Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Ne zaman yağmur yağsa güzel İstanbuluma ve ayak bileklerime kadar sular icinde kalsam Erhan Güleryüz'ün sarkısı aklıma gelir... Garibim hadi gül biraz, bu bahar dallar kiraz Yaşamak hep böyledir Su biter seller duymaz... Dünya üzerinde yeşil kuşak diye tanımlanan en zengin yeraltı ve yerustu tatlı su kaynaklarına sahip olan bir ulkede yasıyoruz. Peki hic dikkat ettinizmi neden son on yıldır her yaz ayları geldiginde susuzluk yasarız ve en buyuk sehirlerimiz, dunyanın geri kalmıs ulkelerin sehirlerinde oldugu gibi gunlerce susuz kalır. Hatta hastaneleri bile... Son 3 dönemdir yerel secimlerde aynı insanlar, aynı orgutler gorev basına geliyor. Ve her secim döneminde en buyuk icraatları olarak kalkıp bize 2010 yada 2020 yada yuzyıl yetecek su kaynagımız var derler... Secim dönemi gecer yaz gelir su kısıntıları baslar. Kimsede cıkıp secim döneminde böyle demiştiniz simdi ne oldu diye sormaz... Merak ettigim konulardan biride neden bizim sehrimizde yagmur yagdıgı zaman asfalttların uzerinde bileklerimize kadar su akar, kanalizasyon kapakları suyun tazyikiyle adeta yerinden cıkar ve butun lağam yol boyunca akıp işyerlerine ve evlere dolar? Küçük bir cocukken isledigim yabancı filmlerdeki insanların evlerine girerken ayakkabı cıkarmaması oldukca tuhafıma giderdi. Hatta buyuklerimizi avrupalılar medeni olmus ama hala ayakkabıyla ev icinde dolasırlar pis insanlar derlerdi. Evet düşünsenize ayak bileklerinize kadar lağım suyu icinde yuruyup, sonra o ayakkabılarla oturma odanıza gireceksiniz. İgrenc bir durum ama avrupalılar yada amerikalılar bu kdar pis insanlar işte... Çoğu Türk ailesinin oldugu gibi bizimde yakınlarımız almanyada calısıyor ve yasıyorlardı. Bir yaz tatili döneminde akrabalarıma durumu sordugumda aldıgım cevap oldukca tuhaftı. Almanyada ne kadar cok yagmur yagarsa yagsın yollarda su birikintisi yada kanalizasyon suyu olmazmıs. Dolayısıyla sokakları belkide bizim evlerimizden bile daha temiz olurmus. Bunu ögrendikten sonra yaklasık 20 yıl gecti ve bizim sokaklarımızda hala seller akıyor, ama musluklarımızdan sular akmıyor. Ortalama 3 ayda bir asfalt ve kaldırım yenileyen belediye neden bu sehrin altyapısını düzeltmez merak ediyorum.Yoksa bu sehrin altyapısıyla ilgili sorunlardan sorumlu baska birilerimi var? Peki ya suların kesilmesinin sorumlusu kim? Allah bizi böylemi cezalandırıyor? Son 3 dönemdir surekli olarak gürev basına gelen insanlar neden hayati önem tasıyan bu konularda herhangi bir kalıcı çözüm üretmezler? Kalıcı çözüm üretmek bu kadar mı zor? BUndan 100 sene once avrupalıların yaptıklarına bizim kafamız hala basmıyor mu? Peki bu çözümleri uretemeyen insanları daha kac defa secerek görev basına getireceğiz? Bu arada dikkat ettinizmi Ankaradan su kesintileriyle ilgili haber gelmiyor artık ankaranın su sorunu bıcak gibi kesildi sanırım? Yoksa basının artık ankarayla ve i. melih gökcekle ilgili haber yapması yasaklandımı? Mesela bazı sorular var: -Ankarada bu kadar önemli bir su sorunu varken neden sene basından önlem alınmadı da seçimden bir gun sonra ani kesintilere baslandı? -Ankarada su kesintilerinin basladıgı gün ankaraya gelen yuzlerce tanker su kim tarafından getirildi ve nasıl o kadr cabuk ankara sokaklarında dolasmaya basladılar. Kimin haberi vardı su kesintisi olacagındanki o kadar cok tanker bir anda bulundu? -i. melih gökcek gecen secimlerde bilmem kac senesine kadar suyumuz var artık kesinti yok derken neyi kastediyordu? -Devlet su işlerinin uyarılarını görmezden gelen kim? Türkiyedeki tatlı su kaynaklarının sadece 3te birinin kullanılabiliyor olması ucte iksinin bosa akıp gittigini acıklayan yetkilileri neden kimse dinlemez? Neden bu kadar zengin bir kaynagımız varken devletimiz bir su politikası uretmez? Susuzlugun en önemli nedenlerinden biri yagmur yagmaması değil su havzalarının yerleşime acılmasıdır. İstanbulun su kaynagı olan barajlarının cevresindeki ormanların tamamı imara acılmıstır. Baraj manzaralı villalar dikilirken barajı besleyen su kaynakları birer birer kesilmiştir. Peki o havzalarda ev sahibi olanlar kimler, kimlerin yakınları? neden tek bir gazeteci cıkıp bunları arastırmaz? Sayın basbakan cıkıp komik bişi söyledi. Bu basın chpnin kontrolunde dedi Sayın basbakan oldukca memnun olmalı, cunku chpnin elindeki basının butun gözleri kör, kulakları sagır ve kalemlerine ipler baglanmıs, ipleri elinde tutanların istedikleri dısında tek cizgi cizemiyor... Tüm bunlara ragmen sizce i.melih gökcek yada sayın topbaş onumuzdeki secimlerde oyların kaca katlar? Neyseki ramazan geldi, abdest almak icin suyu bulamayan aclıktan nefesi kokan insanları cadırlara doldurup gunde bir ögün yemek verip sonra cıkıp karsılarına hizmet ettik diyecekler.... Yüce Türk halkına acıyıp üzülerek kameraları doldurup cadırların icine insanların sefilliğini caresizligini sömürerek cıkıp hizmet ettik diyecekler... Büyüklerimiz bize, ihtiyacı olan birine yardım edecekseniz bunu gizli yapın derlerdi... Büyüklerimiz bazı seyleri bize iyi ogretememişler... Bugunlerde önemli olan insanı aclıkla terbiye etmek, bir yudum ekmege muhtac bıraktırmak, ardından karsısına gecip sen fakir ve yoksulsun ve eziksin demek, ardından cıkartıp bir tas yemek verip bak sana bahşediyorum, bagıslıyorum acıdıgım icin al karnını doyur demek gerekiyor. Böylece o ac insanlar secim zamanı bu büyüklügünüzü hatırlayıp size oy verecektir... Herkese Hayırlı Ramazanlar Dilerim... Keşke bu Ramazan ayında o iftar cadırları onundeki kuyruklardaki insanların sayısı azalmış olsaydı... Daha az aç insanımız olsaydı... Keşke....
  2. silinemeyen bir turlu aklımın içinden yazılası bir şiiri olmadıgı icin hayatımın hayalini kurduklarımı yazma tesebbuslerim durmadan simdi varlıgının farkında oldugum icin belkide ve özledigim icin kendime kırgınlıgım üstlenemeyecegim kadar agır bir sorumluluk bu nöbetlerini tuttugum deildin belki ama beklerken buldugum sendin simdi seni cıkardıktan sonra hayatımdan eksikligini hissettigim gelirsin diye yazmaya calıstıgım ama bir turlu uyduramadıgım kafiyelerim senden önce bunca yazdıklarımın bir önemi yok simdi sana hazırlayamıyorsam aklımdakileri gelirsen nasıl utanır nasıl kendimden gecerim yüsüne nasıl bakarım beni istemessen bıraktıgım yerden nasıl baslarım yasamaya bitirdigim yerden yazmaya üstünde durmuyor gibi gorunsemde umrumda deilmiş gibi olsamda her sabah yeniden sanki seninleymişim gibi aynı saatte uyanıp aynı saatte işbası yapmaya eklanenemiyor icimdekiler yazıya sensizligi tarif edemiyorum artık ne kadar cabuk teslim olan bir korkagım ben artık belkide yorgunum savasmaktan bitsin istiyorum bir an once seninle seviştigim her gece aklımın kıvrımları icinde bu sen yoksan adam bile olamayısım bu baska bir kadına dokunamayısım
  3. kırmızısı sevdanın seni adınla baslayan bir ruyanın ötesinde simdi gittin diye içime gömüp buyumesini bekledigim bu sevda değil senden sonra silecegim senin izlerin var tenimde aklımda senin tenin simdi uyuyorsun ya aklımı basımdan alıp gidiyorsunya kalsaydın sabahlar olmazdı simdi sensin diye nedeni hafifletici sebeplerim içimi titreten senin gülüşün gülüşüne kafiye yazan ben öyle az ve öyle tatlısınki hayatımda işledigim en agır gunahlara deger en sevaplarımdan degerli basmı gogsune yaslayıp uyudugum sen sabah uyanıp arandıgım sensin diye uyrugumu inkar edip baska bir cumhuriyetin cocugu olmayı göze alan ben al beni aklımdaki tüm soruların cevabı sen bir turlu karar veremeyeni ben bu sevdanın
  4. eskiden burdan sevgilim oldugu zamanlarda ne guzeldi yaf kanala yazar yazar o online olunca susardım butun kanal susar gibiydi hani aksam olurda ısıklar kapanır sandalyeler ters cevrilir masa ustlerine cıraklar ıslatır yerleri supururuken tos kalkmasın diye kac tane vardı bi bilsen hala logları saklarım eski asklarımın ama simdi okuyunca icim burkulur gercek asklarımın bile yetmedigni anımsarım dusunsene abi kızın yuzunu bile gormemişssin sadece yazdıklarına tutulmussun iki dakika laga girse yazmasa kızdı sanıyorsun yada alındı küstü nasılda degerli geliyor adama halbuki altı ustu sanal ekranda karsında biri var yazıyor bir kac satıra kapılıyorsun ve yazıyorsun sonra icinden geldigi gibi cogu zaman geldiginden fazla altalta yazınca kafiyede olursa şiir oluyor hemde dogaclama sonra kapıyorsun ya ekranı cıkıyorsun burdan sonra sabah oluyor bişi yokmus gibi aksam oluyor yine icin kıpır kıpır ha geldi ha gelicek bazen gelmiyor işi cıktı diyorsun gizliyorsun tel numaranı cagrı yapıoyorsun bilmesin istiyorsun ama yinede anımsasın yani sensin ama yapamıyorsun işte acıkca arıyamıyorsun nerdesin diye ne guzeldi yaf.. cocukca biraz biraz salakca ama guzel işte bazen baska biriyle konusurdu kıskanırdın kim o nerden neden derdin kendi kendine kurardın sonra bakardınki abartmıssın kalbini kırmıssın ne hayvanım dersin icinden şirinlik olsun diye yazarsında ne hayvanım ben senden suphelendim diye gecti işte ihtiyarladık simdi ne sanalı ne gerceği altı ustu toplasan sabah olur hayat devam eder aksam olur sızar kalırsın soul ekran karsısında.. aşk anılarının arasında bugun hatırlayıp gulumsediginden ibaret
  5. yinemi guzelis yinemi cicek hamdolsun altınbaş kadehe yag gibi dolsunnn özledim seni... üzülme deyince gecmiyor. belkide seni aklımın neresine koyacagımı bilmedigim icin el ustunde tutuyorumdur.. senin olmadıgın anlarda pause tusuna basıp senin geldigin anda itibaren devam ediyordur köhne bir hayat... ne zaman seni görebilecegim sorusuna verilebilecek inandırıcı bir cevabım olmadıgı icin belkide seni gorur gormez agzından laf alma cabalarım senin tenine her dokunusum ve kokun iliklerime kadar icimde hissettigim simdi beni dusunup uyudugun ruyalar benim uyandıgın hayat benim beklentilerim az once kollarının arasında yeniden dogdugun benim aç bir bebek gibi sana sarılan benim tecrubesizligim... yazamadıgım icin içime sakladıgım ayıp kelimelerim ayıp diye deil senin diye yalnız sana diye , dudaklarımı ısırıp sustugum üzerine yazılacak ten senin değilse kafamı duvarlara vurup unuttugum burdasın simdi yandıgın benim tenim deilse bilincli bir hayat surmektense bilincisz bir kursunla vuruldugum ya gel simdi yada sus sadece gelirsen adam olurum gelmessen kayda gecmez varlıgım sözlerim yarım ne sabahı var bu telaşların nede mantıklı bir izahı durup durup tenine dokundugum evlli bir kadın ne üstünü örtebilrsin toprakla nede acık bırakılır mubarek gunlerin duasıyla
  6. aşkın evlilik hallerinden pembe diziler yayınlanıyor tv kanallarında ama herkes bilir gercek hayattaki evliliklerin fazla pembelikleri kalmadı evliliklerin sırtına bindirilen maddi sorumlulukların altında ve belkide kişisel sorunların paylasımıyla ilgili kararsızlıklar belkide sevdanın inceldigi yerden kopmasının belkide aşkın evlilik halinin komedi dramaya donusmesinin nedenleri burdan geliyordur. mecnunun asgari ucretle calıstıgı bir dunyada leyle tasarruf olsun diye bayat ekmeklerden pasta yaparmıydı? ve mecnun begenmesede bu pastayı yermiydi...? sanırım sanal alemde en fazla vakit gecirenlerden biride bendim bir süre oncesine kadar benim kişiligim hakkında da bir cok sıfatlar turetildi antisosyallik, içinekapanıklık, şizofrenlik ve dahası bazı insanların gercek hayatlarında bir turlu elde edemedikleri duygu dusunce ve hayalleri burda buldukları dogru cunku o makinayı kapatınca verdikleri tüm sözler büründükleri tüm kişilikeride kapatıyorlar... sanal dunyadakide onlar aslında gercek dunyadaki de toplamaya kalkınca biri digerinden cıkıyor sadece geriye kalan kabugu gibi, hani soyulmadan yenmemesi gerekenlerden... bedenin ve ruhun aynımı sanıyorsun sen hala? eğer oyleyse neden cigerlerime cektigim hava ruhuma yetmiyor ruhumun isteklerine cevap vermiyorsa bir beden cezalandırılan hangisi? gögsümün kafesine sıkısan ruhummu? tasıyabileceginden agır bir ruha sahip bedenim mi? şamatanın basladıgı yerde o hayal değilmi zaten? bedenin beklentilere cevap veriyorken ruhunun alıp basını gitmesi hesap verme kaygısı duymadan.. butun bildiklerini unutunca kendini de unutacakmısın? peki ya butun unuttuklarını hatırlayınca daha farklı bir senmi olacaksın? belki de simdi seni sen yapan ve bunları yazdıran sana bildiklerin ve unuttuklarının tümüdür... sahip oldugun karma'nın sana verdikleri ve senin ögrendiklerin bedeninin ötesinde bir basamak daha yukselmek gibi simdi tüm bunları okuduktan sonra kapatıp cıkacaksın ya makinanı yarın sabah kalkıp bıraktıgın yerden hayatına devam edeceksin ve aksamında yine aynı sorularını hayallerini bıraktıgın yerden alıp yazmaya baslıyacaksın... bunların hepsi sensin... birini cıkarınca baskabirsey oluyorsun... tıpkı sanal dunyada farklı gercek dunyada farklı ruhlar gibi...
  7. Ben varolduğum sürece Türkiye Cumruriyeti asla sona ermiyecektir. Tek basıma bile kalsam son nefesime kadar elimden geleni yaparım. Sayın Sezer bes yılda bunlara haddini fazlasıyla bildirmiştir. BUndan sonra gerekeni biz yaparız. Saygılar....
  8. LostsouL şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Sayın Sezer'in olağanüstü bir insan olduğu tanımlarına katılmıyorum. O bize Atatürk'ün öğrettiği devlet adamı tanımına uyan bir devlet adamlığı yaptı. Halkın efendisi gibi değil, halkın hizmetinde çalışan bir memur gibiydi. Atatürk'ten sonra gelen devlet adamların olması gerektiği gibi ama buyuk cogunlugunun işine gelmedigi için yapmadıgı ve halka unutturulan devlet adamlığını hatırlattı. Sayın Sezer üzerine düşen her görevi, yapması gereken herseyi birebir aynen yapmıstır. BUnları yaparken ayrıcalıklarını kendi şahsi cıkarları doğrultusunda asla kullanmamıştır. Asıl merak ettiğim bir konu var benim. Cumhurbasknalıgı tarafından yapılan tasarruflarınh miktarını açıklayan arkadaslara teşekkür ediyorum. Son beş yıldır, devletin yaptığı hayati önem tasıyan bir cok ihale Sayın Sezer tarafından inceleme altına alınmış ve iptal edilmiştir. BU ihalerin büyük kısmı akpye yakın iş adamlarına yada dolaylı yoldan akpyle ilişkili yurt dışı kaynaklı firmalara verilmişti. Yapılan iptallerden sonra acılan yeni ihalelerde yine aynı firmalar bu sefer daha yüksek meblaglarla bu ihaleleri almak zorunda kalmıslardır. Yani peşkeş cakilmeye calısan degerlerimizin yok pahasına satılacakken Sayın Sezer tarafından engellenmiştir. Bu sayede bes yılda kac milyar dolarlık kazancımız oldugunu, yada Sayın Sezer tarafında akp yandaslarının kac milyar dolar zarara girdiğini herhangi bir Gazeteci cıkıp arastırıp acıklayabilecek mi? Yoksa bu ulkenin butun kalemleri de objektifleri gibi , aynı cumhurbaskanlıgı makamı gibi ve meclis gibi akpnin kontrolu altınamı girdi? Akpnin Sayın Sezer'i sevmemesinin en buyuk nedeni Cumhurbaskanımızın ulke kaynaklarını korurken gösterdigi hassasiyetten baska birsey değildir. Yani tamemen duygusal... Cunku akp söz verdiği peşkeşleri cekememiştir. Ama artık yolları açık... Sayın Cumhurbaşkanım Sezer, sizin gibi büyük devlet adamlarının hala ülkemde var olduğunu bilmek bile umudumu yaşatmama neden oluyor. Verdiğiniz hizmetler için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ne kadar teşekkür etsem azdır. Siz hala benim Cumhurbaskanım'sınız.
  9. Atatürk ilkeleri eğitimden çıkarılıyor Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun ve altı akademisyence hazırlanan anayasa taslağının ayrıntıları netleşiyor. Taslak metinde Anayasa'nın 42'nci maddesinden “Atatürk ilke ve inkılaplarına göre eğitim” esasının kaldırıldığı ortaya çıktı. Akşam gazetesinin haberine göre, maddenin Kürtçe eğitimin seçmeli ders olarak okutulmasını ve yükseköğretimde türbanın kullanılmasını sağlayacak şekilde düzenleneceği biliniyordu. LAİKLİK YALNIZ KALDI Anayasa'nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42'nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetiminde yapılır” maddesi, “Eğitim ve öğretim, laik ve demokratik ilkelere uygun olarak, çağdaş bilim esaslarına göre yapılır” şeklinde değiştiriliyor. Böylece, eğitimde sadece laiklik ilkesi dikkate alınıyor. Bu yeni düzünleme cumhurbaskanı gülün önüne geldigi zaman gül bunu veto edermi? Zaten Atatürk ilke ve inkilaplarına karsı olduğunu zamanında açıklayan biri neden bunu engellesin? Peki bundan sonra Atatürke karsı olduğu bilinen insanların biraraya gelip kurduğu bir partinin cıkaracağı yasaları, sayın gül veto edermi? Yada herhangi bir kararname önüne gelirse akp tarafından hazırlanmış, yada tayyib erdogan tarafından hazırlanmıs bir yasa, etik olarak yada bu ulke menfaatlerine uymuyorsa sayın gül kalkıp bu yasayı geri cevirebilr mi? Kendisini cumhurbaskanı secen adama karsı durabilir mi? Bugune kadar yıllardır birlikte oldugu insanların onune getirecegi yasaları yasa tasarılarını sizce okuma zahmenetine girer mi? Belki de tarihimiz boyunca en kolay cumhurbaskanlıgı gorevini yapcaktır kendisi. Nasıl olsa en guvendigi adamların hazırladıgı yasalar onune gelicektir. Hatta kendisinin bile kefil oldugu insanların hazırlayacagı yasalar. Aylardır insanımızı kafasını türban sorunuyla mesgul edip duruyorlar. Ama asıl soru(n) bu değil. Yasama gücü elinde tutan akp kendisni denetleme gucunu elinde tutan cumhurbaskanlıgınıda ele gecirmiştir. Peki akp canının istedigi her turlu duzenlemeyi yapmaya baslarsa, mesela Atatürk ilke ve inkılaplarının milli eğitimden cıkarılması gibi, mesela Kıbrıs'taki askerlemizin geri cekilip orayı kaderine terketmek gibi, mesela eyalet sistemine gecilip güneydoguya bir eyalet kurmak gibi, mesela aponun hapisten cıkarılıp dokunulmazlık verilmesi gibi, mesela yapılan butunj devlet ihalelerinin sadece akpye yakın firma ve kuruluslara verilmesi gibi, buna kim engel olacak? abdullah gül'mü? Abdullah gül sizce, abisinin onune getirip imzala dedigi bir yasayı imzalamadan geri cevirebilr mi? Tüm Türk Milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu olsun... Çanakkale'de kazandığımız zafer için, 'bal gibide kaybettik, bir halta yaramadı' diyebilen bir insanın bakanlık yaptığı bir hükümetin seçtiği bir cumhurbaskanı var artık. Kimbilir belki de Milli Bayramlarımızında gereksiz olduğunu söyleyip yeni bir yasayla Milli bayramlarıda tamamen kaldırabilirler. Sizce gül bu yasayı veto edebilirmi? Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, tayyib erdoganın sectigi abdullah gülün cumhurbaskanlığını tanımıyorum. Hiçbiryere de gitmiyorum. Susuyorsam eğer halkımın bazı gerceklerini görüp anlayabilmesi icin geçen zamanın ders vermesini beklememdir. Çünkü zaman kimin ne kadar haklı olduğunu ortaya cıkaracaktır. Umarım hersey icin çok geç olmadan...
  10. ve gideceksin biliyorum sanki birsey olmamıs gibi konakladıgın bu gunubirlik pansiyondan hesabını nakit ödeyip belkide biraz bahşiş bırakıp üstü kalsın deyip alıp cantanı gideceksin sanki birsey olmamıs gibi sana ait ne varsa alıp yanına kırmızı ojelerin renksiz rujların havai taragın esmer tenine yakısan allığın ve saclarının tenime degerken bıraktığı ürpertiyide dudaklarının dudaklarımdaki ıslaklıgınıda ve bakıslarının o içimdeki huzurnuda alıp gideceksin dokundugun her esyayı ve her anıyı alıp yanına beni bırakıp gideceksin sanki bana hic dokunmamıssın gibi... bu sessizligi gecenin kullanılmamıs tek kelime yok senden once simdi sana orjinal bir bagımlılık sunamadıgım icin dönüp dönüp kendimi taklit etmelerim ne cok keşke söndürdüm kültabaklarında simdi alkol diye yudumladıgım sensizligin etkisiz hale getirilmesinden baska birsey değil hayatım uzerindeki hala doktor kontrolunde tutulan ve saglıklı bir teshis konulamayan beni rahatsızlıgım rahatsızlıgım senden uzakta calısamıyor olusu aklımın şimdi fişi cekilip sagusun diye bekletilen benim ama durmadan aklımı basımdan alıp ruhumu atese veren senin tenin...
  11. ellerim yanıyor kimsin sen... bunca zaman nerdeydin ki simdi varsın diye kendimi sanslı insanlar tarafında sanıyorum beklentilerimden fazlasın sen belkide bunca senedir bir turlu anlatamadıgım sendin ya dusunebiliyormusun aynı sehirde olsaydık ne kadarını kontrol ederdik kaderimizin...ne kadar benim olurdun ve ben senin olduktan sonra sonra ve sonra... oyle ya sen ondokuzunda koca bir kadındın ve ben seni tüm yalanlardan daha cok sevecektim... benim gibi bir ihtiyar icin öyle hayalsinki bir turlu yazıp cizemedigim ve nasılda susamısım sana sanki yıllardır dokunulmuyoruz gibi kimse tarafından belkide sadece abartıyoruzdur bunları ama düşünüyorumda keske butun abarttıklarım senin kadar güzel olsaydı sen benim kör düğümüm mü olucaksın emin değlim ama simdi istedigim senden baskası değil sus de bana cunku yazdıklarım kafiyeli yazılıyor artık merak etme bebegim kapılıp gidecek yasları coktan gectim ben avuclarımdaki atesi sondurmek icin yazıyorum simdi ve tek sorumlusu sensin bu yangının bu yangını görüpte yetkililere haber vermeyip yanmasına seyirci kalan yine ben...
  12. dijital çağda yasıyor olsaydı eğer aslı aslı olabilirmiydi? yada kerem ne kadar yanabilrdi aşkı için... yüksek kalitede ses ve görüntü kolaylastırmıyor duymanı ve görmeni ve bilmek daha zorlastırıyor yaşamayı belkide aşkı... temsili hikayeleri anımsadıkca bugun basrol oyuncusuna dublorluk yapan ucuncu sınıf oyuncular gibiyiz biz kendi filmimizin üstelik bize söylendigi yerde duruyor izin verileni söyluyor gerekmedikce görüntüye bile giremiyoruz belki de bizim ekrana yansıyan silüetlerimizin aldıgı reyting yuzundendir bu kaygımız hızla akıp gitmiyor aslında çoğu ayrıntı reji masasında kesilip alındıgı icin hayatımızdan biz ileriye sarılmış gibi yasıyoruz bunu... içine sıkıstırıldıgımız bu bedenin bir turlu yetmiyor olması ruhun gereksinimlerine... ve aklın buna mantıklı acıklamalar üretmek icin durmadan zorlanması kimi zaman alkole basmak gibi hucreleri soğuması için kavrulup gitmekte basittir aslında soğutup yeniden düşünmeye baslamakta durmadan kilitlenip duran bilgisayarını yeniden baslatmak gibi birazda taki bir gün o dügmeye basınca sana tepki vermeyene dek ısıklarının... uçmak kadar güzel kac kelime sıgıyorki hayatımıza diğer güzelliklerle birlikte... hep bir koşullandırmaya tabi tutuluyor isteklerimiz gerekenleri yerine getirdigin zaman ucabilirsin diyorlar ama her gun zorlasıyor yaşamak bir sure yazıdan cıkıyor ucma düşüncesi birgun dilinden düşüyor sonra aklında sonra biz insanız deyip kelimelerle oynayarak avutuyoruz kendimizi... ya o kelimelerin üzerimizdeki hesaplanamaz etkileri? derin bir nefes al ve bırak kendini aldanmıslıgın hazzına tarih boyunca kac insan bunu yapmadı ki hic durmadan bir an düşünmeden her geri dönüşünde bugune getirdigin kac anı var... belki de yarın sabah çıplak ayakla toprağa basıp içine cekersin bu hayali kimbilir belki de hicbilmedigin bir sarkıyı avazın cıktıgı kadar yuksek bir sesle soylersin uydurursun bilmedigin yerleri sonra uydurduklarına dikket edip gulersin kendine ne dersin... hayallerini anlat bana sana inanmak istiyorum....
  13. eski bir radyo sesindeki kırıklar gibi hani çıtırtısını duyarsınya söylenen sarkıların arasında simdi dijital ortamda yuksek ses kalitesiyle daha iyi sarkılar yapılıyor elbet ama aklımızın bir kosesinden bir turlu silinmiyor hani bazen simdi cıkıcak olan sarkı benim olsun diye tuttugumuz dilekler... belki de bu kadar cok cevabımız oldugu icin daha iyi sorular aramamız belkide basit olması işimize gelmedigi icindir... hani bazen kolayına kolayına gelirde icinde hep bir suphe tasırsın kötü olacak diye... bunca zamandır oynarım kelimelerle yada bizzat kelimeler benimle ne ben onların bana yukledigi sıfatları tasıyabildim nede onlar benim yukledigim anlamları bunu farkettigimden beri aramızda bir ateşkes ne ben zorluyorum onları beni anlatsınlar diye nede onlar beni tasıyamıyacam sıfatları bana yuklesinler diye.... sadece tadını cıkar yazılabilir olmak bile buyuk lutuf onlar icin... şeffaf bir cizginin iki tarafı gibi cogu zaman sınırları karısmıs birinin toprakları digerinden baslıyor digerinin suları beridekine akıyor hep bir cıkar catısması hep bir bozgun ne kadarını hayal ettinki bugune dek yasadıklarının? simdi gercek nedir diye sordukların... belkide karıstırmadıgın en basittir gercek kafiyeli kelimelerle boyamadıkların az önce beni seni düşünürken senin de beni düşünüyor olman....gibi. bir hesaplasma yerinden cok açık büfe tam pansiyon otel hizmeti gibi turistik bir belde de tadını cıkartmak ta senin elinde kapayıp aklını bir köseye oturup beklemekte ne kadar hayal yada ne kadarı gercek değil ne kadarını sen seciyorsun bu hayatın ne kadarında secileni oynuyorsun... bazen elde var eksi olabilir belki de sadece tadını cıkarmak önce ve sonradan cok simdi varolmak... hayal et işine öyle geliyorsa... söz veriyorum ben sana inancagım...
  14. mevsimini sasıran bir cicek gibi actın hayatımda bir türlü kabullenemiyecegim gercekliginle hala esmer tenindeyken aklım bu titremesi parmaklarımın dokunuyor olmak ve biliyor olmak dokungunu icimde yol alırken icine yol alırken yutkunmak kadar zor bogazımda dizilen her sözcuk ne kadar aceleci ve beceriksizim artık sanki son sansını kullanan huysuz bir ihtiyar gibi bir an once erimek kollarında ve gunleridir icimde biriktirdigim her kelimeyi bırakmak teninin en ıslak yerlerine... mevsimini sasıran bir cicek gibi actın hayatımda ne aklım hazırdı varlıgına nede ansızın kapımdan girersin diye cabucak toplayabilme ihtimallerim vardı odamı... belki de suçüstü yakalayasın diye aralık bırakısım kapılarımı seni hayal ederken yazdıklarımı buldugunda haberim yokmuş gibi davranıslarım sana yakalanmak icin durup durup sacmaladıklarım simdi sen okuyacaksın ya işime gelmiyor bitirmek senden ayrılmanın boyle bir etkiye sahip olacagını kestirememiştim belki de bu yuzden simdi aceleci bir ihtiyar gibi agzımın icinde geveleyip durduklarım mevsimini şaşıran karanfil gibisin acmak icin kuraklıgımı secmiş simdi benim susadıgım sensin sanki yıllardır bekliyormus gibi az once kollarının arasından ayrıldıgım ne zaman gelirsin diye ruyalara yattıgım abartamıyorum diye daha fazla resmine bakıp yeni dunyalar yarattıgım... aklımın iplerini saldım simdi ucurumlarından düştügüm sensin küçük ellerinle tutmaya calıstıgın kacınılmaz bir sona dogru ilerlerken goze aldıgım öptüğüm senin omuzların dokundugum senin dudakların simdi sen gittikten sonra durup durup kendime sokuldugum sensin diye okuyacaksın diye ordasın diye varsın diye bekledigim sensin varlıgım varlıgına armagan olsun...
  15. gecenin bir yarısı farkededip sessizligi sesini kısmak gibi radyonun... bazen herkes susuyor diye sesin yukselir sanıyorsun ya belkide herkes aynı anda konustugu icindir senin duyulmayısın... anlatamassınki duygularını hicbir kelimeyle... hicbir ressamın cizememesi gibi mutlulugu sadece renklerini secersin duygularının renklerinde kelimeler önemli olan o kelimenin tasıyıp tasıyamıyacagı yukleyecegin anlamları... hangi sözlükte yazıyor hangi kelimenin kırık bir kalbe iyi gelecegini..? karsı kıyıdan bir ses, yakılan bir atesin dumanına dogru ilerlerken değil yıllar once aynı yollardan gecerken takılmış cakıl taslarının şekline. ve en cok merak ettigi aslında o tasların bir geri dönüşe tanıklık edip etmedigi neresindedir insan bu cemberin ve kendisine dogru yol alırken alabilecegi en kısa mesafe neresinden gecer baska hayatların... bazen gercektir yasadıgın katlanması kolay gelsin diye uydurdukların vardır bir de ne soylersen soyle katlanamadıkların sadece yaşarsın cünkü hala ölmenin daha cok bir halta yaradıgı ispatlanamadı... cünkü hala hayaldir bu yasananlar deme lüksün var çizip üstünü rakkamların kapatmak gibi hesabı...
  16. derin bir ic cekince geciyormu acısı yoksa bir nefes daha erteleyebiliyormusun gunu gelen borclarını omuzlarının uzerinden dökülen saclarınla bu soluk ekranın ardındaki melek tasviri gibisin acemi bir ressamın elinden cıkmıs ve butun beceriksizligine ragmen güzelligi bozulmamıs... gitmelerin ardından bırakılan yalnızca akıldan gecenlermidir? yanına aldıkların hic aklından gecirmediklerin mesela benim gülümsemem gibi... gidecegin yerde buna ihtiyacın olucakmı bilmiyorum ama herseye ragmen bu hayata umut dolu bakıslarım... bir süredir dolduramadıgmız yada bir turlu dökmeden tasıyamadıgmız bu sevdanın yükü sanki ustumuze bir beden buyuk bicilmişti bu takım biz cekiştirip dururken kullanılmaz hale getirdik simdi avuclarımızda yaşanmamıs hayat parcacıkları senin giderken yanında aldıgın benim yarım yanımda bıraktıgın senin... karsısında duramadıgım masumlugunmu? beni kıskırtıp duran teninin kıvrımlarımı aramıza konulan mesafelerin sorumlusu kim? esmer tenine değmemiş başka bir söz sana dokunulası ve öpülesi bir ten verdigi icin hangi tanrıya sükretmeli? modern zamanların efendisi kim? simdi isyan edip cıkacagımız dağ neresi? aşkıyla yanıp satırlara yazılacagımız senmisin? bir gun gelirsin diye yarım bırakılacak şiir hangisi? tevazumu göstermeli elimizdekiler icin yoksa ukalalık yapıp daha fazlasınımı talep etmeli sen gulumserken dudaklarının aldıgı şekillerin bir anlamı olmalı sen yokken hayaline kapılıp başka şekli yok gulumsemenin baska dudaklardan yayılıyorsa eger yeryuzune... teninin kıvrımlarının ilahi bir gücü olmalı ürkek bakıslarının meraklı ve cekingen hepsinin ustuste gelmesi gibi yasadıklarımın simdi ustune ekleniyor sana bakıp yazamadıklarım bu yutkunamadıklarım bogazımda senmi gec kaldın bana bilmiyorum elimdeki tek dilek hakkımı senin icin kullanıyorum butun ürkekligini bırakıp benim ol başka bir gün olmayacak gibi baska bir bedende acmayacakmışsın gibi sanki bir daha nefes almayacakmıssın gibi solugumu icine cek varlıgım varlıgına armagan olsun ....
  17. ilgimi cekmiyorsun artık yollarıma bıraktıgın kelimelerin süslü kafiyelerinle kanayan cümlelerin simdi içime cekemediğim kadın kokunun bir anlamı kalmadı durup durup tenini özlediğim sen değilsin ucuncu sınıf bir fahişenin hayalini kuruyorum geceler boyu alkol karıstırıp kanıma beynimi uyusturdugum peri masalları uydurdugum kadın gitti şimdi bir otobusun en arka koltugunda yorgunluktan sızarken az once yanından ayrıldıgım sen değilsin öperken dudakları titreyin bir kız çocugu... kabuklarını soyup kanatırken yaralarımı hesaplayamadıgın damarlarımdaki hayata tutunma cabası simdi adını bile telaffuz edemedigim bir makinanın merhametindeyim yanımda durup elimi tutan elinin derisi kırısmaya baslamıs orta yaslı bir kadın... ilgimi çekmiyorsun artık ne de sayfalarıma bıraktıgın küçük karalamaların gecenin bir yarısı bıraktıgın sessiz aramaların şimdi hayalimi kuran yazdıklarıma kapılmadan bana tutulan karanfil kokulu bir kadın... seninle actıgım parantezleri kapatmadan kaldırıyorum satırlarımın arasından aklımın ucundan gecmezdi bir gun aklımın ucundan gecersen oturup sana sitem dolu yazabilecegim simdi ne özlem bu okudukların nede bir hesap sorma cabası gecti artık yaralarımın kabuklarını kaldıran bir baskası merhametine sıgındıgım yine aynı bir turlu adını telaffuz edemedigim yaşam destek ünitesi... fişini ceksin diye bekledigim bir kadın ne şekli önemli artık nede isimleri...
  18. içimdeki çürüme damarlarımdan baslıyor bu agırlık hissi bu nefes alamamak sıkışması gögsünün kafesine... bu onune bakmadan yuruyememek artık, ve dayanamadan bir agac parcasına ayakta duramamak... bu ömrün sonbaharımıdır yoksa bazen mevsim kış olmadanda solarmı cicekler? bileklerinde değilde ince bir kadın belinde asaılıyken cıkardığı sesin ne kadar guzel olabilecegini bir kelepcenin yaşayarak ogreniyormus insan bekleyip durarak değil... ve bir palyanconun yuzune cizdigi gulumsemenin bozulması icin bir kac damla gozyası yetiyormus kalın dudaklarında rujları olan kadınların öpmesi değil... yaptıgı hataları duzeltmesi umuduyla bileklerini kesen bir adam tanıdım ve merak ettim intihar ederek ne kadarını duzeltebildi yaptıgı hataların yada buldugu telafilere değdimi damarlarındaki sıcak sıvıyı akıtmaya soguk bir kuvete... taraftarı oldugu takımın renklerinde carsaflar satın alırken adam o carsaflar uzerindeki ilk sevişmesini hayal etmişmidir sevgilisyle ya satısı yapan tezgahtar muzipce gulumseyip gozgoze gelmişmidir adamla ve bu gulumseme rahatsızlık vermişmidir adama yoksa gururmu duymustur bir muzaffer edasıyla kredi kartını uzatırken tezgahtara... bir belediye otobusunun en arka koltugunda öpüşmesimi daha tuhaf gelir insana iki kadının yoksa iki adamın ele ele tusup yurumesimi sokakta... gece birlikte yatarken sarılan iki kız cocugu dusuncesimi mantıklıdır yoksa iki erkek cocuktan birinin basını digerinin gogsune koyup uyumasımı? yoksa her ikiside tuhaftır da insanın tuhafına sadece birinin gitmesi işinemi gelir? aklımın iplerini saldım dokunulmazlık zırhımı giydim uzerime simdi sectigim her kelime kanun gibi kimbilir sen benim halimde, sakinligimde ne buldun? bense yoruldum kendi kendime sokuldum... ne dersin? umarım beni affedersin... belki de terkedip gidersin...
  19. aklımın iplerini saldım gittim kendime yeni bir klaye aldım ama hala duzelmedi yazdıklarımın imlası aklımdan gecirdiklerimin utanmazlıgı ve yuzsuzluguyle simdi alamadıgı nefesler icin durup durup kendine öfkelenen benim yumrukladıgım benim göğsüm ne dersin? umarım beni affedersin... belkide terkedip gidersin... aklımın iplerini saldım simdi serseri bir mayın gibi ne alkolum yetiyor sarhoş olmak icin nede zamanım var ayılıp yeni bir hayat surmek icin inananların dualarında buldugu benim bir turlu kabul etmek istemedigim simdi içime cekemedim diye nefesimi yumrukladıgım benim göğsüm sen diye hayal edip içinde tükendiğim benim benim caresizliğim... ırmaklar denizlerde...denizler sahillerde durdular arayanlar hicbiryerde inananlar dualarda buldular kimbilir sen benim halimde sakinligimde ne buldun bense yoruldum kendi kendime sokuldum uyuya kaldım aklımın ipleirni saldım o giderken biran durup pesinden baktım ne dersin? umarım beni affedersin... belkide terkedip gidersin.... umarım...
  20. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Arkadasım keske zahmet edip yazımın tamamını okusaydın. Ama yazdıgım konuya kendini örnek gösterdigin icin teşekkür ederim. Benim bahsettiğim uyusmuluk yuzde elli yada altmış değil butun toplumun uyusmasıydı. Senin gibi dusunen toplumun bir bölümü bakın türban elden gidiyor dinimizi yasamamıza engel oluyor diyorlar, diğer kesime de bakın türban heryere giriyor yakında zorla sizede giydirilecek deniyor. Sizde ****** ****** göremediginiz belkide görmek işinize gelmedigi icin bunla ugrasıp duruyorsunuz. Asıl benim yazımda bahsettiğim bir kukla cumhurbaskanı atanmasıdır. Sayın Gül cıkıp anayasaya sonuna kadar baglı kalıcam dedi. peki hangi anayasadan bahsediyor? Halen yururlukte olan anayasa mı yoksa akpnin tek basına yazıp onaylayacagı yeni anayasayamı baglı olacak? Sayın Gülün eşinin basındaki türban, ulkeyi avrupaya sikayet etmiş olması, yada sayın gülün gecmişte soylediklerinden bahsetmiyorum ben. Sayın Gülün onune koyulacak olan yasalardan hangisni veto edecek? Hangi atamaya gerekce one surerek engel olacak? Tamemen akp ve akp yandalsarının menfaatine olup ulkeye zarar verecek herhangi bir yasayı kendisini cumhurbaskanı olarak secen birnin gozunun icine baka baka hayır kardesim bu dogru değil diyerek itiraz edebilecek mi? Yoksa abim en iyisni bilir deyip iplerini elinde tutanın onunde egilirmi? Sorun cumhurbaskanı olan kişinin ismi yada cismi değil. Sorun Cumhurbaskanı olacak kişinin bir kukla olmaması. Zaten mevcut anayasadaki 367 sayısıyla ilgili maddenin amacıda buydu. Tarafsız bir cumhurbaskanı secerek cıkarılan yasaların ulke menfaatlerine uygunlugunun kontrol edilmesidir. Ama siz rejim tartısmalarıyla, turban sorunlarıyla, dinimiz elden gidiyor aldatmacalarıyla, yabancı sermaye ya kacarsa korkusuyla oyle uyuşmussunuz ki asıl olanı görmuyorsunuz, belkide goruyorsunuz ve akpnin oldugu gibi sizinde işinize gelen bu oldugu icin ısrarla farklı konuları kaşıyıp duruyorsunuz. Sanırım cok uzun bir yorum yaptım ve siz yine bu yazdıklarım icindeki bazı kelimeleri okuyup yanlıs anlayacaksınız. neyse sanırım anlayan anladı...!!!!
  21. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Tuhaf br sekilde akp surekli ustune giderek guzel bir politik oyun tezgahladı. elindeki medya gucunude sonuna kadar kullanarak halkı uyutmayı basardı... -''Bizim hakkımızdı ama eşimizin başı kapalı diye elimizden alındı...!!!!'' Sahneye konan oyunun özeti bundan ibaret... Peki düşündünüzmü ya aslında amaç başörtüsü değilde bir kuklaya karsı cıkmak/istemek olmasın.. Akp Sayın Sezer'den cektigi kadar kimseden cekmedi bugune kadar... peki neden sevmiyorlar sayın Sezer'i..? Basit bir örnek vermek gerekirse, bir gün sayın basbakan bir tarih ögretmenini tarım bakanlıgına mustesar olarak atamak istiyor. Ama sayın Sezer söylendigi gib muhalefet olacak ya bunu veto ediyor. Gerekcesi ise bir tarih ogretmeninin tarımla ne ilgisi olabilir diye soruyor? Sayın Sezer sacmalamıs sanırım tarihle tarım kökten belden ve boyunda birbiriyle baglantılı..!!! Sayın tarih ogretmenimizin devletn baska bir kadrosunda yer alıyor ve ayda 37 milyar maas almaya baslıyor... Sayın sezer bunun gibi bnlerce atamayı veto etmiştir buda akpnin işine gelmemiştir. Bu o kadar önemli değil.. Sayın Sezer onlarca İhaleyi arastırmıs sorusturma actırmıs ve iptal ettirmiştir. Peki bu iptal edilip yeniden yapılan ihaleler sayesinde bu ulke ne kadar para kazanmıstır? Bunu hickimse söylemiyor... Peki bu ihaleleri ucuza kapatıp servet sahibi olacaklarken Sayın Sezer'den adeta tokat yeyip yerine oturanlar Sezer'i ne kadar severler? Akp hukumeti ne kadar severse o kadar... Bugun denyorki Gül cumhurbaskanı olucak karsı cıkanlar karısının basortusu yuzunden karsı cıkıyor... Peki Sayın Gül kendisini cumhurbaskanı secen sayın tayyibin bir dedgni iki yaparmı? Sayın gül tarih ogretmenlerinin tarım bakanlıgında calısmasına izin verirmi? peki sayın gul akp hukumeti tarafından yapılan ama ulke menfaatine olmayan bir ihaleyi sorustururmu? Halk arasında bir laf vardır... ''köpek kendisine ekmek veren eli ısırmaz diye..'' Sorun basortusu değildi ama akp ısrarla konuyu bas ortusune getrip asıl söylenmek isteneni cok guzel kapattı. Sorun kukla bir cumhurbaskanına karsı cıkmaktı... tayyibin her dedigni yapcak bir cumhurbaskanı demek, yani Gülün cumhurbaskanı secilmesi demek aynı zamanda tayyib erdognanın demokratik bir ulkedeki padisahlıgını ilan etmek demek oluyor... yani yasama yürütme ve yargı guclerinin tek elde toplanması demek oluyor. Yani akp istedigi yasayı hazırlayacak, istedigi aysayı yururluge koyacak, ve bu yururluge koydugu yasanın yargı tarafından denetlenmesine engel olacak... Siz hala türbanla celik comak oynamaya devam edin... Sayın gülün cumhurbaskanı adayı olması ve secilmesinin bir diger önemli getirisi ise ordunun bu isme karsı olmasıdır. Ordunun tepki verecegni bilen hukumet bunu özellikle yapmaktadır. İcinde bulundugumuz ekonomik durum butun boyamalara ve abartmalara karsın tehlike sinyalleri vermektedir. ve 2001 yılında buyuk krizden daha buyugu kapımızdadır. Bunun farkında olan akp hukumeti meydanında destegiyle olagan ustu bir reklam calısmasına girişmiştir. Boylece gazaetlerde yazmadıgı televizyonlarda gosterilmedigi surece bu kriz son ana kadar saklanır. Ordunun uzerne gdilir, ordu kışkırtılır ve ordunun en kucuk tepkisi sineye cekilir beklenir. Ortaya cıkacak olan ekonomik krizin butun sorumlulugu boylece ordunun uzerne yıkılır. Akp bu ulkeyi soktugu bataktan ulkeyi değil ama kendin kolay bir sekilde sıyırır. Sonra yine medya aracılıgıyla reklama devam eder... -Biz bu ulkenin ekonomsini duzellttik ama ordu bunu cekemedi sesni cıkardı işte battık...!!! Butun planlar yapıldı, hersey hazır. Nasıl ki bu halk magdur akp hukumetne acıdıysa, yarın ac kalınca sorumlu olarak orduyu görup yine akpyi sececektir. Ekonomi bugun zaten kötü durumdaymıs, bugun innlsar borc batagındaymıs, suclar artmıs, yerel yonetimlerde yolsuzluklardan gecilecek yer kalmamıs kimin umrunda... inceldigi yerden kopar, nasıl olsa ordu Güle karsıydı ondan oldu derler... Bir Allahın kuluda cıkıp sormaz gecen sefer ordu karsıydı yapamadınız, sonra uzlasıcaz dediniz yine gulu cıkardınız. İstenmedigni bildigniz halde neden yaptınız diye... Cunku basit. Akp ekonomiyi soktugu bataktan cıkaramayacagını bildigi icin, yasanacak krize bir günah kecisi arıyordu buldu.... Onumuzdeki bir kac yılda bu ulke batsa bile onumuzdeki seicmlerde akpnin yuzde elli oyu garanti altına alınıyor... Allah bu ulkeye hakettigi yonetimi versin, akpyede istedigi kadar yiyebilme imkanı....Bunları siz sectiniz, sorumluluk tamamen sizin...
  22. Dünya üzerinde en zengin yerlatı ve terüstü tatlı su kaynaklarına sahip bir kac ülkeden biriyiz. Ve dunya üzerinde susuzluk çeken ve salgın hastalık tehlikesiyle karsı kasıya kalan afrika ülkelerinden sonra tek ülkeyiz... Bu yaşıma geldim son on yıldır her yaz ayları geldiğinde, susuzluk yasanır ve sonraki yıllarda kuraklık olacagı söylenir. Ve her kış ayı geldiginde buyuk sehirlerimizin 30 yıllık hatta 50 yıllık su rezervi olduğu söylenir... -''Biz gelmeden önce iki gunde bir sular kesiliyordu. Bizden sonra Ankara'nın 30 yıllık su ihtiyacını karsılayacak duruma geldik...!!!'' Sayın Gökçek 2003 yılında yaptıgı bir konusmada böyle söylemiştir. Bir cok ülkeye göre büyük sayılabilecek bir yüzölcümüne ve topraklarının buyuk kısmı tarıma elverişli olan bir ulkede sulama/ su ihtiyacı nasıl giderilir? Normal ulkelerde, ulkenin su kaynaklarının haritası cıkarılır. Suyun cok oldugu bölgelerden kurak bölgelere suyun nasıl ve en ucuz getirilecegi hesaplanır ve böylece atıl durumdaki su kullanılarak halkın ihtiyacı giderilir. Devlet Su işleri verilerine göre ulkemizdeki tatlı su kaynaklarının sadece üçte birini verimli olarak kullanabiliyoruz. Peki bu ücte iki nereye gdiyor? tabiki denize ve havaya... Bugunlerde susuzluk öeken buyuk sehirlerimizde bu su kısıntıları nerden geliyor? Neden son on yıldır idari yonetimde bulunan insanlar su konusunda tek bir yatırım yapmamıslar da bugunu beklemişlerdir? Hatta bu sene basından beri kurak gecen mevsimler ve beklenen su kesintileri neden 1 ağustos sabahına kadar yapılmadı? Mesela bugun 3 gün suyunu kesmek yerine dönüşümlü olarak, sene basından beri haftada birer gun sular kesilseydide bugun insanlar bu kadar zor durumda kalmasaydıda olmazmıydı? Mademki cevredeki buyuk nehirlerden su getirilme dusunuluyordu da neden son ana kadar beklendi bu yatırımlar icin? Ve neden acılan ihalede yapılacak iş tek bir firmaya verilip suresi 8 ay tutuldu. Aynı iş altı eşit parcaya bölunseydi ve sekiz ay yerne iki ayda bitirilseydi ne olurdu? Hadi diyelim kuraklık ve susuzluk son gune kadar belli değildi peki 1 agustos sabahı ankara sokaklarında su dagıtmaya baslayan binlerce tankerdemi bir anda ortaya cıktı? Ankaranın her yerine alt gecit ust gecit ve kavsak yapmak yerine belediye birazda altyapıya yatırım yapsaydıda bugun bu su boruları patlamasaydı olmazmıydı? Bu susuzluk sayesinde para kazanan sirketler hangileri ve ortakları kimler? İnsanları aclıkla terbiye edip sonra karsılarına bir cuval erzakla cıkıp noel babayı oynamanın buyuk prim aldıgnı ogrenen bazı siyasi partiler, beceriksizce yonettikleri bölgelerdede insanları en kötüye razı edp bir parmak bal calarak secm zamanı yine secilme hesaplarımı yapıyorlar? Melih Gökçek önümüzdeki secimlerde oylarını kac kat arttıracak? Ankarada salgın hastalık cıkıcakmıs, ankara kokuyormus, hastanelerde ameliyatlar yapılmıyormus, zehirli bir akarsudan mutfaklara su getirilecek insanlar ölmesin yada hastalanmasın diye ucretsiz kolr tabletler dagıtalacakmış... Ne büyük lutuf.... önce zehirli suları insanlara verin sonra hastalanmasınlar diye yanında ilac verin... Verinbu halk nasıl olsa secim gunu yine sizi sececek... Allah size daha cok versin, bu halkada hakettigi yonetimi...
  23. kollarındayken kendinden gectigin ve beni unutturan sana o adam bittikten sonra bir kac satır yazsın senin icin... varlıgına şükran duysun yüzünü sürüp yüzüne sımsıkı sarılıp tenine kelimelerini bıraksın bir sigara yakmak yerine...
  24. işsiz bir babanın oglu olmakmı daha zor? yoksa işsiz bir baba olmakmı... cepleri delik bir pantalonla sevda yasamakmı yoksa sevdasız bir saltanat surmekmi... çime cektigim bu duman mı hayata baglar beni yoksa bu dumanı bırakmamı öneren doktorlar mı... belki de en zor olan işsiz bir babanın işsiz oglu olmaktır... bir kız çocuguna damdan düşer gibi vurulmakmıdır zor olan yoksa bir kız cocugunun vuruldugu olmak mı... bu sevda şiirnin gzli öznesi olmakla belirtili nesnesi olup cumleler arasından cıkartılınca şirin anlamını kaybetmemesi kısacası bu sevdadan cıkartılınca sevdanın anafikrine etki edemiyor olmak mı dokunur insana yoksa bu sevdayı bitirmek icn dogru sözü dogru zamanda söyleyememek mi... seni seviyorum ama bu ellerimin arasından akıp giden zaman bu sensiz yakıstıramadıgım yasamak kokusu üzerime bu sen yoksan yarın yeniden baslamak sen bulmaya bu smdi sen alıp basını giderken geride bıraktıgın olmak değil dokunan bu sen gitmeden once benim zarar görmesn diye coktan kacırmıs olmam bu rahatlıgımın batması vicdanıma buz gibiyim konusurken ya senden sonra içimi kazıyorum körelmiş bıcaklarla iki yıldır kazıdıgım izlerin sanki gitmeyecekmissin gibi durup durup sana tutulmalarım senden baska bir kadını öpemediğim icin deil bir gün seni öpersem eger duymayasın diye baska kadın kokusunu her gece sana sarılıp uyuyuslarım... bu sevdanın zor olan yanıyım yıllardır bir turlu ehlileştirilemeyen hayvanı boyundurugun altına grdigim andan beri belkide aldıgın intkamların icin seni suclayamayıslarım bu sevdanın en tutarsız acıklamaları, sana seni seviyorum diyerek baslayanları... simdi seni öpüp koklayamıyorsam eger arkadaslarının en yakını benim icimde buyuttugum sevdanın bir daha kaldırmamak sartıyla üzerine attıgım toprakları... iki sevgiliysen eğer artık bir şiirin kafiyelerinden en cok tutanları ve öpüşemiyorsak artık protokollere baglıyorsak dokunusları belkide en doğru olanı bir ömür boyu iki iyi dost olarak kalmak...
  25. dedilerki hayat güzel eğriyi dogruyu bilenler dedilerki umut surer insanları seversen eger dedilerki hayat kısa eger mutluluklar olmassa dedilerki kalmaz yanına yaptıkların bu dunyadaaaaaaaaa iyiler kazanır kotulukler kazanır dedilerrrr mutlu olmak icn mutlu etmek yeter dedilerrrrrr iyiler kazanır kötulukler kazanır dedilerrr mutlu olmak icin mutlu etmek yeter dedilerr dedilerki hayat guzel egriyi dogruyu bilenler dedilerki umut surer nsanları seversen eger iyiler kazanır kotulukler kazanır dedilerrrr mutlu olmak icn mutlu etmek yeter dedilerrrr tekrar gözden gecirin yalaaaannnn söylememişler iyiler kazanır kötülükler kazanır dedilerrr mutlu olmak icin mutlu etmek yeter dedilerr... aşkınla ne garp hallelere dustum herseyim tamamdıda bir sendin noksan yagmur yas demeden yollara dustum icim urperiyor ya evde yoksa ya yolu kaybettim ya ben kayboldum ne olur bir yerden karsma cıksan tepeden tırnaga sırsıklam oldum icim urperiyor ya evde yoksa elbisem gundelik pabucum delik haberin oslada sobayı yaksan yagmur iligime gecti ustelik icim urperiyor ya evde yoksan sabahlara kadar icsek sevişşsek ne ben işe gitsem ne sen ayılsannn dern bir uykunun dibine dussek icim urperiyorrrr ya evde yohksannn.... yanlısmı aklımda kalmıs acaba muhabbet sokagı numara 90 bosamı gidecek bunca caba icim urperiyor ya evde yoksan

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.