Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. buraya ben gidiyorum artık yazıp gitmek bu kadar kolay mı? o zaman bende yavas yavas müsade istiyeyim..
  2. kadın bedenine aç deilim.. benim aç oldugum sevgilim dediğim aşık oldugum kadınla birlikte olabilmek... ama önemsemiyorum bunu da olucaksada gecti artık yanlıs zamanlarda yanlıs insanları seciyorum surekli yada beni secenleri surekli şaşırtıyorum... yanlıs zamanda yanlıs insan oldugunu o an anlayamassın ancak zamanla olur bu farkına vardıgın zaman iş işten gecmiş olur doğa üstü guclerim yok benim... bir telefon kulubesinde ustunu değiştirip cıkıp mavi pelerini savurarak gokyuzune ucan karizmatik bir adam deilim elimde hergun sahteligi kanıtlanan kelimelerim aleyhimde kullanılıyor hakkımda acılan davalarda şimdi hayatım uzerinde söz hakkı olan kadınlar birbir hesabını soruyorlar vaatlerimin arkasında duramayıp geri cekilişlerimin... "ÖzleM":bu sözleri de nerden bulursun hiç anlamam seninle yasamak süper olurdu "ÖzleM":ansizin sevgilinin kulagına siirler fısıldaması kulagına şiirler fısıldayamayacagım her kadın böyle söyluyor... aklının icinde ucusup duran kelimeleri ve icinde kopan fırtınaları bastırabilmek icin her gece şişelerce alkol kullanıp yetmedigi yerde arayıp telefon dfterindeki eskiden sevgili olabilme ihtimali yuksek kadınları ve mesgule dusuruluyorsa aramaların yada hic acılmıyorsa ısrarlarına ragmen yazmayıpta ne halt edeceksin... en ummadıkların cagrı bırakırken telefonuna baskasının senden esirgedigi aşkı kimlere pay edeceksin? sonra sevmedigin tenlerde uyuşturmak ihtimallerini degerlendirirsin tek tek sonra bakarsınki hissetmiyorsundur artık tenin rengi farklı alınan nefes farklı öptügün dudakların tadı farklı icin durgun bir acık deniz gibi ne dalgalanıyorsun ne de gelgitlerden etkileniyorsun gidip geldigin icinde, dar bir bosluktan baska bir halt değil gidip bir turlu geri gelemedigin dusunceler canını yakar gelmemek işine gelir gibi, canın yandıkca kapılırsın yazdıkca yazarsın sonra gecer bir sure alkol oranı artar kanındaki ve tenindeki ruj izlerini birleştirince ortaya cıkan resim mutlulugunun resmi olur anlarsın kaybettigin ruhunun icine sıkıstıgı ten baska tenlerin temasıyla kendinden gecerken biraz daha yabancı uyanırsın gozlerini actıgın her sabah gec olur durup, herseyi silip yeniden baslayamassın...
  3. Peki butun hayatımızın amacı ibadettir aslında. Bu temelle baslayıp mezheplerin ayrılma noktasının özde değil, bazı rituellerde farklılıklar olması diyorsunuz... BUnada kabul.. Ama mesela bazı mezheplerde oruc tutulması gereken gunlerde baska mezhepte tutulmuyorsa, bazı mezheplerdeki ibadet edilme yerleri diger mezheplere gore cok buyuk farklılıklar iceriyorsa, bazı mezheplerdeki önemli din adamları baska mezheplere göre o kadarda önem arzetmiyorsa, bu mezhpelere gore yasayan insanların hayatları, yani ibadetleri birbirinden cok farklı olmayacakmıdır? Bu durumda bu buyuk mezhepler elbetteki temelde aynı inancı benimsiyorlar ama ibadet sekilleri ayrılıyor diyebilrmiyiz? Ama yok eger bunlar sadece kucuk dini rituellerdeki farklılardır o kadar buyutmeye gerek yok derseniz, neden buyuk mezheplerin ileri gelenleri bir araya gelerek ortak bir ibadet seklinde birleşmezler? neden bölünmüşlük devam eder? neden baska dinlerdeki gibi İslam dininde de bölünmüşlük olmalıdır? Sonucta amacım İslam dinini asagılamk yada eleştirmek değil, lutfen bunu yanlıs anlamayın.. Benim amacım bu mezhep adı altındaki bölünmenin bugun bu kadr gerekli olup olmadıgnı sorgulamak. Her mezhebin buyuk din bilginlerini yazdıkları, yapıtları birleştirilip, gunumuz bilginleri sayesinde sadece Müslüman'lık kavramı altında birleşilse yanlıs mı olur? Elbetteki farklılıklar olacaktır, yorum farklılıkları olur, bunun uzerinde insanlar yasam tarzlarını değiştirebilirler... Eger derseniz ki mezhepler İslam dini icin olmaz sa olmazlardan biridir bende derim ki kendi adıma hicbir mezhepten değilim. Sadece Allah'a inanırım ve Hz. Muhammedin'in onun kulu ve elcisi olduguna... Bugun varolan hicbir mezhebi tanımam, din bilginlerinin soylediklerini arastırırım, okurum ogrenirim benim aklıma yatanı kabul ederim.. Bu benim hayatım, dusuncem, ibadetim olur... Bugune kadar hep boyle dusundum ve hareket ettim. Bana gore İslam dininin her gun biraz daha kötü anlamda farklılasmasının nedeninin temelinde bu mezhep cıkarları yatmaktadır.. hatta bugunku din konulu tartısmaların cogunda da bu ayrılıklar vardır.. Evet insanlar, bilginler, alimler din uzerine kendi fikirlerini acıklayabilrler yapmalıdırlarda bunu. Asla karsı cıkmam eger onların bakıs acıları ve acıklamaları olmasa din bir kac kendini bilmezin elinde kullanılan bir sömürü aracı olarak kalırdı. BUyuk din alimlerin ve bilginlerinin bu yaptıgı acıklamları ve fikirleri uzerine butun bir hayatı sekillendirmek hatta bu dusunce uzerine topluluklar kurmak ve insanları bölmekte aslında dinin sömürü aracı olarak kullanılmasının baska bir yolu değilmidir? Hz. Muhammed ümmetinin bölünmesini mi arzu ederdi?
  4. eski bir sarkıyı geri sarıp sarıp dinlemek... bana bir haller oluyor son zamanlarda.. gunlerdir yüzüm asık bombosum buralarda... bitirirken bir aşkı kapanmadan yarası yeni bir yara acmak icimde.. kanamalardan yorgun ne söz yetiyor artık sarmaya ne de eski şarkıları geri sarıp dinlemek... kimilerin yıldızı yuzune guler benimki inatla yuz gostermiyor..o benim gunesimdi parladı sabah erken utancla batıya süzüldü aniden... sevdigim baskasının cicegiymiş gönlu baglıymıs yeniden sevemezmiş... oysa ben bir cocuk gibi savunmasız ve gercek... ilk defa aşka gelmiştim... bana bir haller oluyor son zamanlarda gunlerdir yuzum asık bombosum buralarda... bitirirken bir askı hala üzerinde tuterken kullerin dumanı bu enkazdan sağ cıkabilecek kadar sanslı değildim aslında belki de uzatma dakiklarıdır bunlar dorduncu hakemin tabelası bozuk oldugu icin +45 göstermiş bozuntuya vermemek icin orta hakem oynatmaya devam etmiş... surekli bozuntuya vermeyelim diye neleri göze alıp yaşamaya devam etmiyormuyuz? oysa ben bir cocuk gibi savunmasız ve gercek ilk defa aska gelmişstim... yalan.. ne ilk yakılısıdır bu kalbin nede ilk yenilgisi aşk meydanlarında dizlerinin uzerinde duramıyor diye sahte sözlere tutunarak ayaga kalkma cabaları simdi kanımı kaynatan 17 yasında bir kız cocugunun hevesi aşkın şimdiki zamandaki cekimi... kurdugum cumlelerin cürreti icin özür dilerim hangi kız cocugunun ellerinde büyüyecektim baska simdi tutuldugum buğulu bakısların sahibi beni azat eden artık eski diye sözü gecen sevdamın kokusu damarlarımda şimdi yazdıgım her kelime iki kişilik yaşadıgım aşk eski denilen sevgiliden kalan miras bana yeni denilen sevgilimin avuclarındaki ter damlası sırf beni dusunuyor diye yanaklarının al al kızarması...
  5. yani diyorsunki bu temel kavram butun mezheplerde aynıdır. Peki mezheplerin ayrıldıgı nokta ibadetin nasıl yapılacagımıdır? zaten ibadetlerin nasıl yapılacagıda Kuran ve Sahih sünnetlerde acıklanmıyor mu? Varolma amacımız ibadet etmek yani kulluksa, bu rituellerde belirtilmiş olması lazım... Yoksa bu havada kalmıs bir temel olmaz mı? Bununla ilgili Kuran'da nasıl acıklamalar var? Mesela Nasıl namaz kılınacagı hangi duların okunacagına, ne zaman oruc tutulup ne zaman tutulmayacagına nasıl karar verecegiz? Örnegin ne zamn Hacca gidilip ne zaman umre ziyaretlerinin yapılacagı, burda uyulması gerekenlerde aslında temel olması gerekenler değil mi? Simdi sanırım kalkıp diyeceksiniz ki bunlar acık olarak belirtilmemiştir, bazı ayetler ve surelerle Hz. Muhammed'in davranısları temel alınmıs ve yorumlanmıs.. İşbu halde mezhepler ayrılmaya ve bölünmeye baslamıstır. Bende o zaman size şöyle sorarım. Tamam varolus amacımız ibadet etmek, bu bizim birinci ve tekil vazifemiz kabul. Peki ibadetten kasıt ne yapmamız gereken ne? Nasıl ki insanların yazdıgı sıradan bir anayasada bile en temel maddeler vardır ve sonraki maddeler bunları acıkca belirtir... ama gunluk hayatımızda karsılacagımz genele mal edilemeyecek kişisel olaylarda uymamız gereken yasalar yorumlanır ve ona göre hakimler karar verir. Bu karar verilirken hakimler ana yani temel yasalara baglı kalıp onların ısgında dusunur ve hareket ederler. Cunku anayasalar sınrları cizer.. Eger simdi amacımız ibadet deyip gerisni yorumlara bırakırsanız bu sınırlar aklın alabileceginden cok daha buyuk olur, o zamanda bu kargasaya neden olur. Herkes diledigi yöne ceker... Kuran yada Sahih sunnetler ibadet sekilleri kesin olarak belirtilmemiş mi? Belirtilmemişse neden belirtilmez? Mezhepler tam olarak burdaki boslugu doldurmak icin mi ortaya cıkmıstır
  6. Abdullatif Şener, siyasileri topa tuttu Eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, Türkiye'nin cari işlemler açığı ve reel faiz düzeyinin çok yüksek oluduğunu ve hükümetin buna çözüm için gece gündüz çalışması gerektiğini belirtirken, "Ancak siyaset Anadolu'nun işgali altında. Bireysel isteklere cevap vermekten, ziyaretçilerle konuşmaktan iş yapmaya fırsat bulunamıyor" dedi. Küresel rekabeti "arslanlarla ceylanların savaşı"na benzeten Şener, buna ayak uyduramayanların güçlülere yem olacağını söyledi. YÜKSEK CARİ AÇIK UYARISI Antalya'da Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası tarafından düzenlenen seminerde bir konuşma yapan Abdüllatif Şener, gelişmekte olan ülkelerin cari fazla verdiği, reel faizleri düşürdüğü, buna karşılık Türkiye'de tersi bir görünüm olduğuna dikkat çekti. Türkiye'nin kendini kıyasladığı ülkelerle makro ekonomik göstergelerin farklı seyir izlediğini belirten Şener şöyle konuştu: "Yabancı sermaye açısından madem cari açık o kadar iyiyse kendimizi kıyasladığımız ülkelerde neden cari açık sorunu yok? Bütün dünyada faizler inerken bizde faizler neden bu kadar yüksek? Bunları da söylemek durumundayım. Bu sorunları çözmek için siyasetin gece gündüz çalışması lazım. Ancak siyaset Anadolu'nun işgali altında. İnsanların bireysel taleplerini dinlemekten, onlara vakit ayırmaktan nerdeyse iş yapılamıyor. Geçerken selam vermediği bir insanın siyasetçiye getireceği zarar, büyük bir projeyi gerçekleştirmenin kazandıracağı faydadan daha fazla olabiliyor." ARSLANLARLA CEYLANLARIN SAVAŞI "Rekabet artık küreselleşti" tespitini aktaran Şener, "En ucuz malı en yüksek kalitede üretmezseniz kendi mahallenizde bile mal satamazsınız. Bisikletin üzerinde durmak istiyorsanız sürekli pedal çevirmek durumundasınız" dedi. Şener, küresel planda rekabetin, "arslanlarla kaplanların savaşı değil, arslanlarla ceylanların savaşı" olduğunu ifade ederek, "Hızlı koşan kazanır. Koşamayan küreselleşmenin getirdiği amansız rekabette güçlülere yem olur" diye konuştu. Küreselleşmenin insanoğlunun ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu en temel gerçek olduğunu söyleyen Şener, "Küreselleşmeye karşı çıkmak veya taraftar olmakla bir yere varılmaz. Küreselleşmeyi bir vaka olarak alıp herkes küreselleşme gerçeği ile nasıl baş edeceğini ve rekabet karşısında nasıl ayakta kalacağını düşünmeli. Bizlere düşen fırsatları maksimuma çıkarmak ve maliyetleri de minumuma indirmek için çaba harcamaktır" dedi. 02/11/2007 Neden bir cok kişi aynı soruyu sormaya basladı hic dusundunuzmu? Neden dunya uzerindeki en yuksek faizi ulke olarak biz öduyoruz.. Bu ödenen faiz ne anlama geliyor? Düşünün bir bankadan kredi cekiyorsunuz karsılıgında uzun vadede geri öduyorsunuz, ama bunun bedeli olarakta banka sizden faiz adı altında ucret alıyor... Peki örnegin kullandıgnız kredi kartlarını dusunun, yada aldıgınız faizli kredileri dusunun... calısıp kazandıgınız para bu faiz adı altında bankaya gitmiyor mu? Yeni sizin emeginiz aldgınız borc karsısında havaya gidiyor... bir sure sonra borcunuzu odeyemedigniz zaman yeni borclar alıyorsunuz buda size daha fazla faiz ve ödeme olarak donuyor... Birgun gazetemizi acıp okurken gozumuze haberler ilişiveriyor, filanca kişi ödeyemediigi krediler ve borclar yuzunden intihar etti.. Demekki bu faizle borc para almak pek te iyi bir durum değil... Bu işin trajik yanı birde ekonomik olarak konuyu ele alalım. Paraya ihtiyacınız var ve bankadan kredi alacaksınız. İLk yapacagınız sey vade farklarını ve faizleri arastırıp en dusuk faizle en uzun vadede borc almak olmaz mı? Örnegin reel sektördeki buyuk bankaların verdigi kredi faiz oranları ortalama yuzde 4 yada 5 oldugunu dusunelim... Siz cıkıp bankalara derseniz ben yuzde 10 faizle borc para almak istiyorum bankalar sizin kapınızda beklemezmi size borc vermek icin? Peki bu övünelecek bir durummudur? Şimdi bu örnegin ölceklerini buyutelim ve son bir kac yıldır bir cok ekonomist gibi Sayın Şener'inde sorusunu soralım. Dunya Üzerinde devletler butcelerindeki acıklaarı kapatabilmek ve halka hizmet edebilmek icin zaman zaman bırclanırlar. Bunuda tahvil yada bono yoluyla yaparlar.. Yeni bir cesit borc senedi gibi. Devlet bu senetleri satıp borc para alır ve senedin vadesi geldiginde faiziyle birlikte geri ödeme yapar... O gun yani vade gunu geldiginde eger sizin butcenizde hala acık varsa siz yeniden borclanma yoluna gidersiniz... Yani borcun vadesini uzatırsınız buna baglı olarak yine masraf/faiz ödersiniz... Peki bir devlet bu arada ödedigi faizi/masrafı nasıl karsılar? Ya elinde para edecek iktisadi tesebbusleri satar yada vergileri arttırır... Dunya uzerindeki reel faiz oranları ulkelerin ekonomik gucune baglı olarak değişir. Örnegin siz guclu bir ulkeyseniz ve ekonomiz calkantı icinde değilse itibarınız yuksek olur. BUrda bahsettigim itibar geri ödeme garantisinn yuksek olması ödenmeme riskinin az olusudur. Siz ulke olarak bu gevenceyi verebiliyorsanız acıklama yaparsınız. Filanca faizle borclanıcam, senet bastırırsınız yatırım yapacak yabancı kuruluslar gelir bu senetleri alır sizin istedigniz faiz ve vade oranıyla işinizi gorursunuz. Peki ekonominiz guclu değilse ve surekli bir risk tasıyorsanız kim size dusuk faizle borc verir? BOrc verecek mutlaka cıkar ama risk yuksek oldugu icin, yani ulke olarak batma riskiniz oldugu icin sizden talep edecegi faiz oranıda yuksek olur. DUnya oratalamasında bu borclanma faiz oranları yaklası yuzde 6-7 civarındadır. Ucuncu dunya ulkesi denilen gelişmemiş yada gelişmekte olan riskli ulkelerde bu oran yuzde 10 seviyelerine cıkar... Peki bizim ulkemizin verdigi faiz oranı ne kadar biliyormusunuz? Eger siz gidip piyasanın uzerinde faizle borc alıcam derseniz butun bankalar sizin kapınızda kuyruga girmezmi borc vermek icin? Peki devlet olarak nerdeyse butun dunyadaki en yuksek faizle borclanma yapıyorsanız yabancı sermaye dedigmiz sıcak para sizin piyasanıza akmak icin sıra beklemez mi? Akp iktidara girdiginden beri övündügü tek konu budur. Ulke ekonomisindeki yabancı sermaye oranı yuzde 75 cvarına yaklasmıstır. Bunun nedeni odedigmiz yuksek faiz oranıdır. Peki bu yuksek faiz oranı nasıl karsılanıyor biliyormusunuz? Sİzden bizden alınan vergiler ve satılan en karlı kamu iktisadi tesebbusleriyle... Peki bu borclanmalar sayesinde cari acıklar kapanıyor mu? Son altı yılda cumhuriyet tarihinin en buyuk cari acıgıyla karsı karsıyayız... İşbu halde neden hala biz faizleri dusurup milletin sırtındaki yuku azaltmıyoruz? CUnku faizler duserse yabancı sermaye gider.. yabancı sermaye giderse ne olur? ekonominin yuzde yetmişbeşi cöker... yani? Peki durum bu haldeyken ekonomimiz bu kadar duzgun ve iyiyse neden hala yuksek faiz öderiz? Eger ekonomi iyi degilse neden bize aksi söylenir? BU kadar basit ve can alıcı bir konuda neden hukumetten kimse acıklama yapmaz? Nede uyarılar dikkate alınmaz? Ticari bagımsızlıgı olmayan ulkelerin ulusal bagımsızlıgıda yoktur. Bunu canlı olarak bugunlerde yasıyoruz. Peki ticari bagımsızlıgımızı ekonomimiz bu kadar gucluyken neden saglayamıyoruz da her gun yeni vergiler konuyor zamlar yapılıyor? Siz hala ekonomini iyi olduguna mı inanıyorsunuz? Ampul cok aydınlık yandıgı icin gozlerinis kamasıyor ve göremiyorsnuz sanırım... Hic dusundunuzmu en önemli hizmetlerden sabit ucretler alınmaya basladı... elektrik, su telefon gibi... surekli bunlara zam yapılıyor... surekli fiyat ayarlamasıyla benzin fiyatları yukarı cekiliyor, akaryakıttaki ötv oranları arttırılıyor, icki sigara ve tütün mamullerinde ötv oranları arttırılıyor, gecenlerde iett bile yolcu tasıma ucretlerine yuzde elli zam yaptı adınada yeni kampanya dedi.. İki saat icinde 5 arac değiştirirseniz kar edecekisiniz diye... İStanbul trafiginde iki sat icinde iki araca bile binemiyorsunuz... Adamlar goz gore gore dalga gecip hizmet ediyoruz diyorlar.. Tum bu zamlardan sonra enflasyon yerinden bile kımıldamıyor... Sizce de bunda bir tuhaflık yok mu? Yoksa hala gozlerinzin kamasması devammı ediyor? Sizin gozlerinizin kamaşması birgun gececek ama o gun icine dustugunuz karanlıktan dolayı göremiyeceksiniz...!!! Durmak Yok Yola Devam...!!!!!
  7. aziz ve muhterem din kardesim... sıkıldım ben bu kardeslikten din sevgilim olsun isityorum..yada bir sevgilim olsun dini önemli değil.. insan olarak bölmesinler bizi dilimize rengimize dinimize bakarak.. napim yani ben filanca dindensem, yada asık oldugum kadın baska bir dindense... hangimize sordularki dunyaya geldigimizde hangi dinden olacaksın diye... hangimizin aklı erdiginde soruldu bu soru? aklımız ermediginde bnize yapılan propagandaların sorumlusu kim olacak? kucuk bir cocukken beynimizi yıkadılar diye inanıyorsak, işledigmiz gunahların sorumlusu kim olacak... belki de kucuk bir cocukken annem ve babam bu dine mensup olmasaydılar bende bu dine inanmyacaktım.. belkide yanlıs olan bu dindir, öldükten sonra bana bunun hesabını nasıl soracaklar? dunyaya gelirken, gelecegimiz yeri ve ailemizi kim seciyor? peki hayatımız boyunca hayatımıza girecek insanları kim seciyor? bir akla ve iradeye sahibiz peki bize verilen seceneklerin tamamı yanlıssa, bunlar icinde bize secim yap diye dayatılırsa ve biz secmessekte suclu olacaksak adalet boyle birseymi oluyor? yazıyor olmak dusnuyor ve konusuyor olmak, sorguluyor olmak, vardıgın mantıklı acıklamalarını karsısına hurafelerden baska acıklmaların cıkartılamıyor olması ve isyan etmek baskaldırmak söylenenlere... sonra? sonrası hic..aksam olur mesain biter ve evine geri dönersin... sevdigin kadının uykusu gelir uyumak ister iyigeceler dilersin...fazlasını bekler... tatlı ruyalar dilersin, kapıyı carpıp gider... aziz ve muhterem din kardeslerim..digerleri din dusmanlarımmı oluyor.. din dusmanım olsa ne değişirki.. benim dinime dusman olsa, benim dinime kufretse bu benim dinimi daha asagılık bir dinmi yapar? benim inancımı asagılıyor olması benim inancımdaki ilahi gucu azaltır mı? zaten baska birinin soylemesiyle benim inandıgımın ilahiyatı ortadan kalkıyorsa o kadarda ilahi bir din değilmiş diye dusunurum... bize havlayan her köpege tas atsaydık ömrumuz tas atmakla gecmezmiydi... dinime kufretti kafiri bogazlıyalım.. onu bogazlayınca o kufurler tutanaklardan cıkarılacak mı sanıryosun? inandıgın tanrın intikam aldıgın icin sana madalyamı takacak? cennet deyip duruyorsun ya. cennet icin inanıyorsan eger bir gun sana tanrın sormazmı benim icin cehenneme gir diye o gun olmaz mı diyeceksin;? inanıyorsun ya iman ediyorsun ya karsılıgında sana cehennem vaat edilse yine boyle şevkle ve isteklemi ibadet ederdin..? ne alakası var deme, ibadetleri yerine getirmedigin zaman cehenneme gidecegini biliyorsun, ibadet etmesende cennete gideceksin deselerdi yinede ibadet edermiydin? isteyene sen ver malı mülkü cenneti bana seni gerek seni diyen yunustan hicmi ders almazsın? fazla sormamak lazım fazla kurcalamamak, kafaları karıstırmamak.. huzur icinde yasayan müminlerin aklına boyle soruları sokupta dinden uzaklastırmamak.. sonra dagılan sürnün kontrolunu saglamak zor... tanrı coban kulunun koyunları kaybettirirmiş, sonra buldurup sevindirirmiş..kendisine sukretsin diye.. cunku bilirmiş kaybettigi zaman coban kulu seytana kufredermiş.. bulunca tanrısına dua... bu dunyaya gelirken gelecegimiz yeri ve ailemizi kim seciyor? butun bilinmeyenleri baskası tarafından biliniyorsa bu ne kadr bizim oluyor? sonra da kalkıp bu ogrendiklerimizin sorumlulugu bize yukleniyor.. ben istemezmiydim zengin olayım 18 defa hacca gideyim... 18 hac sevabı bonusuyla cennette dayalı doseli denize sıfır villa alayım? diyecekler ki zenginlige gerek yok, seni bes liran varsa iki lirasıyla yardım yap baskasına zeningin yaptıgıyla aynı olucak, o zaman da bir zengin kalkıp itiraz etmezmi noluyo diye... adam bir kişiye yardım ederken zengin on bin kişiye yardım eder...ama sonucta sevap aynı... ilahi adalet boyle birsey mi? ilahiyatın işine gelince on sekiz hac cok sevap, gelmeyince fakir bir insan olarak yardım yapınca az bonus... belkide bize özeldir bir gun zengin olup hac ziyareti yapsak baska bir fakir kadar odul alamayız.. bu ödul sisteminin yazılı dagıtıldıgı bir brosur yokmu merak ediyorum... inanıyorum..ama hicbir kalıba sıgmıyor.. inanıyorum ama kimsenin hosuna gitmiyor... inanıyorum ama cok soruyorum... napim ben idam edilirken gozleri baglananlardan olmak istemiyorum.. istiyorumki son nefesim dudaklarımın arasından cıkıncaya dek tanıklık edeyim öldürülmeme...eger tanrı varsa eger beni öldürenlerin eşgalini tam olarak verebileyim... tanrının huzuruna cıkınca da gozlerim acık olsun...gördügümün tanrı olduguna inanabileyim... sahip oldugum gozler bunu alamam yetmiyorsa eger, zaten bana sunulan butun seceneklerin yanlıs oldugunun ispatıdır bu... dogruyu secmedim diye cehenneme konayım... cehenneme konmak öyle bir durum ki, tanrının o gun tersinden kalkmıs olması bile orda olmanızın nedeni olabilir...karısıyla tartısıp işe geldigi icin patronunuzun sizi işten kovması gibi.. harcanabiliyor olmasını gormekmi dokunur insana en cok, yoksa insan olmakmı dokunur harcandıgı zaman?
  8. acıkcası eger Hz. Muhammed'in dogum gunu miladi takvime gore sabitlenicekse 23 Temmuz olması hosuma giderdi ne yalan söyliyeyim cunku bundan 20 sene once benim dogum gunume denk geliyordu o zaman durduralım hesaplamayı
  9. Bu konuyu yeniden acmakla iyimi yapıyorum bilmiyorum ama sanırım tartısmanın buyuk kısmına mevzubahis olan benim yazım oldugu icin son bir söz söyleme hakkım vardır diye dusunuyorum. Öncelikle bu konuya bu kadar gec cevap yazdıgım icin butun arkadaslardan özur dilerim. Hz. Muhammedin dogum gununun sabitlenmesi konusunda yazdıgım yazının kaynagını kısaca acıklamak istiyorum. Ben bu konularda cok fazla bilgi sahibi yada arastırma yapan biri değilim. Egitim aldıgım konularında bunla uzaktan yakında bir ilgisi yok. Ama kendimi bildim bileli ayrıntılarla ugrasmayı severim. Son bes-altı yıldır kutlu dogum haftası etkinlikleri düzenlenmeye baslayınca aklıma cocuklugum geldi. Belki cogumuzun evinde vardı/vardır, bizim duvara astıgmız bir takvimimiz vardı. Saatli maarif takvim denilen her gun icin bir sayfası olan, genellikle on sayfasında namaz vakitleri, hicri takvim bilgileri ve o gunun önemli dini olayları yazan, arka sayfasında ise ayetler yada hadisler bulunan bir takvim. En buyuk eglencelerimden biride bu takvimin sayfalarını rahmetli buyukanneme okumaktı. Ne zaman onlarda kalsam her sabah buyukannemle namaz kılar, sonra kahvaltı eder, bir gun oncesini takvim yapragını kopartır ona okurdum oda bana acıklardı. Hz. Muhammed'in dogum gunu o zaman aklımda kalmıstı. Cunku o takvimde Hz.Muhammed'in dogum gunu dedigi gun benim dogum gunume denk gelmişti ve cok mutlu olmustum. Benim dogum gunum 23 Temmuz du.. ama arada bir kac yıl gecince aynı takvimde Hz. Muhammed'in dogum gunu değişmeye baslamıstı. Sonrada ogrendimki Hicri takvim ve miladi takvim arasındaki bu fark yuzunden İslam dinindeki öenmli gunlerin bizim kullandımgız miladi takvimde değişik oldugunu... Mantıklı olanda buydu zaten, her yıl on gun kısaltırsanız hicri takvime gore olan gunler miladi takvime gore surekli değişir. Kucuk bir cocukken neden ramazan ayının tarihinin değiştigini de merak ederdim ama bu acıklamadan sonra anlmıstım gercegi. Sayın bozan arkadasım demişki Hz. Muhammed'in dogum tarihi 19 nisana tekabul ediyor. Bir insan nasıl ki iki gunde dogamazsa o zaman 19 nisanı kutlamalıyız. Evet bu konuda kendisi haklı. O zaman kutsal gunleride bu sekilde degerlendirmemiz gerekmez mi_? Mesela Regaip kandili, mesela Kadir gecesi gibi... Hicri takvime gore o yılda hangi gunde oldugunu hesaplayıp miladi takvimde karsılıgını bulup sabitleyelim.. Nasıl ki bir insan iki ayrı gunde dogamıyorsa, Kadir geceside iki ayrı gunde olamaz degil mi? Yoksa bu işin icinde baska bir işmi var? Biz işimize geleni yakaladıgımız tarihte miladi takvime sabitleyelim, işimize gelmeyeni hicri takvim sayesinde miladi takvim uzerinde gezdirelim... Neden biri sabitlenirken digeri sabitlenmez? yada birinin tarihleri değişirken digeri de değişmez..? Sayın bozan sobelemekten bahsederken bir kac mesaj atmıs, keske o zamanlar forumla daha cok ilgilenseydim de bu basit bir iki soruyu kendisine sorabilseydim... neyse amacım bir tartısmayı yeniden baslatmak değil.. yazım savunan butun arkadaslara tesekkur ederim. Sadece belki de son söz olarak kendi fikirlerimi belirtmek istedim...
  10. Sayın serdar acıklamalarınız icin tesekkur ederim ama acıkcası yazdıklarınızın bir kısmını anlayamadım ve sonunda nasıl olduda laiklikle konuyu bagladıgınız oraya nasıl geldignizi de cözemedim. En basta dedigim gibi bu konularda cok fazla bilgi sahibi değilim. Acıklamanızda araya serptigniz bari arağca kökenli kelimelerin anlamını bilemedigim icin cumlelerde biraz anlamsız kaldı. Simdi yeniden sorularım var eger ilgilenirseniz. Mezhepler arasındaki baslıca gorus ayrılıkları nelerdir? Yani bu mezhepleri temelde birbirinden ayırayn yorum farklılıkları nelerdir? Hangi konularda bu Mezhepler yollarını ayırmıslardır. Acıkcası ben bunların ne oldugunu bilmiyorum. Ayrıntıları cok fazla bilmedigim icin bütüne bakıp sorular soruyorum. Bu ayrıntılar ne akdar önemli konular olabilir ki butun bir İslam toplulugunu derin ucurumlarla bölmüştür. Simdi kalkıp mezhep farklılıkları olaran örnegin ibadet sekillerimizi göz onune alıcak olursak, mesela bir mezhebe göre namaz kılınırken neler yapılması gerekir digerinde ne farklıdır.. yada Ramazan ayında tutulan oruc her mezhepte aynımıdır? yada İslam'ın bes sartı her mezhep icin varmıdır vb.. gibi... Cunku bazı adet ve inanısların baska mezhepler icin iyi kabul gormedigini sanırım herkez biliyordur. Elbetteki yaşantımızda farklılıklar olacaktır. Herkesin bakış acıları, yetiştirliş tarzları, aldıkları egitimler, dusunme sekilleri farklıdır. Bu durumda dediginiz gibi zaman icnde mezheplerin ortaya cıkmasını normal karsılayabilriz. Ama burda söyle bir durum sozkonusu olabilir. Bİr mezhebin nasıl farklı yorumları oluyor ve o mezhebten olan insanlar bu yorumlara gore ibadetlerini duzenliyor ve hayatlarını yasıyorlarsa bende kendi adıma pekala bir mezheb olusturabilrim. Bu da benim yorumum benim inancım deyip ona göre kendi yasantımı duzenleyebilrim. Bu yanlıs mı olur? Sayın Serdar yazısında söyle bir konuya değinmiş ilgimi cekti.: ''önemli olan burada Kur'an ve sahih sünnetin temellerinin ne oldugudur. önce bu noktada bizi bilgilendirmeniz lazımdır. daha açıkcası akaide dair söz konusu edilen mezheplerin görüşlerinin ne oldugunu bilmek lazımdır.'' Kuran ve sahih sünnetin temellerinin ne oldugunu din bilginlerinin daha dogrusu din bilginlerinden once halifelerin hatta dana oncesinde Hz. Muhammed'in belirginleştirmesi ve bunlar temeldir. Bunlar sizin gorevinizdir deyip, daha sonraki yıllarda yuzyıllarda yorum farkı yuzunden bölünmlerin onune gecmesi gerekmiyormuydu? Bu neden yapılmadı diye sorarım... Hadi o caglarda buna gerek duyulmadı diyelim. Bugun geldigmiz noktada bu temeller bahsedilen mezheplerin din alimleri tarafından oturulup neden bir karar baglanmaz ve tek bir butunluk saglanmaz? Simdi kalkıp bu temeller de yorumlara gore değişir derseniz o zaman söylermisiniz bana Kac temel İslam dini var? Her insan kendi temellerini belirler binlerce inanc şekli ve dusuncesi ortaya cıkar. Hatta milyonlarca milyarlarca.. Guzel bir noktaya deginmişsiniz. En temel noktalardan biride 'Biz neden varız?' bu sorunun cevabı Kuran'da nedir? tek bir yanıt olmalı bunun karsılıgında. Bunu gibi temeller baz alınarak mezhepler arasındaki ucurumlar ortadan kaldıralamaz mı? neden kaldırılmaz? Bu temellerden ayrılan ve uzaklasan yorumlar zaten İslam diniyle bagdasmayan durumları ortaya cıkartır. Buda cok dogru bir tesbit... Simdi son tesbitimizle birlikte hangi mezheplerin hangi yorumlarında bu temellerden uzaklastıklarını soyliyebilirmisiniz? Hangisi daha müslüman?
  11. samanyolu televizyonunda yayınlanan yabancı menşeili yani yabancı bir medya kurulusu tarafından yapılmış bir belgesel izlediniz mi hic? örnegin bir doga belgeseli, hayvanlarla ilgili yapılmıs bilim adına ortaya cıkarılmıs bir calısma... goruntuler tamemen orjinal ya üzerindeki ses? yapılan tercume? tercumemi yoksa bir propaganda aracımı ? şeytan ayrıntıda gizlidir...!!!
  12. Allah rahmet eylesin ve mekanı cennet olsun... kendi adıma üzerimdeki etkileri, ögrendiklerim icin ne kadar teşekkür etsem azdır...Allah sevenlerine sabır versin...
  13. AKP'li vekilden Alevilere yönelik büyük gaf TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Diyanet işleri Başkanlığı'nın bütçesi hakkında konuşan AKP Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak, Alevilerin Diyanet Bütçesinden hizmet alma talepleri hakkında ilginç değerlendirmelerde bulundu. Özbayrak, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda söz alarak Aleviliğin son dönemlerde ayrı bir din gibi pazarlandığını söyledi. “Alevilik şia mezhebinin, Şiiliğin bir koludur" diyen Özbayrak, Aleviliğin birçok kolunun olduğunu belirterek, Diyanet'ten pay ayrılmasıyla ilgili şunları söyledi: “Alevilere bir tahsisat yapılırsa, Aleviliğin diğer kolları da biz tahsisat yapın derse ne olacak? Mecusiler, Satanistler gibi gruplar da benzer taleplerle gelebilirler." Özbayrak'ın konuşmasına bazı CHP'li milletvekilleri tepki gösterdi. Özbayrak'ın konuşmasının ardından söz alan CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin Özbayrak'ın Alevilerler ile satanistleri bir tuttuğunu söyleyerek, “Ben Sünniyim. Ama 10 milyon Aleviyi, satanistlerle bir tutuyorsa eyvah. Ben bunu son derece sakıncalı buluyorum. Benim arkadaşlarım, Diyanetten eğer devlet din adına bütçe ayırıyorsa 10 Alevi için de bütçeden pay ayrılmasını istiyor. Sözlerin yanlış oldu" dedi. Ergin'in konuşmasının ardından söz alan Özbayrak, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve düzeltmek istediğini belirtti. Özbayrak, “Kimse Alevileri, sapık anlaşıylarla bir tutamaz. Alevilik Şia mezhebinin bir koludur. Nursayubilik, Caferilik gibi Şia mezhebinin diğer kolları da ayrı ibadet yeri, ayrı bütçe isterlerse ne yapacağız. Bu işin ucunu kaçırırsak, iş buraya kadar da gidebilir. Bu işini sonunun olmadığını söylemek istedim" diye konuştu. 31/10/2007 Bu insanlar bizim inancımızdan ne istiyor? Bu insanlar bu ulkeyi yonetsinler diye secildi. Bizim inancımızla ugrassınlar diye değil.. neden kalkıp abuk subuk laflar söyleyip insanları kategorize ediyorlar? bu insanlara göre biz insan değilmiyiz? neden inancımıza gore dusunup yorum yapıyorlar.. laikligin özü burda saklı. Ben bu ulke vatandasıysam bu devlet bana hizmet etmek zorunda. benim inancım yada dusuncem bu devletin bana yapacgı hizmeti etkileyemez. Devlet kalkıp sen filanca sekilde inanıyorsun yada inanmıyorsun sana hizmet etmem diyemez.Benim neye inandıgım nasıl inandıgım yada inanmadıgım devlet dahil kimseyi ilgilendirmez. Bu tamamen benimdir. Kimseyede bunu acıklamak zorunda olmam. Bu insan olmanın geregidir. Ama bu admlar kalkmıs insanların inanıslarıyla ugrasıyorlar... Midem bulanıyor artık bunları gordukce duydukca ve okudukca... Bir müslüman olarak dinden soguyorum ve lanet okuyorum tum bunların hepsine ve bunlar gibi dusunenlere... Ve anlamıyorum Allah nasıl hala size izin veriyor, nasıl boyle dusuncesizce davranıyorsunuz, nasıl da insanları dinden sogutuyorsunuz umrunuzda bile olmuyor... ve bu insanlar nasıl hala kalkıp sizin pesinizden geliyor... koskoca vekil olmussunuz ama hala kafanız basmıyor bazı dusuncelere.. yoksa işinizemi gelmiyor?
  14. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Bütçede en büyük pay Diyanet İşleri Başkanlığı'na ANKARA (ANKA) - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başbakanlık Merkez Teşkilatı ve bağlı kurumların 2008 mali yılı bütçeleri üzerindeki görüşmeyi tamamladı. Diyanetten Alevilere ayrılan pay, kadın hakları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın korumalarının da tartışıldığı görüşmelerde, bütçe AKP'li vekillerin oylarıyla kabul edildi. Komisyonda, Başbakanlığın 1 milyar 666 milyon YTL, MİT Müsteşarlığının 423 milyon 557 bin YTL, MGK Genel Sekreterliğinin 11 milyon 36 bin YTL, Diyanet İşleri Başkanlığının 1 milyar 998 milyon YTL, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının 44 milyon 966 bin YTL, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 853 milyon 152 bin YTL, Özürlüler İdaresi Başkanlığının 4 milyon 255 bin YTL, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün 4 milyon 720 bin YTL ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün 3 milyon 592 bin YTL tutarındaki olan 2008 mali yılı bütçeleri oylanarak kabul edildi. Komisyon toplantısında ilk olarak Devlet Bakanı Nazım Erken, Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, kendilerine bağlı kurumların 2008 hedefleri ve bütçesi hakkında sunum yaptı. Kurumların bütçeleriyle ilgili olarak ilgili Bakanların sunumlarından ardından söz alan komisyon üyeleri bütçeler üzerinde eleştirilerini söyleyerek bakanların cevaplandırması istemiyle soru yönettiler. Devlet Bakanı Nazım Ekren, Kuzey Irak'a yönelik sınır ötesi operasyon ve alınacak ekonomik tedbirler hakkında sorulan sorulara Bakanlar Kurulu'nun 22 Ekim, MGK'nın 24 Ekim'de yaptığı toplantıların ardından yapılan açıklamaları hatırlatarak bu açıklamaların dikkatlice okunduktan sonra değerlendirme yapılmasını istedi. 31/10/2007 Bu ülkenin en buyuk sorunu din olmalı... Bu kadar cok dinsizmi var bu ulkede? Bu kadar cok din adına otorite boslugumu? Camilerin sayısımı eksik? Yoksa Kuran Kurslarımı yetersiz.. belkide imam hatip liselerine agırlık vermeli.. bu paraya nereye gidecek? Her bir ulke vatandasına cennetten denize sıfır villamı tahsis edilecek..? bu ulkenin baska hicbir derdi yok.. herseyi hallettik tek sorunumuz din kaldı... para lazım...buyrun para....!!! Durmak yok yola devam...!!!!
  15. LostsouL şurada cevap verdi: figgaro başlık Şiir Forumu
    kafiye kurmak böyle birseymiş demekki okuduktan sonra dönüp yeniden takılmak bir kelimeye kac anlam yüklenebilirse o kadar güclü kac kelimeye yuklersen bu anlamı o kadar sihirli lunaparktaki bir cocuk neseleniyorum sözlerini okurken bir kac dakika once annesinin elini bırakıp balerinin büyüsüne kapılmıs tahtadan yapılmış eteklerini savurarak dönerken alıp beni de savursun diye hayaller kuran... zamanın bilmedigim yerlerine... aklımda bir dostun kafiyeleri okudukca gülümserken...
  16. Sayın basbakan hala atıp tutuyor, kimseye sormayız, asarız, keseriz aslanız hesaplarında.. hala 5 kasımdaki amerika seyahati bekleniyor ki sanırım öyle bir seyahatte olmayacak.. ne kadar zaman kazanırsa o kadar iyi onun icin.. halk unutur nasıl olsa derken egemen bağış acıklama yaptı: -ıraka operasyon öncelikleirmiz arasında değil... merak ediyorum. bu oncelikleriniz arasında değilse bile politika gereği bunu acıklamasanız ve bu kozu kullansanız daha faydalı olmazmıydı? yoksa bu acıklamayı yaparak birilerini rahatlatmak mı istiyorsunuz? kimi? altı yıldır bu kadar beceriksizce yonetilen ic ve dıs siyaset, özellikle son gunlerde böyle bir hatayı nasıl kaldırabilir? ama nasıl olsa bu halk bunuda unutur... Ordunun buyuk sucu var aslında bu konuda, hukumete ragmen rest cekip ıraga girip gerekeni yapamıyor, bu hukumeti tanımıyorum kardesim bu hukumetle bu iş yurumez diyemiyor hala hukumetin sözünü bekliyor... biz de öyle... bekliyoruz.. hukumet neyi bekliyor? egemen bagıs acıkladı, bişi beklemiyoruz....
  17. Evet turbanlılar bizim milli bayramlarımıza katılmamak ve alternatif kutlamlar duzenlemek icin özellikle son altı yılda ellerinden geleni yaptılar. Akp iktidara geldiginden beri her sene milletvekillerinin ve cogu bakanlarının milli bayramlarda nerde oldugunu ve ne yaptıgını arastırın.. Bir milletvekili yada bakan olarak birinci öncelikle katılması gereken bayramlarda nasıl sudan sebepler urettikleirni goreceksiniz... Evet turbanlılar bizim milli bayramlarımızdan, bizim millet olarak birlik ve beraberligimizden oldukca rahatsıs oluyorlar. Bu kimse acıkca söyliyemesede bence bariz bir gercek. Cogu zaman sayın basbakanda bunu agzından kacırıyor. Onlara göre birlik ve beraberligin temelinde ümmetcilik kavramı yatıyor. Sanırım kimse bunu inkar etmiyecek... Evet turbanlılar bizim bu birlik ve beraberligimizden oldukca rahatsız oluyorlar. Ama şunu karıstırmamız gerekiyor. Başını örtenler değil, turban takanlar rahatsız oluyor... Cumhuriyet mitinglerinde yüzlerce başörtulu kadınımız vardı. Bu ulkeye gonulden baglı insanlarımız vardı ve hicbiri de rahatsız değildi bizden. elele kolkola birlikteydik, tek bir olay cıkmadı, tek bir tatsızlık olmadı.. Ama aramızda tek bir türbanlı yoktu... İşte yıllardan beri bizim anlatmaya calıstıgmız farkta bu. BU ulkede kimse başını örten bir kadına karsı olamaz. Kimse başörtüsü takan bir kadını eleştiremez bile.. Ama sözkonusu türbansa eger mevcut hukumet ve onun oncesindeki siyasi uzantıları sayesinde dinin siyasete alet edilmesinde bir bayrak gibi kullanılmıstır. Hala kullanılmaya devam etmektedir. Aynı sekilde imam hatip liseleride kullanılmaktadır... Bir farkı yoktur... Cumhuriyet Bayramı kutlamasına başını örten annemle birlikte katıldım. Başını örten ama türban takmayan... Atatürk'ün eşide anneside başını örterdi. Ama o türban değildi.. Türban kavramı artık baska birsey.. Adeta insanların sahip oldugu inancı sömürmek adına uydurulmus tuhaf bir bez parcası gibi... Hz. Muhammed zamanında türban diye bir kavram varmıydı merak ediyorum? Yoksa kadınların vucutlarındaki bazı bölgelerini kapatması tavsiye mi edilmiştir? Bu tavsiyenin nedenleri nasıl acıklanmıstır, bugun o zamanın mevcut kosulları hala gecerlimidir merak ediyorum... İslam dinindeki bazı kıstasların yalnızca o dönemin arap halkına dair oldugu bir cok din bilgini tarafından acıklanmıstır. Ve gunumuzde artık bu kıstasların gecerlilik tasımadıgı da belirtilmiştir.. Neden ısrarla bundan bin bes yuz yıl oncesine bu heves anlamak mumkun değil.. yoksa amac heves dısında baska birseymi? Bir ulkenin kurulus gununde, kurtulus gununde, bagımsızlıgını kazandıgı gunde duzenlenen bir bayramdan o ulkenin vatandası nasıl rahatsız olur? bunu da anlamak mumkun değil..amac baska birseymi?
  18. LostsouL şurada cevap verdi: gloria başlık Güncel Konular
    Telekom gibi bir kurulusun devlet kontrolunden cıkarılmıs olması bile baslı basına bir hatadır. Devlet en cok kar sagladıgı bir işletmeyi iki yıllık karı karsılıgından sattı. Eger bir özelleştirme, mevcut sektörde rekabet ortamı yaratıp, son kullanıcı yani hizmet alan bizlerin alacagı hizmetin kalitesini arttıracaksa buna eyvallah diyebiliriz. Ama siz bir tekeli alıp tek bir firmaya verirseniz o firmada bunu diledigi gibi kullanır. Telekomun satıldıgından beri kac milyar dolar kar ettigni biraz arastıran her arkadasımız ogrenebilir. Ne kadar satıldıgnıda ogrenebilir, hatta forum sitemizde benim acmıs oldugum konu baslıklarında bu ayrıntıları defalarca verdim. Size birsey sormak istiyorum. Hanginiz ev telefonunuz icin sabit ucret odedignizin farkında? Ev telefonunuzu hic kullanmasanız bile yaklasık 10 ytl civarı sabit ucret oduyorsunuz. Telekom satılmadan oncede sabit ucret vardı ama bu yaptıgınız konusma tutarından dusuluyordu. Ama satıldıktan sonra aynı cep telefonunda alındıgı gibi sabit ucret alınmaya basladı. İşin ilginc yanı mesela turkcellde faturalı hatlarda artık sabit ucret alınmıyor. Düşünün butun Türkiye'de yaklasık 50 milyon musteriniz var ve siz hepsinden 10 ytl sabit ucret alıyorsunuz.. Biz bu kurumu neden sattık? Tum bu karlılıga ve kazanca ragmen, dunyanın en yavas internetini en pahalıya satan bir firma, dunyanın en pahalı iletişim hizmetini veren bir firma, grevden once bile yasadıgı sorunları cozmekte aciz kalan ve zor durumda oldugunuzda aradgınız musteri hizmetleri numarasında size tek bir mantıklı acıklama yapamayacak kadar beceriksiz elemanları kullanan(elemanların da bir sucu yok, onlar ne ogretilirse onu soyluyorlar)bir firmanın buyuk özveriyle calısan elemanları kalkıp zam isteyince bu sorun yaratıyor... telekom özellestiginden beri ödediginiz telefon ve internet ucretleri kac kat arttırıldı hic dusundunuz mu? Peki bu karlılıktan neden calısanları yararlanmasın? Devletin asli görevi milletinin en temel ihtiyaclarını karsılamk ve bunu yaparken karlılık gözetmemektir. CUnku bu devlete vatandaslık bagıyla baglanan her insan vergi olarak ve diger cesitli hizmetler olarak bunun bedilini öduyor. Saglık, egitim, ulasım,altyapı,iletişim gibi gibi hizmetleri devlet milletinin her bir ferdi icin yerine getirmek durumundadır. Cunku gelişmiş butun ulkelerde bunlar artık yasam standartı haline getirilmiştir. Bizim amacımız muasır medeniyetler seviyesine ulasmaksa eğer, neden bu devletin en temel gorevlerini özellestirme adı altında hukumete yakın insanlara peşkeş cekeriz, bunları paralı yapar, sektörde tekel konumuna getirir, cıkardıgınız yasalarla da bu durumu guvence altına alırız? Vatana ihanet kavramı belkide artık yeniden tanımlanmalıdır.. Eline silah alıp, dağa cıkıp terör yapmakla, devletin en önemli kurumunu yok pahasına satıp halkı zor durumda bırakmak, hayatı zorlaştırmak cokta farklı değil bence... Medyada neden yer almıyor diyorsunuz ya... Son altı yılda bahsettigniz medya neleri haber yaptı, neleri yapmadı biraz dusunurseniz simdi bu grevin neden haber yapılmadıgını sanırım anlarsınız... Grevdeki işcileri sonuna kadar destekliyorum. Nasıl olsa bir müşteri olarak ben öyle veya böyle bu sirket tarafından sonuna kadar sömürülecegim... Bari calısanları yani bizim insanımızda aynı oranda kazansınlar istiyorum.. Özellestirmeden once internet ve telefon ucretleri artsada devletimize gidiyor derdim. Ama simdi bu ödedigimiz fahiş ücretler nereye gidiyor bir fikriniz varmı? Neden grev haberleri medyada yer almıyor diye soruyorsunuz ya... cevabı da baska bir soru aslında..: -Biz bu telekomu neden sattık?
  19. Sevgili dostum Cyrano verdigin bu degerli bilgiler icin teşekkür ederim. Anladıgım kadarıyla mezhepler mevcut hukumdarların yada iktidar heveslilerin elinde dinin kullanılması icin bir yol olarak süregelmiştir. Mezhep kavramının manevi anlamlarının dısında sıyasi anlamları üstün gelmiş, dinin siyasete alet edilmesiyle birlikte kutuplasmalar cogalmıstır. BU sekilde bölünen toplulukların yonetilmesi ve kullanılması daha kolay bir hale gelmiştir. Gunumuzde de oldugu gibi bir amacınız varsa ve buna ulasmak icin insanları kullanmak zorundaysanız bu insanlara birseyleri vaat etmek durumundasınızdır... Cogu zaman maddi vaatler bir yere kadr yeterli gelmiş ama bir yerden sonra manevi vaatlerin daha etkili oldugu kanıtlanmıstır. Bunu bilen idareciler yada idareci olma adayları ustaca yöntemlerle insanların maneviyetlarını kullanmaya baslamıslardır. Hz Muhammed belkide mezhep tarzı bölünmelere karsı oldugu icin bunun uyarılarını yapmıs, kabileler halinde yasayan arapları bir devlet catısı altında birleştirmeyi amaclamıs ve ardından bir halife tayin etmiştir. Peki Hz. Muhammed kendinden sonra olunacak bu bölünmeleri tahmin edememişmidir? BU kadar O'na yakın olan insanları tanıdıgnı varsayarsak, bu insanların hırslarını ve ihtiraslarını gözonune alarak, kendisinin manevi kişiliğini bu hırslara alet edilecegini düşünüp ona göre önlemler alamazmıydı? Yada O'ndan sonra gelen Hz. Ebubekir kutuplasmayı sezip bunun önlemini neden almamıstır? Kuran'da verilen bilgiler gözonune alınırsa belli bir zamanı düşünmemeliyiz. Öyleki bin yıl sonra bie Kuran'da anlatılan gercekleri bilim sayesinde ancak anlayabiliyoruz. peki Kuran'da bu bölünmeyle ilgili bir sure yada ayet yada bir uyarı yokmu? Simdilik yeni sorularım bunlar... Ama sizlerden ögrendigim her yeni bilgi, aldıgım her cevap sayesinde baska sorularım ortaya cıkıyor. Beni aydınlattıgınız ve kendi icimde yeni pencereler actıgnız icin butun arkadaslarıma ayrı ayrı teşekkür ederim... Kafamdaki at gözlugunu cıkartıp, sahip oldugum sorulara baska yönlerden de bakabilmemi sagladıgınız icin...
  20. kürtce bir aşkı türkceye cevirememekteki beceriksizligimden müzdarip hala kafiye olsun diye ucuz kelime oyunları oynayan bir haylazım bogazımda yutkundugum halde bir turlu asagı inmeyen yumruklar toplamak isteyipte ne zaman telaşlansam ve korksam seni kaybetmekten yani ne zaman düzeltmek istesem daha cok bozarak dokunmasam solacak diye sımsıkı sarıldıgım icin kollarımın arasında kırılan bir sevdanın ikliminde yasamaya calıstın sen ve sen ne zaman kırıldım desen ben bunu üstüme alınmamak icin duymazdan geldim... şimdi yoklugunu nasıl olsa ararsınlara baglıyorum nasıl olsa ararsın aramassan böyle bir kayba hala hazır değil aklım... önemli kararlar arefesindeyim hep arefesinde bekledigim kararlarım cok düşündügüm icin belkide bu kararsızlıgım kapayıp gözlerimi karamsarlıgıma sonunda sen olursun diye ihtimal diye simdi alıp basımı baska sehirlere göç etmeyi göze alışlarım... kürtce bir askı türkceye cevirememekteki beceriksizligim hayatıma yaşanamamıslık olarak ekleniyor belkide en güzel yerinde oldugum icin en gusel yerinde seni kaybedecegimi bildigim icin güzel olmasın diye hayatımdaki hicbirsey inkar ettiklerim sanki yoksun gibi öyle cok soru sordumki sana simdi aklındaki kararsızlıgın benim duyduklarımı duyup inanmayıslarının mantıklı acıklamaları seni anlıyor olmam sana kendimi anlatmama yetmiyor artık seni seviyor olmam beni sevmene yetmiyor... gitme kal dememin kalmana yetmedigi gibi canım yanıyor senin yanındayken öyle mesguldum ki seninle öyle seninleydimki düşünemedim gidersen bir gun yanında götür beni değilse bile sana almayı akıl edemedigim cicekleri sana söylemeyi beceremedigim sevgi sözlerini simdi durup durup sana gelirken yazdıgım şiirleri üzerine al sorumlulugu her kayba hazırım ben...senin dışında gideceksen eger sevmedigni söyle ve öyle git yapmadılarımı bahane yapmadan yaptıklarımı yuzume vurmadan sadece sevmiyorum de git... geride kalmasın keşke diyerek aklıma yükleyecegim suclamalarım sadece alıp basını git sanki hic olmamış gibi... sanki yalanmış gibi... git artık üstü kalsın yasadıklarımızın, yaşayamadıklarımızın hayali...
  21. ne zaman sayfana gelsem yıllar önce içime gömdüklerimi anımsıyor gibiyim.. üstünü örttüğüm ama bir turlu örtbas edemedigim gunahlarım seni tanıyor olaacak kadar sanslıydım ve seni kaybedecek kadar sanssız gecen bayram yazamadıgım izin üzgünüm aklımdan cıktıysan namerdim gelip bir buket cicek bırakamadım belki mezarına ama bilirsin beni yapamadıklarımı yazabilecek kadar cesurum hala cok konusup cabuk susacak kadar korkak... hala aklı basında bir adam gibi her sabah kalkıp işe gidişlerim ve yüzüne guluşlerim insanların kanatırken icime, içimdeki yaraları simdi sayfana gelip bir kösesine yazıyor olmak ne buyuk bahtiyarlık okuyorsun dimi hala kimbilir belki de duymussundur gecenin bir yarısı uyanıp nasıl seni sayıkladıgımı.. bir turlu kapanmasın diyemi ortasından kırılır kalbe saplanan ok ve icinde kalır bir parcası gecen her yıl derine iner büyür ha büyür acısı....
  22. Peki o zaman tek soruyla baslayalım. İslam dininde mezheplerin yeri tam olarak nedir? Anladıgım kadarıyla yorum farklılıklarından dolayı mezhepler olusmustur. Bellli başlı din alimleri oturmuslar dusunmusler tasınmıslar Kuran'da yazılanları, Hz. Muhammed'in söylediklerini yorumlamıslar ve bunları yakın sevreleriyle paylasmıslardır. Zaman gectikce bu din bilginlerinin söyledikleri bazı toplumlar tarafından yaşam tarzı olarak benimsenmiş. Bir kısım Müslümanlar bir din aliminin söylediklerini kendilerine yol yapmıslar, bir kısım Müslümanlar baska bir din aliminin söyledikleri ışıgında inanclarını surduregelmişlerdir. Tarih icinde gordugumuz duydugumuz ve okudugumuz kadarıyla, İslam'ın ilk yıllarından beri yani Hz. Muhammed'ten sonraki dönemden baslayıp, kardeşin kardeşi öldürdügü, müslümanların birbirine saldırdıgı cok kanlı catısmalar meydana gelmiştir. Her catısmanın kendi icinde ayrı bir temel nedeni vardır. Zaman gectikce bu catısmalar azalmıs kimi zamanda buyuk savaslar haline gelmiş ve bugun mezhepler agırlıklı olarak belli cografyalarda yasayan insanlar arasında yayılmıstır. Öyleki bazen eynı ulke icinde birbirine vatandaslık ve din yoluyla baglı topluluklar bile mezhep kavramları nedeniyle bölünmüş durumlardadır. Hatta sözde İslam dini adına savastıklarını söyleyen bazı terör örgutleri bile mezheplerine göre ayrılmıslar, cogu zaman İslam adına farklı mezheplerden baska müslümanları öldürmekten bile geri durmamıslardır. Serdar arkadasıma hassasiyeti ve verdigi cevaplar icin tesekkur ediyorum ama sanırım benim niyetimi yanlıs anladı. Ben bu soruları sorarak bir dini aşağılamak gayretinde değilim. Bir dine inananları rencide etmekte istemem benim haddim bile olamaz bu durum. Din konusunda kısıtlı bilgilere sahibim su dogrudur bu dogrudur diye hukumlerde veremem/üretemem. Hz. Muhammed hangi mezheptendi diye sordum. Bu sorunun cevabı basit. -Bir mezhebe baglı degildi... Kuran'da hangi ayetlerde ve surelerde mezheplerden bahsediliyor? Bununda cevabı bildigim kadarıyla söyle olacak: -Kuran'da hicbir yerde mezheplerden bahsedilmiyor... Serdar arkadasımızın dedigi gibi gorus ayrılıkları olabilir en geniş anlamda demiş.. Bu dedigi gibi geniş bir tanımalama olmus bunu her yana çekebilrsiniz. Ama bu anlamı cıkartıp bugunku mezheplerin gerekliliğini söylerseniz bu cok ucuz ve kolay bir kacıs yolu olur kanaatindeyim.. Eger sizin inancınız bu yöndeyse saygı duyarım. Serdar arkadasım son olarak sunları söylemiş ki sanırım en can alıcı yerde burasıydı: ''İslam mezhepleri zaten Muhammedden sonra çıktı ve o mezhepler Muhammedi 'en iyi anlayan' olarak ortaya çıkar ve birde hayat tecrübeleri, birikimlerini İslami bir yorum olarak sunarlar. temel kıstas burada Kur'an ve sahih sünnettir zaten. hayat bir imtihan degil mi?'' Temel Kıstas Kuran ve Sahih Sünnettir... Yani burdan anladıgım kadarıyla mezhepler cokta gerekli kurumlar değillerdir. Mezhepler olmasaydı müslümanlar bugun müslüman olmayacakmıydı? Biliyorum yine cok soru sordum ama bir soru sormakla susulmuyor üzgünüm. Elbetteki fikirler ve yorumlar farklılaşabilir. Ama anlayamadıgım neden hala ısrarla sadece laiklik ve demokrasiden örnekler veriyorsunuz. Biz ilahi yanı olan yani manevi anlamı olan bir konudan bahsediyoruz, siz insan eliyle, diliyle ve aklıyla yapılmış kavramlardan bahsediyorsunuz. Biz mukemmel olandan, tanrıdan gelenden ve insanların nasıl onu değiştirdiginden/farklılastırdıgından bahsediyoruz siz kalkıp laiklik bile demokrasi bile değişmiş dinde değişir diyorsunuz. Kusura bakmayın ben bunların hepsini bir tutamıyorum. Kuran'ın değiştirildigine yada değiştirilebilecegine inanmıyorum. Ama dikkat edin meallerinden bahsetmiyorum. Yani yorumlarından değil, aslından bahsediyorum. Kuran değiştirilemez, cunku bir kelimesinin anlamını değiştirirseniz saglıklı bir insan aklı bunu farkeder, yanlıslıgı gorur ve sorgular. Bu yuzden Kuran asla değişmeyecektir.Ama Kuran'ı okuyup yorumlayan din alimlerinin anladıkları farklı olabilir, zaman icinde farklılıklar gosterebilir. Ama bu yorumlamalar icinde bile aslında uzaklastıgı anda yine saglıklı dusunen bir insan bunu farkedecek ve dogrusunu kendi icinde bulacaktır. Şimdi bu bağlamda. En başa dönmek istiyorum. Kuran'da herhangi bir mezhepten, yada inananlar arasındaki bir bölünmeden bahseden bir ayet yada sure oldugunu sanmıyorum. Yani bunu teşvik eden bir konu oldugunu sanmıyorum cunku bu benim aklıma ve mantıgıma ters. Hz. Muhammed'inde ümmeti icinde böyle bir bölünmeyi onaylayacagını sanmıyorum.Aksine o butun gucuyle ummetini bir arada tutmaya calısmıstır yanılıyormuyum? Peki Kuran'da yer almayan, Hz.Muhammed tarafından onaylanmayan böyle bir bölünmeye nasıl oluyorda buyuk din alimleri izin verir? Bence din alimleri de fikirlerini acıklarken, yorumlarda bulunurken insanlar o fikirlerin pesinden yurusun ve kendi iclerinde catısmaya dussun diye değil, İslam dininin özünü anlasın diye düşünmüşlerdir. Yoksa Kuran'da olmayan, Hz.Muhammed tarafından onaylanmayan bir bölünmeyi hangi din alimi iyidir diyerek yakın cevresine ögütler verebilirki? BUda benim aklıma ve mantıgıma aykırı bir durum. Geriye bence bir secenek kalıyor. Tarih boyunca insanlar bu din alimlerinin, din buyuklerinin sözlerini kullanıp, belkide soylemediklerini onlar söylemiş gibi kullanıp kendi menfaatleri dogrultusunda hareket etmişler, bu menfaatleri ortak olanlar bir araya gelip, fazla dusunmeden inanmayı secen saf insanları kandırmıslar, bu insanlar kendi ailelerine, dostlarına bu menfaatcilerden etkilenerek yayılmasını saglamıslardır. Elbetteki bu soyledigim bir kac yılda olacabilecek olaylar değildir. Araya yuzlerce yılı koyarsanız bugune gelirsiniz. Cok buyuk ve kalabalık toplumların icine dogru zamanda nifak tohumlarını ekerseniz bir sure sonra meyvasını almaya baslarsınız. Bu insanın doğasının geregidir. Şimdi sormak istiyorum. İslam dinindeki mezhepleri ortadana kaldırıp, Sadece Kuran ve Sahih Sunnetleri kendimize temel alıp inanırsak inancımızdan ne kaydeberiz? Yada cok buyuk gunahkarlar mı oluruz?
  23. Üniversite yolu açıldı Hükümet 2008 yılı eğitim programını açıkladı. İşte programdaki çok tartışılacak maddeler Hükümet 2008 yılı eğitim programını açıkladı. Programda; Meslek Lisesi mezunlarına kendi alanlarında ya da yakın alanlarda devam edecekleri lisans programlarında “katsayı eşitsizliği” giderileceği açıklanıyor. Hükümetin 2008 Yılı Programı'nda, üniversitelere giriş sınavının uygulanma biçimiyle ilgili yeni yöntemler geliştirileceği, ÖSS'de tekrarlanan başvuruların azaltılması amacıyla üniversiteler ve programlar arasındaki geçişlerin esnek hale getirileceği bildirildi. İMAM HATİPLİLERE ÜNİVERSİTE YOLU AÇILIYOR ÖSS'de tekrarlanan başvuruların azaltılması amacıyla üniversiteler ve programlar arasındaki geçişler ÖSS puanı esas alınmak kaydıyla esnek hale getirilecek. Meslek lisesi mezunlarının kendi alanlarında ya da yakın alanlarda devam edecekleri lisans programlarında “katsayı eşitsizliği” giderilecek. Program'da, yükseköğretimden okul öncesine kadar eğitimin tüm kademelerinde öngörülen hedefler yer aldı. Programa göre, ortaöğretime ve üniversiteye giriş sistemi “öğrencileri, programlar hakkında yeterli düzeyde bilgilendiren, etkin bir rehberlik ve yönlendirme sistemiyle ilgi ve yeteneklerini eğitim süresi boyunca çok yönlü bir süreçle değerlendiren, okul başarısına dayalı ve müfredat programlarıyla uyumlu, okul dışı öğrenmeye ihtiyaç duymayacak” bir yapıya kavuşturulacak. Yükseköğretime giriş sınavının uygulanma biçimiyle ilgili yeni yöntemler geliştirilecek. 30/10/2007 Meslek lisesinde elektronik bölümünden mezun olmus bir ögrenci zaten üniversite sınavında kendi bölumuyle ilgili bir okul yazınca herkezten yuksek katsayı alıyordu. Simdi bu yeni uygulamayla birlikte yalnızca elektronik bölümü değil, elektrik ve bilgisayarla ilgili bir bölümü secersede aynı katsayıyı alacak. Yani universiteye girişi kolaylasacak. Peki meslek lisesi statüsündeki bir imam hatip lisesinden mezun olan ögrenci İlahiyat fakultesine girerken düşük katsayımı alıyordu? Hayır digerlerinde oldugu gibi herkezten yuksek katsayıyla puanı yuksek oluyordu. Peki imam hatip lisesinden mezun olmus bir ogrencinin yüksek ogrenimde okuyabilecegi meslegine yakın kac bölüm var? Bu düzenleme aslında ne anlama geliyor? İmam hatip lisesi mezunlarının yapabilecegi gibi onlara yakın kac meslek var merak ediyorum. Yoksa niye böyle bir duzenlemeye gerek duyuldu. Yada imam hatip lisesi mezunu bir ogrenci butun meslekleri yapabilir diyerek bir parantez acılıp, nereyi secerse secsin en yuksek katsayıylamı carpılır puanı? Hazır millet terör belasıyla uyuşmuş bir durumdayken boyle konuları kaşla göz arasında halletmek en dogrusu... tam zamanı..!! Durmak Yok Yola Devam...!!!!
  24. verdigim örneklerle kastım konuyu değiştirmek yada dagıtmak değil. Söylemek istedigim Bence İslam Dininin özü insandır. İnsan kendi hür iradesiyle, kendi sahip oldugu akıl ve mantıkla inanmalı ve kabul etmeli. Bence İslam dinini digerlerinden ayıran en buyuk özellik bu. Ama bugun uydurulan mezhepler sayesinde insana mumkun oldugunca düşünme, tartısma anlamasanda sana buyuklerinin söyledigini yap gerisini karıstırma yani bir koyun sürüsü gibi körü körüne inanma aşılanıyor. Elbetteki insan dedigimiz varlık diğer varlıkların üzerinde bir varlıktır. Peygamberler zamanından önce bile kendin geliştirebilmiştir. Sadece özellikle dinine sıkı sıkı baglı oldugunu söyleyenler hic bu soruları sorup kendileri cevaplar aradılar mı? Yoksa bazı cami hocalarının düşünmeye baslayan beyinlere ilk söyledikleri söze inanıp düşnmekten vaz gecip sadece inandılar mı? -'Din konusu dipsiz bir kuyu gibidir. Düşünmeye ve sorgulamaya baslarsanız düşersiniz ve sürekli dibe gidersiniz. O yüzden fazla soru sormayın...' Evet belki de İslam dininde bizim kısıtlı beyinlerimizle algılayamayacaklarımız mevcut. Peki İslam dinin de olmayan kavramları İslam dinine sokmanın mantıgınıda anlayamazmıyız? İslam dininin bozuldugu ve değiştigine inanmıyorum. Bİrileri işlerine geldigi gibi O'nu kullanıyor olması, O'nu ne değiştirir nede alcaltır. Gercekten icten inananlar sadece biraz dusunerek ne demek istedgimi sanırım anlayacaklardır... Simdi en bastan sormak istiyorum: İslam dinin de hangi mezhepler vardır. Kuran'da hangi ayetlerde ve surelerde bu mezheplerden bahsedilmektedir? Hz. Muhammed hangi mezheptendi.? İslam dininin temeli butun hukumleri Kuran'dan gelmiyormu? Kuran'da olmayan, Hz Muhammed tarafından da söylenmeyen kavramların İslam dininde işi ne?
  25. Eger yanılıyorsam bagıslayın ama tek tanrılı dinler icinde İslamiyetin diger dinlere karsı olan ustunlugu ilk gunden bugune kadar deişmeden gelmiş olmasıdır diye ogretilir her zaman. Simdi siz kalkıp Kuran'ın değiştiginden farklı oldugundan bahseidyorsunuz. Mezhep kavramında da zaman icinde insanların inanıslarının ve anlayıslarını farklı oldugu icin dusuncelerin ayrıldıgından bahsediyorsunuz. Farklı toplumlarda İslam inancı kabul gördgunde bu toplumların yapısına göre inanclarda inanma ve ibadet sekillerinde farklılıklardan bahsediyosrunus. Kuran tek yol gösterici ise sonradan ortaya cıkan bu inanısların anlamı nedir? Kuran değişti ise İslam dininin diger tek tanrılı dinlerden farkı nedir? İnananlar aslında neye inanıyorlar? uydurma yazıan bir kitaba mı yoksa kendi cıkarları dogrultusunda bu dogrudur diyenlerin söylediklerinemi... Madem ki mezhep diye bir kavram yoktu İslam dininde. bugun cıkıp Allah'ın tek oldugunai Hz.Muhammed'in onun kulu ve elcisi olduguna inanmak. icten bir sekilde dua etmek Müslüman olmaya yetmez mi? Kuran da yazılanların dısında din adına söylenenlerin hurafe oldugunu kabul etmek mezheplerin aslında sacmalık ve müslümanlar arasına nifak sokmak dısında bir halta yaramadıgını söylemek ne kadar günahtır? Mademki Allah ve kul arasında herhangi bir kurum yada sahıs yok, bu ilişki arasında ucuncu bir varlıgı kabul etmek en buyuk gunalardan biriyse neden tarikatlara ve şeyhlere inanılır? Madem ki tek kanun Kuran'dır ve Kuran^'da yer almayan dini inanısların münafıklık oldugunu bilirken kalkıp filanca mezheptenim ben demek gunah olmaz? İslamın 5 şartından bahsedilirken bu sartların biri eksikse insanın Müslüman olmayacagından bahsedilirken nasıl oluyorda bu 5 sart yetmiyor insanın birde mezhebi sual olunuyor bunu kim acıklayabilir? İslam dinie mensup iki insan ikside Allah'ın bir olduguna. Hz.Muhammedin onun kulu ve elcisi olduguna inanırken sırf ibadet sekilleri değişik diye birbirlerini bogazlayabiliyorlar? İslam dini bu kadar bozulmus bir din mi? İslam dini sıradan insanların sıradan zekalarıyla kavrayamayacakları bir dinmi? İnsan kendi hür iradesiyle Allah'ı bulamaz ve ona yönelemez mi? illaki ona yol gosterecek bir şeyhmi olması gerek? Madem insan bu kadar aciz bir varlıktı Allah neden her 100 yılda bir Elçi göndermedi? Tüm bu soruların cevaplarını kim verebilir? Ve hanginiz İslam dinine mensupsunuz hangi mezheptensiniz? Allah'a inanırken hangi sartlara baglarsınız bu inancı? İnanmak icin illaki hanefi şii sünni yada alevimi olmak gerek..? Boyle bir altıncı sart varsa neden Kuran'da yer almadı?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.