politika tarafından postalanan herşey
-
ADALETSİZLİKTE BİZLERİ BİRİNCİ YAPANLAR UTANSIN.
Beyni ile düsünen müslümanlar,bu adaletsizlikler karsisinda,ilahi adaletin neden illaki öbür yani bilinmeyen dünyaya kalmasi gerektigini sorma hakkini kendilerinde buluyorlar. Evet, neden, mechul bir öbür dünyada hesap sorulcak diye bu dünyada milyonlarca insan bu adaletsizlikleri yasamak zorunda birakiliyor,hirsizin sucüstü yakalanmasi kimsenin cani yanmadan hirsizdan kurtulmasi demek olduguna göre neden 10 yildir bu adaletsizlikleri yapanlar,bu ülkeyi yabancilara verenler,Siyonizmin taseronlugunu üstlenenler Allahin inayetine mazhar oluyorlar.Burada bir yanlislik yok mu? saygilarla
-
ÜLKEMİZ İÇLER ACISI..
Arap Baharı Türkiye'de başlamıştır - birinci bölüm(29 Aralık 2011) Aşağıda bulabileceğiniz, daha önceki yazılarımızda, en can alıcı soruyu sormuş ve cevaplarını vermiştik : Bir ülke başka bir ülkeye neden savaş açar? Ya da yumuşak güç ve diplomasi kullanarak ne elde etmeyi amaçlar? Daha sonra, 28 Şubat'a sebep olan üç artı bir ana sebebi ele almıştık: D8 Hareketi, Bütçe havuzu, Milli Ekonomi ve elbette "Şeriatçı kalkışma"! Şimdi, sırası ile, Ak Parti iktidarı süresince, söz konusu hususlardaki gelişmelerin kimin lehine, kimin aleyhine olduğuna daha yakından göz atalım: Fakat öncesinde, bir kez daha altını çizmek istediğim bir husus var: Hiçbir parti ile olmadığı gibi, Milli Görüş Hareketi ile herhangi bir organik ya da inorganik ilişkim söz konusu değildir. Yaptığım iş, 28 Şubat'a yol açan temel sebepleri belirlemek ve sonrasında bu sebeplerin ne durumda olduğunu ortaya koymaktan ibarettir. D8 hareketi: İlk zamanlarında, İslam Konferansı Örgütü çatısı altında, müslüman ülkelerle bir takım diyaloglara girişilmiş gibi görünse de, Ak Parti iktidarı döneminde, D8'in temel iddialarına ilişkin(ortak bir ekonomik pazar, zamanla ortak para kullanımı gibi) en ufak bir girişim olmadığı gibi, böyle şeylerin lafını etmek dahi sakıncalı sayılmış, "alay konusu" yapılmıştır. Ak Parti'nin, müslüman ülkelerle tek diyalogu, Amerika ve müttefiklerinin izin verdiği ölçülerde ve izin verdiği ülkeler ile gerçekleştirilmiştir. Bunun karşılığı ise, yine Amerika'nın izin verdiği ölçülerde ve izin verdiği kişi ve kurumlar tarafından, tüm dünyadaki krizi teğet geçirtebilecek kadar "kaynağı belirsiz para" ve "yabancı sermaye" olarak geri dönmüştür, ki, bu konuyu aşağıda tekrar ele alacağız. Milli ekonomi: Böyle bir şey kaldı mı? Ak Parti iktidarı, bu milletin 80 yılda oluşturduğu ne varsa sattı. Malesef ağırlıklı olarak yabancılara sattı! Şundan bir kaç yıl öncesine kadar, milli ekonomiden bahsetmek, aynen D8'in temel iddiaları gibi, alay konusu olabiliyor, "sermayenin dini vatanı milleti" olmaz deniliyordu. Ama şimdi, "yerli otomobil" yapamadıkları için çakma sanayicilerimize fırça atılıyor, "Uçak üretirdik ammaaa ... Sattırmazlar" diyerek ele güne karşı rezil olunuyor. Sonra da, cari açık söz konusu olduğunda, "sadece THY bilmemkaç milyar dolarlık uçak sipariş etti" denilebiliyor. "Sermaye'nin vatanı var mıymış"? Sermayenin vatanı yoksa, neden "milli otomobil, milli uçak, milli tank" diye tutturdu Ak Parti hükümeti? Daha da can alıcı soruyu soralım: Neden tüm bunlar "şimdi" akıllarına geldi? Ve daha bir acıtıcı soru soralım, "çakma" da olsa, zavallı da olsa, montajcı ve fazlası ile yabancı işbirlikçi de olsa, daha önceki iktidarlar bir "sanayi burjuvazisi" oluşturdular ... Ya Ak Parti? "Anadolu kaplanları" denilenler, kağıttan bir "ticaret burjuvazisi" çıkmadı mı? Nerede bunca yıllık iktidar nimetlerinden sonra oluşturulmuş, çakma da olsa, kağıttan da olsa bir milli, sanayi burjuvazisi? Onlar, ithalattan rant peşine düşüp cari açığı patlatmakla meşgul! Ha! Bir de, "ayranım yok içmeye" misali, Anayasa taslakları ile ilgileniyorlar. TÜSİAD'ın yerini biz aldık diyecekler ya! Hey ya Rabbim! Dücane Cündioğlu'nun bunları anlatan enfes bir yazısı vardı, bizim de manşete çektiğimiz, "İslamcıların Türkiye'de toplumsal adalet dertleri yoktur. Tek dertleri, onlar gitsin, biz sömürelim" mealinde ... Sahi nerede o adamcağız? "Müslüman kesimde", adaletten bahseden kaç entellektüel kaldı? Sezai Karakoç'un tavrını da gümbürtüye götürdüler! Neyse ... Bütçe havuzu: Görünen o ki, bütçe havuzu uygulaması Ak Parti döneminde terk edilmiştir. Fatih Erbakan dahil, Saadet Partisi kurmayları, meydanlarda iktidara geldiklerinde bütçe havuzu uygulamasını geri getireceklerini söylemektedirler. İşin ilginç tarafı, bu kadar önemli bir meselenin medyanın gündemine hiç girmemiş olmasıdır. İnanmayan, açsın, internet üzerindeki medya arşivlerini tarasın. Böylesine faydalı bir uygulama neden kaldırılır? Milletin tasarruf etmemesini, "gelecek kaygısı olmamasına" bağlayarak, Polyanna'nın tahtına aday olan "dahi" bakanımız, bize bu sorunun cevabını da verecektir sanıyoruz. Bırakın faizi, rantiyeyi bitirmeyi, Ak Parti iktidarının yılları, düşük kur yüksek faiz politikası ile, bırakın içerdekini, dışardaki rantiyeye bu gariban milletin milyar milyar dolarlarını transfer etmekle geçti! Bu durumu, birkaç yıl önce, dönemin Merkez Bankası Başkanı 'na "vebalini ödeyemezsiniz" diye yazdık. O da bir seferinde gazetecilere, "ben her gece kendimi hesaba çekiyorum, içim rahat" diye yanıtladı. Kendisine bakıyoruz, yüzünden gerçekten de iyilik akan bir insan. Samimi olarak soruyorum: Bu Ak Parti iktidarı nasıl bir acaip yapıdır? Senelerdir biliyorum, eş dost meclislerinde söylüyorum, "ayıptır yazıktır günahtır" diye, ama yazmıyordum, şimdi başkaları yazmaya başladı zaten, ben de yazayım: Merhum, değerli bir Hocaefendi'nin oğlunu alıyorlar, sanki dini değerlere düşman bir iktidar gibi, devletin resmi kumar oynattığı kurumunun başına getiriyorlar! Durmuş Yılmaz gibi bir ismi alıyorlar, milletin servetini yabancı rantiyeye akıtmanın aracı yapıyorlar! Tarikat ihvanını alıyorlar, içlerinden "pabuçlarımın işadamları derneği" kurdurdukları küçük bir azınlığı, hırs makinesi, "evet efendimci" yalaka sürüsü, ticaret burjuvazisi haline getiriyorlar! Onlar da kıt akılları ile ithalat yapıyor, "aman işte üç buçuk kuruş para kazandım şu kadar vergi verdim bu kadar da ihvana harcadım, aman da ne hizmet ettim ne hizmet ettim" diyerek, cahil cesareti ile, sanki bir dinmiş gibi Ak Parti politikalarının militanlığına soyunuyorlar. "Cemaat"i zaten geçin, onlar banka sahibi olmuş, daha büyük kurumlar, daha büyük balıklar ve devlette kadrolaşma peşindeler: Sanki hal dili ile, "Eski vesayetçiler gitsin, biz yeni vesayetçiler olmak istiyoruz. Bu olsun da, isterse memleket şeytana satılsın umrumuzda değil!" der gibiler. Bu yazıları samimi olarak, "anlamak" için yazıyorum. Belki birileri çıkar, bu işlerin hikmetini anlatır bir gün bana da. Burada, Ak Parti'nin, aslında çok basit olan "hızlı büyüme modeli"ni anlatmak gerekiyor: Ak Parti, sanılanın aksine, dillere pelesenk edilen "Anadolu kaplanlarını" falan umursamadı... Doğrudur, ön plana bu kavramı çıkartarak, "benim toplumsal tabanım budur!" dedi. Fakat, Ak Parti iktidarı, tüm ekonomik modelini dış borç ve bankacılık sektörü üzerine, özellikle de "Destekçileri dışarda finans burjuvazisi" üzerine oturtmuştur. Model, çok kabaca şudur: Devlet direkt olarak borçlanmaz. Bunun yerine, yurtdışından kredi alabilecek büyük sermaye grupları, özellikle de bankalar yurtdışından borçlanırlar. Ve bir taşla kuş katliamı yapılır: Yurtdışından borçlanma, "çarpan etkisi" ile, Gayrisafi Milli Hasıla'yı büyütür. "Ekonomimiz büyüyor" diyerek yer gök inletilir, siyasal rant elde edilir. Ekonominin büyümesi, devletin vergi gelirlerindeki artış demektir. Bu, "devlet bütçesinde problem yok!", "bütçe disiplininden taviz vermiyoruz, çok sağlamız" şeklindeki böbürlenmeleri ve başka bir siyasal rantı beraberinde getirir! Hatta, vergi gelirleri arttığı için, kamu borçlarının bir kısmı bile ödenmiştir! Bu başka bir siyasal rant ve şişinme vesilesi anlamına gelir! Peki tüm bu gelir, yani vergiler en çok kimin tarafından ödenir? Eveet! Dolaylı vergileri bir tarafa koyarsanız, en büyük vergi bankacılık sektörü tarafından ödenir! Maliye Bakanlığı'na ait bu resmi adresten okuyabileceğiniz verilere göre, 2009 yılında, bankacılık sektörü, kendisini izleyen diğer 19 sektörün toplamından fazla vergi ödemiştir. Okurlarımdan rica ediyorum: Burada bir soluklanın, söz konusu dökümanı alıp bir okuyun ve şu verinin üzerinde bir on dakika kadar düşünün: 2009 yılında, bankacılık sektörü, kendisini izleyen diğer 19 sektörün toplamından fazla vergi ödemiştir ve dahası da var: 1.105.938.000 TL'lik Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi bu rakama dahil değil! Peki bankacılık sektörü nasıl kar eder ve sonrasında bunca büyük borcu ödeyecektir? Para satarak! "Para satmak" gibi aşağılayıcı bir ifade hiç yakışmıyor, bankaları aşağılamak mı istiyorsun?" diye soracak olursanız ... "Tefeci faizi bunların yanında gariban işi kalıyor" cevabını alırsınız! Bankalar temiz temiz, esnaf kredisi veriyorlar diye kızmıyoruz ki, bilakis, en ufak bir ekonomik krizde, "bankalar esnafa kredi vermiyor" diye bas bas bağıran ve bankaları tehdit eden bizzat Ak Parti'nin ekonomi kurmaylarıdır! Bankaların asıl gelir kapısı, tefeci faizlerini devede kulak bırakacak gecikme zamları ile "kredi kartları" ve "tüketici kredileridir". Hayret ki ne hayret! Cari açığı büyüten de aynı olgudur! Peki tüm bunlardan sonra, tüm alınan bu dış borcu kim ödeyecektir? Sokaktaki gariban vatandaş! Üç kuruş maaşını yetiremediği, ya da işsiz kaldığı için o karttan bu karta hokkabazlık numaraları yapan, ama eninde sonunda devasa oranlardaki gecikme zamlarını ödeyecek olan gariban vatandaş! "Almasın kardeşim! Ben mi zorla borç al diyorum" diye kendini avutabilir bazıları. "Esrar da serbest olsun kardeşim? Ben mi zorla iç diyorum!" derler! "Eroini de serbest bırakalım kardeşim? Zorla mı şırınga yapıyoruz?" derler! "Kumar da serbest olsun kardeşim, neden yasaklandı kumarhaneler?" derler! Bankacılık sektörü üzerine kurulu bu modelin yürümesinin tek şartı, sıradan insanların borçlandırılması ve tüketime teşvik edilmesidir. Bir iktidar, tüm ekonomik modelinin aslında, küçük insanların zaafları ve acıları üzerine oturduğunu bilerek, tüm suçu bireylere yükleyip, "ben mi borçlan dedim?" kolaycılığına indirgeme lüksüne sahip midir? Daha da kötüsü, çıkar birisi, "Yahu felanca ülke Nataşalarla kalkındı! Bu ülkede de oradaki gibi ahlaki zaafları olan kadınlar var" derse hangi ahlaki temelle buna karşı çıkılacak? "O da zaaf bu da zaaf! Zaaflar kişileri bağlar" demenin sonu nedir? Zaten, O Merhum Hocaefendi'nin oğlu da, kendisi istemiştir, "illa da beni kumar oynatılan işletmelerin başına getirin" diye! Ak Parti iktidarı iyot gibi: Milletin ne kadar zaafı varsa, ortaya çıkartıyor. Hem de nasıl oluyorsa, sahiplerine zarar veren tüm bu zaaflar Ak Parti iktidarına yarıyor! Başarılı bir modeldir. Ama kesinlikle "bize ait bir model" değildir. Şimdi, Fehmi Koru'nun cevaplaması için bir soru soralım -ki yazılarını gerçekten devamlı takip ederim ve Türkiye'deki en iyi gazetecilerden biridir-: Hayatınız boyunca, Bilderberg toplantılarından bahsettiniz, davet ettiler gittiniz! Sizi öylesine davet ettiklerini, Bilderberg'e Türkiye'den katılan hiçbir politikacının da bu ülkede bir yere gelemediğini, halkın buna izin vermediğini söyler durursunuz! Şimdi cevap verin bakalım: Bu yukardaki ekonomi modelinin mimarı "dahi çocuk" ve Bilderberg ilişkisi hakkında ne diyeceksiniz? O dahi çocuk "bilderberg toplantılarına" ve "Davos ekonomik zirvelerine" hangi finans kapital sahiplerinin himayesinde sarmaş dolaş katıldı? Özenle seçilmiş bir kaç "siyasal" konuda tiridine bandım şeklinde muhalefet iyi de ... Kalem namusu, herkesin gözü önünde gerçekleşen bu noktaları da aydınlatmayı gerektirmiyor mu? Uzun yazmayayım diyorum, ama böyle bir konu da kısa tutulmuyor, tekrar izninizle burada ara verelim, bir kaç gün sonra devam edelim. Not:Vergi sıralamasında, bankacılık sektörünün hemen ardından gelen Telekom sektöründe uygulanan gecikme faiz oranlarının, kredi kartı gecikme zam oranlarının da 4-5 katı olduğunu söylemeden geçmek olmaz! Telekom, çakma bilişim sektörü, ekonomik ve yerli gibi gösterilen elektrikli otolarda pil oyunu ... Bu milletin iliğini kemiğini sömürerek haksız kazanç elde eden ve ettiren kim varsa ayrı yazı konusu olacak, hiç merak etmeyin. Hepsi zamanla bu sitede ele alınacak. Recep Tayyip Erdoğan'ı, uzaktan, hiç görmeden hala bir Ağabey gibi severim. Kalbime bakarım, samimiyetine inanırım. O da benim samimiyetime inansın: Tüm bu yazdıklarımdan sonra "Allah rızası için" soruyorum: Bu mudur Ağabey senin "adaletli kalkındırman"? Bu mudur "Halka hizmet Hak'ka hizmet" anlayışı? Çevrende çok fazla yalaka birikti Ağabey! Hud Suresi Peygamber Efendimiz(SAV) ne yaptığı zaman indi de saçını beyazlattı? Yalakalar, "eski vesayetçiler" ve "yeni vesayetçiler" arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyorsun. Hiçbiri çözüm değil! Yapayalnız bırakılıyorsun Ağabey! Gidişat hiç iyi değil! Ismail Kizir-Tüm Gazeteler.com
-
Askeri Tesislerde Rütbe Farkı Kalkıyor
Bakildiginda insana güzel bir uygulama olarak görünüyor.Ancak Türk Silahli Kuvvetleri'nin geleneksel yapisina baktigimizda bir disiplin oldugunu görürüz.Daha ziyade Amerikan ordusunda mevcut olan bu uygulama fazla iddia etmiyorum ama ordunun icindeki geleneksel saygiyi yok edebilmesi yönünden bence sakincalidir ve yine bence bir art niyetle düzenlenmistir diyorum ,yaniliyor olabilirim. Muhakkak ki görev disi iliskilerde ast üst ayiriminin olmamasi sevindiricidir, korkarim ki görev disi zamanlar icin yapilmis olan bu düzenleme görev esnasinda pürüzler dogurabilecek ortama dönüsecektir. saygilarla
-
Fransa meclisi genel kurulu, "Ermeni teklifini" kabul etti
Gayri müslimlerin yasadigi yerlerde ki ibadethanelerinin devlet daha dogrusu diyanet tarafindan onarilmasi dogru bir istir buna zaten karsi olan yoktur,bagimsiz bir ülkede o ülkenin insanlarinin hükmü gecer AB'ni degil.AB bagimsiz bir ülkeye eger gayri müslümlerin ibadet yerlerinin onarilmasini dayatiyorsa ayni seyi hiristiyan ülklerindeki müslümanlara ait ibadet yerleri icinde dayatmalidir.10 <yil öncesine kadar müze olarak kullanilan bir kilisenin ibadete acilmasinin anlami farklidir,ayni seyi Ayasofya icin yaptiklarinda da ayni argümanlarimi ileri süreceksiniz? Ben kiliseleri somut örnek olarak verdim,kiliselerin yanisira AB'nin dayatmis oldugu daha bircok alan var.Kibris bunlardan biridir,Ermeni iddialari bunlardan biridir.Bugüne kadar henüz hicbir AB ülkesi gercek anlamda Fransa'yi kinamamistir.Gercekleri görmek olaylara gercekci gözle yaklasmayi dogurur. Ben gerektiginde sokaga cikarak gerektiginde elimden geldigince yazarak,bu iktidarin yandasligini yapan ne kadar gizli acik site varsa oralarda yorumlarimla mücadelemi veriyorum.Vatansever aydinlarin konferanslarina giderek vermis olduklari mücadeleye katkilarimi veriyorum,Türkiye aleyhinde calismalar yapan dis mihraklarin sitelerine girerek her türlü elestirimi yapiyorum,Almanca yazan ve Türkiye ile ilgili gercekleri yansitmayan tamamen emperyalist fikirlerle yazi yazanlara karsi elimden geldigince mücadele ederek savasimi sürdürüyorum.Sanirim ki Fransa peynirini boykot etmekten daha fazla mücadele vermekteyim. Ayrica bu gazel atmayin sözlerim icin özür dilerim biraz kaba kacti. saygilarla
-
Uğur Mumcu’nun niçin birincil hedef seçildi.?
İmam Bayıldı... Her şeyin bir sahtesi var.. Paranın sahtesi var.. Tablonun sahtesi var.. Altının,gümüşün,elmasın sahteleri var.. Var oğlu var!.. Peki dinin ve ideolojinin de sahteleri yok mu? Olmaz olur mu hiç? Var... Dinin sahtesi; siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din,din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete,ticaret siyasete,din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez... Din ticareti ile meşgul olanlara bakin, hemen hemen hepsi milyarder.. Yalnızca "Türk Lirası ile "milyarder"değil bunlar,dolar milyarderi,mark milyarderi olmuşlardır birçoğu... Oh ne kolay...Çek bir "BESMELE"gelsin paralar... Finans kuruluşları, şirketler ve bu finans kuruluşları ve şirketler aracılığıyla kazanılan milyarlar.. Elhamdülillah Müslümanız!.. Elhamdülillah milyarderiz!.. Bir kolumuz siyasette,öbür kolumuz ticarette,ayaklarımızda tarikatlarda... Bir üçgen bu..Ticaret,siyaset ve tarikat üçgeni... Bunlar dindarın sahtecileridir... Zavallı yoksul Müslüman yurttaşların kanlarını emenler de bunlardır... İnancın sömürücüleridir bunlar... Atatürk'ün laiklik ilkesinin ne kadar yararlı, ne kadar gerekli olduğunu,bu din sahtecileri ortaya çıkınca daha iyi anlıyoruz... Kim savaşacak bunlarla? Laiklik ilkesi,"sahte Atatürkçüler"ile "sahte Müslümanların "aralarında paylaşacakları bir koz değildir... Atatürkçülüğün ilk koşulu "devrimci"olmaktır, çağdaş olmaktır,demokrat olmaktır... Öyle ödün siyaseti ile Atatürkçülük olmaz, öyle Pazarlıkçı ve uzlaşmacı yaklaşımlar ile laiklik ilkesi savunulmaz.. Yasakçılık ile hiç savunulmaz. Bir yanda sahte müslümanlar, din tacirleri, inanç sömürücüleri.. Bir elleri siyasette, öbür elleri ticarette ayakları da tarikatlarda dolaşanlar... Öte yanda da "sahte Atatürkçüler"... İşleri geldiği sürece, bu sahte Müslümanlar ile kol kola girip öpüşenler, Birbirlerine siyasal destek sağlayanlar... Yasakçılıkla, hot-hotculukla Atatürkçülüklerini kanıtlayacaklarını sananlar... Müslümanın, kimsesizi ve yoksuluna karşı Atatürkçülük taslayıp gericinin, yobazın iş ve sermaye çevreleri ile içli dışlı olanların karsısında sus-pus olanlar... Bir yanda "sahte Atatürkçüler",diger yanda "sahte Müslümanlar"... Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir... "izinden gittiklerini"söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil... 1 Mart 1987 Ugur Mumcu-Tarikat-Siyaset ve Ticaret s.5
-
benim fikrim doğruysa senınki kesniinlıkle yanlış mı?!
Bu forumdaki tartismalara,kilickalkan cekilmis gözüyle yaklasmak yanlistir.Dogru olan ise herkesin kendi fikrini savunuyor olmasi ve savunurken somut verilerle de fikrinin dogrulugunu belgeleme veya ispatlama cabalarina önem vermesidir. Muhakkak ki iki dogru olamaz fakat iki yanlis olabilir.Ancak burada cok önemli bir tespite yer vermem gerekiyor: "Carpisan iki fikirden ikiside ayni fikri tartisiyor fakat ayri yollardan sonuca ulasmaya calisiyorsa bunlara biri yanlis biri dogru demek te yanlistir,sonucta insanin iki kulagi vardir kulagin birini nasil gösterirse göstersin göstermeye calistigi nesne kulaktir." saygilarla
-
Çocuklar kime emanet
Sonra da gizlice filim cekti diye SARAH hakkinda sorusturma ac ve 22 yil hapis cezasi iste.Yüzsüzlügün bu kadarina pes dogrusu.Türkiye'de bu son döneminde yapilan ahlak disi,hukuk disi ne varsa bunu gerek gizli gerek aleni,gerek resim gerek film ile ifsa eden herkese saygi duyuyorum.SARAH'a da ve onu o cocuk yuvasina götüren kisiye de saygi duyuyorum.Bu yukardaki haberi yapan kisi veya kisilere de saygi duymaktayim.Asker ve gazeteci tutuklamak cok kolaydir ama ahlaksizliga göz yummak ise en büyük ahlaksizliktir. saygilarla
-
BOR MADENI
Bor madeni cok önemli madenler kategorisindedir.ABD'nin 1.Körfez Savasinda tanklarinin yanlari bor plakalarla güclendirilerek Saddam'n saldirilarina kari önlem alinmisti cünkü Bor kolay kolay hasara ugramayan bir madendir. Dünyada ülkemiz yüzde 70'lik bir oranla Bor madenine sahiptir.Bi madenin isletmeleride ETIBANK'a verilmistir.Simdi AKP hükümeti ETIBANK'i satisa cikariyor hem de Amerika'ya satiyor.9 trilyon gibi bir degere sahip olan bu madenler Amerika'ya 40 milyon dolara satilacak.Obama'nin neden ikide bir Erdogan'in sirtini sivazladigi ve 5 dosttan birisi dedigi aciklamalarinin perde arkasinda nelerin oldugunu görüyoruz.Türkiye AKP ile satisa cikarilmistir.Türkiye Türklerin elinden AKP ile cikarilmaktadir. saygilarla
-
Hrant Dink ve Ermeni olayları
Anlamiyorum,nedir bu Ermeni tartismasi.Birtakim adamlar cikiyor ermenileri katlettik diyor ve özür dileme kampanyasi aciyor.Hrant Dink cinayeti üzerinden Türkiye düsmanligi yapiliyor. Ermenistan'in ilk basbakani "ERMENI SOYKIRIMI OLMAMISTIR"diyor kitabi bile var,bilmem kac kisi bu kitabi alip okudu,ben okudum ve okuduktan sonra tarihimle daha cok gururlandim.Okumayan varsa fikir ileri sürmeden okusun sonra fikrini belirtsin.Ermeni yandasligi yapanlarin hicbirisi gercekleri konusmuyor bunlar tamamen diasporanin paralari ile görevlerini yerine getirmektedirler cünkü bunun mantiki aciklamasi budur.Ermenilerin en büyük yetkilisi soykirm yoktur diyor kitabi bile var fakat icimizden birileri hala VAR da israr etmektedir. saygilarla
-
Fransa meclisi genel kurulu, "Ermeni teklifini" kabul etti
Fransiz peynirini boykkot etmekle yürümez bu isler.Bu islerin yürümesi milli onurla olur ancak ki bu da son 10 yilda bizden uzaklastirildi. Avrupa Birligi dendi "uyum yasalari "bir gecede gecirildi.AB emretti gayri müslümvakiflarin mallarini iade etme yasasi cikardik.Gayri müslim olmayan yerlerdeki kiliseleri ibadete actik,milletin vergileriyle o kiliseleri onardik restore ettik.Yillardir müze olan SÜMELA MANASTIRI ibadete acildi.AB ugruna yapmadigimiz hicbirsey kalmadi,terörle pazarliga kadar bize ne talimat verdilerse yerine getirdik.Denktas'i vatan haini,ergenekoncu yaptik adam ölmeseydi Siliviride can verecekti.Cünkü AB Kibris Rum adasidir demisti ve Denktas buna karsi cikmisti.Ne kadar Ermeni veya Ermeni yandasi varsa Denktas'a karsi cikmisti. Özür diliyorlar bölücülerden,cünkü AB öyle emrediyor.Ve diyor ki AB;Erdogan Kürtlerden özür diledi ama Ermenilerden dilemedi. Birileride kalkmis Fransiz peynirini veya bilmen nesini boykot etmekten bahsediyor.Boykot etmeye yüreginiz varsa Tunceli isyanlarini bastiranlari katil diye damgalayip AB'ne yaranmaya calisanlari boykot edin.Birakin gazel atmayi. saygilarla
-
Günün en önemli uyarısı!
Köpek ve kedilere hazir mamalar aslinda Türkiye'de daha ucuz olmasi gerekirken aksine lüks sinifina giriyor Avrupada tam aksine köpek ve kedi mamalari herkesin alabilecegi kadar hesapli satiliyor.Kuru mama yiyorlar fakat herhalde dogal mama gibi yeterli olmuyor ki yedikten kisa bir süre sonra yine kapinin önünde bir bagdas kurup oturmadiklari kaliyor,birde bakislari varki sormayin gitsin. saygilarla
-
Günün en önemli uyarısı!
Her ay azda olsa 30 TL.veriyorum kuslara yem almak icin .Bir kilogram bugday 120 kurus.Bahcenin etrafina savuruyorum valla bir alismislar sürüyle geliyorlar,cok ta uyaniklar ,hemen diger gruplarada haber veriyorlar ki grup grup geliyorlar sanki hic yememisler gibi. Saka bir yana insan bir hos oluyor onlar öyle yedikce,yiyorlar sonrada koro halinde konser verip gidiyorlar. saygilarla
-
Dersim
Türkiye'de belirli isim ve kesimler son zamanlarda hep ayni söylemle kitaplarda veya kameralar karsisindadirlar.Bu söylem:Türkiye Cumhuriyeti'nin "GAYRI MESRU"bir devlet oldugudur.Bu sözleri ilk söyleyenlerden birisi Alman Prof.Udo Steinbach'tir.Alman bunu söylerde icimizdeki durur mu onlarda ayni sözleri konusurlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulus günlerinde neler oldugunu hatirlayalim.Vahdettin'in bir numarali adamlarindan olan Enver Osmanli'nin Almanlarin yaninda savasa girmesini organize ediyor.Iki Alman zirhlisinin Karadenize acilmasi ile o günün savas sartlarinda Türkiye savas ortagi oluyor.Bu savas Almanlarin yenilmesi ve savas ortagi olmamiz nedeniyle Osmanli'nin da magluplar safina gecmesiyle sonuclaniyor.Savasin galipleri Türkiye'yi paylasiyorlar,cünkü Osmanli'nin elinde birtek Türkiye kalmistir. Fransiz;ingiliz,Rus,Italyan,Yunan birlikleri bakir Anadolu'nun namusunu cigneyerek Türkiye'yi isgal ediyorlar.Vahdettin Ingiliz dostlarinin elinde kipirdayamaz bir haldedir.Iste böyle bir ortamda Mustafa Kemal devreye giriyor,bir avuc vatanperver subay ve sivilin fedakarliklari ile isgale karsi ilk kipirdanislar basliyor ve Milli Kuvvetler dedigimiz Kuva-yi Milliye kuruluyor.Kuva-i Milliye'nin icinde her siniftan vatanperver vardir,amac ise namusumuzun kurtulmasidir. Verilen topyekün bir kurtulus savasi sonunda bugünkü vatanimizi isgalcilerden temizliyor ve bagimsiz Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuruyoruz.Su uyur düsman uyumazmis.Evet bizi savas alaninda yenemeyen isgalciler icimizdeki hainlerle isbirligi yaparak emellerine ulasmaya calisiyorlar.Yenemedikleri Türk ulusunun kurmus oldugu devleti "GAYRI MESRU DEVLET"diyerek gecersiz sayma cabalari ta o günlerden baslamistir. Dersim acilimi,aslinda Türkiye'nin "GAYRI MESRU DEVLET"oldugunu iddia edenlerin acilimlaridir.Bu devlete karsi ayaklanan,bu topraklari isgalcilerle isbirligi yaparak bölmeye calisanlari magdur göstererek o ayaklanmalari bastiranlari insanlik sucu islediler diye karalamak ancak isgalcilerin isbirlikcilerinin hezeyanlaridir. AKP bu nedenle iktidardan uzaklastirilmalidir.AKP iktidarda kaldigi sürece Türkiye'nin bölünmesi kacinilmaz olacaktir. Bugünkü ordu ve ordunun basindaki isimler secilmis isimlerdir daha dogrusu kendi adamlaridir.Yani ordu Türkiye'nin bölünmesine karsi mücadele verecek gücten uzaklastirilmistir.Ordu Türk milletinin degil AKP'nin ordusudur. saygilarla
-
19 Mayıs Artık Sadece Okullarda Kutlanacak
1981 tarihi darbe tarihidir,yani Evren'in hükümlerinin gectigi tarihtir.Simdi bu tarihteki bir yönetmelige dayanarak 19 Mayis'i yasaklamak veya kendi deyimlerince sinirlamak ülkede darbe yasalarinin gecerli oldugunun bir belgesidir.Yani Evren darbesinin izleri kaybolmamistir. AKP'ye kadar onca hükümet degisti bu ülkede,hicbir hükümetin aklina bu 1981 yönetmeligi gelmedi ama Erdogan hükümetinin aklina geldi ve bu yasaklamayi bu yönetime uydurma isgüzarligina kalkistilar.Gerekce hazir;Bu bizden önce böyle yasalasmis biz bu yasayi uyguluyoruz.. Darbelere karsi olup darbe yasalarini uygulamak darbecilikle esanlamlidir.AKP resmen 19 Mayis'i yasaklamakta fakat bunu bir kilifa sokmaktadir.12 Eylül darbesinin yönetmeligini bugün uygulamaya kalkmak,AKP iktidarinin Evren darbesinin bir meyvesi oldugunu cok acik bir sekilde ortaya koymaktadir ve bu uygulamayi alkislayanlarda adi ne olura olsun darbe yandasidir. saygilarla
-
Türkiye nin dizginleri kimin elinde?
Türkiye'nin 1950 ile baslayan sürecini eger ideolojiden uzak kalarak degerlendirebilirseniz Türkiye'nin dizginlerinin kimin elinde oldugunu,kimin bu dizginleri teslim ettigini ne zaman bu dizginler Türkiye'nin eline gectigini ve neden tekrar dizginlerin baskalarina teslim edildigini,Ergenekon senaryosunun,SAMIL TAYYAR yorumunu degilde gercegini arastirma zahmetine katlanipta oynanan oyunlarin hicte yandaslarin ve cumhuriyet karsitlarinin anlattiklari gibi olmadigini anlamak isteyen varsa samimi olsunlar.Samimi olmak bir erdemdir.Insanlara yafta takmak cok kolaydir önemli olan gercek isimlere yafta takabilmektir. Bugün Ergenekon senaryosu ile tutuklananlari yargilayan ve yargilatanlardir gercek teröristler.Texas Valisi Perry "Türkiye'yi Islamist teröristler yönetiyor"sözünü kimse ciddiye almadi her nedense.Cün kü araya Hrant Dink girdi. Hrant Dink'le ilgili verilen karar Türkiye'nin gündemini degistirdi.Ne Ugur Mumcu,ne Hablemitoglu,ne Taner Kislali ve diger Atatürkcü aydinlarin öldürülmeleri Türkiye'nin gündemini degistiremedi Hrant Dink kadar.Diaspora'nin tüm yandaslari Türkiye'nin gündemini degistirmek icin birlestiler.Bunlarin hicbirisinin agzindan Ugur Mumcu'nun katilleri veya katili ne oldu sorusu cikmadi cünkü Mumcu Atatürkcüydü.Kimse kusura bakmasin ama Istiklal Marsi irkci bir marstir dememisti Umgur Mumcu. Türkiye'nin dizginleri 1950 yilindan bu yana baskalarinin elindedir.1960 bu dizginlerin kurtarildigi bir tarihtir,bugün o tarih sorgulaniyor.Esref Bitlis suikasti,Türkiye'nin dizginleri eline aldigi tarihe denk gelir.Bugün Esref Bitlis'i kimse hatirlamiyor.Ugur Mumcu Türkiye'nin dizginleri eline almaya calistigi bir dönemde katledildi.Ugur Mumcu Atatürkcü olmasaydi onun ölüm gününde de yüzbinler sokaklara dökülürdü.Simdi sadece mezari basinda aniliyor,katilini ise artik arayip soran bile yok. Ülkesini seven herkese "DERIN DEVLETIN ADAMI"etiketini vuranlar önce kendilerinin kimlerin adami olduklarini itiraf etsinler. Son 10 yilda yani AKP iktidari ile,baslayan sürecte,Türkiye artik kirmizi cizgileri,devlet politikasi olmayan bir ucubeye dönmüstür.Bütün bunlar Türkiye'nin bagimsiz olmadigini gösteriyor.Askerinin basina cuval gecirilen bir devlet bagimsiz devlet degildir.Teröristle mücadele etmek icin ABD'den izin alan bir ülke bagimsiz bir ülke degildir.Gelmis gecmis basbakanlarin icinde Amerika Birlesik Devletlerine hicbir basbakan 14 defa seyahat etmedi.Sömürge valileri gibi ABD'ye gidip talimat alarak dönenler döneminde Türkiye artik disardan yönetilen bir ülke konumuna getirilmistir. saygilarla
-
Üçüncü yargı paketi açıklandı
Ücüncü yargi paketi tamamen hukuksuzluklarla doludur.Bu paketle Türkiye yargis iyice camura batacaktir.Umariz ki üzerinde düzeltmeler yapilir ve adam gibi bir yargi paketi ortaya cikarilir. saygilarla
-
ÖLMEYE HAZIR MISIN?
Aslinda her gece basimizi yastiga koyup gözlerimizi kapatarak uykuya daldigimizda yasamdan kopuyoruz,Gercek anlamda yasamdan kopmanin uykuya dalmaktan tek farki bir daha uyanmamaktir. saygilarla
-
Demokratikleştiği Söylenen Bir Ülkenin Vatandaşlarıyız.!..
Korkarim ki bu filim nonstop devam edecek,cünkü filmin sonunun gelecegine dair hicbir izlenim yok bende.Neden yok? Bu ülkede insanlar tutuklandi suclari ispat edilmedigi yargilanmadigi halde yillardir tutuklular,kimseden ses cikmiyor, Bu ülkede gazeteciler tutuklandi sabahin köründe evleri basildi cocuklarinin gözleri önünde yaka paca götürüldüler bir mechule,kimseden ses cikmadi, Bu ülkede darbe yapacaklar diye generaller tutuklandi, arananlar gelip teslim oldu yani kacmadilar,Amerika'li ajanlarin polisimize nasil sakladiklari silahlarin yerini gösterirken filmleri cekildi kimseden ses cikmadi, Muhalefet lideri hakkinda fezleke hazirlandi kimseden ses cikmadi Isterseniz bir sigara molasi verin cünkü film devam ediyor. saygilarla
-
Bİlmediğimiz Hayatlar ...
Ben Ali Kirca'yi hem Atatürkcü hemde devrimci olarak bilirdim demek ki onun devrimcilginin modasi gecmis oldugu icin simdi hükümete yaranmaya calisiyor. Onun bilmedigimiz ne hayatlar var demesi sadece laf-i güzaftir. saygilarla
-
Rauf Denktaş'ı Kaybettik
Kuzey Kibris Türkleri'nin ve tüm Türk Ulusu'nun onur ve serefi icin ömrü boyunca mücadele eden Sayin Rauf Denktas vefat etti. Onun ölümü Türk Dünyasi icin büyük bir kayiptir.Büyük bir insan,büyük bir mücadeleci ve büyük bir ruh aramizdan ayrildi. Onun vermis oldugu mücadeleye karsi,mücadele verenlerle birlikte olup ona büyük hakaretlerde bulunan bugünkü iktidarin basbakani onun verdigi haysiyet ve bagimsizlik mücadelesinden bilmiyorum bir parca ders alabildimi? saygilarla
-
Diyarbakır'ı Özgür Görmek İsteriz!
Söylenenleri iki tarafa da yalanlattilar ve böylece HAMAS Terör örgütü'nün lideri olan Haniye yüzünü kurtardi.Eger onun yerinde baskasi olsaydi Ergenekon senaryosu'nun organizatörü ilan edilirdi.Haniye basbakan Erdogan'in önem verdigi birisidir,onun böyle sözleri sarfetmesi basbakan'in prestiji yönünden ciddi sonuclar doguracagi icin sözleri yalanlatildi ve Basbakan'in prestiji kurtarildi. saygilarla
-
Türkiye nin dizginleri kimin elinde?
Türkiye'nin degil AKP'nin dizginleri ABD'nin elindedir. AKP bir ABD projesidir ve ABD'nin TRUVA ATI'dir. Bütün bu gerceklere "komplo teorisi;AKP'yi karalamak icin firsat kollamak" olarak gösterenler AKP ve ABD köleliklerinden dolayi utanirlarmi bilinmez ama,2005 ABD'nin Ulusal Güvenlik Danismani Steve Hadley'in Ankara gezisi basta Suriye olmak üzere Ortadogu'da siyasi haritanin yeniden sekillenmesine neden olacak kritik gelismeler öncesinde,Ankara ve Washington arasinda bir "TALIMAT DIPLOMASISI"niteligindeydi. ABD stratejilerinin uygulayicisi konumunda olan AB ise AKP'nin dizginlerini tutan ikinci eldir. saygilarla
-
19 Mayıs Artık Sadece Okullarda Kutlanacak
19 Mayis'a yapilan bu ayar 23 Nisan'in habercisidir. saygilarla
-
Bİlmediğimiz Hayatlar ...
Ben acima duygularimi kaybettigim icin böyle manzaralara sadece shov diyerek gülüyorum. "Allah büyüklerimizden razi olsun,Allaha sükür,buna da sükür,adam ne güzel yönetiyor daha ne istiyorsunuz,müslüman adam"sözlerinin duymaktan acima duygularimi kaybettim. Ne halleri varsa görsünler,zerre kadar irgalamiyor beni. saygilarla
-
19 Mayıs Artık Sadece Okullarda Kutlanacak
19 Mayis Kutlamalarinin sinirlandirilmasi belirli bir zihniyetin ürünüdür. 19 Mayis bir tarihin yansimasidir.Bu tarih,Mustafa Kemal'in milli mücadele kararini vererek Samsun'a cikisinin tarihidir.Kurtulus Savasi'na karsi olan isgalci güclerin yandaslarinin bugünkü torunlari dünkü efendilerini mutlu edebilmek icin degisik gerekcelerle milli bayramlari yasaklama veya sinirlama yolunu denemektedir. Milliyetini kaybetmis toplumlar ayni zamanda haysiyetlerinide kaybetmis toplumlardir.Bu toplumlar köle olmaya,manda altinda yasamaya meyilli toplumlardir.Türkiye isgal edilirken toplum bu isgalleri umursamazlikla seyrediyor,bir avuc insanin cabalari ile ülkede isgale karsi milli bir durus sergilenmesi icin calismalar yapilarak isgaller protesto ediliyordu. Bugün milli bayramlara sinirlama getirilmesini de umursamazlikla seyreden bu millet yarin ülkesi bölündügünde de sesini cikarmayacaktir. Haklarin kisitlanmasina,muhalefete karsi uygulamalara,özgürlüklerin ortadan kaldirilmasina karsi tüm dünya ülkelerinde yürüyüsler protestolarin yasandigi ve yüzbinlerce insanin meydanlari doldurdugu günümüzde Türk milletinin aymazligi gercekten ibret vericidir. Ülkesinin zaptedilmesine karsi hicbir mücadele vermeyen kralin biri düsmandan kacarken agladigini gören annesi ona:"Erkek gibi ülkeni savunamadin, kadin gibi agla simdi"demistir.Bu örnegi topluma adapte etmek istemiyorum ancak ülkesi bölünsede bu toplumun aglayacagina bile inancim yoktur. saygilarla