Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bozan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.109
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

bozan tarafından postalanan herşey

  1. Sen konuş bir tek beni...

  2. Kimdir bu terütaze, nergîs kokan, eteklerinde kırmızı çiçekler, Öyle bir şetafet ki incecikten, şuh bir eda’dır kendine çeker... bozan
  3. bozan

    Türkiye Dirilirken...

    Korkularla doğmuş, korkularla yaşamış, tehlikciler tarafından tehlikelerle yönetilmiş bir yapının değişmesi zaman alacaktır, ama umutlanmamak için hiçbir neden yok.. İnsanları elde avuçta tutmanın, onları iyi birer vatandaş yapmanın yolunun yalnızca onları korkutmaktan geçmediğini de zamanla anlayacağız... Komşularımız vardı, rumlardan, yemekler yaparlardı, çok severdim onları hep bir arada yaşardık, evlerimiz vardı bitişik...onlardan hiç korkmadım onları öcü gösterenlerden korktuğum kadar...onları çok sevdim, tehlikecileri hiç sevmedim.. şimdi komşularımız bile tek tipleşti....lakin umutluyuz... bozan
  4. bozan

    Türkiye Dirilirken...

    Sevgili gugukcuk'a Gül Kokusu / Sezar korkusu… Aztekler hayat menbaı olan güneşin bir daha doğmaması korkusu yüzünden, yalnızca üç günde yaklaşık kırk bin kişiyi idam etmişlerdi. Aztekler, Tanrılarına sunulan bu kurbanların sayesinde hayatın devamlılığının mutlak nedeni gördükleri güneşi kutsamış ve tehlikelerden de arınmış oluyorlardı. Yapılan araştırmalar, güneşin hayat veren ışıklarının, sunulan bu kurbanlarla ilişkisi olmadığını bilen fakat geleneğe olan saygılarından dolayı bu seremoniyi devam ettiren tehlikeci idarecilerin olduğunu ortaya koymuştur. Yani o gün Aztekler dünyasında etraflarına korku verenler aslında verdikleri bu korkunun hakikatine bile inanmayan kişilerdi.. Ülkemizde son zamanlarda yaşanan hadiseler ise Aztekler dünyasındaki mühim olaylara çok ciddi bir ışık tutmaktadır. Bir fakla ki ülkemizde önce türlü korkular oluşturup ardından oluşturdukları çeşitli korkularla kendi halkını kurban etmek isteyenler bu sefer sert bir güle çarpmıştır. O gül öncelikle korkutaçların hakikatine inanmayan halktır. Fakat hadisenin tuhaf yanı şudur, bir kısım baştan kanmacı kişiler her ne olursa olsun kurban edilmeye can atmaktadır, halbuki her ne var ise devlet olsun, hükümet olsun, kurum olsun, kuruluş olsun insan için değil midir ? Elbette öyledir, insanın mutluluğunu sağlayamayan, insanın can ve mal güvenliğini sağlamayan her kurum yok olmaya mahkumdur. Zamanın Sezar diktatöryasında yaşamaya alışmış olan roma halkı da diktatörün sonsuzluğa gidişinin ardından bir müddet kendine gelememiş ve birbirine girmişti. Yani hadise geçici bir durum olup zamanla taşlar yerine oturacaktır. Köşelerine sinmiş olan zevatın – ki bir kısmı gitmiştir o köşelerden- anlamadığı şudur; Bu halk boş korkular uğruna kurban edilmek istemiyor, bu halk Sezar diktatörlüğünü istemiyor, bu halk aztek’in korku salan idarecilerini de istemiyor, kendisi Gül olan bu halk Gül gibi idareci istiyor.. bozan
  5. yok öyle değil..ben daha düz yanıtlar vereyim..bir defa kan hadisesi karanlık güçlerin işidir, daha evvel bu ülke bunu yaşamıştır, ben de bu konudaki görüşlerimi defaatle arz etmiştim..ümraniye bombaları ile ilgili yazılarıma bakarsınız..yani benim o konudaki düşüncelerimin hulasası şudur, ''Bankayı o bankayı korumakla görevli olan memurların soyması, bankayı güvensiz hale getireceği gibi başkalarını da bühtan altında bırakır...'' Yukarıdaki Gül abdullah gül olmaya da bilir...ben genel durum değerlendirmesi yaptım..Şurası bir hakikat sıkı bir değişim yaşayacağız....devamı başlığın anlamını bozar, dilersniz özelden devam ederiz... bozan
  6. ''sardunyam'' yazımı başlamış olduğum incelikle bitirmek istedim. Burada bozan gül / diken teşbihleriyle ördüğü bir anlatım tarzını inşa etti. Bundan naşi yazısını bitirirken de yine Gül ve Diken teşbihi üzerinden mesaj verdi. Hadise budur. başka sorunuz var ise buradayım.... bozan
  7. bozan

    Yeni Başkan / Yeni Hayat

    sevgili bekir ve suheda'ya Gül’ü seven Dikenine katlanır demişler….Diken’e yeterince katlandık, şimdi sıra Gül’de..Daha şeffaf, daha özgürlükçü, daha sivil, daha özgüveni yerinde bir döneme girdiğimiz kendisinden kaçınılmaz bir hakikat… Değişimin önünde hiçbir güç duramaz, tarihte hiçbir güç -din dahil- değişimin önünde bir set kuramamıştır. Değişime ayak direyenler ise onun ilahi gücü karşısında tutunamamıştır. ( değişimin ilahi gücü hakikat yasaları ile ilgili olup ontolojik köklere gittiği için burada izahtan vares olduğunu düşünüyorum ). Durağan bir zihne sahip olanlar, değişime direnenler (saklandıkları) köşelerinden yavaş ve isteksizce de olsa gidecekler, bir kısmı gitti, bir kısmı gitmeyi bekliyor, bir kısmı da gidecek. Toprağın altından başını kaldıran filiz üzerindeki toprağı iter, işte şimdi yeni hayat eski hayatı itiyor. Önümüzdeki dönemde herhangi bir vandalizm yahut da militarist bir tepki beklemiyorum, olması halinde bunun sivil hayatın önünü daha da açacak bir karşı tepkiye yol açacağını öngörüyorum. Yine karşılayacağımız on yılda, hayata bakış açımızın bütünüyle farklılaşacağı hükm-i peşinine sahibim..Bu en belirgin olarak korkularımızın farklılaşmasında karşımıza çıkacak. Artık Türkiye tehlikecileri, bölücülük korkusunu, dincilik korkusunu, türban korkusunu, özgür üniversite korkusunu, sivil halk korkusunu aşacak. Artık korkularımız hala Uzaya çıkamamak, hala bir uçak gemisine sahip olamamak, hala dünya atletizminde, kültüründe, edebiyatında bir yerlere gelmiş olamamak gibi doğru korkular üzerine yoğunlaşacak.. Yeni dönem hepinize uğurlu olsun, başladığımız gibi bitirelim, biz bu Dikene Gül için katlandık…. bozan
  8. bozan

    Bir sorunum var....

    Kitap okumak da bir duyuştur, hissediştir, bir parça sanattır yani. Fakat kitap okumak olarak belirttiğiniz hadisenin biraz daha etraflı bir uğraş olduğunu düşünüyorum. Etraflı, eknaflı biraz da muhataralı. Kemteriniz, okumak hususunu daha ziyade geniş olarak algıladığı için kendisine okuyacak fazlasıyla kitap bulabilmektedir. Zira izlemek, bakmak, bazan durmak ve illaki yürümek, düşünerek yürümek de birer kitap okumaktır. Bazan bir yüzü incelemek bir okumak eylemidir, bazan bir yüz tarafından incelenmek de bir okunmaktır. Siz yine de ''EY KİŞİ bana okumak gibi okumaktan bahset''diyorsanız, çaker kemineleriniz size ''HUZUR'' romanını tavsiye etmektedir. Muhakkak daha evvel de okumuşsunuzdur, ben yine de size bir defa daha okumanızı tavsiye ederim.. Hem oradaki karakterlerin hepsi forumumuzda mevcut...Biraz ipucu vereyim mi? Bu forumda iki tane ''Nuran'' olabilecek hem ''hanım'' hem de ''efendi'' kalıbını dolduracak kişi var. Bir tane de ''mümtaz'' olabilecek imtiyazlı bir şahıs..Fakat size bir sır vereyim bir araba dolusu ''suat'' olabilecek kişi de var bu forumda..Nuranlara duyurlur, lütfen dikkat ediniz... Muhabbetle kalınız efendim... bozan
  9. bozan

    Değişim Başladı

    Şaşırmayınız, bozan yazmıştı; Bu yazarlar gidecek, bu anayasa sivilleşerek değişecek, yök kalkacak, Mgk yeniden kararnameyle yürütülecek diye... Bir an için düşünün medyadan kovulan gazetecileri, onlar bu forumda yazar olsaydı, banlanmaları kaç gün sürerdi? İşi gücü eleştiriden ziyade küfretmek ve hakaret etmek olan insanlara sizce Admin tahammül edebilir miydi? Elbette hayır. Bu ülkede artık böyle insanlara tahammül edemiyor, zira bu ülkede ciddi bir değişim hareketi başladı.. Değişim kendisini bile değiştiren muazzam bir güce sahiptir ve bu yüzden onun önünde hiçbir ide, hiçbir fikir, hiçbir saplantı duvar olamaz. Kendisini değişime hazırlayanlar önümüzdeki yıllarda bu ülkenin almış olduğu mesafeyle birlikte ilerleyecekler, değişime ayak direyenler ise rüzgarın önündeki yaprak misali savrulup gidecekler. Bir sabah uyandığımızda bütün ülkemiz üzerindeki üniformayı çıkarmış olacak sivil, kendisinden emin bir millet olarak yeniden ayağa kalkacağız.. Bir sabah uyandığınızda uzayda hakikaten bu milletin evlatlarının da yürüdüğünü göreceksiniz. Bir sabah uyandığımızda bu ülkenin üniversitelerinin de özgür olduğunu göreceğiz... hepinize iyi değişimler... bozan
  10. bozan

    İşte Ulusalcılık!

    Bozan'ın ''Son Amerikan Filmi Ulusalcılık'' teorisine bir destek de Umur Talu'dan... "İçten pazarlıklı, ABD ve İsrail gölgesinde antiemperyalizm" in bir ucunun vardığı yer ise, "Ümraniye bombacıları" ile "hücreler" oldu!... Umur Talu,Türkiye-ABD hattında yaşanan bir takım olayların fotoğrafını çekti. İşte o yazı... Sinir ucundan notlar Batı demokrasisi: Coğrafya, eğitim ve gelir seviyesi; tarihi, teknolojik, bilimsel, ekonomik gecikme ile gerilikleri; kültür, din, alışkanlıklar, çatışmalar, komşuları, herhangi bir Avrupa ülkesinden daha fazla ve karmaşık (Akdenizli, Balkan, Kafkas, Karadenizli, Avrupalı, Doğulu, İslam) aidiyeti... şu bu. Birçok Batılı, zaten "farklı" olan Türkiye ve ahalisinin nasıl olup da kendileriyle "aynı" sayılabileceğine kökten itiraz ediyor. Ne tuhaf ki, "Batılı önyargı" burada da bir kısmımızın tıpatıp yargısı zaten. Fakat bir de şu var: Tamam, şikâyetçi olduğumuz üzre, burada demokratikleşme seviyesi olgun bulunmuyor, hâlâ düşünce suçu vesaire tartışılıyor, haklar ve özgürlüklerde sıkıntı ve kısıntı mevcut. Lakin, Türkiye'ye tepeden bakan hangi Batı demokrasisinde, "seçmen" in önünde onca seçenekle hem de yaz sıcağında yüzde 80'i bir daha aşmış "seçime katılma oranı" var? 2002 seçiminden hemen önce Fransa'nın en çok satan gazetesi benimle de bir sorucevap yapmıştı: "Geri" Türkiye'de, "ileri Batı" ya göre demokrasi düzeyi daha düşük görünse de, demokratik hareketliliğin daha kıpır kıpır olduğunu, değişme ve değiştirme arzusunun daha dinamik sayılabileceğini söylemiştim. O seçim, bir "isyan" gibi ana partileri tasfiye edince, bir daha röportaj yaptılar ve demek istediğimi daha iyi anlayıp anlatarak bu kez ilk sayfadan yansıttılar. Bu "demokrasi dinamiği" nin yönünü, samimiyetini, tutarlılığını, niteliğini beğenmiyor olabilirsiniz; ama "hala anlamayanlar" ın bilmesi gereken budur: Bu "Doğu demokrasisi", merkezi tasfiye edebilen seçimleri, yüksek katılım oranları, yüzde 46 dersleri, hatta geçirmediği tezkereleri ile nice "Batı demokrasisi" nden daha hareketli ve arzulu. Yine tuhaf ama, onca terör, terörle mücadele, şehit, ölü terörist ve acıya, nefrete, tahriklere, tezgahlara, milliyetçi, etnik şovenizmlere rağmen, İngiltere ve İspanya'ya dahi taş çıkartırcasına, bir anda temsil sorununu onarıp milliyetçi partinin yanı sıra "20'den fazla bölge milletvekili "ni de Meclis'e sokabilen bir "şey" bu. Aslında, hakikaten sol olmak isteyenin çok iyi anlaması ve bu dinamiği yakalayamadıkları için dövünmesi gereken de bir tablo bu. Aslında, "cumhuriyetçiler" in de dövünmesi değil, tüm geri kalmışlıklara rağmen cumhuriyetin demokratik olgunlaşmasıyla, daha kapsayıcı olmasıyla övünmesi de gereken bir şey bu. ABD desteği: Seçim sonucunu AB ve ABD desteği ile açıklamak da bir yol oldu. Bir kere, AB bir bütün değil; içinde binbir eğilim ile bir sürü mücadele var. Tuhaftır ama oradaki kimi sol ve Yeşil partinin tam tersine, Sarkozy, Merkel türü zihniyetler AKP'ye özellikle önyargılıydı. ABD desteği meselesi ise karışık; aslında da açık. Şu anda yönetim düzeyinde dahi "en az iki ABD" mevcut. Doğru; ABD yönetiminin daha klasik, daha bürokrat cumhuriyetçileri bu iktidarı destekliyor. Afganistan, Irak işgallerini, muhtemel İran saldırısını, Suriye ve Lübnan hesaplaşmalarını planlayan; İsrail sağına ve Siyonizm'e en yakın duran, Türkiye'yi Irak cehennemine, sürekli savaşlara, İran'la çatışmaya, Sünni-Şii hesaplaşmalarına çekmek isteyen; ilk Bush döneminde çok etkinken şimdi az kenarda kalan en azgın "neo-muhafazakâr" şebeke ise AKP'den aşırı nefret ediyor. Onlar, kızmayın ama, Silahlı Kuvvetler'de bazı isimlere, kimi "Cumhuriyet mitingi" düzenleyicisine daha yakın oldular. Ve ne tuhaftır ki, "anti-ABD" olan milliyetçilerin, ulusalcıların ciddi kısmı bu çelişkilerini görmezden, bilmezden, duymazdan geldi. "İçten pazarlıklı, ABD ve İsrail gölgesinde antiemperyalizm" in bir ucunun vardığı yer ise, "Ümraniye bombacıları" ile "hücreler" oldu! Bombaların vardığı yer ise şimdi yargı konusu. Ama iddia doğru ise; "Cumhuriyetçi bombacılar" ın ilk bombaladığı yerlerden biri bizzat "Cumhuriyet" miş! Çok eğitimli bir okurun "tahsilsiz" babasından aktardığı sözü de bir duysanız: "Madem halk çok ***** ve kandırılıyor, o zaman o halkı kandıramayan sizler ondan da ****** ve **********!" alıntılayan bozan
  11. Fikirlerinize sonuna kadar katılıyorum...mesele ak. parti yahut da kara parti değildir. Mesele demokratik sürece yapılan darbedir. bu hükümet demokrasi dışı müdahaleler olmasaydı, siyaset dışından ve içinden siyaset dışı müdahalelere maruz kalmasaydı bu kadar oy alabilir miydi? tabiki hayır. fakat biz demokrtasiyi içimize sindirinceye kadar zannediyorum bu türlü müdahalelere maruz kalacağız. Dün fikrini açıklayan Atilla yayla'ya yapılan vulgarca hareket tarzı bugün zafer abiye yapılıyor. Neden ? tahammülsüzlük had safhada. Fakat zamanla farklı düşüncelere de saygı göstermek zorunda olduğumuzun farkına varacağız. Biz insanların dünyasını hayvanlar aleminden ayıran ince unsur budur, tahammül göstermek ve hoşgörmek.. İnsanlar başkalarına zarar vermeden ister süt içer ister aslan sütü. İster etek giyer ister şalvar. Hiç kimsenin yaşayış tarzına müdahale edemezsiniz. Ederseniz bu haksızlık olur. mesele budur... bozan
  12. Dünyanın en zor sorusu deyince ben de birşey var zannettim. Lakin başlık dünyanın en komik sorusu olarak değiştirilirse daha isabetli olur... Ben yine de size sorunun yanıtını vereyim, ama biraz üzerinde düşünmek gerekiyor yanıtın... Yanıt; ''Filler uçmaz''..... Bu ilk ders olduğu için ücret almıyorum. Size kolay gelsin... bozan
  13. Aşağıda seçimden iki gün önceki (21 temmuz) Şakir süter adlı kişinin yazısını okuyunuz...Ardından da seçimden bir gün sonraki yazısını okuyunuz...ve size yemin ederim bu kişi hala aynı köşede yazı yazmaya devam ediyor...yazık bu ülkeye çok yazık.. 21 temmuz.. ''Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA’nın anketinde AKP’nin yüzde 48 gösterilmesi “istikrarlı isabetsizlik” olmalı! Çünkü Konda’nın, 2004 yerel seçimlerinde de yaklaşık 14 puanlık sapma ile “büyük fiyasko” diye nitelenen araştırması da var. Yaygın kabul şu: - Tarhan Erdem, Baykal’la husumete dayalı araştırma yaptıkça şişiyor ve itibarını gölgeleyip komik duruma düşüyor. AKP’ye de yaranamıyor çünkü orada da itibarsız. Bu arada, çıtanın 48’e çıkartılmış olmasından ciddi rahatsızlık duyan AKP yönetiminin bizzat yaptırdığı son araştırmanın özeti: - AKP: 38-39, CHP: 22-24, MHP: 12-15... Dış politikanın içinde yıllarca bulunmuş bir siyasetçi dostumuz, her zamanki sakin haliyle sordu: - Seçim sürecinde çok önemli bir konu ıskalandı. Nedenini çok merak ediyorum. - Nedir o konu? - 3 Kasım 2002 seçimlerinin lokomotifi Avrupa Birliği idi ve AKP seçimlerde bu konuyu tepe tepe kullandı. Hükümetin 4.5 yılın sonunda tek kelimeyle “fiyasko” diye açıklanabilecek politikasıdır AB... Ama konu bir türlü oraya getirilemedi. AKP’yi, başarısızlığını ustaca örtmeyi başardığı için tebrik ederken, muhalefete de iyi uykular demek gerekiyor sanırım! Anketlere güvensizlik dip yaptığı için kendi imkanlarımızla nabız tutmaya çalışıyoruz. AKP-CHP-MHP ile bağımsızların Meclis’te temsilleri kesin gibi. Ve... 22 Temmuz seçimlerinde Demokrat Parti’nin barajı aşarak Meclis’e girmesi de “sandık sürprizi” gibi görülüyor ve bu bağlamda DP’liler müthiş asılıyorlar. Bizce, DP’nin Meclis’e girmesinde sayısız fayda var. Merkez sağın temsil edilmeyeceği bir Meclis, ciddi bir eksikliği yaşayacak ve yaşatacaktır. Yazıya noktayı koyarken, bankacı bir dostumuz aradı: - Tarhan Erdem, “AKP’ye yüzde 48 oy” anketinde düzeltme yapmış. - Nasıl bir düzeltme bu? - Tarhan Bey “yüzde 48 ilan ettiğim sonuç yanlış. Doğrusu yüzde 78 olacaktır” demiş! Anlaşıldı... 23 Temmuz sabahı en çok konuşulacak bilemeyiz ama başta Tarhan Erdem olmak üzere, “anketçilerin” ağızlarını bıçak açmayacak!..'' 23 temmuz yazısı ''Anketler niçin çok önemli Seçimlere girerken en çok tartışılan konulardan biri kamuoyu araştırma sonuçlarıydı. Pekiyi, çok mu önemlidir anket sonuçları? Evet, çok önemlidir; hatta öyle dönemler olmuştur ki, ülkenin kaderi etkilenmiştir anket sonuçlarından....'' alıntılayan bozan
  14. açıklayalım. Seni bilgiye aşık bir kişi olarak gördüğüm için anlatıyorum. Bir kişi bir kişidir. her kişi bir dünyadır..Sevgili kaplan-200 kişisi '' samastçılara karşı'' olmak şudur; Ogün samast'ın kendi kişiliği ortaya döktüğü karakter yanında bahse değmeyecek kadar küçüktür. ortaya döktüğü karakter ise kısaca ''tahammülsüzlük, ötekini anlamak yerine dövmeyi, öldürmeyi tercih eden hoşgörüden uzak, birlikte yaşama erdeminden habersizliktir''. Yahut da bir diğer ifadeyle nazi almanyasındaki hitlercilik ya da musolini italyasındaki faşizm gibi kör bir düşüncedir. Türkiye dünyadan soyutlansın kendi içerisinde, bir ırak olsun diye 11 eylül saldırılarından bu yana bu faşist ve nazist düşünce bu ülkede yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Fakat bu ülkede bir Osmanlı mirası, bir islam hoşgörüsü, bir mevlana geleneği, bir yunus hareketi, bir ibni arabi sevgisi olduktan sonra, bu ülkede bir eyüp sultan ruhu, bir hacı bektaş veli tarzı, olduktan sonra bu türlü faşist militarist ve nazist düşünceler topraklarımızda kök salamayacaktır. İnsanlar kendi f,ikirleini özgürce ifade edebilmelidri, anlatmöalıdır derdini, bundan korkmaya çekinmeye gerek yok. Ayrıca bu ülkede yaslar olduktan sonra kimsenin kendi başına ceza kesme hürriyeti de olamaz. İnsanları anlamak zorundayız kaplan-200. Biz bu geleneğe sahibiz... Rum olsun, ermeni olsun, arap olsun, ingiliz olsun mühim olan bu eğildir, mühim olan insanlıktır. yaratılmışlarda yaratıcıyı görüp de taaccübe kapılmayan ve insana değer vermeyen her düşünce **** *****. bozan
  15. Zafer hocaya bozan'dan sonra bir destek de Ahmet altan'dan.. Kemalizm ve demokrasi Yıl 2007... Hálá... Sıkılıp, utanmadan aynı şeyi tartışıyoruz: Demokrasi mi, Kemalizm mi? Çok uzun zamandır, objektif bir gazeteciliği bırakıp fanatik militanlığı seçen Cumhuriyet gazetesi manşet atmış: Hedefleri Kemalizm. Halbuki... ‘Hedefleri demokrasi,’ manşeti çok daha dürüst olurdu. Nedir? Kanal 24’de,Yuvarlak Masa Programı’nda ağırladığımız ve anayasa değişikliğini tartıştığımız Prof. Dr. Zafer Üskül bize söylediğini bir kez daha tekrarlamış: - Kemalizm veya başka bir ideoloji anayasada yer almamalı... Ve devam etmiş: -İdeolojilere yer vermeyen renksiz bir anayasa düşünüyorum. Dün baktım, statüko cephesi avaz avaza.. Neden? Tek parti ideolojisi olan Kemalizm’e karşı çoğulcu, çok sesli ve her vatandaşa eşit mesafede demokratik bir anayasa talep edildiği için. *** Ana Britannica Ansiklopedisi’ni alın... Kemalizm maddesini açın... O sizi ‘Atatürkçülük’ maddesine yollayacaktır. Bakın orada ne yazıyor: ‘...Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935 tarihli tüzüğünden 1937’de, 3115 sayılı yasayla Anayasa’ya geçirilen ilkeler, Altı Ok, Kemalizm diye adlandırılır.’ Neymiş? Kemalizm, ‘Altı Ok’ demekmiş. Ne zaman anayasaya konuyor? Tek partili dönemde... O zaman sadece CHP var... Başka parti yok. HHH Türkiye güya 1946 yılında çok partili sisteme geçti. Güya diyorum, çünkü 2007’de bile tek parti döneminin ideolojisinin demokrasiyi yere çalması istenmekte... Savunulmakta. Bu ne demek? ‘Birçok farlı parti olsa da, herkes mecburen ve zorla CHP’li olmak zorundadır’ demek. Medya bunu utanmadan sıkılmadan tartışma konusu yapabilmekte. *** 22 Temmuz seçimlerinde CHP ne kadar oy aldı? -Yüzde yirmi. Tüm topluma, ‘o partiye oy veren ve Altı Ok’u seçenler gibi düşünmek zorundasınız’ denebilir mi? Anayasa’ya CHP ilkelerini koymak, herkesi ‘zoraki CHP’li yapmakla aynı şey... Bu, demokrasiyle bağdaşabilir mi? Bunu dayatmak... Bunu tartışmak ayıp değil mi? Kemalizm tek parti ideolojisi olduğu için demokrasiyi içermez... Ama demokrasi doğallıkla Kemalizm’i içerir.. Demokrasilerde CHP gibi Kemalist partiler olur... Ama anayasal maddelerle herkes zoraki CHP’li yapılamaz. *** Bunun tersini savunanlar, gerçek bir demokraside böyle bir şey olmayacağını bilmiyorlar mı? Zaten işin en hazin yanı da bu... Bal gibi biliyorlar... Ama sahtekarca davranmaktan kaçınmıyorlar... Bu sahtekarlık bu çağda, demokrasi tercihini açıkça ortaya koymuş bu ülkede ne işlerine yarayacaksa? ‘Kemalizm mi, demokrasi mi?’ tartışmasında hala ‘Kemalizm demokrasiden iyidir’ diyebiliyorlar. Rahmetli Bülent Tanör, on yıl önce TÜSİAD için yaptığı ‘demokratikleşme perspektifleri’ adlı çalışmasında, dünyada anayasasında ‘şahıs adı’ geçen üç ülke olduğunu yazdı. Türkiye dışında biri İran, diğeri de Kuzey Kore... Benzediğiniz iki ülke zaten anayasamızın durumunu ortaya koymaya yetmiyor mu? *** Türkiye’de statüko, Mustafa Kemal Atatürk, Kemalizm ve demokrasiyi ‘aynı şey’ gibi sunarak durumu idare etti. Mustafa Kemal bu toprakların tarihsel bir lideridir... Kemalizm ya da Atatürkçülük, tek parti ideolojisidir... Demokrasi ise çoğulculuktur. Şimdi Zafer Üskül’ü hedef tahtası haline getirmek ne oluyor? Deniz Baykal’ı anlarım... O halktan alamadığı oyu ‘başka yerlerden’ almak peşinde... Demokrasiyle bir ilgisi kalmamış artık. Ama diğerlerine ne oluyor? Hele daha ilk adımda Zafer Üskül’ü satmaya kalkan AKP’lilere? Anladık politikacısınız, anladık aklınız fikriniz ‘zamanlamada’ ama artık politika değişiyor... Ve Üskül gibi dürüst, cesur ve açıksözlü insanlar politikaya giriyor. Üskül’e benzemek, onun bilgisine ve cesaretine sahip olmak kolay değil. Ama hiç olmazsa çelme takmayın. O savunduğu doğruyu anlatır. Halk da anlar. Çünkü artık anlatmanın zamanı geldi. alıntılayan bozan
  16. bakınız erdal aktaş olarak bu forumda yazı yazan kişi. İstemiyoruzla, milli görüş yaftasıyla olmaz. Böyle diye diye Türkiye'de solu bitirdiniz. size bir önerim var 1924 anayasasını okuyun üstüne 1961 anayasasını okuyun onun üstünede 1982 anayasasını okuyun. sonra neye karşısın yazarsın, fikir beyan edrsin ama kimseyi yaftalayamazsın. Sen anayasa değişecek sivilleşecek diyen herkese milli görüşçü dersen zafer beyin solcu olduğunu unutursun bu bir, ikincisi de herkesin sana bir yafta yapıştırma hakkı olur, sonra şurada fikir tartışmak yerine uyarı alıp dururuz. Siyasi hukuki meseleleri tartışmak, forum oyunlarından farklı bir zihni yapılanmayı gerektirir. Kimse kimseyi yaftalayamaz. Şunu da ilave edeyim âkil her düşünür gibi ben de 61 anaysasını daha demokratik bulmaktayım, zafer abi de öyle. Siz de isterseniz anayasaları okuyun sonra devam edelim... bozan
  17. Forum bazen bizi geriden takip ediyor. Seçimin ardından yazmıştım yineliyorum, bu anayasa değişecek ve yerine sivil bir anayasa gelecek. Yök bitecek, mgk anayasadan çıkacak ilk başta olduğu gibi kararname ile yürütülecek..Zamanla ülkemiz sivilleşecek, demokratikleşecek... Zafer abiyi yakından tanırım, gayet zekidir, söylediklerinde halkıdır, bozan zafer abiye sonuna kadar destek vermektedir. militarist endişelerle neyin ne olduğunu bilmeden zafer abiye karşı çıkmak komikliktir....Ak.Partinin seçim beyannamesini okumayanlara hatırlatırım, bu adamlar bunu yapacaklarını vaatettiler ve yapıyorlar, sinirlenmeye gerek yok, sakin olun, yavaş yavaş herkes sivilleşecek... bozan
  18. O kadar çevirmişsn amma bu kaz yine de yanmış. bozan
  19. Burhan ayeri'nin köşesinden... Bu yazarın temmuz 21'deki yazısının bir bölümüne bakalım.. ''Seçime bir gün kala AK Parti için rüzgarın tersine döndüğünü gözlemliyoruz. Başbakan hırçınlaştıkça, başında olduğu oluşum kan kaybetmeye başladı. Tarhan Erdem gibilerin anketlerine bakıp kimse aldanmamalı. O ünlü ‘Kararsızlar’ var ya, hepsi muhalefet partilerine ait. İktidar Partisi’ne oy verecekler kararlı. Bu yüzden kararsızların dağıtımında hata yapılmakta. Örneğin bunlar yüzde 14’se, içlerinde AK Parti’ye gidecek oy yok. Genelde MHP, DP ve GP arasında tercihte zorlananlar görmekteyiz. Toparlarsak, yarın gece işlerin karışacağını tahmin zor değil'' aynı adam bakın ayın 24'ünde ne yazmış... ''Seçim sonuçlarını aylar önceden tahmin edip ‘3.5 Partili Meclis’ diye yazan bizdik. Hatta, eski dostumuz Mehmet Ağar bile bize kızdı. Genç Parti’nin sandık günü yaklaştıkça inişe geçen performansını da fark ettik. İnen bir grafik çizdiler. Bu partiye destek vermekte ısrarcı olan dostlarımıza söylediğimiz şunlardı; “O bir rüzgardı, geldi ve geçti. Oylarınıza yazık”. Madem itiraf kısmına geçtik, yanılgımızı da dile getirmeliyiz. Aslında buna, ‘Bu kadarını görememek’ demek mümkün. AK Parti’nin % 46’yı geçen oy oranı tahminlerimizin ötesinde. Tam yeri gelmişken 2004 Yerel Seçimleri’nde Büyükşehir Belediye Başkanlıkları’nın İl Genel Meclisi oylamasında yüzde 46.24 oy topladıklarını yazdığımızı hatırlatalım'' Yorum sizin.. bozan
  20. Yukarıda okudun mu bilmiyorum? ben de aynı kanaatteyim, bütün sol yazarların ve âkil adamların düşündüğü gibi ben de anayasanın değişmesini sivilleşmesini ve hiçbir ideolojiden yana olmamasını savunuyorum...Bunda şaşılacak ve sinirlenecek hiçbirşey yok. Hatta bir adım ötede mümkünse anayasa hiç olmasın, aklı başında siyaset teamüllerle de ilerler... bozan
  21. Şöyle birşey yazmışsın ben hemen düzelteyim..İranda yaşayan yaklaşık 5 milyon kürt ( kürtlere göre 6'dan fazla) İranda yaşayan Türklerin aksine şii değil sünnidir. hatta irandaki en kalabalık sünni topluluğu kürtler oluşturmaktadır.. bozan
  22. Yanlış hesap siyasette Sandıktan dönüyor...Siz hiçbir şekilde basirete mailk olamayanların, bu halk zaten bilgisizdir, bunlara oy verenler dengesiz ve mantıksızdır gibi kendini temize çıkarmaya programlı reflekslere kulak asmayın.. Siyasette gerginlik nereden doğar? Gerginliği bu ülkede başlatanlar siyasi zeminde doğrudan siyasetle ilgili olmayanları bu zemine davet edenlerdir. Siyasetin altındaki zemini kaydırmaya çalışıp da sivil ve askeri bürokrasiyi oyunun bir parçası haline getiren güçler gerginliğin menbaıdır. Bu yüzden sandık başında maşeri şuur kendini göstermiştir ve hükümete cumhurbaşkanını sen seç seçtirmezlerse getir bana sandığı ben seçerim mesajı vermiştir. Ve öyle olacaktır. Bir takım emekli devlet memurlarının italyan gazetelerinden gösterdikleri sopalar hiç bir işe yaramayacaktır. Gerseler de dürseler de cumhurbaşkanı demokratik teamüllere uygun olarak çoğunluğun istediği kişi olacaktır. Bundan sonraki cumhurbaşkanı da üniversiteye rektör atarken çoğunluğun oyunu alanları tercih edecektir. Böylece bürokratik geçişlerde de söz çoğunlukta olacaktır.. Yukarıda bir forum yazarı Yök'ü kaldırsaydı ya tek başına iktidardı gibi birşeyler yazmış..Bu kişi anayasa için gerekli çoğunluk kavranmından bihaber olmasa gerek. Ayrıca sözde sol özde militarist parti Yök konusunda anayasa çoğunluğu için peşinen destek vermeyeceğini bildirmiştir, bundan da haberi olsa gerektir. Fakat iktidar partisi diğer üyelerin desteğini bu sefer almış gibi görünmektedir, bu manada yökün kaldırılacağı ve mgk'nın anayasadan çıkarılacağı kesin gibidir. Hükğmet şu sıralarda, özlenen ve beklenen fakat iktidar partisi getirdi diye desteklenmeyen sivil anayasayı meclise taşımak üzeredir. Teröre gelince terörle mücadele teröristle mücadele demek değildir. Sürekli gitiğim bölgelerde edindiğim izlenimim şudur, yapılan son sosyal çalışmalarla uzun yıllardır bitmeyen terör için artık ömür biçebilirm. Buradan 2 yıldır çeşitli öngörüler yapıyorum hiçbirinde yanılmadım..2 yıldır yaptığı hiçbir öngörünün tutmadığı bir kamyon adam da görmedim değil bu forumda...Bu manada şunu ısrarla vurguluyorum, terörün Türkiyede en iyimser 3 en fazla 4 yılı kalmıştır. Hemen her hafta bölgedeyim yakında terörün neden bitmek üzere olduğu ile ilgili tespitlerimi de yazacağım. lakin en fazla 4 yıl sonra tüm Türkiye bunu zaten idrak edecek.. bozan
  23. Yukarıdakiyi yazıyı bozan nisan ayının sonunda yazmıştır. Son paragrafa bakıldığında bozan'ın halkla iç içe olduğu ve ileri görüşlü olması nedeniyle ne kadar doğru tespitler yaptığı meydana çıkımıştır. Evet bozan'ın yukarıda dediği gibi ''halk da sana cevabını en güzelinden vermiştir.'' bozan
  24. tüm milletimiz doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle seçimlerde istikrar ve barıştan yana oy kullanmış, çatışmacı, çeteci, darbeci düşünce ve eylemleri sandığa gömmüştür. Bozan tüm içtenliği ile barışa ve kardeşliğe olan desteğini sürdürmektedir. Yaşasın barış... bozan
  25. Millet samastçılara karşı olduğunu sandıkta da göstermiştir. bozan
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.