Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

restpektif

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    281
  • Katılım

  • Son Ziyaret

restpektif tarafından postalanan herşey

  1. restpektif doğum gününüz kutlu olsun!

  2. Uygarlik sayet giyimdeki kapalilik ve geleneklerle ilgili olsaydi; Afrika yerlileri dunyanin en uygar, Japonya da en geri toplumu olurdu. Ozgur beyinlerdir uygarliklari olusturanlar. Insanlarin dusunme yetisini zincirleyen baglardan kurtulusun tek yolu ise "egitim"dir. Evet, kadini kafeslere kapatmak uygarlik degildir ama onu cinsel bir obje haline getirip ticari bir metaya donusturmek de degildir uygarlik. Zihinsel faaliyetlerin geleneksel kaliplarla kisitlanmasi uygarlik degildir ama Jon Turk mantigiyla herseyi goruntuden ibaret gormek de uygarlik degildir. Cok kulturlu olmaktan korkmayalim. Cunku gelisimin onundeki en buyuk engeldir tek tip insan profilleri.
  3. restpektif

    FEHMİ KORU

    Gozler sadece "bakma" islevini yerine getirir. "Gormek" ise tamamen algilama sekli ile dogru orantilidir. Bakilan sey gorulmek suretiyle algilandigi surece hakiki bir "bilgi"ye varilabilir. Ama pesinen algilanmis zihin orgusunun gosterdigi sekliyle bakilan sey goruldugunde, iste o zaman edinilen sey bilgi degil, olsa olsa sanrilardan ibaret kuruntular olur. Turk medyasinin yakin tarihteki sabikasi ortada dururken, darbe oncesi ve sonrasi ustlendikleri misyon cok iyi bilindigi halde bunlara dair kuvvetli bazi supheleri dile getirmenin gazetecilik etigiyle bir sorunu olamaz. Sayet bir etik sorunu araniyorsa, birilerinin elindeki bu gucu manupilasyon araci haline donusturmesi ve ahlaki sinirlari zorlayan amaclarla hareket etmeleri sorgulanmalidir. Fehmi Koru Cumhuriyet Gazetesi'ni ve Ilhan Selcuk'u hedef gostermis, boylece AKP de savciligi harekete gecirerek aninda gozalti operasyonu ve baskinlar yaptirmis oyle mi?! Bazi seyler cok kolay gozardi edilebilir gundemden habersiz tavirlarla, ancak carpici bir gercegi yeniden hatirlatmakta fayda var: Emniyet Fehmi Koru'nun o hedef gosterdigi iddia edilen yazisindan cok once, AKP'nin kapatilma davasindan tam 5 hafta oncesinde Ilhan Selcuk'un telefon gorusmelerini takip etmis, dinlemis. Bakin neler konusmus 83 yasindaki hasta ve yasli ve de masum(!) gazetecimiz: "Her şey elden gidiyor. Tuhaf bir durum var. Bakalım ne olacak? Şimdi yalnız iki tane şey var. Eğer kapatma davası açılırsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karışırsa belki bir umutlar doğabilir yani. Çünkü normal yollardan bunları mümkün değil yani." (7 Subat) "İç savaş olmaz da, yani bir noktada eğer ortalık karışırsa, hem ekonomik hem siyasi olarak. Belki asker gelirse bir şey olabilir." (8 Subat) Buna isteyen karargah der, isteyen baska bir sey. Ben "pervasizlik" diyorum. Medya ne guzel de tum bu olup bitenleri, bunlarin ustune gidenleri suclayarak, gundem olusturma/degistirme yoluyla ortuyor... Yapmayin arkadaslar, AKP karsiti olmak darbeciler ve kan, yoksulluk uzerinden tezgah acanlarla birlikte olmak olmamali!..
  4. Sozkonusu demokratik bir ulke olsaydi; AKP'nin kapatma davasiyla ilgili parti kapatmalarin demokratik bir cozum olup olamayacagini tartisir, yeni gozaltilarla ilgili de emniyet ve savciligin hukuksal insiyatiflerini malum yontemle kullanmalarini elestiriyor olurduk. Gozu kapali taraf oldugumuzda; birilerimiz kapatilma davasini siyasi degerlendirirken gozaltilari hukuksal bir surec olarak goruruz, birilerimiz de tersini iddia edip kapatilma davasi hukukidir ama gozaltilar bir karsi devrimdir deriz. Bazilari iki savcinin da "Cumhuriyet Savcisi" olduklarini hatirlattiklarinda ise taraflarin ikisi de gulup gececeklerdir. Aslinda suregiden bu catismanin tum taraflari surecin hic de hukuksal ve demokratik bir zeminde yurumedigini cok iyi biliyorlar. Buna ragmen yapilan degerlendirmelerin demokrasiye siklikla gondermelerle dolu olmasinin anlami nedir? Sanirim kendini kandirabilmis kimseler manipulasyon araclarini cok daha iddiali kullanabiliyorlar. Evet, devlet icinde bir catisma var. Ama bu catismanin adi, megafonlari elinde tutanlarin kulak tirmalayici baskici seslerinin soyledikleri gibi bir laik - anti laik catismasi degildir. Demokrasiden ve ozgurluk alaninin genisletilmesinden hazzetmeyen guruh ile eski usul padisahimsi devlet modeline bir son vermek isteyenlerle yasanan bir catismadir sozkonusu olan. Anlasilan o ki, her iki taraf da ellerindeki kozlari ve imkanlari sonuna kadar degerlendirecekler. Bu surecte halka verilen rol ise maalesef her zamanki gibi. Demokrasiyi besleyen ozgurluklerdir. Teroru ve kaosu ise baski ve yasaklar besler. Umarim bu son oyunlar cete devletinin son kozlari olur ve Turkiye ulusal fasizmin pencelerinden kurtarilip gercek vatanseverler olan halkin egemenliginde yol alir...
  5. suheda, cok tesekkur ederim. Senin de dogum gunun kutlu olsun. Mutlu bir yasam diliyorum tum ictenligimle. MINEU, guzel dileklerin icin tesekkurler. Ayni dilekleri ben de senin icin diliyorum. Hep boyle guleryuzlu kal.
  6. Yeni yasima hasta olarak girdim ve henuz kalkabildim yataktan. Ama kendime geldim. Tesekkurler Sevgili Candide, her zamanki gibi cok guzelsin;) Soyledigin guzel sozleri haketmissem, en guzel armagan bu benim icin.. Tesekkurler bursercan dost. Iyi gunler seninle de olsun.
  7. Merhabaaa :)))

    Seni nede cok ozledim :)

  8. restpektif

    Nedir Sevgi?

    hmmmm acaba kimi seviyor bu guzel kiz? Ne kadar da guzel anlatmissin sevmeyi... Bu guzel sozleri ustume alsam olur mu dersin? Olur dersen sayet, askimi ilan eder ve derim ki; Seni cok seviyorum...
  9. restpektif

    Ben Ben Degilmisim Aslinda

    "Ben ben degilmisim aslinda..." Sendeki o sen o denli guzel ki guzelim, mutlulugun ta kendisi... Zumrud-u Ankan seni cok seviyor desem, o guzel yuzunden bir tebessum alabilir miyim dersin?
  10. Kuslara benzer duygular Nereden gelir bilinmez Kah ciglik cigliktir Kah sesleri isitilmez Bagrinda gunesler tutusmuyorsa Selamlayip gecerler seni Kuslar soguk iklimi sevmez
  11. Sayin politika, ben her iki yazimda da Turkiye'nin oncelikli sorununun turban oldugunu ne soyledim ne de ima ettim. Kaldi ki buna inanmiyorum zaten. Fakat onceliklerimiz arasinda gelmemesi konunun onemini azaltmaz ve cozumunu ertelemez. Cunku sonucta ortada bir sorun vardir ve bu sorun bircok genc kizin egitim hayallerini yillardir yikmaktadir. Hukumetin turbana acilen bir cozum bulma gayreti de, kanaatimce tabaninin baskisindan kaynaklanmakta. Bu donem de sayet tatmin edici bir cozum uretemezse, onumuzdeki secimlerde bir hayli kan kaybina ugrayacaktir. Ayni sey MHP icin de sozkonusu. Her iki partinin de azimsanmayacak secmen kitlesinin beklentisine sessiz kalma riskini bu donemde alamayacaklari zaten belliydi. Bir kesimin din adina zafer kazaniyor havasina girmeleriyle diger kesimin vatan millet sakarya edasini kusanarak karsi taarruza gecmesi beni hic ilgilendirmiyor acikcasi. Beni yalnizca bu catismanin ortasinda kalmis, "kurunun yaninda yas da yanar" insafsizligindan gelecekleri sondurulmus okumaya hevesli inancli kadinlar ilgilendiriyor. Dinin neyi emredip neyi yasakladigi da onemli degil benim icin. Bir insanin basortusunu cikarmamasi ugruna okulu birakmasi karsisinda sadece saygi duyabilirim. Kimseyi inancindan oturu sorgulama hakkim yok cunku. Boylesi bir durumda da devletin basortusunden vazgecemeyen vatandaslarina egitim hakkini vermesini de demokrasinin bir geregi olarak kabul ediyorum. Peki laiklik elden gidiyor mu? Hucuma acik bir cumleyle cevaplayayim: Oncelikler dendi ya, iste onca oncelikli seyler varken laikligi ve demokrasiyi tehdit eden, basini ortme ozgurluguyle laikligin tehlikede oldugunu soylemek bence ideolojik bile olmaktan ote bir hezeyandan ibarettir. Bir savas olur, yuzbinler olur ve rakamlarla ifade edilen olu sayisi sadece rakamsal olarak kalir hafizalarda. Vicdanlara sirayet etmez. Burada da ayni durum sozkonusu. Tek bir genc kizin hayallerini dusunun. Kendinizi onun yerine koymaya calisin. Tip fakultesini kazanmis bir genc kiz.. Okulunu bitirmesine ramak kalmisken gelecegi yerle bir ediliyor. Sadece okulunu degil, hayati terkediyor. Hadi diyelim kendinizi basortulu olarak kimsenin yerine koyamadiniz. Basi aciksiniz ve ortunme zorunluluguyla karsilasiyorsunuz... Sozun ozu arkadaslar; onca kuru gurultu magdur edilmis bir tek genc kizin yuregindeki inlemenin yaninda isitilmiyor bile tarafimdan. Sayin politika, belki bilirsiniz, beni kendileri gibi dusunmuyor ve konusmuyorum diye beyinlerinde kurduklari "taraf" hucrelerine koymak isteyenleri uzun bir zamandir muhatap almiyorum. Elestirinizi yapici ve samimi buldum. Onyargilar mutlaka olacaktir ama onyargilar infaza donusmemeli. Ben ozgurluk yanlisiyim. Hatta guvenlikten oturu bile ozgurlugun kisitlanmasina karsi olacak kadar. Isterseniz tartisabiliriz duzeyli bir sekilde. Aklimda cok soru var ornegin. Kesip atmadan, uzerinde dusunmeksizin zaten kilifinda kilic gibi duran fikirlerden uzak, sadece ve sadece birbirimizi anlamaya dayali fikir alisverisine inanin yok demem. Ikna oldugumda belirtirim gurur meselesi yapmadan; forumdan orneklerini gorebilirsiniz. Ama dinlenmedigimi farkettigimde ise sadece cekilmekle yetinirim... Saygilar..
  12. Uygarlik temel ozgurluklerin garanti altina alinmasi, her dusunce ve inanctan insanin bir digerine mudahale etmeden yasayabilmesidir. Yasakcilik ve dayatmacilik degildir uygarlik! Vucudunun herhangi bir yerini acmak veya kapatmak da degildir... Iran'da Islam devrimiyle birlikte kadina ortunme mecburiyeti getirildi. Turkiye'de 28 Subatla birlikte acilma mecburiyeti.. Biri din disi yasama ozgurlugunu, digeri inandigi sekilde yasama ozgurlugunu yasakliyor. Hem de bunu kiyafet gibi bir unsura indirgeyerek basitlesiyorlar. Ikisi de ayni, hicbir fark yok!.. Gelin enerjimizi kadini ortunmeye ve acmaya zorlayan unsurlar uzerinde harcayalim. Enerjimizi oyle bir kanalize edelim ki, hem kadini hem erkegi her turlu etik disi baskilardan kurtaralim. Insanlar ozgurlessin ve kendi bireysel tercihlerini yine kendileri yapsin. Tek derdimiz universiteleri baslarini ortenlerden arindirmaksa, elde edecegimiz tek sey; sisinerek yabanciya karsi kompleks duygular icinde, "iste bakin ne kadar da cagdasiz(!)" diyebilmek olacaktir. Sanirim cogumuzun tek derdi bu maalesef. Oyle ya, bireysel gelisimiyle ugrasmayi birakmanin sonucudur "baskalariyla ugrasmak..." Bizim toplum kadar yasaklari seven kac millet vardir acaba?..
  13. Toplumumuzda sikca kullanilan bir deyim vardir: "Felsefe yapma!" Gereksiz ve bos konustuguna inandigimiz kisilere deriz bunu. Felsefe ile bos konusmak esanlamli olarak kullanilir genelde. Herhangi bir konuda birisi farkli dusunmeye basladi mi, konuyu analiz etmeye, degisik bakis acilari getirmeye calisti mi "Felsefe yapma!" uyarisiyla muhatap olur. Dusunce zenginligi yerine fikir sahibi olmanin revacta oldugu, edinilen fikirlere birer dogma gibi yapisip kalindigi, olaylara farkli gozlerle bakmanin aliskanlik haline getirilmedigi toplumlarda felsefenin sevdirilebilmesi oldukca guc bir istir. Cunku felsefe herseyden once ozgur dusunebilen, sorgulamaktan, elestirmekten ve elestirilmekten korkmayan beyinlerin isidir. Kendi dogrularina saplanmis kalmis, baskaca herseyi igreti goren, dislayan zihniyet yapisi elbette "farkliliklar" nazarinda aslinda felsefeyi dislamis olacaktir... Sanirim konu basligindaki sorunun cevabi burda yatiyor: Kendi dogrularimiza saplanip kalmadan daha genis acilarla bakabildigimizde...
  14. Dogu toplumlarinda erkegin kadina bictigi rol, sahip oldugu bir esya nisbetindedir. Eve kapatmak, icgudulerinin kolesi haline getirip eglence unsuru kilmak, temel ihtiyaclarinin karsilanmasini kolaylastiran bir hizmetci rolu vermek gibi bilincalti reflekslerle hareket ederler. Hepsinden de ote kadin, dogulu erkegin tum kusurlarini orten bir namus duvaridir adeta. Erkek nasil bir kisilik bozuklugu icinde olursa olsun, kadinin toplumdaki genel gecer ahlaki torelere uymasi onu namuslu, kisilikli bir insan yapmaya yetiyor. Bundan oturudur ki, uygun gorulmeyen herhangi bir davranisin erkek tarafindan yapilmasi ile ayni davranisin kadinca sergilenmesi farkli algilamalara ve bunun sonucunda da zit yargilara konu olur. Toplumun kadina verdigi ozgurluk alani kole hayatindan baska bir sey degildir. Ayni zamanda, kadin uzerinde uygulanagelen psikolojik ve fiili siddet de cabasi. Bizim toplumumuzun maalesef bu yonuyle fazlaca bir mesafe katettigi soylenemez. Atalarimizdan miras aldigimiz yanlislari farkli kaliplar icinde yeniden bicimlendirerek surdurmeye devam ediyoruz. Nedenler elbette ki salt devraldigimiz yanlislardan ibaret degildir ve bilimsel bir arastirmanin konusudur. Dinin yasanma sekillerinden otoriter devlet yapilarina kadar genis bir yelpazede tartisilabilir. Ancak kanaatimce cozum o denli karmasik degildir. Yeter ki sadece bazi kaliplar icine slklsmayalim. Kadinin elinden alinmis insani haklarini ona iade etmenin yolu onun giyimini yasaklamaktan, bicimlendirmekten gecmez bence. Toplumda evrensel insani degerlerin yerlesmesini saglamanin birincil kosulu egitimdir. Biri basortusunu giymesi icin zorlarken, digeri cikarmasi icin zorluyor. Oyle goruyorum ki; her iki guruhun da aslinda kadini dusundugu yok. Bir catisma surup gidiyor ve kadin da bu catismanin icinde ezilen, horlanan, asagilanan, kucuk dusurulen tek nesne! Ideolojik catismanin kurbani haline getirilmis durumda... Birileri kalkip diyor ki; Turkiye'de irtica hortluyor. Islamcilar yavas yavas emellerine ulasiyor. Cemaatler, tarikatlar hortluyor vs vs vs... Onca tehlike isaret edildigi halde guc yalnizca kadina yetiyor her zaman oldugu gibi. Ortada sanki baska hicbir sey yokmus gibi, kadinin basini orttugu ortu siyasal islamin simgesi haline getiriliveriyor. Insaf! Yok mu baska gucunuzun yetecegi bir sey?.. Sayet kadin haklarinin samimi savunucusu isek, herseyden once onun egitim hakkindan mahrum edilmemesinin savasini vermek zorundayiz. Okuyan kadin basortulu de olsa, bir sekilde erkek egemenliginden cikmis olacaktir. Ondan sonra da ister dindar olur ister olmaz. Dusuncesinin farkli olusu demokrasiyi sindirmis hickimseyi korkutmaz. Kisacasi arkadaslar, ben basortusunu zoraki veya kendi istegiyle takan kadinlarin egitim hakkindan mahrum edilmeleri ile kadini sahiplenmek arasinda hicbir bag kuramiyorum. Bence korkular farkli, dolayisiyla cikis noktalari da farkli. O halde bari buna da yine kadinlari alet etmeyelim... (Bu arada herkese yeniden merhaba. Yogun olmasa da ara ara dusunduklerimi paylasmayi isterim.)
  15. Bir erkek icin basini sevdigi kadinin gogsune dayamak, o sicakligi, kokuyu icine cekmek kadar guzel bir sey yoktur. Bircok siirde ve ask hikayelerinde benzer deginilere rastlanir. Kadinin gogusleri erkek icin bir anlamda cennetin ta kendisidir. Butun guzel kokular, bahceler, meyveler, deniz, hava... hersey ondadir. Kisi o koku ve sicaklikla birlikte kendinden gecer ve hayallere dalar. Sairin daldigi hayale dikkat edecek olursan, iki kelimeyle o muhtesem dalginligi aciklayabilirsin: "Huzur ve mutluluk..." Buna her satirda rastlanabilir. Her insanin huzur anlayisi farlidir. Sair de kendi ic dunyasinda huzur ve mutluluga karsilik yarattigi evreni sevgilisinin goguslerinde buluyor.. Insanin adeta hic sahip olamayacagi, gercek ustu hayaller orada, sevgilinin koynunda, onun sicakligiyla, kokusuyla gercege donuyor. "Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer Hep aynı günün ateşi vurur sularına" "mesut kiyilar..." Belli ki sair, yasami boyunca pek elde edemedigi mutlulugun hayali icindedir. Peki neden deniz degil, dalga degil de "kiyi"? Kiyilar bir yere varistir. Artik durulma, dinlenme zamani gelmistir sair icin. Ve sevgilisinin koynunda, basi onun gogsunde nasil dinleniyorsa, oyle... Sevgilisiyleyken tecrube ettigi o muthis dinlenmislik hali ona boyle bir hayal kurdurtuyor ve aslinda yasadigi duygusal titresim icin benzetmede bulunuyor... "Hep ayni gunun atesi vurur sularina" Hep ayni gun ve hep o gunun atesi... Tek bir sey soyleyeyim guzelime bu satirla ilgili: Sairimiz ebediyyen o halde kalmayi, o mutlulugu, guzelligi, sicakligi, kokuyu hicbir seyin bozmamasini istiyor... O gun, o an, o ates hic bitmesin... Zaman dursun, bu duygudan, bu sicakliktan baska hicbir sey olmasin... Sonra birden görünür, baygın, tembel bir ada Garip ağaçlar, hoş meyveler verir tabiat Erkeklerin biçimli vücutlarında sıhhat Ve bir safiyet kadınların bakışlarında Ve kiyidan sonra ada gorundu.. Mutluluktan baygin dusmus sevginin adasi... Sevgidir, asktir meyvelerin, agaclarin temeli, kaynagi. Sevgiden hasil olan urunlerin lezzetiyle beslenen erkeklerin vucutlarinda sihat, kadinlarin bakislarinda safiyet olmaz mi hic?.. O guzelligin erkek ve kadinda nasil bir yansiyisla kendisini gosterdigini anlatmaya calismis... O güzel iklimlere sürükler beni kokun Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun Bir yandan oldugu yerde kalmak, sevginin, sicakligin, kokunun goturdugu her yerde sonsuza dek kalmak isterken, ote taraftan o koku sairi guzellikten guzellige surukluyor... O kadar guzel ki kokunun goturdugu yerler, her gittigi yerde kalmak istiyor. "Kiyi, ayni gunun atesi, baygin, tembel, liman, son sefer..." Dikkat ettin mi siirde gecen bu kelime ve kavramlara? Hepsi ayni duyguyu anlatiyor degil mi? Vee tum bunlardan sonra asil gizemli satir geliyor: Burnuma kadar gelen hava kokular taşır Iste bu satira kadar sair icine cektigi kokunun kendisini goturdugu her durakta kalmayi isterken, bu satirdan itibaren kokuya kendisini teslim ediyor. Artik gotur beni istedigin yere, cunku biliyorum ki goturecegin her yer guzel kokularla dolu, bunu hissedebiliyorum... Sair neden teslim oldu? Neden artik durmak istemiyor, yeni limanlar, yeni kiyilar cekiyor onu? Sonsuza dek ilk gittigi kiyida ve ondan sonrakinde, ondan sonrakinde kalmayi istemisken?.. O kokuyu, sicakligi ilk kez hissetmis birisini dusun. Veya ilk kez bir sevgilinin gogsunde o duygulari yasamis birini.. ilk duyguda kisi sanir ki 'iste budur mutluluk' ve hic bozulmasin ister. O buyu hic bozulmasin, ordan ciktiginda sanki mutluluk bitecek diye korkar. Oysa koku onu degisik degisik limanlara, kiyalara goturdukce anlar ki, bu kokunun goturecegi her yer guzeldir. Ve sonsuz guzellikler beklemektedir kendisini. O zaman teslim olup kendini koyvermekten daha guzel ne olabilir ki?..
  16. restpektif

    Hersey Okadar Guzelki!

    Seni boyle pozitif, mutlu gormek ne guzel. Hem sevindim hem gurur duydum. Gururum soylediklerime kulak verilmesinden degil, bu kucuk kizin buyuk cabasindan oturudur:) Bircok seyi parmagini dahi oynatmadan basarabilecegine ben de inaniyorum. Ama mesele salt birseyleri herhangi bir sekilde basarmak degil, gerekli olanin farkindaligi ve ifasiyla iste tam da bu ic huzurunu, bu mutlulugu yakalayabilmektir... Iyi haberlerin devami beklenmektedir.
  17. Restpektif,seninletanismak hayatimda yaptigim en guzel sey.Her an yanimda oldugunu bilmek,ve baska kitada olsada beni seven birinin oldugunu bilmek cok guzel.Uzerimde kimsenin olmadigi kadar emegin varken,sana hayranlik duymamak elde degil.Canada'yaiyki gelmisim ve iyki seninle tanismisim.Umarim son ana kadar simdiki gibi kaliriz.Seni seven Guzel Kiz!

  18. restpektif

    Once Upon A Time In America

    Cok tesekkurler Marcus.. Zamfir de ayrica harika bir secim. Ayrica innocent'i dogru yazamamani da garipsemedim. Zaten pek de innocent degil
  19. Sayin Restpektif,muzikteki bu cok yonlulugunuz gercekten cok guzel...Muzik birikiminiz ise gercekten cok etkileyici...Forumda kimsenin yazilarinin pesinden bu kadar kostugumu hatirlamiyorum:)sizden muzik hakkinda ogreneceklerimi dusundukce icimi heyecan kapliyor...Lutfen,yazilarinizi biraz daha sıklıkla yazsaniz cok guzel olur...Kucuk takipcinizin kucuk bir ricasi:)

  20. I love you... Seni seviyorum...
  21. restpektif

    Haris Alexiou

    Iste efsane sarki ve Alexiou yorumu... Ve elbette Sezen yorumu..
  22. restpektif

    Yanni

  23. restpektif

    Yanni

  24. Bu guzel muzikleri dinledikten sonra hayatin diger yuzlerine baktigimda diyorum ki kendime; 'biz neyi paylasamiyoruz? Bunca guzellik varken icimizde, nelerle ortup duruyoruz onlari?..' Nietzsche hakliydi cunku muzik karamsarliktan kurtulusun yegane yoluydu. Ve Beethoven da hakliydi, gercek bir muzik dinleyicisinden kimseye zarar gelmeyecegini soylerken... Muzige devam..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.