hakanaytac tarafından postalanan herşey
-
Fıkralar Sadece Burdan
puhahahaa süper... ben de bir tane yazayım bari.. adamın biri pet shop a gidiyor..orada bir papağan görüyor..fiyatını soruyor, mağaza sahibi 10bin dolar diyor.. "yuh, niye bu kadar pahalı" diyor.. mağaza sahibi, "bu papağan sağ bacağını çekince ingilizce, sol bacağını çekince fransızca konuşuyor" diye cevap verir.. şaşkına dönen adam merakla soruyor: "peki iki ayağını birden çekince ne oluyor ? " papağan cevap verir : " o zaman düşerim ulan !! "
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
kalınlatırdığınız sözlerime açıklık getireyim zira anlaşılabileceğini düşünmüştüm.. "siz"den kastım kesinlikle biz ve karşı görüşlüler değildir.. bu zamana kadar yazdığım yorumlarda asla böyle faşizanca hareketlere girişmediğimi birçok arkadaş görmştür ve bilmektedirler..söz konusu yorumumumda baştan beridir devlet politikalarını daha doğrusu almadığı önlemler yaratmadığı çözümlerden ötürü politikasızlığını eleştirdim..ve "siz" diye hitap ettiğim de tamamen devletin bugüne kadar olan geçmiş dönemki ve şu anki yöneticileridir... bana aynı cevapları vermişsiniz ancak ben defalarca tekrarladığım gibi yineliyorum.. hiçbir hak bir terör örgütü varlığından ötürü sınırlandırılamaz... çerkezce, lazca vs. den bahsetmişsiniz.. kaldı ki bir sanatçı lazca şarkı yaptığı zaman hiçbir engelle karşılaşmıyor ancak bir sanatçı da çıkıp kürtçe klip çekeceğim deyince çatal bıçak yiyor, ülkeden kaçmaya zorlanıyor.. evet diğer dillerde de radyolar açılsın televizyonlar yayına başlasınlar.. ancak göz ardı ettiğiniz birşey var ki bu biraz da taleple alakalı.. bu ülkede binlerle ölçülen farklı etnik kökenli yurttaşlarımızın aksine milyonlarca kürt yaşamaktadır... ve siz onlara "terör var sana bunu yasaklıyorum" diyorsunuz...bu kabul edilemez... pkk dayatmış olduğu için değil, devlet bunun olması gerektiği için tanıyacak bu hakkı yurttaşlarına.. ancak biz ab emretti, abd söyledi diye yapılan şeylere alışmışız, adım atmak için dayatma bekliyoruz.. sürekli pkknın dayatması olduğu söylenen kürtçe yayına bu sebeple karşı çıktıklarını söylyorlar... ancak ermenice radyoda da aynı şekilde hareket edildi..orada ne diyeceksiniz asala dayattı mı ?? bu tip yaklaşımlar inandırıcı değil..bu biraz özgür düşünce ve demokrasi bilinciyle alakalı.. bu ülkede kürt sorununa gerçekten demokratik yollarla çözüm arayan herkes pkklı ilan edilmiştir ve hala daha edilmeye devam ediliyor..örnek mi istiyorsunuz ?? en yakın örnek ufuk uras...o kürt sorununa herkes kulağını tıkamışken ve sorunu sadece silahta arayarak, arada bir şehit versek de arada bir terörist öldürsek de yuvarlanıp gidiyoruz diyerek bu sorunu göz ardı edenlere isyan ederek dtp'yi sahiplenmiştir...ne yapacaktı ?? akpye mi gidecekti, chpye mi ?? yoksa mhpye mi ?? bir tanesi sorunu örtbas etmeye çalışıyor, bir tanesi hepsinden bir kurtulsak diyor, bir tanesi de sosyal demokrat kimliğinden tamamen uzaklaşmış, mhp'yle yarışıyor..bu ortamda dtp'ye yönelen ufuk uras da pkkl ilan edildi..o yüzden demokratik çözüm mü diyorsunuz, bu zihniyetle biraz zor.. bir de diyorsunuz ki, kürtçe talebi pkk ile ortaya çıktı... bu tamamen bir yanlıştır.. cumhuriyetin ilk yıllarındaki dersim ayaklanmaları ise en güzel örnektir... ...
-
ÜLKEMIZDEKI TÜRKCÜLERIN LIDERININ OGLUNA VASIYETI
sayın phantom_lord.. kusura bakmayın ama olayları biraz daha iyi takip etmenizi ve daha iyi çözümlemeler yapmanızı tavsiye ediyorum.. zira sizin duyduğunuz haberin doğruluk payı yoktur.. evet, kahraman polislerimiz çocukları evire çevire dövmüşlerdir. ancak o çocukların siz biliyor musunuz hangi örgütler tarafından terörist olarak yetiştirildiğini. !!!! bunu kürtçe konuşmalarından rahatlıkla anlayamıyor musunuz..!!!! onların ellerine molotov kokteyli verilip polise atmaları için kullanıldıklarını bilmiyor musunuz!!! bunun cezasının değil dayak yemek, öldürülmek olduğunu anlayamıyor musunuz...!!! siz bilmiyor musunuz ki bu ülkede sayın kaplan'ın dediği gibi kimse kürt olduğu için öldürülmemiştir... bunların hepsi birer uydurmacadır...ama arada sırada kürt olduğunu söylemekten çekinmeyecek kadar büyük cürrette bulunanlar, kürtçe konuştukları için işkenceden geçirilmişlerdir..bunlar da çok önemsenecek şeyler değil, birer teferruattır zaten...kendi kürt politikanıza alet etmek için bu tür "küçük"olayları kullanmayın lütfen... not : yazdığm yorumun tamamen acı bir tebessümle okunmasını diler, bunları benim savunmadığımın her ne kadar bilineceğini kestirsem de bana ait olmadıklarını belirtir ve Türkiye'de bu görüşte yığınların olduğu gerçeğini göz önüne almanızı ve bir kez daha ırkçılık, faşizm var mı yok mu diye düşünmenizi öneririm...
-
Atatükçü Düşünce'den Google Sites'ı kapatma talebi
bırakın hakaret de etsinler.. onların hakaretleri Atatürk'ün değerini azaltmaz.. tam tersi bu tarz hareketler Atatürk'ü küçültür.. bütün dünya tarafından en çok kullanılan siteler olan youtube ve google'ı hiçbir gerekçeyle kapatamazsınız.. yasakçı zihniyet kime, neye karşı olursa olsun asla bu tarz girişimlerde bulunmamalıdır.. Atatürk'e yapılacak her eleştiri, hakaret unsuru taşımasa da suç kapsamına alınmaktadır ülkemizde..bunu bir Atatürkçü olarak söylüyorum..can dündar'a yaptığı filmden ötürü edilmedik hakaret, atılmadık iftira, yapılmadık yakıştırma kalmadı..bu şekilde Atatürk'ü putlaştırarak onun anısına daha büyük ihanette bulunmuş oluyoruz.. bir internet sitesi hakaret mi ediyor, bırakın etsin..onlar da bizim bu girişimlerde bulunarak oyunlarına gelmemizi istiyorlar..Atatürk'ün kötü gösterilmsine çalışıyorlar.. saygılar...
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
1 mayıs'larda coşkuyla, barış ve kardeşlik içerisinde kutlamamız gereken bayramın düştüğü durumu her yıl üzüntüyle izliyoruz..ancak onu bu hale getirenlerin kimler olduklarını da gayet iyi biliyoruz..muhalif ses istemeyen, en büyük yurttaşlık ve demokratik haklardan biri olan miting yapma hakkını insanlara vermeyen, kendisine karşı oluşabilecek tepkiyi bastırmak isteyen iktidarın ve geçmiş iktidarların suçudur bu..oraya gerçekten bayramı kutlamak istedikleri için gidenler de var ve tabi ki art niyetli olan illegal örgütler de..ancak eğer siz sorgusuz sualsiz gördüğünüz en küçük kalabalığa orantısız güç kullanırsanız, coplarla saldırırsanız, yerlerde sürükler, öldürürcesine tekmelerseniz oraya miting yapmak için gidenlerin de size karşılık vermesiyle karşılaşırsınız..arabalar yakılıyor, camlar kırılıyormuş..kardeşim, siz orada polisin müdahelesiyle can güvenliğimizin ortadan kalktığından, ölümle defalarca burun buruna geldiğimizin farkında değil misiniz..ne atm sinden bahsediyorsunuz..polisin bu tavrı olmasa sanıyor musunuz ki bunlar yaşanacak veya olay çıkarmaya gelenlere fırsat verilecek.. güvenliği sağlamaktır polisin görevi miting alanlarında, o mitinge katılanlara saldırmak değil..bu görev polise aitken yaşanan olaylarda suçun hala daha emekçilere atılması, çok komik...
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
bir ülkede yaşanan bir sorun o ülke yurttaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin sınırlanmasını meşru kılmaz..ne yaşanıyor olursa olsun..buna terör de dahil..siz kürtlerin, dilini, kültürünü ayrılıkçı bir terör örgütü söz konusu olduğu için ellerinden alamazsınız..dağdaki teröristler kürtçe dinleyemeyip izleyemedikleri için mi oraya çıktılar sorusunu soran arkadaşlar o zaman "terör olduğu için kürtçe izleyemez,dinleyemezsiniz" anlayışının haklılığına nasıl akıl erdiriyorlar anlayamıyorum..sonuçta eğer bu bir toplumun kullanamadığı dil açısından kaynaklanan bir sorun ise (birçok sebepten bir tanesi olarak) o zaman bırakın televizyonlar açılsın, radyolar dinlensin, türküler söylensin..madem bu bir sorun değil, neden bu kadar zaman engellendi.. sorun sadece bir kültür sorunu veya kürtlerin gözardı edilmesi, varlıklarının inkar edilmesi sorunu değildir kuşkusuz..yani, "dağda kürtçe için değiller" diyen arkadaşlar yıllardan beri süren ve çözümü için hiçbir adım atılmamış bir sorunun sadece tek bir nedene bağlı olamayacağını anlamalılar..insanların bu şekillerde kendi kimliklerinden uzaklaştırılmaları da büyük bir katkıda bulunmuştur bu soruna..terör var diye kimseye haklarından vazgeçmelerini, kendi benliklerini unutmalarını söyleyemeyiz.. "devletsen, sana silah zoruyla dayatılanı kabul etmezsin" diyorsunuz..keşke birileri dayatmadan devletimiz bu hakkı kendiliğinden verseydi yurttaşlarımıza.."terör örgütünün dayatması olarak kullanılan haklar"a bakarsak eğer terör örgütü ne zaman kuruldu, türkiye'deki haklar ne zamandan beri sınırlandırılıyor ?? ingilizce ve fransızca konusunda bir kısıtlama olmamasını onların herhangi bir tehdit unsuru taşımadığına bağlıyorsunuz..diller ve kültürler tehdit oluşturmaz hiçbir zaman..ayrıca bu dillerin avantajından bahsediyorsunuz..hiçbir dil ve/veya kültürün söz konusu olabilecek bir avantajından ötürü böyle bir ayrımcılık yapılamaz.. tabi ki terör normal bir durum değil ve zor bir süreçtir..ama siz yıllarca hiçbir adım atmamış çözümü sadece askeri yollarda aramışsınız..onun dışında ise hiçbir şey yapmamışsınız..şimdilerde yapılanlar ise ab emretti, abd uygun gördü diye uyguluyorsunuz..bu samimiyetsizliği ve niyetsizliği gösteririr.. sonuç olarak tekrar etmek gerekirse hiçbir sebepten ötürü insanların hakları sınırlandırılamaz.. bu ülke; kürt olduğu için insanların bırakın kendi dilinde konuşmasını,söylemesini ; yaşama hakkının bile ellerinden alındığına tanık olmuştur...
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
burada verilen Talabani örneği sadece çarpıcı bir isim olmasından dolayıdır.. yoksa kendisinin abd güdümlü bir piyon olduğunu herkes gayet iyi bilmektedir.. bahsedilmek istenen nokta, bir dile, bir ırka, bir kültüre karşı olan önyargıdır.. mecliste anayasamıza göre konuşulan dil tabi ki Türkçe olacaktır.. ancak vurgulanmak istenen, eğer bir kişinin ingilizce konuşması anayasaya aykırılık teşkil etmiyor da kürtçe konuşması aykırı bulunuyorsa bu ayrımcılıktan başka birşey değildir..verilmek istenen mesaj bir dile karşı nasıl önyargılı olunduğudur..biz kimse gelip de mecliste kürtçe konuşsun demiyoruz..sonuçta anayasadaki resmi dil, devlet organlarını, devlet yazışmalarını vs.. alakadar eden bir durumdur..bugün eğer ülkede ingilizce,fransızca okullarda okutuluyor hatta bazı okullarda derslerin tamamı bu dillerde işleniyorken, kürtçe'nin seçmeli olarak okutulmasına dahi karşı çıkmak hem ikiyüzlülük olur hem de eğer bu görüş anayasaya dayanarak savunuluyorsa o anayasa zaten türkçe dışındaki dillerdeki eğitimle delinmiş demektir..anayasanın "resmi dili türkçe"dir ifadesi bugünkü uygulandığı biçimde kürtçeyi tamamen yasaklayan bir madde değildir, en azından olmamalıdır...
-
Dünyanın llk internet sitesi
15 Mart 1985 yılında açılan dünyanın ilk internet sitesi; http://www.symbolics.com/ İlk olmasına rağmen gayet başarılı
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
güzel tespit..ayrımcılığı gayet iyi görmekteyiz..
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
ne kadar basitçe özetlenmiş olay.. bir kaza ile bir katliam karılaştırılıyor.. eğer bir can öldürülmüşse insanlar buna olan tepkilerine tabi ki haykıracaklar meydanlarda.. sinip oturacak, tepkisizce kabullenecek değiller.. ve eğer bu anmalarda olaylar çıkıyor, taşlar sopalar havada uçuşuyor, pazerler insanları eziyor, polis coplarla saldırıyorsa bunun sorumlusu o anmayı gerçekleştirenler değil, buna engel olmaya kalkan, her fırsatta kalabalıktan, kendisine yönelik bir eleştiriden korkan ve bunu önlemek için de orantısız güç kullanan iktidarındır.. miting hakkı bir insanın yurttaşlık hakkıdır..bunu suçmuş gibi göstermeye çalışmak da ayrı bir tartışma konusudur.. biz bu ülkenin birliğinden bahsedenlerin ne kadar ayrılıkçı ve baskıcı olduklarından,bunun ülke barışına ne kadar büyük zarar verdiğinden bahsederek bundan çekindiğimizi,bundan korktuğumuzu dillendirdik.. ancak herkes anlamak istediği gibi anlıyor.. ...
-
Rica Ederim Yardımcı Olun !?
teşekkür ederim yardımınız için ancak bu kadar basit bir konuda bu kadar yaygara koparttığımı fark ettiğimden biraz utandım açıkçası..cehaletimi mazur görün, dediğim gibi yeteri kadar hakim değilim foruma,sorunun bu bakımdan kaynaklandığını belirtir boşuna açmış olduğum başlık yüzünden rahatsız ettiğim herkes için binlerce kez özür dilerim.
-
SÜnnet Ve Hadİs Ne Demektİr ?
o zaman ben de daha önce de sorduğum ancak görmezden gelinen sorumu tekrardan sormak istiyorum.. madem sünnet bir farz değildir, zorunluluk değildir, islam için olmazsa olmaz niteliği yoktur... "eğer değilse neden bu, dinde daha fazla önemli olan konulardan dinin kesin bir emriymiş gibi sunulmakta..eğer öyleyse adı neden "sünnet" konulmuştur ?? madem öyle neden : "bir kişinin müslüman olması için sünnet şarttır" gibi düşünceler var.. bir evlilikte bunun zorunlu kılınması ve kişinin buna zorlanması dini gereği yerine getirmek yerine "dinde zorlama" ile amacından sapmıyor ve zorlama olmadığı söylenen dine aykırılık teşkil etmiyor mu.. bir tabunun daha yıkılmasının geretiği açıktır...
-
Rica Ederim Yardımcı Olun !?
Sevgili dostlar, uzun süreden beridir forumda olmama rağmen hala daha bazı kurallar konusunda tam olarak bilgi sahibi değilim..sorunuma gelince, daha önce yazdığım ileti ve başlıklara ulaşamıyorum..daha doğrusu kendi profilime girince bunlardan sadece yeni olanları görüyorum..ancak balıklara yazdığım bazı yorumlara ihtiyacım olduğundan ve tekrardan gözden geçirmem gerektiğinden bunlara ulaşmak istiyorum..acaba başlıklarımız ve iletilerimizden sadece en yenilerini mi görebiliyoruz,diğerlerine ulaşamıyor muyuz..konuları tekrardan açıp da yazdığım iletiye ulaşmaya çalışmak çok uzun ve yorucu bir uğraş olacaktır, bu yüzden bunlara daha kolay bir ulaşma yolu yok mudur ?? profillerimizdeki başlıklar ve iletiler bölümüne bu zamana kadar yazdığımız bütün iletilerin yer alması yöntemi geliştirilemez mi ?? teşekkürler..
-
30. Mart 1972 KIZILDEREYI UNUTMADIK
"önyargıyı kırmak atomu parçalamaktan daha zordur" demiş Einstein.. bu tespitten burada da bahsetmek yanlış olmaz herhalde.. insanlarımız "solcular öcüdür, devrimciler vatan hainidir, sosyalistler ülkeyi sovyetlere satacaklar" yalanlarıyla insanların kafalarına saçma sapan dogmalar sokmuş, bu yolla ABD'nin Sovyet etkisine karşı bütün dünyada desteklediği kontrgerilla faaliyetleri halkımız tarafından da desteklenen bir cadı avına dönmştür.. hala daha insanların kafasında solculukla bağdaşmayan tanımlar, devrimcilikle uzaktan yakından alakası olmayan çirkin yakıştırmalar, iftiralar var.. önyargı meselesi bu..biz ne kadar savunsak da bu gençlerin hayatlarını hiçe sayıp bağımsız Türkiye için mücadele ettiklerine onlar inanmayacaklar, inanmak istemeyeceklerdir..çünkü vatanını sevmenin tek koşulu din ve ırk unsurlarını ön plana çıkarmaktır onlar için..eğer bu gençler solcu ve sosyalist olmayıp da "din, iman, ırk, milliyet" söylemleriyle ortaya çıkmış olsalardı bunun tam tersinin söz konusu olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok herhalde.. ancak onlar hem Türkiye'nin bağımsızlığı için Türkiye'de sosyalistlerle birlikte, hem de Filistin'e ilk gidenler olarak emperyalizme karşı müslümanlarla omuz omuza çarpışmışlardır..anlaşılamayan budur..bundan sonra anlaşılacağı da bir muammadır zaten..
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
Hrant Dink katliamıyla bunu nasıl bir tutuyorsunuz bir türlü anlayamıyorum.. Ülkenin birlik ve beraberliğinden bahsedenler bazı isimler sayıp hedef gösteriyorlar.. Herhalde kendi bakış açılarından olan, din ve ırk üzerinden siyaset yapanların birlik ve beraberliğini kastediyorlar.. Geriye kalanlar ise, "öteki", "vatan haini" , "din düşmanı" vs.. Eğer gerçekten iddia edildiği gibi bir suikast söz konusuysa sonuna kadar gidilsin ve bir an önce çözüme kavuşturulsun.. Ancak ülkemizin faili meçhul cinayetler cenneti olması, bu dileğin hayalden öteye geçmesine el vermez.. Ayrıca gerçekten bu bir suikastse, hayatında pek de parlak olmayan sicili dolayısıyla Muhsin Yazıcıoğlu'nun da böyle bir sonla karşılaşması, sadece bu tip karanlık işlere bulaşmış insanların sonlarından biri olarak karşımıza çıkacaktır..Bu nedenle de başkasına yaptıklarının kendisine geri dönmesi konusunda, ülkenin yaşadıı sayısız travmadan sadece bir tanesi olmuş olacaktır, o kadar... ...
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
boşuna söylediklerimi çarpıtmaya çalışmayın..ne demek istediğimi herkes çok iyi biliyor.. birlik beraberlikten bahsedip de örnek isimler verip hedef gösteriyorsunuz.. bu ülkenin insanlarının birliğinden bahsederken kastedilen din ve ırk birliğiyse ve yapılmaya çalışılan buysa bu birleştirici değil, ayrıştırıcı ve dışlayıcı bir unsurdur..bu ülke insanlarını bir arada tutan şey farklılıkların bir arada barışça birlikte yaşayabilme iradesidir..fazlası değil..
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
vallahi ben ürktüm sevgili dünyahepimizin'i bilmem ama.. neden ürktüm peki ?? cenaze töreninde cihada gider gibi açıklama yapan BBP'li yöneticiden ürktüm.. her cümleden sonra yine fetihe gider gibi tekbirler getirerek avazları çıktıkları kadar bağıran yığınlardan ürktüm.. gözlerinden kin ve nefret sezilen ve her an bir tarafa saldıracakmış izlenimi veren insanlardan ürktüm.. Hrant Dink'i katledenlerin işbirliği yaptıkları partinin mensuplarının, bu suça bulaşmış oldukları konusunda şüphe götürmeyecek tavır ve davranışlarda olmasından dolayı ürktüm.. ürktüm çünkü edilen yeminlerde yalnızca din ve ırk ön plana çıkarılmış, bu uğurdaki kişilerin övüldüğünü duydum.. ürkmemin sebebi birlik ve berberliğin var olmasından dolayı değil.. çünkü bu bir birlik ve beraberlik değil.. bu tek bir dinin hatta tek bir mezhebin ön plana çıkarılarak gayrimüslimlerin hedef gösterilmesi operasyonu, tek bir ırkın yüceltilmesiyle diğerlerinin baskı altına alınmaya çalışılması, eğer birlik ve beraberlikten bahsediyorsak buranın bu konudaki en büyük zıt örnek olduğunu söylememiz gerekir.. ortalığı karıştırdığı söylenenler ise bizzat bu kafalardaki arkadaşlardır, maalesef...
-
SÜnnet Ve Hadİs Ne Demektİr ?
ben soruma hala daha merakla cevap bekliyorum.. bu konuda cevap verebilecek kapasitede ve bilgi düzeyinde olan arkadaların da varlığına inanıyorum.. çok zor bir soru sormuş olmasam gerek..
-
30. Mart 1972 KIZILDEREYI UNUTMADIK
HALA DAHA KORKUYORLAR, HALA DAHA YILDIRMAYA, SİNDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR : İstanbul Üniversitesi Kızıldere anmasına saldırı;26 kişi gözaltına alındı İÜ'de Kızıldere anmasına saldırı ; Ülkeyi ABD'ye pazarlayanlar Mahir Çayan ve arkadaşlarının açtığı bağımsızlık yolundan ne denli rahatsız olduklarını günlerdir çeşitli üniversitelerde uyguladıkları şiddetle gösteriyorlar. Dün de hedefte İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde gerçekleştirilen etkinlik vardı. Polis üniversite yönetiminin de isteğiyle hukuksuz bir şekilde okula girdi, öğrencilere saldırdı ve 26 kişi gözaltına alındı. HABER MERKEZİ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin Kızıldere Katliamı'nın 36. yıldönümünü anmak amacıyla düzenlediği etkinliğe polis müdahale etti. Geçtiğimiz haftalarda Ankara Üniversitesi DTCF'de (Dil Tarih Coğrafya Fakültesi) yapılan anma etkinlikleri faşist öğrencilerinin saldırılarına yol açarken bunun ardından gerçekleşen polis müdahalesi de sert olmuştu. Dün gerçekleştirilen olaylarda, bu tutumun İstanbul Üniversitesi'nde de sürdürüldüğü görüldü. Ülkeyi ABD'ye pazarlayanlar Mahir Çayan ve arkadaşlarının açtığı bağımsızlık yolundan ne denli rahatsız olduklarını günlerdir çeşitli üniversitelerde (Ankara Üniversitesi DTCF, ODTÜ, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi) uyguladıkları şiddetle göstermiş oldular.. Mahir Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere'de katledilmelerinin 36. yıldönümü anmasının yapıldığı İstanbul Üniversitesi'ndeki saldırıda yurtsever, ilerici, solcu öğrencilere yönelik tavır değişmedi. AKP ve yandaşlarının ülkeyi emperyalizme daha bağımlı hale getirmeye çalıştığı şu günlerde hedef yine ilerici öğrenciler oldu. Üniversite yönetimi rahatsız oldu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde etkinlik sırasında gösterilecek olan Kızıldere belgeselinin etkinlikten çıkarılmasını isteyen idari yetkililerin öğrencilere yönelik gerçekleştirilen saldırıda okuldan ayrıldığı anlaşıldı. Dün saat 13:00' te yapılacağı duyurulan anma etkinliğine okulun içindeki sivil polisler engel olmak istedi. Bunun üzerine idare ile görüşmeye geçen öğrenciler henüz dekanlıktan bir karar çıkmadan, dekan yardımcısının da gözleri önünde çevik polisin müdahalesiyle karşılaştı. Dekan Yardımcısı ve diğer idari yetkililerin saldırılar esnasında okuldan ayrıldığı anlaşıldı. Hukuksuz bir şekilde okula giren ve geçen haftalarda Ankara DTCF deki saldırılarına sistemli bir şekilde devam eden polis 26 kişiyi okulun içinden gözaltına aldı. Olayın tanıkları gözaltıların vahşice gerçekleştiğini belirterek kimi kız öğrencilerin saçlarından tutularak polis otobüsüne götürüldüğünü anlattılar. Öğrencilerden basın açıklaması Gözaltılar esnasında ve sonrasında tepkilerini dile getiren öğrenciler Edebiyat Fakültesi bahçesinde toplanarak sloganlar eşliğinde fakülte binasını dolaştılar. Mahir Çayan ve arkadaşlarının davasına, ülkenin aydınlık geleceğine sahip çıktıklarını belirten ilerici öğrenciler olayı protesto ettiler. "Ne ABD ne AB, bağımsız Türkiye", "Rektörlüğün ipleri AKP'nin elinde", "Polis dışarı, bilim içeri" sloganları atarak fakülte binasının önünde bir basın açıklaması yaptılar. İstanbul Üniversitesi Öğrencileri adına yapılan açıklamada öğrenciler; "Geçmişi hatırlamak bugünü anlamaktır" diyerek Kızıldere Katliamı'nı bir etkinlikle anmak istediklerini ancak etkinlik henüz bitmeden çevik kuvvetin coplarla, sandalyelerle saldırdığını, 26 öğrencinin gözaltına alındığı ve Vatan Emniyet Müdürlüğü'nde tutulduğunu belirtildi. 60'lı ve 70'li yıllarda emperyalizmle kurulan bağımlılık ilişkilerine devletin artan baskılarına ve sivil faşistlere karşı başlatılan mücadelenin, Deniz Gezmişlerin idamıyla Mahir Çayanların Kızıldere'de katledilmesiyle sonlandırılmaya çalışıldığını ama tüm bu katliamların gençliğin ve halkın mücadelesini durduramadığını söyleyen öğrenciler, AKP'nin bugün yalnızca, kendisine açılan kapatma davasıyla demokrasiyi, türbanın üniversiteye girmesi başlığıyla da özgürlüğü hatırladığına vurguladılar. Açıklamada, "Daha dün genel sağlık sigortası yasa tasarısını durdurmak için sokaklara çıkan emekçiler karşılarında yine polisi buldu. Kendilerine açılan kapatma davasına karşı 'demokrasiye vurulan kara bir damgadır' diyerek savunma yapan AKP'nin sahte demokrasiciliği toplumsal muhalefetin önüne dikilen polis barikatlarında gerçek yüzünü göstermektedir. AKP'nin sahte demokrasisi dün sokaklarda yalanlandı, bugün ise İstanbul Üniversitesi'nde" ifadelerine yer verildi. Omuzlarında taşıdıkları sorumluluğun farkında olduklarını vurgulayan öğrenciler, dün o sıralardan çıkıp bu ülkede anti-emperyalist, anti-faşist mücadeleyi başlatan Denizlerin, Mahirlerin yolunda ilerlemeye devam edeceklerini duyurdular. Gözaltına alınan arkadaşlarının bir an önce serbest bırakılmalarını ve başta üniversite yönetimi olmak üzere, Edebiyat Fakültesi Dekanı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü sık sık tekrarlanan saldırıların ve gözaltıların hesabının verilmesini isteyen öğrenciler, basın açıklamasının ardından dağıldılar. NOT : HABER ALINTIDIR...
-
MARSIN ÇOCUKLARI
ben de bilimsel çalışmaların zamanında "din" adıyla durdurulmak istenmesinden ve bu amacın bugüne yansıyan zihniyetinden bahsetmiştim..size verdiğim cevapta da yazınızda görmüş olduğum söz konusu cümlenin bu amacı meşru kılacak ve onu destekleyecek nitelikte olmuş olabileceğini söylemek istemiştim..size karşı sizin de o düşünceler içerisinde olduğunuzu (muhafazakarlık veya daha da aşırısı olarak) ima etmek istememiştim..sadece bilimsel çalışmaların özgür bırakılması gerektiğini anlatmaya çalıştım..yanlış anlaşılma olduysa da bunun giderildiğini umuyorum..saygılar..
-
Fazıl Say'dan Baykal'a mektup..
işte bu demokratikleşme sürecinde o kişi olmaz, bu kişi olmaz ; onun görüşü şu, bunun görüşü bu şeklinde bir ayrım yapmak bu parti içindeki değişim amacına en büyük ihanet olur..kimseyi görüşlerinden veya farklı profillerinden ötürü dışlamadan bütün solcuları,sosyal demokratları,sosyalistleri kucaklayacak, hepsinin taleplerini karşılayacak bir oluşum gerekmektedir..aksi takdirde yine solda bölünmeler gerçekleşecek yeniden fraksiyoncular ortaya çıkacaktır..zira sarıgül örneğine bakarsak tek başına birçok kişiyi peşinden sürükleyecek niteliğe sahip olduğundan ve halkın büyük çoğunluğu ona güvendiğinden onun bu oluşumun dışında kalması hem hata hem de büyük bir intihar olur..severiz veya sevmeyiz herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir..yoksa daha çok konuşuruz "ne olacak bu solun hali" konusunda...
-
Fazıl Say'dan Baykal'a mektup..
bu seçimlerde ortaya çıktı ki akp düşüşte ve bu düşüş bir sonraki genel seçimlere doğru devam edecek gibi gözüküyor.. siyaset tarihimiz oyunu düşüren iktidarların bir daha halkın desteğini eskisi kadar alamadığı ve bir süre sonra yok olup gittiğinin örnekleriyle dolu..ancak bu ortamda chp'nin %2-3'lük oy artışlarıyla övünmesi hedefini ne kadar düşük koyduğumun bir göstergesi..istanbulda, ankarada, antalyada ve benzeri şehirlerde insanların tandığı ve güvendiği adaylarla alınan belediyelerin ve artan oy oranlarının chp ye olan destekle pek bir alakası yok..akp düşerken ve ileride düşecekken chpnin aynı liderle, aynı yönetimle, aynı tüzükle, aynı adaylarla, aynı yöneticilerle iktidar alternatifi veya koalisyon hükümeti kuracak kadar oy alabilmesi mümkün değil..bugünden itibaren chpnin akpnin düşen oylarını ve güvenini fırsata dönüştürebilmek adına bir önceki kurultayda karşısına çıkan Haluk Koç gibi, DSP de genel başkanlığa oynamayı düşünmediği söyleyen Sarıgül gibi, genel başkanlığa aday gösterilen Kılıçdaroğlu gibi, şu anda parti içerisinde hala daha bulunmaya devam eden ve ayrılamamasının hayırlı olacağı Karayalçın gibi, partinin ağır topu olan ve Mehmet Sevigen olayında yönetime sert çıkıp Baykal'a mesaj gönderen Ali Topuz gibi siyasetçilerin bir araya gelerek hem tüzük değişikliği hem de partinin yönetiminin değişmesi için büyük bir kampanya başlatmaları, bunun chpnin demokratikleşmesi ve bütün sol partilerin bir araya tekrardan toplanması için bir fırsata dönüştürülmesi gerekmektedir..hatta bu mücadele, artık hiçbir fayda getirmeyen ÖDP,TKP,EMEP,İP gibi partilerin de en azından yöneticilerinin bir araya toplanmasını kapsaması gerekmektedir..bütün sol partiler bir araya gelerek çalışmalarda bulunacaklar, herkesin ve halkın talepleriyle de doğru orantılı olarak istenilen gerçek kişinin genel başkan olması, istenilen kişinin başbakanlığa aday gösterilmesi, istenen kişilerin partinin üst yönetimine geçmeleri sağlanmalıdır..çok zor ve uzun uğraşlar gerektiren bu revizyon gerçekleştirilmeden ne chp ne başka bir sol parti iktidar alternatifi olabilir, ne akpnin düşen oyları fırsata dönüştürülebilir ne de akp gün gelip de eriyip gittikten sonra ortaya çıkacak yeni bir partinin seçimlere az bir süre kaldığı sırada kurılarak bütün sol partileri sollayıp tek başına iktidar olamasının önüne geçilebilir..saygılar..
-
1980 darbesinde Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı hücrede kalan
kimsenin hiçbir şeyi görmezden geldiği falan yok.. bu ülkede solcular da, sağcılar da, aleviler de, kürtler de, ermeniler de, gayrimüslimler de hedef olmuş, katledilmişlerdir.. ancak bunu orana vurmaya kalkarsak abd güdüml iktidarların desteklediği kontrgerilla hareketleriyle her gün solcuların katledildikleri bir gerçektir.. sorun şurda ki, insanlar bir ermeni öldürüldüğünde ona sahip çıkınca "ermenici,ermeni yandaşı,ermeni bölücüsü" oluyor, bir kürt öldürüldüğünde ona sahip çıkınca "kürtçü,kürt yandaşı,kürt bölücüsü" oluyor, bir gayrimüslim öldürüldüğünde ona sahip çıkınca da "dinsiz, imansız, din düşmanı" oluyor.. bütün bunların örneklerini yakın tarihlerde yaşadığımız olaylarda rahatça görebiliriz.. şimdi burada sağcılara değinmiyorsunuz diye sorulabilir ki haklı bir soru olur bu, ancak ortada öldürülen bir sağçı-milliyetçi-muhafazakar yok.. muhsin yazıcıoğlu bir kazaya kurban gitmiştir ve yapacağımız şey ona Allah'tan rahmet dilemektir.. onun siyasi görüşünü yüceltmek veya eleştirmek onun ölümüyle alakalı değildir.. zira kendisinin Abdullah Çatlı ile olan karanlık ilişkileri ve Hrant Dink'in katledilmesinde Alperen Ocaklarının ve BBP'nin bağlantıları ortaya konulmuştur..bu onu zanlı yapmaz ancak sütten çıkmış ak kaşık olduğunu da söyleyemeyiz..ancak ülkemizde katletmenin,öldürmenin,farklı görüşleri yok etmenin vatan görevi olarak değerlendirilmesine bakarak her ne kadar suça karışmış olma ihtimali olsa da ve bu diyelim ki ispatlansa kendisinin yine de yüceltileceği ve insanlara kahraman olarak lanse edileceği bir gerçektir..bunun örneğini çok gördük ve görmeye de devam edeceğiz gibi gözüküyor...
-
Haydi Türkiye !
maçın en kritik anlarında yani son dakikalarda Fatih Terim'in maçın kilit ve her an skoru değitirebilecek niteliğe sahip oyuncularından biri olan Arda'yı çıkartıp da Nuri'yi oyuna sürmesinin ne gibi bir anlamı olabilir ? Nuri'nin girmesi eğer şartsa maç boyunca hiçbir varlık gösteremeyen Emre Belözoğlu'nun oyundan çıkması daha mantıklı olurdu. Ayrıca takımımızın, belki de sahanın en iyilerinden biri yine Aurelio'ydu.. orta alanda çok sağlam durdu, diğer oyuncuların aksine çok sakin ve yerinde müdaheleleriyle birçok açığı kapattı..kaybettik, bosna da belçika önünde öndeydi, büyük ihtimalle kazancaklar..fark 4 puan..işi zora soktuk..şimdi bosna'yı ve belçika'yı deplasmanda yenmek şart oldu..ermenistan ve estonya gibi zayıf rakiplerin mağlup edilmesi gerektiğini saymıyorum bile..bosna ise gruptan çıkmayı garantilemiş, rahat ve belki de bundan sonra yedekleriyle maçlara çıkacak olan ispanya ile karşılaşacak..imkansız değil belki ama Afrika'ya gitmek iyice zorlaştı..
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
tamam o zaman ben de kader anlayışımın söz konusu olmadığından dolayı tartışalom diyorum..neymiş kadercilik, neymiş kadercilik anlayışı ?? ayrıca verdiğim örneklerde bahsetmek istediğim yaptıklarını sorumululuğundan kaçmaya çalışan insanların suçu kadere atması ki bu şekilde hareket edip kaderi bu şekilde algılayan insanların sayısı hiç de az değil..siz söyleyin kader anlayışınızı ben sizin kader anlayışınız budur demedim..kuşkusuz dinin her konusunda çok fazla tartışma, çok fazla görüş, çok fazla muğlak konu varken kader de bunun olması gayet normal...