-
İçerik Sayısı
3.258 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
... Sevsinler ‘Türkiye modelinizi...’ [¹] Şimdilerde Türkiye’nin egemenleri, diplomalı taife ve bir kısım medya akıllısı, yeni bir misyon keşfetmiş görünüyorlar. Arap halkları için en uygun modelin Türkiye olduğunu söylüyorlar... Cumhurbaşkanının ve başbakanın uçağından inmeyen bir ünlü gazeteci, sorunun cevabını bulmuş, diyor ki: Arap Dünyası ve Bir bütün olarak Ortadoğu’nun Müslüman halkları için en uygun model Türkiye’dir. Eğer Türkiye modelini benimsemezlerle geriye El Kaide modeli kalıyormuş... Şu dünyanın haline bir bakın... Ne kadar da dar bir alana sıkışmış... Demek ki, ya Türkiye modeli ya da El Kaide... Başka seçenek yok! Neden? Çünkü Türkiye Müslümanlıkla laikliği ‘bağdaşlaştırmayı’ başarmış ‘tek İslam ülkesiymiş de ondan... Türkiye ‘Ilımlı İslamın’ timsâliymiş... Her halde böyle şeyler söyleyebilmek için iktidarın sofrasından kalkmamak, ‘bağımsız’, ‘liberal gazeteci’ olmak gerekiyor, kimbilir... Velhasıl Müslümün Araplar için Türkiye’den daha iyi bir model yok diyorlar... Eğer siz Mısırlı, Tunuslu, Cezayirli, Libyalı, Yemenli, vb. olsaydınız Türkiye’nin yarı-otokratik komprador rejimini örnek alır mıydınız? Türkiye tipik bir faili meçhul cinayetler cumhuriyeti olduğu için mi böyle bir tercih yapardınız? Bizim ülkenin mektepli taifesinin her duyduğuna inanmak gibi iflah olmaz bir zaafı var. Cunta anayasasının dibacesindeki ikinci madde de yazılanı ‘gerçek’ sanıyorlar ve maddenin sonu şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti... demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.” Cunta anayasasına cuntacı generaller böyle yazdıysa her halde bir bildikleri vardır diye düşünüyor olmalılar... Bir de herhalde ‘demokrasiden en iyi cuntacı generaller anlar’ diye düşünüyorlardır... kimbilir... Türkiye Cumhuriyeti elbette bir hukuk devletidir zira her devlet hukuk devletidir ve hukuku olmayan bir devlet mümkün değildir ve olamaz... Öyle bir hukuk devleti ki, geçerli hukuka uygun olarak binlerce insan faili meçhul denilen, hukuka ve yasalara uygun olarak gerçekleştirilen cinayetlerle ortadan kaldırıla biliyor... Demokrasiyi seçim ve temsil oyunundan ibaret bir şey sayıyorsanınz o zaman Türkiye demokratiktir de, sosyalliğine gelince, neoliberalizmin fanatik versiyonunun uygulandığı bir ülkede ‘sosyalin’ hâlâ bir kıymet-i harbiyesi olur mu? Aslında farkında olsunlar ya da olmasınlar, bu kendini beğenmişlerin, Arap halklarına hakaret ettikleri kesin. Oysa Arapların Türkiye modeline ihtiyaçları yok ve asla olamaz ve olmamalıdır ama Türkiye’nin başka bir modele ihtiyacı olduğu kesin... [¹]-Fikret Başkaya...
-
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Evet sayın Canraşit... Derinlik tamamıyle bahsettiğiniz noktalarda... Ve oyun (pardon çukur) çok büyük... Örneğin şu WikiLeaks belgeleri dünyayı sarstı değilmi. Yaniz siz bu işlerin öyle rastlantısal falan flan olabileceğine hiç inanıyormusunuz... Açıkçası ben inanmıyorum... Çünkü bunların altında ABD, CIA ve ABD dışişleri ver ki böyle olunca durum çok daha kuşku götürücü aslında... Bende birçok kişi gibi dosyaların bilinçli olarak bizzat ABD yönetimince sızdırıldığına inanıyorum... Bu konu ile ilgili olarak sayın Mehmet Faraç'ın güzel tespitleri var... Ne diyor üstüd... "İstihbarat kaosunda yaratılan puslu havadan kurtlar yararlanır!.." Yani diyor... Su bulanık da olsa birileri balık avlayabilir!.. Ve devam ediyor... Dosyaların henüz çok büyük bölümü deşifre olmamasına karşın aklıma bir sürü WikiLeaks gerekçesi geliyor... İşte kategorize edilmiş gerekçelerden bazıları: ABD’nin handikapları: -Amerikan istihbaratı yediklerini kusuyor!.. -Sam Amca ishal olmuş, çevreyi kirletiyor!.. -ABD’deki iç çekişme, derin devletin kaynaklarını deşifre ediyor... -Dünya devinin merkezinde istihbarat savaşları yaşanıyor... -Uluslararası güçler CIA’nın karizmasını çiziyor... -ABD istihbaratının hiç de ketum olmadığı anlaşılıyor... -Beyaz Saray’da kocaman fareler dolaşıyor!.. -Birileri ABD dışişlerinin façasını fena bozuyor... -Beyazlar, siyahi bir liderin altını oyuyor!.. -ABD derin devleti, iktidarların ipliğini pazara çıkarıyor... Türkiye’ye yönelik gerekçeler: -Washington Türkiye’deki iktidarı tokatlıyor... -Amerika, AKP’nin ipini çekmeye çalışıyor... -CIA, AKP içinde çatlak çıkarmayı amaçlıyor... -Yahudi lobisi Türkiye’de huzursuzluk yaratıyor... -Büyük birader, Türkiye’deki korku imparatorluğuna dur demek istiyor... Uluslararası gerekçeler: -ABD, dünya ülkelerine hepiniz mercek altındasınız diyor… -CIA, tüm ülkelerin yöneticilerine ensenizdeyiz mesajı veriyor... -Amerika Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için kirli çamaşırları ortaya saçıyor... -ABD, İran’a saldırmak için altyapı hazırlıyor!.. -Sanal âlemde rüzgâr eken fırtına biçiyor!.. -WikiLeaks’in kurucusu belki de ABD’nin gelecekteki başkanı olmayı hedefliyor!... Saygılar... -
Aleviler… Aleviler; 25 milyondur… Aleviler; aydındır… Aleviler; iyi vatandaşlardır… Aleviler; okuyan, anlayan, bilen, dinleyen, bakan, gören, düşünen insanlardır… Aleviler; her zaman uygarlıktan yana oldular… Aleviler; inançlarında samimi oldukları için kimliklerini asırlardır acı çeke çeke koruyabildiler… Aleviler; tarihin en kanlı hesabını sorarken bile, sadece kendi dizlerine vurdular… Aleviler; “incinsen de incitme” dediler… Aleviler; barışçıdır… Aleviler; çalışkandır… Aleviler; yaşama ve doğaya saygılıdır… Aleviler; Allah’ın yarattığı tüm canlıları sevdiler… Aleviler; kadını ikinci sınıf vatandaş sayarak, bir mal gibi görerek, ona şüpheyle bakarak, insan yerine koymayarak, kapalı kapıların arkasına hapsetmediler… Aleviler; kadına güvendiler… Aleviler; yobaz değildir… Aleviler; saz çalarlar… Aleviler; dans ederler… Aleviler; ozanları, şairleri yakmazlar… Edebiyatçıları kovmazlar… Aydınları vurmazlar… Aleviler; “el, dil, bel sağlamlığı” isterler… Aleviler; çağdaş dünyanın reddettiği, akıl dışı ahmaklıklara, hurafelere, inanç adına yalanlara kanmazlar… Aleviler; Mustafa Kemal Atatürk’ü severler… Aleviler; ulusumuza çağdaşlık kapılarını aralayan devrim yasalarına yürekten bağlıdırlar… Aleviler; laik cumhuriyete sahip çıkarlar… Aleviler; dönek değildir… Aleviler; kendi çıkarları için, hangi iktidar gelirse ona yanaşıp yalakalık yapmadılar… Aleviler; Türkiye’nin aydınlanma sürecine ihanet etmediler… Aleviler; vefalıdır… Aleviler; dürüsttür… Aleviler; yüreklidir… Aleviler; yiğittir… (Bekir Coşkun / 15 Ocak 2008-Hürriyet)
-
Bizlere Hayatımızdan çok daha fazlasını ifade eden değerli kadınlarımızın 'DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜ' kutluyorum... DİPNOT
-
Gerçekten çok ilginç...
-
Wooovvv Harikasın.... Bilim gerçekten başka birşey... Saygılar...
-
Sayın y.yılmaz.. Evet işbirliği içindeydiler doğru... Değişikliğin sebebini ise Alper Taşdelen[¹] çok net bir biçimde dile getirdiği kanatindeyim... 1. İslam coğrafyasında kendisi yolsuzluklarla zenginleşen ama halkını yoksulluğa iten mevcut totaliter rejimler ve adaletsiz çarpık ekonomik düzen, İslami terör örgütlerine doğal taban sağlamaktadır. 2. Bu baskıcı rejimlerin halkın değişim, demokrasi ve özgürlük taleplerini bastırmaları artık ayaklanmalara ve sosyal patlamalara yol açacak düzeye gelmiştir; muhtemel ayaklanmaların öncülüğünü İslami örgütler ve partiler yapacaktır. 3. ABD Irak müdahalesi ile büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Halkı tarafından devrilmesi öngörülen rejimlerin sahiplenilmesi, İslam coğrafyasında ABD düşmanlığını daha da arttırmaktadır. 4. Bu rejimlere verilen maddi desteğin geri dönüşü yoktur. Halkları tarafından diktatör rejimlere duyulan tepki yine terörü ve ABD karşıtlığını beslemektedir. 5. Radikal İslami güçlerin kontrolünde olacak bir Ortadoğu’da, ABD için İsrail’in güvenliğinin sağlanması, başta petrol olmak üzere enerji kaynaklarına erişim ve enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara çıkışı zorlaşacaktır. Saygılar... ___________ [¹] -Ortadoğu Uzmanı / Columbia Üniversitesi MIA 1998
-
Sayın Canratiş bey... Ne diyeyim size şimdi... Her zaman olduğu gibi siz hep aklısınız ve her zaman doğru söylüyorsunuz... Hayrıca bir insan bir düşünce oluşturmuşsa, bir konuda birşeyle söylüyorsa veya yazıyorsa hemen aaaa bak baaak şunu şurda yazmışlar sen yazamazsın, bu düşünce ve yazıyı bunun yazısı ve düşüncesi dekekte doğru bir yöntem ve değil... Bende şimdi senin cümlelerinden bir arama yapsam inan bana binlerce yerde aynı, benzer düşünce ve yazılar bulabilirim... Her ne olursa olsun ben bildiğim yolda da devam edeceğim... Böylece okuyucu daha net anladığını ve yazıdan keyif aldığını düşünüyorum. Bu da beni mutlu kılıyor ve bu da benim yazı anlayışım... Saygılar...
-
Tabikide memnunuyetle sayın Canraşit... Bakın... Yakın zaman içerisinde Arap ülkelerinin ayaklanmaları'nın dışsal boyutunda bölgeye hakim ve önemli aktörü ABD'dir ve ABD bölgede belirli bir strateji değiştirdiğini net bir şekilde algılayabiliyoruz. Nedeni ise; İster Kuzey Afrika'da olsun, ister başkanlık ya da krallık koltuğunda hala oturan, halktan kopuk yaşayan tüm siyasal liderler aslında tümü (iran, Libya dışında) ABD ile işbirliği içerisindedir. Bu nedenle Arap halkları nezdinde ABD'nin imajının bu kadar bozuk olmasının en önemli nedeni de yine ABD'nin bu yaklaşımıdır. Açıkça görülmektedir ki bölgede ABD, radikal İslamcıların iktidara gelmelerini engellerken, İran'ı da karşısına alan ve İsrail ile bir arada yaşamasını öğrenmiş olan Arap liderlerin iktidarda kalmasını özellikle istediği ve harzuladığı için, halktan kopuk olan ve adeta birer nefret ikonu haline gelmiş olan Hüsnü Mübarek, Zeynel Abidin, vb. liderleri desteklemiştir. Tüm bunlardan ve elindeki mevcut liderlerden ötürü ise bu stratejide bir değişikliğe gidilmekte ve sanıyorum 2000'lerin başında ortaya atılan “Büyük Ortadoğu Projesi'ne” gerçeklik kazandırılmaya çalışılmaktadır. Buna göre Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Arap devletlerinde halk desteğine sahip yönetimler oluşturulacak, muhalefet / ara muhalefet vb. temsilcilerinin daha fazla/çok daha yüksek oranlarda meclise girmelerine izin verilecek ve bunun sonucunda basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile belli bir noktaya kadar işletilebilecek hale getirilecek ancak yine de Batı ile işbirliği içerisinde olacak hükümetler oluşturulacaktır. Burada en önemli nokta ise; Bana göre bölgede ne yazıkki bu politikadan/politikalardan olumlu ya da olumsuz etkilenecek en önemli güçler ise maalesef Türkiye, İsrail ve İran olacak olmasıdır... Türkiye ise bu değişimin olumlu oluşması durumunda daha fazla karmaşaya mahal vermeden galiba hem ABD'nin hem de Arap halklarının yanında yer alacaktır diye düşünüyorum... Saygılar...
-
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
ABD'nin bugün gelinen noktada dini ve bölücülük anlamında nihai hedefi; * "Bağımsız Kürdistan" haline gelinceye kadar, "Kuzey Irak Yerel Yönetimi"nin güvenlik içinde olmasını sağlamak, * Türkiye Cumhuriyeti'ni "Türk-İslam Devleti"; geleceğin Bağımsız Kürdistan'ını "Kürt-İslam Devleti" olarak yeniden yapılandırmak, * "Kürt Devleti"nin kuzey sınırlarını "Güneydoğu Anadolu" topraklarına taşımak, * Her iki devleti "İslam" ortak paydasında ve bir siyasal yapı içinde buluşturmak, * Ve böylece bölgede ABD çıkarlarını koruyacak yeni bir yapı oluşturmaktır. AKP'nin dini ve bölücülük anlamında nihai hedefi ise; - "ABD" ve "AB" nin sağladığı destekle, olabildiğince uzun süre Türkiye'yi yönetmek, - "Siyasal İslam" ın önünde bir engel oluşturan "anayasal kurum ve kuruluşlar" ı etkisizleştirmek, - Belli bir programa bağlı olarak Türkiye'nin "anayasal nitelikleri" ni ve "devlet düzeni" ni değiştirmek, - Ve sonunda, laik ve çağdaş "Atatürk Cumhuriyeti" ni "Türkiye İslam Cumhuriyeti" ne dönüştürmektir!... (O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU)[*] Görüldüğü gibi ABD ve AKP'nin hedefleri dini ve siyasal anlamda mükemmel bir şekilde örtüşmektedir!... Nasıl ama... (Ve günümüzde maalasef proje de tıkır tıkır işlemekte...) Saygılar... Kaynak: 1- ... 2- Haberin yeri... [*]-Silahçıoğlu,1948′de Trabzon’da doğdu. 1968′de subay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katılan Silahçıoğlu, Kara Harp Akademisi, TSK Akademisi, Amerikan Silahlı Kuvvetler Akademisi’ni bitirdi. 1995′te generalliğe terfi eden Silahçıoğlu, 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı da yaptı. -
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
... Ortadoğu'daki dinamikleri çoğunlukla "mış gibi"lerle zenginleştiren gazeteci Hüsnü Mahalli, bu kez ihtiyatlı davranarak, bütün olup bitenleri "uyumlu İslam"ın yaratılmak istenmesiyle ilişkilendirdi. Haklıdır. "Ekonomik anlamda bireyci, egoist ve inanç itibarıyla kaderci vatandaş, bundan ne hayır gelir? İkisinin toplamı Batı için uyumlu olmaktır. Uyumlu vatandaş. Bakın dikkat edin, ılımlı demiyorum, uyumlu. Dolayısıyla sen, kafa yapın itibarıyla kapitalistsin, ama ideolojik olarak kadercilik itibarıyla uyumlusun" derken çok haklıdır. ... Kemal Okuyan'a saygılarımızla... -
Sayın y.yılmaz... Öncelikle bulunduğumuz coğrafyadaki sorunlara yakın çevreden değil, uzak çevreden bakmak gerekir!.. Önce dünyayı görmek, küreselleşmeyi algılamak; oradan Ortadoğu'ya uzanmak; bölgede olan biteni kavramak ve nihayet; yeni sınırların gündeme geldiği Ortadoğu'da Türkiye için belirlenen konumu anlamak gerekir!.. Bugün AB ve ABD'nin gün yüzüne çıkan amacı, ilk aşamada "İsrail-Kürdistan-Ermenistan-Gürcistan" eksenini oluşturmak ve bu eksen üzerinde yer alan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu Kürdistan ve Ermenistan arasında paylaştırmaktır. İkinci aşamada ise Türkiye'nin geri kalanını Sevr'e göre ayrıştırmaktır!.. Yine AB ve ABD bu amaçları doğrultusunda belirlenmiş hedeflere doğru adım adım yaklaşmaktadır!.. Türkiye yakın tehditlerle uğraştırılırken uzak tehditleri algılayamaz hale sokulmaktadır!.. (Türkiye'de bunu görebilenler ise bir kısım çevrelerce, vehim ya da paranoya sahipleri olarak tanımlanmaktadır.) Tüm bunlar sistemli çabalarla sürdürülen belli bir planın parçalarıdır. Amaç; "AB süreci" ile başlayan, "Büyük Ortadoğu" ve "ılımlı İslam" la ivme kazanan, "siyasal İslam" la zemin bulan ve nihayet "bölücü/ayrılıkçı hareket" le tamamlanan bir ortamda dayatma politikalarıyla sonuca ulaşmaktır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, tüm dayatma politikalarına, ulusal hak ve çıkarlarımızı gözeten devlet politikaları/ulusal politikalarla karşı koymak zorundadır!.. Türkiye'nin karşısındaki devletler, ulusal çıkarlarına uygun olarak hareket etmektedirler!.. Türkiye ise, ulusalcı olmayan bir siyasal iradenin elinde, belli bir sona doğru hızla sürüklenmektedir!.. Bu konuda tüm bu olup bitenler bilgi, birikim, bilimsel irdelem, akılcı yaklaşım, araştıran, sorgulayan ve inceleyen birer bireyler olarak çözmek ve analiz etmek zorundayız... Yoksa durum gerçekten çok vahim... Saygılar...
-
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sayın y.yılmaz... Sizi çok iyi anlıyorum... Sorun bence müslüman olmayan toplumların ve müslüman olan toplumların sosyal tahribatlarından ziyade temen neden şu... Müslüman devletlerin geri kalmışlığı sayesinde güçlü ve gelişmiş hıristiyan devletlerinin islam coğrafyasında yürüttüğü projenin ayağında eğer Türkiye'yi şekillendirilebilirse projedeki diğer ülkeler için de bir model yaratılmış olacağı deneyimidir... Kaldı ki AB de ABD'nin yürüttü bu "Büyük Ortadoğu Projesi" ne maalesef onay veriyor, çıkarları için vermesi de gerekiyor çünkü AB ve ABD'nin amaçları çoğu yerde örtüşmekte olduğu görülmektedir ve Hedef Türkiye'yi şekillendirmekti. Bunun içinde temel dayanakları ve eldeki olanakları ise; Türkiye'nin AB üyeliği Ilımlı İslam Bölücü/ayrılıkçı hareket Maalesef ülkemiz bu projede "iyasal şekillendirme" bugünkü AKP iktidarın ilk 5 yıllık döneminde mükemmel bir ivme kazandı ve 8 yıllık iktidarı sonucunda ordu, basın, eğitim kurumları, hukuk vb. dinamikleri bir bir ele geçirerek ABD katkılarıyla yaygınlaştırılan dinsel kökenli siyasal hareket, yani "Siyasal İslam" Türkiye'nin siyasal açıdan şekillendirilmesi ve laikliği aşındıran "Ilımlı İslam" a geçilebilmesi için elverişli koşullar yarattı!.. Sonuç olarak şunu söylemek mümkün... Neden hala bu oyunun farkına vararak uyanamıyoruz ve din ağırlıklı (ılımlı / siyasal islam) bu projde darmadağın edilen, uyuşturulan, etkisiz bırakılan kendi öz devriminden uzaklaştırılıp emperyalizme pazarlanmasına göz yumuyoruz.... Nedeh dış güçler kemalizme, ulusal değerlere, Laik Cumhuriyete ve bilime dayalı bir toplum olmasına karşı... Neden toplumu geri bırakmak için siyasal anlamda güç vererek dinsel bir toplumu istiyor ve destekliyor... Öncelikle bunu çok iyi düşünüp ona göre değerlerimizi ve tercihlerimizi geliştirmeliyiz diye düşünüyorum... Saygılar.. -
Sayın canraşit... Gerçekten sizi bende çözmekte ve anlamakta zorlanıyorum... Formumuzun demirefe gibi çok değerli, düşünce ve eylemi net bir arkadaşımızı sanki sıkıştırma, tuzağa düşürme, ya da anlamak istememe gibi vs. vs. gibi düşünceler karşısında inanın hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum... Ana konu dağılmadan ve kişiselleştirmeden konu başlığına yönelik tartışma ve fikir üretme imkanımız daha geniş tutma titizliği olursa bizler çok memnun olacağız... Saygılala...
-
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Mısırlı iktisatçı Samir Amin: Ilımlı İslam yanıltıcı Türkiye gibi ülkeler söz konusu olduğunda, İslamın ılımlı biçimine örnek oluşturduğu yorumlarını değerlendiren Amin, “ılımlı İslam” ifadesinin yanıltıcı olduğunu vurgulayarak, “Bu hareketler iktidarda oldukları zaman ılımlı olarak tanımlanabilirken, iktidarda olmadıklarında ise radikalleşebilirler” diye konuştu. Türkiye’de iktidarda olanın İslamiyet değil, İslamcı olduğunu savunan bir siyasi parti olduğunu belirten Amin, “Mısır’daki Müslüman Kardeşler de böyledir” dedi. -
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yukarıda bir bölümünü verdiğim sayın Samir Amin'in gezetede yayımlanan düşünceleri... ______________________________________________________________ ‘AKP Müslüman Kardeşlere benziyor’ Mısır doğumlu olan ve Paris’te eğitim gören Samir Amin, kalkınma teorileri, kapitalizm, küreselleşme ve sistem karşıtı hareketler üzerine görüşleriyle tanınıyor Türkiye’nin siyasal İslam tartışmalarında ismi geçen, değinilen bir ülke olduğunu söyleyen Samir Amin, “Türkiye’deki siyasal İslam’ın, başka ülkelerdekinden çok farklı olduğunu düşündüğünü” söyledi. Mısırlı Marksist iktisatçı Samir Amin, “Türkiye’de iktidarda olan İslamiyet değil, iktidarda olan İslamcı olduğunu savunan bir siyasi partidir. Mısır’daki Müslüman Kardeşler de böyledir” dedi. 2008 yılını “Tarihin sonu geldiği mitinin ve kapitalizmin ebedi olduğuna dair mitlerin sonunun geldiği bir yıl” olarak tanımlayan Amin, Amerikan askeri müdahaleciliğinin sistemin devamı için Obama tarafından da sürdürüleceğini söyledi. BBC Türkçe servisinden Güney Yıldız’ın sorularını yanıtlayan ünlü düşünür Amin, ekonomik kriz, dünyadaki askeri müdahaleler, siyasal İslam ve 2008 yılına dair değerlendirmelerde bulundu. ‘Terorizmi icad ettiler’ Ekonomik krizin temel nedeni aranırken kapitalist gelişmenin ileri derecede oligopolleşmiş olmasına yoğunlaşılması gerektiğini belirten Amin, Yıldız’ın “Sizce Keynesçilik, sistemin krizine çözüm getirecek bir alternatif olabilir mi?” sorusuna “Oligopollerin süper kâr elde etmelerini mümkün kılmak için çabalıyorlar, bunun da Keynesçilikle bir ilgisi yok” yanıtını verdi. Amin, Afganistan ve Irak’ta mutlak bir zafer ya da mutlak bir mağlubiyetin yaşanmadığı bir kriz durumuna ilişkin gelecek öngörülerini ise şöyle aktardı: “ABD, Avrupa ve Japonya, bu doğal kaynaklara diğer toplumların erişimini engellemek zorunda olduklarını görüyorlar. Bunu sağlayabilmelerinin de gezegen üzerinde askeri kontrol kurmaktan başka bir yolu olmadığını biliyorlar. Bu nedenle de ‘terorizm’ dedikleri şeyi icat edip, bunu kendi yararlarına kullanmaya başladılar. Bu sayede de, tümüyle suç olan ve uluslararası hukukta yeri olmayan ‘önleyici savaş’ kavramını geliştirdiler. Ve ilk vuruşlarını da Ortadoğu’ya gerçekleştirdiler ancak bu daha yalnızca ilk adım sayılır.” Obama yönetiminin askeri kontrol ve müdahalecilik doktrininin de herhangi bir değişiklik yapacağını düşünüyor musunuz? Sorusuna ise “Hayır, gezegen üzerinde askeri kontrol sağlanması planı yalnızca Bush’un aklıyla üretilmiş bir plan değildir. Planın ortaya atılması dahi, Clinton dönemindedir. 21. yüzyılda gezegenden bir askeri kontrol sağlanmasına dair Pentagon belgeleri bulunmaktadır. Tabii, Bush planını büyük bir küstahlıkla ve şiddetli bir şekilde uygulamaya çalışmıştır, ancak Obama da belki en azından müttefiklerine karşı benzer bir küstahlıkta olmasa da başka bir dil kullanarak bu planı uygulamaya devam edecektir” yanıtını verdi. “Siyasal İslamın emperyalizmin kör bir müttefiki olduğunu” söyleyen Amin, Türkiye’nin siyasal İslam tartışmalarında ismi geçen, değinilen bir ülke olduğunu belirten BBC muhabirinin “Yaklaşık 80 yıllık laik cumhuriyetçiliğe rağmen siyasal İslamın Türkiye’de yükselişte olduğu” yönündeki sorusuna ise şu karşılığı verdi: ‘Türkiye’de siyasal İslam farklı’ “Türkiye’deki siyasal İslamın, başka ülkelerdekinden çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Özellikle de Arap ülkelerini kastediyorum. Mısır’daki Müslüman Kardeşler hareketinden çok da farklı değil kanımca. Türkiye’de iktidarda bulunan siyasal İslam, Avrupa Birliği’yle bütünleşmeye karşı değil ve birçok konuda da bütünleşmeye karşı değil. Dolayısıyla bu hareketler de, diğer tüm gerici hareketlerin olduğu türden bir gericiliğe sahipler.” ‘AKP İslamcı bir partidir’ Özellikle, Türkiye gibi ülkeler söz konusu olduğunda, İslamın ılımlı biçimine örnek oluşturduğu yorumları ve “ılımlı İslam” kavramını da değerlendiren Amin “İslamiyet bir dindir. Ben siyasal İslamdan söz ediyorum. Türkiye’de iktidarda olan da İslamiyet değil, iktidarda olan İslamcı olduğunu savunan bir siyasi partidir. Mısır’daki Müslüman Kardeşler de böyledir” dedi. Ilımlı İslam ifadesinin ise tümüyle yanıltıcı bir ifade olduğunun altını çizen Amin, “Bu hareketler iktidarda oldukları zaman ılımlı olarak tanımlanabilirken, iktidarda olmadıklarında ise radikalleşebilirler” diye konuştu. Amin, 2008 yılını ise “Tarihin sonu geldiği mitinin ve neoliberal veya liberal denen kapitalizmin ebedi olduğuna dair mitlerin sonunun geldiği bir yıl” olarak tanımladı. Kaynak: ... -
Sayın canraşit... Demekki bildiğimiz, birşekliyle bir söylev ve kültür oluşturduğumuz her konu ve konuşmada artık işyerinde, evde, sokakta, tarlada, fabrikada, e aydi kahvede vs vs... demek kaynak göstererk konuşacağız öylemi... Aaa bak bunu şu söylemişti aaa diyeceğiz... Özümzediğimiz, beynimimize kazıdığımız, özdeşleştiğimiz bir kavram, deyiş, düşünce vs'leri... Mesela.. 'Ak akçe kara gün içindir' 'damlaya damlaya göl olur' 'sakla samanı gelir zamanı' ve daha bilmem ne... Çok İlginç ve ömür insansınız... Size kolaylıklar o zaman... Bizden çok ama çok ileride ve bilgili olduğunuz bir gerçek... Hatta Hata bulma, araştırma ve aramada da üstünüze yok... Ne yapalım üstat bizim bu kadarımız var ve bundan da çok ama çok mutluyuz... Saygılar ve kolaylıkla...
-
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sevgili forumdaşlar... Mesela ben Türkiye’de siyasal İslamı çok farklı buluyorum... Çünkü, Türkiye’deki siyasal İslamın, başka ülkelerdekinden özellikle de Arap ülkelerini kastederek farklı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de iktidarda bulunan siyasal İslam, Avrupa Birliği’yle bütünleşmeye ve birçok konuda da bütünleşmeye karşı değil. Fakat aynı zamanda çok ilginç bir biçimde bu hareketler diğer tüm gerici hareketlerin olduğu türden bir gericiliğe sahipler. Evet İslamiyet bir dindir ve ben bir siyasal İslamdan söz ediyorum. Türkiye’de iktidarda olan da İslamiyet değil, iktidarda olan İslamcı olduğunu savunan bir siyasi partidir. Mısır’daki Müslüman Kardeşler de böyledir. Fakat ya şu ılımlı islam... Çok gerçek bir biçimde ilımlı İslam Türkiye'nin anayasal niteliklerinden laikliği dışlayan, Türkiye'yi bir din devleti olarak görmek isteyen, göstermek isteyen ABD'nin dayatmasıdır. Ilımlı İslam, olmayan bir anlayışı varmış gibi gösteren yapay bir tanımdır. Herkes biliyor ki Siyasal İslam'ın bir türü vardır; o da anayasası Kuran olan şeriattır. Siyasal İslam her yerde aynıdır. 1400 yıldan beri değişmeyen kuralları uygular, Türk ulusunun gerçeklerin ayırdında olmayan bir ulus gibi görünmesine gösterilmesine izin verilmemelidir. Ama şu han bir siyasal model var ortada... O modele ne ad koyacaksınız? Siyasal İslam mı, Ilımlı İslam mı? Fethullahçı İslam mı? Aaa sahi bu arada demokrasi... (Şaka yaptığımı sanıyorsunuz değilmi ama inanın yapmıyorum)... Saygılar... -
SİYASAL İSLAM ve DEMOKRASİ (Evrensel bağlamdan Türkiye Özeline)...
DİPNOT şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
. Siyasal İslam ve Demokrasi İçin Üç Basit Soru Necmettin Erbakan’ın vefatı ve görkemli cenaze töreni, Siyasal İslam’ın Türkiye’deki tarihsel serüvenini ve yaşanan sorunları bir kez daha irdelememize yol açtı. Bu sorunların irdelenmesinde odak noktası genellikle 28 Şubat olayıydı. Dolayısıyla tartışmalar askerlerin siyasal rolü ile sınırlı kaldı. Sanki Türkiye’deki bütün sorun Siyasal İslam ile askerlerin siyasetteki rolünden ibaretmiş gibi ele alındı. Oysa sorun çok daha genel: Siyasal İslam’ın askerler ile olan ilişkileri bu genel sorunun sadece bir yönü. Genel sorun, ne yazık ki hem evrensel bağlamda hem de Türkiye özelinde Siyasal İslam’ın demokratik laik rejimle olan ilişkileri açısından ele alınmadı. Bu eksiklik belki de Siyasal İslam’ın çeşitli görünümlere sahip olmasından ve hem dünyada hem de Türkiye’de yeni oluşumlar yaşanmasından kaynaklanan belirsizliklerden dolayı ortaya çıktı. *** İşe Siyasal İslam’ın farklı görünümlerine işaret etmekle başlarsak daha anlamlı tartışmalar yapabiliriz: Örneğin, en aşırı uçta, Siyasal, Radikal, Dogmatik İslam’ın, terörü de bir araç olarak kullanan temsilcisi El Kaide, bir evrensel model midir? Örneğin Suudi Arabistan’daki, Kuveyt’teki Siyasal İslam: Bir ailenin, otoriterliği de aşan bu totaliter yönetim biçimi bir evrensel model midir? Örneğin İran’daki Siyasal İslam: Şah’ın otoriter rejimine karşı demokratik bir başkaldırı olarak başlayıp, totaliter bir rejim olarak son bulan İran’daki Siyasal İslam, evrensel bir model olarak kabul edilebilir mi? Örneğin Gazze: Bir direniş hareketi olarak dikkati çeken ve halkın oylarını da alan, katı bir şeriatçı rejim uygulaması yapan HAMAS deneyimi, Siyasal İslam için evrensel bir örnek midir? Örneğin Malezya: Özerk bölgelerde seçim mekanizması ile iktidara gelen yönetimlerin uyguladıkları şeriat rejimleri, Siyasal İslam için bir evrensel model olabilir mi? Ya Ortadoğu’daki ve Kuzey Afrika’daki ayaklanmalar? Mısır’daki otoriter rejime karşı isyan, ordunun yönetiminde nereye gidecektir? Tunus’un kaderi nasıl belirlenecektir? Libya’nın geleceğinde neler olacaktır? Öteki İslam ülkelerindeki olaylar nereye gidiyor? Ve son olarak bütün İslam âlemi içinde anayasası tek ve biricik olarak demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine dayalı olan Türkiye: Siyasal İslam’ın temsilcisi kabul edilen bir iktidar Türkiye’yi nereye götürmektedir? Daha “ileri bir demokrasiye” mi... Yoksa “ileri demokrasi” adı altında totaliter bir İslami rejime mi? Her nereye doğru giderse gitsin, Türkiye, bugün ve yarın Siyasal İslam için evrensel bir model oluşturabilir mi? Bu konuda sadece iktidardaki AKP değil, muhalefetteki Saadet Partisi, HAS Parti, Türkiye Partisi, tarikatlar, cemaatler ne düşünüyor? *** Pek doğal olarak dünyadaki Siyasal İslam’ın çeşitli görünümlerini ve uygulamalarını temsil edenlere soru soracak halimiz yok, o nedenle üç basit soruyu en azından kendimize sormak istiyorum: 1) Bir insan hem Müslüman hem de demokrat ve laik olabilir mi? 2) Siyasal İslam için, demokrasi ve laiklik sadece bir sandık mekanizması mıdır, yoksa devamlı bir yaşam biçimi olarak da kabul edilebilir mi? 3) Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir kadın başını açmakta, tesettüre girmemekte özgür müdür? Sorular bu kadar az ve basit. Bu sorulara Siyasal İslam’ın temsilcileri tarafından verilecek dürüst yanıtları soğukkanlı bir biçimde tartışabilirsek, Siyasal İslam’ın ve demokrasinin Türkiye’deki ve dünyadaki ilişkisini ve geleceğini de daha salim bir biçimde değerlendirebiliriz diye düşünüyorum. ____Emre Kongar / Cumhuriyet... -
Sayın canraşit... Burada size katılıyorum hiç kimse dinliliği ve dinsizliği siyasete alet etmemeli bu doğru. Fakat gelin görün ki ülkemizde bir siyasi parti iktidara gelmiş / oturmuş ve... -- AKP’nin torba yasa tasarısını TBMM’nin çevresinde protesto etmek için toplanan DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği’nin binlerce emekçisini, polis tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırıp dağıtılıyorsa... -- Öğrenciler, çoktandır tekmelenip coplanmaya, pankart açtın, afiş astın, yumurta attın, diye mahkemelere çıkarılmaya alıştırılmışsa -- Ergenekon’du Balyoz’du derken, çakma belgeler, telefonlara kazayla aktarılan yanlış numaralar ve düzmece suçlamalarla, insanlar yıllardır yargısız infaz tutuklusu haline gelmiş ise... -- Telefonda konuşmak tehlikeli, internette yazışmak sakıncalı, zaten çoğu gazetede de yazmak imkânsız bir halde ise -- Üniversitelerin ortasına cami şimdilik sünnet, memurin takımına ve ruhsat peşindeki esnafa cuma namazı artık farz olmuşsa... -- Daha dün onlarca gazeteci daha düşüncesinden ötürü tutuklanmışsa... Bu durumda sizce bunu sözüm ona "İleri Demokrasi" aldatmacasını / yada dini siyasete alet edilmesini 21.yy dünyası gerçekçiliğiylemi? yoksa dinsel bir yaklaşımlamı anlayacağız ve yorumlayacağız... Oysa bana göre Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Budist, her dinden ve dinsiz insan demokrat olur. Ama Hıristiyan demokrasi, Şintoist demokrasi olmayacağı gibi slamcı demokrasi de olmaz. Çünkü demokrasi, doğası gereği sekülerdir: Hangi dinden, inançtan ya da dinsiz ve inançsız olursa olsun, yasalar önünde eşit, aynı haklara sahip olduğu, azınlığın çoğunluk gibi düşünmeye, davranmaya zorlanmadığı özgürlük rejimidir. Saygılar...
-
Sayın Canraşit... Kısaca söylemek istediklerimi açık ve yalın belirticeğim... Ülkemizde uzun yıllardır olup bitenlere baktığımızda Ilımlı İslam Projesinin1945'lerde başladığını söyleyebiliriz ki bugün yapılanlar bunun bir izdüşümüdür. Kaldı ki ötesi berisi yok artık ve AKP dış menşeyli bu bu projenin Türkiye ayağını oluşturmaktadır... Ülkemizde nsanları emperyalizmin etkisine açık hale getirmenin birisi de Din sömürüsüdür... Küresel din istismarcıların da Türkiye'deki temsilcileriyle yaptığı da tam anlamıyla bir din sömürüsüdür. 1945'lerde başlayan bu sömürü Cumhuriyet kurumlarını esir alacak kadar büyük bir güce ulaşmışlardır. Çok partili sisteme geçilirken ABD desteğiyle sürece girenlerin bugün orduğuyu ve yargıyı yine o emperyalistlerin yardımıyla Cumhuriyet'i yıkmak üzerine kuşattıklarını görüyoruz. Yine; 1945 yılından bugüne Fethullah Gülen'in sağ kolu sayılan bir zatın "Türkiye'de Fethullah Haca'yı sevmeyen kimse kalmayacak, herkes Gülen'ci olarak" açıklaması, koskoca bir toplumu nasıl da emperyalizmin nesnesi olarak gördüklerinin bir göstergesi olsa gerek... Sonuç olarak; Açıkçası din söylemi kullananların bir yandan felsefe üzerinden kurban keserek, diğer yandan da Risale-i Nurlardan felsefe okuyanları şeytan ve nmuzsz ilan etmeleri gerçekten de çok büyük bir çelişkidir. Halkı aptl yerine koymaktır diyorum... Saygılar...