-
İçerik Sayısı
3.258 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
Eğitim ile ilgili olarak Prof. Selçuk çarpıcı bir Türkiye tablosu çizmişti: “Dünyanın en dikkati dağınık ve hiperaktif ülkesi Türkiye. Tıpkı hiperaktif çocuklar gibi: Dikkati dağınık, zamanından önce tepki veriyor, sabırsız, konudan konuya atlıyor, başladığı işi bitirmekte ve uzun vadeli plan yapmakta zorlanıyor... Zihinler 4 farklı coğrafyaya yönelmiş durumda. Kimileri Avrupa’ya (Batılılaşmak), kimileri Anadolu’ya (Anadolululaşmak), bazıları Orta Asya’ya (Türkleşmek) ve bazıları da Medine’ye (İslamlaşmak) dönük bir yaşam biçimini benimsemiş durumda. Herkes kendi kampını oluşturmuş, kendi davasının adamı olmuş. Tek ortak payda modernite; o da yıllar içinde farklılıklar gösterdi. 1980 sonrası politikaları ile bütünüyle aşındı ve yozlaştı. Bu kamplaşma ve yozlaşma nedeniyle ülkenin vizyonunda parçalanmışlık var. Nasıl bir devlet istiyoruz? Nasıl bir eğitim istiyoruz? Bu soruların yanıtı herkese göre farklı. Hatarlatalım dedik... DİPNOT...
-
Aynı zamanda insanlığın da düşmanıdır...
- 169 cevap
-
- Sivas katliamı
- Madımak olayları
-
(ve 4 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
GÜNAH... Son günlerde okuduğum “UÇURTMA AVCISI” adlı kitapta, dinci kuşatmanın oyuncularına uyan çok anlamlı bir bölüm var. Sizlerle paylaşayım. Kitabı okumayanlar için açıklayayım. Yazarı, Afganlı Khaled Hosseini. Eser, aynı adla film de yapılmıştı. Yazar, babasını içki içerken gördüğü bir gün, okuldaki din hocası Molla Fetullah Han’ın (Ne güzel bir isim benzerliği değil mi?) ” İçki günahtır ! ” sözünü anımsatıyor. Çocuğun gerçek yaşam ile okulda öğrendikleri arasında bocaladığını farkeden baba onu karşısına alıp şunları söylüyor : – Mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir… – Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden kocayı, çocuklarından bir babayı çalmış olursun… – Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın… – Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun… – Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur. Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister can olsun isterse bir dilim nan… ************* – Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur…. Günah işleyenler ise, bize her fırsatta din öğretmeye kalkan, ahkam kesen, dini çıkarları için kullanan, özetle “Allah ile aldatanlar” değil midir?... Yalansız, dolansız, hilesiz, hırsızsız insanlar ve yönetimler ülkesi bir Türkiye dileğiyle... Saygılar... DİPNOT...
-
Teşekkürler sevgili politika.. Saygılar...
-
YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç... (DİN EĞİTİMİNİ DEVLET VEREMEZ) “Devletin (Diyanet) elini dinden çekmesi”. Evet;... İzzet Özgenç Hoca samimi ise önerisine şunları da eklemeli: Laik devlet din adamı yetiştirmez, imam-hatipler de kapatılmalı. Din öğretimi ve din adamı eğitimi özel okullara bırakılmalı. Camiler -tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi- vakıflar iade edilmeli. İmam maaşları bütçeden değil cemaat tarafından ödenmeli. Tamamına var mısınız, Hocam... DİPNOT...
-
Jetskici ulema... Eskiden tarikatçıydı bunlar. Parayı buldular. "Tahrik"atçı oldular. * Devamlı tahrik oluyorlar. * Bakın, jetskici olanı demiş ki: "Öyle bebekler yapıyorlar ki... Uzun bacaklı falan. Saçları taranıyor. Üstelik çıplak. Tahrik edecek gibi." * Şeytan diyor, koy Barbie fotoğrafını manşete, gözüne de bant at... Bak bi daha yapıyor mu şıllık! * (Şimdi anlıyor musunuz, o garibim kadınlar niye çarşafa giriyor? Normalde, işi sağlama almak için brandaya girmeleri lazım... Hatta bırak kadınları, ben kendi payıma, bunların önünde secdeye bile varmam, ki, n’olur n’olmaz... Veya, alüminyum don.) * Şaka bir yana... Aklını yitirdi Türkiye. * Çağdaş, aydınlık, Atatürkçü bilim insanlarını hoyratça içeri tıkarsan, cüppeli müppeli hocalara "sivil toplum örgütü" diyen "züppeli hoca"ları demokrat profesör zannedersen, dindarım ayaklarına yatan dolandırıcıları baş tacı edersen, iktidar nimetlerinden yolunu bulmak için gelene ağam gidene paşam dersen... Varacağın adres bellidir. * Bindik bir jetskiye... Gidiyoruz kıyamete. * Dolayısıyla... Yerim sizin demokrasinizi! Hani jetskilere plajlara yaklaşma yasağı filan konuyor ya... Bunlara da insanlara yaklaşma yasağı konsun kardeşim. Yılmaz Özdil.. Hürriyet..
-
Özgürlük ve Özgürleşme Özgürlük, kişinin kendi mutluluğunu, kendini mutluluğa götürecek yolu dilediğince seçebilme hakkıdır. Akılcılık akımının önde gelen adlarından olan Alman düşünürü Immanuel Kant (1724-1804), anayasal bir ilke olarak bireyin özgürlüğünü, “Hiç kimse benim mutluluğumun kendi anlayışına göre olması konusunda beni zorlayamaz, herkes kendi mutluluğunu başkalarının özgürlüğünü sınırlamadığı ölçüde dilediği şekilde seçer” tümcesiyle özetliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin 3. Başkanı ve aynı zamanda “Bağımsızlık Bildirisi”nin düşün babası olan Thomas Jefferson da özgürlüğü, “mutluluk” ile ilişkilendiriyor. “Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır. Yaradanları tarafından vazgeçilmez haklara sahip kılınmışlardır. Bu haklar yaşam, özgürlük ve mutluluğa ulaşma hakkıdır.” Özgürlüğün, bireyin mutluluğunun güvencesi olduğu görüşü evrensel boyutlarda kabul görmüştür. Bu kabullenme aynı zamanda “devlet”in varlık nedenini de belirlemektedir. Hollandalı düşünür Benedictus de Spinoza’nın (1632-1677) daha 17. yüzyılda ileri sürdüğü gibi “devlet yönetiminin amacı özgürlüktür”. Kendisini mutluluğa ulaştıracak yolun özgürlükten geçeceğinin bilincinde olan insanların sayısının her geçen gün çoğalması ümidiyle... Saygılar.. DİPNOT...
-
Bugün Türkiye siyasal yaşamına damgasını vuran, demokrasi değil, cemaatçiliktir... Gerçeğin altını bir kez daha çizelim: 1-- Cemaatçilik dinciliktir; birey, yurttaş, kişilik ve çağdaş değer yargıları bu örgütlenmede geriye itilir... 2-- Demokrasinin d’si cemaatçilik düzeninde ve felsefesinde yoktur. 3-- Günümüzdeki cemaatçilik Türkiye’de devleti ele geçirip para musluklarını istediği gibi açıp kapayan bir içeriği benimsemiştir... --Batı’da sermaye sanayileşmiş burjuva sınıfının eline geçtiği gün laiklik ve demokrasiye kapılar açıldı... --Bizde şimdi sermayenin cemaatçilik düzenine teslim olması süreci yaşanıyor. --Bu süreç gerçekleştiği zaman Atatürk Cumhuriyeti Fethullah Cumhuriyetine dönüşecektir... Bu yazıyı Güldal Mumcu’nun yukarıya aktardığım açıklamasıyla noktalamak istiyorum... Mumcu diyor ki: “- Cemaatler, Türkiye Cumhuriyeti’ne kendi ülkesi değil de fethedilmesi gereken bir ülke gibi bakıyorlar...” Cemaat başının niyeti, amacı, hırsı, ülküsü ne:İş tamamlandığı, kendisine güvence sağlandığı zaman Amerika’dan uçup fethin lideri olarak âlâyı vâlâyla Türkiye’ye konmak...
-
İNSANLAR NEDEN/NASIL ALKIŞLAR... Nasıl olur?.. Bir siyasetçi; tek gururumuz aydınlık devrimlerimizin simgesi Çankaya’ya türbanı-tesettürü ile çıkıp oturmuşsa... Türkiye bir Arap ülkesine dönmüşse... O, en yüksek mahkemenin kararına göre “irticanın merkezi” bir siyasi partinin Cumhurbaşkanı ise... Aynı suçtan yargılandığı dava arkadaşı zimmetten hapis cezasına çarptırılmış ve Cumhurbaşkanı olarak onu affetmişse... Kendisi de yargı karşısında “şüpheli” ise... Ama savcı çağırdığı halde, hukuka en çok saygı göstermesi gereken kişi olarak hesap vermiyorsa... Ve kendileri, aileleri, çocukları, dünürleri bir anda zenginleşirken... Ülkenin üniversite mezunu çocukları sürünüyorsa sokaklarda... Babalar giderek yoksullaşıyorsa... Anneler endişeliyse... İnsanlar onu niye alkışlar?.. Saygılar... DİPNOT...
-
Hımm öylemiii.. Tengeriin suçlu demek. O zaman sadece ben seni seviyorum sevgili deniz_kızı...
-
Afganistan’ın aykırı kadın milletvekili Malalay Joya, ülkesinde hem ABD destekli iktidarın, hem de Taliban’ın kâbusu. Beş suikast girişiminden kurtulan, saklanmaya zorlanan ve meclis sandalyesi elinden alınan kadın, susmuyor. TALİBAN’ın tekrar güç kazanması ve ABD destekli iktidarın bu nedenle savaş ağalarına tavizler vermeye başlamasıyla, Afganistan’da kadın olmak her zamankinden daha zor hale geldi. Afganistan’ın kadın milletvekillerinden 31 yaşındaki Malalay Joya, yaşadıkları sıkıntıları İngiliz The Times Gazetesi için kaleme aldı. Joya, savaş ağalarını ve Hamid Karzai hükümetini hedef alan açıklamalarından sonra ölüm tehditleri aldığını açıkladı. Çocukluğunda Sovyet işgali sonucu savaşın yıkıcılığıyla tanışan Joya, daha sonra Taliban rejiminin baskıcı yönetiminde büyüdü. 11 Eylül’den sonra ABD’nin Afganistan’a girmesiyle ülkede yeniden umutlar yeşerdi. Ancak Joya yine hayalkırıklığına uğradıklarını şöyle anlattı: Karzai de Taliban gibi “Şimdi ülkemdeki kadınların sözde benim gibi seçme ve seçilme hakları var. Gerçekte tüm bunlar birer yalandan ibaret. Çünkü Afganistan’da kadın öldürmek, kuş öldürmek gibi bir şey. Kadınlar tutsak hayatı yaşıyor. Bizden nefret edenler tarafından yönetiliyoruz. Onlara göre kadınlar ya evlerinde oturacak ya da mezarlarında yatacak. Karzai hükümeti yüzünden sürekli şiddet, cinayet, adam kaçırma ve tecavüz olayları yaşanıyor. Şimdi de yabancı güçlerin ve hükümet destekli savaş ağalarının işgali altındayız. Bunlar da en az Taliban kadar kötü. Hepsi uluslararası mahkemede yargılanmalılar.” Ölüm tehditleri artıyor Devlet Başkanı ile de görüşen Joya, savaş ağalarını destekleyen Karzai’nin “timsah gözyaşları” döktüğünü söyledi. Joya, bu tür cesur çıkışları yüzünden sürekli ölüm tehditleri alıyor. Joya, son olarak bir bombalı saldırıdan kıl payı kurtulmuştu. ‘Meclis hayvanat bahçesi’ “Sesimi Yükseltmek” adlı bir kitap yazan Malalay Joya, “konuşmaya cesaret eden bir Afgan kadınının sıradışı hikayesini” anlatmıştı. Ülkesinde verdiği insan hakları mücadelesiyle dünya kamuoyunda yakından tanınan Joya, 2005 yılında meclise girdi. 2007’de bir Amerikan kanalına verdiği röportajda “parlamentonun hayvanat bahçesine döndüğünü” söyleyen Joya, meclis sandalyesinden olmuştu. Mücadeleyi sürdürdüğünü söyleyen milletvekili, “Ölümden korkmuyorum” dedi. Kaynak: http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=12010525
-
Sevgili tengeriin ve deniz_kızı... İkinizide çok seviyorum.. Harikasınız... Saygılar..
-
Gelmemeni çok iyi anlıyorum sevgili tengeriin... Size bol bol eğlence ve güzel günler diliyorum... Böyle güzel bir tatil progrmanı sevgili deniz_kizi kıskandımı acaba asıl ben onu çok merak ediyorum...
-
Sevgili Tengeriin.. Sende davetlesin ama..
-
Sevgili tengeriin ve deniz_kızı... Türkçe seslendirme ve film arası verilmiyor... Eee deniz_kizi... Gidiyormuyuz...
-
Evet A tanrı ise: Yoksa piyasalist düşünceyse bu... Bence ikiside yanlış yapıyor...
-
Tabiki sevgili deniz_kizi memnuniyetle... Neden olmasın..
-
Dün sinemada üç boyutlu olarak seyrettim.. Gerçekten beğendim.. Tavsiye ederim.. NOT: (hele de benim gibi tatli ve şirin yeğenleriniz/kardeşleriniz vs. varsa gerçekten çok eğleneceksiniz emin olun.. )
-
Sevgili sargöl.. Dünya bu süreleri, ayteleri aşıyor artık artık... O bahsettiğiniz kaplara sığmıyor artık insanlık... Öyle artık Bir şeye körü körüne inanmakla, bir şeyi nesnel durumu itibarıyla anlamaya çalışmak ve sonra inanmak aynı şeyler değildir. Na yazıkki dinci ve muhafazakâr kesimler için acı ama gerçek olan şey, insanlık tarihinde dinler artık miadını doldurmuş olmasıdır ve ne yazıkki bunun farkında değilsiniz. İçinden geçtiğimiz dönemde dinsel ideolojilere sığınmaya çalışmak son çırpınışlardır. Bunu kabul etmek gerekiyor. Doğa bilimlerinde ki her gelişme, dinsel düşünceye büyük darbeler vurmuş ve insan toplumları için gereksizliğini her geçen gün biraz daha açığa çıkartmıştır. Bu gün sır olarak görünen, evrene ve dünyaya dair olgular gelecekte mutlaka açıklanacak, bunu da dinler değil, bilim yapacaktır. Buda biline.. Saygılar DİPNOT..
-
TOPLUMUN EN BÜYÜK DÜŞMANI... 'İBRET OLSUN' düşüncesi/kanunu değilmidir?... 'İbret olsun' diye nice canlara kıyılmadı mı? Nice ocaklar söndürülmedi mi? Ve 'ibret olsun' diye sevgiye, aşka bile kıymadılar mı? On altı yıl önce yaşanan zihniyet bugün hâlâ tüm canlılığıyla sürmüyor mu? Hala insanlar, Kürt olduğu için, Ermeni olduğu için, Alevi olduğu için, Sosyalist olduğu için, farklı düşündüğü için linç edilmiyor mu? Hala insanlar düşüncelerinden dolayı zindanlara atılmıyor mu? Sivas'ta, Madımak otelinde yapılanlar başta Alevileri hedeflemişti. Alevilerin bu işin peşini bırakmaması lazım. Aydınların yakıldığı Madımak Oteli yıllarca bir lokanta olarak kullanıldı, aydınlarımızın yanmış etleri o lokantada sunuldu, bu hepimizin utancı oldu. Oranın müze olması için çalışmaların hızlanması gerekiyor, evet Madımak oteli müze olmalı; ama bütün sorun bu mu? Müzeden önce devlet Sivas'ın hesabını vermek zorunda, vermesi gereken bir sürü hesap gibi... Nesimi Çimen'in dediği gibi, İnsan haklarını hak bilen kişi Özünde nur doğar, yalan ateşi Kâmili taşlamak cahilin işi Cahilden kötülük hiç uzak değil... Saygılar... DİPNOT...
- 169 cevap
-
- Sivas katliamı
- Madımak olayları
-
(ve 4 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: