Taylan Abi tarafından postalanan herşey
- 
	
		
		AKP KİMİN PARTİSİ
		
		AKP kimlerin partisiymiş şöyle bir bakalım. ETİ-BOR Genel Müdürü M.AHMET DERE'nin partisiymiş. (AKP Balıkesir Milletvekili Turan ÇÖMEZ'in Eniştesi) ERDEMİR Başkan Vekili ABDULLAH ŞENER'in partisiymiş. (-eski-Başkan Yardımcısı Abdullatif ŞENER'in kardeşi) ŞEKER FABRİKALARI Genel Müdürü MEHMET AZMİ AKSU'nun partisiymiş. (İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU'nun kardeşi) TCDD Genel Müdürü SÜLEYMAN KARAMAN'ın partisiymiş. (Tayyip ERDOĞAN'ın yakın dostu, İETT eski Genel Müdür Yrd.,Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın halasının oğlu) OKİ Başkan Vekili ERDOĞAN BAYRAKTAR'ın partisiymiş. (Tayyip ERDOĞAN 'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki ekibinden) Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yrd.CİHANSER EREL'in partisiymiş. (Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın kayınbiraderi) Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürü MUHİTTİN BAL'ın partisiymiş. (AKP Milletvekili adayı) Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdür Vekili ORHAN'ın partisiymiş. FEVZİ GÜMRÜKÇÜOĞLU (Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde yolsuzluk iddası ile yargılanan Mustafa ALBAYRAK'a sahte işkence raporu verdiği gerekçesiyle yargılandı) Kültür Bakanlığı Müsteşarı MUSTAFA İSEN'in partisiymiş. (İmam Hatip Lisesi çıkışlı, Dini yayınlar yapan Akça yayınevinin danışmanı, Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin eski dekanı) Kültür Bakanlığı Müsteşar Yrd.İBRAHİM ATALAY'ın partisiymiş. (Devlet Bakanı Bekir ATALAY'ın yeğeni) Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne atanan Doç.Dr.HASAN EKİZ'in partisiymiş. (Tarım Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün teyzesinin oğlu) Dış Ticaret Müsteşar Yrd.ÜLKER GÜZEL'in partisiymiş. (Hasan Celal GÜZEL'in eşi) Köy Hizmetleri Genel Müdür Vekili ALİ ALTINTAŞ'ın partisiymiş. (Tarım Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün Konya’dan hemşehrisi) Enerji Bakanı Başdanışmanı YASİN KALEM'in partisiymiş. (Refahyol Enerji Bakanı Recai KUTAN'ın Öz.Klm.Müd.) Enerji Bakanı Bakan Danışmanı OSMAN İLTER'in partisiymiş. (Enerji Bakanı Hilmi GÜLER'in kayınbiraderi) Maliye Bakanlığı Danışmanı HASAN GÜL'ün partisiymiş. (Refahyol Döneminde Bütçe Daire Başkanlığı görevi yaptı) Maliye Bakanlığı Danışmanı ÖMER DUMAN'ın partisiymiş. (Refahyol Döneminde Ankara Defterdar Yardımcılığı yaptı) Başbakanlık Müsteşarı FİKRET ÜÇCAN'ın partisiymiş. (Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı, Şeriat eğitimi veren El Ehzer mezunu Hüsnü ÖZER'in atama belgesinde imzası bulunuyor) Başbakanlık Müsteşar Yrd. AHMET ŞİRİN'in partisiymiş. (Refahyol Hükümeti dönemi Maliye Bakanlığı Müsteşar Yrd.) Karayolları Genel Müdürlüğüne atanan SABRİ ERBAKAN'ın partisiymiş. (Kapatılan RP'nin Başkanı Necmettin ERBAKAN'ın yeğeni, Feyizoğlu'nun kardeşi) Başbakanlık Müsteşar Yrd. MUSTAFA ESEN'in partisiymiş. (28 Şubat sürecinde soruşturma geçirmiş eski Gümüşhane Valisi) Büyükelçi AHMET DAVUTOĞLU'nun partisiymiş. (-eski- Başbakan Abdullah GÜL'ün danışmanı) İstanbul Sağlık Müdür Vekili Dr.MUSTAFA BAKAR'ın partisiymiş. (Haseki Hastanesi Başhekim Yrd.) TÜPRAŞ Yönetim Kurulu Başkanı KAHRAMAN EMMİOĞLU'nun partisiymiş. (Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde Genel Sekreteri) TBMM Başkanlığı Başdanışmanı HALUK AKŞİT'in partisiymiş. (Turizm Bakanı Güldal AKŞİT'in eşi) Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanı MEHMET GÜRBÜZ'ün partisiymiş. (-eski-Başbakan Abdullah GÜL'ün hemşehrisi, Başbakanlık Müfettişi) Bingöl Valisi HÜSEYİN AVNİ COŞ'un partisiymiş. (İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı BİT'lerde yolsuzluk soruşturmalarında (AKBİL) görev alan ve işlem yapılmasına gerek görmeyen mülkiye başmüfettişi) İzmir Valisi YUSUF ZİYA GÖKSU'nun partisiymiş. (İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU'nun yakın akrabası) Rize Valisi ENVER SALİHOĞLU'nun partisiymiş. (İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı BİT'lerde yolsuzluk (AKBİL) başmüfettişi) Batman Valisi (Daha sonra Diyarbakır Valisi) EFKAN ALA'nın partisiymiş. (Eski Bakan yeni ANAVATAN lideri Erkan MUMCU'nun danışmanı ) (Efkan Ala’nın Atatürk düşmanlığı ve PKK yandaşlığı dillere destandır. Yakında yalnızca kendisine yönelik bir slayt hazırlayacağız) DSİ Genel Müdürü VEYSEL EROĞLU'nun partisiymiş. (Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ Genel Müdürü) AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi OSMAN YILDIRIM COŞKUN'un partisiymiş. (Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un oğlu) AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi ERKAN TOPAL'ın partisiymiş. (AKP İstanbul İl Başkan Yrd.) AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi OSMAN D.ILGIN'ın partisiymiş. (AKP Konya milletvekili adayı) Silivri Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde "imar değişikliği ve banka kredisi" karşılığında 1 milyon dolar alarak iş takipçiliği yapan ŞABAN DİŞLİ'nin partisiymiş. WEISS Holding, Deniz Feneri davasında iç edilen paraların Türkiye'ye sokulmasında kurye olarak kullanıldığı iddia edilen ZAHİD AKMAN'ın partisiymiş. Ergenekon Soruşturması'nda Mehmet AĞAR'a rüşvet teklif eden başbakan RTE'nin partisiymiş. Elektriğe yılbaşından beri %65, akaryakıta %40, doğalgaza %35 zam yapıp enflasyonu %10 çıkaran, bununla birlikte memura işçiye enflasyon altında net maaş artışı getiren matematik bilmezlerin partisiymiş. İhracat arttı coştu deyip de ithalatın patlamasından ve haliyle ortaya çıkan cari açık rekorundan bahsetmeyenlerin partisiymiş. AB'ye girdik diye Kızılay'da havai fişek patlatıp konser verenlerin partisi de AKP imiş. Eklemeye devam edelim mi arkadaşlar?
- 
	
		
		işte deniz feneri
		
		Sayın ali0_1, dokunulmazlıkların kaldırılması konusu bugünün lafı değildir. Ana muhalefet partisi bunu yıllardır söylüyor. Şimdi sırf siz bunu "siyasi çekişme" olarak nitelendireceksiniz diye görmezden de gelemeyiz ki. Almanya'daki yargı süreci tamamlansın ya da tamamlanmasın. Size ne? Siz kendi dokunulmazlıklarınızın kendi hukukunuz için kaldırılmasını istemelisiniz. İstemezseniz, gerçeklerin gizlenmesine seyirci kalırsanız sizin de suçu işleyenden farkınız kalmaz. Hatta bu adamlara bu işleri yapmaya azmettirici olarak etfedilirsiniz. Size güvenenler yapıyor zaten bu işleri.
- 
	
		
		AKP:Durmak yok Zamlara devam (Doğalgaz,Elektrik)
		
		Doğalgaz. Elektrik. Akaryakıt. Gıda. 5,5 yıllık iktidar süresince; Bu dört madde halinde saydığımız ürün gruplarında, hangi ürün ne kadar zamlanmıştır? Yıllık enflasyon ile bu zam miktarları arasında uçurum var mıdıııııııııııııır, yok mudur? Bunun mantığı ne ile ifade edilir? İhracat şu kadar arttı, bu kadar çoştu demeyi becerebilen bakanlar, ithalatın ne kadar arttığını hiç telaffuz etmişler midir? Cari açık nedir, kimin cebinden çıkar? ABD'deki emlak krizini, Irak'taki savaş durumunu zamlara sebep gösteren hükümet, dalgalı kur sisteminde düşüş eğilimine geçen rakamları iktidar başarısı olarak gösterirken ne derece doğrudur? Bu yazdıklarımı anlayacak bu memlekette kaç kişi vardır?
- 
	
		
		AKP NEREYE KOŞUYOR!
		
		Dur yolcu! Çakma demokratların üniversite açılışındaki tavırlarını duymadınsa, hele bir soluklan da öğren. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) 2008-2009 eğitim ve öğretim yılı dün üniversitenin Ayazağa Kampusu’ndaki Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle başladı. Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı törene, öğrenciler salona alınmadı. 12 Eylül’ün 28. yılına denk düşen açılış töreninde protesto gösterisinde bulunan öğrenciler, kampusta yoğun güvenlik önlemi alan polis tarafından gözaltına alındı. Törene sadece ÖSS’de dereceye girerek en yüksek puanla İTÜ’ye yerleştirilen 3 öğrenci alındı. Öğrenciler Emeç Erçelik, Metehan Çetin ve Ali Rüçhan Oflaz’a törenle ödül verildi. Erdoğan, öğrencilerin alınmadığı salonda “sevgili öğrenciler” diye başladığı konuşmasında, üniversitelerin siyasi, devlet ve hükümet müdahalelerden uzak olması gerektiğini savundu. “Üniversiteler, özgür düşüncenin yuvası olmalıdır” dedi. Sonra? Sonra ne mi oldu? Ellerinde dinamit lokumları, uçaksavar silahları, tank, top ve tüfekle gösteri yapan öğrenci grubundan 18 kişi gözaltına alındı. Öğrencilerin ellerindekiler bez afiş, karton kağıt vs. olabilir. Yanılma payı bırakalım.
- 
	
		
		işte deniz feneri
		
		Cumhuriyet kazanımlarından biri olan bağımsız adalet sistemine inancı kalmayan millet ilahi adaletin de milli görüş tekeline girdiğini düşünmekte. Aydınlığa inanan insanlar bu ülkenin insanlarının eğitim ve gelir seviyelerini yükseltemedikçe de tarih tekerrür edecek. 1 ya da 2 yıl önce bu forumda, ülkedeki cami sayısının okul sayısından bu kadar fazla olduğu sürece bu olayların devam edeceğini söylemiştim. Aldığım cevap ise çok manidardı "camileri mi yıkalım?" demişlerdi. Bu forumda bile bu zihniyette insanlar var iken, adaletin tecellisine güvenimiz olmayacak. İşi Allah'a havale ederek vicdani sorumluluklarımızı ancak erteleyebiliriz, sorumluluklarımızdan kurtulamayız.
- 
	
		
		Mardin'de Insan Haklari Manzaralari
		
		Beni suçlayarak, inkarcılıkla etiketleyerek hiçbir yere varamazsınız. Bana ve diğer arkadaşlarımıza bu kadar yıldızlı iletiler ile yazışırsanız, saygınlığınızı da kaybedersiniz. Öncelikle sakin olmanız gerekli. Size sorduğumda şahsen belgeleri ben istemedim. Zamanı gelince sizden isteyebilirler, hazır olun demeye çalıştım. Eh madem bu kadar eminsiniz, asker elbisesi giymiş teröristlerin iç hesaplaşma fotoğraflarından görelim bakalım. (Siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz?)
- 
	
		
		İşte Erdoğan'ı çıldırtan ilan
		
		AKP'li bir işadamının Gaziantep’te ucuza kapattığı araziye iki gün sonra imar izni çıktı. Fiyatlar da uçtu. Belediye yolsuzlukla suçlanınca Başbakan "Araştırdım belediye başkanı masum" açıklaması yaptı. Ancak bugün hak sahipleri yepyeni bir iddiayla ortaya çıktı. Tapu kayıtlarındaki satış rakamı ile banka havaleleri arasında büyük bir uçurum var. Peki şimdi bu ne? Ne olduğu biraz daha detaylı şekilde burada.
- 
	
		
		Türkiye hiçbir dönemde yolsuzluğu ve kanunsuzluğu kendisi için bir hak ve imtiyaz olarak gören böylesine lekeli bir iktidar tarafından yönetilmemiştir
		
		O zaman sayın Bahçeli'ye sormak gerekiyor; Madem AKP zihniyeti böyleyken, başbakanın da hali ortadayken neden meclisteki en büyük destekçisi konumundalar? Efendim bizim için doğru olan doğru, yanlış olan yanlıştır, MHP olarak doğru olanın yanındayız gibi eblek açıklamalara karnımız tok. Şu yukarıdaki açıklamayı okuyan bir insan, bu iktidarın ne derece doğru işler yaptığını da tahmin etmelidir zaten. Bir oradan bir buradan vurmayın, usandık.
- 
	
		
		*****  Baykal...
		
		Anlamadığın, bilmediğin işe karışmayacaksın arkadaşım. Tarih senin anlayamayacağın tezatlarla dolu. Marx kapitalizmi getirecekken yanlışlıkla dili sürçtü, Almanlar Yahudileri kazara yaktı, (Yahudinin ayağı kay, fırına düş, Alman da kapağı kapatsın bak şu işe) İran Irak şakacıktan 8 yıl savaştı, Cimbom Uefa kupasını FB'nin müzesine götürecekken yanlışlıkla Florya'ya götürdü, Ve şeriatçılar cumhuriyeti gümbür gümbür kurdu. Olay budur. Öğren de gel.
- 
	
		
		işte deniz feneri
		
		Sevgili ali0_1'in "particilik yapmadan" değerlendirmesine katılıyorum. Ve eklemek istiyorum, partilerin isimlerine takılmadan birisi sorumun cevabını verebilir mi? Sayın Baykal, Sayın Erdoğan'ın "temiz eller" hakkındaki görüşlerini açıklamasından sonra kendisine bir teklifte bulundu: "Gel bu işe kendimizden başlayalım, senin de benim de dokunulmazlıklarımız kaldırılsın, ondan sonra yeniden konuşalım" gibi bir teklifti. Şimdi sorum şu; Bu teklife başbakanın sessiz kalması neyi ifade eder? Başbakanda "haydi dokunulmazlıkları kaldırıyoruz" diyebilecek bir yürek var mıdır ? Bu soruyu sorabilecek bir çok insan vardır, bu gidişat içerisinde sayın Baykal söylemiştir. Parti ve kişi ismine takılmadan yorum yapmak isteyenler olabilir mi ?
- 
	
		
		ÖFKE VE ÖFKE KONTROLÜ
		
		Konu hakkında hoşuma giden bir yazıyı aktarayım, bugünkü Vatan Gazetesi'nde Tuna Kiremitçi şöyle söylemiş; ÖFKE KONTROL PROGRAMI Bir Akdeniz ülkesinde “öfke kontrol programı” uygulamak, kutuplarda bikini satmaya benzer. Bir Balkan ülkesinde “öfke kontrol programı” uygulamaksa, ekvatorda katalitik soba ticareti yapmak gibidir. Aynı programı Orta Doğu’da uygularsanız, muhtemelen okuma bilmeyen birine ansiklopedi satarken yaşayacağınız zorlukları yaşarsınız. O kadar mantıksızdır yani. Türkiye aynı anda hem Akdeniz hem Balkan hem de Orta Doğu ülkesi. Böyle bir ülkede Cem Uzan’a “öfke kontrol programına katılma” cezası verildi. Söz konusu kişi de haklı olarak “cezayı anlamadım, tam olarak ne yapmam gerekiyor?” diye sordu. O bu soruyu sorarken, ülkenin başbakanı tespih çevirerek medyayı tehdit ediyordu. Milli Takım’ın Teknik Direktörü bir spor yazarını arayıp küfrediyordu. Bunlar olup biterken, Türkiye hapishanelerinde binlerce kişi, anlık öfke sonucu işledikleri cinayetler yüzünden yatıyordu. Türkiye’de polisiye roman niye zayıftır bilir misiniz? Çünkü Türkiye’de işlenen cinayetler İngilizlerinki gibi planlı programlı olmaz. İstatistiklere bakarsanız, cinayetlerin çoğunun cinnet sonucu işlendiğini görürsünüz. Yani öfkeyi kontrol edememek yüzünden\’85 Haliyle, romana konu olacak karmaşık soruşturmalar, heyecanlı çözümlemeler de olmaz. Kan davaları bile kontrolden çıkmış öfkenin eseridir aslında, hatta uzun yıllardır süren düşmanlıklar da. Öfkemizi barışçıl bir mecraya akıtmayı beceremediğimiz için her gün gençlerimiz ölüyor dağlarda. Öfkemiz öyle kitapla falan kontrol edilebilecek halde değil. *******. Birbirimizi ******* ki öfkemiz yatışsın biraz... Katı ve sevgisiz olacağız ki öfkeli olduğumuz yüz metreden anlaşılsın... Çocuklarımızı ******* ki onlar da büyüyünce bizim gibi olsun. Yani öfkemiz bizi yönetecek. Biz onu yönetmeyi öğrenene kadar...
- 
	
		
		AKP İLKLERİ, BAKIN NASIL REKORTMENLER !
		
		"CARİ AÇIK" lafından birşeyler anlayanlar varsa, oradaki rekoru da biliyorlardır herhalde. Merak etmemiş ve hiç ilgilenmemiş olanlara bir alıntı yapayım; "Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından 2002 sonuna kadar toplam 42.8 milyar, 2003 başından bu yılın Mayıs sonuna kadar ise 135.3 milyar dolar cari işlemler açığı verildi. Son dönemde, önceki 80 yıldakinin yüzde 316.4'ü kadar cari açık oluştu. Bu yıl ilk beş aydaki artış temposu değişmezse yılın tümünde 50 milyar doları aşacak cari açığın altı yıllık tutarı, 164 milyar dolarla önceki 80 yıldakinin dört katına ulaşacak. AKP 'nin iktidara geldiği 2002'de sadece 626 milyon dolar olan cari açığın, bu yılın tümünde 50 milyar dolara ulaşması, yıllık açıkta 79 kat artış anlama geliyor." Kaynak: Ortadoğu , Tarih: 15:00:27 20.07.2008
- 
	
		
		işte deniz feneri
		
		* Alman milletvekilleri, "Buradaki Deniz Feneri sizin milleti soyuyor" diye, bizim basına haber gönderiyor... Bizim basın, bizim milletvekilleri uyuyor mu diye bakıyor ki, bizim TBMM’nin mutfağı, tabağı çanağı filan "buradaki Deniz Feneri"ne bağışlanmış, bizim basının haberi yok! Cumhur’un soyulduğu ortaya çıkınca, Cumhurbaşkanı’na soruluyor, "Ben o işlere karışmam" diyor... Ama az kurcalanınca, o işlere karışmayan Cumhurbaşkanı’nın Dışişleri konutunda tadilat yaparken, koltuğu masayı Deniz Feneri’ne verdiği anlaşılıyor. Mehmetçik Vakfı’na sağlanmayan avantajlar AKP tarafından Deniz Feneri’ne sağlanıyor; Deniz Feneri bu avantajla Kızılay’ın yerine geçiyor; yetmiyor, Deniz Feneri’ne ’’TBMM Üstün Hizmet Madalyası’’ veriliyor... Sonra ne oluyor? Kızılay, Başbakan’a madalya veriyor! E hal böyleyken... Başbakan haklı olarak ne diyor? "Gözleri var, görmezler!" ( * )
- 
	
		
		ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
		
		Orjinali. Meraklısına.
- 
	
		
		Mardin'de Insan Haklari Manzaralari
		
		Bu bahsettiğiniz davranışları komutanlara ileten birisi olursa, kendinizi savunacak zemini oluşturabilecek misiniz peki? Belgelerine sahipseniz ve şahsi bilginiz ışığında, itiraf ve/veya dökümanlarınız ile açıklayabilecek misiniz? Yoksa varsayıyor/kaynağına güvendiğinizi aktarıyor musunuz öylesine? İddianın muhatabına " böyle miydi gerçekten? bilgi veriniz " diye sorduğumuzda, forum insanları arasında tartışma konusu oluyor sonrasında. Size soralım önce, cevabınıza göre hareket edelim. Bu mudur? Kesin midir?
- 
	
		
		işte deniz feneri
		
		"Allah ile aldatmayı tanımanın önemi: Deniz Feneri örneği Hürriyet yazarı Tufan Türenç, 5 Eylül 2008 tarihli yazısında, Deniz Feneri soygunu münasebetiyle müthiş bir soru soruyor ama cevabını veremiyor. Soru şu: “Bu kadar ahlaksız, tıynetsiz, vicdansız nasıl olabiliyorlar?” Pekala olabiliyorlar, beyefendi. Bundan çok daha vicdansız da olabilirler ve olacaklar. Göreceksiniz. Olabileceklerini bu ülkeye otuz yıldan beri söyledik. Tarihten örnekler göstererek şöyle uyardık: “Bunlar, siyasal ve parasal çıkarları için öz peygamberinin evladını acımadan katleden Emevî damarının uzantılarıdır. Zaten İslam diye taşıdıkları ve bize dayattıkları, Emevî’nin ‘din’ diye önümüze koyduğudur.” Bu uyarının dikkat çektiği tarihsel gerçekleri görerek bunların neler yapabileceğini, nelere tenezzül edebileceklerini aklı ve vicdanı sağlam olanlar çoktan düşünmüş ve tedbirini almış olmalıydılar. Kimse ne düşündü ne de tedbir aldı. Biz söyledik, biz dinledik. Ta Allah ile Aldatmak kitabının, bunların irin damarını çatlattığı güne kadar. Ne yazık ki, Allah ile Aldatmak kitabı o hain damarı parçaladığında iş işten geçmiş, Türkiye maddeten ve manen karanlığa teslim olmuştu. İslam’ın bin yıllık düşmanı haçlılarla işbirliği yapmış bir karanlıktır bu. Bu karanlığı geçmiştekilerin hiçbiriyle kıyaslayamazsınız. ‘Allah ile Aldatmak’ kitabı çıkalı üç bucuk ay oldu. Kitap bu süre içinde 55 baskı yaptı. Ve basılmaya devam ediyor. Kitabın çıktığı günden beri izlediğimiz gelişmeler, o kitabın ne derece hayatî olduğunu, her geçen gün Türk halkının vicdanına iletiyor. Kitabın deşifre ettiği riyakâr zihniyetlerin hemen her gün yeni bir kokuşmuşluğu basın tarafından gündeme taşınıyor. Kur’an kurslarındaki cinsel-homoseksüel sapıklıklar, kaçak Kur’an kurslarındaki ölümle biten facialar ve nihayet, tarihin en büyük ‘Allah ile aldatma’ namertliklerinden biri ve din adına korkunç bir soygun olan Deniz Feneri faciası peş peşe gündem oldu.. Deniz Feneri vurgun ve soygunu sadece Türk basının değil, Alman basının da ana gündemi. Deniz Feneri faciasının dehşetini, ifade ettiği tehdidi, ürünü olduğu zihniyetin hedeflerini, yapısını iyi anlamak ve bu korkunç soygun olayını layıkıyla değerlendirmek için ‘Allah ile Aldatmak’ kitabının özellikle ‘Allah ile Aldatmanın Ticaret Meydanı’ bölümünün (4. Bölüm) okunmasını öneriyorum. Deniz Feneri olayı, o Dördüncü Bölüm’de nasıl bir dehşetin altını çizdiğimizi bir ibret tablosu halinde önümüze koymuştur. Umarım gereken ders alınır. Biz, insanlık tarihinin en büyük ve en namert zulmü olan Allah ile aldatmayı tanıtmaya devam edeceğiz. Ama bu arada, bu milletten, daha doğrusu Müslüman ümmetten saklanan bir Kur’ansal gerçeği bütün açıklığıyla ve bu ‘Fenerli soygun’ münasebetiyle bir kez daha tarihin ve halkın önüne koyacağız. Gelecek yazılarımızda vicdanlarınıza ileteceğimiz o gerçek şu sorunun cevabı olacaktır: “Kamunun Haklarını Yiyenlerin Yahut Yedirenlerin Kur’an Açısından Durumu Nedir?” Soruların sorusudur bu. Olmak ya da olmamak noktasını belirleyen sorudur bu. Türk milletinin, cevabını aramakta birkaç asır geciktiği bir sorudur bu. Müslüman halklardan asırlardır saklanan bir sorudur bu. Kur’an’daki cevabının üstü örtülen bir sorudur bu. Bu soruya cevap vereceğiz. Her şeye rağmen, bir kere daha cevap vereceğiz." http://www.hurriyet.com.tr/yasarnuriozturk...41&sz=99059 Affı olmayan günahtır, kul hakkı. Hocam anlatacaktır. İzleyiniz.
- 
	
		
		Hz. Ali  , Atatürk olarak döndü
		
		Arif olan anlar.
- 
	
		
		Hz. Ali  , Atatürk olarak döndü
		
		Ekseninden saptırılmış, neye hizmet etmek istediği aşikar olan başlıklara ve altındaki iteleme yorumlara forum insanlarının vereceği en güzel tepki bu olsa gerek. 10 günde 79 tık, 1 cevap. Çok bile.
- 
	
		
		Dunyanin Bekledigi Buyuk Deney
		
		Sevgili Hakan, sen muhafazakar arkadaşlarınla fazla zaman geçiriyorsun ya da gereğinden fazla Kanal7, Samanyolu, TGRT filan izliyorsun. Bu kanalların ve bu tür yandaş kanalları izleyen sempatizanlarının her bilimsel olaya yaklaşımı "bak Allah'ın işine" , "kudretinden sual olunmaz, kurban olduğum" , "yarabbi sen büyüksün" şeklindedir. Teknik ve bilimsel kelimeler içermez. Böyledir Ancak bununla birlikte, herkesin inancına saygı duyarak ve yanlış anlaşılmayacayacağımı da umarak; Allah'ın varlığına inanmak için bu deneyin yapılmasına da ihtiyaç duyulmaması gerekir diye düşünüyorum. Nice mucizelerin barındığı bir evrendeyiz, buralara gelene kadar aklımızın ermediği, fikrimizin yetmediği ne çok gerçek var. Bu deneyi, düzleminden saptırmamak lazım. Bilime inanan, aklı fikri vicdanı hür insanlarız. İnanç mevhumunu bulaştırmamalıyız, inancımız bu deneye ihtiyaç duymaz.
- 
	
		
		encok ses cıkaran cep telefonu
		
		Taylan Abi şurada cevap verdi: sabri_2020 başlık Cep Telefonu, Akıllı Telefonlar, Dijital Saatler, Gözlükler ve TabletlerN78 kullanıyorum. Sağır sultan olsanız duyarsınız. Duymazsanız da fazla endişe etmeyin, zaten ölmüşsünüzdür ve telefona ihtiyacınız kalmamıştır.
- 
	
		
		Sorunların çözümlenmesi ve çözülmesi...
		
		Gerçekten iyi niyetlerle oluşturulmuş bir başlık olduğunu düşünüyorum. Ancak "ama" ile başlayıp devam edecek cümlelerim de olacak tabi ki. Örneğin, bu başlığı oluşturan arkadaşımızı ve fikirlerini paylaşan arkadaşlarımızın hepsini rakip futbol takımı oyuncuları gibi düşünelim. Türk Liginden takımlar olsun hatta. Maçlardan önceki seramonide futbolcular ellerinde çiçekler ve takım flamalarıyla birbirlerini karşılarlar, milli marş sonrası/öncesi tokalaşır öpüşür, başarı dilerler birbirlerine. Ve bunu tv'de ve tribünde izleyen insanlar centilmenliğin ne kadar da güzel birşey olduğunu düşünerek mutlu ve heyecanlı başlarlar seyire. Ama işler değişir dakikalar ilerledikçe, oyun sertleşir hatta kasti engellemeler, fauller başlar. Yaka paça biter bir şekilde maç, yenen yenilen de kaderine razı evine döner. Tribünler boşalır, tv'lerde kanal zaplanır. Ama bunu tv'de, tribünde, tribünün dışında, sokakta aynı maçı bu duygularla değerlendirmeyen insanlar da olabilir. Fanatikler, holiganlar tabii ki. Aynı olay hakkında hep farklı yorumlar, hareketlerinin içinde hep kesici/delici/vurucu/kırıcı aletler de mevcuttur. Onlar sizden değildir, sizin gibi de olmak istemezler. Yani uzadığının da farkında olmakla birlikte, burada birbirimize çiçekler veriyor/verecek olmamız o diğerlerinin tavrını değiştirmeyecektir. Nereden başlasak kardır diye düşünürseniz, bence yanılırsınız. Körler ve sağırlar hep birbirlerini ağırlar vaziyette kalacaktır. Çok karamsar değilim, mutsuz bir insan hiç değilim, ancak belki de fazla realistim. Memleketin imamına bakıyorum, dönüp bir de cemaate bakıyorum, böyle kara kara düşünmek durumunda kalıyorum. Bize düşen, fair play kurallarına önem vermek, birbirimizi kırıp geçirmemektir diye düşünüyorum. Bu dünya ancak bu kadar düzelebilir. Sevgiler.
- 
	
		
		işte deniz feneri
		
		Cemaat gazeteleri adli yılın açılış konuşmasında kürsüde “su içilerek” oruç yenmesini dert etmişler. Umarız bir gün “yardım paralarının” yenmesini de dert ederler... M. Aşık
- 
	
		
		TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
		
		Günahkarlık kavramı tanrı katında hüküm bulur. Günah sevap muhasebesini, dinden çıkarıp/dine monte etmeyi yeryüzünde deneyecek olursanız, sizi Türk hekimlerine emanet etmeyi her vatandaş görev bilmelidir zaten. Sözün bittiği noktadır. Haklısınız.
- 
	
		
		TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
		
		bekir, Yine koyu renkle işaretlediğim cümlelere öncelik vereceğim. Karışmasın diye numaralandırmak istedim Mevlid'in olmadığı konusunda hemfikiriz. Sonuçta kul yapısı bir övgüdür. Ancak bunun tekrar sayısı ile dine geçirilmesi imkansızdır. Din dediğimiz olgu, yaratıcının istek ve emirlerine göre düzenlenmiş bir yaşamı tarifler. Bunun için insanlığa kutsal kitabı işaret eder. Mevlid'i milyon değil trilyon kere okusanız/okutsanız bu dinden sayılmaz. Hoş karşılanır ama hiçbir zaman yapılmadığında, tekrarlanmadığında bir yaptırım oluşturmayacaktır. Fakat bugün türban konusunda uygulanmadığında toplumun öngördüğü yaptırımlar sözkonusudur, "dinsizlik ve inançsızlık sembolü gibi algılanmaktadır" şeklinde örneklenebilir bu yaptırımlar. Din sadece tebliğ edildiği şekilde kalmalıdır. Bu şekilde kalmayan dinlerin (Hristiyanlık da dahil) durumu ortadadır. Tebliğ edildiği şekilde kalmadığı ve sürekli yoruma/yönlendirmeye maruz kaldığı için yeni kurallar ve peygamberler ile yeni bir din anlayışı bahşedilmiştir. Fakat durumu tehlikeli kılan İslam'ın son hak din oluşu ve yeni peygamberler ile yeni kuralların bahşedilmeyeceği gerçeğidir. İş bu halde din içerisine apartılmış kaideler eklenmesi, eklenmeye çalışılması, bunun gerekliliğine inanılması vb düşünceler insanlığın sonu açısından hayırlı değildir diye düşünüyorum. Tam manasıyla o sizin algılama zaafiyetinizdir. Bitmedi, neden bitmedi? Çünkü benim bahsettiğim ve çoğunluktan saydığım insanlar öyle düşünmüyor. Günahkarlığa veya dinsizliğe karar veren halinizi de arkadaşların yorumuna bırakıyorum. Minareler tamamen akustik ihtiyaçlar ve teknoloji eksikliği sebebi ile tercih edilmiştir. Dinde bunun şekli şemali yoktur, ibadetin niyeti, şeklinin önündedir. Bugün İslam'da görünüyor olabilir ama olmazsa olmaz değildir. Fakat türban olmazsa olmaza doğru sürüklenmektedir. Bir şeye inanmış olmanız her zaman akilâne olmasından kaynaklı değildir, madde 4'e bknz. Sağlıcakla kalın.
- 
	
		
		ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
		
		Mesaj alınmış, anlaşılmıştır. Şahsınıza yazılmış son mesajdır.
 
     
     
    