Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. düzenle.. neresini düzeltirsin yasadıklarının düzeltsen yasadıklarının ne anlamı kalır elinde olsa hangi zamanına geri dönersn o zaman dönup simdiki aklınla ellesen ne anlarsın? paylaşmak istedigim icin değil paylasmassam eger icimde birikip kendi köyümü sel basacagı icin durup durup kapaklarını acmam bu barajın yazamıyorum diye değil yazdıkca baglanıyorum diye bir kadına kapılmamak simdi özledim diye değil adın sakladıgım icin durup durup kendi adımı yazmak kayıp ruhumun tatmin olamayısının tek sorumlusu benim kayıp ruhum hala bir hayalin sevdasında öpüp kokladıgım kadın simdi ben diye baska bir adamın koynunda sabahlamakta...
  2. resim yok gayri resmi bir sevda yasamıstı kayıtlara alınamadı yazdıkları uzun zamandır boylesi gelmemişti ne imlası nede kullandıgı sözleri uymuyordu tdk'ya neresinden tutsan elinde kalır en iyisi ellememek neresine dokunsan üstüne kalır en iyisi carpıp kacan arac gibi yol ortasında can vermesi icin bırakmak...
  3. aklımın icinde ucusup duran kelimelerden yoruldum ne yazınca geciyor nede susunca örtbas ediliyor aleyhimde sunulan butun kanıtların söyledigi gibi sorumlu tutuldugum her suclamanın faili benim eger biri icin kırılacaksa kalem geerkli olan benim suskunlugum oysa takılırken bileklerime kelepceler konusrsam aleyhimde kullnaılacak denmişti söyledigim her söz simdi konusmak ve susmak arasında tereddütüm ben sadece uyumak istiyorum siz gerekeni yapın artık hazırım cekilecek biri varsa darağacına benim vasiyetimdir simdi yazdıklarım üstü kalsın yasadıklarımın bu kadarı kafi öptügüm kadınların adlarını saklayın sorarlarsa hic sevilmedi diye bilirdik dersiniz sormazlarsa yazdıgım her şiiri yakıp küllerini mezarıma bırakın....
  4. nerden bilebilrdiki küçük cocuk gülümseyerek verdği pozun bir kayıp ilanında kullanılacagını... bilse gulumseyebilirmiydi gözlerindeki ısıltıyla ve saglıklı bir akla kac kayıp sıgdırılabilir di? kaybetmeden kontrolunu insan hangi kaybı ne kadar mantıgıyla acıklayabilirdi?
  5. tam tükeniyorken yoklugunda sesini duyurmaların ağırlastırılmıs müebbet cezası yemiş bir mahkum gibiyim ölmeyecek kadar bakılan hayatta kalsın diye gunde bir övün yemek ve bir bardak su verilen... tam bitiyorken sevdan kabuk tutuyorken actıgın yaralar sesini duyurmaların merak mı ediyorsun senden sonra ne kadar ayakta kalıp yasıyormus gibi yaptıklarım... teşhire cıkarmadan once kendi eserine hayran hayran bakan sanatcı gibisin tamam olmusmudur sence icimde bıraktıgın acıların yoksa telafisi varsa bir sekilde düzeltmek icinmi son bir hamleyle alıp karsına sanki birsey olmamıs gibi gülümsemelerin... aldıgın intikamın kalıcı olması icinmi simdi sesini duyurmaların yazdıkların haklı oldugun icinmi sana yaptıklarım karsısında bundan sonraki hayatımın kullanma haklarını eline alısların bir sonu varmı bu carptırıldıgım cezaların hangi genel aftan yararlanır ruhum cıkarılan afların kapsamı dısında tutulup görmezdenmi gelinir? simdi ben gidiyorum derken duymayı bekledigin duymayı bekledigin halde benim söylememekte inat ettigim beni mahkum ettigin bu zindanın duvarlarının her santimine yazdıgım ama bundan sonra asla seni okuyamayacagın duyamayacagın ... tebrikler başardın artık senin elinde zaferlerinden kalan tebrik notların benim cürüyen bir ruhun azabıyla kıvranıslarım bitmesin diye bu cile ölmiyeyim diye seslenişlerin ben sesini duymak icin böyle bir bahaneye bile eyvallah derim...
  6. ne at kendini ucurumlarımdan nede bırak bosluga kıyılarımdaki yuzlerce kayıptan yorgunum artık yorgunum her derinime duseni kurtaramamaktan.. yirminci yuzyılın sadakatiyle tanıyabilmek isterdim seni cektigin sancılarını bastırabilmek icin yeni sözler uydurup basucuna bırakabilmeyi daha iyisini yazamıyorum diye karnıma agrılar giriyor daha iyi sözlerimi tukettim diye belkide inkar ediyorum senden önceki tüm asklarımı tutamadıgım senmiydin son kez kendini bırakan derinligime.. belki de tutmamak işime geldigi icin senin de tutulmamak icin sesini bile cıkarmadan kabullendigin bu bogulmaların nefesin cigerlerime dolarken öptügüm kadın senmisin? bu icimde durmadan cırpınan senmisin.. kıyılarıma vuran ve yeniden bırakan kendini sonsuz mavilige.. bu cankurtaranına sevdalı oldugu icin belki de durmadan bogulan ve kendisini bogması icin işbirligi yapan denize vefa borcları takan.... hangi kaybımın yerine seni koymalıyım bilmiyorum simdi kullanılmıs yuzlerce kelimem arasında en az kullanılmısları ayıklayıp şiir yapıyorum olmuyor eski sevdamın yerine seni koysam almıyor başka bir yolu olmalı yada buyutmeli icimdeki bu kalbi birgun sende gelirsin diye daha buyuk bir eve tasınmalı... hangi zamanın kavminde varolduk anımsamıyorum artık ne bir pusulası vardı aşkımızın nede haritada tutarlı bir acıklaması koordinatlarımızın evrensel bir düş kurar gibiydik biz iki sevda gezgini yelken actgımızı sanarken acık denizlerde akıntısına kapıldıgımız kendi karasularımızdı senin küf tutan sayfalarından arınmanı saglayan benim bir gun gelirsin diye aklımın bir kösesinde sakladıgım... daha ne kadar uzagında duracaksın limanlarımın? yaşadıgın fırtınalarından yorgun kayalıklarımdan uzak tutabilmek icin durmadan fenerlerimi yanık tuttugum gelirsin diye ansızın gözlerimi yatırıp uzaklarıma hazırlandıgım gelmiyorsan eger başka karsılama töreni duzenlenmiyecek bu limanda kapanır fenerin ısıkları... kırılışın yankılanır ama duyulmaz kalabalıklarım da....
  7. kelimelerimin sihriyle oynarken ben seni, sustugum yerle kesiştiren neydi? vazgecerken yazdıgım her kafiyeden, sanki nesli tukenmekte olan bir hayvanın safarisine cıkar gibi kelimelerimin peşime düşen sen... uzanıp dokunamadıgım icin belki de icine akıyor sözlerim... ne cok hayalini kurardım senin bir bilsen şimdi duymak istediklerimizle uyusturuyoruz aklımızı... birbirine yazılan iki kelime cambazı aynı şiirin mısraları üzerinde düşmeden birbirimizi kışkırtıyoruz... hırsızlıga acık arsızlıga razı tatmin edilemeyen icimizdeki bu sızı yaralar aldıkca yeni yaralara duyulan özlem ilk gunden beri diğerinin gucune hayran iki savascı gibiyiz.. benim gecmişimden gelen görkemli zafer cıglıkları senin korkusuzca attığın adımların... ihtiyacım/ın olan neydi aslında... tüm saygısını yitiren ve belden asagı vurmayı göze alan, belkide dizlerinin üzerine yıkılıp ayaga kalkamayan ben olursam eger durup bir an düşünmezmisin? ya sen olursan gözlerini dikip gözlerime bakarken alıp hıncımı teninden birsey olmamıs gibi gidebilirmiyim bırakıp seni kendi enkazında beni kendi enkazımda arkanı dönüp alıp yazdıgın tüm kelimeleri sanki bana elini bile sürmemişsin gibi peşine düştüğün kelimelerim hicbir kadının aklına bile gelmemişti bu simdi senin arzuladıgın benmiyim? yada benim sana getirecegim kelimelerim mi? okuyup kendinden gecip baglandıgın adamlıgım mı? yoksa canımı yakıp, akıtıp kanımı dudaklarımın arasından alacagın sözlerimmi..? cumleler kuruyorum simdi senin icin yazıldıgım kadar icinde yol alıyorum sen okurken ısıracaksın dudaklarını ben yazarken aklımı kaybediyorum... tutuldukca içinden cıkamadıgım karıstıkca karıstıgım ya kırılır kalemim senden sonra yada tenine yazılır bundan sonra ilk yazdığım....
  8. aklına gelince gülümseyebildigin kac kişi varki hayatımızda? bizimle birlikte +1... sırf belli olmasın diye ağladıgın olur olmaz herseye gulumserken karsı koyamamak oynadıgın rolu yasıyor olmanın gercegine inanamamak dudaklarının kıvrımlarının aldıgı seklin bu kadar hosuma gitmesi sanki hicbir kadın bu kadar güzel gülümseyemez gibi... birer gölge oyuncusu gibiydik... birbirine dokunmaya calışan iki gölge biri digerinin ısıgını kesince kaybolan belki de iç içe gecen... için için yanarken neydi bu aslında bir perdenin arkasındaki iki gölge kadar birbirine yakın birbirine dokundukca digerinin parcası olurken keşfedilemeyen gülümsettiren yılların ardından sende bakıp halimize not düşüyormusun kayıt altına alıp ezberliyormusun... gölge oyuncuları gibiyiz benim kanıma karısan alkol dudaklarımdaki tortusu senin mısralarına sinen kokusu sevdamın her sustugumda akıntısına kapıldıgım sen yazdıgım her satırın kurdugun her hayalin birgun ayılırmıyım bu sarhosluktan ayıldıgımda acısı katlanılır olanmıdır..? ne kadarına hazırız ruyaların gercegine ne kadar bizim olacak yasadıgımız? yedigimiz vurgun belkide tasvir edemedigimiz.. farkına vardıgımızda hersey icin gec oldugu farkına vardık işte simdi gecti düştügümüz derinlikte birbirimizden baska sarılacak kimimiz olacak? saklandıgım satırlarının arasında susmalarına sar beni sımsıkı kapatıp, hatta ısırıp kanatırcasına dudaklarını gulumsedigin zaman gozlerindeki ışıltılara hapset susamadım üzgünüm.. susmak benim gibi bir adamın beceremiyecegi yazmak düşümdeki sevdayı pamuklara sarmak gibi neresinden baksan inkar et beni hayaline sığdırabildigin kadarını al bu perdeye sıgmayanların ışığını kapat karanlıgına sakla içiçe geçmiş iki gölge gibi
  9. Sayın gül ve sayın tayyip bey büyüklerine karsı olan vefa borclarını yerine getiriyor diye kızıyorsunuz:) onlar iyi aile terbiyesi almıs zamanında yapılan iyilikleri unutmayan vefakar insanlardır. Simdi borclarını ödemek zamanı gelince tereddut bile etmiyorlar.. sizde rahatsız oluyorsunuz.. anlamıyorum sizi... onlara verdiginiz makamlar cidden bu ulke icin o kadar degerli ve önemli olsaydı onlara vermezdiniz sanırım.... Abi kardes, babalarının makamlarını paylastılar.. Bir ulkenin en degerli, en önemli mevkilerini aldılar.. Simdi de kralın dizi dibinde oturup elini öpüp şefaat dileniyorlar diye kızıyorsunuz.. kral onların kralı, nasılki bush onların baskanıysa bunun da cok farkı yok.. rahatsız mı oldunuz? Buyrun istemeyen ceksin gitsin.. İşinize gelmedimi? sanmam baya bi hosunuza gitmiştir yüce kralın kanatları altında duran baskanlarımızı gordukce baya bi mutlu olmussunuzdur.. Yoksa neden sectiniz ki bu adamları? Sözüm meclisten dışarı.... Yazacak çok şey varda neyse.. yazdıkca midem bulanıyor.. sanırım bu ülke beni tutmaya başladı üzgünüm.... Durmak Yok Yola Devam...!!!!!
  10. uyuyorsun simdi aklıma düşen sözlerin ne kadar cabuk büyüyen iki yetişkindik biz.. attıgmız her adımın sonunda bize ne kalacagını görebilecek kdar büyük aramızdaki bu cikolata tadındaki sevdanın kokusundan vazgecemeyecek kdar kücük... simdi elimizde ne mesafe mazeretleri var nede anlasılmıyor olma ihtimalleri karsındaki tarafından hem altı hemde ustu aynı oranda pişmiş ve tam kıvamıda bir kek gibiydi hazırladıgımız bu kdar mukemmel ve guzel oldugu icin belkide farkındaydık basladıgı anda bittiginin... kenarından kıyısından gecsek bile sadece dokunsak, tutmasak bile aklımızın ucuna getirsek ama düşünmesek senin bu sabah uyanır uyanmaz sordugun sorunun cevabı benim uyumadan once cevapladıgım soruyla aynı hangimiz daha dayanıklı bu saldırı karsısında ve hangimiz sonuna kadar ayakta kalıcak enkaza dönerken digeri tutup kollarından kaldırabilmek icin.. şeytan diyorki bırak sonrasını düşünmeyi anı yasa simdi guzel olan sonrasında yazacagın bir sevdayı ve ben uzun zamandır ilk defa şeytanın söyledigni ciddiye alıyorum mevzubahis sensin bir turlu aklımdan cıkaramadıgım senin sözlerin.. uyuyorsun simdi ve ben anlatamıyorum bile nereye gitti hükmettigim kelimelerim nerde simdi bir adam gibi dimdik arkasında durdugum sözlerim bir mumu söndürürken diledigim simdi gelmiyorsun diye hesabını sorup cevap bekledigim yarın sabah uyanınca aklına düşen benmi olacagım ben indirip yelkenlerimi akıntıya kapılmayı göze alıslarım akıntısında yolaldıgım sen hala seni cıkarınca icimden boslugunu doldurmak icin acılan her yaraya alkolmü basacagım..?
  11. bastırılamayan her cıglıgım bogazımdan gecerken canımı yakıyor artık sahip oldugum her dostu bir kac dakia karsılıgında kaybediyorum ne özel nede önemli bir adamım ben farklıymıs gibi davranıp birileri dikkat etsin diye yanımdan gecerken uzun cumleler kuruyorum... alınan dozajı hergun arttırırken inceldigi yerden kopsun diye beklerken ne inceliyor yasananlar nede kopuyor zorlamadan.. gecenin 3ünde yalnız basına kalmıs ihtiyar bir küfürbaz oldum agzımı acsam sövüyorum kaparken sövüyor uzun suredir ne dusunuyor nede susuyorum eski arabesk sarkılar dinleyip şarap iciyorum aldıgı mukafatlardan memnun olamayıp isyankarlıgın zevkiyle kendinden gecen bir bunağım.. seni yakacaklar benim yerimeee.. seni tanrım bileee affetmeyecek..... bekledigim senmisin simdi hayatıma girdigi anda cıkan kaybedecek birseyim olmadıgını bildigi icin tanrımın kaybedeyim diye verilen senmisin? dudaklarımda eski bir arabesk sarkı alıstım artık ben sensizligine zararı yok alıstım ben hasretinee seni yakacaklar benim yerimeee seni tanrım bilee affetmeyecek... sonra kaset bitiyor ve cıkarıp tersini takıyorum teybime... bu hayatında bir tersi varmıydı acaba.. sıkılıp aynı yüzündeki parcaları dinlemekten biraz da diger taraftakileri dinleyebilecegimiz... belkide dilinden bu sarkı düşmez.. dilin söylesede gönlün hissetmezz bilsen bile benim icin farketmezz bir tek dilegim var mutlu ol yeter.... bunu sana yazdıgmı bilmessin bir yabancı sarkı gibidinlersin benim icin önce tanrım sonra sensin bir tek dilegim var mutlu ol yeterrrr... artık arabesk sarkı bile yapamıyor sözde sarkıcı adındaki kuklalar...
  12. eskiden yagmur altında yururduk elele simdi kursun yagmurunda ıslanmaktan korkar olduk eskiden şiir yazardık biz şimdi yazılanlara kafiye olmaktan kacar olduk... eskiden okunurduk biz bugun anımsanmayan anılardan ibaretiz yakalandıgın fırtınaların sorumlusu ben değilim ama keske sığındığın liman olabilseydim... Sardunyam'a...12/11/07
  13. canından korkan gelmiyor aslında... birileri ****** yapma yarısında en önde gidiyor... halka hizmet etmek icin gorev basına gelenlerin, halkı hizmetci gibi gormesinden baska birsey değildir bu... rahatsızmı oldunuz... işinize gelmiyorsa baska bir ulkeye gidin diyecek kadar yüssüz ve rahat adamların yönetici oldugu bir ulke oldu burası.. hosunuza gitmedimi? hosunuza giden bir ulkeye gidin bundan sonra böyle.... Durmak Yok Yola Devam..!!!!
  14. özleminn acısını bilmeyenlerin bile kafiye uydurup anlatmaya calıstıgı senin durup durup bana geldigin özledigin ve beklediginin gizli öznesi olmak gelemedigim zaman hissettiğin gelemedim diye kendi icime hapsettiğim kendim... her zaman gezdigimiz yerler senin kokun, benim gölgem ayak izlerimizin ruzgara karıstıgı seni tek basına gecerken hissettigin yoklugum benim, bensiz ordasın diye yasadıgım yoksullugum gittigimden beri gecen zaman gelişime kurulan saatlerden haberim yokmu sanıyorsun? uzattıgın ellerini tutamıyor olmaktan yoruldum kacmaktan vazgectim artık yagmurlardan avucumda sana biriktirdigim kelimelerim ıslanmasın diye sımsıkı sarılıp yagmurdan kacarken sana sarıldıgım gibi kokunu icime cekip ıslanmayı özledim... özlemin özlemimse eger seni dusunmeden bir dakikam gecse ben saatimi geri alıp o dakikayı yeniden yaşarım... senden ayrıldıgımdan beri özlemin bir türlü Türkçe'ye cevirip anlatamadıgım...
  15. birbirine sevgiliymiş gibi sarılan iki yabancıydık biz... öpüşürken gözlerini kapayan actıgı zaman görecegine hazırlıksız yakalanacagı icin belki de uzun uzun iç çekişlerimizin geldiği yer durup durup söyleyemediklerimiz... beklentilerimizi en aza indirip elimize gecenle yetinmeyi bildigimiz icin sevgiliymiş gibi sımsıkı sarılan birbirine ve parmakları parmaklarının arasında sevgili gibi yanyana yürüyen iki yabancıydık biz bir turlu cesaretimizi toplayıp tanısamadıgımız ve hep belirli şartların bir araya gelmesine erteledigimiz bir yabancılık ne seni bakışların yetiyordu gelip konusabilmeme nede benim patavatsızlıgım ansızın kırdıgım potları biriktirip espri yapma beceriksizliğim cok gülüp cok eglenen aynı masanın arkasında aynı insanlara bakıp gulumseyen masanın altında avucumun icindeki kucuk eli terleyen ve gozlerinin icine bakarken sevgiliymiş gibi bir turlu tanısamayan iki yabancı hayatımıza sıgdırabilecegimiz yabancı sayısının bir kontenjanı varmıydı bilmiyorum ne kadar uzun sure sevgili gibi sarılabilrdim bir yabancıya? ne kadarını koyabilrdim senin tenini satırlarıma ne kadarını aklıma alıp uyuyabilrdim beklentilerimi en aza indirip ve hangi sigorta sirketi guvence altına alabilrdi bir aklı, bir yabancı tarafından ansızın terkedilip yalnız bırakılmaya karsı...
  16. bir krala şeref madalyası veriliyor, Türkiye CUmhuriyeti CUmhurbaskanı ve Başbakanı bu kralın ayagına kadar gidiyor... YAkın arkadas olmaları ne kadar samimi yada dost olmaları beni ilgilendirmiyor. Tasınılan sıfatlar önemlidir. Türkiye CUmhuriyeti CUmhurbaskanı olmak bu sıfatı tasımak bukadar ucuz ve sıradan bir kavrammıdır? Eger abiniz size babasının makamıymıs gibi bu makamı veriyorsa siz kralında ayagına gidersiniz soytarınında dizinin dibinde oturup şefaat dilenirsiniz... 80 Yıl önce Atatürk'ün tarihe gömdüğü zihniyetin bugunku temsilcilerinin ayagına Atatürk'ün kurdugu Cumhuriyetin idarecileri gidiyor. Aynı idareciler sanki babasının şerefiymiş gibi seref madalyası veriyorlar... BUnların oldugu tarihe dikkat ettiniz mi hic? Bir zamanlar bizi arkamızdan vurmakta tereddut bile etmeyenlerin, yıllar once tarihe gümdügümüz bir zihniyetin bugunkü temsilcileri olanların, bugun ulkemizde bu denli itibar görmesinden dolayı memnun olan vatandaslarımız var mı merak ediyorum... Şeref madalyası verilmiş krala... belkide sayın gül kralına karsı olan baglılıgını yerine getirmek ve yaranmak icin vermiştir... nasıl olsa oturdugu makamı abisinden aldı, madalyalarıda abisinin kasasından almıstır... Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyor oldugunun idrakına varamayan zavallılar tarafından yönetiliyor olmak midemi bulandırıyor..!!!! Bazılarınında cok hosuna gitmiş olmalı resimlere bakıp bakıp sırıtıyorlar....
  17. biri sever biri bakar.. agzımın icinde geveleyip durdugum cigneyip cigneyip yutmadan tükürdügüm ruhumun kalıntıları... tek bir aspirinde yeter bazen dindirmeye basındaki agrıları aspirin buyuklugundeki bir kursunda... yarıya kadar cekilmiş bir bayrak kadar üzgünüm şimdi bir saynının karekökünü almak gibimidir insanın özüne inmek? en asalı hangisi insanın ne kadar zorlasanda kendi icinde bölünemeyeni büyük bir hipermarketin elektronik bölümünde eli bırakılmış bir cocuk gibiyim aklım fikrim yerinde durmuyor... hayatım boyunca hicbir çekilişte ikramiye kazanamadıgım icin artık kendi cekilişlerimi düzenliyorum cekilişlerime katılanlara buyuk mukafatlar vaat edip hic tanımadıkları isimlere cıktıgnı söyluyorum... hicbiri de cıkıp öyle biri varmı diye sormuyor... aklımın icine sıgmayanları kucuk kagıt parcalarına nasıl sıgdırabilirm ki? yel değirmenlerini yenmek değil o savasta esir düşmek istiyorumdur belki de zırhımı uzerimden cıkarmadan yara almak ama ölmemek kan kaybederken dizlerimin uzerinde ölürken belki de küstahlık yapıp hesap sormak tanrıma gücün bunamı yetiyor diye...
  18. bir sans daha... ne cok insanın dilegi bu ne cok insanın isteyipte ugrunda canın verdigi bir sans daha cok bilinmeyenli denklemlerin cozulmesi icin bir bilinmeyeni cıkartmak devreden simdi bir sans daha kafamın icinde ucusup duran bu kelimelerin bir faydası olsa işte hayat mutlu son bu baba sonlar yoktur hic inanmam hikayeler tekrar baslar.. buyuyecek tum cocuklar kuculmeyen ruyalarla... bir sans daha simdi parmaklarımın ucunda söze dönusemeyen bu teninin kıvrımlarında buyuyemeyen ben gittiginden beri kuculen ruyalarımla bir sans daha istesem canım yanıyor ustu kalsın dediklerim ustumde birikiyor ne bekledigim otobusler geliyor artık nede bekledigim sanslar tanrı uzun suredir banliyö trenlerinde yolculuk yapmıyor kasıt aranmıyor sözlerim de belkide artık ciddiye alınmıyor oğlumun sesini duydugumdan beri kabloların diger ucunda kabloların baglıyamadıgı bir hayattan mesajlar cekiyorum bir sans daha vermedigim icin belkide ogluma simdi bir baba olamadıgım icin bu kadar doldurusa gelişim ve agzı acık bırakıldıgı halde tamamen bosalmayısı sözlerimin kişiselleştirmeylim simdi bunu anlatıp arkasında durabildiklerin senindir anlatamadıkların hala icinde birikir ur gibi ne ameliyatla alınır nede gormezden gelirsin bir sure gecince yeni bastan baslamaktan yoruldum kapatıp dugmesini artık uyumak istiyorum alkolun yetmedigi icin deil artık uyusturmadıgı icin beynimi bu rahatsızlıgım ne gunesin ufka degdigi yer umrumda neden senin beni dusunup uykuya daldıgın gercekten inanıp sevseydin beni boyle kıvranırmıydım karnımdaki agrılardan durup durup sana kufretmek istiyorum seni yoklugunu hissedip icimde aglıyayım diyemi hayatıma girdin sana asık olana kadar bekledin simdi seviyorum dedigim icinmi alıp basını gidiyorsun aklımın iplerini alıp... suskunlugun sıradan bir hayatın kaosu gibi eskisi gibi olmak istemiyorum artık simdiki gibide olmak istemiyorum geldigin gun lanetin baslangıcı gibi seni hatırlamak istemiyorum unutmak istemiyorum yoruldum hayatından memnuniyetin hafifletici sebebimdir gerekiyrosa kahkahların atmalısın duyarsam eger bu tarif edemedigim kullandıgın kafi gelir üstü kalsın diye köşeye bıraktıgın bedenim aklımın iplerini bırak artık karsılıgında kac şişe alkol gerekliyse soyle simdi aklımın iplerini bırakırken ne dersin midem bulanıyor lanet olasıca seni öyle cok seviyorum ki kollarında inledigim her kadından sonra salya sümük agladıgım sen deilsin diye sana deil diye yazdıgım her satırdan sonra gunah cıkardıgım bir baskasını öpüyorsun diye artık aklımı kursuna dizdigim bu bir turlu acıklayamadıgım gelmiyorsun diye sevmiyorsun diye artık özlemiyorsun diye nefret ettigim ben sonunu baglayamıyorum diye kapagını acık bırakıp bir turlu olmuyor işte bildigim hic bir söz anlatmıyor bunu hic bir duygu daragacında sallanırken bir turlu boynu kırılmayn idam mahkumu gibiyim ne nefes alabiliyorum nede sesim cıkıyor ne gozlerim acılıyor nede senden vazgeciyor...
  19. Bir gun kafanızı kaldırıp cıplak gözle gunese bakmayı denediniz mi? Yada gecenin bir yarısı butun ısıkları kapatıp ayaga kalkıp yurumeyi denediniz mi? Hic dusundunuz mu insan neden dogar dogmaz koşmaya baslamaz? Basit soruların basit yanıtları vardır her zaman. Ve bir bütün kucuk parcalardan olusur. İnsan gözü günese bakabilecek kadar dayanıklı değildir. İnsan kendini zorlarsa gözlerini kaybeder... Bu yuzden bir günes gözlugu yada koruyuzu bir arac bulmalı gunese bakıp onu gorebilmek icin... İnsan geceni bir yarısı karanlıkta kaldıgı zaman bir kör gibi hicbir sey göremez.. ancak bir kac dakika bekledikten sonra gozleri karanlıga alısır ve nesneleri secmeye baslar... İnsan bedeni dogdugu anda öylesine kırılgandır ki, kucuk bir bebegin kemiklerini dokunusunzla kırabilrsiniz. Bu yuzden insan once beslenir, aldıgı mineralelrle kemikleri guclenir, ondan sonra oturmaya baslar ve yerde surunmeye... Bu hareketlerle eklemler gelişir ve sonra ellerinin ve dizlerinin uzerinde emekler... Zamanla ayaga kalkar ve yeterince guclu olunca yürür.... BU örneklerin konumuzla hicbir ilgisi yok gibi gorunuyor ama hic dusundunuz mu dogada yaratılıs ve varolmakla ilgili, yada inancla ilgili ne cok ilgisiz konu var... Gercekten öylemidir yoksa inanc butun bu ayrıntılardamı gizlidir? Mezheplerin gerekligini tartısıyoruz gunlerdir, yada mezheplerin nerden geldigni ne olduklarını... İnanc icin ne ifade ettiklerini.. Gercekten aslında neden yaratıldık biz? burda varolma gayemiz nedir? Sanırım en mantıklı ve dogru acıklamalardan biri ibadet etmektir olacaktır... Tanrı ona ibadet etmermiz ve kulluk yapmamız icin bizi yarattı... Mezheplerde bu yolda bize kılavuzluk etmek icin var... Peki tanrının bizim kullugumuza ihtiyacımı var? Yada hic dusundunuzmu tanrının bizim ibadetimize nasıl bir gereksinimi var? Evet belkide sacma bir soru oldu bazılarımız icin ama hic dusundunuz mu? İslamın sartlarını.. 1-Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu). 2-Namaz kılmak. 3-Oruç tutmak. 4-Zekat vermek. 5-Hacca gitmek. Bunlar olmazsa insan Müslüman olamaz yanılıyormuyum? Bu sartlar neden konulmus? neden Allah bunları mutlaka yapın, yapmassanız sizi sonsuza dek cehenneme koyarım diye korkutmus, neden cennetle ödüllendirecegini söylemiş bunları yapanları? Namaz kılmanın faydası nedir tanrı icin? Ya oruc tutmak? zekat vermek? hacca gitmek? yada Kelime-i Şehadet? Peki bazı haramlar vardır hic dusundunuzmu haram diyerek yasaklananlar neden yasaklanmış? Örnegin alkollu icecek kullanmak, örnegin insan canı almak, örnegin yalan söylemek... Cidden siz hala bunların cennet/cehennem icin oldugunu, yada Allah'ın bunlara ihtiyacı oldugunumu dusunuyorsunuz? tekrar dusunun bunları... hic bir soru takılmıyormu kafanıza... Mezhepler sanırım burda devreye girip sizin baska soru sormanıza izin vermiyor olabilir.. Cunku nasıl olsa din buyukleri bunların cevabını vermiş... Size bunları sorgulamak düşmez... Bende kendimce acıklamaya calısıcam bunların neden sart/haram oldugunu... Ve uzgunum eski turkce/öz turkce yada arapca kelimeler kullanmadan gunluk hayatımda kullandıgım dille acıklamaya calısıcam...: 1-Kelime-i Şehadet getirmek: Allah'ın bir ve tek olduguna, Hz. Muhammed'in onun kulu ve elcisi olduguna inanmak... Bunu arapca söyleminize gerek yok, bunu surekli olarak aklınızda tutmanız yeterli. BOylece en temel varolma nedeninizi aklınızın bir kösesine kazımıs oluyorsunuz... İlk okulda matemetik dersinde ilk yapılan işlerden biri carpım tablosunun ezberletilmesidir.. Mantıgı anlatılmadna once ezberletilir ve sonra mantıgı anlatılır ve cocuk hicbir zaman unutmaz bunu... Bilinc altına atılan temeldir bu söz.... 2-Namaz Kılmak: GUnde 3 yada 5 defa yada mezhebinize gore değişen sayılar.. yanılmıyorsam Hz. Muhammed zamanında 3 defa kılınıyordu. Asıl amaclanan sayı değil, yada hangi duannın kac defa okunacagı hangi hareketin yapılacagı değil. Allah icin değil, bu ibadetin insan icin iki önemli konusu vardır. Biri abdest alınması digeri, ibadet sırasında okunan dualar ve uygulanan hareketlerdir. Gunde en az üc defa en kullandıgnız bedeninizin uzuvlarını dusunun. Elleriniz, ayaklarınız, agzınız... Bunları her gun duzenli olarak yıkadıgınız zaman bedensel olarak sahip olacagınız saglıgı ve hastalıklara karsı kazanacagınız direnci dusunun... Peki hic namaz kılarken yapılan hareketleri dusundunuz mu? Ayakta durmak, öne egilmek, sonra yere oturup secde etmek... Hİc dusundunuzmu namaz kılarken insan bedenikide nerdeyse butun kaslar hareket eder ve kullanılır... Gunde en az 3 defa bunları yaptıgınızı dusunun ve bir doktora gidip sorun size yani insana ne gibi bir faydası olur bunu diye... Peki okunan dualar? Namaz kılarken din bilginleri aklın tamamen bosaltılması gerektigni soyler.. Butun dunyevi dusuncelerden uzaklasıp okunan dualarla tanrı katında hissetmemiz gerektigni soyler... bahsedilen tanrı katına cıkmakmıdır, yoksa gunumuz sartlarında yasadıgmız baskı ve stresten bir kac dakika icin bile uzaklasıp, ruhumuzun soluk almasını saglayıp, namazdan sonra sokaga cıktımgızada daha saglıklı dusunmemizi saglamakmıdır.. Yani bir cesit meditasyon gibi... 3-Oruc Tutmak:İnsan saglıgının en buyuk dusmanlarından biri de gereginden fazla yemektir.. varolan ve bilinen hastalıkların buyuk cogunlugu bu yuzden ortaya cıkmaktadır... Oruc tutmanın insana ne gibi faydaları oldugunu sıralayacak değilim zaten bunu herkez biliyor.. Hatta artık kadınlar kilo vermek icin bile oruc tutma benzeri uygulamalar yapıyor.. Oruc tutmanın manevi yönü ise insanın sahip oldugu alısaknlıklardan uzaklasmak icin kendini zorlamasıdır. NOrmalde gunluk hayatında yapmaktan vazgecmediklerini sırf ona sart sunuluyor diye vazgecen insanlar, eger gercekten isterlerse bu alıskanlıklardan vazgecebileceklerini gorurler. Sonrasında ona gore kendi secimlerini yapabilirler... 4-Zekat vermek: Simdiye kadar olan sartlar insanın kişiselligi acısından buyuk önem arzediyordu ama bu sart, insanın baska insanlarla olan ilişkilerini duzenlemesini ve baska insanlarla bir arada yasamasını, baska insanların hayatlarını önemsemesini, baska hayatlarında varoldugunu bilip bunun farkında olarak yasamasını saglar. İnsan sahip olduklarını ne oldugunu anlayabilmesi icin ya elindekileri kaybetmesi gerekir yada baska insanların hayatlarını gozonune alıp onları anlaması gerekir. İnsandaki bu bilinci geliştirmek icin Zekat vermesi sart kosulmustur. İnsanlar sahip oldukları varlıkların bir kısmını ihtiyacı olanlara vermekle mukelleftir. Bu sart sayesinde hep zekat alan insanlar hem zekat veren insanlar, dunyevi zenginligin ne oldugunu ve manevi zenginligin ne oldugunu anlayacaklardır... 5-Hacca Gitmek: Belirli dunyevi varlıga sahip insanlara konulmus sarttır bu. Diger konulan sartları yerine getirmiş, varlıklı kişilerin, kendi inanclarını sınaması icin konulmus bir yolculuk sartıdır... Önemli olan Hac vazifesini yapılması değildir, bu ugurda yola cıkabilmektedir. İnsan kendi ruh ve beden gelişimini tamamlayıp gerekn ödevlerin yaptıktan sonra son olarak Hac vazifesiyle mukellef kılınmıstır. Bu yolculuk ruhunun eksikkalan yanlarını tamamlaması icin en buyuk fırsattır...Hac vazifesini yerine getiren insan artık hazırdır... İnsan Hazırdır... İnsan neye hazırdır? Cennete gitmeye mi? Cennet nedir? Hİc dusundunuzmu insan dogdugu gunden ölecegi gune kadar hazırlanır... Eger İslam'ın sartlarını bire bir uygularsa insan saglıklı ve huzur dolu bir hayat surer. Hic kafanıza takılmıyor mu bu sartlar Allah'ın mı yararınamıdır yoksa insanın mı? Peki neden sart kosulmustur bize? Yerine getirdigmiz her sart sayesinde akıl, ruh ve beden saglıgımız en ust duzeyde oalcaktır, bilinc seviyemiz artacak ve Kuran'daki hukumleri de yerine getirdigmiz zaman düşünmeye, sorgulamaya ve cevaplar bulmaya dolayısıyla ogrenmeye baslıyacagız... Saglıklı bir beden ve akılla dusunupte anlayamayacagımız ne var? Saglıklı bir beden-akıl-ruhla neyi ogrenmemiz gerek? Allah bizim neye hazırlanmamızı bekliyor? İnsan neden gunese bakamaz? İnsan neden ısıklar kapanınca göremez...? insan neden dogar dogmaz koşamaz...? BU dunyaya gelme amacımız kulluk vazifemizin ötesinde baska birsey olabilir mi? İbadet etmenin ötesinde... Mesela O'nu anlamak ve O'na dogru yol almak gibi... Peki sahip oldugumuz görme yetenegiyle gunese nasıl bakarız? Yada karanlıkta kalınca nasıl ayakta durabilir yada dogar dogmaz nasıl koşarız? Kosamayız... Bu yuzden gelişmemiz , buyumemiz , ogrenmemiz ve guclenmemiz gerekir.. BUnun icin gerekenleri Allah bize Kuran ve Hz.Muhammed aracılıgyla iletti. bizim tek yapammız gerek bunlara uymak... Bİz yeterli guce ulastıgımızda zaten O'nun bizden ne istedigini anlayacagız... Mezhepler sizin elinizden tutup ayaga kaldırmayı vaat ediyor belkide bunu yapıyorda.. ama mezhepler bir gun sizin elinzi bırakırsa yeterince guclenmeyen kemiklerinizle nasıl ayakta kalacaksınız? Allah bizi bu dunyaya O'nu anlayalım, O'na ulasalım diye gonderdi.... Biz O'nun parcalarıyız... kendisini parcalara ayırdı ve Tanrı oldugunu yeniden deneyimlemek icin bizi gorevlendirdi.. Her bir parcası bir gun O'na dönene dek devam edecek bu... Her ruh yeteri kadar gelişip anlayıncaya dek bu dunyaya gelecek... Aslında kurallar belli, yapılması gerekenler belli. Buna karsı cıkanların gelişimi yavaslıyor ve duyuyor, bu yuzden uzaklasıyorlar O'ndan... Ruhumuzun gelişimi icin gereken butun herseyi bu dunyaya gelmeden once secen bizleriz... yasadıgmız yeri, ailemizi, basımıza gelecekleri... Hersey secildi biz ise neden bu secimi yaptıgımızı anlamak icin burdayız, ögrenmek ve algılama seviyemizi arttırıp gunese cıplak gozle bakabilmek icin burdayız zarar gormeden... Mezhepler sizin elinizden tutup ayaga kaldırabilir, ama O'na ulasabilmenin yolu tek basınıza ayakta durup koşmaktan gecer... Sahip oldugunuz tek guc aklınızdır... Onu kucuk gormeyin ve asla gozardı etmeyin.. BU Tanrıya hakaret etmektir...
  20. Ben inanmaya mezheplerle baslamadım ki simdi mezhepleri sorgulayınca itilafa düşüp dinimden vazgeceyim... Sayın serdar arkadasım sanırım benim tutarsız sorularımdan ve yanıtlarımdan rahatsız olmus ve benim inanısımla yad dusuncelerimle ilgili kesin kanıtlar istemiş... Nasılki sizin mezhepleri savunurken verdginiz kanıtlar sizin olmasada sizden oncekilerin acıklamalarına dayanıyrosa ve yorumlarına benim de kendi adıma yorumlarım ve acıklamalarım var... Ben inanmaya bana ogretildigi icin yada ailemden gelen baskıyla yada okuldan ogrendiklerimle baslamadım. İnancım sahip oldugum mantıgım ve aklımla ortaya cıktı. Elimde değil körü körüne inanamıyorum mutlaka ikna olmam gerek... aklımdaki her sruya cevap verebilmeliyim ki kusursuz bir inancım olmalı... Bİr sekilde sordugum soruların sonunda biri kalkıp bana bunu anlamaya seni aklın yetmez diyorsa o inanctan ve acıklamadan suphe duyarım. Cunku Beni yaratan bana bu aklı anlamama icin verdi. Aklımın almadıgını bana baska biri soyluyorsa bu beni yaratana hakarettir.. BAska birilerini sorularım karsısında cevaplar uretmesi ve bana yol göstermesine saygı duyarım ve müteşekkir olurum. Bana farklı bir pencere acıyorsa o insanın hakkın ödeyemem cunku belkide hicbirzaman benim goremiyeceklerimi gostermiştir. Ama bu değildirki biri bana farklı bir pencere actıgı icin sonsuza dek onun kalıbına girip onun izinden gidecegim. O zaman inanana ve ikna olan ben olmam, sadece kukla yada papagan olurum. Sanırım o zamanda bana özgür irade veren yaratana hakaret etmiş olurum... Verilen her cevabı tek tek okuyorum, ama işin ilginc yanı bu cevapların noktası virgulune kadar aynılarını heryerde buluyorum. Ustelik baska insanlarda da buluyorum... Bu da demektirki ya tek dogru cevap bu herkes bu dogru cevabı bulmus, bu yuzden bende yanlıs sorularla dogru cevaplara geliyorum. Benden önce birleri bu yollardan gecmiş benim sorularımı sormus ve sonunda simdi benim aldıgım cevapları almıs. Bunu bilen dostlarım buyuklerim de bana yol gosterip bu cevaba getiriyor. Yani son ve tutarlı acıklamların eşiğindeyim peki o zaman neden hala aklımın icinde buyuk bosluklar var ve neden rahat değilim.. Neden hala kör bir inancın eşigindeymişim gibi geliyor? İkinci bir olasılıkta yıllardır bana söylenenlere baskalarının körlemeye inandıgı işte cevap budur ötesini sorgulamak ve anlamak bize düşmez biz bu yoldan gittik inandık simdi rahatız sende bunu yap dusuncesimidir? Ya bu gelinen yer gelinmesi gereken yer değilse? Ya izinden gittigniz alim yaratan katında gercek bir alim değilse? Surekli sordugumda buydu zaten... Kutsal diyoruz ama kime ve neye gore kutsal.. Dİni terimleri kavramları acıklayabiliyor olması, insanları egitmesi ve ogretmesi o insanı alim yaparmı? dahası kutsal yapar mı? Kutsallık bu kadar basit mi? Mezheplerde beni en cok rahatsız eden kavramda buydu.. Din alimlerin izinden gidilmesi onların soylediklerini yaptıklarını sanki Peygamber yapmıs gibi peygamber söylemiş gibi sanki Kuran bizzat bunu yazmıs gibi dusunmeden ve sorgulamadan kabul edilmesi... tarih boyunca hicbir din alimi yanılmadı diyeceksinis biliyorum iyide hangi din alimi sonuna kadar sorgulandı tartısıldı? Ne zaman birileri ustune gitse bu dusuncelerin ve tartısmaya kalksa hemen onu dinsizlikle yada bölücülükle yada din dusmanlıgıyla sucluyorsunuz, saf sadece ogrenmek icin soranları ise bir yerden sonra seni aklın almaz deyip susturuyorsunuz... Evet belki de din alimlerinin yaptıkları dogru iyide bunun sizden baska bir ispatı yok... Cogunluk buna dogru diyor diye, yada soylediklerinin cogu dogru diye her soyledigi dogru olamaz ki... Peygamverler bile yanlıs yapmamıs mı? Ama biz kalkıp mezheplerin dayandırıldıgı din alimlerine yarı tanrı sıfatları yakıstırıyoruz... Ama boyle soylenince yada elestirilince dinden cıkıyoruz... Bana ayrıntıları teferruatları, benzetmeleri anlatıyorsunuz. Bana kalkıp binlerce hadir su kadar ayet ve sure var iyi oku anlarsın diyorsunuz, ama İslam'ın sartları icinde neden Mezhep kavramı yok soylemiyorsunuz. Yada mezheplerin dayandırıldıgı alimlerin gercekten bir mezhep olsun diye birseyler yaptıgınıda acıklayamıyorsunuz.. Onlar kendilerince bazı yorumlar getirmişler sonrasında bu yorumların cevresinde topluluklar olusturulmus... Bunun ilahi yanlarını acıklamak icin o kadar cok benzetme ve yorumlar kullanıyorsunuz ki... Özündeki bu bozulmadan kimse bahsetmiyor... temeli yok, ama kolayınıza ve işinize geldigi icin belkide daha once acılmıs olan yoldan gitmeyi seciyorsunuz, sizin gibi dusunmeyenleride sizin aranıza nifak sokacaklar diyerek fişleyip uzaklastırıyorsunuz... Bu da sizin dusuncenizdir inancınızdır saygı duyarım. en nihayetinde kimin haklı olduguna karar verecek yaratandır... Onun karsısına cıktıgımda/ulastıgımda eger aklım ve mantıgım dısında bir inancla olursam, baska birnin direktiflerini ezberleyip sunarsam bu yalan olur, kendimi kandırmak olur... Ya benim olmalı bu inanc, baskasının olacaksa zaten anlamı yok... Derim bu benim, son bir ekleme daha yapıp bu konuya baska bir yazı eklemiyecegim. Verdigim rahatsızlık icin özür dilerim.....
  21. Bugun bu ulkede, bu ulkenin kurucusuna saygı duyanları ve onun izinde yuruyenleri bulmak ve biraraya getirmek icin internete ilan veriliyor.. İlanla bu ulkenin vatandasları Ata'sına saygıya davet ediliyor.... Bircokları da Ata'sından nefret etme yolunda kıskırtılıp aleyhinde eğitiliyor... Ötesi varmı bunun? Her 10 Kasım'da Anıtkabir'de sap dikilmekten rahatsız olanları bu ulkenin basına getirip sahipligini verdik... Simdi huzurlu bir sekilde uyumasını temenni etmekten baska birsey gelmiyor elimizden.. Asıl canımı yakan, insanların bugun kalkıp O'unu o gun yaptıklarını bugunun kosullarıyla degerlendirip onu suclamaya cürret gostermesi... Bugun elindeki buyuk imkanlar ve kendisine bahsedilen guclerle yapamadıklarını, o günün yapılamayanlarla kıyaslayıp kendilerini haklı cıkarıyorlar.... Hatta o gun bunlar yapılmadı diye O'nu suclamaya cürret ediyorlar... Bugün internetteki sitelere ilan verilerek Atatürk'çüler aranıyor... Sanki O baska bir ulkenin atasıymış gibi, O'nun cocukları bugün utanıp sıkılmadan onu inkar ediyorlar.... Bugün, simdi burada bir Türk olarak yazabiliyorsak ve nefes alıp özgür bir sekilde yasayabiliyorsak O'nun sayesinde oldugunu kabul etmekten bile aciz, O'na saygı duymaktan bile aciz zavallılar tarafında cevrelendik... BUtun dunyanın saygı duydugu bir Önder'e.... Bugunlerin gelecegini bize yüz yıl oncesinden haber veren ve yinede yanılmayan bir Önder... Rahat uyu Ata'm... emanetine sahip cıkamıyorsa bu milletin sucudur... Sen elinden geleni yaptın... Hakediyorsa esareti bu milletin isteğidir....
  22. abdest bir teferruattır benim icimdeki iman öenmli.. inanıyorsam eger ibadet budur bence.. şeklen yapılan, gösteriş amaclı olan butun sözde ibadetlerden uzagım ben... inanıyorsam aldıgım her nefes, soyledigim her söz, yaptıgım her davranıs imandır benim... sundan uc defa bunda bes defa yapıcaksın, suna inanıcaksın buna inanmıyacaksın demek havada kalır... Mezheblere saygım var, ama bence Allah'ın bizden istedigi bir mezhebin kontrolune girip sürü gibi bir yonde ilerleyip ona varmamız değil, her birey kendi aklı ve mantıgıyla ruhuyla ve bilinciyle onu bulmalı iman etmeli.. Birileri öyle dedi diye, birileri oyle yaptı diye değil... Abdest ruhun ve bedeni temizligidir.. kan akmasıyla yada kadın teni degmesiyle bozulmaz... aklında bozuk dusunceler varsa bozulur arınmak yıkanmayla olmaz... mezhep diyorsunuz ya onların izinden gidelim diyorsunuz ya, mezhep dediklerinizin koydugu kurallar cok guzel ve dogru olabilir ama siz olarak yani sen olarak yani inandıgın Allah kabul ettigin peygamber icin sana sorgu yapıldıgında ben iman ettim demeyecekmisin? o zaman sana mezhebin mi sorulacak sanıyorsun? mezheb soracaksa eger sanırım inandıgımz aynı gerceklik değil... damarlarımda akıp duran benim aklımı sorularla bogup ona ulasmamı saglayan, varolan mezheblermi sanıyorsun? arastırmadıgım okumadıgım sormadıgım halde sırf aklıma yattıgı ve mantıklı geldigi icin iman ettim ben simdi kalkıp filanca mezhebte bu boyleymiş buna uy dediklerinde soru sormazmıyım sanıyorsun? varolan butun mezhebleri redediyorum, ben kendi yolumu buldum eger ki Allah'la kul arasında baska bir nesne yoksa, Allah kuluna kendi sah damarından daha yakınsa bu mezheblerin gereksizligin en buyuk kanıtıdır.. İnsan zaten kendi aklıyla anlayamıyor kendi mantıgıyla kavrayamıyor ve kendi imanıyla inanamıyorsa baska birinin sölzeriyle inanmasının ne anlamı var? birileri yol gosterisin bizde onların pesinden gidelim isteseydi Allah bu aklı bize niye verdi? Bir mezhebe itikad edip iman eden bir inanan baska bir mezhebin soyledikleriyle celişkiye duser ve imanından suphe duyarsı bunun vebali kime yazılır? ben inanıyorum, ibadetlerim kendim icin, ruhumu arındıran da benim sorgulayıp sorularda soran ben... din bilginlerini önerilirini okurum ama inanan sadece ben... İslam da bir mezehebe dahil olun bu İslamın sartıdır diye bir hukum yok.. ben de mezheblerin hicbirni kabul etmiyorum.. bu yuzden yargılanıp cehennemlik olacaksam eger zaten inandıgım tanrı o değildir benim.. sizinki farklıysa saygı duyarım....
  23. ne cok tutmusum seni icimde.. yazıyor yazıyor bitiremiyorum yanındayken yuzune soyliyemediklerim sen gittikten sonra kontrolden cıkmış bir çığ gibi hangi çığ kontrole alınabilirdi ki? simdi ardından kalan enkazımda hasar tesbit calısmaları yeniden yapılandırma icin cok gec bes yıllık kalkınma planında bu bölgeye yatırımlar öngorulmuyor artık kendi kuraklıgında çürümeye terkedilmiş bir bedenin valisi gibiyim cıkardıgım fermanlarım kendi uzuvlarım tarafından dikkate alınmıyor bu başkaldırıdan yoruldum caktırmadan salteri indirsem diyorum atardamarlarda bir sızıntıya neden olsam radyoaktif etkileri olmadan ve cevreci bir tutumla ustlensem kendi bedenime yeltndigim suikastleri... simdi baglayıp gidişine bu ruhsuzlugu adam akıllı sarhos olmak icin susuz icmek rakıyı göğsümü tam ortasından yakıp asagıya süzülen dokunusunu hatırlayıp iç çekişlerimdir bir daha olmayacak diye değil bir daha hicbir el öyle dokunmayacak diye, dokunsa bile öyle tutuşmayacak benim tenimdir...
  24. LostsouL şurada cevap verdi: figgaro başlık Şiir Forumu
    adı vardır bazılarını bazılarını gölgesi oturur dinlenirsin biraz huzur biraz soluk alma cabası bazılarını yazarsın gecer bazılarını unutursun unutamadıkların uzaga attıkca yakına düser ustune gittikce ustune gelir aldandıgımız tamamlanamıyor olması ve bir turlu esitlemeye yetmiyor artık eşitligin iki yanını da aynı sayıyla carpıp böluyor olma cabası havuz problemlerini özledim ben aynı anda iki musluk acılırsa ne kadr surede dolar filanca metrakere aynı anda kac kadını seversen bosalır icindeki sevda havuzları..? aynı anda sevemediklerini ne yapmalı? aluminyumfolyoya sarıp buzluktamı saklamalı? telefon rehberimdeki isimleri tek tek arıyorum artık af dilemek icin yapmadıklarımı mazeretleriyle sıralayıp tatlı dilim kafiyeli sözlerim uzun zamandır kafiyesiz cümle kuramıyorum ben kurdugum her cumlenin temellerinden caldıgım malzemelerim bir gun enkazından bogulur gidersem eger vasiyetimdir kalsın baska bir dost sayfasında söylediklerim...
  25. Hz.Muhammed mezhebin ta kendisidir... Bende en basından beri bunu soyluyorum.. Bu yuzden diger soylentilere riayet etmiyorum... İnanmak isteyene O ve Kuran yeter... gerek duyarsam diger buyuk din bilginlerinden ve fikirlerinden yardım alırım... Allah'a dogru yol alırken benim aklım bana yeter... Birilerinin icazetine ihtiyacım yok ben o kadar aciz değilim... Yeniden tekrarlıyorum gerek duyrsam şüpheye dusersem ilgili konularda yapılan acıklamalardan feyz alırım, gerek duymuyorsam ve kendim anlayabiliyorsam zaten bu mezheplere gerek yok... Mezhepleri yada dayanadıgı temeller yada dayandıgı din bilginleri basvuru kaynagı gibi olmalıdır, gerek olursa basvurulmalı gerek yoksa zaten gerek yoktur ben yolumu bulurum... Ama kalkıpta bana filanca mezhebe gir yoksa dinsiz olursun diyemessiniz... benim söylemek istedigim buydu.... İslam da böyle bir sart yok yanılıyormuyum?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.