bozan tarafından postalanan herşey
-
Bir sorunum var....
Kitap okumak da bir duyuştur, hissediştir, bir parça sanattır yani. Fakat kitap okumak olarak belirttiğiniz hadisenin biraz daha etraflı bir uğraş olduğunu düşünüyorum. Etraflı, eknaflı biraz da muhataralı. Kemteriniz, okumak hususunu daha ziyade geniş olarak algıladığı için kendisine okuyacak fazlasıyla kitap bulabilmektedir. Zira izlemek, bakmak, bazan durmak ve illaki yürümek, düşünerek yürümek de birer kitap okumaktır. Bazan bir yüzü incelemek bir okumak eylemidir, bazan bir yüz tarafından incelenmek de bir okunmaktır. Siz yine de ''EY KİŞİ bana okumak gibi okumaktan bahset''diyorsanız, çaker kemineleriniz size ''HUZUR'' romanını tavsiye etmektedir. Muhakkak daha evvel de okumuşsunuzdur, ben yine de size bir defa daha okumanızı tavsiye ederim.. Hem oradaki karakterlerin hepsi forumumuzda mevcut...Biraz ipucu vereyim mi? Bu forumda iki tane ''Nuran'' olabilecek hem ''hanım'' hem de ''efendi'' kalıbını dolduracak kişi var. Bir tane de ''mümtaz'' olabilecek imtiyazlı bir şahıs..Fakat size bir sır vereyim bir araba dolusu ''suat'' olabilecek kişi de var bu forumda..Nuranlara duyurlur, lütfen dikkat ediniz... Muhabbetle kalınız efendim... bozan
-
Değişim Başladı
Şaşırmayınız, bozan yazmıştı; Bu yazarlar gidecek, bu anayasa sivilleşerek değişecek, yök kalkacak, Mgk yeniden kararnameyle yürütülecek diye... Bir an için düşünün medyadan kovulan gazetecileri, onlar bu forumda yazar olsaydı, banlanmaları kaç gün sürerdi? İşi gücü eleştiriden ziyade küfretmek ve hakaret etmek olan insanlara sizce Admin tahammül edebilir miydi? Elbette hayır. Bu ülkede artık böyle insanlara tahammül edemiyor, zira bu ülkede ciddi bir değişim hareketi başladı.. Değişim kendisini bile değiştiren muazzam bir güce sahiptir ve bu yüzden onun önünde hiçbir ide, hiçbir fikir, hiçbir saplantı duvar olamaz. Kendisini değişime hazırlayanlar önümüzdeki yıllarda bu ülkenin almış olduğu mesafeyle birlikte ilerleyecekler, değişime ayak direyenler ise rüzgarın önündeki yaprak misali savrulup gidecekler. Bir sabah uyandığımızda bütün ülkemiz üzerindeki üniformayı çıkarmış olacak sivil, kendisinden emin bir millet olarak yeniden ayağa kalkacağız.. Bir sabah uyandığınızda uzayda hakikaten bu milletin evlatlarının da yürüdüğünü göreceksiniz. Bir sabah uyandığımızda bu ülkenin üniversitelerinin de özgür olduğunu göreceğiz... hepinize iyi değişimler... bozan
-
İşte Ulusalcılık!
Bozan'ın ''Son Amerikan Filmi Ulusalcılık'' teorisine bir destek de Umur Talu'dan... "İçten pazarlıklı, ABD ve İsrail gölgesinde antiemperyalizm" in bir ucunun vardığı yer ise, "Ümraniye bombacıları" ile "hücreler" oldu!... Umur Talu,Türkiye-ABD hattında yaşanan bir takım olayların fotoğrafını çekti. İşte o yazı... Sinir ucundan notlar Batı demokrasisi: Coğrafya, eğitim ve gelir seviyesi; tarihi, teknolojik, bilimsel, ekonomik gecikme ile gerilikleri; kültür, din, alışkanlıklar, çatışmalar, komşuları, herhangi bir Avrupa ülkesinden daha fazla ve karmaşık (Akdenizli, Balkan, Kafkas, Karadenizli, Avrupalı, Doğulu, İslam) aidiyeti... şu bu. Birçok Batılı, zaten "farklı" olan Türkiye ve ahalisinin nasıl olup da kendileriyle "aynı" sayılabileceğine kökten itiraz ediyor. Ne tuhaf ki, "Batılı önyargı" burada da bir kısmımızın tıpatıp yargısı zaten. Fakat bir de şu var: Tamam, şikâyetçi olduğumuz üzre, burada demokratikleşme seviyesi olgun bulunmuyor, hâlâ düşünce suçu vesaire tartışılıyor, haklar ve özgürlüklerde sıkıntı ve kısıntı mevcut. Lakin, Türkiye'ye tepeden bakan hangi Batı demokrasisinde, "seçmen" in önünde onca seçenekle hem de yaz sıcağında yüzde 80'i bir daha aşmış "seçime katılma oranı" var? 2002 seçiminden hemen önce Fransa'nın en çok satan gazetesi benimle de bir sorucevap yapmıştı: "Geri" Türkiye'de, "ileri Batı" ya göre demokrasi düzeyi daha düşük görünse de, demokratik hareketliliğin daha kıpır kıpır olduğunu, değişme ve değiştirme arzusunun daha dinamik sayılabileceğini söylemiştim. O seçim, bir "isyan" gibi ana partileri tasfiye edince, bir daha röportaj yaptılar ve demek istediğimi daha iyi anlayıp anlatarak bu kez ilk sayfadan yansıttılar. Bu "demokrasi dinamiği" nin yönünü, samimiyetini, tutarlılığını, niteliğini beğenmiyor olabilirsiniz; ama "hala anlamayanlar" ın bilmesi gereken budur: Bu "Doğu demokrasisi", merkezi tasfiye edebilen seçimleri, yüksek katılım oranları, yüzde 46 dersleri, hatta geçirmediği tezkereleri ile nice "Batı demokrasisi" nden daha hareketli ve arzulu. Yine tuhaf ama, onca terör, terörle mücadele, şehit, ölü terörist ve acıya, nefrete, tahriklere, tezgahlara, milliyetçi, etnik şovenizmlere rağmen, İngiltere ve İspanya'ya dahi taş çıkartırcasına, bir anda temsil sorununu onarıp milliyetçi partinin yanı sıra "20'den fazla bölge milletvekili "ni de Meclis'e sokabilen bir "şey" bu. Aslında, hakikaten sol olmak isteyenin çok iyi anlaması ve bu dinamiği yakalayamadıkları için dövünmesi gereken de bir tablo bu. Aslında, "cumhuriyetçiler" in de dövünmesi değil, tüm geri kalmışlıklara rağmen cumhuriyetin demokratik olgunlaşmasıyla, daha kapsayıcı olmasıyla övünmesi de gereken bir şey bu. ABD desteği: Seçim sonucunu AB ve ABD desteği ile açıklamak da bir yol oldu. Bir kere, AB bir bütün değil; içinde binbir eğilim ile bir sürü mücadele var. Tuhaftır ama oradaki kimi sol ve Yeşil partinin tam tersine, Sarkozy, Merkel türü zihniyetler AKP'ye özellikle önyargılıydı. ABD desteği meselesi ise karışık; aslında da açık. Şu anda yönetim düzeyinde dahi "en az iki ABD" mevcut. Doğru; ABD yönetiminin daha klasik, daha bürokrat cumhuriyetçileri bu iktidarı destekliyor. Afganistan, Irak işgallerini, muhtemel İran saldırısını, Suriye ve Lübnan hesaplaşmalarını planlayan; İsrail sağına ve Siyonizm'e en yakın duran, Türkiye'yi Irak cehennemine, sürekli savaşlara, İran'la çatışmaya, Sünni-Şii hesaplaşmalarına çekmek isteyen; ilk Bush döneminde çok etkinken şimdi az kenarda kalan en azgın "neo-muhafazakâr" şebeke ise AKP'den aşırı nefret ediyor. Onlar, kızmayın ama, Silahlı Kuvvetler'de bazı isimlere, kimi "Cumhuriyet mitingi" düzenleyicisine daha yakın oldular. Ve ne tuhaftır ki, "anti-ABD" olan milliyetçilerin, ulusalcıların ciddi kısmı bu çelişkilerini görmezden, bilmezden, duymazdan geldi. "İçten pazarlıklı, ABD ve İsrail gölgesinde antiemperyalizm" in bir ucunun vardığı yer ise, "Ümraniye bombacıları" ile "hücreler" oldu! Bombaların vardığı yer ise şimdi yargı konusu. Ama iddia doğru ise; "Cumhuriyetçi bombacılar" ın ilk bombaladığı yerlerden biri bizzat "Cumhuriyet" miş! Çok eğitimli bir okurun "tahsilsiz" babasından aktardığı sözü de bir duysanız: "Madem halk çok ***** ve kandırılıyor, o zaman o halkı kandıramayan sizler ondan da ****** ve **********!" alıntılayan bozan
-
İşte Halk Muhtırası
Fikirlerinize sonuna kadar katılıyorum...mesele ak. parti yahut da kara parti değildir. Mesele demokratik sürece yapılan darbedir. bu hükümet demokrasi dışı müdahaleler olmasaydı, siyaset dışından ve içinden siyaset dışı müdahalelere maruz kalmasaydı bu kadar oy alabilir miydi? tabiki hayır. fakat biz demokrtasiyi içimize sindirinceye kadar zannediyorum bu türlü müdahalelere maruz kalacağız. Dün fikrini açıklayan Atilla yayla'ya yapılan vulgarca hareket tarzı bugün zafer abiye yapılıyor. Neden ? tahammülsüzlük had safhada. Fakat zamanla farklı düşüncelere de saygı göstermek zorunda olduğumuzun farkına varacağız. Biz insanların dünyasını hayvanlar aleminden ayıran ince unsur budur, tahammül göstermek ve hoşgörmek.. İnsanlar başkalarına zarar vermeden ister süt içer ister aslan sütü. İster etek giyer ister şalvar. Hiç kimsenin yaşayış tarzına müdahale edemezsiniz. Ederseniz bu haksızlık olur. mesele budur... bozan
-
dünyanın en zor sorusu
Dünyanın en zor sorusu deyince ben de birşey var zannettim. Lakin başlık dünyanın en komik sorusu olarak değiştirilirse daha isabetli olur... Ben yine de size sorunun yanıtını vereyim, ama biraz üzerinde düşünmek gerekiyor yanıtın... Yanıt; ''Filler uçmaz''..... Bu ilk ders olduğu için ücret almıyorum. Size kolay gelsin... bozan
-
yeter istifa edin artık..
Aşağıda seçimden iki gün önceki (21 temmuz) Şakir süter adlı kişinin yazısını okuyunuz...Ardından da seçimden bir gün sonraki yazısını okuyunuz...ve size yemin ederim bu kişi hala aynı köşede yazı yazmaya devam ediyor...yazık bu ülkeye çok yazık.. 21 temmuz.. ''Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA’nın anketinde AKP’nin yüzde 48 gösterilmesi “istikrarlı isabetsizlik” olmalı! Çünkü Konda’nın, 2004 yerel seçimlerinde de yaklaşık 14 puanlık sapma ile “büyük fiyasko” diye nitelenen araştırması da var. Yaygın kabul şu: - Tarhan Erdem, Baykal’la husumete dayalı araştırma yaptıkça şişiyor ve itibarını gölgeleyip komik duruma düşüyor. AKP’ye de yaranamıyor çünkü orada da itibarsız. Bu arada, çıtanın 48’e çıkartılmış olmasından ciddi rahatsızlık duyan AKP yönetiminin bizzat yaptırdığı son araştırmanın özeti: - AKP: 38-39, CHP: 22-24, MHP: 12-15... Dış politikanın içinde yıllarca bulunmuş bir siyasetçi dostumuz, her zamanki sakin haliyle sordu: - Seçim sürecinde çok önemli bir konu ıskalandı. Nedenini çok merak ediyorum. - Nedir o konu? - 3 Kasım 2002 seçimlerinin lokomotifi Avrupa Birliği idi ve AKP seçimlerde bu konuyu tepe tepe kullandı. Hükümetin 4.5 yılın sonunda tek kelimeyle “fiyasko” diye açıklanabilecek politikasıdır AB... Ama konu bir türlü oraya getirilemedi. AKP’yi, başarısızlığını ustaca örtmeyi başardığı için tebrik ederken, muhalefete de iyi uykular demek gerekiyor sanırım! Anketlere güvensizlik dip yaptığı için kendi imkanlarımızla nabız tutmaya çalışıyoruz. AKP-CHP-MHP ile bağımsızların Meclis’te temsilleri kesin gibi. Ve... 22 Temmuz seçimlerinde Demokrat Parti’nin barajı aşarak Meclis’e girmesi de “sandık sürprizi” gibi görülüyor ve bu bağlamda DP’liler müthiş asılıyorlar. Bizce, DP’nin Meclis’e girmesinde sayısız fayda var. Merkez sağın temsil edilmeyeceği bir Meclis, ciddi bir eksikliği yaşayacak ve yaşatacaktır. Yazıya noktayı koyarken, bankacı bir dostumuz aradı: - Tarhan Erdem, “AKP’ye yüzde 48 oy” anketinde düzeltme yapmış. - Nasıl bir düzeltme bu? - Tarhan Bey “yüzde 48 ilan ettiğim sonuç yanlış. Doğrusu yüzde 78 olacaktır” demiş! Anlaşıldı... 23 Temmuz sabahı en çok konuşulacak bilemeyiz ama başta Tarhan Erdem olmak üzere, “anketçilerin” ağızlarını bıçak açmayacak!..'' 23 temmuz yazısı ''Anketler niçin çok önemli Seçimlere girerken en çok tartışılan konulardan biri kamuoyu araştırma sonuçlarıydı. Pekiyi, çok mu önemlidir anket sonuçları? Evet, çok önemlidir; hatta öyle dönemler olmuştur ki, ülkenin kaderi etkilenmiştir anket sonuçlarından....'' alıntılayan bozan
-
Türkiye Samast'çılara Karşı
açıklayalım. Seni bilgiye aşık bir kişi olarak gördüğüm için anlatıyorum. Bir kişi bir kişidir. her kişi bir dünyadır..Sevgili kaplan-200 kişisi '' samastçılara karşı'' olmak şudur; Ogün samast'ın kendi kişiliği ortaya döktüğü karakter yanında bahse değmeyecek kadar küçüktür. ortaya döktüğü karakter ise kısaca ''tahammülsüzlük, ötekini anlamak yerine dövmeyi, öldürmeyi tercih eden hoşgörüden uzak, birlikte yaşama erdeminden habersizliktir''. Yahut da bir diğer ifadeyle nazi almanyasındaki hitlercilik ya da musolini italyasındaki faşizm gibi kör bir düşüncedir. Türkiye dünyadan soyutlansın kendi içerisinde, bir ırak olsun diye 11 eylül saldırılarından bu yana bu faşist ve nazist düşünce bu ülkede yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Fakat bu ülkede bir Osmanlı mirası, bir islam hoşgörüsü, bir mevlana geleneği, bir yunus hareketi, bir ibni arabi sevgisi olduktan sonra, bu ülkede bir eyüp sultan ruhu, bir hacı bektaş veli tarzı, olduktan sonra bu türlü faşist militarist ve nazist düşünceler topraklarımızda kök salamayacaktır. İnsanlar kendi f,ikirleini özgürce ifade edebilmelidri, anlatmöalıdır derdini, bundan korkmaya çekinmeye gerek yok. Ayrıca bu ülkede yaslar olduktan sonra kimsenin kendi başına ceza kesme hürriyeti de olamaz. İnsanları anlamak zorundayız kaplan-200. Biz bu geleneğe sahibiz... Rum olsun, ermeni olsun, arap olsun, ingiliz olsun mühim olan bu eğildir, mühim olan insanlıktır. yaratılmışlarda yaratıcıyı görüp de taaccübe kapılmayan ve insana değer vermeyen her düşünce **** *****. bozan
-
Bir Anayasa Profesörü
Zafer hocaya bozan'dan sonra bir destek de Ahmet altan'dan.. Kemalizm ve demokrasi Yıl 2007... Hálá... Sıkılıp, utanmadan aynı şeyi tartışıyoruz: Demokrasi mi, Kemalizm mi? Çok uzun zamandır, objektif bir gazeteciliği bırakıp fanatik militanlığı seçen Cumhuriyet gazetesi manşet atmış: Hedefleri Kemalizm. Halbuki... ‘Hedefleri demokrasi,’ manşeti çok daha dürüst olurdu. Nedir? Kanal 24’de,Yuvarlak Masa Programı’nda ağırladığımız ve anayasa değişikliğini tartıştığımız Prof. Dr. Zafer Üskül bize söylediğini bir kez daha tekrarlamış: - Kemalizm veya başka bir ideoloji anayasada yer almamalı... Ve devam etmiş: -İdeolojilere yer vermeyen renksiz bir anayasa düşünüyorum. Dün baktım, statüko cephesi avaz avaza.. Neden? Tek parti ideolojisi olan Kemalizm’e karşı çoğulcu, çok sesli ve her vatandaşa eşit mesafede demokratik bir anayasa talep edildiği için. *** Ana Britannica Ansiklopedisi’ni alın... Kemalizm maddesini açın... O sizi ‘Atatürkçülük’ maddesine yollayacaktır. Bakın orada ne yazıyor: ‘...Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935 tarihli tüzüğünden 1937’de, 3115 sayılı yasayla Anayasa’ya geçirilen ilkeler, Altı Ok, Kemalizm diye adlandırılır.’ Neymiş? Kemalizm, ‘Altı Ok’ demekmiş. Ne zaman anayasaya konuyor? Tek partili dönemde... O zaman sadece CHP var... Başka parti yok. HHH Türkiye güya 1946 yılında çok partili sisteme geçti. Güya diyorum, çünkü 2007’de bile tek parti döneminin ideolojisinin demokrasiyi yere çalması istenmekte... Savunulmakta. Bu ne demek? ‘Birçok farlı parti olsa da, herkes mecburen ve zorla CHP’li olmak zorundadır’ demek. Medya bunu utanmadan sıkılmadan tartışma konusu yapabilmekte. *** 22 Temmuz seçimlerinde CHP ne kadar oy aldı? -Yüzde yirmi. Tüm topluma, ‘o partiye oy veren ve Altı Ok’u seçenler gibi düşünmek zorundasınız’ denebilir mi? Anayasa’ya CHP ilkelerini koymak, herkesi ‘zoraki CHP’li yapmakla aynı şey... Bu, demokrasiyle bağdaşabilir mi? Bunu dayatmak... Bunu tartışmak ayıp değil mi? Kemalizm tek parti ideolojisi olduğu için demokrasiyi içermez... Ama demokrasi doğallıkla Kemalizm’i içerir.. Demokrasilerde CHP gibi Kemalist partiler olur... Ama anayasal maddelerle herkes zoraki CHP’li yapılamaz. *** Bunun tersini savunanlar, gerçek bir demokraside böyle bir şey olmayacağını bilmiyorlar mı? Zaten işin en hazin yanı da bu... Bal gibi biliyorlar... Ama sahtekarca davranmaktan kaçınmıyorlar... Bu sahtekarlık bu çağda, demokrasi tercihini açıkça ortaya koymuş bu ülkede ne işlerine yarayacaksa? ‘Kemalizm mi, demokrasi mi?’ tartışmasında hala ‘Kemalizm demokrasiden iyidir’ diyebiliyorlar. Rahmetli Bülent Tanör, on yıl önce TÜSİAD için yaptığı ‘demokratikleşme perspektifleri’ adlı çalışmasında, dünyada anayasasında ‘şahıs adı’ geçen üç ülke olduğunu yazdı. Türkiye dışında biri İran, diğeri de Kuzey Kore... Benzediğiniz iki ülke zaten anayasamızın durumunu ortaya koymaya yetmiyor mu? *** Türkiye’de statüko, Mustafa Kemal Atatürk, Kemalizm ve demokrasiyi ‘aynı şey’ gibi sunarak durumu idare etti. Mustafa Kemal bu toprakların tarihsel bir lideridir... Kemalizm ya da Atatürkçülük, tek parti ideolojisidir... Demokrasi ise çoğulculuktur. Şimdi Zafer Üskül’ü hedef tahtası haline getirmek ne oluyor? Deniz Baykal’ı anlarım... O halktan alamadığı oyu ‘başka yerlerden’ almak peşinde... Demokrasiyle bir ilgisi kalmamış artık. Ama diğerlerine ne oluyor? Hele daha ilk adımda Zafer Üskül’ü satmaya kalkan AKP’lilere? Anladık politikacısınız, anladık aklınız fikriniz ‘zamanlamada’ ama artık politika değişiyor... Ve Üskül gibi dürüst, cesur ve açıksözlü insanlar politikaya giriyor. Üskül’e benzemek, onun bilgisine ve cesaretine sahip olmak kolay değil. Ama hiç olmazsa çelme takmayın. O savunduğu doğruyu anlatır. Halk da anlar. Çünkü artık anlatmanın zamanı geldi. alıntılayan bozan
-
Bir Anayasa Profesörü
bakınız erdal aktaş olarak bu forumda yazı yazan kişi. İstemiyoruzla, milli görüş yaftasıyla olmaz. Böyle diye diye Türkiye'de solu bitirdiniz. size bir önerim var 1924 anayasasını okuyun üstüne 1961 anayasasını okuyun onun üstünede 1982 anayasasını okuyun. sonra neye karşısın yazarsın, fikir beyan edrsin ama kimseyi yaftalayamazsın. Sen anayasa değişecek sivilleşecek diyen herkese milli görüşçü dersen zafer beyin solcu olduğunu unutursun bu bir, ikincisi de herkesin sana bir yafta yapıştırma hakkı olur, sonra şurada fikir tartışmak yerine uyarı alıp dururuz. Siyasi hukuki meseleleri tartışmak, forum oyunlarından farklı bir zihni yapılanmayı gerektirir. Kimse kimseyi yaftalayamaz. Şunu da ilave edeyim âkil her düşünür gibi ben de 61 anaysasını daha demokratik bulmaktayım, zafer abi de öyle. Siz de isterseniz anayasaları okuyun sonra devam edelim... bozan
-
Bir Anayasa Profesörü
Forum bazen bizi geriden takip ediyor. Seçimin ardından yazmıştım yineliyorum, bu anayasa değişecek ve yerine sivil bir anayasa gelecek. Yök bitecek, mgk anayasadan çıkacak ilk başta olduğu gibi kararname ile yürütülecek..Zamanla ülkemiz sivilleşecek, demokratikleşecek... Zafer abiyi yakından tanırım, gayet zekidir, söylediklerinde halkıdır, bozan zafer abiye sonuna kadar destek vermektedir. militarist endişelerle neyin ne olduğunu bilmeden zafer abiye karşı çıkmak komikliktir....Ak.Partinin seçim beyannamesini okumayanlara hatırlatırım, bu adamlar bunu yapacaklarını vaatettiler ve yapıyorlar, sinirlenmeye gerek yok, sakin olun, yavaş yavaş herkes sivilleşecek... bozan
-
Türk-Kürt çatışmasına hayır!
O kadar çevirmişsn amma bu kaz yine de yanmış. bozan
-
yeter istifa edin artık..
Burhan ayeri'nin köşesinden... Bu yazarın temmuz 21'deki yazısının bir bölümüne bakalım.. ''Seçime bir gün kala AK Parti için rüzgarın tersine döndüğünü gözlemliyoruz. Başbakan hırçınlaştıkça, başında olduğu oluşum kan kaybetmeye başladı. Tarhan Erdem gibilerin anketlerine bakıp kimse aldanmamalı. O ünlü ‘Kararsızlar’ var ya, hepsi muhalefet partilerine ait. İktidar Partisi’ne oy verecekler kararlı. Bu yüzden kararsızların dağıtımında hata yapılmakta. Örneğin bunlar yüzde 14’se, içlerinde AK Parti’ye gidecek oy yok. Genelde MHP, DP ve GP arasında tercihte zorlananlar görmekteyiz. Toparlarsak, yarın gece işlerin karışacağını tahmin zor değil'' aynı adam bakın ayın 24'ünde ne yazmış... ''Seçim sonuçlarını aylar önceden tahmin edip ‘3.5 Partili Meclis’ diye yazan bizdik. Hatta, eski dostumuz Mehmet Ağar bile bize kızdı. Genç Parti’nin sandık günü yaklaştıkça inişe geçen performansını da fark ettik. İnen bir grafik çizdiler. Bu partiye destek vermekte ısrarcı olan dostlarımıza söylediğimiz şunlardı; “O bir rüzgardı, geldi ve geçti. Oylarınıza yazık”. Madem itiraf kısmına geçtik, yanılgımızı da dile getirmeliyiz. Aslında buna, ‘Bu kadarını görememek’ demek mümkün. AK Parti’nin % 46’yı geçen oy oranı tahminlerimizin ötesinde. Tam yeri gelmişken 2004 Yerel Seçimleri’nde Büyükşehir Belediye Başkanlıkları’nın İl Genel Meclisi oylamasında yüzde 46.24 oy topladıklarını yazdığımızı hatırlatalım'' Yorum sizin.. bozan
-
İşte Halk Muhtırası
Yukarıda okudun mu bilmiyorum? ben de aynı kanaatteyim, bütün sol yazarların ve âkil adamların düşündüğü gibi ben de anayasanın değişmesini sivilleşmesini ve hiçbir ideolojiden yana olmamasını savunuyorum...Bunda şaşılacak ve sinirlenecek hiçbirşey yok. Hatta bir adım ötede mümkünse anayasa hiç olmasın, aklı başında siyaset teamüllerle de ilerler... bozan
-
Türk-Kürt çatışmasına hayır!
Şöyle birşey yazmışsın ben hemen düzelteyim..İranda yaşayan yaklaşık 5 milyon kürt ( kürtlere göre 6'dan fazla) İranda yaşayan Türklerin aksine şii değil sünnidir. hatta irandaki en kalabalık sünni topluluğu kürtler oluşturmaktadır.. bozan
-
İşte Halk Muhtırası
Yanlış hesap siyasette Sandıktan dönüyor...Siz hiçbir şekilde basirete mailk olamayanların, bu halk zaten bilgisizdir, bunlara oy verenler dengesiz ve mantıksızdır gibi kendini temize çıkarmaya programlı reflekslere kulak asmayın.. Siyasette gerginlik nereden doğar? Gerginliği bu ülkede başlatanlar siyasi zeminde doğrudan siyasetle ilgili olmayanları bu zemine davet edenlerdir. Siyasetin altındaki zemini kaydırmaya çalışıp da sivil ve askeri bürokrasiyi oyunun bir parçası haline getiren güçler gerginliğin menbaıdır. Bu yüzden sandık başında maşeri şuur kendini göstermiştir ve hükümete cumhurbaşkanını sen seç seçtirmezlerse getir bana sandığı ben seçerim mesajı vermiştir. Ve öyle olacaktır. Bir takım emekli devlet memurlarının italyan gazetelerinden gösterdikleri sopalar hiç bir işe yaramayacaktır. Gerseler de dürseler de cumhurbaşkanı demokratik teamüllere uygun olarak çoğunluğun istediği kişi olacaktır. Bundan sonraki cumhurbaşkanı da üniversiteye rektör atarken çoğunluğun oyunu alanları tercih edecektir. Böylece bürokratik geçişlerde de söz çoğunlukta olacaktır.. Yukarıda bir forum yazarı Yök'ü kaldırsaydı ya tek başına iktidardı gibi birşeyler yazmış..Bu kişi anayasa için gerekli çoğunluk kavranmından bihaber olmasa gerek. Ayrıca sözde sol özde militarist parti Yök konusunda anayasa çoğunluğu için peşinen destek vermeyeceğini bildirmiştir, bundan da haberi olsa gerektir. Fakat iktidar partisi diğer üyelerin desteğini bu sefer almış gibi görünmektedir, bu manada yökün kaldırılacağı ve mgk'nın anayasadan çıkarılacağı kesin gibidir. Hükğmet şu sıralarda, özlenen ve beklenen fakat iktidar partisi getirdi diye desteklenmeyen sivil anayasayı meclise taşımak üzeredir. Teröre gelince terörle mücadele teröristle mücadele demek değildir. Sürekli gitiğim bölgelerde edindiğim izlenimim şudur, yapılan son sosyal çalışmalarla uzun yıllardır bitmeyen terör için artık ömür biçebilirm. Buradan 2 yıldır çeşitli öngörüler yapıyorum hiçbirinde yanılmadım..2 yıldır yaptığı hiçbir öngörünün tutmadığı bir kamyon adam da görmedim değil bu forumda...Bu manada şunu ısrarla vurguluyorum, terörün Türkiyede en iyimser 3 en fazla 4 yılı kalmıştır. Hemen her hafta bölgedeyim yakında terörün neden bitmek üzere olduğu ile ilgili tespitlerimi de yazacağım. lakin en fazla 4 yıl sonra tüm Türkiye bunu zaten idrak edecek.. bozan
-
Bozan'ın son açıklaması...
Yukarıdakiyi yazıyı bozan nisan ayının sonunda yazmıştır. Son paragrafa bakıldığında bozan'ın halkla iç içe olduğu ve ileri görüşlü olması nedeniyle ne kadar doğru tespitler yaptığı meydana çıkımıştır. Evet bozan'ın yukarıda dediği gibi ''halk da sana cevabını en güzelinden vermiştir.'' bozan
-
Türk-Kürt çatışmasına hayır!
tüm milletimiz doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle seçimlerde istikrar ve barıştan yana oy kullanmış, çatışmacı, çeteci, darbeci düşünce ve eylemleri sandığa gömmüştür. Bozan tüm içtenliği ile barışa ve kardeşliğe olan desteğini sürdürmektedir. Yaşasın barış... bozan
-
Türkiye Samast'çılara Karşı
Millet samastçılara karşı olduğunu sandıkta da göstermiştir. bozan
-
Tehlikecinin farkında mısınız ?
nazım alpman'dan tehlikecilere seçim sonrası sert yanıt... Sıcak seçimlerin serinkanlı değerlendirmesi iki kelime ile özetlenebilir: -Halk uyutulamadı! Cinayetler, bombalamalar, şehit cenazeleri, korku filmi senaryoları… Cumhuriyet bitti, rejim gitti, devlet çöktü… Atatürk"ün kurduğu Cumhuriyet"in son seçimi olabilir… Hiç biri tutmadı. Daha doğrusu halk yemedi. Eğer yalan dolanlara birazcık inansaydı, CHP ve MHP birlikte Hükümet kurabilecek bir parlamento yapısı ortaya çıkabilirdi. Seçmenler en çok bu olasılıktan korktular. İşte onun için AK Parti"nin yüzde 34 olan oy oranı (dört yıllık iktidar yıpranmışlığına karşın) yüzde 50"ye dayandı!.. Dört yıldızlı generallerin başına geçtiği sivil toplum(!) kuruluşlarıyla, sivil olmayan toplum kuruluşları kafa kafaya verip düşünmeliler: -Biz neden hep aynı yanlışı yapıyoruz? Halkı korkutup uyardıkça, neden hep o yöne doğru gidiyor? Demokrasi sivillerin rol aldığı bir oyundur. Bale yapanların arasına postalla daldığınızda, ilk anda paletler ve balerinler sahneyi terk edebilirler. Ama postallı dansçıyı ilelebet de alkışlamazlar. Sadece geçici süre, belli bir alkış alabilir. Parti merkezinin balkonundan AK Partililere hitaben yaptığı konuşmada seçimi değerlendiren Tayyip Erdoğan, ülkenin ihtiyacı olan huzurlu ılımanlığın ilk işaretini verdi: -Kaybedenleri üzecek kadar sevinmeyin! Sonra sırtı yere yapışmış CHP, tek başına iktidar sloganıyla gelip yüzde 15"in altında kalan MHP, barajı bile aşamamış DP, GP ve diğer partilere oy vermiş seçmenlere seslenerek dedi ki: -Sizin oylarınız da bizim için değerlidir. Mesajınızı aldık! Bu mesajı daha da somutlaştırdı: -Kimse endişe etmesin Cumhuriyet"in temel değerlerine sahip çıkacağız! Başbakan kendi partisiyle birlikte seçimi kazanarak parlamentoya giren bütün partilerin milletvekillerini ve bağımsızları da başarılarından ötürü kutladı. Erdoğan"ın seçim sonrası ilk konuşması, propaganda dönemindeki konuşmalarıyla kıyaslanmayacak kadar üst düzeydi. Bu seçim öncesinde devlet bürokrasisi iki şey istiyordu: AK Parti gerilesin… AK Parti rekor kırarak iktidarda kaldı. Kürt adaylar parlamentoya girmesin… DTP"li bağımsızlar Meclis"te grup kuracak sayıya ulaştılar. AK Parti ise artık hiç kimsenin itirazına yer bırakmayacak bir oy desteğiyle doğru orantılı Meclis grubu oluşturdu. Türkiye"nin rotası bu seçimle belli olmuştur: Darbesiz demokrasi, barış ve istikrar! alıntılayan bozan
-
AKP'mi kazandi...?
yok canım ak parti kazanmadı, sana yanlış söylemişler, yüzde 0 küsüratla İP kazandı. panik yok yani... bozan
-
İşte Ulusalcılık!
ahh çeteciler ahh sizin de sonunuz geldi... Gazeteport'tan Salih Aydın'ın haberine göre İstanbul Ümraniye'deki bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Kuva-i Milliye Derneği Başkanı Bekir Öztürk'ün bilgisayarından Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patriği Mutafyan ve İşadamı İshak Alaton'a yönelik suikast senaryolarına dair bir belgenin çıktığı öne sürüldü. Cinayet planlarının yapıldığı simulasyon belgesi nedeniyle Barholomeos, Mutafyan ve Alaton'un korunması için güvenlik önlemlerinin arttırılması istendi. ŞOK SUİKAST SENARYOLARI BİLGİSAYARDA Terör örgütü üyesi olmak" ve "askere itiatsizliğe tahrik" suçlarından tutuklanan Kuva-i Milliye Derneği Başkanı Bekir Öztürk'ünolduğu iddia edilen ve derneğin genel merkezinde ele geçirilen bilgisayarda yapılan inceleme sonucu Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patriği Mutafyan ve İşadamı İshak Alaton'a suikast gerçekleşeceğine ilişkin bir yazının ele geçirildiği öğrenildi. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE ÜLKEYİ KARIŞTIRACAKLARDI Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı’nın talimatı üzerine geçtiğimiz hafta Ankara, Konya, Bursa ve Balıkesir illerinde bulunan Kuva-i Milliye Dernekleri’ne baskınlar düzenlenmiş dernek başkanı Bekir Öztürk’ünde aralarında bulunduğu 5 kişi gözaltına alınmıştı.Ankara ilinde bulunan derneğin genel merkezinde yapılan aramada ele geçirilen bilgisayarın yapılan incelemesinde ortaya çıkan suikast planları incelemeye alındı. İddialara göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ya AKP’den bir kişinin Cumhurbaşkanı olması durumunda ki simülasyonlarda :1. Suikast olarak Fener Patriği Bartholomeos’un öldürülmesi; 2. Suikast olarak Ermeni Patriği Mutafyan’ın öldürülmesi, 3.suikast olarak da işadamı İshak Alaton’un öldürülmesi konularını içeren planlar olduğu iddia edildi. GÜVENLİK BİRİMLERİ TEDBİRLERİ ARTIRDI Bunun üzerine savcılık tarafın Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bir yazı gönderildiği ortaya çıktı. Yazıda, belgede yer alan Mutafyan Barholomeos ve Alaton'a yönelik güvenlik önlemlerinin arttırılmasının talep edildiği öğrenildi. alıntılayan bozan
-
yeter istifa edin artık..
Birisi daha yeni uyanmış..Türkiye'de yazarlık yapanların içler acısı haline mükemmel bir örnek... M.ali.birand Ufukta seçimler görünmeden önce kollarımızı sıvadık. Ne yapıp edip AK Parti'yi (AKP) durdurmalıydık. Her birimizin kendine göre bir gerekçesi vardı. Genelde birleştiğimiz nokta, ülkenin geleceği ile ilgiliydi. AKP'nin Türkiye'yi giderek İslamlaştıracağı kuşkusuydu. Tam anlamıyla ispat edemediğimiz, ancak içimizi kemiren bir kuşkuydu. AKP ülkeye istikrar getirmiş, ekonomiyi hareketlendirmiş, kemikleşmiş sloganları kırmıştı. Buna rağmen kuşkuluyduk. AKP, gerçekten İslamcı olsa, ABD ve İsrail ile ilişkilerini bozar, IMF'yi bırakıp, Avrupa Birliği'ne sırtını döner, İmam Hatipler ve türban konusunda seçmenini tatmin edecek adımlar atardı. Bunların hiçbirini yapmadı. Buna rağmen kuşkuluyduk. Önce Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başladık. Eşi türbanlı olduğu için, Abdullah Gül'ü açıkça engelledik. Yeni kurallar koyduk. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklama yapmasını alkışladık. Asker "ya dediğimizi yap, yoksa..." mesajı verdi. Muhalefet, özellikle CHP etrafında cepheler yarattı. "Ya bizdensiniz veya onlardansınız" dediler. Ulusalcılar, milliyetçiler hep birlikte harekete geçtiler. Milyonlar meydanları doldurdu. Hiçbiri yetmedi, Anayasa Mahkemesi tarihinin en olmadık kararını aldı. İşte bu şekilde seçimlere gittik. Sonuçlar meydanda... Bu sonuçları nasıl okuyacağız? Ne mesajlar çıkarmamız gerekiyor? Halk, bizim kaygılarımıza inanmamış. Meğer aksine, AKP'den çok memnun kalmış... Erdoğan'ın attığı adımları benimsemiş... Avrupa Birliği yolunda devam edilmesi fikrini sevmiş... Çetelerin yakalanıp cezalandırılmalarını beğenmiş... Askerin politikaya karışmasını sevmemiş. Bu sonuçlara bakıp, hepimiz farklı mesajlar çıkarabiliriz. Belki hiçbiri doğru değildir. Ancak kim ne derse desin, bizler ne düşünürsek düşünelim, bu ülke halkı önümüzdeki 4-5 yıl süreyle AKP tarafından yönetilmek istediğini ortaya koydu. Üstelik bu isteğini de çok net şekilde belirtti. Önemli olan, bu sonuçlara saygı gösterecek miyiz, yoksa hemen bugünden itibaren eski kavgamıza devam edecek miyiz? İşte karar vermemiz gereken en önemli yanıt budur... alıntılayan bozan
-
yeter istifa edin artık..
Bir de hakaret etmişler, hem ***** hem de kendini nimetten bilen köşe yazarları... Seçim tahminlerinde çok sayıda yazar ve araştırmacı fena yanıldı. Çoğu yazarın hiç inanmadığı, kiminin hakaret ettiği Tarhan Erdem, sonuçları bilen tek isim oldu. Bazı yazarlar dün özür diledi Genel seçimler geride kaldı. Önceki akşam oy oranları belli oldukça milletvekili adayları kadar seçim üzerine tahmin yürütenlerde de heyecan vardı. Özellikle de köşe yazarlarında. Tahmin yarışı Radikal'in 19 Temmuz'daki manşetiyle hızlanmıştı. Araştırmacı Tarhan Erdem, AKP'nin yüzde 48'e dayandığını yazınca, o güne kadar tahminlerini okuyucuyla paylaşmayanlar da kaleme sarıldı. Aralarında Radikal yazarlarının da bulunduğu pek çok gazeteci Erdem'in araştırmasını 'uç' bulmuştu. Kimine göreyse yapılan, bir propagandaydı. Seçim sonuçları açıklanıp Tarhan Erdem'in haklılığı ortaya çıkınca bu yazarların büyük kısmı Sezar'ın hakkını Sezar'a verdi. İşte gerçek sonuçların yanına bile yaklaşamayan ve Tarhan Erdem'e yüklenen köşe yazarlarından bir demet: Tufan Türenç'in seçim turu Seçimden önce İstanbul 2. Bölge'de izlenim turu atan Türenç'in yorumu şöyleydi: "AKP-CHP başa baş... AKP de birinci parti olabilir, CHP de... Barajı aşacak üçüncü partinin MHP olacağı kesin gibi. İstanbul'da bir patlama bekliyorlar... Çarşı, diye bakıp da, "FB'li Tufan Türenç'e de karşı" demeyin sakın. Ama BJK'nın kalbi olan Çarşı Grubu, AKP'ye karşı. Beşiktaş'ta dolaşırken onlarla seçimi konuştuk. Çarşı'nın tribün lideri Alen Makaryan, "Bizden CHP'nin dışına oy çıkmaz" diyor. Bence, birinci parti olmaya AKP daha yakın. Ancak CHP de birinci parti çıkabilir. Bu bölgede MHP sürpriz parti olmaya aday. Sonuçlar şöyle olabilir: AKP 10, CHP 8, MHP 3. (İkinci olasılık CHP 10, AKP 8, MHP 3.) Dördüncü parti barajı aşarsa bu üç partiden bir veya iki milletvekilini alabilir." (Radikal'in notu: İstanbul ikinci bölgede AKP 12, CHP yedi, MHP iki milletvekili çıkardı.) (Hürriyet, 9 Temmuz) Vatan: AKP'nin yüzde 40 oy alması hayal Vatan gazetesi 3 ve 4 Temmuz'daki sayısında seçim tahmini yaptı. Gazeteye göre AKP'nin yüzde 40 alması hayaldi. Şu yorum yapıldı: "AKP 22 Temmuz'da yüzde 40'ı yakalayabilir mi? Başta da söyledik, teorik olarak evet. Matematik olarak baktığımızda ise bunun kolay olmadığını söyleyebiliriz." Gazete, CHP için "Oy oranını 3 Kasım'a göre artıracak. Partinin yüzde 25'in az da olsa üzerine çıkması sürpriz olmaz. Ancak CHP'nin yüzde 30'a yaklaşması veya aşması çok zayıf bir ihtimal olarak görünüyor" derken, MHP'yle ilgili yorumu da şöyleydi: "Tahmin yapmak zor. Ancak MHP'nin 1999 seçimlerindeki oyuna yaklaşacağını söylemek mümkün. MHP'nin yüzde 15'e yakın oy alması normal bir sonuç gibi görünüyor. Yüzde 15'in üzerine çıkması da büyük bir sürpriz olmaz." (Radikal'in notu: CHP yüzde 20.9, AKP yüzde 46.6 oranında oy aldı. Vatan sadece MHP'nin oy oranını bilebildi: Yüzde 14.3) Erol Tuncer: 'Yüzde 40' diyenleri anlamıyorum Türkiye Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) Başkanı Erol Tuncer: "... Çoğu kamuoyu yoklaması iktidar partisini yüzde 40'larda gösteriyor. Bütün bu dezavantajlara rağmen, AKP'nin oylarını nasıl artırdığını çözemiyorum. Niye kamuoyu yoklamalarında böyle çıkıyor, onu da bilmiyoruz. Manipülasyon endişeleri var. Ama hepsi de manipülasyon yapmıyor tabii... Bu işi çok ciddi yapan kurumlar da var." (Vatan, 9 Temmuz) Mine Kırıkkanat: Anketi duydum 'Oha' dedim Dün bir arkadaşım, son seçim anketine göre oy dağılımını bildirdi: AKP yüzde 47.9. Vallahi farkında bile olmadım, ağzımdan tek sözcük çıkmış: Oha! 'Çüş' de diyebilirdim. Ama beynim, sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında, ancak insanoğlunun homurtularla konuştuğu bellek katmanında bulmuştu gerekli tepkiyi. Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir 'oha'. (Vatan, 18 Temmuz) Can Ataklı: AKP, 230'un da altında kalır AKP ve yandaşı çevreler günlerdir bir 'yüzde 40' tutturdular. İçinde saygın isimlerin bulunduğu bazı araştırma kuruluşları da yaptıkları anketlerle bu oranı onayladıkları için kamuoyunda ciddi bir beklenti oluştu. ... Bir yandan anketlere dayanarak 'yüzde 40' oranı pompalanıyor, diğer taraftan toplama insanlarla hemen her yerde büyük kalabalıklar oluşturuluyor, öte yandan kentler sadece AKP bayraklarıyla donatılıyor. Sanki herkes AKP'li... ... Bülent Tanla ile konuşuyorduk. 'Yüzde 40' konusunu sordum. O da bu oranın abartıldığı görüşünde.... Bir not daha vereyim: Göreceksiniz AKP 230'un da altında kalarak iktidardan iyice uzaklaşacaktır (Radikal'in notu: AKP 340 milletvekilliği kazandı). (Vatan 10 Temmuz) Bülent Tanla: Tek başına iktidar hayal CHP milletvekili ve eski araştırma şirketi sahibi Bülent Tanla, Vatan gazetesinde 16 Temmuz'da yayımlanan söyleşide AKP'nin yüzde 40'ları bulmasının hayal olduğunu belirtirken tek başına iktidar olmasının da çok güç olduğunu söyledi. Cüneyt Ülsever de yanıldı ... Soruyorlar; 'Seçim hakkında tahminin ne?' AKP'nin birinci, CHP'nin ikinci geleceğini söylüyorum. Suratıma 'Sen ne biçim gazetecisin, bunu çoluk çocuk bile bilir!' ifadesiyle bakıyorlar. AKP'nin alacağı yüzdeyi tahmin etmemi istiyorlar. "Yüzde 25 ile yüzde 40 arasında bir yer!" diyorum. Tabii, yine tatmin olmuyorlar (Radikal'in notu: AKP'nin oy oranı yüzde 46.6 oldu). (Hürriyet 10 Temmuz) Yılmaz Özdil: Anketler palavra Gazetelerde ve televizyonlarda yayınlanan 'bağımsız' seçim anketlerini topladım. Beni ziyaret eden milletvekili adaylarının 'tarafsız' tahminlerini de ilave ettim. Tablo şu... AKP: Yüzde 52. CHP: Yüzde 47. MHP: Yüzde 43. GP: Yüzde 24. DP: Yüzde 22. SP: Yüzde 20. HYP: 17. İP: Yüzde 12. Meclis'e sekiz parti, 134'ü bağımsız, 2 bin 147 milletvekili falan giriyor! Güdümlü medyanın, daha önce defalarca palavra olduğu kanıtlanmış, eğip bükmeye müsait rakamsal hokus pokusu yayımlaması niye serbest? (14 Temmuz, Sabah) Şakir Süter: Erdem komik duruma düşüyor Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA'nın anketinde AKP'nin yüzde 48 gösterilmesi 'istikrarlı isabetsizlik' olmalı! Çünkü Konda'nın, 2004 yerel seçimlerinde de yaklaşık 14 puanlık sapma ile 'büyük fiyasko' diye nitelenen araştırması da var. Yaygın kabul şu: 'Tarhan Erdem, Baykal'la husumete dayalı araştırma yaptıkça şişiyor ve itibarını gölgeleyip komik duruma düşüyor. AKP'ye de yaranamıyor çünkü orada da itibarsız.. Bu arada, çıtanın 48'e çıkartılmış olmasından ciddi rahatsızlık duyan AKP yönetiminin bizzat yaptırdığı son araştırmanın özeti: AKP: 38-39, CHP: 22-24, MHP: 12-15 (Akşam, 21 Temmuz) Tercüman: Tarhan Erdem'in anketi gülünç Tercüman gazetesi, 20 Temmuz tarihli sayısında, 'AKP yüzde(!) 48 halk yüzde 98' başlıklı haberinde AKP'nin 4.5 yıllık ekonomik politikaları eleştirilirken, Tarhan Erdem'in araştırmasıyla ilgili şu yorumu yaptı: "Tarhan Erdem'in sahibi olduğu KONDA'nın AKP oylarını yüzde 48 göstermesi, gülünç bulundu. Cüneyt Arcayürek: Nabza göre şerbet veriyorlar Günlerdir yayımlanan anketler halkı şu veya bu parti adına etkilemek için yarış halinde. Birine göre iktidar partisinin oyları düşüyor, bir diğerine göre artıyor. Biri muhalefet oylarını yerinde saydırıyorsa, öteki daha insaflı, birazcık arttığını duyuruyor. Her nabza göre şerbet söylemini tarif etmeye gerek yok; anketleri göstermek yeterli. Yüzde 30-31'lere düşürenler oldu AKP oylarını, son anda Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA'nın açıkladığı sonuca göre, AKP, ohooo almış başını gidiyor. Yüzde 48'lerde! (Cumhuriyet, 21 Temmuz) Güngör Mengi, Erdem'e yüklendi ama... ... Tarhan Erdem, AKP oylarının yüzde 48'e dayandığını, CHP'nin ise yüzde 20'nin altında kaldığını söylüyordu. Bu iddia 'Ya sayı saymayı bilmiyor ya dayak yememiş' sözünü hatırlattı. Yüzde 80 katılımlı bir seçimde AKP'nin bu kadar oy alması için bir önceki seçimde elde ettiği 10.8 milyon oyu 16.3 milyona yükseltmesi gerekecektir. Bu, beş yıl önceki oyunu yarıdan daha fazla artırması demek oluyor. Böyle bir ihtimal var mı? Sokaktaki her iki kişiden biri AKP'li mi? MHP yüzde 14 oy alıp 70 milletvekili bunları kimden alacak? ... Makulü savunanlar bile 'Yüzde 40 ve üstü hayaldir' derken AKP'nin tuzağına, yani yüzde 39'un gerçekçi olacağını kabul etmiş duruma düşüyorlar! Araştırmalar doğru ise bu yanlışa karşı Meclis'in yasal tedbirler getireceğini bekleyemeyiz. Şu andaki tek ümit, Erdem'in yanıldığı zamanlarda 'küçük pardon'larla geçiştirilemeyecek yanlışlara düşmesidir. (Vatan, 20 Temmuz) Necati Doğru şimdi ne diyecek? ... 48 saat kala; 'AKP'nin yüzde 47.9'u bulduğunu, yüzde 50 sınırına dayandığını' ilan ediyorlar. Hitler'in propaganda bakanı Goebbels "Propagandada beyinlere her gün 1 cm. çivi çakacaksın, 40 günde 40 cm. girecek, girdiğini kimse hissetmeyecek, böylece yalan gerçek olacak" demişti. Hormonlu anketler! Goebbels'in çivisi! Seçmenin sandığa gitmesine iki gün kala; 'Seçimlerde oy verecek olan 42 milyon seçmenin yüzde 70'i, yani her 100 seçmenden 70'i, AKP'nin iktidar olacağını beklemektedir' yalanını paslı çivi gibi beyinlere çakıyor. Böylece belki de yüzde 30'ların altına inmiş AKP'yi son anda kararsızları etkilemek ya da karar verdiği partinin 'iktidar olacağı ihtimalini zayıf bulanları' oy sandığına gitmekten caydıracak etki yaratmaya çalışıyorlar. Yüzde 13'lük bir sapma yapacak kadar hormonlu bir anketi seçime 48 saat kala yayınlayarak seçmenin 'beynini Goebbels'in çivili tahtasına dönüştürmek isteyenlerin' bir sorumluluğu olması gerekir. Hapis demiyorum. Kınanmaları. (Vatan, 20 Temmuz) Bekir Coşkun: Erdemli tarhana Tarhan Erdem'in şirketinin dünkü Radikal'de yayımlanan kamuoyu yoklamasına göre, yüzde 48... Allah'a şükretmeliyiz ki bu erdemli tarhana yoklamalar hiçbir zaman tutmuş değil. Yine de AKP yüksek oy alır mı?.. Alır... Tayyip Erdoğan'ın bu başarısı, demokrasinin iki önemli özelliğine dayanır. Birincisi: Demokrasilerde her toplum layık olduğu yönetimi mutlaka bulur. Tayyip Erdoğan bu topluma göre bir 'Başbakan'dır. Demokrasi; sosyal yapıları ve kültürleri aşağı yukarı eşit insanların rejimidir. Toplumun çoğunluğu zırcahilse... Büyük çoğunluk okumaz, görmez, düşünmez, sessiz, kaderci ise... Bilinç-erdem kazanamaz. Tayyip Erdoğan yine 'Başbakan'dır. (Hürriyet, 20 Temmuz) Mustafa Mutlu: Akıl almaz tahmin Bazı kamuoyu şirketleri seçime iki-üç gün kala akıl almaz tahminlerde bulundu... Buna göre bugünkü iktidar partisi kimilerine göre oyların yüzde 48'ini, kimilerine göre ise 52'sini alacak... Eğer bu tahminler doğru çıkarsa, o anketleri yapan tüm şirketleri yürekten kutlayacağım... Ama yine 15-20 puanlık 'yanılmalar' olursa... O zaman sakın bir daha kafamızı karıştırmaya, oyumuzu etkilemeye soyunmasınlar... Kendi adıma, dünya-âleme rezil ederim! (Vatan, 21 Temmuz) Mehmet Y. Yılmaz: Ankette hata olmalı ... Ben son açıklanan anket sonuçları ile ilgili düşündüklerimi hemen söyleyeyim: AKP'nin yüzde 48 oy alacağı tespitine inanmıyorum. Eğer bu doğruysa oy kullanacak iki seçmenden birinin tercihinin AKP olması gerekiyor. Ve bu kadar yer dolaştım, böyle çarpıcı bir durumla hiçbir yerde karşılaşmadım. Tarhan Erdem ciddiyetine inandığım bir araştırmacı. Ama sanırım ki ankette önemli bir hata var. İkinci büyük olasılık şu: Her zaman Türklerin, anket yapanlarla dalga geçtiklerine inanırım. Bana öyle geliyor ki bu anket için de aynı şey geçerli! Bu sıcakta eğlenecek şey arayan millet anketörlerle dalgasını geçmiş! (Hürriyet, 21 Temmuz) Mehmet Y. Yılmaz dünkü yazısında yanılanın kendisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyordu: "Tarhan Erdem'in seçim öncesindeki son araştırmasını Radikal'in manşetinde okuduğumda 'Yok artık, o kadar da değil' diye düşünmüştüm. Bu görüşümü seçimden önceki son yazımda da belirtmiş ve 'Halk anketçilerle dalga geçiyor' demiştim. Seçim sonuçlarından sonra sizlerden ve Tarhan Erdem'den özür dilemem gerekiyor, yanılan benmişim! Hikmet Çetinkaya: Soros'un çocukları ... AKP yüzde 48-50'yle tek başına iktidarmış 23 Temmuz sabahı... Bizim Soros'un çocukları yine övgüler düzüyor AKP'ye.... Tayyip bey değişmişmiş. Yüzde 48'le tek başına iktidara geleceği söylenen Tayyip bey neden bu kadar hırçın? Çünkü yüzde 48 değil... Yüzde 30'ların altına düşüyor.. (20 temmuz, Cumhuriyet) Tarhan Erdem ve ekibi için 'Soros'un çocukları' diyen Hikmet Çetinkaya dün özür diliyordu: Tartışma konusu olan Tarhan Erdem'in kamuoyu sonuçları doğru çıktı. Erdem'i eleştirmiştim. Kendisinden özür diliyorum. Murat Yetkin: İnanmamıştım ama... .. Gördüğüm iki uç örnek, YÖNARA'nın AKP'yi yüzde 31, CHP'yi yüzde 28.9, MHP'yi yüzde 15.7 gösteren çalışması ile, bugün manşetimizde yer alan KONDA'nın AKP'yi yüzde 47.9, CHP'yi yüzde 19.5, MHP'yi yüzde 14.1 gösteren çalışması. Gerçek ikisinin arasında bir yerde mi, yoksa KONDA'nınkine mi yakın mı çıkacak? Çünkü dün ulaştığım AKP yönetimindeki bir araştırma, AKP'ye KONDA'dan az şans tanıyor, CHP'ye de biraz daha fazla. Parti yönetimindeki son tahminlerde, AKP yüzde 40-42, CHP yüzde 20-22, MHP ise yüzde 10.5 ile 12 arasında görünüyor. (Radikal, 19 Temmuz) Murat Yetkin dünkü yazısında ise Tarhan Erdem'in hakkını Erdem'e veriyordu: "İsmet Berkan, 18 Temmuz'da telefonda Tarhan Erdem'in AKP'yi yüzde 48, CHP'yi de yüzde 20'nin altında gösteren anketini manşet yapacağını söylediğinde 'Yapmasak daha iyi olur, riskli' demiştim. Ertesi gün 'AKP 48'e dayandı, CHP 20'nin altında' manşetiyle çıkan Radikal'de de sonucun böyle çıkacağından emin olmadığımı yazmıştım. Hemen hemen öyle çıktı. Tarhan Erdem'in Deniz Baykal alerjisi nedeniyle işine taraflı yaklaştığı için yönlendirme yaptığı eleştirisinin de haksızlık olduğu görülüyor. Erdem 1999 seçimlerinde CHP'nin barajı geçemeyeceğini söylediği için de benzer eleştirilere maruz kalmıştı. O zaman da haklı çıkmıştı." Altan Öymen: KONDA'yı kutluyorum ...AKP ile CHP'nin yüzde 30 civarında oy oranıyla başa baş göründüğü araştırmalar mı doğru çıkacak, AKP'yi yüzde 40, CHP'yi 20 civarında gösteren araştırmalar mı?.. Ben değerli politikacı ve yazar arkadaşım Tarhan Erdem'i eskiden beri tanıyorum. Araştırmalarında ne kadar objektif ve dikkatli davranmaya çalıştığını bilirim. Nitekim geçmiş seçimler öncesindeki araştırmalarının çoğunun isabet derecesi seçim sonuçlarıyla ortaya çıkmıştır. Ama bu defa bu araştırmanın yanlış çıkmasını veya üç gün içinde seçmenleri etkileyerek, araştırmadaki dengelerin değişmesine katkıda bulunmasını diliyorum. (Radikal 19 Temmuz) Altan Öymen dünkü yazısında ise şunları belirrti. "...Tarhan Erdem'in yönetimindeki son KONDA anketinin yanlış çıkmasını dilemiştim. Seçmenlerin, başta CHP olmak üzere, AKP dışı partileri ve adayları güçlendirmesinde fayda olduğunu belirtmiştim. Bu dileğim gerçekleşmedi... AKP'yi başarısı için, KONDA'yı anketindeki isabet derecesi için kutlarken..." Haluk Şahin: Yok daha neler! ...Daha önce yazdığım 'Ben yüzde 43'lük bir hava göremiyorum' başlıklı yazımda da bu inanılmazlık duygusunu dile getirmiştim. Şimdi Tarhan bey ona beş puan daha eklemiş, olmuş mu yüzde 48! Oysa ben de dere tepe dolaşıyorum, herkesle konuşuyorum, eski izlenimlerimi gözden geçiriyorum. Hatta uyanmak için kendimi çimdikliyorum, ama bir şey değişmiyor. Hayır efendim, ben bırakın yüzde 48'i yüzde 43'lük bile bir hava görmüyorum! Bu konudaki yöntemlerime güvenirim. Ben kendi temaslarımdan elde ettiğim izlenimi özetleyeyim: Yüzde 40'ı aşan bir siyasal blokun bulunduğunu sanmıyorum... (Radikal, 19 Temmuz) Haluk Şahin dünkü yazısında ise Tarhan Erdem'den özür dilemeyi ihmal etmedi: "... Ben Türkiye'de yüzde 40'ı geçen bir oy bloku olmadığını düşündüğümü yazmıştım.. Varmış. Yılların araştırmacısı Tarhan Erdem haklıymış." alıntılayan bozan
-
İşte Halk Muhtırası
Seçim sonuçları üzerine III Millet neye karar vermiştir? 1. Daha evvel dediğim gibi artık millet demirel tarzı popülist tarım politikalarına pirim vermiyor, fındıkçılar hükümetin sübvanse etmediği fındığına rağmen ak partiye oyunu vermiştir. Bu şudur Cumhuriyet tarihinde ilk kez tarım işçisi kendisine önce sözde sübvanse adı altında satış fiyatının çok üzerinde verilen meblağın kısa bir süre sonra vergilerle kendisinden derhal alındığını farketmiştir. Bu bir ilktir. İlk defa köylü gözünü açmıştır. Arkadaşlar dikkat edin devrimin birincisi budur... 2. Millet ilk defa popülist politikayı sandığın görünemeyecek kadar dibine göndermiştir. Millet mazot 1 ytl olursa bunu benim başka bir tarafımdan öttüre öttüre çıkarırlar düşüncesiyle hareket etmiştir. Bu da bir devrimdir. 3. Yine benim baykal tarzı siyaset olarak adlandırdığım plansız, projesiz politikalara millet ilk defa yeterli bir yanıt vermişitir. Ve millet şunu sorgulamıştır ''ey baykal sabahleyin cumhuriiyet öğlen laiklik akşam darbe mi yiyeceğiz, bunlar iyi güzel hoş da ekmek olmazsa bir anlamı olmaz'' demiştir. 4. Halkın küçük bir kısmı hariç bütünü son zamanlarda meydana gelen terör hadiselerinde şehit olan evlatlarını bozan'ın düşüncesine katılarak öncelikle ''demokrasi şehiti'' olarak algılamıştır. 5. Dikkat ediniz ak parti dışındaki partiler ülkenin bütününde yoktur. diğer partiler ülkenin bütününde mitink yapamamış ve bütününden oy alamamıştır. diğer partiler ülkeyi harita üzerinde aldıkları sonuçlarla adeta bölmüştür. Bu manada bölücü bir sandık sonucu ellerine ulaşmıştır. Şimdi diğer partiler iktidar olsaydı hiç oy almadıları bölgedeki insanları ne yapacaklardı. Meşhur bir faşist partinin tabiri ile oraya çökecekler miydi? yoksa haritadan mı sileceklerdi? Bu yüzden ak parti ülkenin bütünlüğünün teminatı olan bir sonuç almıştır. Artık yalnızca teröristle değil terörle mücadele zamanı başlamıştır. Terörü meydana getiren sosyolojik temeller araştırılacak ve ülke bu beladan da kurtarılacaktır...Bu manada millet barış ve kardeşlikten yana oyunu kullanmıştır. Zira hiçbir ana hiçbir baba evladını yitirmek istemez.. 6. Millet kamuoyunda israil ve abd'ye ait kimi lobilerin ( bütünü değil) bilhassa estirmeye çalıştığı yabancı düşmanlığına da kırmızı kartını göstermiştir. Halk dışa kapalı bir demir perde ülkesi olmak değil, dışa açık, serbest rekabette iddialı bir ülke görmek istiyor.. 7. Yine millet kimi çevrelerin vatan elden gidiyor, laiklik elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor, vatan satılıyor dayatmasına karşı ''seninle aynı düşüncede değilim''yanıtını vermiştir..Burada bozan'ın aylardır yaptığı yazılı, görülü destek de yadırganamaz. Ezcümle artık yeni bir döneme girdik, bu dönemde çok büyük değişimler yaşanacak; 1. Anayasa değişecek, 2. mgk ve yök ile ilgili düzenlemeler yapılacak, 3. terörle mücadelede yeni yöntemler uygulanacak, ya da mahir abi'nin dediği gibi terörsitle mücadele dışında terörün ana nedenleri ile ilgili çalışmalar yapılıp terörün kaynağı kurutulacak. 4. Demokratik yaşam hız kazanacak. Kimse renginden, dilinden, ırkından, siyasi görüşünden, inanç ya da inançsızlığından dolayı sorgulanmayacak. Farklılıklar zenginlik olarak algılanacak. devam edecek.... Not; ben zaten beni raptetmişim, irtibata ne hacet... bozan
-
İşte Halk Muhtırası
Hasan cemal'den bozan'a nazire... Halkın Muhtırası Evet öyle, bu da milletin muhtırası diyerek başlıyorum yazıma. Ve içimden yaşasın demokrasi demek geçiyor. Evet öyle. Demokrasilerde siyaseti normal rayında bırakmaktır doğru olan. Seçim sandığından korkmamaktır, halkın sağduyusuna inanmaktır. Belki bir başka deyişle: Türkiye'de demokrasi korkusundan sıyrılmaktır doğru olan... Bir kez daha görüldü: Siyasete demokrasi dışı müdahaleler, askerin gece yarısı muhtıraları, hukuku siyasete alet etme çabaları seçim sandığında yine geri tepti. AKP'nin oylarını 13-14 puan birden artırmış olmasını başka türlü yorumlamak mümkün mü?.. Cumhurbaşkanı seçimiyle 27 Nisan Muhtırası öncesinde yapılan araştırmalarda AKP ancak yüzde 33-34 çıkıyordu. 27 Nisan'dan sonraki araştırmalarda AKP oyları ilginç bir tırmanış sürecine girdi. Nabız yoklamak için gittiğim bütün yerlerde muhtıraya, Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararına ve cumhurbaşkanı seçimi için Meclis'e girmeyen partilere büyük bir tepki dikkatimi çekmişti. AKP oylarındaki bu artış süreci ciddi seçim araştırmalarına da yansımaya başlamış ve Tarhan Erdem'in KONDA'sı yüzde 47.9 ile (eksi-artı yüzde 1.5'lik hata payıyla) hedefi vurmuştu. (Sevgili Tarhan Erdem'i kutluyorum. Son günlerde kendisine eleştiri ve suçlamalarıyla büyük haksızlık edenlere de, Tarhan Erdem'e olan özür borçlarını hatırlatıyorum.) Ve aklıma takılıyor: Şimdi sandıktan ne çıktı? Sandıktan irtica mı çıktı? Geçelim. Millet, seçim sandığında verdiği muhtırayla herkesi demokrasi dışı yollardan vazgeçmeye çağırmış durumda. Doğru yol da budur. 2002 seçimlerinde seçmenin yüzde 45'i Meclis dışında kalmıştı. Şimdi bu oran yüzde 15 civarında. Parlamentonun temsil yelpazesi son derece genişledi. Yani Meclis'in meşruiyet tabanı büyüdü. Türkiye'yi şimdi çok rahat bir çoğunluğa dayanan, güçlü bir tek parti hükümeti bekliyor. Yine beklenen ve doğru olan, Tayyip Erdoğan'ın bütün Türkiye'yi kucaklayan bir başbakan olarak sahneye çıkmasıdır. AKP'ye yönelik bazı kuşkuları, tedirginlikleri silmeye yönelmesidir. Bu nokta önemli. Çünkü partisi, DP'nin 1954 seçimlerindeki başarısından sonra, iktidardayken ikinci dönemde ilk kez oylarını böylesine yükselten bir parti oldu. Bu başarıya erişen AKP'nin herhalde 'iktidar şımarıklığı'ndan uzak durması ve Türkiye'yi daha fazla kutuplaşmaktan kurtarması gerekir. Türkiye yeterince gerildi. Artık bu tansiyonu düşürmenin sorumluluğu en başta AKP liderine, böylesine büyük bir seçim başarısının altına imza atmış olan Tayyip Erdoğan'a düşüyor. Bu açıdan, kapıda bekleyen cumhurbaşkanı seçiminin de krizsiz, Türkiye'yi daha fazla germeden çözülmesi de lazım. Bu konuda da Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin sorumluluğu elbette büyük olacak. Bir başka nokta: Türkiye'nin muhalefet sorunu! Bu konu, 22 Temmuz seçimlerinde CHP'nin almış olduğu oy oranıyla bir kez daha olanca çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Baykal ne yapacak? 1995, 1999 ve 2002 genel seçimlerini kaybetmişti. Hatta 1999'da yüzde 10 barajına takılmıştı. Şimdi de, 22 Temmuz öncesinin bunca tantanasına rağmen bir kez daha yenildi. Ne yapacak şimdi? Baraja takılan DP'nin Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın istifası Baykal'a örnek oluşturacak mı acaba?.. Geçelim. Yine belirtmekte yarar var: Türkiye'de rejimin daha istikrarlı bir raya oturabilmesi için AKP'ye inandırıcı bir alternatifin bir an önce oluşturulması, Türk siyasal hayatını bekleyen öncelikli görevlerden biridir. Öte yandan MHP'nin, bağımsız Kürt milletvekilleriyle DTP'nin, bir Ufuk Uras'ın bağımsız milletvekilleri olarak parlamentoya girmeleri, demokrasi açısından olumlu gelişmelerdir. Dileriz, bu gelişmeler Türkiye'nin kutuplaşmasına ve cepheleşmesine bir yerde set çeker. Türkiye'nin yumuşamaya, uzlaşmalara ihtiyacı var çünkü... 'Milletin muhtırası'nı bir kez daha selamlıyorum. alıntılayan bozan