Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

hakanaytac

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    599
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hakanaytac tarafından postalanan herşey

  1. bu düşünce islama mensup olmayan bireylerin aile kurumunu güçlendirmediği, hatta aile kurumuna düşman olduğu fikrini ima eder...ki islama veya bir dine mensup olmayan kişilerde de aile kurumu çok güçlü olabilir... toplumsal dayanışmayı sağlayan yalnızca din veya dinlerden bir tanesi veya mezheplerden bir tanesi değildir...
  2. alevilere yapılan ayrımcılık bir gerçek evet ama "alevinin aleviden başka dostu yoktur " gibi cümleler hem ayrımcılığa yol açacaktır hem de alevilerin farklı mezhepten hatta farklı dinden bireylere düşmanlık beslemesine yol açacaktır... meseleye bazı sünni poltikacıların ve sünni mezhebinin fanatiklerinin yarattıkları veya neden oldukları eşitsizlik olarak bakmak gereklidir....!!!
  3. çevreyle ilgilenen, onun sorunlarını çözmek isteyenler tabi ki bunu siyaset alanına da taşıyacaklardır.. çevreye zarar veren partiyi eleştireceklerdir.. ona oy vermeyeceklerdir.. çevreyle ilgilenen partilerin peşinden gideceklerdir... yoksa amaç çevreyi bahane ederek iktidarı yıpratmak değil... bu muhalefet partilerinin görevidir... ancak çevreyi kirleten partiyi, iktidarı, başbakanı eylemlerle mitinglerle protesto etmek çevreyi politika malzemesi haline getirmek değil, çevre konusunda siyasilerin olumsuz hareketlerini protestodur... bu da gereklidir.. yoksa hiçbir politikacının çevre hakkında düşüneceği yok...
  4. erkeklerin kadınları çıldırtan 10 hali veya 1.000.000 hali diye birşey yok... meselenin özü şudur : kadınlar erkekleri çekemiyor... onların yaptıklarını yapamadıklarından onları kıskanıyorlar... yalnızca bu mu ?? erkekler de kadınları çekemiyor... kadınların yaptıklarını yapamadıklarından onlar da kadınları kıskanıyorlar... işte meselenin özü budur !!!
  5. türban zaten bir radikal islamın bir simgesi olduğu için yasaktır... kamu alanlarında belki şu an yasaktır ancak türban gibi çok katı bir biçimde bakılmıyor başörtüsüne.. okuduğum üniversiteye veliler başörtüsüyle girebiliyorlar... kimse de onlara ses çıkarmıyor... engellenmiyorlar... ayrıca askeri törenlerde, kutlamalarda türbanlılar uyarılıyor ama "başörtüsü" olarak nitelendirdiğimiz örtüyü takanlara birşey denmiyor... bunların örneklerini zaten televizyonlardan gazetelerden daha önce gördük.. hatta bir üniversitede başörtüsüyle kızını izlemeye gelen kadının içeri alınmaması haber olmuştu... herkes buna tepki göstermişti... bu kadarının da abartı olduğu söylenmişti... bu bir hataydı ve artık bu hataya düşülmüyor... benim gördüklerime göre böyle... yani cevap evet... ve samimiyetimiz de anlaşılmıştır herhalde... türbana da karşı değiliz, başörtüsüne de... isteyen kullanabilir bunları... karşı olduğumuz tek nokta bu dini simgenin laik bir devletin kamusal alanına girmemesi... ...
  6. ben hiç sadece solcular öldü diye birşey dedim mi ?? ancak sol görüşlüler ve o zamanın belki de tek solu CHP liler(diğer partilerin varlığnı inkar etmiyorum) görüşleri yüzünden, askerle zıt olan görüşleri yüzünden yok edilmişlerdir.. tabi ki ülkücüler de öldürülmüş, işkence görmüşlerdir... benim burada bahsettiğim nokta CHP'nin fikirlerinin her zaman askere ters olacağı, askerle zıtlaşacağı... ki bu bir gerçektir.. askerle CHP son dönemde sadece laiklik konusunda görüş birliğine varmışlardır... onun dışında CHP ile askerin görüşlerinin ne kadar zıtlaşıp, aralarında gerginlik olduğu açıktır... ben bundan bahsettim... CHP ezelde ne darbeciliği yapmış... onu açıklayın da bilelim... yoksa kendi seçmenlerini, kendi destekçilerini ve kendi üyelerini öldüren darbeyi mi istediler ?? ...
  7. puhahahahahahha !!!! arkadaş bütün müslümanları şeriatçı olarak nitelendirmek istiyor herhal !!! yani o günkü müslümanlardan bahsediyor... onların bütününe de şeriatçı diyor... şeriatçılar cumhuriyeti kurmadı.. şeriatçılar cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk'e suikast teşebbüsünde bulunanlardı !!!
  8. CHP parti olarak ve liderleri olarak her zaman darbelerden çekmiş bir partidir.. bunun kanıtı ?? darbe dönemlerinde CHP üyelerinin, yöneticilerinin suikastlere uğraması, CHP'li olduğu için komunist damgası yemiş, (ki bunların içinde gerçek komunistler de vardır) gözaltına alınıp işkence görmeleri, tecavüze uğramaları, öldürülmeleri, kendilerine insan dışı bir varlık gibi davranılması... CHP ve liderleri her zaman darbelere karşı olmuştur.. hatta Atatürk ilkelerinin "yıpratılmak" istendiği için yapıldığı söylenen 80 darbesinde de CHP'liler, Kemalistler, Komunistler, Sosyalistler işkence görmüşlerdir.. bu düşünceye sahip kişilerin çoğu o zaman CHP'lidirler.. CHP'li oldukları için ceza çekmişlerdir.. bugün CHP nerededir ? maalesef radikal milliyetçiliğe kaymakta olan "sözde sosyal demokrat " bir partidir.. ancak CHP her zaman darbeye karşıdır... CHP'nin her mitinginde, toplantısında darbe karşıtı sloganlar atılmış, darbe karşıtı sözler söylenmiştir... "ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye " sözleri CHP'lilerin ürünüdür... bakmayın bugün CHP'nin darbe yanlısı gösterildiğine... CHP hiçbir zaman darbeci olmamıştır, bugün böyle değildir ve asla da olmayacaktır... CHP bu ülkede askerlerin hep "öteki " diye bir parti olmuştur... CHP ile askerin birbirine ne kadar zıt olduğunu biraz düşünsek görebiliriz....
  9. bu önemli sorunun ilk önce siyasiler tarafından ele alınması ve ona uygun politikalarla, ona uygun faaliyetlerin uygulanması gerekmektedir..bu nedenle doğa sorunları çözülmesi ilk önce politik olabilmeyi başarabilmeldir..bu ülkenin yarısı doğanın korunması ve küresel ısınmaya bakarak, iktidarların bu konudaki hareketlerini izleyerek oy verselerdi o zaman görürdünüz "çevrecinin daniskaları"nın çevre için nasıl çalıştığını !!!
  10. öncelikle, şimdiden o olamaz, bu olabilir şeklindeki yorumlar yanılgıya götürebilecek yorumlardır.. bunu bilemeyiz ama fikrimize göre kanıtlarımızı, düşüncelerimizi ortaya koyarız.. Türklerin dünyaya egemen olacağı konusundaki fikriniz için "kesinlikle falcılık olarak yorumlamayın" demişsiniz ama bunun falcılıktan başka bir adı yoktur bir kere Türklerin dünyaya egemen olması konusunda nasıl "egemenlik"ten kastınız nedir ? ABD ve Rusya gibi hacim olarak yani topraklarını genişletmek olarak mı bakıyorsunuz ?? bunun kesinlikle olmayacağını size söyleyebilirim ki biz "cihanda sulhu " benimsemiş ve "gerekmedikçe her türlü savaşın cinayet" olacağı fikirleriyle yetişmiş bir toplumuz.. bunlara rağmen topraklarımızın genişlemesini istiyorsanız o zaman ABD ve Rusya'ya kızamazsınız.. zamanında Almanya'yı genişletmeye ve dünyaya egemen olmak isteyen Hitler'e de.. çünkü bu düşüncenin emperyalizmden, zorbalıktan, katillikten hiçbir farkı yoktur..!!! biz yapınca iyi, onlar yapınca kötü fikirleri de egoizmden başka birşey değildir... tabi bu şekilde düşünüyorsanız... Türkiye'nin bugün ve ilerisi için tek bir amacı olmalıdır... dünya barışını sağlamaya çalışan bir ülke olmak, ancak bunu yaparken de bağımsızlığını koruyacak, toprak bütünlüğünden ödün vermeyecek, dışarıda olduğu gibi kendi ülkesinde de kardeşlik, eşitlik, barış gibi kavramları gerçek anlamda uygulayacak güçlü bir ülke olmak...!!!
  11. ben sorumu sormaya devam ediyorum ama cevap veren yok... istikal marşı'nı yazanlarla lozan'ı imzalayanlar arasında nasıl bir nitelik farkı vardı ?? ya bu açıklansın ya da ortaya atılan tezin yanlış olduğu kabul edilerek özür dilensin !!!
  12. madem laik bir ülkede diyanet'in olması çelişkidir (ki gerçekten bir çelişkidir) hangisinden vazgeçeceğiz ?? diyanetten mi laikliten mi ?? ikisinden de vazgeçmeye gerek yok !!! sonuç olarak laik ülke her dine eşit yaklaşacağından diğer dine mensup kişiler için de böyle kurumlar kurulabilir.. devlet bu kurumların faaliyetlerini yalnızca denetlemekle yetinir.. ki o kurumun kararları devleti bağlamaz.. bunun için Din İşleri Başkanlığı kurulur ve her din için vaazlarda bulunan kişiler olur.. ancak devlet sadece bu kurumun doğru çalışıp çalışmadığına bakarak, bu alanda bir eşitlik sağlayabilir.. bu da laikliğe aykırı olmaz.. dinle ilgili bir kurumun olması değildir çelişki olan, yalnızca bir dinin hatta bir mezhebin kurumunun olması, ve bugün olmayan ama bu din kurumunun devlete karşması durumudur... osmanlı devletinde okuma yazma oranının düşük olduğu sözlerine uydurma diyorsunuz da hangi kaynağa göre diyorsunuz.. yüzde 7 gibi çok düşük bir düzeyde olduğu söylenen okuma yazma oranının bu tezine karşılık herhangi bir antitez olmadığına göre ezbere konuşmaktansa bu kaynağa güvenmekte yarar var.. aksini söyleyen kanıtlarla ve belgelerle konuşsun.. evet kurtuluş savaşı Mustafa Kemal'le başlamadı ancak düzenli ordudan önce yerel ayaklanmalarla bu direniş başladı.. ancak bu vatanın toptan kurtulması için yapılan ayaklanmalar değildi.. düzenli ordu fikri ve "hattı müdafa değil sathı müdafa " fikri "bu satıhın bütün vatan olması" bu nedenle de topyekün direniş fikri Atatürk ile başlamıştır..bunlara dayanarak da Kurtuluş Savaşı'nın topyekün halde başlaması Mustafa Kemalle denilebilir.. hilafeti kaldırmanın emperyalizme hizmetle ne alakası var ?? osmanlıca öz bir dil değildi.. arapça ve farsçadan bozma bir dildi.. bizim dilimizdi ancak kullanma bakımından bizim dilimizdi.. bize öz bir dil değildi... ..
  13. radikal milliyetçilere söyleyecek sözüm yok ama 301 konusunda kendine Atatürkçü ve Kemalist diyenlere Atatürk'ün bir sözünü yazmak istiyorum... "Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.." Atatürk !!! 301 meselesinde de sadece görülmek istenen görülüyor.. bu haliyle 301 maddesi, " Türkler iyi araba kullanamaz " lafına bile dava açmayı gerektirir.. ancak bu maddede Türklüğe alenen hakaretin cezalandırılacağı sözü, sanki bu maddeyi düzeltmek veya kaldırmak isteyenlerin Türklüğe hakaret etmek istedikleri öne sürülüyor.. yine düz mantık düşünülüyor.. yine düz mantıkla hareket ediliyor...
  14. hakanaytac

    işte deniz feneri

    yalnız farkında mısınız bilmiyorum ama arkadaş kimseyi kandıramyacağını anlayınca ve karşında büyük bir ordu görünce kaçtı !!!
  15. hakanaytac

    işte deniz feneri

    herkesi kandıramadığınız, paralarını yiyemediğiniz için bu kadar üzülmeyin.. herkes bu kadar saf değil.. chp nin hangi yolsuzluğu ortaya çıkmış ki.. böyle bir iddiaa bile yok.. ancak ezbere konuşmak bazı arkadaşlar için bağımlılık haline gelmiş.. biz yapıyorsak onlar da yapıyorlardır diye düşünüyorlar !!!
  16. Allah Allah, ne alakası var Ermeni halkıyla barış istemenin Türk halkına düşmanlık beslemeyle.. biz yalnızca uzun yıllar boyunca birlikte, kardeş gibi yaşayan halkın batı'nın kışkırtmasıyla birbirine düşmesi ve yaşanan olumsuz olayların geride bırakılmasını, iki halk arasında yeniden dostluğun kurulmasını istiyoruz.. bu dostluk kurulacak diye bağımsızlığımızdan ve toprak bütünlüğümüzden ödün verelim istemiyoruz.. ya içimizdeki Ermeniler ?? onları sevmek, saymak, bir arada olmak, aynı şeyi yiyip içip, aynı şeyleri paylaşmak da mı bu anlama geliyor.. lütfen işi abartmayalım.. ayrıca iki ülke arasındaki olumsuzluğu ortadan kaldırmak sadece Türkiye veya sadece Ermenistan görevi değildir. bu görev ortaktır.. Türk halkı Ermenilere kötülük etti, Ermeniler de Türklere etti. bunu reddetmek palavradan başka birşey olamaz.. iki halk ve iki ülke arasında yaşananlardan her iki taraf da sorumlu.. ayrıca grup maçı olduğuna göre bunun rövanşı da olacaktır.. Türkiye'de o zaman da karşı çıkacaklardır gelmesin Ermeni cumhurbaşkanı diye... ancak bizimkilerin içi biraz rahatlayacak.. çünkü bu olaya bizim onların ayağına gitmemiz olarak bakıyorlar.. bu durumda intikam alınmış olacak !!! Türkiye'nin itibarı yeniden artacak !!!
  17. evet bu tip olaylar maalesef yaşanmıştır.. ancak bu olayların yaşandığı ermenilerin kötü ırk olduğu anlamına gelmez.. soykırım olmadı belki ama karşılıklı katliam gerçekleşti.. ermeniler de türkleri öldürdü.. türkler de ermenileri öldürdü.. ancak soykırım gibi sistemli biçimde bir halk yok edilmek istenmedi.. yaşanan olaylar galeyana gelip kendini kaybeden insanların yaptıkları eylemlerdi.. ancak bu ne ermenilerin ne de türklerin kötü oldukları anlamına gelmez.. 2.dünya savaşında sayısız yahudi katledildi.. ancak bu almanların kötü olduğu anlamına gelmez.. kızlderililerin yok edilmesi de amerikalıların kötü oldukları anlamına gelmez, ırak da yaşanan olaylarda.. halkların bir suçu yoktur.. suçu olan halkları birbirine kırdırarak çıkar sağlayan politikacılardır.. bizim bugün amerikanın halkıyla bir problemimiz yoktur.. amerikanın politikası ve politikacılarıyla.. aynı şekilde ermeni sorununda ermenilerle değil, ermeni politikacılarla vardır.. bu ziyaret de bu önyargının biraz olsun kalktığını, her iki tarafında ılımlı olmaya başladığının bir göstergesi.. bu fırsatı değerlendirmek lazımdır..
  18. barış istememek ne demektir Allah aşkına. kim barış istemiyor.. halkın bütünü değil, kana susamış ve toprak sevdasına düşmüş aşırılar, ırkçılar.. doğduğundan beri ermenileri düşman olarak görmüş, bu şekilde gösterilmiş ve ermenilere düşmalık besleyerek daha fazla vatansever, daha fazla milliyetçi olduğunu düşünenler.. aynı şekilde ermenistandaki aşırılar.. yoksa rasyonel düşünebilen hiçbir halk savaştan yana olmaz.. barış istememek ne demek ?? ermenistan'a savaş açmak demek.. gerekçesi ne ?? oralar bizim toprağımızdı.. ee rusyanın sovyetler birliği topraklarını geri almak istemesi, gürcistan'a saldırması o zaman savunulacak bir durum.. eğer düşünürsek anadolu toprakları bize ait değildi o zaman buralara ilk sahip olanlar gelsinler ve bizle savaşarak buraları alsınlar..acaba haklı mı olurlar ??ermenistan'ın topraklarını isteyenler ve bunu bu dayanağa oturtanlar bu düşünceyi de meşru bulmak durumundadılar. yoksa kendilerini kandırırlar ya da emperyalist ülkelere kızarken kendileri emperyalist olmuşlardır ancak haberleri yoktur.. ermenistan ne zamandan beri Türkiye ile ilişkiler konusunda yorum yapıyor.. eskiden böyle bir talep yoktu...eğer bu talep geldiyse birşeylerin değiştiği görülüyor..sol ikitdarların, sosyalist ve rasyonel düşünceye sahip kişilerin başa geçmesiyle bu gerçekleşiyor..yoksa radikal milliyetçi bir partinin buna şiddetle karşı çıkması gibi..mhp gibi..ve maalesef ne yapacağını şaşırmış durumda olan chp gibi..yine de mhpye göre daha ılımlı davrandılar... demek istediğim her ülkede olabilecek aşırılar ermenistan "soykırımdan vazgeçtik " dese bile ermenistanla savsaş halinde olmaya devam etmek isteyeceklerdir..soykırım olmamış olsa bile bu fikirler o ırkın kanını akıtmak, yok etmek isteyeceklerdir,,tıpkı onlardaki aşırılar gibi.. sayın poltika bu fikirlerden uzaklaşalım, aramıza bir fark koyalım.. bir ülkeyi ziyaret etmek onların istediklerini gerçekleştirmek değildir... ...
  19. çıkar yolu chpnin bitirilmesinden önce bu partinin düzeltilmesidir.. ancak bu bir hayal gibi gözükmektedir.. chpnin üst düzey kadrosu dahi bunu söylerken bunun mümkünatının zor olduğu görülüyor... ama asıl önemli olan bugün kendisine gerçek anlamda sol diyen ve görüşleri birbirinden çok da farklı olmayan partilerin bir araya gelerek büyük partileri ittifaka ve/veya birleşmeye zorlamaları gerekiyor.. tkp,ödp,ip,emep hatta dsp ve shp bir şekilde öncelikli çıkarları unutup bu birleşmeye katkı sağlamaları gerekir.. başta disk olmak üzere birçok sendika da bu oluşuma destek vereceğini söylemesi umut vericidir.. inanın eğer chp pes eder ve bu oluşum gerçekleşirse gerçek sol düşünceden kopma, radikal milliyetçiliğe kaymak,parti içi demokrasinin bitmesi gibi sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır... acaba chp gerçekten bu durumlara düşmeyi kendisi mi istedi ?? hiç sanmıyorum... belki alternatif olamama konusunda, doğru dürüst parti programı yazamaması, ülkeyi yönetecek bir politika üretememesi onun suçudur ancak chp bütün engellemelere karşı bu hale gelmiştir diye düşünüyorum... ancak bu partide ısrar etmek, illa ki bu partiyi iktidar yapma inadı chpden çok sola, soldan çok da ülkeye zarar vermektedir.. ...
  20. emin olabilirsin gerçek anlamda solcular var.. ancak bunların bir kısmı kişisel çıkarlar için bu partideler(her ne kadar sol düşünceyle çelişse de) büyük bir kısmı ise çaresizlikten ve başka bir alternatif olmadığından dolayı bu partideler.. apolitikler mi ?? pek sanmıyorum.. ellerinden gelen en büyük muhalefeti yaptılar parti içinde.. ilçe açılışlarına gelen genel başkanı ***** de ettiler, baykal'ın kendi egemenliğini gösterecek olan mitinglere de katılmadılar.. protesto ettiler ve insanları ikna etmeye çalıştılar.. ve sonunda baykal'ı ve onun krallığını yıkmaya çalışan insanlar Haluk Koç'u ortaya çıkardılar.. değişim ve gelişim umutlarıyla... ancak onun gücü de yetmedi Baykal'ı yıkabilmeye.. CHP sol mudur ?? bugün değildir... ama ülkedeki sol partilerin ne durumda olduklarını görüyoruz.. %1'lerin üzerine çıkamayan gerçek sol partilerin haketmediği bu durum CHP'nin yok edilmesiyle sona erdirilebilir.. başka çare de gözükmüyor...
  21. tabi ki buradaki yazıları yorumlayabiliriz.. yazarların yazılarının bize doğru gelen yönlerini kendi fikirlerimizle açıklayabilir, yanlış gelen yönlerini de gerekçeleriyle eleştirebiliriz.. .. bahsettiğin yazı sanırım Yılmaz Özdil'in yazısı.. ancak kaçırdığın bir nokta var ki burada CHP'li bir belediye başkanıyla, AKP anlayışı karşılaştırılıyor. (yani özünde sol fikri benimsemiş biriyle, sadaka ve avantayla oy toplayanı karşılaştırmış) bugün CHP her ne kadar sol fikir ve eylemlerden sapmış olsa da bu partinin içinde gerçekten de solcu , sosyalist fikirleri yaşatan insanlar bulunmakta..kendimden biliyorum..buradaki solcu ve sosyalistler de tıpkı bu partiye oy veren insanlar gibi çaresizlikten buradalar.. ancak ülkenin bu durumunu iktidara gelemeyen CHP ile sorumlu tutmak yanlış.. ülkeyi 58 yıldır sağ iktidarlar ve onların koalisyonu yönetiyor.. sorunu burada aramak lazım.. sorumluları da onlar olarak görmek..
  22. aşırıların düşmanlıkları maalesef her ülkede de var.. bir araya gelinmesin, konuşulmasın, diyalog kurulmasın ve düşmanlık devam etsin istiyorlar.. ermeni aşırılar diyor ki, onlar soykırım yaptı, konuşmayız.. biz diyoruz ki, onlar da bizi katletti, konuşmayız.. iki inatçı çocuğun oyunu gibi.. oysa bu tür sorunlar diyalogla çözülür.. ermenistan bugün anlayamayacağımız kadar fakir bir ülke.. varolabilmesinin, yurttaşlarının yaşayabilmesinin tek dayanağı belki de bu iddia.. zaten arşivlerini açmalarını istememelerinin nedeni de bu.. eğer arşivler açılırsa bu olayın karşılıklı katliam olduğu ortaya çıkacak.. hem türklerin katlettiği hem ermenilerin.. ancak onlar arşivlerini açmıyolar çünkü ermeni soykırımının da gerçekleşmemiş olduğu ortaya çıkınca hiçbir dayanakları kalmayacak.. peki biz onlar ermeni soykırımı iddialarından vazgeçerlerse ne yapacağız.. onlara sahip çıkacak mıyız ?? ilişkileri normalleştirecek miyiz ?? içimizdeki aşırılar bu iddialardan vazgeçilmesi durumunda bile bunu kabul etmeyeceklerdir.. karşılıklı nefretin devam etmesini isteyeceklerdir.. hatta o toprakların işgali için savaş açılmasını bile isteyeceklerdir.. uzun geçmişleri olan birlikte ama yalnız iki yabancı dan ileriye gitmemeyi isteyeceklerdir.. inanın ki ermenistan ın içindeki aşırılar da bunu isteyeceklerdir.. sınırların açılmaması durumunda ne kadar yoksul bir ülke olarak devam edeceklerini bile bile.. ve bu kısır döngü bu şekilde devam edecek.. her sorunu ucuz milliyetçilikle çözmeye çalışan bu insanlar, bu biçimde de birçok sorunu halledeceklerdir !!!!
  23. Okay Gönensin VATAN [email protected] 03.09.2008 Sokağa teslim olmak Bir politikacı için “başarı”nın en kolay yolu sokağa teslim olmak, sokağın duygusal dalgaları içinde “sevilmeyi” sağlamaktır. Bunun adına “popülizm” de deniyor. Sokak gündelik duygularla hareket eder, yarını, öbür günü düşünmez. Öyle bir sorumluluğu da yoktur. Bu sorumluluk siyasilere aittir. Her kararın yarın, öbür gün yol açacağı etkileri, her cümlenin, her kelimenin yansımalarını düşünmek siyasinin işidir. Sokağa teslim olan siyasilerin adlarının bugün tarih kitaplarının hangi sayfalarında yazılı olduğunu hatırlatmaya çalışmak bile abes. Sokağa teslim olmayan yarını, öbür günü, bir sonraki kuşağı düşünen siyasilerin adlarının hangi sayfalarda yazıldığı ise belli. *** Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan ziyaretine taşıdığından daha büyük bir “tarihi” anlam yüklemenin gereği yok. Ama bu olay bugünün koşullarında, Türkiye’nin dünya ile ilişkilerinde, Türklerin kendi tarihleriyle barışmasında, Ermenilerin de kendi tarihleriyle barışmasında önemli bir değişimi başlatabilir. Şu anda Kafkasya bir savaş alanıdır, Türkiye’nin belli şekillerde aktif olmasının istendiği bir bölgedir. Bu bölgede etkin rol oynayabilmenin de bazı koşulları var. Cumhurbaşkanı Gül’ün futbol maçı dolayısıyla Ermenistan’a giderek yeni bir açılımı, en azından sembolik olarak başlatmasına “sokağın sahibi” MHP ile kendine radikal sağda yer aramaya devam eden CHP karşı çıktı. Böylece sokak harekete geçirilince AKP’liler de sokağa teslim olma havasına girdi. *** Ermenistan ile başlayacak yeni bir açılımın Gül’ün futbol ziyaretiyle başlamasını “ulusal onur” gibi büyük kavramları kullanarak engellemeye çalışmak yerine “yarının” Kafkasya’sını ve Türkiye’nin hem bölgedeki hem dünyadaki yerini düşünerek, CHP de değerlendirmiyor, değerlendiremiyor. Ama bunun bir de karşılığı var. Ermenistan’ın sokağı da Gül’ün gelmesini istemiyor. Bizim sokak “gitmesin” diyor ve gerekçesini “ulusal onur ve gurur” gibi büyük kavramlarla açıklamaya çalışıyor. Ermenistan’daki sokak da “gelmesin” diyor, onlar da “onur ve gurur” gibi kavramları kullanıyor. İki tarafın sokağı da, iki tarafın radikal milliyetçileri de aynı tavırda birleşiyor. Bu bile durumu görmek açısından yeterli değil mi? Gül’ün gitmemesi hem bizdeki sokağa hem de Ermenistan’ın sokağına teslim olmak anlamına gelir. Gül Erivan’da maç izlemeye gitmelidir.
  24. Zülfü Livaneli - VATAN - 03/09/2008 Sağına sarmısak, soluna soğan On yıllık komadan uyanan bir kişi getirelim gözümüzün önüne. Diyelim ki 1998 yılında bir kaza sonucu komaya girmiş ve bu on yılı derin bir uykuda geçirmiş. Sonra birdenbire gözlerini açmış, şimdi bir nekahet döneminin ardından yeni dünyayı, yeni Türkiye’yi anlamaya çalışıyor. Bu yurttaşımızın, komaya girmeden önce sol eğilimli bir kişi olduğunu varsayalım ve ona bazı sorular soralım: Mesela diyelim ki: “Ermenistan’da bir maç oynanacak. Cumhurbaşkanı’nın bu maça gitmesi ya da gitmemesi tartışılıyor. Kimileri diyor ki, gidilebilir ve böylece bir barış mesajı verilebilir. Kimileri de buna şiddetle karşı çıkıyor, Erivan yerine Bakü’ye gidilsin diyor. Sizce bunların hangisini sağcı, hangisi solcu?” Adamcağız bu soruyu elbette “Barış için Erivan’a gidilsin diyenler solculardır, Bakü’ye gidelim diyenler de sağcılardır!” diye cevaplayacaktır. Çünkü aradan geçen yılların, sağ ve solun savundukları prensipleri tamamen tersine çevirdiğini bilemeyecektir. Türkiye’de sol partilerin(!) hâlâ barışı savunduğunu sanmaktadır. ***** Bir başka soru şöyle olabilir: “Kıbrıs’ta çözüm isteyenler kimdir!” “Elbette solculardır.” “Peki sağ ne yapar?” “Çözümsüzlük ister, vurup kırma peşinde koşar.” Yurttaşımız yine yanılacaktır, çünkü eski parametrelerle düşünmektedir. ***** Bir soru daha sorup, komadan yeni uyanmış hastamızı rahat bırakalım isterseniz: “Türkiye’de özgürleşmeyi, reformları ve Avrupa Birliği üyeliğini kim savunur?” “Sol elbette!” “Peki bu durumda dinciler ne yapar?” “Bütün Hıristiyanlardan olduğu gibi Avrupa Birliği’nden de nefret ederler. Onların patates dininden olduğunu öne sürerler. Şark Birliği kurulmasına çalışırlar. Dolayısıyla AB’yi destekleyenler solcular, AB’ye karşı çıkanlar ise sağcılar, dincilerdir.” ***** Hastamızı çok yorduk ama gelin bir soru daha soralım: “Susurluk skandalını hatırlıyor musunuz?” “Elbette derin devlet, siyaset, çeteler, mafya... Hatta komaya girmeden önce, protesto için ışıkları söndürmüştüm.” “O olayların merkezinde bulunan bazı kişiler hapiste.” “Ooo çok iyi!” “Peki sizce bu kişilerin avukatlığını sağ mı yapar sol mu?” “Bu da sorulur mu, elbette sağcılar Susurluk’tan yana çıkar. Zaten Erbakan Susurluk için fasa fiso dememiş miydi.” “Ya solcular ne yapar?” “Susurluk sanıklarının hesap vermesini ister. Çünkü onlar arkadaşlarının katilleridir.” ***** Şimdi bu adamcağıza düşündüğü her şeyin ters olduğunu, bu ülkede artık kendine sol diyen partilerin militarizme, AB karşıtlığına, Susurluk avukatlığına kaydığını, buna karşılık dincilerin reformculuğa, AB yandaşlığına soyunduğunu anlatsaydık bize inanır mıydı acaba? Sanırım inanmazdı. On yılda bu kadar değişikliğin mümkün olamayacağını düşünürdü. Eğer inansaydı zaten, belki de komadan uyanmamış olmayı tercih ederdi. Hele bir de bütün bu değişimin, solun aymazlığı ve kendi değerlerini altın tepsiyle karşı tarafa sunması yüzünden olduğunu öğrenseydi, herhalde “ört ki ölem!” demekten başka çare bulamazdı.
  25. Çin, Türkiye'ye Şangay üyeliği önerdi "BELKİ DE ÇÖZÜM ŞANGAY BİRLİĞİNE GİRMEKTİR !!!" ...(hakanaytac...) -------------------------------------------------------------------------------- VE ÇİN, resmen Türkiye'yi Şangay İşbirliği Örgütü olarak bilinen Büyük Asya Birliği'ne davet etti. Çin Devleti, Şangay İşbirliği Örgütü'nün ilk toplantısına ''gözlemci'' sıfatıyla davet edilen Türkiye'nin, ''tam üyeliği'' için Rusya'nın, ''evet'' demesi şartıyla da ''yeşil ışık'' yaktı. Türk Çin ırkları tarihin en eski düşmanlıklarını ve dostluklarını oluştururlar. Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu Türk göçlerinin devam ettiği asırlarda, MÖ 1050 yılında kurulan ve 1256 yılına kadar yaşayan Çin'de kurulan Chou devletinin Türk kavimleri ile ilgisini irdelemiştir. ÇİN'DE TÜRK HANEDANI Bu devlette Türklerin tek tanrısı olan ''Gök Tanrı'' inancı, Güneş ve yıldızların kutlu sayılması, Hanedan dilinin Türkçe olması, tanrı, il, börü, ordu, tuğ gibi çok sayıda Türkçe kelime kullanılması dolayısıyla, ''Chou hanedanı Türk mü?'' tartışmasını bilim adamları hala sürdürmektedir. Çin Kaynaklarında ismi Hiungnu ya da Hsiungnu diye geçen, MÖ 4. Asırdan itibaren Kuzey Barbarları Haneda'nının Moğol Tunguz soyunun da Türk olup olmadığı başka tartışma konusudur. Türk oldukları da ağırlıklı görüş olsa da Büyük Türk Asya Birliği'nin Kurucusu olarak Türklerin binlerce yıl önce başlattığı ve hala süren ''Avrupa'ya, sıcak denizlere'' yürüyüşünü Hun Türklerinin başlattığını Dünya biliyor. Bu dönemlerde Çin ve Türk kavimleri büyük bir bölümde kanlı savaşlar yaşasa da, zaman zaman da ortak devlete varan birlikte yaşama iradesi ortaya koydu. Ama Çin Türk için hep, ''hile ve düşman'' anlamına geldi. Doğu Türkistan da yıllardır süren ''zulüm düzeni'' bu düşmanlığı günümüze taşımaya yetti, arttı bile. TÜRKİYE RAY MI DEĞİŞTİRİYOR? ABD ve AB ilişkilerinde yaşanan sıkıntılar, ''Türkiye acaba Asya'ya dönmeli? AB'den vaz geçip, ray mı değiştirmeli?'' sorularını ve cevap arayışlarını artırdı. Yetkili dillerde ses bulmasa da içten içten ''Türkiye AB ile ilişkilerini dondurup, Şangay Asya Birliği'ne mi yönelmeli?'' tartışması da sürüyor. Öncelikle şunu söylemekte fayda var. Türkiye Dış Siyasetini tek kutuplu ilişkiler ile daraltamaz. ABD'nin oluşturduğu Pasifik Ülkeleri, AB ve Şangay Asya Birliği arasında denge ülkesi olmalı. Özü sözü doğru, dediğine inanılan bir güçlü bölge ülkesi. Bunun için de Irak'ın Kuzeyi'ndeki ''patırtı kütürtüye'' kulağını tıkamalı. Kürt kompleksini üzerinden atmalıdır. En önemlisi siyasetçi başta olmak üzere yönetici ve yönetimdeki kalitesini yükseltmelidir. Hem de çok çabuk. ALİ BABACAN'A GELEN MEKTUP AB ile ilişkileri soğuyan Türkiye'nin Dış İşleri Bakanı Ali Babacan'a Çin tarafından gönderilen ''gözlemci mektubuna'' ne cevap verildiğini bilmiyoruz. Türkiye Şangay'a katılacak mı? Onu da bilemiyoruz. Ama İktidarın böylesine önemli bir daveti kamuoyunda tartıştırmamasını yanlış buluyoruz. Paylaşmamasını da. Bu resmi mektupta, Türkiye'ye Çin Devleti'nin Türkiye'nin Şangay Birliği'ne doğrudan üyeliğini ''tam desteğe'' her zaman ''hazır olduğu'' da belirtiliyor. Rusya ile yapılacak görüşmelere de katkıda bulunulabileceği de mektupta yer alan diğer önemli husus. Yani? ABD'nin bölgeye girme çabalarını gören Çin, önce Doğu Türkistan'ı Türk iş adamlarına açmaya başladı. Türkçülüğün ABD elinde bir koz olabileceğini gördü. Zaten biliyordu. Biliniyordu. Herhalde taraflar ilk sıcak temasın yaşanacağını gördü. Tedbir alıyor. İKTİDAR NEDEN İLGİSİZ GÖRÜNÜYOR Türk Dışişleri bu önemli daveti neden önemsemedi? Kamuoyuyla paylaşmadı? Yoksa AB Türkiye İlişkilerinin tavsamasından mı korkuluyor? Veya Türkiye'nin AB üyeliğini istemeyen Avrupalıların ''işte sizin için doğru adres orası'' demesinden mi? Ya da, Türkiye Çin'in bu davetinin Türkiye'nin geleceği için gerçeklikten uzak bir macera mı olacağını mı düşünüyor? Bu soruları çoğaltabileceğimiz gibi düşünce biçimimizi değiştirerek farklı sorular da gündeme getirebiliriz. 1- AB'de Türkiye'yi istemeyen Avrupalıları dikkate almak yerine Türkiye'ye Avrupada görmeyi gerekli gören Avrupalıları hedef alarak onlara Çin'in yaptığı bu teklifi ''Türkiye'nin Avrupa'dan da başka seçenekleri var'' mesajını kuvvetli bir şekilde veremez mi? 2- Türkiye AB hedefine sabitlenme stratejisini terk edip daha esnek daha sınır tanımaz bir dış politika yelpazesini tercih edemez mi? Dünya'nın dört bir yanında top koşturan bir Türkiye. Aktif ve dinamik. Sonuç: Türkiye'nin bu gelişmeler karşısında vereceği karar ne olursa olsun gerçek olan şu ki Türkiye devleti bundan sonraki kaderini tayin edecek kararları ALMA noktasına gelmiştir. Hiç şüphesiz Türkiye'nin vereceği kararın niteliğini Türk-ABD ilişkilerinin bundan sonraki seyri AB-Türkiye üyelik müzakerelerinin geçireceği aşamalar Kuzey Irak ve terör olayları karşısında Türkiye'nin kazanacakları veya kaybedecekleri hususları belirleyecektir. Bir başka önemli husus var ki asıl düşünülmesi gereken de odur. Türkiye hesap yapan ve hesap kovalamayan ülke olmadığı için, üzerinde hesap yapılan ülke konumundadır. 29 Ekim 1923'den bu tarafa yeni bir 29 Ekim'i kutlayacağımız günlerin arefesinde Türkiye ilk kez, bu düzeyde bir beka korkusu ve tedirginliği yaşamaktadır. Bu da devletler mezarlığı olan Anadolu'nun Türkiye'nin yukarıda işaret ettiğimiz hususlarda alacağı tarihsel kararlarının ne kadar hayati olduğunu göstermektedir. AB, TÜRKİYE İŞGAL ÇABASINDAN KORUYOR Peki ne yapmalı? Bu söze itiraz eden olacaktır. Adnan Menderes'e ABD iki sebeple kızdı. 27 Mayıs da bu sebepledir. AB Üyeliği için yapılan Ankara Antlaşması ve Rusya ile yapılan ekonomik işbirliği anlaşması CENTO çabası. AB bizi benimsemiyor. Çok soğuk. AB nefretimizi bir yana bırakırsak AB üyelik süreci bir çoğu Türk unsurunu bozmaya yönelik de olsa AB fikri Türkiye üzerindeki hain, ''işgal heveslerini'' kırmaktadır. Irak AB veya Şangay Üyesi olsaydı, ABD işgal edebilir miydi? ERMENİSTAN VE GÜRCİSTAN'I İNGİLİZLERE ABD KURDURDU Konuyu açalım. AB'nin sözde Ermeni Soykırımı yasası ile ABD'nin tasarısı teknik ve işlevsel olarak farklıdır. ABD yasa tasarısı Türkiye'den Tazminat ve toprak talebine açıktır. Unutmayın ki kuruluşundan bu yana Ermenistan ve Gürcistan'ın hamisi önce İngilizler, 1915'den yani Wilson'dan bu yana bizzat ABD başkanlarıdır. Tayyip Erdoğan "Rusya'nın Dönüşümü" kitabının yazarı ve AKP Milletvekili Prof. Dr. Zeynep Dağı'ya Çin ve Rusya'yı bizzat danışmalıdır. BÜYÜK AVRUPA PROJESİ Türkiye ABD ile Irak'ta birlikte yürüyemez. ABD, Irak'ta İslam'ın düşmanıdır. Kutsallara saldırmıştır. Barzani ve Talabani Şiiler için 2. Yeziddir. Sünni Araplar için de Eb-u Cehil. Sonları yoktur. Türkiye yönünü AB'den ayırmamalıdır. Şangay ismi verilen ve Hun Türklerinin projesinden esinlenen Büyük Asya Birliği ile ticari ilişkiler geliştirilmelidir. Ama bu birlik Türkiye Cumhuriyeti'nin Türklük özelliğini tartışmaya açacaktır. Müslüman ülkeler üzerinde etkisi zayıflayan Türkiye, Kazakistan başta olmak üzere Türk Devletleri ile ilişkilerini hızla kardeşlik seviyesinde daha derinleştirmelidir. Şangay bizim Türk kimliğimize büyük bir tehlike oluşturacaktır. Unutmayın ki, Türkiye'de önemli ölçüde özelleştirme adına Rus, Kazak, Özbek sermayesi vardır. Bu yatırımları siyasi olarak Çin kontrol etmektedir. Türkiye ABD ile Afganistan ve yukarısında birlikte yürümeli. Hep söylüyorum. Rusya, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan'ı da içine alan Büyük Avrupa Projesi tezini savunmalıdır. Avrupa tarifini bu sınırlar üzerinden yapmalıdır. Yoksa AB Irak ve Irak'taki ABD ile niye komşu olsun ki... İktidar lütfen sorunları ''türbana'' ve ''Irak İşgaline'' sarmaktan vazgeçsin.. Kafasını yukarı kaldırsın, etrafına baksın.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.