı fark ve temyiz ile olan hüküm ve kaza. -Halletmek. Ayrılma. Çözme. -Bölüm. -Mevsim. -Aynı makamda çalınan şarkı. -Çocuğu memeden kesmek. -Birini zemmetmek. Gıybet. Efsâl-Fisâl-Fesîl-Fisl: -Adi, yaramaz kimse. -Her nesnenin kemi ve yaramazı. -Hurma ağaçlarının küçüğü. -Her nesnenin kemi ve yaramazı. -Ahmak, Kirli, sefil. TAFSİLAT: AYRINTILARA/DETAYLARA DALMAK: -Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat, detay. -Edebiyat veya sanat eserlerinde bir bütünün ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat. -Bir tiyatro eserinde ana düşünceye yardımcı olan kelime, cümle veya eşya. -Resim, heykel ya da mimarlık yapıtlarında yeralan parçalardan her biri. -Bir tablonun, heykelin ya da mimarlık yapıtının açıklanması için yalnız bir parçasını gösteren büyütülmüş resim, kitap resmi. -Yazın ve sanat yapıtlarında, bir bütünün ufak parçaları. .. ..
-
RUHSAL MESAJLAR..
.. 6. tamamlanmak zihin de en az korunaklı ve doğurgan bir vadi kadar sakin ve derin. enerji ve sükunetin her ikisi de şekilsiz geçtikleri gibi duyusuz ya da akıl olmadan da bulunabilir ya, oysa her ikisi de, çevresiz gelir doğadan.. akıl meditatif durumda varoluşta farklılaşmaktan vazgeçmeye başlar. olsa da olmasa da... olabileceğinden ya da dönüşemeyeceğinden vaz geçer. ne kadar da hoş bu çünkü farklı olmaktansa bir olmak çok daha keyifli. 7. ışığı saklamak tao yolunda yaşarken, kendinin farkında olmak gerekli değildir, bu yaşam biçiminde öz vardır, ve aynı zamanda yoktur, ne bir varlık ne de bir yokluk olarak algınanır. bilge kişi benliğini bulmak için çabalamaz, kendini algı ve düşünceye gösteren, bulunabilecek her şeyi (zaten) bildiği için benliğin kendisi ile yan yana olanı, hiçliktir. aklın parlak ışığını saklayarak bilge kişi kendi benliği ile beraber olmaya devam eder onun farkında olmayı kesip ardında bırakarak. bağlantısız, kendi dış dünyası ile birleşmiştir, benliksiz olarak tamamlanmıştır; bu şekilde benliği güvencededir. 8. suyun yolu büyük iyiliğin su gibi olduğu söylenir, bilinçli bir çaba sarf etmeden yaşamı destekler, beslenme sağlayarak doğal olarak akar, arzulu insanın reddettiği yerlerde bile bulunur. bu şekliyle tao'nun kendisi gibidir. su gibi bilge kişi de alçak gönüllü bir yerde yaşar; meditasyon içinde, arzusuz; düşüncelilikte derin ilişkilerinde sevecendir. tao insanına konuşmasında içtenlik rehberlik eder, bir lider olarak adildir. yönetimde amacı yeterliliktir, ve süratin doğru olmasını temin eder. kendi çıkarına davranmadığı, ne de gereksiz çatışmaya yol açmadığı için, doğru olarak değerlendirilir yoldaşlarına karşı davranışlarında. 9. aşırılıklar olmadan kolaydır fincanı tutmak taşacak kadar doldurulmadığında. bıçak daha verimlidir dayanabileceğinden çok tavlanmazsa. altın ve yeşimi korumak daha kolaydır itidalle sahip olunursa. ünvan peşinde koşan kişi, kendi düşüşünü davet eder. bilge kişi sessizce çalışır ne övgü ne de şöhret arayarak; yaptığını doğal bir kolaylıkla bitirir ve sonra dinlenir. tao'nun doğası ve yolu budur. 10. kara aynayı temizlemek birliği sağlamak erdemlidir, düşüncenin iç dünyası birdir eylemler ve şeylerden oluşan dış dünya ile. bilge kişi uyuyan bir bebek gibi nefes alarak bunların ayrılığından kaçınır ve bu sayede uyumu sağlar. o zihninin karanlık aynasını temizler, öyle ki (artık) maksat olmadan yansıtır. o kendini plansızca idare eder insaları severek ve onlara karışmayarak. o sahip olmadan geliştirir, bu şekilde verim sağlar, değişen gereksinimler karşısında açık fikirli olur ve arzu duymadan yaratır. geriden yöneterek yapılması gerekene icabet ederek, mistik duruma ulaşmış olduğu söylenir. ..
-
İNTERLOCK ÖZGÜN ŞİİRLERİ..
.. SANMIYORUM, OKU! DEDİĞİMİ KİMSEYE.. kod adı cissoid kalçaya kadar uzatmış çizmesini kararlı kesin kategorik ve dantelli kimliği gözalıcı paketlenmiş parlak jelatinlerle sessizlikte düşüyor pıtı pıt pıtı pıt yağmur damlaları ..
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. LILLIPUT YOLU 17 nci yüzyılın başında mikroskop icat edildiği zaman, insanlığa yepyeni bir âlemin kapısı açılmış oldu. Demek ki bütün görebildiğimiz şeylerin altında, boyları inanılmaz bir küçüklüğe kadar giden bir canlı varlıklar dünyası vardı. Bu keşif, ıskalanın öbür ucundaki teleskopun ortaya çıkardığı gerçeklerle aynı zamana raslayarak insan oğlunu boy pos hakkında düşünmeye yöneltti. Bu düşünmenin ilk ve en ünlü neticelerinden biri Güllver'in Gezileri olmuştur. Swift'in dehası (satın aldığı bir mikroskopla yaptığı gözlemlerden de ilham alarak) büyütme ile ortaya çıkan görünüş değişikliğini bir hiciv vasıtası olarak kullanmıştır. Onun eseri, Lilliput kelimesini, Brobdingnag kelimesi gibi, dilimize mal etmiştir. Swift bu konuda bir de kıta yazmıştır: "Böylece, tabiat bilginleri görürler ki, bir pire Sırtında daha küçük pireler taşır ve bunlar onu ısırırlar Ve bunların sırtında da onları ısıran daha küçük pireler var Ve bu böyle sürer gider." Gerçi Swift'in Dev insanının (Brobdingnag) dünyanın hiç bir yerinde var olmadığı çabucak anlaşılarak herkes ferahlamışsa da, daha çekici olan minicik, hatta mikroskopik insan fikri yazarları büyülemekte devam etti. (Bu fikrin daha çekici olduğu meydandadır. Çünkü biz hepimiz devlerden korkarız, cücelerin ise hakkından kolayca gelebileceğimizi sanırız. Halbuki gerçekte durum tam tersinedir.) Fritz-James O'Brien'in The Diamond Lens adlı eseri bir mikro-dünya'nın klasik hikayesidir. Bu hikaye 1858'de yayınlandığı zaman yazar daha otuz yaşına gelmemişti ve ancak dört senelik bir ömrü kalmıştı; parlak meslek hayatı Amerikan iç savaşında sona erecekti. Bu eser, Amerikan edebiyatının şüphesiz en kavrayıcı hüsran romanıdır. Bu gözle görülemeyecek kadar küçük olan ve bir damla suyun âleminde yaşayan bir kadına aşık olan bir fizikçinin dramıdır. Daha sonraları yazarlar öyle boy pos gibi şeylere büsbütün aldırmaz oldular, kahramanlarını arzuya göre büyüten veya küçülten ilâçlar icat ettiler. Hiç bir kodekste bulunmayan bu şuruplardan birini ilk defa içen herhalde "Harikalar Ülkesi" nin ölümsüz kahramanı küçük Alice olmuştur. Başka hiç bir kitapta bunların sebeb olabileceği güçlükler bu kadar canlı bir şekilde anlatılmamıştır. 1920'lerde Rutherford ve başkalarının çalışmalarıyla atomun nükleer yapısı ortaya çıktıktan sonra bir mikro-dünya fikri yeniden canlandı. Swift'in kıtasında dile getirilmiş olan düşünce, daha geniş ölçüde ele alındı. Her atom meskûn gezegenler rolünü oynayacak elektronlariyle bir minik güneş sistemi olabilecekti. Buna karşılık bizim güneş sistemimiz de bir üstün evrenin içinde bir atomdan başka bir şey değildi. arthur c. clarke 1962 ..
-
FARKINDALIK..
.. -Farkındalık; eyleme geçmiş uyum'dur. -Belli temel kabullerin bilgisini gerektirir. -Odaklandığım nokta ve muhiti, var olduğumu bildiğim, betimleyebildiğim zaman ve mekândır. -Bu mekân ve zamanın kendine özgü hüküm ve kaideleri vardır. -Ve bu hâkim hükümler; tüm odak noktaları ve sahaları ile kapsadıkları ahkâmları da kapsayan üstün sistemin bir cüzüdür. -Böylece, bulunduğum aralıkta benim, bu hüküm ve kaidelere uyum sağlamam gerekli olmaktadır. Zaten bundan başka yapılacak bir eylem olamaz. -İşte bu durum'dur. -Duyularım ile algıladığım, üzerinde düşündüğüm, tartıştığım, mukabil fikirler yürüttüğüm objektif sınırlarımdır. -Eylemlerim, olaylar karşısında bu durumsallığın ne bir eksik ve ne bir fazla dışında olamaz. -Bu bilinç saham ve halim; kişisel profilimdir. -Mükemmel bir tertiptir. -Bu tertip içerisinde olaylar, temsil yolu ile ve kodlanmış biçimlerde ortaya çıkar. Tarafımdan çözümlenmeyi bekler. -Her bir biçim ve biçime takılmış olan isimler, bilgi içeren, haber taşıyan işaretlerdir ve enerji yüklüdürler, enerji yayarlar. -İşte ben, bunları anlıyorum. -Var olduğumu bildiğim ve betimleyebildiğim noktada; hem enerji yaydığımı ve çevremden de sürekli enerji aldığımı biliyorum. -Bu bilgi bana sorumluluklar yüklüyor. -Sistemin düzenini bozan tahayyül, tasavvur ve bağlı akıl yürütmelerim, duruma uygun, uyumlu olmadığında tüm sistemin enerji titreşim ortamını bozunuma uğratacaktır. -Duruma, var oluşuma, betimlediğim bilincime ve ögelerine uyumlu olmam ilk şarttır. -Başlıca sorumluluğumdur. -Davranışlarım, bu sorumluluklara bağlı gelişmelidir.
-
Dünya'nın En Pahalı Fotoğrafı
gülücük size yakışıyor efendim.. dilerim uzun yaşamınızda.. hep gülücükler.. ışıkçıklar yayarsınız.. şu anda olduğu gibi.. merhaba..
-
Dünya'nın En Pahalı Fotoğrafı
yo.. değilsiniz.. o bambaşka bi yaşam boyutu o kadar.. o boyutta yaşayanlara inanmazsınız.. kültür şoku da biter.. kabul etmek zorunda değilsiniz ki.. örneğin ben.. etmiyorum.. o yöndeki komplekslerim de son buluyor..
-
Dünya'nın En Pahalı Fotoğrafı
pan.. örnekleri sinemada var.. "gerry" gus van sant, bu filmde bolca kullanır pan'ı.. seyredin.. seversiniz.. umarım? ... filmden bi fotoğraf..
-
Size iğrenç gelen en kötü şey nedir?
evet.. insanın hali..
- İLLE DE ROMAN KIZI..
-
Size iğrenç gelen en kötü şey nedir?
"Benim ruhi yapımla ilgili genel kişilik,ruh hâli tesbitinize de katılmıyorum, çevrenize bakın bir ne yaptığının, ne düşündüğünün farkında olmayıp da her şeyden bihaber o kadar mutlu insan var ki, bunların neyi dengeli şimdi? Bir anı bir anına uymayan bunu hayat felsefesi edinmiş sayısız insan var ve birçoğu da kendince mutlu, acı, üzüntü içinde de değil, kısa vadede." ** örneğin; şu ifadeniz.. yaşam ya da bilinç ya da rüya denebilecek.. hipnotik bi boyutun aldatıcı tesirleri içerisinde kalmış, kompleksli bi varlığın teşevvüş hezeyanları olarak aks ediyor.. belki sizin literatürünüzde; "araf'ta sıkışıp-kalmış bi ruh.." bakmayın acımasız gibi konuşmama.. böyle bile olsanız.. o noktadan çıkmanız.. hür kalmanız "bi an" dır.. sadece isteyin yeter.. burnunuzu sürtün.. kırın gururunuzu yane..
-
Size iğrenç gelen en kötü şey nedir?
şu kavramları düzeltelim önce.. ********* olan ve sana zor gelen "yaşam" dır.. ve ben de sana bu boyutta katılıyorum.. ancak hayat; hayat başka.. hayat; Tealâ ile bizi birbirimize bağlayan bi alanı.. ifade eder.. gaib bi boyutu yani.. şöyle diyeyim.. belki daha iyi anlaşılır: mükevvenat; yaşam sahası ise mevcudat; hayat sahasıdır. bu iki boyut enerjisi.. bir biri ile dengeli.. uyumlu değil ise.. bi kişide.. o kişi, henüz birey olamamış.. çok kimlikli.. bi anı bi anına uymaz.. ve acı çeken biri olur çıkar.. evet..
-
Size iğrenç gelen en kötü şey nedir?
öyleyse FUZULI.. bu ********* yaşam senin için çok zor..
-
Banyo yaparken şarkı söylermisiniz?
yo.. çarşambadır efendim.. de.. perşembedir diyenler için söylenmiş bi dip-nottur o..
-
Banyo yaparken şarkı söylermisiniz?
bozacının şahidi şıracı.. not: perşembedir perşembe.. ..
-
Banyo yaparken şarkı söylermisiniz?
..de.. ya o güselim öbür boyuttakiler.. quarklar sisi dinliyo adminim.. yukarı-aşa.. yukarı-aşa.. sona gidip.. orda-burda anlatıyolarmış.. ben de onların yalancısıymışım.. öle diyolar..
-
Banyo yaparken şarkı söylermisiniz?
hoş.. iyi.. güzel de sayın admin'im.. ses nasıl ses? ondan haber veriniz..
-
Ceza Almasaydınız Birisini Öldürür müydünüz?
simin-simin.. köpüğü öldür heman.. hoşttan anlamayan köpüğü..