Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

hakanaytac

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    599
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hakanaytac tarafından postalanan herşey

  1. hakanaytac

    Atatürkçülük

    evet cevap vermek gerekmektedir.. kimsenin atatürkçü olmak atatürk ü sevmek, atatürk ün düşüncelerine katılmak gibi bir zorunluluğu yoktur.. beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz veya çağın gerisinde kaldığını iddia ederek yenilenmesi gereken veya topyekün bir kenara atılarak yeni ilkeler, yönetim şekli vs.. konularında önerilerinizi sunabilirsiniz..buna hiçbir engel yoktur..hele de bu konuda yeterince "özgür fikirli" olan akp iktidarı döneminde..zaten siz küfretmeye varacak sözler söyleyince mutlaka yüksek mertebelerden birine gelebilirsiniz..("siz" den kastım siz degilsiniz sayın uyan genel söylüyorum) atatürk ün ismine atıfta bulunarak bunu kabul etmediğinizi belirtmişsiniz..bunun türklerin atası olarak nitelendirildiğini, mustafa kemal i de türklerin atası olarak görmediğinizi söylemişsiniz..mesele şudur ki, atatürk ismi mustafa kemal e halk tarafından uygun bulunarak verilmiştir ve kurtarıcımız olarak görüldüğünden dolayı bu isim uygun bulunmuştur..yoksa türklerin gerçek atası olarak değil..bu şekilde kabul edersek hem saçmalamış hem de hata yapmış oluruz..zira bir arkadaşım da ironi yaparak "atakürt" demiştir ve kürtlerin kurtarıcısından vs.. bahsetmiştir..aynı doğrultuda bakarsak kürtlerin atası'ndan bahsetmiyoruz...ayrıca türk nitelemesi bu ülkede yaşayan kişilerin her birinin türk ırkından, kanından geldiği değil, bu topraklar üzerinde yaşayan yurttaşların ortak isminin türk olarak nitelenmesi söz konusudur..ancak bu yozlaştırıldığından dolayı, bireylerin kendisini kürt, ermeni, rum, vs.. kökenli olarak nitelendirmeleri, kendilerini o şekilde hissettikleri, hatta öyle olduklarından dolayı kendi kültürlerini, öz gelenek göreneklerini sergilemeleri engellendiğinden türk söylemi faşistlerin oyuncağı haline gelmiştir..ki onlar kafatası ölçmeye varan aşırılıklara girişmişlerdir..aynı doğrultuda atatürk ün ne mutlu türküm diyene sözü ne mutlu türk olana şeklinde yorumlanmıştır ki bu tamamen bir hurafedir..atatürk bu sözü dünyada faşizmin yükseldiği ari ırk araştırmalarının yapıldığı bir ortamda söylemiştir ki bu ayrıştırıcı değil, tamamen birleştirici bir sözdür..o nitelendirme türkiye cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan yurttaşların ortak ismi olarak kullanılmıştır..zira geriye bakacak olursak osmanlı devleti zamanında da ırk anlamında bir türklük kavramı yoktu..osmanlılık vardı..türk nitelendirmesi dış ülkeler tarafından yapılmaktaydı..türkçülük anlayışı da bir kurtuluş fikri olarak osmanlıcılık, islamcılık gibi kurtuluş arayışları olarak ortaya çıkmıştır.. mustafa kemal i sorgulamak, eleştirmek tabi ki bir bireyin ne doğal hakkıdır ancak burada niyetin ne olduğu önemlidir.. iktidara yaranmak için mi, değiştirilemez ilkelere kastınız olduğu için mi yaptığınız önemlidir..bu konuda amaçlarınızın bunlar olmadığı konusunda herhangi bir şüphem yoktur..ancak bir durum da vardır ki siz eleştirebilirsiniz ancak atatürk ün ilkeleri hala daha değiştirilemez ilkeler konumundadır, bunlara kastetme amaçlı her türlü hareket ve hakaret suç kapsamına girer..ülkelerin kendi devlet adamlarını yasalarla koruma altına almaları gibi atatürk için de bu gereklidir ve olmalıdır..çünkü atılan adımlar onun değiştirilemez ilkelerine karşı olacak adımları cesaretlendirecektir..ancak tabi ki atatürk e hakaret unsuru içeren video yu bünyesinde barındıran youtube a erişimin engellenmesi de bir art niyettir..veya durumu abartıp atatürk ün resmini iyi çizemeyen ressamı hakaret gerekçesiyle cezalandırmaya çalışmak..kuşkusuz bunlar atatürkk ü büyütmez tam tersi ona karşı olabilecek tepkileri arttırır, antipatiye sebep olur.. yalnız sizin bir düşünce grubunu çapulcu olarak nitelendirmeniz büyük bir saygısızlıktır..lütfen sözlerinizi düzeltin veya art niyetli olan kesimlerle türkiyenin ezici çoğunluğunun hala daha kurtarıcı olarak gördüğü ve hatta aradığı kişiye gönül vermelerini bu kapsama almayın.. bütün bunlardan sonra ise merakımdan dolayı atatürk ün hangi fikrini, ilkesini beğenmediğinizi, neleri yanlış yaptığını neleri yapması gerektiğini düşündüğünüzü sıralayarak bu tartışmaya başlayalım..çünkü ben de bu konuda çokça meraklı olduğumdan dolayı bu tip bir karşı fikir aramaktayım.. lütfen körü körüne ve neden olduğunu bile bilmeden atatürk e karşı olanlarla aranıza bir sınır çekin.. saygılar..
  2. hakanaytac

    Ermeni sorunu

    cok farklı bir acıdan yaklasmak istiyorum.. alısveris yaptıgımız rizeli fırıncıda kasiyer olarak calısan genc kızla(karadenizli oldugu konusmasından ve tipinden belli) kuzenim arasında su konusma geciyor : "rizeli misiniz?" "evet" "hangi köyden" sıkılarak : "güneysu" "hmmm tayyip'in köyünden" "evet" tamamen sadece espri maiyetinde ve hicbir art niyet olmadan ve gülümseyerek : "ermenisiniz yani !" "..." "evet yahu öyle degil mi, tayyip erdogan da ermeni kökenli" ... kızın suratı öyle bir hal aldı ki inanamazsınız..hayatımda hic bu kadar hakarete ugradıgını dusunerek bu kadar büyük kin ve nefretle bakan birini görmemistim...fırından cıkarken bizim "iyi günler"dememize karsılık öyle bir iyi günler deyisi vardı ki sanki küfrediyor dersiniz... burada kuzenimin bahsetmek istedigi nokta tam da simdi benim yazmak istedigim nokta..tayyip erdogan ın ermeni kökenli olması degil..olabilir tabi bu bir zenginliktir..ancak kuzenim de sunu acıga cıkarmak istedi ki, bu kız ve bunun gibi yıgınlar kökenlerinden utanmakta..cünkü hala daha ermenileri dusman, hristiyanları daha buyuk dusman görüyorlar..mesele bundan ibaret...devam edecegimm
  3. ölüm onun icin bir kurtulus olacaktır.. yargılansın ve hak ettigi cezayı alsın.. canavar degiliz...90larını devirmis bir adamın acı cekmesini veya ölmesini isteyecek kadar.. ancak tek dilegimiz türkiyede suc isleyip de bedelinden kacanlardan bir kisinin daha kara kaplı deftere girmemesi...
  4. bir başka iletide arapların neden bu kadar geri kaldığını sorgulayan konu ele alınıyordu... neden bu kadar çok diktatör, neden bu kadar geri kalmışlık, neden bu kadar işkence deniliyordu... şimdi pakistandaki bu olayla 2 temmuzu haklı olarak birbirinin aynı olaylar olarak gösteren arkadaslarımıza soruyorum..ve bu katliamları gerceklestiren zihniyettekilere de...cok mu farkımız var araplardan, irandan, pakistan, afganistandan ?? ugur mumcunun rabıta kitabını okuyorum, okumayanlar okusunlar.. bugunku deniz feneri gibi o gunlerde almanyada hacı hoca olarak görev yapan ve islam anayasası hazırlayan, irana benzemeye calısan ve bunlara devlet eliyle edilen yardımları okusunlar..cok mu farkımız var...atılması gereken sadece birkac adım aynı duzeye gelmek icin...!!!
  5. Son ABD Başkanlık seçimlerinde, zamanında bu ülkede baskıya, sömürüye, zulme maruz kalan siyahların yeni neslinden bir aday ortaya çıkarak dünya siyasetinin en önemli makamlardan birine oturunca dünyanın dört bir yanında hemen herkes bir “değişim” ümidi duymaya başladı. Yaşanan olay kuşkusuz küçümsenecek bir durum değildi . Sağlık, eğitim, ekonomi konuları başta olmak üzere birçok alanda “ırk ayrımcılığı” yapılan siyah tenlilerden birinin gün gelip de ülke yönetiminin başına geçeceği o günlerde kimin aklına gelirdi. Bu nedenle bu “değişim” asla küçümsenemeyecek bir niteliktedir. Başkanlığının ilk günlerinden beri verdiği mesajlar, olaylar karşısında takındığı tavırlar ve davranışlarıyla, önceki ABD Başkanlarından daha samimi gelen “barış” söylemleriyle Obama’nın, eski “kasaba şerifi” politikasını bir kenara bırakacağı düşüncesine kapılmamak elde değil. Ayrıca “Hüseyin Bey” geçmiş ABD Başkanlarının, İsrail ile ilişkilerin bozulmasının göze alamamalarının (!) aksine kendisi, her fırsatta saldırganlaşan bu devleti karşısına alma pahasına kimse tarafından dillendirilmeyen “Bağımsız Filistin Devleti”, “İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer çalışma yapabilmesi” gibi ifadeleri ve eski Başkan Bush gibi ülkemizi “İslami Demokrasi” olarak nitelendirmenin aksine “laiklik” kavramını vurgulaması, yine Bush’un “İslami Terör” tezinin ve İslamiyet’i düşman ilan etmesinin aksine bir dinin terör unsuru olamayacağı ve dünya ile barış içinde yaşama mesajı vermesi yaşanan farklılığın bir göstergesi. İşkenceye karşı takındığı tavır, Guantanamo “işkencehanesinin” kapatılması eylemleri de insan haklarına daha fazla saygı duyan bir kişinin mucizevi bir şekilde en yüksek makama gelip oturduğunu ve radikal, gözünü kan bürümüş politikacılar döneminin geçtiğini gösteriyor. Ancak bütün bunlar yine bize bu izlenimin verilip, “süper güç”ün dibe vuran imajının düzeltilmesi adına, “değişim” yutturmacasıyla yeni bir Amerikan rüyasının yaratılıp farklı kıtalar üzerinde tekrardan istedikleri gibi at koşturmaları, istedikleri politik-kültürel unsurları empoze etmeleri oyunu oynanmaya çalışılıyor olamaz mı ? Bu ihtimale rağmen yine de yaşananlar bir değişimi gösteriyor ve çok özlenen “barış”ın nihayet sağlanabileceğini gösteriyorsa da diğer taraftan tartışmalı ve hileli olduğu iddia edilen seçimle, tekrardan Cumhurbaşkanı seçilen saldırgan tutumuyla, baskıcı molla rejim taraftarı Ahmedinejad ise sokak protestolarıyla değişim hatta yeni bir devrim isteyen halkının bu talebinin aksi yönde hareket edeceği sinyallerini veriyor. Bireysel özgürlükleri, insan hakları ve adalet konularındaki isteklerinin dışında ABD ile gergin olmayan ilişkiler isteyen İran halkının büyük çoğunluğu bu açıdan eski saldırgan siyasetçiyi geldiği gibi götürmek istiyor. Ancak sokak protestolarına kulaklarını tıkayan ve seçimin tekrarlanmayacağını açıklayan, radikal çıkışlarla uluslar arası alanda gerilimi tırmandırmaya devam edeceği görülen Ahmedinejad arkasına protestoların gerekirse kanla bastırılacağını söyleyen dini lider Ayetullah Hamaney’i alarak saldırgan tutumlarıyla dünyanın beklediği barış ve huzur ortamını da başlamadan yok edeceğini gösteriyor. Diğer yandan güç gösterisinde bulunarak nükleer silah denemesi yapan Kuzey Kore dünyadan gelen tepkilere aldırmayıp kendisine karşı oluşabilecek tehditlere karşı “nükleer silahlarını acımasızca kullanacağı”nı söylemesi barış “hayallerinin” ne kadar uzak olduğunu kanıtlıyor. Birkaç devletin güç gösterileriyle iyice gerilen, üzerinde yaşayabildiğimiz yegane yer olan ve kendisine henüz bir alternatif oluşturulamamış bulunan dünyamızın ne kadar ömrü kaldı ? Kıyamet alametleri ve birtakım “Dünyanın Sonu” senaryosunun yanında son dönemde gündeme gelen Maya takviminin 2012’de bitmesi dolayısıyla dünyanın ömrünün bu tarihte sona ereceği söylentileri dışında ne kadar zaman daha insanoğlu yaşamını bu gezegende sürdürebilecek. Yüzyıllar daha devam edecek mi ? 3000’li yıllarda halen daha günümüzden bahsedilerek “yaklaşık bin yıl önce şunlar yaşanmış” denilebilecek mi ? İnsanın dünyayı yavaş yavaş kendi eliyle yok etmesi, çevre kirliliği, küresel ısınma gibi gerçekler bu ihtimali zayıflatıyor. Dünyanın geleceğinin ne olacağını kestirmek güç ancak dünyaya hükmetmek isteyen ancak bunu yaparken elde etmeye çalıştığını fark etmeden veya fark edip de görmezden gelerek yok eden ülkeler ellerindeki nükleer silahları birbirlerine karşı kullanmaya başlarlarsa belki kaçınılmaz biçimde yeni bir dünya savaşı başlayacak. Nükleer silahların karşılıklı kullanılacağı, tüm canlıları yok etme ihtimali bulunan bu savaştan sonra, Einstein’ın “üçüncü dünya savaşını bilmem ama dördüncü dünya savaşı taş ve sopa ile yapılacak” kehanetinin gerçekleşmesi için bile ortada bir dünya ve medeniyet kalmayacağı ihtimali söz konusu olabilir. Tabi bunca güç hırsı ve gözünü kan bürümüş devlet başkanlarının tam tersine insanlığa hizmeti amaç edinmiş bilim adamlarının çalışmalarına devam edip de dünyamız yok olmadan, bize yaşayacak yeni bir yer bulurlarsa o başka ! Fakat bu sefer de koca dünyayı paylaşamayan insanoğlu, herhalde bu yeni evini de yok edecek bir bahane bulur kendine ….!!! HAKAN AYTAÇ... Kaynak: gazetependik
  6. inşallah bunlar birer senaryo değildir de gerçekten bir anda kariyerinin zirvesine çıkan hidayet in hak ettiği gerçek transfer haberleridir..ancak lakers a giderse hem kendisi açısından çok daha iyi olacaktır hem de benim açımdan daha seyredilebilir bir NBA yaratacaktır... saygılar...
  7. her ne kadar daha çok haber verme niteliğinde olsa da bu başlık, basketbolseverlere bir haber konusunda fikirlerini sormak istiyorum... seneye odom-hidayet takası yapılabileceği düşünülüyor..ne kadar doğru bir haberdir ve bu haber hakkında ne düşünüyorsunuz..kobe-hido ikilisini bir düşünsenize..!!! ben de shaq lı horry li kobe li fisher lı kadro varken fanatiği olduğum ancak daha sonra kobe-shaq kavga edince ve shaq ayrılınca ortalık kobe ye kalınca lakers dan nefret etmemden sonra tekrardan eski (ilk göz ağrımla) takımımla buluşabilir ve yürekten tutmaya tekrardan başlayabilirim . ayrıca hidayet e her zaman bela olan ve her seferinde işlerine çomak sokan lakers karşısında şansızlığın kırılmasının tek yolunun da onun lakers a gitmesi olacağını düşünüyorum düşünsenize hidayetin o müthiş sarı forma içinde kobe ye asist yaptığını, top alıp sayı yaptığını...bana inanılmaz geliyor..kendi kariyeri açısından zirveye ulaşacağı nokta olacağını düşünüyorum... ama bu seride bugün tekrar oynacak maç için eski lakers tutkuma rağmen, GO MAGIC, GO HEDO !!!
  8. bu zihniyet diyerek suçladığınız ve bunun karşısında "her zaman var olacağını" iddia ettiğiniz alperen ocaklarının varlığın sebebi bu ülkede barış istemek mi, farklı kimliğe ve düşünceye sahip olanların baskı altına alınmasını protesto etmek mi, insanlara gözdağı verilerek, korkutularak sindirilmesine isyan etmek mi ?? "bu zihniyet" diye suçladıklarının bunlar mı...biz bunlardan başka ne dedik ? evet benim rahatsızlığım çizilen sınırlar.. boş hayaller ve hala daha dünyaya egemen olma fikriyle bütün dünyayı düşman olarak görüp hayali haritalarla insanlara gözdağı verilmesi..benim rahatsızlığım emperyalist düşüncenin hala daha var olması..emperyalizm dediğimiz şey de hala daha algılanamadığı için ve herkesin kendisinden başkasını bunla suçlayarak kendi aynı düşüncelerini vatanperverlik olarak sunmaları da ayrı bir tartışma konusu.. rahatsızlığım, ermeniler sorun mu çıkardı, girelim öldürelim çözelim, ırak taki kürtler sorun mu çıkardı, gidelim katledelim çözelim, yunanlılar mı, zaten ezeli ve ebedi düşmanımız hemen girelim, kıbrıs ta mı, rumları da oradan dışarı atsak hiç fena olmaz, tarzındaki düşüncelerdir..hadi her türlü inkarı bırakalım da vatanperverlik adına ortaya konan bu düşüncelere kimin sahip olduğunu konuşalım.. ben ülkemi şu anki sınırlarıyla seviyorum, bulgaristan ı, yunanistan ı, kıbrıs ı, ırak ı, ermenistan ı şu anki sınırlarıyla kabul ediyorum...oralara sahip olmak gibi bir emelim ve idealim yok..benim idealim bütün dünya ülkelerinin barışçıl hareket etmesi ve savaşların bitmesi...ancak hala daha dünyaya hakim olma ideali olan kişiler bu sınırlar için kan dökmeye yeni savaş ortamı yaratmaya hazırlar..ben bunlardan rahatsızım..siz "bu zihniyet" dediğiniz bu fikirlerden rahatsız mısınız..ne olursa rahat edeceğinizi ortaya koyarsanız da sevinirim.. ırk ve din meselesine gelince..bunu övdüğünüz ve yakın olduğunuz belki de içinde bulunduğunuz alperen ocaklarının ideolojisine bakarak daha iyi anlayabilirsiniz ki bunları benden çok daha iyi bildiğinize eminim !!!! ...
  9. hakanaytac

    Faşizme ders verirken

    Sıra dışı hareketleriyle her zaman dünya gündeminde kendine hatırı sayılır bir yer edinen Libya lideri Kaddafi eski sömürgesi olduğu İtalya'ya “tarihi” olarak nitelendirilen bir ziyaret gerçekleştirdi, tabi ki her ziyaretinin olmazsa olmazı bedevi çadırını kurdurarak ve “Libyalı Amazonlar” denilen kadın korumalarıyla birlikte. Bunlardan daha da önemli ve dikkat çeken şey ise Kaddafi'nin uçaktan inerken yakasına taktığı Libya direnişinin simge ismi Ömer Muhtar'ın (Çöl aslanı) idam edileceği kişilerce yakalandığı ve zincire vurulmuş haldeki fotoğraf ile Berlusconi'nin karşısına çıkması oldu. Bu cesaretli eylem, İtalya'nın faşist geçmişini şu anda çok da farklı bir politika izlemeyen mevcut başbakanının yüzüne vurmuş oldu. Aşırı sağcı politikalar, ırkçı ve faşizan söylemlerle Mussolini'yi aratmayan, her fırsatta bir diktatör edasıyla yarattığı baskı ortamıyla ortaya çıkan Berlusconi siyahlar hakkında yaptığı akıllara zarar son açıklama ile gerçek yüzünü gösterdi. "Milano'da yürürken kendimi bir Avrupa şehrinde değil bir Afrika kentinde yaşıyor hissediyorum. Şehir merkezinde İtalyanlardan çok Afrikalılar var. Biz çok kültürlülüğe karşıyız. Sınır dışı etme konusunda daha katı olmalıydık" açıklaması her şeyi ortaya koyuyor. İtalya başbakanının bu yanını güzel bir hareketle yüzüne vuran Kaddafi, lideri olduğu bölge halkı hakkında yapılan bu faşizan açıklama karşısında bu ziyareti iptal etmek veya gündemde olan ikili anlaşmaları askıya almak gibi daha büyük bir eyleme girişemez miydi ? Bunu beklemek herhalde büyük bir iyimserlik veya saflık olurdu. Çünkü Kaddafi'nin "faşizme ders verirken" kendisinin yeteri kadar masum olmadığı bir gerçek. Ülkesindeki insan hakları ihlalleri ve Afrikalı göçmenlerin insanlık dışı koşullarda yaşayarak kötü muamele görmeleri gibi birçok sabıkası olan Libya lideri bunlar sebebiyle kendisinin Berlusconi'ye yaptığının benzeri şekilde protesto edildi, İtalya senatosunda konuşmasına izin verilmedi ve protestocu gruplar kendi başbakanlarının yaptığını da suç ortaklığı olarak nitelendirdiler. Fotoğraf protestosuyla yetinen Kaddafi'nin ise daha da ileri gitmemesinin altında gerçekten de bu "suç ortaklığı"nın yattığını söylemek mümkün. İtalya'nın önemli sanayi kuruluşlarındaki Libya hisseleri ve ekonomik çıkarlar dolayısıyla ayaklar altına alınan onurlar konusunda iki liderin birbirinden farksız olduğu bir gerçek. Birbirlerine de bu şekilde baktıkları ve suçladıkları şüphe götürmeyen, söz konusu çıkar olunca gülümseyen riyakar suratlar her zaman kendisini daha demokrat, daha özgürlükçü, daha adil sanırlar. Dışarıdaki siyaset ve insanlık ihlallerini lanetlerken kendi baskılarını görmezden gelirler. Hatta lideri oldukları ülkelerde despot, baskıcı, faşizan bir kimliğe bürünürken uluslararası alanda tam tersi bir intiba bırakmaya çalışırlar. Buna en güzel örneği ülkemizden verebiliriz. Farklı düşünceyi baskı altına alan ve ilk fırsatta yok etmeye çalışan, eleştiri kaldırmayan, partisinin adının söyleniş şekli konusunda dahi öfkeye kapılacak kadar demokrasiden nasibini almamış olan ve demokrasiyi yalnıza "sandık" olarak gören zihniyetin oluşturmak istediği "tek sesli koro" gibi anti-demokratik hareketlerin aksine başbakanımız yurtdışında verdiği ödünlerle nasıl bir izlenim bıraktıysa "barış, özgürlük, demokrasi alanında dünyanın önde gelen liderlerine verilen Barış Ödülü'nü (Prix de la Fondation) Obama ile birlikte alacak. Ya biz, kendimize göre çok lüks bir demokrasi istiyoruz ya da kuvvetler ayrılığı ilkesine rağmen "yasama" açısından meclis çoğunluğunun "yürütme" ile bakanlar kurulunun, çıkacak yasaları onaylamada Cumhurbaşkanı'nın ve yüksek mahkemeler hariç Adalet Bakanlığı'na bağlı olan "yargı"nın tek partiden oluşması yaşanan kuşatma ile bu "lüks"ün aksine tam da hak ettiğimiz biçimde yönetildiğimizi akla getiriyor ! Bunun yanında en büyük muhalefet unsurlarından olması gereken ancak tepkisiz kalan sivil toplum örgütleri ve üniversitelerle birlikte büyük çoğunluğu "yandaş" olan medyanın bağımsız olan bölümünün de baskı altına alınmaya çalışılması, demokrasi açısından bizim liderlerimizin de diğerlerinden pek farklı olmadığını kanıtlıyor. Bu doğrultuda Berlusconi ile Tayyip Erdoğan'ın bu kadar sıkı dost olması bir rastlantı mıdır acaba ? hakan aytaç...
  10. "maidını doldurmak ne kelime, alperen ocakları hala daha vataperverliklerinden ödün vermemekte, hala daha kaya gibi sağlam, ve sonuna kadar güçlüler ki onları küçümseyeleri ezecek kadar kuretliler" hahahaha...... siz istediğiniz kadar bu ülkede vatan millet sakarya nutuklarıyla karışıklık çıkarmaya, farklı ırk, din ve düşünceden insanları yok etmeye çalışın, artık kimse sizi ne kaale alıyor ne de muhatap kabul ediyor.. yaşasın özgür insanların özgürce yaşadığı gerçekten tam bağımsız demokratik Türkiye..
  11. bu arada iletiyi yazarken değinmeyi düşünüyordum ancak sonraya atınca unutmuşum.. dediğim gibi herkes birbirine kıymıştır bunun ayrımı yoktur... onlar başlattı, bunlar suçluydu demek bizi sadece daha büyük nefrete götürür... zamanında bir arada yaşamışsak bu acılar bizim ortak acılarımız, ortak suçumuz, bunlara sebep olan emperyalist devletlere karşı ortak isyanımız olmalı... bunu daha iyi anlayabilmek için her alanda daha duyarlı olmamızı sağlayan edebiyata kulak vermemiz lazımdır bana göre... bu açıdan en büyük öykücülerimizden OSMAN ŞAHİN'in SONUNCU İZ adlı kitabını alın ve içerisindeki hikayelerden konuyla alakalı olan LUSİK, FATMA, SEYYİT ve İSMİL adlı öyküleri okuyun..dramın hepimizin olduğu, hepimizin olması gerektiğini daha iyi anlayacaksınız.hepimizin okuması, anlaması ve kafa yorması gerekir..yazarın kitabında dediği gibi : "ölümün milleti mi olur ?"... ilgi duyanlar için : CAN YAYINLARI FİYAT : 11,50 TL...
  12. bahsettiğin diziyi ben de arada takip ediyorum.. ağabeyim ve annemin dizinin müptelası haline gelmeleri sağolsun.. dizi formatı gereği bu şekilde anlatmak zorundadır.. ancak kıyılan sadece türkler olmamıştır.. kardeş kardeşi kırmıştır, herkes birbirini... dediğim gibi ermeni milliyetçileri, türk milliyetçileri, rum milliyetçileri, kürt milliyetçileri, hem kırmış hem kırılmış hem de masumlara kıymışlardır.. milliyetçilerden kastım da gayriyasal çetelerdir..yurtseverler değildir yanlış anlaşılmasın.. türkleri katleden ermeni çeteler olduğu kadar, ermenileri katleden türkler ve kürtler olmuştur.. (abdülhamit eliyle yaratılan kürt hamidiye alaylarını unutmayalım...) ancak bütün bunlar asla bir toplumu, bir milleti, bir ırkı bağlamaz, bağlayamaz.. herkes aynı oranda suçludur ve herkes aynı oradan masumdur.. ... kendi kıyılmışlığımızın siyasetine gelince... maalesef bunun yeri siyaset değildir... siyasilerin bunu konuşması durumunda, ne kadar çarpıtılacağı ve olduğundan farklı gösterileceği açıktır.. barış isteyen ermeni kardeşlerimizin aksine, koşulsuz şekilde ermeni soykırımını kabul etmemizi isteyen, arşivlerini açmamakta direten ve bunu siyasete mal etmeye çalışan, devlet liderlerine baskıda bulunan diaspora ve art niyetli milliyetçilere bakınca, bunun siyasete katılmasının ne kadar yanlış ve ne kadar bizim aleyhimizde olduğunu düşünüyorum, gerçekten de öyle... ancak siyasete bırakılmasın derken de, koşulsuz şekilde soykırımı kabul etmenin de, koşulsuz şekilde ermeniler suçludur diyen zihniyeti de, koşulsuz şekilde ermenilere sınırı asla açmayalım(karabağ'dan çıksalar da) diyen görüşü de, ermenilerle dost olmak gibi bir sorunumuz yok diyerek düşmanlık tohumu eken ırkçılığa da engel olacak bir irade lazımdır.. bu siyaset midir derseniz, siyaset değil, barışı koruma iradesidir... devlet başkanlarının da öncelikli görevinin bu olması gerekmektedir... .... saygılar...
  13. bunu yaşatmanın çok zor olmadığını düşünüyorum.. ancak aynı zamanda zor olduğu da bir gerçek ki, türkler türklüklerini, kürtler kürtlüklerini, ermeniler ermeniliklerini, vs...vs... türkiye cumnhuriyeti vatandaşlığından daha önde tutarak milliyetçiliğin birleştiriciliğine değil de ayrıştırıcılığına itibar ederlerse, milliyetçiliğin ortaya çıkmasından sonra osmanlı gibi avusturya-macaristan gibi vs..vs..çok uluslu devletlerin parçalanması gerçeğiyle aynının TEKRARDAN başımıza gelmesi işten bile değildir... saygılar...
  14. tespitler çok doğru ve yerinde.. aynı şekilde düşündüğümü belirterek, gereksiz yere 2.baskı yapmanın laf kalabalağı olacağını söylemekle yetinmek istiyorum...ancak mizahi dilinizi takdir ettiğimi ve özgünlüğünüzün taklidinin dahi becerilemeyeceğini belirtmeden de geçemeyeceğim...saygılar...
  15. değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu gerçeğini değiştirirdim şaka bir yana insanlar tek başlarına bir hiçtir, birbirine ve davasına inanan ve hedefleri uğruna gözlerini kırpmadan canlarını verebilecek olan insanlar ise, önüne çıkan herşeyi yıkar. ancak bunun için biraz cesaret, biraz sorumluluk alma bilinci, biraz gerçekten istemek gereklidir.. aynı doğrultuda, adamsendecilikten, banane demekten, tek ben mi mücadele vereceğim gibi elini taşın altına koymaktan kaçma adına uydurulan bahanelerden kurtulmak gerekmektedir... ...
  16. tek birşey sormak istiyorum... evet azerbaycan devleti yurttaşları bizim kardeşimizdir.. ancak aynı şekilde ermenistan yurttaşları da yüzyıllarca birlikte yaşadığımız, aynı kültürü, aynı kaderi paylaştığımız kardeşlerimizdir... aynı şekilde yunanistandaki insanlar da... bir baksanız, alışkanlıklar, tepkiler, adetler hep benzerlik gösteriyor.. ancak emperyalizmin oynuna hem ermeni milliyetçileri hem de türk milliyetçileri çok ucuz şekilde kanmışlardır... maalesef artık birlikte yaşamıyor, tam tersi büyük bir düşmanlıkla birbirimizin kuyusunu kazmaya çalışıyoruz... soruma gelince, azeri kardeşlerimizle tek millet iki devlet derken, onları "ırk" ve "kan" anlamında birbirimize ait görürken, bugün kürt yurttaşlarımız, ıraktaki kürtlerle aynı politikayı gütse, onlara cevabımız ne olurdu ?? kana ve ırka dayalı yurttaşlık bilincinde isek ve biz bunu yaparken onlara bu onayı vermiyorsak, bu ikiyüzlülük olmaz mı ?? kan ve ırk değildir yurttaşlık bilinci, kardeşlik sevgisi, dayanışma ruhu...din hiç değildir... bunlar tam tersine ayrıştırıcıdır.. birleştirici olan unsur birlikte yaşayabilme iradesi ve birbirine tahammül etme erdemidir... farklılıklara saygı duyarak onlara sahip çıkmaktır.. bizim bilincimiz de bu düzeyde olmalıdır... yoksa bölücülükte terörü tek sorumlu tutarken, aşırı milliyetçilikle en büyük bölücülüğü kendimizin yaptığını fark edemeden elimizin altından topraklarımız da alınır, birlikte yaşadığımız insanlardan da bir anda yoksun kalırız... ...
  17. askerliğin tek tip olarak 12 aya çıkması ne zaman yürürlüğe konulacak..?? hangi yıldan itibaren askere gideceklere uygulanacak bilen var mı ?? bu tek tip askerlik de anladığım kadarıyla üniversite mezunu veya ilkokul mezunu fark etmeden hepsi için aynı biçimde olacak değil mi ??bilenler cevap yazarlarsa sevinirim... başlığa uygun olması açısından da şöyle sorayım : "sizce bu durumlara bakılarak askerliğimi ne zaman, ne şekilde yapabilirim ??"
  18. bilgilendirici cevap için teşekkürler... ben 'ufo gördüm' diyerek televizyona fırlayan dikkat çekerek fırsatçılık yapan mahlukların dediklerine kuşkusuz kanmıyorum. ancak uçsuz bucaksız evrende bilinen bilinemeyen, ulaşılan ulaşılamayan milyonlarca gökcismi varken, sadece dünya üzerine hayat olması fikri mantıksız geliyor...ayrıca sürekli din adamlarının çıkıp bunun olamayacağını söylemeleri ise beni 'uzaylı' varlığı fikrine daha da bağlıyor..bu islam, hristiyanlık, museviliik olarak ayrılamaz...her din adamı dinde var olmayan şeylerle insanları sürekli zehirlemişlerdir...zamanında dünya yuvarlaktır diyenleri de engizisyonda yargılamışlardı !!! ... benim değinmek istediğim nokta ise yukarıda alıntıladığım cümleler... astronotların aksine kozmonotların uzaya çıkınca Tanrı'nın varlığına olan inançlarını daha fazla kaybettiklerini söylemeleri bir çelişki değil mi ? tam tersi olarak, astronotların dediği şekilde düşüncelerinin değişmesi gerekmiyor muydu ?? yoksa her cumhuriyetçi başkan döneminde dini politikaya alet eden abd devletinin bu oyunu karşısında, onlara bir cevap olarak mı böyle söylemeyi uygun gördüler ?? bir de neil armstrong aya ayak basınca 'ezan' sesi duyduğunu mu söylemişti..?? bunu birçok yerden duydum siz de duydunuz mu bu safsatayı , yoksa ben mi uyduruyorum ...
  19. hakanaytac

    TÜRKAN SAYLAN’I KAYBETTİK

    faşizmin ayak sesleri daha yüksek gelmeye başladı.. cenazeye katılmadığı için eleştirilmeleri çok komik...ne bekliyorduk ki..? 1 mayıs 1977 katilleri bulunsun pankartından, ülkeye hizmetlerde bulunmuş bir kişiyi anmaya çalışmak için açılacak olan pankart bile onları rahatsı ediyor !!! daha fazla ne denilebilir ki ?? muhalif olmak, darbeci olmak olmuştu, şimdi ise .....
  20. evet, gerçekten bu konuda bilgisiz insanımız çok fazla..kanserin bu kadar yaygın olduğu ülkemizde ve yaşam, beslenme ve çeşitli alışkanlıklar dolayısıyla herhangi bir kansere yakalanma potansiyeli fazla olan insanlarımızın bu konuyu öğrenerek daha fazla kazıklanmaktan kurtulması gerekmektedir..ancak bırakın okumayı, kendi meselesi olmayınca araştırmayan, öğrenmeyen bir topluma bunun ne kadar zor olduğu tartışma götürmeyecek derecededir.. ...
  21. türk erkeklerinde, rus erkeklerin hepsi komunisttir, rus kadınlarının hepsi de hayat kadınıdır önyargısı olduğu sürece ve bırakın hayat kadını olmayı, kendi kızlarının bir erkekle dolaşmasına bile namussuzluk gözüyle bakarken, aynı zamanda kendi yaptıkları her haltı erkeklik olarak nitelendirme ikiyüzlülüğü oldukça, ve yine bu "erkekliklerini" en profesyonel hayat kadınları olarak gördükleri milletlerden yapmayı umdukça, türk erkeği rus kadınlardan asla vazgeçmeyecektir.....!!
  22. bugün denizlerin idamını protesto eden ve onları unutmadıklarını göstermek adına anma töreni düzenleyen devrimci gençlerimiz, hala daha "suçu ve suçluyu övme" fiilinde bulunduklarından dolayı haklarında davalara açılarak onlar da suçlu bulunmaya çalışılıyor..tamamen taraflı ve art niyetli ve de siyasetten bağımsız şekilde karar veren denizleri yargılayan o günkü mahkemenin kararının bir değişikliğe uğratılması gerekiyor..Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsızlığı için mücadele eden, savaşan bu gençleri kendisine idol olarak alan gençlerimizi de sindirmeye çalışan dünkü zihniyetin bugünkü müritlerinin elinden bu fırsat bir şekilde alınmalıdır.. bu nasıl olacaktır ? sembolik olarak denizlerin tekrardan yargılanmaları sağlanabilir..o günkü anayasa'ya (çünkü anayasayı ilga ile suçlanmışlardı) ceza kanunlarına ve bugünküne göre tekrardan tarafsız bir biçimde yargılanmaları ve de aslında idamlık suç işlemediklerinin herkese gösterilmesi gerekir..bunun ne önemi var, ölüp gittiler diyebilirsiniz ancak bu durum devrimcilerin, yurtseverlerin ve anti emperyalistlerin yüreklenmesini, daha büyük bir özveri ile mücadelelerini sağlayacaktır.. hukukçu değilim o yüzden bunun sağlanıp sağlanamayacağını veya sürecin nasıl gerçekleştirileceğini veya devletin resmen bunu tanıyıp tanıyamayacağını bilemiyor..hukukçu arkadaşları bu konudaki bilgilerini aktarmaya ve atılacak olan adımların hayata geçirildikten sonra bütün devrimcilerin "denizler yeniden yargılansın" kampanyası başlatmaya davet ediyorum..
  23. her konuda olduğu gibi bu konuda da insanlar hedef gösteriliyor, "o"cu, "bu"cu diyerek yaftalanıyor.. bu yaklaşımla ne PKK terörü çözülür ne de ülkenin başka hiçbir problemi.. düşüncesini beğenmediğimiz kişiyi hedef göstererek, yaftalayarak ve bu fikirlerinden ötürü düşman, hain göstermeye alışmışız.. dün kürt sorununda hiçbir siyasal partinin gerçekten çözüm için adım atmamasından dolayı DTP ile yakın durmak durumunda kalan Ufuk Uras'a PKK'lı muamelesi yaptılar, bugün beğenmedikleri herkese.. bu zihniyetle hareket edersekne olur, yalnızca onbinlerce türk ve kürt yurttaşımızın ölümünün yolunu açarız. sonra da vatanperverliğimizle gurur duyarız...
  24. yaptığınız benzetmelere ve tasvirlere gerçekten güldüm, güzel söylemişsiniz.. tabi ki hiçbir kurum,kuruluş veya internet sitesi gücünden dolayı dokunulmaz değildir, suç her zaman cezaladırılır.. ancak buradaki nokta, Atatürk'ün bu şekilde korunmaya çalışılmasının ona yarardan çok zarar vereceğidir.. Atatürk'ü her zaman karalamaya çalışanlara gün doğacak, hala daha kıskandıkları devrimlerinin "baskıcı" olduğundan dem vuracak, onu zayıflatmak ve unutturmak isteyeceklerdir..yazılı ve görsel basında Türk kanunlarına aykırı bir şekilde Atatürk'e hakaret olursa davasını açalım ve nasıl neticeleneceğini izleyelim..ancak google'dan ulaşılan bir sitede böyle bir durum söz konusu diye kalkıp da google'ı kapatmayalım..hem gereksiz hem de mantıksız olduğu kanaatindeyim..ne olacak ki sonunda, bu şekilde binlerce site var, hepsi ile uğraşacak mıyız..bırakın ne halleri varsa görsünler, emellerine yine de ulaşamayacaklar.. bilinçsiz Atatürkçülük'ten bahsetmişsiniz..eğer Atatürkçülük bilinci onun eserlerine sahip çıkmak değil de, onu nerede eleştiren veya diyelim ki hakaret eden bulursak hemen üstüne çullanmaksa, Atatürk'ü ve eserlerini koruma gücünü zaten çoktan kaybetmişiz demektir.. can dündar meselesine gelince, evet kendisi hedef haline gelmiştir ve hakkında soruşturma da açılmıştır... ayrıca birçok yerde okuduk, kendisinin "satılmış, Atatürk düşmanı" hatta "soros'un çocuğu" olduğu ifadelerini.. maalesef her konuda olduğu gibi Atatürkçülük'te de bu kafada insanlar var.. Atatürk'ün ilkelerinden biri de devrimciliktir..yani Atatürk bizden asla belli kurallara, belli yazılmış, değiştirilemez şeylere bağlı kalmamamızı, sürekli yenilenmemizi ve gelişmemizi istemiştir..bir gün gelir de, dünyada eserleri hala daha geçerliliğini koruyan tek lider olan Atatürk'ün ilkeleri yetersiz kalırsa bunlar da geliştirilmelidir..o zaman Atatürkçülük'ten çıkmaz, tam tersi onun bize gösterdiği yoldan ilerlemiş oluruz..bu bugün söz konusu değil, konuyla da pek alakası yok belki ancak demek istediğim, her konuda olduğu gibi belirli kalıplara sıkışan insanlardan ayrılmamız gerektiği... saygılar..
  25. yaptığınız benzetmelere ve tasvirlere gerçekten güldüm, güzel söylemişsiniz.. tabi ki hiçbir kurum,kuruluş veya internet sitesi gücünden dolayı dokunulmaz değildir, suç her zaman cezaladırılır.. ancak buradaki nokta, Atatürk'ün bu şekilde korunmaya çalışılmasının ona yarardan çok zarar vereceğidir.. Atatürk'ü her zaman karalamaya çalışanlara gün doğacak, hala daha kıskandıkları devrimlerinin "baskıcı" olduğundan dem vuracak, onu zayıflatmak ve unutturmak isteyeceklerdir..yazılı ve görsel basında Türk kanunlarına aykırı bir şekilde Atatürk'e hakaret olursa davasını açalım ve nasıl neticeleneceğini izleyelim..ancak google'dan ulaşılan bir sitede böyle bir durum söz konusu diye kalkıp da google'ı kapatmayalım..hem gereksiz hem de mantıksız olduğu kanaatindeyim..ne olacak ki sonunda, bu şekilde binlerce site var, hepsi ile uğraşacak mıyız..bırakın ne halleri varsa görsünler, emellerine yine de ulaşamayacaklar.. bilinçsiz Atatürkçülük'ten bahsetmişsiniz..eğer Atatürkçülük bilinci onun eserlerine sahip çıkmak değil de, onu nerede eleştiren veya diyelim ki hakaret eden bulursak hemen üstüne çullanmaksa, Atatürk'ü ve eserlerini koruma gücünü zaten çoktan kaybetmişiz demektir.. can dündar meselesine gelince, evet kendisi hedef haline gelmiştir ve hakkında soruşturma da açılmıştır... ayrıca birçok yerde okuduk, kendisinin "satılmış, Atatürk düşmanı" hatta "soros'un çocuğu" olduğu ifadelerini.. maalesef her konuda olduğu gibi Atatürkçülük'te de bu kafada insanlar var.. Atatürk'ün ilkelerinden biri de devrimciliktir..yani Atatürk bizden asla belli kurallara, belli yazılmış, değiştirilemez şeylere bağlı kalmamamızı, sürekli yenilenmemizi ve gelişmemizi istemiştir..bir gün gelir de, dünyada eserleri hala daha geçerliliğini koruyan tek lider olan Atatürk'ün ilkeleri yetersiz kalırsa bunlar da geliştirilmelidir..o zaman Atatürkçülük'ten çıkmaz, tam tersi onun bize gösterdiği yoldan ilerlemiş oluruz..bu bugün söz konusu değil, konuyla da pek alakası yok belki ancak demek istediğim, her konuda olduğu gibi belirli kalıplara sıkışan insanlardan ayrılmamız gerektiği... saygılar..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.