Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

restpektif

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

restpektif tarafından postalanan herşey

  1. Basta CHP olmak uzere iktidar olmaya aday partilerin secim programlarina bakmanizi oneririm. Baykal'in secim oncesi agiz degistirdigini de goreceksiniz. "AB ile iliskiler kaldigi yerden devam edecek." Dis politikada vaad edilen bolumlere de bakin. ABD ile iliskilerde de degisen bir sey olmayacak. Benim bu surec icerisinde durmadan haddimi asip farkli amaclara dikkat cekisimin nedeni budur. Turkiye'de hicbir siyasi parti ABD ve AB'yi dislamayacaktir. Ne AB ne ABD demiyecektir. Birakiniz o cizgiye gelmeyi, boyle bir seyi vaad bile edemezler. Selam ile..
  2. restpektif şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bir seyi merak ediyorum: Acilan her konuyu seriat ve laiklik catismasina donusturmeyi nasil basariyorsunuz? Farkli fikir beyan eden herkesi seriatci yapmayi, Turkiye'ye karsi savasan vatan haini konumuna getirmeyi nasil basariyorsunuz? Hayret hayret hayret!!! Onca oyun donerken hala kliselesmis kavramlarla dusunulebildigine inanmak istemiyorum. Bu kadar kor olamayiz. Bu denli ilgisiz kalamayiz. Inanamiyorum yapilan yorumlara. "Siz Filistinlisiniz ama Turkiye ile carpismaktasiniz" Su soze bakar misiniz? Kimi hangi hakla bu denli pervasizca suclayabilirsin? Bu kadar basit mi bu olay, bu kadar basit mi insanlari kendi insaninin dusmani ilan etmek? Oyunlara ne kadar da cabuk geldik... Hersey siyah ve beyazdan ibaret degil arkadaslar... Yorumsuz gecemedim bu sozu... Saygilar..
  3. Ne Kur'an ne de baska bir dini kitap bilim kitabi degildir. Dinler sosyal hayata dair insanlara hem bu dunyada hem de obur dunyada (varsa) mutluluk vaad eder. Surekli bilimin vardigi sonuclardan hesaba gelenleri alip dini bu sekilde temellendirmekten vazgecilmeli. Cunku dinlerin bilimsel temelleri yoktur. Bu yaklasimlar bir kendine ve inandigi seye guvensizligin urunudur. Bal arilarinin nesli tukeniyorsa, buna karsi alinacak onlemler bilimseldir. Din veya ahlak ogretileri, ancak bu iste insanin ahlaki kusurlari varsa devreye girebilir. O da bilimsel surece uygun olmasi kaydiyla. Kiyamete gelince.. "Her insanin kiyameti kendi olumudur" derler. Gezegenin sonu olacak mi, olursa neden olacak, bununla ilgili uzun bir liste siralanabilir. Kiyamet alametlerinden acaba bir tanesi Kur'an'dan gosterilebilir mi? Gelecekten haber veren hadislerin hemen hepsi uydurmadir diyen alimlerinizi hic mi duymadiniz? Hem dininizi kitabiniz disindaki hurafelerle temellendireceksiniz, hem de bu temele bilimden secmece tuglalar tasiyacaksiniz. Boyle olmaz. Selam ile..
  4. restpektif şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sozkonusu yazi, Turkiye'de bazi cevrelerin inatla olusturmaya calistigi kamplasmaya bir katki. Anadolunun geleneklerine ve dinine bagli insanlariyla Turkiye'nin batisinda yasayan ve daha farkli bir yasam kulturune sahip insanlari ayristian, karsi karsiya getiren bir anlayis. Bu yazinin Emin Colasan zihniyetinden hicbir farki yok. Bir kesim insan kaygilarini demokratik bir sekilde dile getirdi. Ayni kaygilari yurdun her kesiminden insanlarin tasimasi sart degil. Onlarin da belki daha oncelikli kaygilari vardir; geri birakilmislik, fakirlik, egitimsizlik... gibi. Mitingler nasil demokratik bir hak ise, elbette ki buna donuk elestiriler de ayni olcude ele alinmali. Ben mitingleri desteklemedim ama ayni kaygilari paylasmadigimdan veya bunlari kucumsedigimden degil, bazilarinin bu hassasiyetler uzerinde toplum muhendisligine soyunmalarindan oturu, bir oyunun dondugunden suphelendigim icin desteklemedim. Toplumdaki kaygilar ateslenerek birilerinin ulkem insani arasinda derin bir ayrilik yaratmaya calistigini gordum. Meydanlardaki samimi kitlenin ornegin kursude bir Tuncay Ozkan'i hak etmedigini, onun gibilerinin bu kitlenin sozcusu olmamasi gerektigini soyledim. Bu yonden elestirmek ayri bir sey, yukaridaki yazi bambaska bir sey. Adeta danisikli bir oyun sergileniyor. Kaygilarini dile getiren samimi insanlar bu tur yazilarla mitinglerden faydalanmak isteyenlerle ayni dusunme surecinin icine itiliyor. Bence nihayetinde istenen budur. Her iki tarafin sivri kalem ve dilleri, isbirligi yapmiscasina, bu ulkenin insanlari arasina derin bir ucurum kaziyorlar. Kaygilari, oncelikleri, inanclari, etnik kokenleri, hayat tarzlari... ne olursa olsun ulkem insani bu soytarica ayrimciliga prim vermemeli diye dusunuyorum. Selam ile..
  5. Sayin erdogan, izleniminizi uc kurusluk bulmadigimdan cevap vereyim. Degisik basliklar altinda hicbir ayrim gozetmeden bircok dusunceyi elestirdigimi hala gorememisseniz gormek istemiyorsunuz derim. "Restpektif" ingilizcedeki "respective"den gelmiyor, perspektiflere rest anlaminda restpektif diyorum. Dolayisiyla tek perspektiften gelen her dusunceyi eksik buluyorum ve elestiriyorum. Bakin yanlis demiyorum, eksik diyorum. Beni yazilarimda taraf olmakla suclamanizi anlayamiyorum. Lutfen yazdiklarima bir kez daha goz atin. Yazilarin icerigine odaklanmadigimi soylemissiniz. Cogunlukla dogru bu, yerinde bir tesbit. Icerik sahibi yazilarda bunu yapiyorum, emin olabilirsiniz. Odaklanacak bir sey olmayinca, bu kez yazanlari, konu acanlari tartisma ortaminin ilkeleri ve yaklasimlari acisindan nacizane elestiriyorum. Ilkokul duzeyi dedim ya, simdi benden universite duzeyinde bir matematik sorusunu fasulyelerle cozmemi beklemeyin lutfen. Bunu yapamam... Konu dindeki hurafeler. Dinlere giren hurafeler hakkinda yeterli bilgi sahibi olmadigini acikca ortaya koyan kisilerle hangi zeminde tartisacagim? Henuz isin fasulye sayma asamasinda olan birine nasil cok bilinmeyenli denklemi anlatacagim? Kimse kusura bakmasin ama bunun yolu uc bes satirdan olusan forum yazilari degildir. Bu isin okuma seruveni vardir. Ben de bu yuzden buna girisemem. O kadar cok sey var ki konuyla ilgili sayin Erdogan, dine bulasmis Arap geleneklerinden mi baslayayim, Israiliyattan mi, hadis uydurma surecinin o cetrefilli tarihinden mi, fikihtaki teferruatin siyasi ve sosyal arkaplanindan mi, dindeki yozlasmanin emevi, safevi, abbasi, osmanli vs uzantilarindan mi, Kur'an'in yorumlanmasinin da bir yontemi oldugundan mi, tedrici metottan mi.... nerden baslayayim? Sevgili Erdogan, tartisma bilgi ile olur kirintilarla degil. Bilgi yerine kirintilara sahipseniz, o zaman ogrenmek icin soru sorarsiniz, tartismak icin degil. Bunlar konusmanin, karsilikli fikir alisverisinin bilimsel ilkeleri. Dediginiz gibi once icerik degil, once zemin tartisilir. Ayaklariniz yere saglam basmiyorsa, ustunde durdugunuz zemin saglam degilse, icerik ne olursa olsun karsilikli ustun cikma gayretinin otesine gecemez konusmalarimiz. Benim durmaya calistigim yer "insani" olandir. Inancim bir sarkida belirtildigi gibi, 'bu dunyaya bir gunlugune gelmis ve bunun bilincinde olan insanin' inancidir. Ne yerin altinda bir cehennem, ne goklerde hazirlanmis bir cennet. Ne din ne irk... Sadece ve sadece "insan gozlugu" ile bakmak herseye. Insan'a karsi olan herseyin karsisinda durmak. Selam ile..
  6. Ulkemizde son bir yil icinde provokatif oyunlar oynaniyor. Olaylarin sadece secime, cumhurbaskanligina veya hukumetin manevra alanlarina donuk oldugu dusuncesinde degilim. Bununla birlikte yepyeni bir surece adim adim goturuluyoruz. Oylesine karanlik bir ortam ki, eylemlerin amaclarina donuk mantikli bir cikarsamada bulunamiyoruz. Ne amaclaniyor, nereye gidiyoruz?.. Laik anti-laik catismasi yetmedi, simdi de toplum etnik temeller uzerinde bir ayrismaya dogru surukleniyor. Saflara suruklenmeden, tavir belirlemeden once iyi dusunmemiz gerekiyor. Provoke amaclarin uzerine baliklama atladigimiz taktirde elbirligiyle bu ulkeyi tarihin en buyuk cikmazina surukleyecegiz. Her kesimden insanimizin sagduyulu bir sekilde hareket etmesi lazim. Yakin tarihimizdeki provokatif eylemlere bakalim, bunlari iyi tahlil edelim. Bu karanlik surec icinde gerceklesecek her eyleme supheyle bakmak zorundayiz. Kamplasmalardan, kutuplasmalardan, etnik ayrimciliktan, inanc farkliliklarini on plana tasimaktan uzak durmamiz gerekiyor. Secim tarihine kadar insanimizi nelerin bekledigini bilmiyoruz. Bu cigirindan cikan sarhosluk daha baska nelere mal olacak, bilmiyoruz. Bu surecte karsilastigimiz, karsilasacagimiz her olayi birbiriyle baglantili bir sekilde degerlendirmeliyiz. Sagduyulu, sogukkanli bir sekilde.. Yaklasim tarzlarimizi gozden gecirelim, onkabullerden kurtulalim, gelecegimizi baskalarinin ellerine teslim etmeyelim... Saygilar..
  7. Aci ama gercek. Katiliyorum sayin Bozan'a. Ekonomisi guclu bir Turkiye geri donusu imkansiz bir demokrasi yoluna girer ki, o zaman saray kavgalari tarihe karisir. Ekonomisi guclu bir Turkiye'de kendisini ulkenin sahibi pozisyonuna oturtan gucler devre disi birakilir. Ama "Hangi cilgin hortumumu kesecekmis sasarim" diyenler bu ters orantiyi ulkede surdurmeye kararli gorunuyor. Ne kadar fakirlik o kadar egemenlik. Kimin egemenligi?.. Iste krizlerin budur puf noktalarindan biri. Selam ile..
  8. Terorun mantigi yoktur. Ahlaki kriterleri yoktur. Masum insanlara kiyan, onlarin kani uzerinden taleplerde bulunan mekanizmalar da, bunlara destek olan, gonul veren akil ve vicdan yoksunlari da kahrolsun. Buyukanit'in buna benzer saldirilarin devam edebilecegini aciklamasi dehset verici ve maalesef dogru olabilir. PKK'nin bizzat sirtini dayadiklari eliyle tasfiye surecinin baslamasi arefesinde bu tur vahsi olaylar surecek gibi. Turkiye cok onemli bir surecten geciyor. Nereye dogru goturuldugumuzle ilgili cok fazla bilgi yok, sadece birbirini tutmayan tahminler var. Son bir yildir ortaya konan senaryolari iyi okumak gerekiyor. Nitelikli bir sagduyuya ihtiyacimiz var. Bunun da yolu, farkliliklarimizi bir tarafa birakarak, kan dokuculere karsi onurlu bir durustan geciyor. ABD'nin PKK'ya onerdigi rol Kuzey Irak icinde siyaset yapmalari. Ocalan'in aciklamasinda bu rolu siddetle red vardi. Kendilerine karsi tezgahlanan oyunlara karsi dik duracaklarini soylemisti. Bugun bu durusun niteligini gorduk: Onursuzca, ahlaksizca... Daha da genis bakmak, dunya olceginde gormek gerekiyor yasanilanlari. Tarihin hicbir doneminde insan hayati bu denli ucuz olmamisti. Cepecevre kusatildigimiz zulum duvarlarini cigliklarimiz parcalayacak. Parcalamali... Kimin kime, neye hizmet ettiginin kuskulu oldugu boylesi bir tarih kesidi yok insanoglunun. O yuzden uyanik olalim diyorum... "Neden oldurulduler?" diyecek aileler kayiplari icin. Neden?.. Suclari neydi? Akitilan her masum kanin acisini yureklerimizde duyuyoruz. Baslari sagolsun..
  9. restpektif şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Yazilar cok uzundu ama bir kismini okumaya calistim. Tartismaya girmeden once bir konu hakkinda aydinlanmam gerekiyor; Takip edebildigim kadariyla Cumhuriyet mitingleri ilkin Tayip Erdogan'in olasi cumhurbaskanligi adayligina karsi tertiplenmisti. Erdogan'in aday olmayacagi kesinlesince, bu kez AKP'ye karsi bir hal aldi ve bildigimiz kaygilarin seslendirildigi mitinglere donustu. Dolayisiyla Erdogan'in bu bir anda ortaya cikan kaygilar karsisinda sasirmasi dogal. Sorum ise su: Farzedin ki Turkiye ile uzaktan yakindan bir alakam yok. Tamamen uzak diyarlardayim ve gelismeleri sadece rastlantisal TV ve gazeteler yoluyla ogrenebildim. Bana AKP Hukumetinin yaptigi icraatlardan bu kaygilari hakli cikaracak ornekler verebilir misiniz? Yalniz vereceginiz ornekleri onceki sag partilerin icraatlariyla karsilastirmanizi oneriyorum. Ki Turkiye uzun zaman sag partiler tarafindan yonetildi. Ben yine uzaktan bakan birisi olarak, diger sag partilere nazaran AKP'nin daha cagdas bir cizgide oldugunu goruyorum. Niyetlerden degil icraatlardan ornek veriniz lutfen, somut ornekler. Cunku demokrasilerde kanunlar onemlidir, hukukun ustunlugu onemlidir. Hukuk disi uygulamalari hukuksal gerekceleriyle belirtirseniz o zaman seriat kaygilari neyin nesidir, belki ben de anlayabilirim. Benim dusuncem, birilerinin iktidari illa ki askerin golgesinde kotarmaya calistigidir. Halkin hassasiyetleri uzerinde siyaset muhendisliginin devrede oldugudur. Mitinglerde demokratik haklarini kullanarak ayni zamanda askeri darbeye de karsi olan onca insanin hassasiyetleri kursulerdeki konusmalarla, nereye dogru yonlendirilmek istendigiyle uyusmuyor, bunlari gormek lazim. Turkiye'de hicbir askeri darbenin ABD'siz yapilmadigini ve bu darbelerin ulkeyi nerelere goturdugunu hatirlamak gerekiyor. O yuzden askeri secilmise tercih etmenin hicbir demokratik gerekcesinin olmadigina inaniyorum. Bu konuda iyi dusunulmeli... Laiklik tanimina gelince; Politika Bolumu'nde Erdogan'in aciklamasindan cok once, "Laik Devlet Sadece Laiklerin Mi Devletidir?" basligi altinda ben de kisinin degil ancak devletin laik olabilecegini yazmistim. O yazimin bir kismini buraya da alayim ki tekrarlardan kacinayim: ""Laiklik" dini olmayan, herhangi bir dini referans almayan anlamina gelir ve devletin yonetim seklini tamamlayici bir unsur olarak ortaya cikmistir. Daha acik bir ifadeyle; devletin dini olmaz ama vatandaslarin olabilir, devlet ise vatandaslarinin sahip oldugu tum inanclara veya inancsizliga karsi esit mesafede durur. Dini olmamak bir devlet acisindan laisizm olarak ifadesini buluyorken, herhangi bir vatandasin hicbir dine inanmamasi ise ateizm vb gibi kavramlarla aciklanir. Ateizmi veya inancsizligi laiklik anlaminda ele aldiginizda devletin her kesime karsi tarafsizligini bozmus olursunuz. Zira, kimine gore ateizm bir inanc sekli olarak kabul edilmese de, sonucta hayat tarzini dogrudan etkiledigi icin devleti bir kesimin benimsedigi yasamin temsilcisi veya o kesimi devletin sahibi kilarsiniz ki, bu adalet ilkesine aykiridir. Insanlarin laik veya anti laik diye siniflandirilmalari bu zihniyetin sonucudur. Oysa laik olan sadece devlettir, olay inancli olmak veya olmamak degildir. Hayatini herhangi bir inanca gore kurmayan bir insan laik olamadigi gibi, herhangi bir inanc dogrultusunda yasayanlar da anti laik olmazlar. "Anti laik" ancak devletin tarafsizligina karsi olan ve kendi hayat tarzini digerlerine empoze edenler icin kullanilabilir. Bunlar inanclilar da olabilir inancsizlar da." Yalniz bir eklemede bulunmam gerekecek: Laikligin butun tarifleri devletle ilgili bir kavram oldugunu gosterir. Bir tek tanim getiremezsiniz ki bireyle ilgili olsun. Sonuc itibariyle, Tayip Erdogan ister samimi olsun ister moda deyimiyle takiyyeci olsun, dort temel ilkenin hicbirisinden taviz verilemez sozu cok dogru. Hukukun ustunlugu olan demokrasiden taviz verilemez, verilmemeli. Demokratik ulkelerde demokrasinin guvencesi sivil kurumlardir. Sivil kurumlar arasindaki denge mekanizmasini iyi kurdugunuzda demokrasi disi icraatlar sozkonusu olamaz ve bunun ornekleri dunyada mevcuttur. Her devletin rejimi kurulus asamasinda ordu tarafindan korunur, bu o sartlarin getirdigi bir zorunluluktur ama surec icerisinde kurumlar yerine oturur ve bu gorev el degistirir. Her on yilda ayni oyunun oynamasindan biktim sahsen. Yeter artik, gecelim demokrasiye!.. O kadar cok konuya bir anda deginilmis ki ancak bu kadarina dair goruslerimi yazabildim. Selam ile..
  10. Aslinda polemige girmekten nefret ediyorum ama nedense cogu zaman da kacamiyorum bundan. Sevgili Dipnot, yazdiklarima bir kez daha bakmani oneririm. Senin soyle veya boyle mi yapalim cikarimlarinin kiyisindan dahi gecemeyecek aciklikta yazdim ne demek istedigimi. Ama cevap verme amacim bu degil asil. Hersey acik oldugu halde kalemden kaleme kaymasi muhtemel bir hususu gorulmemesinde israr edilir endisesiyle acmak istedim biraz; Duzey derken genel anlamda kisilik duzeyinden bahsetmedim. Kisinin duzeyi kendine. Benim ilkokul duzeyinden kastim din konusundaki bilgi duzeyidir. Bu konudaki bilgisizlige vurgu yaptim. Ve ayrica bu salt ateistler icin de gecerli degil, dindarlar icin de ayni durum sozkonusu. Bunu da eklemeliyim. Selam ile..
  11. restpektif şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sanirim "Hepimiz Ermeniyiz" sozune binaen bir talepte bulunulmus. Hemen soyleyeyim; "Hepimiz Ermeniyiz" sloganinin icerigini anlamaktan yoksun kisiler "Hepimiz Muslumaniz veya Filistinliyiz" diyemez. Ayni zamanda gerektiginde Ermeni, Hristiyan, Turk, Kurt, Yahudi olamayan ve sadece "Hepimiz muslumaniz, Filistinliyiz" diyenlerin de bunun karsiliginda kendi dertleriyle baskalarinin ilgilenmesini talep edemez. (Bu sozden Diktas'i kastetmiyorum cunku ne dusundugunu bilemem ama baslik bunu soyluyor). Ozellikle Turkiye'deki muslumanlar yillarca kendileri disinda gelisen adaletsizliklere hep seyirci kaldi veya gonullu destek oldu. Hedef tahtasina kendileri oturtulunca feryadi basip hep ihmal ettikleri ve kafalarina vurduklari kesimlerden destek beklediler. Dolayisiyla bu ve buna benzer konular acildiginda gosterilen hakli tepkileri, ABD ve Israil diyeceklerine once kendilerine bakmalarinin sert usluplarla tavsiye edilmesini, cifte standardin hatirlatilmasini dogal karsiliyorum ve hakli buluyorum. Kimseden hicbir sey olmamis gibi, su an mazlum konumundakileri destekleyenlerin simdi ve ayni zamanda bilerek veya bilmeyerek zalimin yaninda yer aldiklarini gormezden gelmelerini kimse bekleyemez. Hos, sadece muslumanlar degil, gercek anlamda evrensel sol dusunceye sahip kucuk bir kesim haric, herkes burnunun dibindekini gormek yerine gozlerini uzak diyarlardaki haksizliklara diker ya neyse... Arap Israil Savasi sirasinda Turkiye ile ABD'nin ortak bir tatbikat kilifi altinda Israil'e Misir birlikleri ile ilgili istihbarat verdikleri de unutulmamali. Isteyen kaynaklardan arastirsin. Misir'in da ABD uyduluguna gecmesinde Turkiye'nin buyuk rolu vardir. Hep ABD ABD deniyor da, ben de diyeyim hadi. Mustafa Kemal'in olumunden sonra hangi donemde Turkiye Amerika'dan bagimsiz bir politika izledi, beni aydinlatacak olan var mi? Filistin'i Amerika'nin izin verdigi olculerde destekledik, simdi de o istemiyor diye Israil'e karsi savasanlara terorist diyoruz! Tipki Sovyetler'e karsi savasan Afganlara bir zamana kadar terorist dedikten sonra Amerika'nin mucahid demesiyle mucahid demeye baslamamiz gibi... Butun bunlar bir tarafa, bir insan olarak, ben bir Filistinliyim! Zulum kimden gelirse gelsin, kime yapilirsa yapilsin; ister su an ezilenlerin gecmiste hatalari olsun, ister onun gibi inanan ve dusunenlerin yanlislari sebep olsun; her halukarda zulmun karsisinda olmak bir insanlik gorevidir. Donen kirli oyunlari ortaya koymak ayri, zulme karsi durmak ayri seylerdir. Bana zulmedenin dahi zulum gormesine isyan ederim. Cezasi hukuk icinde olursa, ancak o zaman kabullenirim. Benim bakis acim bu ve kahrolsun insan hayati, kan, gozyasi ustune guc anitlari insa edenler!..
  12. Gecekusu, ateistlerin din konusuna yaklasimlarindaki hatalara cok guzel bir ornek vermis bu alintiyla, ne diyeyim.. Bir dine yonelik elestirinin duzeyi bu mu olmali? Su forumda hicbir ateist biraz olsun yaniltmayacak mi?.. Ordan burdan asirilan kirintilarla; israiliyat, hurafe uydurma hadislerle; onu, arkasi belirsiz ayetlerle; butunlugu bozup bir yonunu ortaya koyarak gunluk hayattan mantiksal kurgulamalarla vs din tartisilmaz kardesim. Hicbir ideoloji, din, dusunce bizim mantigimizin sinirlariyla basitlestirilmemeli. Evet acikca soylemek lazim; "Biz basit yaklasiyoruz, basit anliyoruz diye hicbir sey basit olmaz!" Sorun da buradadir zaten. Ilkokul duzeyini asamayan bir yaklasimla olacak is degil bu. Biri kendi dusunce sinirlari icinde bilimi, dini, evrimi, demokrasiyi vs basitlestiriyor diye bunlar basitlesmez ancak oznel bir yetersizlik olarak kalir. Dini ve kurallarini ben de elestiririm ve kurallarinin sosyal ve politik alanlara uyarlanmasina siddetle karsiyim. Ama en azindan, dine yaklasimdaki su ilkokul duzeyini biraz asalim derim. Selam ile..
  13. Bir seye dair bilgimiz tedavulde olan anlamlariyla sinirli kalmamali. Hatta o anlamlara aldirmadan 'oz'e dogru ozgurce acilabilmeli. Belletileni bilgi diye almak belki 'bilgi'ye talip olmaktir ama 'bilmek'e degil... Tuketim toplumu aliskanliklarimiza bilgi de dahil edildi. Kavramlar icleri bosaltilmak suretiyle yeni iceriklerle dolduruldu ve ayni kilifiyla tuketilmek uzere pazara suruldu. Gunumuz insaninin kolayci yaklasimi bu durumu oldukca yayginlastiriyor. Neyi yiyip nasil giyinmen gerektigine, yasamin icin temel ihtiyac kriterlerini belirlemeye kadar mudahil olan unsurlar neyi nasil bilmen gerektigini de belirliyorlar. Gurur ve kibir bilenin vasiflari olamaz. Cunku bilmeye goturen yolun ilk kosuludur kendini bunlardan arindirmak. Bir seyin bilgisine sahip olmak o seyi bilmek degildir. Bildigine kesin dogru diye bakmak gozleri kor eder, baktigi seyi hep ayni acidan gormektir bu. Iste bu bilgi sahibi olmaktir ve sonradan gormeci davranislara neden olur. Oysa bilmek bir seye her acidan bakmakla bile yetinmez, o seyin ozune varmaya calisir. Kesin dogrularimiz bilgilerimizin degil hayati yasama tercihimizin eseri olan fikirlerimizin urunleridir. Bilgide kesinlik yoktur cunku sinir yoktur. Talip olmak vardir yalnizca. Bir seyi bilmeye degil, bilmenin kendisine.. O yuzden iddiali olamaz, gururlu olamaz bilen kisi zira onundeki sonsuzlukla arkasindaki mesafeyi bilir. Konuyu sevdim ve birseyler ekleyeyim dedim. Selam ile..
  14. Aslinda her darbeden ve ulkeyi yillarca geriye goturen, kanli olaylardan sonra darbelere destek cikmis yazarlar yanildiklarini itiraf etmislerdir. Ama gel gor ki hicbir sey degismiyor. Yine ayni kisiler her seferinde darbecilere canak tutmaktan geri durmuyorlar. Isteyen darbelerle ilgili yazilmis kitaplara goz atabilir; ozellikle gazete yazarlarinin darbe oncesi kiskirtma ve tahrik, darbe sirasinda askere destek, sonrasinda ise pismanlik ve piskinlikle elestirilere nasil gectikleri rahatlikla gorulebilir. Bunlar ya gercegi bir turlu goremiyor, ya da bile isteye rol aliyorlar. Ucuncu bir ihtimal yok...
  15. Islam seriati o gunlerin Arabistan ortaminda suregiden geleneklerin ve Yahudi seriatinin etkisiyle olusturulmustur. Ozellikle ceza yasalari tamamen o donemin ceza anlayisini sergiler. El kesmeden tutun, tartisilan rejm cezasina kadar kokenleri ya Yahudi seriatina, ya da Arabistan kulturune dayanir. Cok degil, birkac yil icinde, devletin buyumesiyle, bu cezalarin pratikte toplumun ihtiyacini karsilayamacagi gorulerek ictihad adi altinda yeni ek cezalar getirilmistir. Bakiniz halifeler ve sultanlar donemine. Cok fazla sey yazmak istemiyorum ama yazik ki cogu musluman hala su cok bahsettikleri seriatin ne anlama geldigini dahi bilememekte. Birer birey olarak gunumuz dunyasinda tek tek yasamlarini duzenlerken dahi Islam'i referans olarak kullanamayacaksin, kalkip bu seriatla dunyaya yon vermeye, devlet yonetmeye kalkisacaksin!.. Kimse kusura bakmasin, acik konusmak lazim: Gunumuz dunyasinin bireysel ve toplumsal sorunlarina seriatta cevap yoktur! Size hic itiraz edemeyeceginiz yuzlerce ornek verebilirim, red edemediginiz ama gerceklikle uyusmadigi icin gormezden geldiginiz nice Islam kurallarindan ornekler... Hele toplumsal yasama dair kurallari hayatiniza yansitmaya calisirsaniz, inanin birer munzevi olmaktan baska yolunuz kalmaz. Hristiyanlik reform gecirdi ama Islam hala yuzlerce yil onceki anlayisa sahip. Islam'in reformu ictihada izin verilmesiydi. Bunu da sultanlariniz siyasi endiselerden oturu ictihad kapilarini kapatarak baltaladilar. Islam dusuncesi o yuzden bir tekamul surecinden gecemedi. Ve o yuzden 1400 yil onceki insana oldukca anlamli gelebilecek ogretileri bana hitap edemiyor, anlamli gelmiyor... Selam ile..
  16. Arkadaslar, Hasan Cemal'i okuyor musunuz bilmiyorum. Yazilarinda, sagduyulu yaklasimiyla, demokrat insanlara onemli uyarilarda bulunuyor. Forumlar ayni zamanda bazilarimizin gozunden kacmasi muhtemel yazilari onemine binaen gundeme getirme ortamlaridir. Daha once okumayan arkadaslarin alintilayacagim yazilari dikkatle okumalarini oneririm. Sagduyu adina... Organize çekirdek! Kimine göre, eşi emsali görülmemiş bir halk hareketi yaşanıyor; Ankara ve İstanbul'dan sonra İzmir'de yapılan büyük meydan mitinglerinin bir tarifi de böyle. Ama aynı zamanda deniyor ki: Bu 'halk hareketi' lidersiz, partisiz ve de parasız pulsuz, kendiliğinden oluşan bir harekettir. Acaba öyle mi?.. Öyleyse, tehlikeli bir durum! Çünkü başıboş kalabalıklar her yana çekilebilir. Meydanları dolduran kitleler başıboş kaldıklarında nereye doğru hareketlenecekleri belli olmaz. Tehlike şundan kaynaklanır: Arka planda eğer bazı çekirdek güçler varsa, o organize güçler, meydanları dolduran toplulukları bir anda olmadık hedeflerin aleti yapabilirler. Bazı olmadık maceraların kitle tabanı olarak onları kullanabilirler. Bambaşka niyet ve kaygılarla meydanları coşkuyla dolduranların büyük çoğunluğu bu tehlikenin farkında olmayabilir. Bunlar tarihte yaşandı. Ülkemizde yaşandı. Yine yaşanabilir. Tehlike, demokrasi derken demokrasinin köküne kibrit suyu ekebilecek 'darbe tertipleri'ne alet olmaktır. Tehlike, laik cumhuriyete sahip çıkayım derken, Türkiye'yi bir cehennem kuyusuna itebilecek cepheleşme ve kutuplaşmalara yol açmaktır. Tehlike, coşku ve heyecan fırtınası içinde dalgalanırken, miting kürsüsünden yükselen bazı sesleri kulak arkası etmek ya da önemsememektir. Tehlike, en halisane niyetlerle demokrasi diye laiklik diye, bayrak sallarken, soğukkanlı düşünceyi sloganlara kaptırmak, arka plandaki bazı maceracı ayak seslerini duymamak ya da duymazlıktan gelmektir. Tehlikeleri niye yazıyorum? Mitingleri küçümsediğim için değil. Yaşanan coşkuyu, heyecanı görmezlikten geldiğim için değil. Laiklik ve çağdaş yaşam konusundaki duyarlık ve tedirginlikleri hissetmediğim için değil. Biliyorum. Bu coşku ve heyecan eğer sivil toplumun gücü olarak demokrasinin sağlıklı kanallarına akıtılabilirse, Türkiye siyaseti AKP'ye de alternatif üretebilecek daha sağlıklı ve istikrarlı, daha demokratik bir raya oturabilir. Ama tersi de geçerlidir. Tehlike dediğim budur. Onun içindir ki: Bugün başıboş, sahipsiz diye nitelenen o kalabalıkların arkasındaki 'organize güçler'e dikkat edin. O 'organize çekirdek güçler'in kökleri, Nokta'nın yayınlarıyla su yüzüne vuran -ve eski Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa'nın da tekzip etmediği- 'darbe tertipleri'ne kadar uzanıyor olabilir. Dikkat edin o çekirdeğe! O organize güçlere... Sadece kürsünün önünde coşkuyla dalganan kalabalıkların heyecanına kapılmayın. Aynı zamanda kürsüden gelen seslere kulak verin ve kürsünün, perdenin arkasında ne olup bittiğine de bakmaya çalışın. Ve kürsünün arkasından gelen bir takım ayak seslerine kulak verin. Gereken özeni eğer göstermezseniz, mitinglerin çoşku ve heyecanı içinde maalesef olmadık tertiplerin aleti durumuna da düşebilirsiniz. Bir tehlike de budur. Farkında mısınız?.. Organize çekirdek ile Türkan Saylan! Dünkü yazım, acaba mitinglerin arkasında organize çekirdek güçler var mı sorusuyla ilgiliydi. Bir tehlikeye işaret etmiştim. Böyle bir 'çekirdek güç', büyük kalabalıkları gerektiğinde demokrasi karşıtı maceracı hareketlerin kitle tabanı olarak kullanmayı kafasına koymuş olabilirdi. Dikkat çekici bir nokta var. Mitingler İzmir'le birlikte, yani tam zirvedeyken kesildi. Neden devam edilmedi? Ne düşünüldü? Mitinglere devam edilir de, heyecan ve coşku inişe geçerse, ilerisi için ya da gelecek tertipleri konusunda iyi olmaz diye düşünülmüş olabilirdi. Eğer öyleyse, çekirdek güç açısından akıllıca bir taktikti, işi tepe noktasında kesmek... Belki bu sayede, yarın -veya seçim sonrası- yine "Laiklik elden gidiyor!" avazeleriyle düğmeye basıldığında, bunun için muhtıralar yayınlandığında, meydanlar yine İzmir'deki gibi dolabilirdi. Üstelik gerekiyorsa, böylesine coşku ve heyecan ortamında tank sesiyle uyanmak da gündeme, 12 Eylül'den daha büyük bir kitle desteği ile daha kolay gelebilirdi. Organize çekirdek başlıklı dünkü yazımı yazarken aklımdan geçen bunlardı. İlginç bir nokta da şuydu: Miting organizasyonlarında adı en ön sıralardaki Prof. Dr. Türkan Saylan, mitinglerin 19 Mayıs'ta Samsun'la devam etmesini savunmuş, fakat anlaşılan kısa adı ADD olan Atatürkçü Düşünce Derneği'yle ters düşmüştü. Çünkü miting organizasyonlarının başını çeken ADD, şimdilik kaydıyla frene bastı. ADD'nin Başkanlığını, '2003-2004 darbe tertipleri'nde adı özellikle geçen emekli Jandarma Komutanı Orgeneral Şener Eruygur yapıyor. Eruygur Paşa, miting kürsülerde hiç gözükmedi, arka planda kalmayı tercih etti. Kim bilir belki de, Nokta'nın kapatılmasına yol açan darbe tertipleri ile ilgili yayınlarda adı geçtiği geçtiği için miting kürsülerinde gözükmedi. Eruygur Paşa'nın yerine, onunla aynı görüşleri paylaştığı belli olan ADD Başkan yardımcısı (ve CHP milletvekili aday adayı) Prof. Dr. Nur Serter mitinglerde sahne aldı. Buna karşılık Prof. Dr. Türkan Saylan'ın İzmir mitinginde kürsüye çıkıp konuşma yapmasına izin verilmedi. Neden? Prof. Saylan, İzmir öncesi mitinglerde darbe sözcüğünü de ağzına aldığı, "Darbeye de karşıyız!" dediği için mi? Bilemiyorum. Oysa, Prof. Türkan Saylan hem asker müdahalesini savunan, hem de mitinglere asker katkısını saklamayan bir kişi... Kendisine soruluyor: "Cumhuriyet mitinglerinden önce medyaya, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sivil toplum kuruluşları eliyle halkı meydanlara döküp darbe ortamı hazırlamayı amaçladığı yönünde belgeler yansıdı biliyorsunuz. Dönemin kuvvet komutanlarından Şener Eruygur da şu an mitinglerin başını çeken ADD'nin Başkanı. Bunlar zihninize bir soru işareti düşürdü mü?" Prof. Saylan: "Asla! Herkes bir görev yapar, ayrılınca vatandaştır. Biz Şener Paşa'yı herhangi bir asker olarak görmüyoruz. Doktor da olabilirdi. Darbeyle ilgili hiçbir açıklık yok. Zaten biz bağırdık 'darbeye karşıyız' diye." Soru: "Daha sonra da muhtıra için 'iyi oldu' dediniz ama..." Prof. Saylan: "Onu muhtıra olarak görmüyorum. Bu ordunun bir görevidir kardeşim." Soru: "Yurt içinde ve dışında herkes muhtıra olarak değerlendirdi ama..." Prof. Saylan: "Bu bir uyarıydı. Siz istediğinizi söyleyin. Orduya karşı olanlar, özellikle AKP, Avrupa Birliği'ne sürekli olarak, 'Ordudan bizi kurtarın, Genelkurmay baskı yapıyor' diyor. Bizim ordumuz bir yandan savaşır, sınırlarımızı korur. Bir yandan cumhuriyeti ve laik düzeni korur. Bir yandan da sivil toplum örgütü gibi çalışır. Ben askerin açıklamasını muhtıra olarak değil, bir katkı olarak görüyorum." Soru: "Neye katkı?.." Prof. Türkan Saylan: "İnsanların meydanlara toplanmalarına bir nevi katkı yapmıştır. Birçok insanın uyanmasına neden oldu." (Star gazetesi, Fadime Özkan'ın röportajı, 15 Mayıs 07, s.11) Demokrasiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan görüşler... Olabilir. İlginç olan bir başka nokta, bu görüşlerin sahibi Prof. Türkan Saylan'ın da İzmir mitinginde konuşturulmaması... Neden? Darbeye de karşı olduğunu söylediği için mi? Organize çekirdek mi? 'Organize çekirdek güçler'e dikkat etmeye devam edin... Dün bugün mü? Bugün 19 Mayıs. Tarihimizde güzel ve anlamlı bir gün. Atatürk, düşman işgaline karşı İstiklal Savaşımızı başlatmak üzere 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastı. Meydanlara bakıyorum. Atatürk'ün kalpaklı resminin yer aldığı bayraklar... Kalpak Kuvâyı Milliye'nin, yani Kurtuluş Savaşımız sırasında işgalcilere karşı halk direniş kuvvetlerinin simgesi sayılır. Bugün bile neden hâlâ Atatürk'ün kalpaklı resimleri bayrakların üstünde?.. Türkiye yine işgal altında mı? Bir yanda vatanseverler... Karşı tarafta düşmanla işbirlikçileri, vatan hainleri... Öyle mi? Bunca yıl sonra bugün yine cephelere mi bölünüyoruz? Meydanlarda dalgalanan kalpaklı Atatürk resimlerinin yer aldığı bayraklara, haykırılan bazı sloganlara bakınca öyle olduğu anlaşılıyor. Sanki bir savaşın eşiğindeyiz. Meydanlarda bir taraftan şenlik havası yaşanıyor; iyi güzel. Laik cumhuriyete ilişkin duyarlık ve kaygılar ifade ediliyor; iyi güzel. Demokratik bir hak kullanıyor, barış içinde; iyi güzel. Ama diğer taraftan, özellikle kürsülere kulak verince, savaş narası gibi nutuklar da, demokrasiyi hiçe sayan söylemler de kulağı tırmalıyor. Yoksa dün bugün mü? Bir zamanlar biz de Atatürk'ün kalpaklı resimlerini severdik. Çıkardığımız devrimci dergilere, yayınladığımız devrimci bildirilere Kurtuluş Savaşı'nın simgesi olarak gördüğümüz Atatürk'ün o kalpaklı resimleri koyardık. Çünkü biz de İkinci Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştık 1960'ların sonuna doğru. Biz kim miydik? Devrimci gençler! Arka plandaki büyüklerimiz, -ya da organize çekirdek güçler- her daim 'devrimci gençler'in sırtını sıvazlardı. Bildirilere kalpaklı resimlerin koyulmasını, yeni kurulan örgüt isimlerinde mutlaka ordu sözcüğünün (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu gibi) geçmesini isterlerdi. Devrimci gençler de meydanları doldurur, slogan atarlardı: "Ordu gençlik el ele, milli cephede!" Devrimci gençler, devrim adına meydanlarda koşturup eylem koyarken, organize çekirdek kapalı kapılar arkasında darbe planları yapardı. Deniz Gezmiş de dalgasını geçerdi bizim büyüklerimizle: Marksist cunta diye... 19 Mayıs'ları severdik. Samsun'dan başlayan İkinci Kurtuluş Savaşı yürüyüşleri, bağımsızlık yürüyüşleri yapardık Ankara'ya, Anıt Kabir'e doğru... 'Amerikan emperyalizmi'ne karşıydık; NATO'ya karşıydık. Dergilerimizde 'azınlık komprodorları'nın maskelerini de indirirdik, adı Mıgırdıç olan, adı Moreno olan, adı Sürenyan olan... Çünkü biz 'millici'ydik. Türkiye işgal altında idi. İrtica, 'Nurcu Başbakan Demirel' eliyle devleti sinsice ele geçiriyordu. Atatürk'ün kalpaklı resimleri... Meydanlarda tam bağımsız Türkiye sloganlarıyla dalgalanan kalabalıklar... İkinci Kurtuluş Savaşı diye koşturan devrimci gençler... Ana baba günleriydi. Kamuoyu şaşkındı. Özellikle büyük şehirlerde oluşturulan anarşi havasından memnun organize çekirdek ise kapalı kapılar arkasında darbe planlarıyla haşır neşirdi. 'Organize çekirdek'in liderlerinden birini, kendi bekar evimde Ankara yakınlarındaki Mürted Hava Üssü'nün Komutanı Korgeneral'le gizliden gizliye buluşturuyor, gözcülük yapıyordum apartman kapısında, takip var mı yok mu diye... Sonra muhtıra verildi. 12 Mart Muhtırası! Demirel gitti, asker geldi. Darağaçları kuruldu. Deniz Gezmiş'ler idam edildi. Lorca'nın şiirindeki gibi, "Günleri ve mevsimleri, düşlerimize göre yeniden yaratacağız" derken, bir dipsiz kuyuya yuvarlanmıştık. Dün bugün olabilir mi? Sanki yine düşman işgali! Atatürk'ün kalpaklı resimleri... Atılan sloganlar... Organize çekirdek güç... Bildik isimler... 2003'e giden darbe tertipleri... Bir yandan vatan haini listeleri... Türkiye'yi cepheleştirme, kutuplaştırma çabaları... Ve 27 Nisan Muhtırası! Dün bugün mü? Değil olamaz. Dünü bugün hâlâ yaşamak isteyenler başarısızlığa mahkumdur. Ve demokrasi tarihidir, bu başarısızlığın bir numaralı tanığı... Hasan Cemal - Milliyet Gazetesi'nden..
  17. Bundan beş yıl önce İngiltereâde Yves Saint Laurent firmasının "Opium" adlı parfümünün reklam panosu, İngiliz kamuoyundan gelen şikayetler üzerine kaldırıldı. İngiltere Reklam Standartları Otoritesi, panoda sergilenen çıplak kadın fotoğrafını "Cinsel açıdan tahrik edici, ciddi veya yaygın ölçüde rencide edici" olduğu gerekçesiyle kamuya açık mekanlarda sergilenmesini men etti. Kurul, reklam fotoğrafının kadın dergilerinde yayınlanmasının sakıncalı olmadığını ancak sokak panolarının farklı bir durum olduğunu belirtti. Bu kararın ardından panolar kalktı. Olay, İngiliz basınında "Rencide edici Opium posterleri kaldırıldı" diye haber oldu. (The Guardian 19 Aralık 2000). Tuesday December 19, 2000 The Guardian A poster of the model Sophie Dahl posing naked on a fur rug in an advertising campaign for Opium perfume is to be withdrawn because it is deemed to be too sexually suggestive and degrading to women. The removal of the billboard adverts, which show the 23-year-old granddaughter of the author Roald Dahl lying on her back cupping one breast in her hand and wearing nothing but gold stiletto-heeled shoes, was ordered by the Advertising Standards Authority (ASA) last night.
  18. restpektif şurada cevap verdi: Admin başlık Yabancı Sinema
    Bu film icin de birkac ekleme yapayim; 'Film Turkce'de "Gormedim, Duymadim, Bilmiyorum" adiyla basilan, bir CIA ajani olan Robert Baer'in "See No Evil" adli kitabindan uyarlanmis. "Petrol ile politika arasindaki girift iliskilerle istihbarat orgutlerinin karanlik dunyasini" isliyor. Ortadogu'da kimin eli kimin cebinde, kim kiminle muttefik, kim kime dusman, kim samimi kim ajan... turunden kabullerimizi siki bir sekilde sorgulamamiz gerektigini anlatan bir film. Kime guveneceginize karar vermeden once yuz kere dusunun diyor Baer.' Bu arada Baer'in CIA faaliyetleri ile ilgili baskaca seyler soyledigini de ekleyelim. Neden hala yasiyor, CIA bu konuda ne dusunuyor, aralari nasil?... Herseyden onemlisi, Robert Baer'e guvenmeli miyim soyledikleri konusunda? Yuz kere dusunmem lazim:) Syriana filmi George Clooney'e Oscar kazandirdi. Bu bilgiyi de gecelim boylece. Filmdeki icice gecmis iliskiler icinde olaylari takip etmekten yoruluyorsunuz. Hayir, bu yorgunluk filmin bunalticiligindan degil, icinde yasadigimiz bu dunyada az cok bilgi sahibi oldugumuzu sandigimiz olaylarla ilgili ne tur oyunlarin donebildigi gerceginden kaynaklaniyor. Kendi kucuk dunyaniza, buradaki kavgalariniza, tutkulariniza, hayallerinize, dusuncelerinize... yeniden donup baktiginizda, dudaklarinizdan bir anlik "satmisim dunyayi" turunden bir umursamazlik gulusu beliriveriyor:) Selam ile..
  19. restpektif şurada cevap verdi: Admin başlık Yabancı Sinema
    Ben de bu film icin cevap yazmadan duramayacagim sevgili admin:) Sinema klasiklerine cok merakliyimdir. Ozellikle cok guclu senaryolari vardir. Bu film de o acidan tartisilmaz bir klasik. Filmi Ahmet Altan'in bir yazisindan duymustum. Calinmasi cok zor bir klasik piyano koncertosunu calabilmek ugruna deliren muzisyenin hikayesiydi bu. Izledim ve bu yil tekrar izledim arkadaslarla. Muzige de merakliysaniz biraz sizi sarip sarmaliyor... Filme bir de geleneksel, dindar aile cevrelerinde bir cocugun nasil silik bir sahsiyet olarak yetistirildigi acisindan da bakmanizi oneririm. Muzisyeni delirten sadece o eseri calabilme tutkusu degildir. Bunun altyapisi dindar bir yahudi gocmeni olan babasi tarafindan adim adim olusturulur. O tutku da aslinda daha cok babasinin gonlunu kazanma arzusunun, bir tur kendini kanitlama cabasinin urunu. Kendisine hep baska sey olmanin dayatildigi, kriterlerin baskalarina gore olusturuldugu bir ortamda "kendini oldugu sekilde kabul ettirme" insani gereksinimini karsilayamamis kisi bu boslugu mutlaka doldurmak istiyor... Filmdeki bir traji-komik sahneyi anlatmadan gecemeyecegim. Muzisyen gencimiz kendisini o eseri calmaya o denli verir ki.. O inanilmaz bir dalginlik icindedir artik ve dunyasi tamamen o eseri calabilmeye kilitlenmistir. O kadar ki, asagiya posta kutusuna bakmaya indiginde tisortunun altinda hicbir sey giymediginin farkinda degildir. Basarilar boyle geliyor iste ama sonu bu sekilde trajik olmamasi kaydiyla... Selam ile..
  20. restpektif şurada cevap verdi: Admin başlık Yabancı Sinema
    Balikci Kral (The Fisher King) bence senaryo yonunden bir sinema klasigi. Daha da ileri gidip, bu senaryoyla filmin sinema tarihinin ilk yuz yapimi arasina girmesi gerektigini soyleyebilirim. Ayrica admin'in de belirttigi gibi, cok guclu bir oyunculuga da sahip. Hepimizin hayata, insanlara donuk ucuk fikirleri olabilir. Ama sayet baskalarini etkileyebilecek bir konumdaysaniz fikirlerinizi iyice tartip o agir sorumlulugu sirtinizda hissetmelisiniz. Filmdeki radyo dj'yi bize sorumsuzluk ornegini segilemektedir. Unlu olmanin, etkileyici olmanin, kendine asiri guvenin sarhoslugu icinde sergilenen bosbogazlik, telefonla yayina katilan birinin cinayet islemesine neden olur. Asil senaryo bundan sonra baslar.. Radyo dj'yi bu olaydan sonra dayanilmaz vicdan muhasebesine girer ve boslukta bulur kendini. Amaci evsiz, alkolik birine yardimci olarak aslinda bu yolla vicdan azabini hafifletmektir. Hayata yeniden tutunabilmenin yolunu, yikintisina sebep oldugunu dusundugu hayatlarin karsiliginda, baska bir hayati yeniden canlandirmakta bulur. Filmde insan psikolojisi, hayat felsefesi, insani degerler muhtesem edebi ve sanatsal sembollerle derinlemesine isleniyor. Izlemeyenlerin mutlaka bakmalarini tavsiye ederim. Ben de Balikci Kral'in oykusune dikkat edin derim;) Selam ile..
  21. Yukaridaki objektif yaklasima tamamen katiliyorum. Guzel bir degerlendirme.. Ben yurt disinda yasiyorum ve inanin batilinin Turkiye bilgisi hemen hemen yok denecek kadar az. Bilgisi olanlar da konuyla ilgili egitim almis, bir sekilde yolu Turkiye'ye dusmus kisiler. Cogu kisiye Turk oldugunuzu soylediginizde hemen ortadogu ve araplar aklina geliyor. Turkiye'den oldugunuzu soyledigimizde dilimizin Arapca mi oldugunu soran cok kisi oldu simdiye kadar.. Imaj bu tur seylerle ne bozulur ne de farkli sekillerde duzelir. Imaj dunyaya kendinizi sanatinizla, edebiyatinizla, muziginizle tanitmak suretiyle olusur. Turkiye'ye son gelisimde siklikla su soru ile karsilastim: "Batililar Turkiye'ye nasil bakiyor?" Verdigim cevaba cok kisi sasiriyor: "Sandiginiz gibi degil, Turkiye hakkinda cogunun bilgisi yok." diyorum. Kulturel degerlerinde bir konsensuse varamamis, yerel olamamis, dunyaya acilamamis ulkemiz insani, ilginctir, oturdugu yerden herkesin Turkiye'yi tartistigini, bildigini saniyor. Bu yorum da cok guzel ve dogru.. Bati ulkelerinde sokaktaki afislerle dergi ve gazeteler farkli degerlendirilir ve tahrik, aciklik boyutu ayri tartisilir. Onlarla aramizdaki temel fark sudur: Avrupa ve Amerika'da kadin dernekleri kadin vucudunun bir pazarlama araci olarak kullanilmasina siddetle karsi cikarlar. Kadinin onurunun rencide edildigini soylerler. Karsi cikilan bazi tabelalar yasaklanmasa bile kadin kuruluslarinin tepkisi boyledir. Ama ulkemizde bu tur olaylara guya cagdaslik olcutunde bakiliyor. Ne kadar aciklik o kadar cagdaslik!.. Imaj deniyor ya, o halde batinin imajina bakalim: Her kultur ve inanctan insanin kendi degerlerini ozgurce yansitabildigi son derece zengin bir mozayigi andirir batinin imaji. Ozellikle Amerika'da Arabindan Hintlisine, Afrikalisindan Avrupalisina cogu kisinin kendi kulturune gore giyindigini gorursunuz. Bu da bambaska bir zenginlik yaratir. Oyle sanildigi gibi, ulkemizde hedef olarak gosterilen giyim, konusma, yeme vs sekli degildir batinin imaji. Bati onu asali cok oldu arkadaslar. Umarim bizler de asariz bir gun... Selam ile..
  22. Mustafa Kemal'in Nisan 1920'deki meclis oturumunda yaptigi konusmadan bir kesit: “Herhalde Suriyeliler herhangi bir devlet-i ecnebiye ile münasebetlerinin kendileri için binnetice esaret olacağına kani oldular. Bundan dolayı bize teveccüh ettiler. Bizim bilmukabele gösterdiğimiz şekil şu idi: Dedik ki, artık hududu millimiz dahilinde bulunan menabi-i insaniyeyi (insan kaynaklarını) ve menafi-i umumiyeyi (umumi menfaatleri) hududumuzun haricinde israf etmek istemeyiz. Fakat ittihat (birlik) kuvvet teşkil edeceğinden, bütün alem-i islamın manen olduğu gibi maddeten de müttefik ve müttehit olmasını şüphe yok ki büyük memnuniyetle karşılarız ve bunun içindir ki bizim kendi hududumuz dahilinde müstakil olduğumuz gibi Suriyeliler de hududu dahilinde ve hakimiyet-i milliye esasına göre müstenit olmak üzere serbest ve müstakil olabilirler. Bizimle itilaf veya ittifakın fevkinde bir şekil ki federatif yahut konfederatif denilen şekillerden biriyle irtibat peyda edebiliriz. Irak'a gelince: Irak, İngilizlerin muamelat-ı ahali-i islamiyeyi fevkalade dilgir etmiş oldu. Biz kendileriyle temas aramadan evvel onlar bizimle temas aradı ve alelitlak eskisi gibi Osmanlı memleketinin bir cüz'ü olmayı kabul ettiler. Fakat biz onlara karşı Suriyelilere söylediğimiz nokta-i nazarı söylemekten başka bir şey yapmadık. Ettiğimiz, kendi dahilinizde kendi kuvanızla kendi mevcudiyetinizle müstakil bir devlet olunuz. Biz her şeyden evvel istiklalimizin teminine çalışıyoruz. Ondan sonra birleşmemiz için hiçbir mani kalmaz. Musul havalisinde, Bağdat'ta ve sair bir çok yerlerde ... bugün dahi eşkal-i zahiriyesi ne olursa olsun gerek Iraklıların ve gerek Suriyelilerin, bu iki mıntıkadaki kardeşlerimizin kalpleri bizimle beraberdir. Eğer bundan sonra esbabına tevessül edilirse bunlardan azami istifade etmek mümkündür.” Aslinda son derece acik ve duru bir Turkceye sahip olan metni, yine de gunumuz Turkcesi ile sadelestirerek yeniden yazayim: "Herhalde Suriyeliler herhangi bir batili devlet ile kurulacaki iliskilerin kendileri icin esaretle sonuclanacagini anladilar. Bundan dolayi bize yakinlik duydular. Bizim verdigimiz karsilik su oldu: Dedik ki, artik milli hudutlarimiz icinde bulunan insan kaynaklarini ve umumi menfaatleri hudutlarimiz disinda israf etmek istemeyiz. Fakat birlik kuvvet teskil edeceginden, butun Islam aleminin manen oldugu gibi maddeten de muttefik ve birlesik olmasini suphe yok ki buyuk memnuniyetle karsilariz. Bunun icindir ki bizim kendi hudutlarimiz dahilinde bagimsiz oldugumuz gibi Suriyeliler de kendi hudutlari icinde milli hakimiyet esasina gore olmak uzere serbest ve bagimsiz olabilirler. Bizimle itilaf veya ittifakin uzerinde bir sekil ki federatif veya konfederatif denilen sekillerden biriyle irtibati saglayabiliriz. Irak'a gelince: Irak, Ingilizlerin musluman halka dair ongorulerini / bildiklerini tersyuz etti. Biz kendileriyle temasa gecmeden onlar bizimle temas ettiler ve tamamen eskisi gibi Osmanli'nin bir parcasi olmayi kabul ettiler. Fakat biz onlara, Suriyelilere soyledigimiz onemli noktayi belirtmekten baska bir sey yapmadik. Dedigimiz; kendi icislerinizde kendi gucunuz ve varliginizla bagimsiz bir devlet olunuz. Biz herseyden evvel istiklalimizin teminine calisiyoruz. Ondan sonra birlesmemiz icin hicbir engel kalmaz. Musul ahalisinde, Bagdat'ta ve bircok yerlerde bugun dahi hangi bicimde olursa olsun gerek Iraklilarin ve gerekse Suriyelilerin, bu iki mintikadaki kardeslerimizin kalpleri bizimle beraberdir. Eger bundan sonra arzu edilen sonuclara ulasilirsa bunlardan azami istifade etmek mumkundur." Selam ile
  23. restpektif şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Yukarida benden yapilan alinti icinde gecen "Satin gitsin ne olacakki Vatana ihtiyaci olanlar düsünsün,nasil olsa zoru görenler solugu Busch dedelerinin veya Hans amcalarinin yaninda aliyorlar,Türkiye bitti diye.Satin gitsin nasil olsa siz kazanmadiniz,kazananlarinda zaten kemikleri bile kalmamistir. satin gitsin.." sozleri ne bana ne de alinti yaptigim kaynaga ait degildir. Sanirim teknik bir yanlislik yapti politika. Yanlis anlamalari onlemek icin duzeltmek istedim..
  24. Ateizm de sonucta felsefeye, materyalist felsefeye, dayanmiyor mu sevgili tarafsiz? Belki sonraki konuda bunu da konusabiliriz. Selam ile..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.