-
İçerik Sayısı
1.109 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
bozan tarafından postalanan herşey
-
yok beni siz yukarıdaki yazıyı gördüğünüzde sizi rahatsız ettiği kadar etmez, yok edemez, zira ben kökten cehapacılar gibi partici değilim.... bozan
-
şimdi şu yukarıdaki yazıya bakıyorum..Hrant öldürüleli ne kadar zaman geçti ki!!!Peki ya karakolda kol kola görüntülere ne oldu? Samast'a bayrak verip onu kutlayan muvazzaflar ne oldu? ne kadar çabuk unutuldu? Peki bu başlığın sahibi neden ulusalcı terörü lanetlemedi? inanın bu sorular çok zor değil..Zor olan kalıpları yıkmak... bozan
-
ben bu seçimlerde cehapa'nın doğru bir iş yaptığına zaten hiç şahit olmadım, bu yüzden bu yalana da fazla şaşırmadım.... bozan
-
22 temmuz gelir, filim biter, setler boşalır, oyuncular gider...ve bu amerikan filmi burada biter... bozan
-
ben hiçkimsenin o kadar saf olduğuna inanmıyorum... yani hiçkimse önüne gelen dosyaya bakmadan hadi affedelim demez...hükümetin bir teklifini 15 gün düşünen bir kişi böyle yapmaz... peki neden turp gibi adamlar serbest kalmış??? bozan
-
İşte milletin iradesine set çekenler... TBMM'deki Cumhurbaşkanı seçimi oylamaları öncesinde çok sayıda milletvekiline ankesörlü telefonlardan tehdit mesajları gönderdiği tespit edilen ve Bursa'da gözaltına alınan bir kişi, Ankara'ya getirildi. Emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, TBMM'deki Cumhurbaşkanı seçimi oylamalarında cep telefonlarına ''oylamaya girersen vatan haini olursun. Aileni ve çocuğunu seviyorsan oylamaya girme'' yazılı mesajlar alan milletvekilleri Faruk Çelik, Göksel Küçükali ve Ümmet Kandoğan Cumhuriyet savcılığına giderek şikayetçi oldular. Cumhuriyet savcısının talimatıyla harekete geçen Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Büro Amirliği ekipleri, söz konusu iddiayı araştırmak üzere ekip kurdu. Teknik takip sonucu mesajların Bursa'daki ankesörlü telefonlardan gönderildiğini belirleyen ekip, Bursa'ya giderek, kimliğini tespit ettiği kişiyi takibe aldı. Yaklaşık 2 ay süren takipte Bursa nüfusuna kayıtlı Barış A. bir akrabasının evinde gözaltına alındı. Polislere mukavemet gösteren Barış A.'nın yapılan üst aramasında 5 bin YTL para, 4 adet değişik markalarda cep telefonu ve çok sayıda milletvekilinin cep telefonu numaralarının listesi çıktı. Ankara'da, Adli tıp Kurumunda sağlık kontrolünden geçirilen zanlı daha sonra, Organize Suçlar Büro Amirliğine götürülerek sorgulanmasına başlandı. Sorguda sessiz kaldığı öğrenilen Barış A'nın ANAP, DP ve AK Partili çok sayıda milletvekiline telefon aracılığıyla tehdit mesajları gönderdiği tespit edildi. Milletvekillerinin cep telefon numaralarını nasıl ele geçirildiğini de araştıran ekipler, zanlının kendini bazen bakan koruması bazen de özel kalem müdürü olarak tanıttıktan sonra milletvekillerinin cep telefonlarını öğrendiğini belirledi. Bursa'da gerçekleştirilen operasyonda Barış A. ile birlikte 2 kişinin daha gözaltına alındığı belirtilirken, söz konusu kişilerin mesaj gönderme ile ilgilerinin bulunmadığı farklı bir konuda zanlıyla iş birliği yaptıkları için gözaltına alındıkları öğrenildi. Adi suçtan sabıkası olduğu ve arandığı öğrenilen Barış A.'nın işsiz olduğu ve kimlerle bağlantısı bulunduğunun araştırıldığı belirtildi. AA alıntılayan bozan
-
ve yalan haber yalan çıktı... YALAN haberin al da git.....zaten gideceksin ya!!! Gazetelerde kendi işyerlerini gören esnaf büyük şok yaşarken, dükkanlarının iflas etmiş gibi gösterilmesine sinirlendi. Esnaf, fotoğrafın yalan ve fotomontaj olduğunu iddia ederken, AK Parti reklamının bulunduğu bir gazetenin üzerinde yemek yiyenleri gösteren diğer bir fotoğrafın ise 50'şer YTL karşılığında çekildiği belirtildi. İstanbul Levent'teki Atatürk Oto Sanayi Sitesi'ndeki bazı esnaflar, gazetelerde kendi dükkanlarının fotoğrafını CHP reklamında kullanıldığını görünce şaşkınlık yaşadıklarını açıkladı. Resimde iflas etmiş, kepenk kapatmış gibi görülen dükkanların kendi işyerleri olduğunu gören esnaf, "Bu CHP'nin propagandası ve AK Parti'yi kötülemesidir. Kapanma olayı yok, yer değiştirme ve taşınma var. Biz iflas etmedik. Bu bina satıldı. Yıkılıp yerine yenisi yapılacak. Biz de dükkanlarımızı şuraya buraya taşıdık." açıklamasını yaptı. "Biz AK Parti seçmeni değiliz. Ama işlerimizden memnunuz" diyen başka bir esnaf da aynı şekilde konuşarak, "Burası benim iş yerim. Ben başka yere taşındım. İflas falan etmedim. Çatır çatır çalışıyoruz çok şükür." dedi. Yıllardan beri bu sanayi sitesinde çalıştıklarını söyleyen işyeri sahipleri ve vatandaşlar tepkilerini dile getirerek, böylesi bir siyasi oyuna alet edilmelerinden dolayı kızgın olduklarına dikkat çekti. AK Parti aleyhindeki bir diğer "Yalanını al git" reklamında kullanılan şahıslar da kandırıldıklarını iddia etti. Pazar günü çekilen fotoğraflar için "Bir dergiye kapak yapmak için" açıklamasının yapıldığını söyleyen esnaf, "Bu fotoğraf için herkese 50'şer YTL verdiler. Çekerken de şöyle etrafa toprak kum falan attılar. Pis bir görüntü olsun diye. Bizim hurdacı arkadaşlar da fotoğrafa girmiş. Yerlere gazete mazete attılar. Fotoğrafı çektiler" şeklinde konuştu. alıntılayan bozan
-
ey büyük Allahım sen bana sabır ver...Ben bunları hak etmiyorum...Ya da benim çilem bu mu ? bozan
-
s.a arkadaşlar
bozan şurada cevap verdi: Büyülü Gece başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
bozan'ın bu forumda yazıyor olması olsun, ADMİN'in burada olmsaından olsun bu forum çok ciddi bağımlılık yapıyor, işte bu yüzden... bozan -
Şükranlarımı sunarım, sizleri tanımak da bizim için bir onur ve şereftir. bozan
-
s.a arkadaşlar
bozan şurada cevap verdi: Büyülü Gece başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
yenisiniz herhalde. ben sizin yerinizde olsam hiç başlamadan giderdim... bozan -
çatık kaşlı, monoton bir hayata sahip isli, puslu yapılarda yaşayan toplum mühendisi müsveddeleri... bozan
-
not yazmadan geçemedim, son aylarda okuduğum en zekice iletidir..iftiharla bildiririm... bozan
-
böylece bu senaryoda balon çıktı... bozan
-
İşte bürokratik elitin kabusları... EMRE AKÖZ - SABAH TV'lerdeki tartışma programlarını izliyorum. Bazı basın toplantılarına katılıyorum. Hemen hepsinde söz dönüp dolaşıp aynı iddiaya geliyor: " AKP Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini iyi yönetemedi..." Bunu duyan AKP'liler verecek doğru düzgün bir cevap bulamıyor. Sessiz kalmayı, iddiayı geçiştirmeyi tercih ediyorlar. Bense Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararından beri her fırsatta bu iddianın tersini savunuyorum: AKP seçemezdi! Ve hemen her gün benim tezimi destekleyen yeni veriler, yeni ipuçları, yeni kanıtlar ortaya çıkıyor. (Bundan 5-10 yıl sonra yazılacak anılarda neler neler okuyacaksınız bu döneme ilişkin ama iş işten geçmiş olacak.) CHP Başkanı Baykal nihayet dilinin altındaki baklayı çıkardı: " AKP'li biri Cumhurbaşkanı olamaz... Meclis dışından, mesela Ahmet Necdet Sezer gibi birisi olmalı... " Bu sözün anlamını kavramak için önce şunu bilmek gerekir: Yaşamakta olduğumuz süreçte, Baykal herhangi bir parti lideri değildir. Onun konumu Tayyip Erdoğan'dan, Mehmet Ağar'dan ya da Cem Uzan'dan farklı. Baykal, benim kısaca " bürokratik elit " adını verdiğim zümrenin siyasi uzantısıdır . Onların sözcüsüdür. ( Not: Yarın öbür gün Ağar'ı ya da Uzan'ı da aynı kürsüde görebiliriz. Bu bir ittifak meselesidir.) Bu bilgiyi akılda tutarak devam edeyim: Bürokratik elitin maddi ve manevi imtiyazlarını sürdürebilmesi için aşırı yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanı kilit taşı rolündedir. Baykal'ın misyonu, tam da Ahmet Necdet Sezer gibi, karar verirken bürokratik elitin imtiyazlarını gözetecek bir kişinin Çankaya Köşkü'ne çıkmasını sağlamaktır. Ancak Baykal'ın önünde kabus senaryoları bulunuyor (AKP, CHP, MHP ve bağımsızlardan oluşan, AKP'nin 300 civarında milletvekili ile tek başına hükümet kurabildiği bir Meclise göre...): Birinci Senaryo: CHP ile uzlaşması mümkün olmayan AKP, MHP'nin onay vereceği " sağlam " bir partiliyi aday gösterir. Bu kişi cumhurbaşkanı seçilir. MHP o noktada uzlaşmadan kaçabilir mi? Bence " teşkilatı güçlü " AKP ile " misyon partisi " CHP sonbaharda yeni bir erken seçimi göze alabilir ama " baraj korkusu " olan MHP'nin bu riski kaldıracağı bence kuşkulu. İkinci Senaryo: AKP, dışarıdan bakıldığında CHP'nin dahi hayır diyemeyeceği, " fazlasıyla ılımlı " bir aday gösterir. Ancak bu adaya da CHP itiraz etmek zorundadır. Sebebi şu: Önümüzdeki dönemde referandum yapılacak ve çok büyük olasılıkla halk, " Cumhurbaşkanını ben seçeyim " diyecek. Diyecek ama o sırada 11'inci Cumhurbaşkanı seçilmiş olacak. Halkın seçmesi 7 yıl sonra gerçekleşecek. Ancak... O "ılımlı" adayın uygun bir zamanda, mesela bundan 6 ay, bir yıl sonra istifa etmeyeceğini... Ve ondan boşalacak koltuğa, bu kez halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının oturmayacağını kimse garanti edemez. Üçüncü Senaryo: Bazı hukukçulara göre yeni Meclisin " ilk iş olarak " cumhurbaşkanını seçmesi gerekmiyor. Sezer görevine devam eder. O arada referandum yapılabilir. Böylece 11'inci Cumhurbaşkanını halk seçer. Bu senaryolar içinde CHP için en korkuncu AKP ile MHP'nin uzlaşması olur. Çünkü diğer senaryoları baltalama şansı bulunuyor. " 367 gereklidir " diyebilen bir Anayasa Mahkemesi yeni bir başvuruda kim bilir ne karar alır? Ancak AKP ile MHP'nin uzlaştığı bir cumhurbaşkanı adayı karşısında CHP'nin gıkı çıkamaz. O halde önümüzdeki günlerde şunu bekleyebilir: Başta Deniz Baykal olmak üzere bazı çevreler, AKP-MHP uzlaşmasını engellemek için ellerinden geleni yapacaktır. Bu da mümkün olmazsa, Baykal'ın başvuracağı tek merci askerdir. Peki yüz bulur mu? Ne bileyim... alıntılayan bozan
-
Uzun süredir devam eden Türk-İran ittifakı bir müddettir meyveleini vermeye başladı...Kendi dışında bir çözüm aranmasına her zaman karşı olan abd ve israil odaklı lobilerin ısrarla basında olmasını istemedikleri haberler sessizce yayılmaya devam ediyor..İran yaz başından bu yana pejak'ı vurmaya devam ediyor... Gelen haberlere göre İran pekakayı vuracak, seçimden sonra Türk ordusu kuzey Irak'a girip bir temizleme harekatı yapacak.... ''Kuzey Irak'taki peşmergelerin sözcülerinden Cabbar Yaver, Kuzey Irak'taki iki bölgenin, İran topçusunca 3 gündür bombalandığını belirtti. Peşdar bölge valisi Hüseyin Ahmet, Süleymaniye'nin 100 km. kuzeybatısında, İran sınırının 30 km. içindeki noktaların vurulduğunu belirtti. Vurulan ikinci nokta ise daha kuzeyde, Erbil'in 110 Km kuzeyinde, Haci Umran sınır kapısı yakınlarında bulunuyor. Topçu ateşinin, PKK teröristlerinin sınırdan İran'a sızmaya çalışması üzerine başladığı, bu teşebbüs sonrasında İran Devrim Muhafızlarıyla çatışmalar çıktığı kaydedildi. Yaver kendilerinin ''her iki taraf yanında da yer almadığını'' belirterek, ''bölgenin, köylerdeki sivillerin zarar görecekleri bir çatışma alanına dönmesine izin vermeyeceklerini'' söyledi.'' AA alıntılayan bozan
-
özelleştirmeye karşı olmadığımı bir defa yinelerim, zira köylü bir ekonomist değilim..sahada olmak lazım neler döndüğünü anlamak için derim.. arkadaşlar yaşlarınız genç, üç-buçuk kapital ezberletmişler, beş-buçuk lenin satlin, siz de o yedi-buçuk devletçi ekonomi savunup duruyorsunuz ama sahada işler vallahi de billahi de öyle değil... bakın kimsenin kolay kolay itiraf edemeyeceği bir kaç örnek vereyim, ama lütfen rica ediyorum ezberden okumayın iyice bir dinleyin... Maltepe derler istanbul birinci bölgede bir ilçe vardır ekseriya köylülerinin oturduğu başıbüyük semti ve oradada da devlet işletmesinde bir orman vardır daha doğrusu vardı...Şimdi o ormanın ortasında eski başbakanlardan birinin ( rizelidir) tanıdıkları ormanı bir güzel çevirmiş ve içine marmara eğitim köyü adında koca bir külliye yapmıştır...Bu orman iletmesi devletin işletmesidir peki neden koruyamadık? neden şimdi orası orman değil? Şimdi şayet bu ormanı marcus'a verip özelleştirseydik( şartlar dahilinde) marcus o ormana bir tane Allahın kulunu sokar mıydı? Arnavutköyde mevcut devletin 49 yıllığına kiralanan ormanları üzerine dikilmiş 10 tirilyona satılan villaları geçiyorum, sapancadan geçerken hiç mi ormanda inşa edilmiş villa/kentleri görmediniz, bu devletin yani milletin ormanını neden mafyaya peşkeş çektiniz, bu orman özel olsa bir tane sinek oradan izinsiz içeri girebilir miydi? değil ki villa yapsın. İnsanın tabiatı budur çünkü kendi malına sahip çıkar devletin malını ise yer...Ver bakalım bu yolsuzlukları yapanları mahkemeye bir tarafına altı patları sıkarlar oturursuıun yerine...malesef durum budur.. .........okulu vardır kadıköy denilen yerde 80 küsür personelle yaklaşık 1000 öğrenciye hizmet verir, bu okul öğrencileri hiçbir devlet sınavında başarılı olamaz ama devlet her ay sigortalarıyla beraber yaklaşık 100 küsür milyarı burada çalışanların hesaplarına yatırır, cts tatildir pazar tatildir bir de hafta içi programdan çakarlar, derse 10 dakika geç girirp 10 dakika erken çıkarlar..Şimdi bu okul özel olsa böyle olur mu? haftada üç gün tatil olur mu? hep başarısızlık olur mu? 50 personelim var bunlardan en fazla 10 tanesi öğretmen gerisiyle vallahi imkanım olsa anlaşmam diyor bir okul müdür arkadaşım ( g-y okulu müdür sayın B-K) . Adam çaresiz kimseye laf dinletemiyor çünkü öğretmen devlet memuru statüsünde bir sendikalı olduğu için hiçbir müeyyidesi yok yaptıklarının...Okul özel olsa bu kadar öğrencinin velinin hakkı bu kadar kolay yenir mi? Sahada işler çok farklı arkadaşlar, öyle teorik okumalarla olmuyor...özelleştirmeye karşı olmak ne dediğini bilmemek sahadan uzak olmak anlamına gelir...isteyene daha çok örnekler veririm, yeter ki yıllardır köhnemiş bu sistemin içinde sıkışmış bu kardeşinizin ızdırabını biraz olsun paylaşın... bozan
-
12 yıl geçti değil mi? Dünya medyasının ve onun uzantısı olan sözde yerli özde ecnebi medyamızın inat ve ısrarla görmek istemediği katliamdan bugüne 12 yıl geçti... katliama göz yuman insanlığı kınıyorum.... bozan
-
hakanaytac adlı forum üyesi, yazılarınızı yazarken lütfen bana karşı olan mesafenizi koruyunuz. Ben sizin arkadaşınız falan değilim. Herkes kendi işine baksın. Yazını yorumunu yazarsın hepsi bu kadar, fakat sen benim arkadaşım değilsin, lütfen rica ediyorum forumdaki kişileri yanıltıcı ifadeler falan kullanmayın..ben sizin için yalnızca bozan'ım siz de benim için yalnızca forumdaki üyelerden hakanaytac'sınız o kadar... bozan
-
hayırsızı bozan
-
Murat ERDEM Bir Japon'un Şok Eden Türkiye Tesbitleri. Türkiye Vatandaşlığı mı?!.. Kısa bir aradan sonra tüm okuyuculara tekrar merhaba. Geçtiğimiz hafta anavatandaydım japon misafirlerimle beraber. Türkiye’yi baştan başa gezdik diyebilirim. Boğaz, başkent, karadeniz sahilleri derken 5 günde 2000 kilometre yol teptik anlayacağınız üzere. Benim en çok merak ettiğim şey "Japon iş adamlarının Türkiye’yi nasıl buldukları ve nelerin en çok dikkatlerini çektiği idi". Sizi fazla meraklandırmadan “Japonların Türkiye tesbitlerini aktaracam şimdi”. -Türkiyeyi Nasıl Buldunuz? Japonlara göre Türkiye tabii dokusu ve çevre düzeni korunduğunda gerek iklim gerek lokasyon ve gerek tarih açısından “Cennetin ta kendisi!.” -Türk halkını nasıl buldunuz ? Japonlara göre Türkler “çok temiz geçinmekte olmakla beraber” (lütfen şok olmayın!) “temizlik anlayışını yanlış algılayan insanlar”. -Neden diye sorduğumuzda? Sokaklar yol kenarları çöpten geçilmiyor. Insanlar çöplerini gelişigüzel yerlere atıyorlar. Belediye denen "yerel yönetimi halkın hizmetçisi zannediyorlar"?? Oysa ülkeyi temiz tutmak kısıtlı sayıdaki görevlinin ne haddine!!. ( Sivrisinekleri öldürmeye çalışıyorsunuz ama bataklığını kurutmaya kimse çaba göstermiyor) -Türkiye’de hizmet kalitesini nasıl buldunuz? Japonlara göre bu konuda Türkiye 3.Dünya ülkeleri seviyesinde. Esnaf henüz müşteriyi müşteri olarak görmüyor. İş ilişkileri henüz ciddiyet ve sorumluluktan çok "eş-dost, abi-abla, kardeş ilişkileri seviyesinde". Kısaca “Müşteri her zaman haklıdır kuralı Türkiye’de geçerli değil”. Dahası sektörlerde böyle bir dert yok. Buda tabii ki “Türk mallarının kalitesini kısıtlıyor”. -Türk yemeklerini nasıl buldunuz? Japonlardan bir şok açıklama daha! “Türk halkı maalesef henüz bilinçli beslenme konusunda çok gerilerde”. İnsanlar uzun ve sağlıklı yaşama kriterini tamamen bir kenara itip sadece lezzet-odaklı besleniyorlar. Bir başka detay ise yemek servis porsiyon büyüklükleri ileri Avrupa ülkelerinin (Fransa, İngiltere, İsveç, Finlandiya vb) 2-3 Japonya’nın ise dört katı büyüklüğünde. Yani aşırı yemek yeniyor ve obezit insanlar çoğalıyor. -Türk Belediyeciliği ve Şehir Planlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Yerel belediyeleriniz "acizlik içinde"."Şehir sakinleri üzerinde devletin kontrolü ve yaptırım gücü yok ki arabalar gelişigüzel park edilebiliyor yarım kalmış inşaat halindeki sıvasız boyasız binalar ruhsat alabiliyor ve halk bu yarım binalarda ikamet edebiliyor". Oysa “belediyeler tüm vatandaşların hakkını korumak adına yanlış yerleşimlere dur demeliydi”. -Türkler sizce milliyetçi mi? Hayır! Türkler bireysel menfaatleri ve ferdiyetçiliği ortak milli çıkarların üzerinde tutuyor. Ben kazanayım batsın dünya anlayışı hakim.Bunu işşizliğin hakim olduğu ülkede lüks tüketim mallarına olan talepten anlamanız mümkün. Ama Türkler farkında olmadan kendi ayaklarına sıkar durumdalar. Millet herkesin aynı gemide olduğunu unutmuş durumda. Daha çok yolsuzluk devletin daha da borçlanması demek buda daha çok vergi ve daha çok borç demek. Yani sonuç = halkın kendi kendini fakirleştirmesi. Türkiyenin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Öncelikle halk ve devlet arasında güven ve müşterek hareket iletişimi kurulmalı. Halk toprağına sahip çıkmalı. Japonya’da mahalle sakinleri nöbetleşe mahallelerini kendileri temizler. Japonlar vatanlarının her karış toprağına kendi tapulu mallarıymış gibi sahip çıkar. Kendilerine ait olmayan sokakları, caddeleri temizler tamir ederler. "Belediyelere nasıl yardımcı olabiliriz bilinci hakimdir". Belediye ve halk bir bütündür. Devlet ve halk da bir bütündür. Siyasi çatışmalar ve bölünmeler değil siyasi görüşü ve dini ne olursa olsun “Türkiye Vatandaşlığı” anlayışını ilk sıraya koymazsanız ülkenizin gelişmesi mümkün değildir. alıntılayan bozan
-
Skandal üstüne skandal Kanal D Haber, emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin'in bu kez görevli askerlerle olan ilişkisini ortaya çıkardı. Tekin'e, görevli bir Tümgeneral hizmetlerinden dolayı liyakat ödülü verdi. Skandal isim Muzaffer Tekin, bu kez bir ödülle gündeme geldi. Adı Danıştay saldırılarından sonra gündeme gelen Muzaffer Tekin, derin devletin ve kirli ilişkilerin sembolü olarak kamuoyunda tanındı. Muzaffer Tekin'in ilişkileri, bugüne kadar hep emekli askerler çerçevesinde sınırlı idi. Tekin, ilk kez muvazzaf askerlerle birlikte görüntülendi. Ödülün görüntülerini Kanal D Haber ortaya çıkardı. Tuzla Piyade Okulu Okul Komutanı Tümgeneral Zekeriya Öztürk'ün elinden liyakat ödülü aldı. Üstelik, bu ödülün verildiği tarih çok eskilerde değil. Skandal olayların patlak vermesinden sonra. Bir başka bilinen ayrıntı ise, adı cephanelik evlerle anılan başçavuş Mahmut Öztürk'ün, Muzaffer Tekin'in yakın arkadaşı olması. Mahmut Öztürk ise, Zekeriya Öztürk'ün kardeşi. Mahmut Öztürk, aynı zamanda Muzaffer Tekin'in Danıştay sonrası arandığı sırada saklandığı evin sahibi. İşte sözde vatanseverler.... Üyeleri şehit ailesini dolandırmak ve çete kurmak suçundan tutuklanan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) ile silah üzerine yaptırdığı yeminle gündeme gelen Kuvayı Milliye Derneği'nin 2005 yılı Mart ayında emekli Korgeneral Hasan Kundakçı huzurunda 'ittifak' kararı aldığı ortaya çıktı. Üyeleri onlarca suçtan tutuklanarak ceza evine gönderilen VKGB'nin başkanı Taner Ünal, Hüseyin Görüm (bıyıklı) ve Hasan Kundakçı (ortada) aynı karede buluştu. Birleşme töreninde konuşan Kuvayı Milliye Derneği'nden Hüseyin Görüm'ün, 'üst düzey yetkililerle' temas halinde olduklarını açıkladığı öğrenildi. Eski Jandarma Asayiş Bölge Komutanı emekli Korgeneral Kundakçı, tüfeğindeki tambura nedeniyle 'Tamburalı Paşa' olarak da tanınıyor. Onursal başkanlığını emekli Korgeneral Hasan Kundakçı'nın yaptığı VKGBH Derneği'nin İstanbul Erol Çakır Öğretmenevi'ndeki ünlü toplantısına dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, emekli Tümgeneral Cumhur Evcil, emekli Korgeneral Suat İlhan ve Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş'ın da çelenk gönderdiği belirlendi. Kuvayı Milliye Derneği adı, ilk olarak 'silah ve bayrak' üzerine yapılan 'ölme, öldürme' yeminiyle gündeme geldi. Dernek Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ, görüntülerin yayınlanmasının ve kamuoyunda oluşan tepki üzerine bir toplantı düzenlemiş ve ellerindeki 'hainler listesi'nden bahsetmişti. Karadağ'ın, aralarında gazeteci, aydın, avukat, siyasetçi, yazar, sanatçıların da bulunduğu 'hainlerin' sayısının 13 bin 500 olduğunu açıklaması kamuoyunda 'ölme, öldürme' yemininden daha büyük bir etki bırakmıştı. Üyelerine, 'ölme, öldürme' yemini ettiren, başkanlığını emekli Albay Fikri Karadağ'ın yaptığı Kuvayı Milliye Derneği üyeleri geçtiğimiz hafta Ankara'da düzenlenen 'Girdap' operasyonuyla yakalanmıştı, Çırakıldıkları mahkeme tarafından çok çeşitli suçlardan tutuklanarak cezaevine gönderilen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'nin 2005 yılının Mart ayında 'ittifak' kararı aldıkları ortaya çıktı. Söz konusu 'birleşme' VKGBH'nin Ankara'daki binasında gerçekleşiyor. İttifak törenine Kuvayı Milliye Derneği adına Fikri Karadağ'ın sağ kolu olan Hüseyin Görüm katılıyor. Törende konuşan Görüm, 2000 yılında Nihat Gürkan, Arif İskender Köndel ve 27 Mayıs ihtilalinde Milli Birlik Komitesi üyesi olan Muzaffer Özdağ ile Kuvayı Milliye çalışmalarına başladıklarını anlatıyor. Marmara genelinde kadrolar kurduklarını anlatan Görüm, 'üst düzey büyükler' olarak nitelediği kişilerle Ankara'da toplantılar yaptıklarını ifade ediyor. Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı ise konuşmasında uluslararası ilişkilerde 'sev beni seveyim seni, say beni sayayım seni' hususuna çok dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. VKGB'liler, TMT'yi örnek almış Öte yandan, 2005'te kurulan VKGB'nin ilk olarak 'Türk Milli Mukavemet Teşkilatı' adı altında kurulduğu ortaya çıktı. VKGB'nin kendisini Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinde, Ada'daki Rumlara karşı Özel Harp Dairesi tarafından organize edilerek kurulan yeraltı teşkilatı TMT'ye benzetmesi dikkat çekti. Ancak VKGB'nin bu istismarı Dernekler Masası tarafından reddedilir. VKGB bu kez, Milli Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği olarak müracaatta bulunur. Ancak, Taner Ünal ve ekibinin bu müracaatı da başında 'milli' kelimesi bulunduğu için kabul edilmez. VKGB'ye ait dergide ise Aydınlar Ocağı İstanbul Şubesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, Prof. Dr. Erol Manisalı, emekli Tümgeneral Erol Evcil, emekli Albay Hüseyin Mümtaz, Onursal Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, İşçi Partili Erol Bilbilik gibi isimlerin de yazılar yazması dikkat çekiyor. Onursal başkanlığını Hasan Kundakçı'nın yaptığı VKGB'nin İstanbul Erol Çakır Öğretmenevi'ndeki ünlü toplantısına dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, emekli Tümgeneral Cumhur Evcil, emekli Korgeneral Suat İlhan ve Yargıtay Onursal Başkanı Vural Savaş'ın da çelenk gönderdiği belirlendi. Girdap dosyası MİT'e de gidiyor VKGB'ye dönük yürütülen 'Girdap' soruşturması dosyası, Genelkurmay'dan sonra MİT'e de gidiyor. Soruşturmada derneğin eski Genel Başkan Yardımcısı Vehbi Şanlı'nın emniyet ve yargı mensuplarının yanı sıra bazı MİT mensupları ile de görüşmeleri saptandı. Şanlı'nın MİT'ten ihraç edilmiş Arif Ö. ile yaptığı görüşmeler dosyaya girdi. Şanlı'nın bir hakimle yaptığı görüşmelerin Adalet Bakanlığı'na, polislerle ilgili görüşmelerin de idari soruşturma amacıyla Emniyet'e gönderileceği bildirildi. MİT mensupları ile ilgili de hazırlanacak dosyanın bu kuruma ulaştırılacağı öğrenildi. alıntılayan bozan