Taylan Abi tarafından postalanan herşey
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Üstelik rahmetli Okkır'ın adı yandaş medya tarafından sözde terör örgütünün finansörü, kasası, mali gücü olarak soruşturmada dile getirilmişti. Ancak cenaze masraflarını karşılayacak durumu olmadığı için belediyeden yardım alındı. Çok güçlü delillerden bahsediliyordu, neler olduğu birer birer ortaya çıkıyor.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Komediye nerden başlasak ona karar verelim önce. Eleştirilerinizdeki özgürlüğünüzü haklı görüyorsanız, iki farklı düşünce için de herhangi bir "sakatlık" yok demektir. Her iki fikir de o gün öyle eleştirir, bugün böyle eleştirir. Açmazda olan mantık budur bence. xxxxx yazı konusunda neler olduğunu bilemiyorum. Neticede Kemal Gözler'in makalesi ile ilgili başlık altında yazılan bazı mesajlar da uçmuş 2 gün içinde. Üstelik sadece geyik yapılmıştı, en küçük yanlış bir itham da yokken.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Ben size sakatlığın nerede olduğunu Anayasa Mahkemesi'nin türban kakkında 9'a karşı 2 oy ile verdiği kararda kimin ne tepki verdiğini hatırlatarak izah edeyim. İzah edeyim çünkü o günün tu-kakacıları, bugünün el bebek-gül bebekçileri. Etkiye tepki mekanizmasıdır toplumu bu eksene sürükleyen. Siz bir kere anayasaya, kurallarına ve kararlarına başkaldırmışsanız, sizin dilinizden konuşanlara kabahat bulamazsınız. Sakatlık nerede, forum ahalisi karar versin. 9’a 2 (*alıntıdır) "Hukuka tecavüz..." Böyle başlık atmış bir gazete. "Hukuk cinayeti" diyen de var. "Hukuka aykırı" diyen de. * 9’a 2 çıktı karar. * Üyelere bakıyoruz... 1, Ankara Hukuk mezunu. 2, Ankara Hukuk mezunu. 3, Ankara Hukuk mezunu. 4, İstanbul Hukuk mezunu. 5, İstanbul Hukuk mezunu. 6, İstanbul Hukuk mezunu. 7, Ankara Hukuk mezunu. 8, Ankara Hukuk mezunu. 9, Ankara Hukuk mezunu. * Geriye kaldı 2 üye... Biri, İşletmeci. Öbürü, İktisatçı. * Ben size söyleyeyim. 11 hukukçu olsaydı... 11’e 0 çıkardı karar. * "Kardeşim, dünyanın hangi ülkesinde iktisatçıdan Anayasa Mahkemesi Başkanı olur?" diye soracaklarına... Hukukçuların aldığı karara "tecavüz" diyorlar. * Çünkü, bunların mantığına göre, hukukçu mukukçu yoktur... Bunların işine geldiği gibi karar veren iktisatçı "en iyi hukukçu"dur... Hele eşi türbanlı iktisatçıysa, "ordinaryüs hukukçu"dur.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Madem hukuk'tu yasa'ydı diye kelime oyunlarına giriyoruz. Biraz daha oynayalım şu kelimelerle. Memleketin milyon tane üretilmiş silahı,topu,tüfeği,bombası, mermisi yok mudur? Vardır. Bunlar mısır patlağı gibi durduğu yerde patlar mı? El insaf, patlamaz. Kaç kere gördün böylesini? Durum Ergenekon olunca ne olur, tehlike arz eder, imha edilir. Ha ne yapacaktın dolaba sakladığın bombayı? Bu ayrı konudur. Savunmada birisi "rengine bakıp şiir yazacaktım" diye bile cevap verse, o delil muhafaza edilmek zorundadır. Mevzu bombanın emniyeti konusu değildir vesselam. Davranış şekli minimize edildiğinde, bize soruşturmaya olan yaklaşımın anafikirlerini, bilinçaltı mekanizmasını işaret etmektedir. Ben boşa söylemiyorum DÜRÜSTLÜK LAZIM, TARAFSIZLIK LAZIM, VİCDAN LAZIM. ******.
- 
	
		
		Nihat GENÇ:"Taraf Gazetesi Türkiye'nin yeni Ergenekon'udur"
		
		Öncelikle, sizi bilinçlendirmekle başlayalım işe. Kafanızı kumdan çıkaralım. Soruşturmanın adı Ergenekon değildir, bu yandaş medyanın "yakıştırdığı" bir isimdir. Resmi olarak hiçbir durumu yoktur. Anlaşıldı değil mi? Kafa, kum olayını iade ederim. Bu soruşturmanın güçlü delili dediğiniz şey günlüklerden ibaret. Yani hem üfürük, hem mitolojik, hem de karamizah ürünü. Google'dan toplanmayan delillerin ne olduğunu dün ART'de sayın Balbay anlattı. (Kafa kum olayı yine) Savcının CHP'ye katılması gereken 25 kişilik listeyi bulup getirip kimdir bunlar, ne iştir diye sorduğunda, bunun gazeteye gelen bir okur faksı olduğu çıktı ortaya. Güler misin ağlar mısın artık... Ben gülerim, sen ağlarsın.
- 
	
		
		Nihat GENÇ:"Taraf Gazetesi Türkiye'nin yeni Ergenekon'udur"
		
		Sayın Istanbulian, yeni olmanızdan mütevellit bir kaç mevzuya dikkatinizi çekmek istedim. Geneli itibari ile forumdaki birçok kişi iletilerine cevap alabilmek için kanıt olabilmiş belgelerden veya doğruluğu onaylanmış sözlü açıklamalardan faydalanır. Yazdığınız iletinin neye dayandığını ben anlamadım, anlayabilecek kimse olduğunu da sanmıyorum. Ancak bu bizim algı seviyemizle değil, sizin atış kabiliyetinizle ilgili. Ergenekon adı yakıştırılmış bu soruşturma içerisinde daha iddianame bile yokken, hatta elde kanıt olarak tutulan belgelerin komedisi sayın Balbay tarafından açıklanıyorken, böylesi serbest atışlarla nereye varmaya çalıştığınız aşikardır. Savcı Bey 1 yıldır taşı gediğine bir türlü oturtamamışken, sizdeki bu yargı süreci pek kısa sürmüş anlaşılan. Savcıların bilemediği, hakimlerin göremediği bir cevher olmalı sizde. Bu ulusa katkılarınızın azalmadan devamı dileklerimle.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Sayın mavi olmayan gökyüzü, başlık altındaki tartışmalarımızı kişiselleştirdiğimiz yönünde 'nurtopu' gibi bir uyarı aldım. Esasında hak da verdim kendilerine. Yanlış anladığım, yanlış aktardığınız, doğru olduğunu sandığınız yanlışlarınız veya yanlışlarım olabilir. Söyleyecek söz bitmez. Dilerseniz, arzu ederseniz ÖM ortamında devam edelim, çünkü ne ben söyleyeceğimi esirgerim, ne de forum yönetimi uyarı yükseltmekten vazgeçer Arada sizi de gümletmeyelim.
- 
	
		
		Nihat GENÇ:"Taraf Gazetesi Türkiye'nin yeni Ergenekon'udur"
		
		Yandaş medya "iftiracı Balbay, yalancı darbeci" diye yüklenir artık. Bu arada uyduruk darbeci olmalı ki, salıverildi. Ama biri oturup günlük yazar, mahkemeye delil bulduk diye savcılar peşinde koşturur. Farkı farkedebilecek yürekli Ergenekoncu var mı acaba buralarda? Merak ettim.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Hükümete bindirerek başlamışsınız, maaşallah. Sonrasında sözde darbe günlüklerine selam vererek, senaryolara öpücükler dağıtarak giriş törenini sonlandırmışsınız. Kendilerince vatanı kurtaranlara da bir şut çekmişsiniz. Bu laf da herhalde ulusalcılara. Burada da suluboya çalışması arka fonda hukuk demokrasi , manzara resmi, Türkiye tablosu. Ne güzel. Ama bu güzel ülkenin Genelkurmay'ına da Nihat GENÇ:"Taraf Gazetesi Türkiye'nin yeni Ergenekon'udur" başlığı altında Taraf Gazetesi sponsorluğunda bindirmişsiniz. Ve size sorulmuş ama cevapsız kalmış, şeriat devleti-kürt devleti vs soruları. Boşa sormadım ben,*******
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Efendi Türkler sormuştu. Başına sonuna ışıklı neon lambalar mı taksak ki acaba?
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Valla bence de olmadı. Çünkü ne benim, ne de Efendi Türkler'in sorusunun cevabı yok. *********
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Nalıncı keseri edebiyatı bunlar. Ne diyorlar? Maalesef henüz iddianame yok. Ne cici değil mi? Ah ne de çok üzgünler aslında. Sonra? Sonra onun bunun yazdığı oysa sadece yazarını bağlayan mitolojik öykülere anlamlar yüklüyorlar. Darbe günlükleri! Hatta hiç de cici değil, ürkütücü! Ve yine maalesef darbe günlüklerini yazan yandaş, hala dışarda, tek kelime ifade verdiğini duyan olmadı. Bu da çok şeker. Masum savcı, dürüst savcı, helal sana. Sonra? Sabah 3-5 gözaltıları, çok şirin şekilde gerçekleştirildi. İhtiyacı olanın koluna girildi. İhtiyacı olmayanın elini kelepçenin metal aksamı kesmiş olabilir, eh bu da cici kaderin şirin cilvesi. Haaa iddianamesi yokmuş bu soruşturmanın? Olmasın canım, dedik ya maalesef. Ama bu insancıklar işin ucu orduya dayandığında, genelkurmay başkanından şahsi hesap sorma cüretini bile gösterebiliyor. Aslanlar gibi cevap verecek diyorlar. Yoksa etiket elde, o da darbeci. Nasıl bir ülke istiyorsun? sorusu pek yerinde değil bence sevgili Efendi Türkler. Sen ne ayaksın? diye sormalı.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Bir alıntı; "Henüz iddianameyi görmedik ama, sağolsunlar, AKP’ci gazeteler sayesinde bütün iddiaları görüyoruz... Bir tanesi şu: "Ekonomiyi kötüymüş gibi göstereceklerdi!" * Halbuki... * Dünyanın en yüksek faizini biz vermiyoruz. Dünyanın en pahalı benzinini biz kullanmıyoruz. Dünyanın en yüksek vergileri bizde değil... Elektriğe daha dün yüzde 22 zam gelmedi. Doğalgaz sudan ucuz... İthalatın i’si yok; iğneden ipliğe yerli malı kullanıyoruz. Cari açık kapandı. Kayıtdışı yok. İşsizlik yok; çalışmayan keyfinden çalışmıyor. Asgari ücretle kira öder gibi ev sahibi oluyorsun. Kiralar düştü zaten... İngiliz vatandaşı bakanımız söylemişti; öğretmen maaşları, aralarında İngiltere’nin de bulunduğu OECD ülkelerinden yüksek... Kişi başına düşen milli gelir, 10 bin dolar... Sen, yenge, 3 de çocuk, etti 50 bin dolar; hálá geçinemiyorsan, Allah’tan kork! Simit bile Simit "Sarayı"nda satılıyor; daha ne olsun? Dünyanın en yüksek kredi kartı faizi bizde değil... Kart borcu olan yok. Hiç kimse açlık sınırının altında değil. Yoksul yok. Çocuklar çöplükten pazar artıklarını toplamıyor. Zenginlikten tembelleştiler, kömür almaya bile gitmiyorlar, evlerine servis yapılıyor. Bankaları satmadık. Telefonları satmadık. Devletin borcu artmadı. Esnafın kulağından para fışkırıyor; protestolu senet azaldı, karşılıksız çek yok. Kepenk kapanmıyor. Habire fabrika açılıyor. AB’ye girdik. Dünya bize hayran. Çiftçiye haciz gelmiyor. Mazot bedava. Gübre hiç bu kadar ucuz olmamıştı. Şımardılar, tarlalarını ekmiyorlar. Bi tek pirinçte katakulli oldu, onu da tahminim, Atatürkçü Düşünce Derneği stoklamıştır... Emekliler yiye yiye bitiremiyor paraları; tatile Şeyseller’e gidiyorlar. En son 20 lira zam aldılar, peder bana gemi aldı." Neydi o popüler cümle? HUKUK BİR GÜN HERKESE LAZIM. Yahu biraz da DÜRÜSTLÜK LAZIM, TARAFSIZLIK LAZIM, VİCDAN LAZIM. OKUMAK LAZIM, KÖR OLMAMAK LAZIM. Tek başına hukuku kim neylesin?!!!
- 
	
		
		DOĞU PERİNÇEKLER SERBEST BIRAKILSIN!
		
		Kişileri tenzih ederek, forumda daha önce konu başlığı ile alakasız ama şöyle bir yazışma yapmıştım. Kısaca aktarayım; Ayrımcılığın her türlüsüne karşıyız, siyasi, dini, etnik vs her türlüsüne. Ancak fikirlerimiz vardır, olmalıdır da. Nalına da vur mıhına da vur, her taşın altından sen çık, sonra sorduklarında tarafsızlık nameleri üfle. Yemezler onu. Taraf olalım; İyinin, haklının, güzelin, insanlığın, sevginin, adaletin tarafında olalım ve bununla birlikte dünya görüşümüzün ayakları da yere bassın. Polyanna gibi ortalıkta dolaşılması, sadece neşemizi artırır. Başka birşey değil. Bu memlekette devlet baba bile her 5 yılda bir vatandaşına sorar; Kimlerdensin? Kimi seviyorsun canım benim? diye...! Attığımız taşın arkasında durmaya cesaretimiz yokken, bulanık suda balık avlarken, gak-guk edebiyatıyla iletiler döşerken, itibardan söz edilmez. Değmez Figgaro'cum.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Efendiler, şimdi buyrun yavaş yavaş. Hele bir yorumlarınızı alalım. Ne olmuş bugün biliyor musunuz? Darbecileri sokağa salmışlar, üstelik bir iki değil tam 4 kişiyi birden. E artık korkulacak zamandır sizlere, ya bunlar birleşip 7 Temmuz planını uygulamaya başlarsa? 5-6 darbe planı varmış ya, seçer seçer darbe yaparlar heralde. Yaz modasına, tatil renklerine uygun bir darbe olsa bari, sırıtmasa dünya medyasında. Şöyle havalı havalı olsa. Heeeeey Ergenekoncular, yandaşlar, yalakalar, sempatizanlar, onun bunun adamları, ayağınızı denk alın, teröristler sokakta artık. Anlayabiliyor musunuz? Neyse, sorular malum. Herkesin aklına diline gelir, ben tercüman olayım. 1- Bu insanlar darbeci değildiler madem, ne diye sabahın köründe yakapaça kelepçelerle göz altına alındılar? İfade vermeye bile davet edilmeden üstelik. Canım haklarındaki suçlama kesinleşinceye kadar herkes suçsuzdur gibilerinden inleyen nameler okumayın sakın. Olayın nasıl gerçekleştiği ortada. Madem çok saygılıydınız bu insanların insan haklarına, kelepçe takana kadar davet etseydiniz önce. Neyse. 2- Haa darbeciydiler madem, ne diye saldınız? Hatta ya şimdi darbe olursa??? Adamlar sokakta! Terör örgütünden militan arkadaşlardı hani bunlar? Hani içerdeki herkes birbirini tanıyordu? Bunlar bitmeyecek soruların başlangıcıdır. Anti-tezi olan arkadaşlarımızdan, biraz bu sorulara yorum yapmalarını rica ederim.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Birilerinin bahsettiği gibi Mir Fırat benzeri yaklaşımlar içinde olunduğunu sanmıyorum. Konunun algılanış şekli Cyrano'nun hukuk/polis devleti ayrımındaki gibidir. Bu iddianamesiz soruşturmanın sadece muhaliflere yönelik gözaltılarla ilerlemesi, devlet içinden hiç kimsenin suya sabuna dokunmamış akkaşık gibi gösterilmesi, manidardır. İlgi çeken ve mevzubahis olan da budur. Kimse yargının kararlarına saygısızlık etmemiştir, ki zaten iddianamesi olmayan davanın kararı da yoktur. Soruşturmanın yürütülüş şekli ise çok acemi ve çok telaşlı bir grubun elinde olduğunu göstermektedir. Başbakan üzerine vazife olmayan açıklamaları grup toplantılarında basına aktarmakta, yalnız ve güzel ülkemin emniyet güçleri ve savcıları sinek avlamaktadır. Cumhurbaşkanı bahar çarpmış gibi uyuklamakta, tuvalet sifonlarına saklanan suikast silahları tamircilerin elinde, yerlerde gezmektedir. Yani nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça. Yeni gözaltıların AKP'ye kapatma davası ile ilgili günlere denk getirilmesinde olduğu gibi, bu iddianamenin açıklanmasının da bir Cuma gününe denk geleceğini düşünüyorum. Sayın cumhurbaşkanınız da Cuma namazı çıkışı bir açıklama yapar elbet, bekleyelim derim.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Ben asıl başlayacak olan bu yargılama sürecinde "beraat" kararları geldikçe görmek isterim sizi ve sizin gibileri. Başta başbakanınız olmak üzere. Yalnız ve güzel ülkem, o günleri de göreceğiz elbet. Şimdilik atın tutun, suçlayın, etiketleyin. Hesap kitap zamanı geldiğinde de sesiniz çıkmasın ama.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Ne Cumhuriyet'in tanımı değişir, ne de yaşanış şekli. Bu, bir ara laikliğe getirilmeye çalışılan "yeni tanım" çabasına benzedi gibi geldi. Hatta gibi gelmedi, aynen öyle geldi. Tek adama dayalı cumhuriyet denilen abuk fikrin, hangi travmanın ürünü olduğunu görüyorsunuzdur eminim. Çok uzatmadan, yeni tanım meraklılarına yeni travmalar diliyorum. Dünya böyle bir siyasi tarihi yaşamamıştır, söylenenleri ispat etmek mümkün değildir. Söylenecekler zannetmek, sanmak, farzetmek kelimelerini içeren cümleler ile geniş zaman kipindedir. Bahsedilen sancıyı çekecek olan da 'üzgünüm' yine sizlersiniz. Biz Atatürk ilkelerinin, cumhuriyetimizin bekçileriyiz. Size-bize çevirdik iyice, Ulusalcı Ergenekoncu dalaşı. Eksik olma AKEPE. Daha beter et bizi. Ve evet bence de, tekrar hayırlı olsun.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Koskoca Cumhuriyet'i yıkacak delillere bakar mısınız? Günlük sayfası. Yani? Yani yaz yazabildiğini, hayal gücüne kuvvet. Ben de Hilmi Özkök'ün İran'da Sosyalist Parti üyesi kurma çalışmaları olduğunu anlatan bir günlük döşeyeyim bari. Az kaldı bunu da söylecekler zaten. Ya da şarkıcı küçük Onur'un feminist devlet kurma hayallerinden bahsedeyim. Tabii, biz ki 27 el bombasıyla darbe yapabilecek kadar manyak bir milletin evlatlarıyız. Çok pis silahlıyız. Her biri 100.000 kişi öldürse, al sana en temizinden darbe. Şu önceki iletimde bahsettiğim ikiyüzlü davranışlara iki çift laf etsenize, aslı astarı olmayan, herşeyi yazanını ilgilendiren mesnetsiz şeylerle geçiştiriyosunuz.
- 
	
		
		Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.
		
		Bakınız konuyu nasıl da hafife alıyorlar, sözde herşey hukukiymiş, herşey bağımsız yargının insiyatifindeymiş havası veriliyor. Göz altına almak bişey değilmiş, iddianame hazırlanmış olması bile bişey ifade etmeyebilirmiş, yargı sonunda suçsuzluklar ortaya çıkabilirmiş falan falan. Size de tuhaf gelmiyor mu acaba, bu davanın iddianamesinin 1 yıldır hala hazırlanamamış olması? Bu ülkede Van 100. yıl Üniversitesi'nde Yücel Aşkın aleyhine açılan davalarda 3150 yıl hapis istenmedi mi, sonra Aşkın'ın yardımcısı bunu onur meselesi yapıp yargılama sürecinde intihar etmedi mi? Sonrasında herkes aklanmadı mı? Bu neyin ifadesidir arkadaşlar? 4 kişilik asansöre 20 kişi bindirmeye çalışırsa bu hükümet, böyle anlamsız, sonuçsuz, hukuksuz olaylar çıkar ortaya. Al gözaltına, yapıştır siyasi etiketi dosyaya, ver yargıya uğraşsın dursun. Ve yine dikkatinizi çekmek isterim, bu soruşturmanın sempatizanı olanların yakın destekçisi Mir Dengir dün neler diyor; "Yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi lazım." Vay vay vaaaaay, bu dengesiz dengir 3 gün önce Anayasa Mahkemesi kararlarına kurşun atmıyor muydu? Hani herşey siyasiydi? Hani hukuk ayaklar altına alınmıştı? Üstelik bunu yapan da Anayasa Mahkemesi haaaa, yanlış olmasın...! Dün öyleler, bugün böyleler bunlar. DTP için kapatma davası açıldığında da aynı cümleyi kurmuşlardı. AKP için açılan kapatma davası için ne dediler? Garabet! Sivil darbe! Hukuk siyasete alet ediliyor! Milletin gücüne engel olamazsınız! *** diyorum, akıl izan alacak işler sözler değil bunlar. Bir insan bu kadar ikili oynayamaz, biraz kişiliği karakteri olur, onuru bazı söylemlere izin vermez. Ama vicdan lazım tabi, olmayan yerde sözü edilmez. Ha birşey daha, dans eden sempatizanlar familyasının bir üyesi de Aykut Cengiz Ergin. Çıktı ne dedi? "gözaltılardan haberim yok, neden bana bilgi verilmediğini araştıracağım" dedi. Sonra ne dediler? "haberimiz vardı" dediler. Haberim yok diyen Sn Ergin kimdir? İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı. Varın anlayın artık neler dönüyor ortada, heryer toz duman... Unutmadan, biraz önce hukuktan, adaletten, suçsuz sayılmaktan filan bahsedilmişti? Ufuk Büyükçelebi'nin ellerindeki keleçeler nedir? Büyükçelebi suçlu mudur? Kaçacaksa neden bu kadar beklemiştir, saf mıdır? Yok kaçmayacaksa ve suçsuzluğu henüz ispatlanmamışsa ve hatta iddianamesi bile olmayan bir soruşturmada gözaltına alınıyorsa; Sorarım size....! O kelepçe niye? Bu arada soruşturma sürecinde dün gerçekleşen gözaltıların sayısını cinsini cibiliyetini başbakanınızdan öğrendi bu millet. Hani kuvvetler ayrılığı sevdalası olan, yasama-yürütme-yargı ayrımının gönüllü neferi başbakanınız. Zil takmadığı eksikti açıklamayı yaparken. Bir soru da kendisine; Bu açıklamayı yapmak kimin işiydi? Size mi kaldı? Size kaldıysa, bu işe siyaset bulaşmadı mı? Ayıptır yahu. Ayıptır. Bu kadar belli edilmez herşey. İnsan 'için için' sevinir ama bu ciddiyetini gölgelememelidir. Devlet adamı böyle olunmaz, bunun adı başka birşeydir, o da burada yazılmaz. Bitirirken, Hak ediyorsun bunları sevgili arkadaşım. Hala sessiz ve sakin oturmaktasın klimalı odanda. Hukuk bir gün sana da lazım olacak; Susma!!!
- 
	
		
		Büyük Türk Devrimi Travma olarak Tanımlandı
		
		Bugünkü gazetelere göz atarsanız farkedersiniz. Dengir'in dengesizliğine, densizliğine örnek bir yazı hemen gözünüze çarpar. Ve belki biraz daha üzerinde düşünürsünüz, bu Allahın Dengir'i ne demeye çalışıyor diye!!! Buyrun; Karacaoğlan İtalyanca konuşurdu... Ben yürürem yane yane Aşk boyadı beni kane Ne akilem ne divane Gel gör beni aşk neyledi (Yunus, 13’üncü yüzyıl.) * Düşman geldi tabur tabur dizildi Alnımıza kara yazı yazıldı Tüfek icat oldu mertlik bozuldu Eğri kılıç kında paslanmalıdır (Köroğlu, 16’ncı yüzyıl.) * Bana kara diyen dilber Gözlerin kara değil mi Yüzünü sevdiren gelin Kaşların kara değil mi (Karacaoğlan, 17’nci yüzyıl.) * Yarın kavga kurulur Öter tüfek davlumbazlar vurulur Nice koç yiğitler yere serilir Ölen ölür kalan sağlar bizimdir (Dadaloğlu, 18’inci yüzyıl.) * Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece (Veysel, 1894 doğumluydu.) * Hálá diyor ki: "Atatürk travma yaşattı, dilimizi değiştirdi..."
- 
	
		
		Büyük Türk Devrimi Travma olarak Tanımlandı
		
		"Değiştik" diyen zihniyetin vicdan dışı söylemlerine bir örnek daha. Niye şaşırdınız ki? Bir kurcalayalım isterseniz; hepsi de tesadüf olmamalı bence. Humeyni'yi sever bunlar, senin benim Atatürk'üme de böyle yaklaşır. Türbanı çıkarmakla, don çıkarmayı aynı zanneder. Kızdırınca "Ananı da al git" bile der. Teröriste "Sayın" bile dediği duyuldu. Sana bana darbeci der, kralların hacıların hocaların elini eteğini öper. Nereden geldiğini bilmeden travmadan bahseder, mandacıya methiyeler düzer. Okul çatısında namaz kıldırır, uçağın rotasını kıbleye çevirir, Akmerkez'de vitrin önünde namaz kılar. Apronda deve keser, parasını sana bana ödetir. "Af yok mu" diyene, "katili affetme yetkisi maktulün varislerine aittir" diyen başbakanları vardır. Demokrasiyi amaç değil araç olarak kullandığında ise "ne var ki canım bunda" diye söylenir. "Kişiler laik olmaz, devlet laik olur" der; Avşar kızının programında ne kadar laik birisi olduğunu ispatlamaya çalışır. Tabanına ve yüreğine söz geçiremez, böyle konuşur durur. Bunu da idrak edemeyen %47 için bir cümlem olacak, her olayda ulusalcıları kovalamaya alışıksınız, rahat anlasınız. Travmanı al da git!
- 
	
		
		TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
		
		I love Humeyni! "Humeyni’yi seviyorum. Atatürk’ü sevmiyorum. Maraş’ta Fransız askerleri Nene Hatun’un başörtüsüne uzandı. Sütçü İmam ilk ateşi açtı, böylelikle Kurtuluş Savaşı başladı. O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanlar hep Müslüman... Atatürk olmasaydı, İngilizler olsaydı, haklarım daha geniş olacaktı." * Böyle dedi. * "Türbanlı böyle dedi" demiyorum; çünkü bütün türbanlılar böyle düşünmediği gibi, böyle düşünen türbansızlar da var. Demem şu... * Nene Hatun, Maraşlı değil. Erzurumlu. Savaştığı düşman, Fransız değil. Rus. Rus başörtüsüne saldırmadı. Aziziye Tabyası’na saldırdı. Milli mücadelenin mangal yürekli evladıdır ama, milli mücadelenin ilk kurşununu Sütçü İmam sıkmadı. Hasan Tahsin sıktı. Maraş’ta değil, İzmir’de. Takvime bak.. Hasan Tahsin’in tetiğe basmasıyla, Sütçü İmam’ın tetiğe basması arasında 6 ay var... Sütçü İmam, Fransız vurmadı. Ermeni vurdu. Maraş’ta düşmana ilk müdahaleyi yapan da, aslında Sütçü İmam değil. Çakmakçı Sait. Silahı yoktu. Yumruğuyla saldırdı. Şehit oldu. Maraş’ı önce kim işgal etti? Arkadaşın İngilteresi! Kim sesini çıkarmadı? Arkadaşın padişah efendisi! Kim kurtardı? Arkadaşa daha geniş haklar tanıyacak olan İngilizlerin gemisiyle kaçan padişah efendinin idam etmek için arattığı Atatürk! * O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanların hep Müslüman olmadığını da görürsünüz... Bizzat Ordinaryüs Profesör Mazhar Osman’ın ağlayarak okuduğu "şehit listesi"ne göre, bu toprakları İngilizler işgal etmesin diye savaşan, can veren İstanbullu hekimler arasında, 140 Türk, 32 Ermeni, 25 Rum, 18 Yahudi var. Ve, dikkatinizi çekerim, hepsine birden "şehit" demişler... Çünkü şehitlik kavramı, "o dönemin sosyolojik yapısı"na göre, dinle alakalı değil, yurtseverlikle alakalı. * Uzatmayayım. Tehlike ne İran’dır, ne İngiltere... Kara cehalettir. 12/06/2008 Y.ÖZDİL
- 
	
		
		milli müsâbaka
		
		Yazı bugünkü Hürriyet Gazetesi'nden. Yazan kişi bu tür hastalıklı fikirlerin olabileceğini %100 öngörmüş olmalı ki, aslında başlığı farklı olan bir konuda söylemeden geçememiş. Okuyun okuyun. Ve kime acıyacağınıza karar verin. Domates Rusya "ilaçlı bunlar, yenmez" diyerek, bizim domatesleri geri gönderiyor; Başbakan hálá, "istikametimiz millettir" falan diyor. Sadece domates de değil... Patlıcan, limon, patates, kiraz, üzüm. Hiçbirini almıyor adam. "Hayvana bile yedirilmez" diyor. * Rus’a kakalayamayınca, normalde imha edilmesi gereken sebze-meyvenin istikameti neresi oluyor? Millet. * "İstikamet" dedim, aklıma geldi... İstikameti AKP olan gazeteler var. İnsanoğlunun Mars’a Tayyip Erdoğan sayesinde gittiğini öne sürüp, Portekiz yenilgisini Başsavcı’ya bağlarlar! Aynı Tayyip Erdoğan’ın kankası rüşvetten mahkûm olur, yazmazlar. Dün baktım tek tek... Türban hepsinde manşet. Domatesi hiçbiri yazmamış. Belli ki, işin ucu iktidara dokunur diye, suya sabuna dokunmamışlar. * Zannedersin domates laiktir... * Halbuki, kanser bu. Türbanlı-türbansız ayırmıyor. İmam değil, istersen müftü ol... Kamyon kasasında uzayan salatalıktan yedin mi, ayvayı yiyorsun. * Çok önemlidir bu konu. Hayatidir. Çünkü unutmamak lazım... Birbirimize düşman olmak için bile önce yaşamamız gerekiyor! Hepimiz ölürsek manası yok. Bakınız bununla ilgili bir alıntı daha yapayım size; YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açtı... * Bunu duyan Başbakan Erdoğan, hukuka büyük saygısı olduğu için, "Yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmamız yanlış olur" dedi. Meclis Başkanı Toptan da, devleti temsil eden, sorumlu bir siyasetçi olduğunu kanıtlayıp, "Türkiye bir hukuk devletidir, Anayasa Mahkemesi’nin en doğru kararı vereceğine inanıyorum, herkes hukuka güvensin, müsterih olsun" dedi. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise, her zamanki gibi mantıklı ve olgundu, "Adalet Bakanı olarak, yargıya intikal eden bir konu hakkında yorum yapmam uygun olmaz, ancak şunu söyleyebilirim ki, siyasilerin kendilerini, davranış biçimlerini çek etmelerinde fayda var" dedi. Eski Adalet Bakanı ve şimdiki Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise, dayanamadı, vatandaşın duymak istediği en doğru cümleleri kullandı, "Hizmet için seçilenler, kavga çıkması, gerginlik olması için olaylara adeta çanak tutuyorlar, çok net iddia ediyorum, partinin kapatılmasını en çok siyasiler istiyor, yoksa bu kadar ahmakça politika güdülemezdi" dedi. * Ama ne zaman dediler bunları? DTP için dava açıldığında! * Şimdi ne diyorlar? "Garabet..." "Yüz karası..." "Halkı da kapatın bari!" "Görülmemiş utanç..." "Savcı yargılansın!" "Savcı da ölümü tadacak!" * Zaten anlatmaya çalıştığımız bu... Hukuk, bir gün herkese lazım! 18.03.2008 Yani güzel arkadaşım, sen anlamışsındır. Daha fazla birşey söylemeyeyim.
- 
	
		
		CHP'yi protestoyla güne başlayan Diyarbakırlılar, Baykal'ın otobüsünü yumurta atarak uğurladı
		
		Hastayım şu popülist söylemlere... Neymiş? 20 milyon kürt insanıymış; Size bazı anımsatmalar yapayım, şehir efsanesi tadında eğlenelim biraz. Sivas Spor 1. Lig'e çıktığında ne yazdı gazeteler? 5 milyon Sivaslı artık İstanbul'daki tüm stadları doldurur dediler. Sivaslı vatandaşımızın mitoz bölündüğünü varsaydılar sanırım. Sık sıkabildiğin kadar, 500 milyon Fener taraftarı şampiyonluk da kutladı geçtiğimiz yıllarda. Nasıl Sivaslıya bilet kesmediysen, buna da itiraz edemezsin işte. Trabzon'un çok göç verdiğinden bahsedilir, memleketimin her yanı Karadenizli müteaahhit kaynıyor vesselam. Ekle bi 20 milyon daha. Rizeli Artvinli Gümüşhanelisi de eşantiyon içinde. Nereye gitsem birileri ya İzmirli ya Zonguldaklı ya Edirneli; ekle 5'er milyon daha. Sivaslı mitoz bölünür de İzmirli, Zonguldaklı, Edirneli melül melül bakmaz ya canım... Ekle sen. Biraz Arnavut, biraz Boşnak, az Azeri, bir tutam Gürcü, Arabı Makedonyalısı da aynı eşantiyon paketinden. 2 sorum var bitirirken; 1- Yumurta havada uçarken atan ve hedef olan arasındaki farkın hakkını kim bilir? 2- Ben bu memleketin hangi milyonlarındanım? 25 milyon Antalyalı adına sordum. Hadi buyrun.
 
     
     
    