gloria tarafından postalanan herşey
- Ziyaretçi (2007)
-
TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK
Gel şekerim seni de kaçıralım
-
TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK
Hehehhe benim de aklıma hep o sahne geliyor var resmi bende o sahnenin, hani izin versen de eklesem buraya
-
Ziyaretçi (2007)
The Visitor, içinde duygu taşıyan bir film... Duygularla dopdolu... Filmdeki arkadaşlık, dostluk ilişkisi son derece ince ve naif, aşklar da öyle... Oysa filmin başında ne dostluk ne de aşk var... Derken hiç beklenmedik bir anda önce iki insanın umulmadık dostluğuna şahit oluyorsunuz sonra da umulmadık bir aşka... Beklenmedik kişiler, beklenmedik değişiklikler yaratıyor... Beklenmedik kişilerde beklenmedik değişiklikler oluyor. Öyle ki hiç düşünmeden birileri, birileri ugruna hayatlarını değiştiriyor. Yani anlayacağınız 2 saat boyunca filmde, filmin boyundan büyük olaylar oluyor, gelişiyor, büyüyor ve değişiyor. Ve siz, eğer bunları okuduktan sonra yorucu bir filmle karşılacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz emin olun... Cunku bu film, bütün bu koca koca olayları sindire sindire anlatıyor, ağırdan ağırdan ilerliyor ama yormuyor, aksine dinlendiriyor. Dupduru herşey, doğal, sade, süse püse yer yok... İnsanın içine işliyor bu film... Ben sevdim
-
TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK
Ben zaten ayaklarıma hep rahat bişiler giyiyorum sen onu kendine soyle CİXciiiim benim Ben olmasam şimdi o ayaklarının yerinde kara sular olacaktı
-
TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK
yaaaa tiki işte yaaaa, Karşıyakalılar'a deniliyomuş ben de o akşam öğrendim, biliyosun hahhaha
-
TADI DAMAĞIMDA BİR KAÇAMAK
Köylü müsün yook be "CİX"sin kızım sen KARŞIYAKALI RADYA O Starwars'daki sallanan kırık koltuk var ya siz kendisinin o koltuga bu kadar laf ettiğine bakmayın, koltuk onu uzerinden atmaya bikaç kez yeltense de "Benimmmmmm koltugummmm" der gibi ona yapışmasını bir görseydiniz, ne kadar yorulduğunu anlardınız Garibim çok yoruldu bütün gün, kıyamadımmm ona da erken uyumasına izin verdim Gerçi ben izin vermeyecek olsam da birşey farketmezdi, sabaha kadar oturmuş gibi bir hava yaratmış olsa da burada kendisi ilk fırsatta sızdı kaldı Ama seni daha şimdiden özledim... Ha bu arada seni yorduk ettik ama bu güzelim havada en azından eve tıkmadık, ben İzmir'e geldiğimde iki gün sokağa çıkma yasağı varmış gibi eve tıkıldığım günlerimi unutmuş degilim... Sonuç itibaiyle her haliyle güzeldi, benim de tadı damağımda kaldı, ben bunu bilir bunu soylerim... Doyamadım gerçi ama...
-
FORMÜL BASİT ASLINDA
sen de benim akordion u çok sevdiğimi biliyor muydun? bilmiyordun dimi? En sevdiğim sestir akordion... Eğer benden once gidersen bu dunyadan nergis olacaksın emin ol... Ben senin nergis olabilmen için elimden geleni yapacağım... Ve eger ben senden önce gidersem papatya olmak istiyorum...Karanlığı değil, aydınlığı çağrıştıran papatyalar olmak... hani var ya iri iri beyaz beyaz olanlarından...
-
Ben Yine Ben Tekrar Ben Hep Ben Öylede Ben Böylede Ben Herzaman Ben
- Misafir - The Visitor (2007) Fragmanı
Bir konferans için New York'a gitmek zorunda kalan Profesör Walter Vale, buradaki evinde kendisi yokken 2 yabancının kaldığını farkeder. Bunlar Suriyeli Tarek ile Senegalli Zainab'tır. Daha fazlasını Sinema Bölümü'ne saklıyorum Bi ara ilk fırsatta ayrıntılı dusuncelerimi yazarım Bu film benim sevdiklerimden bir tanesi, samimi, içten, sıcacık bir havası var... İzlemeye değer- FORMÜL BASİT ASLINDA
Bunu ne zaman yazdın yahu... Ben daha yeni gordummm Ne kadar actım arayı, epeydir gelemiyorum, giremiyorum foruma Sen benim arkamdan aglar mısın Didem Ben senin arkandan aglamam, aglamak istemem canım, cunku ben hiçbir sevdigimin benden once olmesini istemiyorum... Senin de benden once ölmeni istemiyorum... Gunumun şiirini yollayayım madem bu yazının ustune sana... Sana ithaf ediyorum canım Ben, senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakarlığımı anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. NAZIM HİKMET Ben de ölümden korkmuyorum canım hiç korkmuyorum hem de Çünkü ben öldükten sonra çiçek açacağım Ben öldükten sonra ölü olmayacağım, çiçek olacağım- Yazdım...
Mavi'm çaresizlik, karabasan gibi değil mi? Konuşmak istersin, bağırıp, çağırmak, hareket etmek, çırpınmak, tepinmek ama hiçbirisi olmaz. Nefes alamaz insan çaresizken dimi? Ama biliyor musun bence insanların kendilerini en çaresiz hissettikleri zamanlar en güçlü oldukları zamanlarıdır. Fakat sanırım sen şu an bunun farkında bile değilsin Kimse farkına varmaz aslında, sanarlar ki çok güçsüzüm,... Sen de kendini zayıf sanıyorsun ama değilsin, sen güçlüsün önce bunu bil sonra çaresizliğin de kalıcı olmadığını... Geçecek canım... Öğretilmiş, öğrenilmiş birşey çaresizlik, ikna olmamak ama buna rağmen kabul etmek durumu gibi yani... Bir sevdiğim vardı benim, bir de defterim... Senin sevdiğini sevdiğin kadar severdim ben de sevdiğimi... Uzaktık, ayrı illerdeydik, o zamanlar cep telefonu, webcam vs. de yok.. Sadece ev telefonundan konuşabilirdik... Sabahları arardı beni, 10 dakika kadar konuşur sonra da kapatırdık... Çok severdik, çok özlerdik, çok güzeldik biz yaaa çooooook güzeldik... Bir de defterim var demiştim... O başka bir ilde, ben başka bir ildeyiz malum, Konusacak zamanlarımız kısıtlı; ama birbirimize anlatacaklarımız çok... Her gece yatmadan önce butun günümü paylaşırdım defterle, dolayısıyla aslında O'nunla da... Sonra bir gün gelirdi, buluşurduk, kavuşurduk... Defterimi ona verirdim... Onun da vardı bir defteri, o da bana verirdi.. Kendi şehirlerimize döndüğümüzde artık ben onun defterine yazmaya başlardım, o da benimkine devam ederdi... Böyle böyle her defasında değiştirirdik defterlerimizi... En son bende kalmıştı onun defteri... Bir gün yine her sabahki gibi aradı, "yarın da ararım canım" dedi ama bir daha da hiiiç aramadı... Öğrenci evinde kalıyordu, telefonu yoktu, anlamışsındır zaten o aradığında konuşurduk, ben onu arayamazdım bile... Aylar geçti tek bir haber alamadım, mektuplar gonderiyordum cevap bile yook... Yaşayıp yaşamadığından bile emin olamıyordum... Sadece kötü haber tez gelir, öyle olsa bilirdim diye umut ediyordum... Hep yazdım.... Her hece yazmaya devam ettim... Asla vazgecmedim... Aşkımı yazdım, özlemimi, umutsuzluğumu, çaresizliğimi yazdım, nefretimi yazdım kimi zaman da... Sonra cep telefonları çıktı piyasaya... Bir yolunu buldum, telefonunu öğrendim... Aradım, sesini duydum; düşünsene yıllar sonra ilk defa onun sesini duymuştum... Bende emanetin var, gelip vermek istiyorum dedim, sesimin o anda buz gibi olduğunu hatırlıyorum... 14 saatlik bir yolculuk yaptım ve sonunda olduğu yerdeydim... Üç, dört saat kadar oturup bir cafede konuştuk, hiç sormadım neler olduğunu, neden böyle yaptığını... Ağlarım sanıyordum ama hiç ağlamadım da... Defteri verdim, bu senin dedim; sonra yerimden kalktım, vedalaştık ve terminale gittim... Otobüste giderken, cama yansıyan yuzumu gordum, gülümsüyordum, huzurluydum... Sonunda özlediğim huzur gelip içime yerleşmişti... ...diye birşey işte Mavi'ciğim. Geçecek yani biliyorum...- TAURUSMUTIS (galiba doğru oldu) happy birthday
Bu da seninle geleneksel doğum günü kutlama sayfamız, şimdi bunu gundeme getirmeseydik olmazdı bence değil mi? İyi ki doğdun Taurus, iyi ki doğdun... Mutlu yıllar- TAURUSMUTİS
Canım Arkadaşım, Bugun hayata ilk merhaba dediğin günün yıldönümü... O gün bir salı günüydü. O günden bu yana tam 450 ay, 1.930 hafta ve 13.514 gün geçti. Şu an saat 05:30 ve bu saat itibariyle doğalı tam 324.340 saat, 19.460.427 dakika geçti. Ne güzeldir ki geçen bu sürenin içinde zamanlarımız bir noktada çakıştı ve ben seni tanıdım, dost oluk, herşeyi paylaştık, mutluluklarımızı, hüzünlerimizi, acılarımızı, kederlerimizi, herşeyi işte... İşte bu yüzden diyorum ki; Sevgili Taurus'cuğum, İYİ Kİ DOĞMUŞSUN, İYİ Kİİİ MUTLU YILLAR... Haaa bu arada, be bunu yeni öğrendim meğer burcuna göre çiçeğin de Laleymiş; Yaşama sevinci ile dolu olan boğa, canlı renklere sahip çiçekleri sever. Laleler içinde en geniş seçeneğe sahiptir. Farklı tonlarda bulunduğu gibi değişik şekillerde de elde edilebilir. Eğer bir bahçesi yoksa laleler ile dolu bir vazo da yeterli olacaktır. Eee bu durumda sana doğum günü hediyesi olarak lale vermek en mantıklısı olacak sanırım- 1 Mayıs'ta Taksim'de
"İşte 1 Mayıs, İşte Taksim..." 32 yıl boyunca bu ses, hiç bu kadar coşkulu çıkmamıştı... Bir kısım milletin bunu AKP nin başarısı olarak yorumlayacağı açıktır ama 1 Mayıs, eğer bugün Taksim'de ise bu AKP' nin değil, DİSK' in KESK' in ve Türk solunun başarısıdır...- Maria Mena - Just Hold Me
Maria Mena'nın sesi çok guzel, şarkıları çok guzel ama Turkiye'de CD'leri satılmıyor, nereye sorduysam yok yok yok...- Maria Mena - Just Hold Me
- Ucurtmalar
Sözleri Elif Şafak'tan, söylemesi Teoman'dan... Daha ne olsun ki! Bu iki kişi bana göre zaten muhteşem, onlar öyle olunca ortaya çıkan da muhteşem oluyor tabii, işte aynen böyle... Çook severim...- Yazdım...
Teşekkür ederim canım güzel dileklerin için, seni de özledim valla Umut hep var tabii...- Yazdım...
Canımmmm, o kadar guzelsin ki yazamıyorum, gözlerim kamaşıyor... Yazamayacağım- Yazdım...
Sevgili MinikYıldız, Anlamışsın beni, çok iyi anlamışsın hem de... Yoksa aklına bu şiir gelmezdi... Sen ne anlatmak istediğimi çok ama çok iyi anlamışsın...- Yazdım...
Bazen sadece yazarsın, bazen de kusar gibi yazarsın... Çünkü bişeyler vardır, seni zehirler, gücünü azaltır, takatsiz bırakır, öldürür, o zaman atmak zorunda hissedersin o içindeki zehiri... Yazmak mecburi olur yani... Kusacak zehirin yoksa içinde ne guzel, ne mutlu sana... Böyle teselli et kendini... Çünkü ben çoğu zaman yazanlardan değilim, kusanlardanım...- Allah NASIL ve NEDEN AF eder..
Dayı, bir numara adamsın ha Ne güzel demişsin... Ben dalmışım kitaplara, pek guzel şeyler çıkıyor içinden, insan paylaşmadan edemiyor... Şimdi tam da senin bu sozunun ustune; Yaşamında birşey patlasa, etkisi nereye kadar varabilir ki _ ancak senin yaşam alanının içinde yayılabilir titreşimleri: dışarı çıkamaz ki... (O.Aruoba)- Yazdım...
Yaşamında yapabilecek herşey tükendiğinde, ya da hiçbirşey yapamayacak duruma düştüğünde, yazarsın __ ancak da o zaman yazabilirsin: Yazabilmen, yapabileceklerinin tükenmesi; senin, hiçbirşey yapamayacak duruma düşmen olacak. Hiçbirşey yapamıyorsan, yazarsın __ ancak da, o zaman... demiş Oruç Aruoba... Ben de yazdım... Hiçbirşey yapamıyorsan, yazarım __ ancak da, o zaman...- Şeytanın Fısıltısı
Ben çok beğendim bu şeytanın fısıldadıklarını - Misafir - The Visitor (2007) Fragmanı
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.