-
İçerik Sayısı
1.109 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
bozan tarafından postalanan herşey
-
Rebabını al da gel, Sen çalmayı iyi bilirsin, İyi bilirsin şarkı söylemeyi Kelimelerini al da gel... bozan
-
VIII Şu kayık illa mavi olmalı, Şu kayık bizi huzura ulaştıracak, Dalgalarla, rüzgarla koşmalı, Gözlerin denizle konuşacak... bozan
-
VII En güzel saatleri bu dünün, Güneş denizin ardına sarkacak, Sandalyaları al da gel, Şurada bir demlik çay olacak... bozan
-
VI Birden Denize bakıyorsun ya, Arasıra durup, Maviye, yeşile veya, Konuşuyorsun ya gözlerinle oturup... bozan
-
V Ayaklarını topraktan gizlememelisin, Vücudunu rüzgardan, Dalgaları getiren rüzgardan, Alıp da başını esmelisin... bozan
-
IV Pencerene sarılmış yasemen çiçeklerinin, Kokusunu ruhumuza üflüyor rüzgar, Gece uzuyor, saçların gibi, Ellerimizde dünden kalma arzular... bozan
-
III. Dalgalarını al kumullarını öpen denizin, Boynunda yaşıl defne yaprakları, Gözlerinde bir akdeniz gülümseyişi, Bu sabah bir yıldız gibi güzelsin... bozan
- 12 cevap
-
- 1
-
-
II. Bırak uzasın ellerime saçların, Güneşle sararsın telleri, Yağmurla çoğalsın taneleri, Örtsün mavi boncuklu küpeleri.. bozan
- 12 cevap
-
- 1
-
-
I. Yine etekler giy üstüne çiçekli olsun, Çiçekleri rengarenk, Çiçekleri birbiriyle öpüşen, Çiçekleri bütün ruhumuza dolsun. bozan
- 12 cevap
-
- 1
-
-
En güzeli yalnızlık. Hiç kimse ötesine methiye düzmesin, benim başım bana yeterince ağır. Haaa diyorlar ki ''efendim şu ülke vizeyi kaldırmış'' bana ne yahu ben de o ülkelere kaldırdım ne olmuş!!! Yahu merkeplik serde var sana ne başkasının kahrını çekmekten, erkeklik yapılacak ya o yüzük parmaktan çok başka şeye geçiyormuş, o da değil de bunu bile bile yapana ne dersin!! Amaaann ne derseniz dersiniz, çok mühim hadiseler varmış ''ülkemiz 50 yıl sonra dünyanın en büyük ekonomilerinden olacakmış'' benden sonrası kıyamet ben öldükten sonra isterseniz 50 defa moratoryum ilan edin çok da umurumda yani. Osmanlının istikrazları 25 mayıs 1954'de bitti. Onlar yedi başkaları ödedi, ben hele bir yaşayayım, öldükten sonra 3. dünya savaşını yapsınlar kökten laikçilerle kökten dinciler, yalnız mezarımın üstünde çok tepişmesinler sağ iken yeterince tepişiyorlar etrafımda.. Yok efendim aslında ekonomi doğru yolda değilmiş, olabilir, ona bakarsanız papaya göre protestanlar ve ben de doğru yolda değilim, yemişim ekonomisini.. Halkımız umursamazmış, sana bakınca halka, halka bakınca sana hak vermemek elde değil, ben ne seni ne halkı umursuyorum, önünde sonunda küçük asyanın evlatlarısınız, küçük asyanın... Efendim iktidar dincilerin eline geçiyormuş, sanki senin elinde çok bir naneye benziyordu.. Haaa bir de silahlar susacakmış, eve dönüşçüler siyasetçi olacakmış...Aman ne kadar mühim, al birini vur ötekine hani altın varya o çöpe düşünce değerini kaybetmeyen, sizi sarrafta rafa dizsek de bir kıymetiniz yok, yani benim için hiç mahsuru yok. ne haliniz varsa görün hatta hemen göründe bir rahat nefes alalım ölmeden... Hasılı memleketin dinci, ulusalcı, milliyetçi ve marksistleri ve vesaireleri ve laikçileri ve türlü izmlerin peşindeki köşe kapıcıları, ne yaparsanız yapın, ister harp ister sulh, ister savaş ister seviş, yeterki fazla gürültü patırtı yapmayın, fazla kan dökmeyin dökecekseniz de bana yakın mahallerde yapmayın icraatlarınızı.. Birisi 3. köprüyü mü yapacakmış aman bir de benden olsun 4.yü yapsın, birisi bu konuyu anayasa mahkemesine mi taşıyacakmış bir de benden olsun danıştaya da taşısınlar. bıktım artık anlayacağınız sizin bu politize olmuş tarz-ı hayatınızdan... Yok efendim iyi müzik yapılmıyormuş, yok efendim futbolumuz düşüşte, trafik canavarı çıkıştaymış bak size birşey diyeyim mi? Bu kadarı zaten size çok bile.... Hadi size kolay gelsin. bozan
-
Başımı alıp bir yere gitmek istemiyorum, zaten kendisinden kaçmak istediğim bu başım, bu düşünce, bu zihin başkalarının mütecavizane dokunuşlarıyla iğdiş edilmiş, saflığını yitirmiş, kendisini kaybetmiş bu beynim, benim en bey yinim....Yolların en güzel tarafları sessiz olmaları bir de her yolun bir dönüşün olması, dünya bu bir başına bıraksan da dönüyor, sarsan da koynuna dönüyor ve dünya bu tabiatı gereği bütün yolları geri döndürüyor, bu adam nereye gitsin!!! Bu da geçer, geçecek düşün bak mavi gökyüzünü mü diyeyim? demeyeceğim, belki geçer, belki acıların, belki acılarımız biter ama geri dönüyoruz geldiğimiz toprağa birer birer. Önce topraktan bir vesilemiz olanlar gidiyor, sonra biz gideceğiz ve belki acılarımız dinecek, belki de hamime gideceğiz, peki bu adam nereye gitsin? Nisyanına güvenmeyeceksin insanın, beşer unutur demeyeceksin, ancak bazı hafızalar kuvvetlidir onlar dahidir demeyeceksin, insan bu unutmak istediğini unutur yalnızca, unutmak istemediğine ise sarılır yıllarca, hatıralar der, anılarım var der, çocukluğum benim der ve unutamaz sıkı sıkıya sarıldığı özlemlerini, peki bu adam nasıl unutsun? En güzel mükafat uzaktan bakan gözlerle gelendir, inan bana tutkular yaklaştıkça azalmak gibi bir tabiata sahip. Ufuk çizgisi gibi mavi-kızıl, gökkuşağı gibi mülevven, gemiler gibi uzaktan giden, yaklaştıkça uzaklaşan hatıralarımız ve tutkular birbirine benzer, böyleyken bu adam nasıl yaklaşsın!! Herşey zamana mağlup olmak için var, şu gözler ışıl ışıl, şu saçlar salkım salkım, şu tenin berrak-duru, zamana yenilmek için bekliyor, bırak alsın tazeliğimizi dünya, bırak alsın verdiklerini bütün tabiat, yeter ki gönlün yeşil kalsın, yeter ki gönlün mavi kalsın sana ondan sorulacak, peki bu adam nasıl kalsın? Şimdi şu yol yeniden ikiye taksim edilecek, bir tarafı senin olsun daha güzel, dikensiz, çiçeklerle memlu, bir tarafı da benim olsun müsadenizle, biraz zahmetli ama yol işte! Belki çok uzaklarda birleşir seninkiyle, peki bu adam gitmeyip de nasıl dursun!!! bozan
-
1. kısım. Mavi'nin alakasına Üç ihtimal. Üç ihtimali sırtımıza yükleyelim, biri dürr biri güher biri dahi simusemendür. Böyle ihtimallerde kaybetme mevzu bahis olmayacağı için tercihler arası boğulma hem de okyanus dalgalarına gark olma kabil olduğundan biz buna üç imkanlı güzellik diyoruz, siz ahsen de diyebilirsiniz, ona müdahil olmak arzusunda değilim. Z buna baştan beri karşı çıktı, aslında Z herşeye karşı çıkıyor. Z diyor ki ne olursa olsun kazanacaksam ben buna ihtimal diyemem, neden diyorum, Çünkü diyor Z tercihlerimizde bir hata yapma olasılığı bulunmuyorsa ben bu durumda Paco de Lucia'yı tercih ederim, böylece müzik dinlemenin yanında felsefe de yapmış olurum hem böylece karnım doymuş olabilir olmaz mı? Evet, evet aynen böyle dedi bana. Bak Mavi bu Z böyle değildi bilsen, herşey bu Z'nin Füsus'u okumasıyla başladı ya da bitti mi desem. Herneyse Mavi işte Z böyle dedi. Ben bu Z'nin fikrine katılmak istemiyorum zira sana hüsünden başka bir şey düşünemiyorum hem böylece hüzünden de uzak kalmış olursun olmaz mı? Belki senin için bir tekrardan ibaret olabilir lakin bir şekilde meseleyi anlatmam gerekiyor, yani şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza, merdübanları hemen çıktığımızda bir yeşil var, en değme koyu renkleriyle bezenmiş, mülevven türlü semeratla süslenmiş, bir bağ-çe ki açılıyor önümüze birden, havuz başında akan serin suları içtikçe serhoş ediyor,sanki bağçe-i irem çıkmış da tarihten gözlerimizin temaşasına meyletmiş, bir de mavi açılıyor Mavi, gözümüzün alabildiğine Akdenize bakıyor burası muhakkak, muhakkak olanlardan birisi de Palmirayı yeniden inşa ettikleri hem de denizin kenarına, mermer merdübanlardan denize inen ayaklar görünüyor, ayakları hasta olanlara şifalar dağıtıyor bak birşey daha var kesin olan kulaklarımızda Hussam ramzi ve rafael tachuela The bridge'yi çalıyor ve mavi kapı burada biz kendisini tercih edene kadar -ki bu bir olasılık ve de Z'ye göre olasılık olmayan bir tercih- kapılarını kapatıyor. Üçüncü bir yol daha var Mavi, bir lacivert yol açılıyor önümüzde. Bu arada bu laci-vert yola Z karşı çıktı hemen. Ona göre Laci-vert yol mavi'ye benzediği için olasılıktan çıkarılmalıydı, evet böyle dedi bana. Ben ise Mavi bunu Z'ye anlatırken lacivertin güzelliklerinden bahsederek en azından farklı bir tesmiye farklı bir varlıktır umdesini anlatarak onu iknaya çalıştım. İkna oldu mu? Hayır ama Z ne kadar karşı çıksa da Lacivert yolumuz açılmış oldu üçüncü bir tarik olarak. Öyle bir rüzgar esiyor ki dağlardan, buraya kadar gelmeniz bile bir mucizedir deyip, gökyüzünü adımlatmaya başlıyor kollarımızdan tutarak. Ne kadar da hoş değil mi gökte yürümek. Her neyse Mavi biz sözümüze gelelim. Şimdi bu kadar çok olasılık olması doğrumudur? Yani hayat dediğimiz şey bize ne kadar çok kucak açsa o kadar zihni mi bulanır insanın. Yani Mavi yoksa sence de en çok stres yaşayan arılar mı? Hangi çiçeğe konacağını bilemeden sıkıntıdan kalp krizi geçiren bir çok arkadaşım var dedi Z. Bence Z doğru söylüyor olabilir yalan söylüyor da olabilir. Şayet yalan sölüyorsa doğru söyleme imkanı kalmaz mı zannediyorsun, bu çok zor bir soru Mavi. Ben şimdi bu merdübanı katlayıp cebime koyacağım, uzak dağ yamaçlarından Z'nin toplayıp derleyip bir güzel demlediği Kantoron çayını içeceğim. Vaktin varsa sen de gelirsin, yalnız bu fikre de Z karşı çıktı baştan söylemeliyim ben gelmeni istedim ama gelirsen Z'nin kaprislerine katlanmayı göze alman gerekecek. Ne zahmetli işler var bu evrende değil mi. Ben, senin neyi tercih edeceğini kestirmeye çalışacağım Mavi sen de bir an evvel bir karar verirsen hemen öteberilerimizi torlayıp toparlayıp yollara düşelim. Z senin alakadar olmayacağını iddia etti ve Z'ye göre zaten siz yokmuşsunuz, bence varsınız ve siz varlığınızla hayatsınız... bozan.
- 1 cevap
-
- 2
-
-
Efendim hazır uğramışken güne ait değerlendirmelerimizi de yapalım istedik. Önce ehemmiyetsiz meselelerden başlayalım. 1. Görünen o ki her türlü ulusalcı engellemelere rağmen İslamcı menşeli parti yanına libaral ''gastecileri'' de alarak Kürtçülerle anlaşma yoluna girmiş. Akan kanın durması hedefleniyormuş, hayırlısı diyelim lakin Türkiyede akan kanın büyük kısmı trafikte insan gibi ilerlemeyi bilmeyenlerden meydana geliyor bunu nasıl önleyecekler bilmiyorum belki de yolları bir süreliğine kapatırsınız. ha bir de top kavgası yüzünden birbirini gırtlaklayan vatandaşlar var cennet vatanımda olmadı bir de top açılımı yaparlar fena mı olur? 2. Görünen o ki her türlü kışkırtma ve kampanyaya rağmen asker hükümete şöyle okkalı bir ültimatom vermeyecek. EE napalım artık CEHAPA bunu da içine sidirecek biraz. 3. Görünen o ki Eto Fenerbahçe'ye, Deco Beşiktaş'a, Messi de Galatsaray'a gelmiyormuş. Bu durumda Ronaldo da Sivas spora gelmeyecektir. 4. Görünen o ki yemekteyiz programı poülerliğini yitirmek üzeredir, yerine ''heladayız'' adlı yeni bir program yapmayı düşünüyorlarmış, yemek yapmada değil de boşlatmada mahir olduklarını yeni anlıyorlar herhalde... Gelelim mühim hadiselere 1. Kim ne derse desin bu yazın en muhteşem işi Ferhat Güzel'in begüm begim huuuuu'su oldu. Arada bir de olsa başarılı işlere imza atıyorlar...begüm begim huuuuuuu 2. Yahu sen ne yapıyorsun böyle kuzum? Sıkılmadın mı dünyanın meşakkatli işlerinden... bozan
-
sevgili genç dostum. Şu dünyada üzülecek en son şey bir sevgilinin gitmesidir. hep söylendiği gibi biri gider bini gelir. Senin yerinde olsam bol bol adana kebabı yerdim. acılı şalgamla olsun ama üztüne de künefe hatay usulü. böylece bir an önce büyür ne kızların ne de erkeklerin uğrunda üzülecek mahluklar olmadığını anlamış olursun. hele kızlar terkedip gitmek için yaratılmış nazlı mahluklardır..mümkün olduğu sürece uzak durmanı tavsiye ederim. vücudun seni yeterince sıkıştırmadıkça onlara yaklaşma derim ben yaklaştıktan hemen sonra da uzaklaş git evinde duş al...neyse genç kardeşim daha alacağın çok yol var....
-
Ne olmayacak? 1. Kilitler; Yerleşemediğin, yaşamadığın, üstünde hayat kuramadığın topraklar üzerinde bin defa da reform yapsan hiçbirşeyi değiştiremeyecesin. Kabiliyetsiz ve kapasitesiz danışmanların kuyruğunda istediğin kadar eylem planı yap hepsi elinde patlayacaktır. Muhtarlık seçimleri için birbirini doğrayan, trafikte yol vermediği için birbirini gırtlaklayan bu necip halk için ne yapsan azdır o başka ama yine de sen bilirsin. Benim bildiğim iki yüz elli yıldır reform yapıp durduğunuz. Ne bürokratlarınızın kafası değişiyor, ne halkınız tabiatı ne de sivasspor şampiyon oluyor. Bu durumda bence de dolar düşer... 2. Duvarlar; Boş buldukları her alana inşaat yapmayı marifet bilen girişimci müteahhitleriniz var hatta müteşebbisleriniz de var gördükleri her sahile otel yapıp ucuz rus turisti çekmeye çalışan...Bu kafayla yakın zamanda bütün topraklarınız apartuman ile dolacaktır sonra da ''Dhon''la denize girersiniz hatta sadece girersiniz işte bu yüzden de girşimcisniz ya zaten...Birazcık Orman kaldı el atamadığınız bir de ormanlar özelleşmesin diyorsunuz hangi akla hizmet...özelleşsin orman da eğitim de sağlık da hatta özelleştirme idaresinin bile özelleşmesi çok yerinde bir hareket olur, fakat bu kısa vadede moritanyadaki insan katliamını engellemeyecek baştan söyleyeyim... 3. Zindanlar; Bir de utanmadan biz kimiz diye soruyorlar söyleyeyim, kurtuluş savaşında takriben resmi dokuz bin şehit var istiklal mahkemelerinde yargılanan bir o kadar da asker kaçağı..şehitler gitti de kaçakların çocukları nerede biliyor musunuz...? Ben biliyorum. 4. Kuyular; gelelim sana, sen de bir ev hanımı olamayacaksın. zaten istesen de olamazsın. Bu neyi değiştirir bilmiyorum, ama bu makule kişilerin sevişirken çıkardığı ateşin küresel ısınma kadar tesirli olduğunu düşünüyorum..Al bu da benim küresel ısınma teorim, artık çoluk çocuk incelesin... 5. Çıkamayış; Karanlık, karanlık daha karanlık... bozan a thing is nothing, nothing is a thing.
-
Sevgili forum sükkanı...15 temmuz 2005 yılından itibaren bu forumun bir azasıyım..iş bu başlık da 13 temmuz 2006 yılında açılmış.. Yani bir kaç ay sonra 3. yılını dolduracak...Zaman zaman forumdan uzak kaldığım dönemler oldu doğrudur, lakin çoğu zaman burada yazılar yazmaya devam ettim başka yerlerde yazsam da.... Bu başlık açıldıktan sonra farklı arkadaşlardan yazılar ekleyenler de oldu şiir yahut da nesir olarak....Oldukça uzun bir zamanı içine alan bu başlığın da artık miadını doldurduğuna inanıyorum.. Katkı sağlayan herkese ayrı ayrı teşekkür ederek bu başlıkta yazı yazmayı kendi hesabıma kapatıyorum. Herkese kolay gelsin.... bozan
-
Çok sıradan bir yazı beğenmedim ben...yazı yazan iki şeyi unutmamalı..doğru kelimeler ve faklı cümle yapıları ile oluşturacağı ahenk...
-
Halil Cibran için III Deniz ufkuna dikip kahve gözlerini maiye boyayan adam şimdi ardında bıraktığı bütün mutlu yılların intikamını alıyordu kendisinden. Gerçi çocuklar muhakkak surette ikiye taksim edilebilir, saçları okşananlar ve gururu kırılanlar fakat şimdi bütün bir dünyanın meşgalesini bir kenara bırakıp ruhi bir geçmiş yolculuğu yapmak kime ne kadar yarar? Öyleyse şimdi sağına Akdeniz’i alıp soluna Kara kıtayı ilerlemeye devam etmeliydi ta Atlas dağlarına kadar. Türk-i Sindi’nin sinine kadar…Yeni dünyayı teneffüs edinceye kadar…bir sözümüze dönelim.. Doğan her çocuk yaşama bir anlam katmak için hazırlanmıyor bilsen… Fakat her çocuğun hayata bir anlam ilave edecek kadar kuvveye sahip olamaması da hayatın bir anlamı değil mi? Bazıları kaybetmek için doğar demişti bir dostum. Hayfa limanından portakal çiçeklerini koklarken Arapça karmakarışık cümleler kuruyordu yanımda. Bu manasız cümlelerin bir yerinde öyle bir cümle yakaladım ki seninle de paylaşmak isterim..’’bu çiçekler Hayfa’dan bir başka yerde bu kadar güzel kokmuyor’’. Evet dostum insan denen mahluk zamanla ve mekanla o kadar sınırlı ve o kadar bağımlı ki bunlara..Bu yüzden belki birbirini anlamak o kadar zorlaşıyor bu kadar ağırlaşıyor. Neyse biz sözümüze dönelim… Benim bu denizden istediğim mai rengi değildir yalnızca, dalgalar vurdukça sahile, kulağı iyi duyanların yüreğine kadar iner ya sesi, bir de hiç durmadan bir şarkıyı tekrar eden eski bir radyo gibi inadına ve bıkmadan, aynı vurguyu yapar ya sesleri biraz da bunu duymak için… işte o denize bak Cibran… Senin geçtiğin yollardan ilerleyen bir adam var… Hani yazmıştın ya bir defa ‘’aynı gökyüzüne bakıyoruz evet Cibran hem de aynı denizi seyr u temaşa ediyor gözlerimiz… Fakat biz belki her zamankinden daha yalnızız… Fakat biz sözümüze dönelim… Bana deniz, dalgalar ve yollar en çok hürriyeti hatırlatıyor, bu dünya zindanında.. İşte bu yüzden Cibran kimsenin hürriyetini kısıtlamak istemiyor yüreğim… Bırakalım herkes istediği gibi ölsün ne olur? Biz sözümüze dönelim… Kimsenin hürriyetini kendi keyfi için kısıtlamak istemeyecek kadar özgürlüğe ehemmiyet veren bir adam için mutluluk bile olsa neticesi vazgeçmekten başa bir yol kalmıyor bilsen!!! Özgürlüğünle kal Cibran, kötü bir adamın esaretinde değil… bozan
-
sivillere üniformalı nutuklar... eteklerini çıkarsa ne yazar, alude damen olmuş artık yar, kalmamış sırrı, saklısı, ellere olmuş malları pazar, eteklerini çıkarsa neye yarar... soyunup soyunup gömleklerinden, boşanıp boşanıp erdemlerinden, öpülüp öpülüp her yerlerinden, eteklerini çıkarsa ne yazar... sivil topluma nutuk çeker bürokratlar, bol yıldızlı, bol madalyalı üniformalar, yalaya yalaya ayağa kalkarlar, bol köşeli az akıllı yazarlar, alude damen olmuşsun artık neye yarar... bozan
-
Halil Cibran için II Yanılmadığımı düşünüyorum aslında hala...Bir kişinin varlığı ile mutlu olmak ile bizatihi mutlu olmak arasında çok büyük bir fark olmasa gerek...Şayet mutluluk teker teker kişilerle mutlu olmaktan daha büyük birşey ise bu düşünceme Halil Cibran da katılıyor olmalı, öyle mi? Şimdi karşımda at meydanı, yanında eski odaların görünmeyen kabusları, ellerinde serpuşlarıyla çeriler kapı ağalarından cüluslarını alıyorlar, etrafımdaki kalabalığın bunu gördüğüne inanmıyorum, fakat ne olur hakikati ben de görmüyorum deme bana Halil...Sen de mevcut yokluk vaziyetinde mutluluğunu kaybetmedin, hiç değilse sönmedi ışığın, hiç değilse başka dilberlerin dil-i derununa sığındın...Çölde değiliz ki Cibran ki çölde bile ahular vardır bulutların gölgesinde yaşayan...öyle değil mi Cibran? Kendi kabuslarını insanın kendisi yaratır derdi bozan adlı eski bir dostum..Bu eski dostum dünyayı bile dolaşmak isterdi kimileyin Halil'le...Fakat dünya insanın hayallerinde durduğu gibi durmuyor hakikatte, hakikatte dünya zaten durmuyor öyle mi? Umarım buna katılıyorsundur Cibran... Yaralar iyileşir, sağalır yeter ki doğru hekimlere kucak açalım...İyi bir sınıkçının sağaltamayacağı kalp kırığı yoktur yeter ki şifayı doğru ellerde arayalım, öyle mi? Şimdi gözlerimi bu hayal dünyasına yeniden açıyorum bu arada çerilerin ellerinde ulufeleri mutlu mesut odalarına doğru ilerlediğini görüyorum, Ayasofyada bir hareketlilik Nişancı mühr-i hümayunu yeni vezire teslime gidiyor...Aman Allahım bu ne kalabalık mahşer dünyaya inmiş..!!Cibran sen de burada olsaydın görürdün, öyle mi? Acele etmeliyim, Üsküdara geçmek için, akşama fııtına görünüyor, deniz patlayabilir, bir kayık kiralayıp hemen çıkmalı Bağlarbaşına, öyle mi? Hiçbirşey veremeyecek bir kişiden istenilecek en küçük birşey onun için ne de büyük bir yükümlülük olur, öyle mi? Sağlıcakla kal Cibran. bozan
-
The Tülek Terlan.... Terbiyesini yitirmiş de gelmiş, Verecenliğini alıp da gelmiş Ol tülek terlana vermiş, Bütün mal u mülkini… Otlatmış ol terlana bütün meralarını, Elalarını elalarını, Allah versin belalarını, Bostana bir terlan girmiş, Yidiğini yimiş yimediğini etmiş, yarin tombul nergislerini, ısıra ısıra yemiş.. ben sana demedim mi yarlık, yararlar seni diye, ortadan ikiye, içerler sütlerini, cici diye cici diye… Beyaz beyaz terlanlar Gözlerinde dürbinler, Göbek önde but arkada, Sallanır tere yağlar, Persil supra iyi akşamlar… Paint it black demiş usta, Gerçi ki she could never be your woman, But is not a woman, just a kayış… Paint it black demiş usta… Yollana yolana yol olmuş, Yarin ayakları, Terlana da yem olmuş, Ufacık kamışları… Yürü gidelim big lebowski izleyelim, Hepsinin ebesine methiyeler düzelim Ululayalım yüceltelim, Sefamızı sürelim… bozan
-
Halil Cibran için... Kim derdi ki Cleopatra ile Caesar’ı oğlu Caesarion gün gelecek idam edilecek? O kudretli ellerin okşadığı bir çocuk hayatının baharında yok olacak. Bu bir aşkın çocuğu muydu yoksa ihtirasların mı? Aşk mı yok etti Sezarcığı yoksa ihtiraslar mı? Sahiplenilmek o kadar korkutuyor ki bir adamı!!! Geceleri devamlı olmayan nevmi bir de bu yüzden inkıtaya uğruyor durmadan, çünkü sahiplenilmek o kadar çok korkutuyor. Anneler sevmesin o adamı babalar sevmesin hiç, mümkünse hiç kimse düşünmesin ‘’ne olur bu adam’’ diye, işte bu yüzden yalnızca uzaktan bilinsin gerekirse ‘’deli’’ diye… Aldattığında hiçbir zaman pişman olmayan adamlar vardır, aldandığında da!! Bir adam vardır sonra düşünür ki seninle sevişse hiç pişman olmayacak dünyaya. Oysa bazı adamlar vardır sevişinceye kadar heyecanlı seviştikten sonra pişman, korkak, yılgın, şaşkın. Bu adam ise öyle bir sarmalı ki bedenini bir daha sarmayacağını bilse bile hiç aldırmamalı buna ne de dünyayı aldattığına… Öyle bir sevişmeli ki sonra terin dudaklarında parıldamalı, saçların omuzlarında asılmalı, nefesin ciğerlerinde toplanmalı ve hiç ama hiç pişman olmamalı. Bir adam var sonra hiç aranmamalı, öyle sanılsın ki okyanusta kaybolmuş, öyle sanılsın ki bir yardan aşağıya uçmuş, yitmiş, bitmiş, tükenmiş, kimse sahiplenmemeli, annesi babası olmasın hiç kimse…İşte bir adam!!! Sonra göğüslerinde son bulmuş bir sevişme olmalı ama aklından çıkmasa da hiçbir vakit, şeb-i yelda üstüne üstüne gelse, bütün deyip koyanlar birleşse bir daha ardına bakmamalı.. Bir adam sahiplenilmeyen, anasız babasız, sevişilen ama sevilmeyen, hiç aklından çıkmayan ama hep unutulan… bozan
-
Yiyişelim gâri... sen al, al almaları, ben alayım bal damlaları, soyup da meyvaları, yiyişelim sabaha kadar... uğrama harmana bu kadar, kulak asma Arman'a o kadar, sen tut ben çekeyim, armutun sapını sabaha kadar.. yeme fazla muzları, ağrıtır karınları, göbeğini şişirir, gaz yapar sabaha kadar... ben ballayayım sen yala, sen yağlayasın kalaslara, bu kadar çok meyva, caz yapar sabaha kadar... hasılı yiyişelim, aksırıncaya kadar bütün meyvelerden, tadıncaya kadar, kimsecikler görmeden, sabahlara kadar, ulaşsın sesimiz ta Arman'a kadar.. bozan
-
Tek düze.... ne ağlarsın gelince güze, çapaklı gözlerini süze süze, güneşten ziyade seni kim üze, istersin seni hep tek düze tek düze.. fışkırtır derununu yüzüne yüzüne, gark olur eflak hüzüne hüzüne, anlamaz ki kalas tersine düzüne, ister hep seni tek düze tek düze.... izahat; her tek düze monoton olmadığı gibi, her monoton da tek düze olamaz. lakin tek düze tek düze iştiyaki de zamanla monoton bir taaşşuka sürüklenebilir...dikkattir, mühimdir.. bozan