Zıplanacak içerik

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. İhtimal dahilinde sevgili Taylan Abi... Neden olmasın... Mesela hoş beş geyik falan derken işler flörte dönüşünce, kendini aldatmak kolaydır (ki çok tatlı şey olsa gerek) Nasıl olsa birbirimizi görmemiz bile mümkün değil, Sonra netten aldatma mı olurmuş… Yani... Ama aradan biraz zaman geçinci bir de bakarsınız, ateş bacayı sarıvermiş ve uzun denilen yollar km. km. aşılmış!! Ve devamı kırmızı noktalı da olabilir, pembe noktalı da... Sonuç itibariyle eşinizi, sevgilinizi aldattınız! Eee sonra... Sonrası... Geçmiş olsun!!
  2. Kesinlikle sevgili deniz_kizi... Birilerinin çok işine yarayacak gibi... Saygılar...
  3. REP

    DİPNOT şurada cevap verdi: jeune başlık Öneri ve Eleştirileriniz
    İki yazı... İki gerçek... Ve iki rep... Sevgi ve saygılar...
  4. Forumu çöp çatan sitesi olarak kullanan arkadaşların yaptıkları olaylar bütünüdür. Sadece erkeklerin değil kızlarında bu olaylara alet oldukları görülmüştür. Herkes yanlış yapıyor her şeyin bir yolu bir yordamı vardır. :laugh: Ders - 1 * Öncelikle avatar seçimi çok önemli.. Kendinize mümkün olduğunca romantik ya da seksi avatarlar seçmelisiniz.. bayan/Erkek kişi sizin avatarı görünce ya dibi düşmeli ya da tüm omantizm damarları kabarmalı.. Bu, Kerem Cem'in bir portresi, Brad Pitt'in karın kası - Cameron Diaz ın karnı veya Leanardo Di Capriyo - Jenifer Lopez resmi, olabilir veya romantizm adına kırık kalp, ağlayan birilerinin resmi veya daha içten vurmak istiyorsanız çok tatlı ve masum bir bebek resmi. Hiç olmadı dikkat çekebilmek için avatarınıza "ben farklıyım" tarzı yazılar yazın.. Artık gerisi sizin beğeninize kalmış tarzınızı kendiniz oluşturucaksınız.. Ders - 2 * Eski sevgililerden bahsedin.. Her postunuza benim eski kız/erkek arkadaşım şeklinde başlayın ki hem şu an bir ilişkiniz olmadığı izlenimi doğsun, hemde hiç boş kalmadığınız vurgulansın.. Buna ek olarakta eski kız/erkek arkadaşlarınızın sizi ne kadar üzdüklerini vurgulayarak kendinizi hassas biri gibi gösterebilirsiniz.. Ders - 3 * Hayvanlardan faydalanın.. Evcil hayvanınız yalnızca parkta, sokakta kız/erkek arkadaş bulmanıza yardımcı olmaz doğru şekilde kullanılırsa forumdan bile kız/erkek arkadaş edinebilirsiniz. Bu iş için "Sanal Veteriner" konusu açmak uygun mesela.. Kedinizin veya köpeğinizin resmini koyup onu ne kadar sevdiğinizden bahsettikten sonra bir sorununu dile getirin. Bu davranış sizi bayan/erkek kişiye olabildiğince sempatik gösterecektir.. Ders - 4 * ÖNCE İZLEYİN.. Kristof Kolomb edasıyla gözlemlediğiniz bayan/erkek kişiye doğru anı kollayıp bir açığını bulduğunuzda panter emel kıvamında saldırın. Forum içerisindeki mesajlarını izleyin orda birşey bulamazsanız eğer profilie bakın.. ilgi alanlarını inceleyin. Diyelim ki japonlara ilgisi var.. Hemen gidin" ben japonca biliyorum. Benim büyük dedem asyadan göç etmiş ayrıca gözlerim onların ki gibi kısık" falan diyin.. Eğer hanım kızımız veya genç delikanlımız gothikse "biz evde yarasa besliyoruz.. bizim evde zindan var babam kont drakula annem crow, ben de fileli çorap giyiyorum" diyin. Olurda hiç bi ortak yön bulamazsanız, bayan/erkek kişinin doğum tarihine bakın. Profil ayarlarına girip sizin doğum gününüzü bayan/erkek kişinin doğum günüyle aynı yapın ve onun bunu bir şekilde görmesini sağlayın Ders - 5 * Cool olun .. Hiçbirşey umurunuzda değilmiş gibi davranın. Ders - 6 * Bu tür konular ne zaman açılsa bayan ya da erkek tavlamak isteyen kişilerle dalga geçin ki gerçekte kimse sizin amacınızı anlamasın... En önemLi Derslerden biri banlanmayın . Saygılar... DİPNOT...
  5. REP

    DİPNOT şurada cevap verdi: jeune başlık Öneri ve Eleştirileriniz
  6. REP

    DİPNOT şurada cevap verdi: jeune başlık Öneri ve Eleştirileriniz
  7. REP

    DİPNOT şurada cevap verdi: jeune başlık Öneri ve Eleştirileriniz
    Sizinle aynı fikirdeyim sevgili deniz_kizi... Farklı düşünmüyoruz... (Öyle sanıyorum ki burada bir gülücüğe bile kolaylıkla bir rep verilebiliyor).... Saygılar... DİPNOT..
  8. Tabiki sevgili Turnusol... Konu başlığında da anlatılmaya çalışıldığı üzere.... Bugün baktığımızda... Arap ülkelerinin tümü demokrasiye yabancı; maalesef toplumlar diktatörler, krallar, emirler tarafından yönetiliyor ya da Mısır'daki gibi ipler değişmez bir gücün elinde oluyor. Bu ülkelerin ortak özelliği sanayileşmede çok geç kalmış olmaları. Altyapıyı da üstyapıyı da feodal ilişkiler belirliyor. Buna bağlı olarak uluslaşma süreci de çok yavaş işliyor. Bu tür ülkeler kendi yapıları gereği emperyalizme bağımlılar, her türlü sanayi ürünü, teknoloji dışarıdan geliyor. Bu durumda kendilerini yöneten diktatörlerin, kralların, emirlerin doğrudan doğruya uşaklaşması gerekmiyor. Yani... Uşaklıkları belirgin olarak görülen yöneticilerin başta olduğu ülkeler diğerlerine kıyasla çok daha zengin konumda olan petrol üreticisi ülkeler. Feodal ilişkilerin egemen olduğu bu ülkelerde uluslaşma söz konusu değil, dolayısıyla emperyalizmi huzursuz edecek bir ortam da yok... Derken... Anlatmaya çalıştığım konu açılımı bu yöndedir.... Saygılar... DİPNOT...
  9. SORUYORUZ... Ordusunu… Yargısını… Eğitimini yozlaştıran, Vatandaşlarının tümüne zanlı muamelesi yapan… Hepsini izleyen, dinleyen, kayda alan… Bu bilgileri medyaya veren… Özel yaşamları yok eden… Herkese iftira atmaya hazır bir devlet… Devlet olabilir mi... Bu devleti yönetenlerin: Siyasal açılımına… Yargı saçılımına… Güvenilir mi? Kendisini eleştirenleri darbeci, muhaliflerini terör örgütü üyesi ilan eden… Farklı görüş sahiplerini içeri tıkan… Bir siyasal iktidar… Devleti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini temsil edebilir mi? ______________ Emre Kongar'a sevgi ve Saygılarımızla
  10. Konunun özü ve farklı bir boyuttan bakıldığında tabiki haklısın sevgili hike... Arapların bugüngü darihsel süreçten gelen bugünkü durumunu değerlendirdiğimizde; tabiki sosyolojik, kültürel, bilimsel, ekolojik, bir odaklı olan kaynak potansiyeli, toplumsal ve dinsel yönüylede bakıldığında topyekün bir fasit daire içinde buluyoruz kendimizi... Ama konunun özü itibarıyle süreç bakımında ülkemizin geleceğine ışık tutabileceği de aşikardır... Sevgi ve Saygılar... DİPNOT...
  11. Dün; Kendine özgü kimliği, dürüstlüğü, mertliği, anaçlığı, yüreğindeki sevgi ve merhameti ile muhtaç olduğumuz çağdaş Türk kadını için önemli bir gündü...Onun yeniden var olma çabasında kötü bir gün... Yeni seçilen TBMM Başkanı ile birlikte, Türkiye’nin en önemli üç fotoğrafı da artık türbanlı-tesettürlüdür... Kutlarım seni Türkiye...
  12. Duyunca Kızgınlığım Arttı... (ı)...12 Eylül darbesinin suçlusunun hastaneye kaldırıldığını, durumunun ağır olduğunu bildiren haberlerin hemen ardından izleyince kızgınlığım daha da arttı. 12 Eylül'le hesaplaşma tamamlansa, darbecilerin yargılanmasını engelleyen yasa kaldırılsa, 82 Anayasası şimdi ve gelecekte iktidarda olacakların çıkarlarına değil, toplumun taleplerine ve günün gereklerine göre, insan haklarını, demokrasiyi önceleyerek topyekün değiştirilse, yenilense bu kadar kızar mıydım? Elbette hayır...Bir kez daha paçayı sıyırır mı, kalp piliyle yeni aylar, yıllar alır mı bilinmez ama darbeci general tutar da ayak izlerine basarak ilerleyenlerin yargılandığı bugünlerde ölürse, "şaka" gibi olacak! Çünkü kışladan Çankaya'ya geçme becerisinden dolayı devlet töreniyle gömülecek. Bilirsiniz o törenleri, sivil, üniformalı devlet erkanı tabutun arkasında uygun adımla yürür. Yine yürünecek, bu kez yüzlerce, binlerce ölünün üzerine bir kez daha basa basa... İhtimal cenaze töreni televizyonlardan canlı yayınla aktarılacak... İzler miyim? Sanmam... Çıkıp Taksim'e avazım çıktığı kadar "Ey Özgürlük" diye bağırmak, şarkıyı baştan sona söylemek isterim avaz avaz... On küsur sene yatıp çıkmış arkadaşlarımla kucaklaşmak, ölüme sevinmek, çok sevinmek, sevindiğimi göstermek, isterim... Ağlarım da, ama sevinçten, keyifle, neşeyle... Çocukluk mu, edepsizlik mi? Ölünün arkasından konuşulmaz mı diyorsunuz? Bu öğretinize bakıp, insanlar asılırken, işkencede öldürülürken neredeydiniz diye sormazlar mı insana? Sorarlar, sorarım... DİPNOT... ... (ı)... Berat GÜNÇIKAN'A sevgi ve saygılarımla...
  13. BÖYLE MECLİS'E BÖYLE BAŞKAN!... TBMM, yeni dönemdeki Başkanı'nı seçti: Mehmet Ali Şahin... Kim Mehmet Ali Şahin? "Milli Görüş" kökenli bir politikacı, eski Adalet Bakanı... Ne var ki son zamanlarda Mehmet Ali Şahin'in adı kamuoyunun gündemine başka şekillerde geldi. Mehmet Ali Şahin'in Tuzla Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız'a gayrimenkul alım satımı için vekâletname verdiği ortaya çıktı! Tuzla Belediye Başkanı Hilmi Yıldız ise, aralarında oğlu ve eski belediye yöneticilerinin de bulunduğu bir grupla beraber tutuklu olarak yargılanıyor! Belediye Başkanı ve arkadaşlarının hakkındaki iddialar da dudak uçuklatacak cinsten: İhaleye fesat karıştırma, irtikâp, evrakta sahtecilik, tehdit, adam yaralama, yağma... İşte TBMM'nin yeni Başkanı olan ve devlet protokolünde ikinci sıraya yerleşen Mehmet Ali Şahin, bu iddialarla tutuklu olarak yargılanan Tuzla Belediye Başkanı'na gayrimenkul alımı için bir vekâletname veriyor! Durumu şöyle anlatıyor Bakan Şahin: "Sanıyorum geçen yıldı. Formula- 1 yarışları için Akfırat Belediyesine gitmiştim. Orada benim alabileceğim bir arsa var mı diye sordum. Belediye Başkanı da bana bu konuda yardımcı olabileceğini söyledi. Bir süre sonra beni aradı. 1,5 dönümlük bir arsa bulduğunu ve 150 bin liraya alabileceğimi söyledi, bunun için vekâletname göndermemi istedi, ben de vekâletnameyi gönderdim." (Hürriyet, 21.2.2009) Ama kader-kısmet işte, bu arazi alımı gerçekleşmiyor. Mehmet Ali Şahin bunu da şöyle açıklıyor: "Ama daha sonra bunun çok ciddi bir para olduğunu, üzerine bir şey yapmak için de para ayırmam gerekeceğini, Ankara'da oturduğum için buradan yararlanamayacağımı düşünerek vazgeçtim. Vekâletnameyi hiç kullanılmadığı için unuttum." İşte o unutulan vekâletnameyi Jandarma, 2009 yılı başında ihaleye fesat karıştırma, irtikâp, evrakta sahtecilik, tehdit, adam yaralama, yağma iddiaları ile tutuklanan Tuzla Akfırat Belediye Başkanı'na yönelik bir operasyonda ele geçiriyor! TBMM Başkanı olan Mehmet Ali Şahin'in, vekâletname verecek düzeyde kendine yakın hissettiği ve ilişki içinde olduğu kişiler de bu nitelikte işte... O zaman şu gerçeği tespit etmek gerekir: Mehmet Ali Şahin, TBMM Başkanlığı'na yakışmıştır! Zira TBMM üyelerini de bir elekten geçirdiğimizde başta Başbakan Erdoğan olmak üzere birçok milletvekilinin de ihaleye fesat karıştırma, irtikâp, evrakta sahtecilik, tehdit, adam yaralama, yağma vb. suçlardan dosyası bulunduğunu görüyoruz! O zaman herkesin sözde "dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit" olduğu ve sözümona "hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz" tanınamayacak olan Türkiye'de, dokunulmazlık sahibi oldukları için yargılanmaktan bağışık olan kişilerden oluşan Meclis'in Başkanlığı'na da bu türden suçlu kişilerle ilişkisi olan biri yakışmaz mı ? Ayrıca TBMM Başkanı'nın Cumhurbaşkanı'nın yokluğunda ona vekâlet edecek olması nedeniyle de Mehmet Ali Şahin gibi birinin Meclis Başkanı olması uygundur! Zira Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı da "Kayıp Trilyon Davası" nedeniyle evrakta sahtecilikten "şüpheli" olduğu için, Mehmet Ali Şahin'in Cumhurbaşkanı'na vekâlet etmekte hiçbir sıkıntısı olmayacaktır! Evrakta sahtecilikten yargılanan bir belediye başkanına vekâlet veren birinin, evrakta sahtecilikten "şüpheli" olan bir Cumhurbaşkanı'na gerektiğinde vekâlet etmesi hiç de zor olmayacaktır! Sonuçta böyle Meclis'e, böyle Başkan... Yakışır vallahi! Serdar Ant
  14. Maalesef Kenan Evren İçin acil şifalar dilemiyorum... Ve şunu çok iyi biliyorum ki... Bu ülkede, geçmişte (o dönemlerde) ve şimdide, ne olup bittiğinden habersiz milyonlarca insan var... Milyonlarca daha insan olacak... Bilerek veya bilmeyerek diktatörlere şifa dileyen yaptılar bu ülkenin ölülerinden... Ve daha akıllı çocuklarından daha bilincsiz çocuklar yaptılar... İşkencecileri kahraman; faşistleri 'sevimli dedeler' sanan hiçbirşeyden habersiz çocuklar yarattılar. Ben şifa dilemiyorum.... Saygı ve sevgilerimle... DİPNOT...
  15. İşte cehalete bir örnek daha... Çocuk gelin çok utandı... Adı Ruşen Kasım ve11 yaşında. Utandı ve iki eliyle yüzünü kapattı Adı Ruşen Kasım ve sadece 11 yaşında. Başına neler geldiğini anlamadan, her çocuk gibi ilgi odağı olmak onu utandırdı. İki eliyle yüzünü kapattı. The New York Times gazetesinin fotomuhabiri Stephanie Sinclair'in objektifi, Afganlı kız çocuklarının korkunç dramını yakaladı. Ama ne yazık ki, 2001'de Afganistan'ı Taliban'dan kurtarmak iddiasıyla bu ülkeye giren Amerikan güçleri, bu konuda da diğer konularda olduğu gibi hiçbir şeyi değiştiremedi. Çocuk yaşta, dedeleri olabilecek yaştaki erkeklerle evlendirilen bu küçük kızların dramı aynen devam ediyor. Evliliğin ne olduğunu bile bilemeyecek yaştaki küçük kızları koca evinde bekleyen hayat ise insanlıktan uzak. Genellikle başlık parası, borç karşılığı resmen satılan bu küçük kızlar, kumaları ve onların çocuklarıyla birlikte yaşıyor, tarlada ve ev işlerinde çalıştırılıyor ve biyolojik olarak çok erken yaşta anne oluyor. Birçoğu doğum sırasında ölüyor. Gördükleri şiddet ise cabası. Birçok çocuk gelin, bir süre sonra kendini yakarak intiharı seçiyor. Ancak Afganistan ve benzeri ülkelerde çocuk yaşta evlendirilen kızların durumuna aldıran yok. Bu hem sıradan, hem de ahlaki açıdan, dahası hukuki olarak da "uygun ve yaygın" bir gelenek olmaya devam ediyor. Kaynak... Vatan...
  16. Çok sevgili dostum GeceKuşu... Bu darbe ile neler oldu, neler yaşandı, ne tür enkaz bıraktı öncelikle onlara bakalım... 12 Eylül darbesi sonrasında toplumun tüm kesimlerinde son derece köklü ve ciddi değişimler, özgürlük ve demokratik haklarda bir geriye gidiş yaşandı. Uygulanan Türk-İslam sentezinin, yani toplumu milliyetçileştirme ve dincileştirme sürecinin etkileri akademik alanı da tarumar etti. Akademik çalışmaların doğası gereği içinde barındırması gereken eleştirelliği, bilimsel yaklaşımı, aydınlanma yönelimini büyük ölçüde tahrip etti. Üniversitelerdeki öğretim kadrolarına yönelik tasfiye operasyonları bu ülkenin çok değerli insanlarını akademik hayatın dışına itti. Üniversiteler, 12 Eylül cuntası tarafından çıban başı olarak değerlendirildikleri için, en fazla tahribatı yaşayan kurumlar oldu. Pek fazla düşünmeyen, eleştirmeyen, haksızlıklara ve adaletsizliklere itiraz etmeyen, protesto etmeyen bir gençlik yaratmanın adımları o günlerde atıldı. 12 Eylül'lün üniversitelerde yarattığı sorunların başında YÖK geliyor. YÖK, üniversite gençliğini hizaya sokma anlayışıyla oluşturuldu. ve 12 Eylül cuntasının 'anarşi'den sorumlu tuttuğu birkaç kurum arasında üniversite de vardı. Dolayısıyla üniversiteler bu faşizmin özel hedefi oldu. vb... Şimdi bunlarda en büyük payı olan bu adamı nasıl anarız... Nasıl hak ediliyorsa öyle anılacaktır/anılmalıdır... Tarihsel süreçte kara sayfamızın kara lekesi, karanlık adamı olarak... Sevgi ve Saygılar... DİPNOT...
  17. Galiba biraz öyle oldu sevgili Mouchette... Ama bir de şu var... Mesela birlikte balık yerken. Köprüaltındayız. Mevsim bahar. Hava soğuk. Kıştan kalma bir gün. En büyük günah nedir diye soruyorsun... Ben ise sorduğu soruya “Kibir!” diye yanıt veriyorum, başımı hafifçe yana eğip, yedi ölümcül günahtan günah beğenirken. Oysa Tanrı’ya ortak koşmak demem gerekirdi dinî inancım gereği ama kibrimizle zaten hepimiz tanrı gibi görmüyor muyuz kendimizi? İnsanlara bakıyorum çevremde, hepimiz domuz gibi yiyoruz, açları düşünmeden. Hepimiz tüketim çılgınıyız. Sloganımız hep daha fazlası, daha fazlası, daha fazlası... Günah satılıyor her yerde, biz de alıcısıyız. Doymak bilmiyoruz. Hırs bağladı içimizi. Birbirimizi kıskanmadan, tepelemeden insan olamıyoruz. Öldürücü olmaktan çok, bizi yaşatan günahlar artık bunlar. Büyüleniyoruz onlarla. İpimizi kopardık artık. Bağlamıyor bizi ilahi yasaklar... Şimdi... Ruyam mı günah...? Yoksa hayatın gerçekleri olan bunlarmı...? Ne dersin...? Saygı ve sevgiler... DİPNOT...
  18. Aaaa Olurmu canım... Her zaman...
  19. Yani değilmi.... Çok haklısın sevgili Dogrucudavut... Sevgi ve saygılar.... DİPNOT...
  20. Canımsın... Herzaman beya... Hele sen bir gel... Sevgiler... DİPNOT...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.