Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kgurleyen

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    137
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kgurleyen tarafından postalanan herşey

  1. Aşk'ı aştın sen artık Sardunya....artık aşkınsın...
  2. Ertuğrul Özkök'ün yerine Enis Berberoğlu geldi.... Bütün bu olup bitenler.... Türk Basının Amiral Gemisinin.... AKP nin dümen suyunda Atlantik ötesi sulara girdiğinin ön işaretleri olmakla birlikte 2010 yılının bir erken seçim yılı olduğunun da habercisidir.... Yakınlarda Enis Berberoğlu'nun koltuğunda Fehmi Koru ya da Akif Beki'yi görürsek hiç şaşırmayalım...
  3. Mutluluğu...güzelliği...olumluluğu...aşkı ve hatta Tanrıyı arayıp da bulamayan ve aramalarının sonunda hayal kırıklığına uğrayan bir arkadaşım, son dertleşmemizde işin sırrını çözdüğünü...artık kendisine yönelerek bir iç yolculuğuna çıkacağını ve kendisini bulduğunda da arayışının sonlanacağını ve ''özünü'' bulduğu için de huzura kavuşacağını söylüyordu.... Ayrıca bu arayış konusunda ben ne düşünüyormuşum... Mevlevilikten çok Elif Şafak'ın ''AŞK'' ından esinlendiği sandığım arkadaşıma bunu ihsas ettirmeden...şunları söyledim; ''Arayışın; nesneler üzerinden sürdürülmesi durumunda sonucun, sahte mutluluk ve ''asıl olanı bulamamak'' olduğu yargısına vardığın anlaşılıyor... Adını koymakta güçlük çektiğin manevi bir şeyi aramanın da, istediğin sonucu veremediğini belirtiyorsun.... Bu nedenle benim görüşüme göre;''arayış'' kavramının içini ''öz''le doldurma yolunu seçerek Mevlanacılığa bir gönderme yapıyor ve ''kişinin tüm arayış serüveninin aslında kendisini aramak olduğu'' sonucuna varıyorsun.... Aslında ''senin arayıcılığınla-benim bekleyiciliğim'' arasında ''DURUŞ'' açısından bir çelişki yok...senin ki eylemlilik...benim ki edilgenlik gibi algılanabilir sadece o kadar...ama ''beklemenin aramaktan daha zor olduğunu'' söyleyen bir çok yaşam ustasının olduğunu da söylemek durumundayım... Beklemeyi bilenler açısından...yani benim tarafımdan bakıldığında ise durum şöyle; Senin...Elif Şafak'ın...ve Mevlana'nın vardığı sonuç...ne yazık ki benim vardığım sonuçla örtüşmüyor... ''Özünü aramak''....yani tasavvufi tercümeyle ''Tanrıyı aramak''...daha şiircesiyle ''Aşk'ı aramak''.... daha felsefi olarak ''kendine ulaşmak''... gerçeğe ve aranılan şeye ulaştırmıyor insanı. ''Günahsızlar Tanrıyı arar...Tanrı günahkarları BULUR'' sözüne inanan biri olarak; özü...tanrıyı...aşkı... bulmak için paralanmanın hiç bir anlamı olmadığına inanıyorum...tek tanrılı dinlerin ''mevlasını arayan adamlar......'' enflasyonu yarattığına inandığım gibi... Bana göre; öz de...Tanrı'da...aşk da...''kendi geçmişiyle yüzleşip,hesaplaşmış kişilerin ayağına gelir''....yani günahkarların... Ve hiç bir insan kendisiyle ölümüne dövüşmeden...yüzleşmeden önemli ''şeyler'' aramaya soyunmamalıdır...dağarcığında hiç bir şeyi yoktur çünkü... Altın arayıcısına benzeyen bu kimselere...aradığı ''şey'' ya da ''şeyler'' ne yazık ki hiç yüz vermez ve onlar boş yere dönenip dururlar... Ne kadar çok şey bilmemizle ne kadar çok iman etmemizle ilgili değil...ne kadar bilinçli olduğumuzla ilgilidir aramak ya da beklemek... Kendimizle hesaplaşacağız ve bekleyeceğiz...bunu başarmış birine hiç bir şey kayıtsız kalamaz...Tanrı bile... Aramak ve beklemek... Birisi hala kendini tanımak ve anlamak peşindedir... Öteki ise bu müthiş deneyimi ve kavgayı başarmış olmanın yorgunluğuyla kendisine gelmeye mecbur ve mahkum olan kendisinden içerü yü sükunetle beklemektedir...'' Yanından ayrıldığımda kafasının yeniden karıştığından adım gibi emindim... Kemal GÜRLEYEN
  4. Irak'da Türk Askerinin başına geçirilen çuval aslında bir talimatın ilk işaret fişeğiydi... ''Bu andan sonra tüm çalışmalarınızı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibar kaybetmesi üzerinde yoğunlaştıracaksınız!..'' Sonrası çorap söküğü gibi geldi... Tarihin en kapsamlı ve gelişmiş teknolojiye dayalı psikolojik harp usulleri TSK ne uygulanmaya başladı... Ezeli ve yeni türedi tüm hasımlar, vahşi yaşam belgesellerinde görülebilen bir acımasızlık ve açlıkla TSK ni kuşatıp saldırmaya başladılar... Koca TSK nın yıkılıp çökeceğini efendilerine kanıtlamak için adeta yırtınıyorlar... Bu fotoğraf bugünleri simgeliyor... Ama ''SON'' u henüz bilmiyoruz...
  5. ''Bu ordu kime ve neye hizmet ediyor?...'' başlıklı alıntı Alper Taş'a ait... Hiç bir düşüncemi özgün olarak ortaya koymadan şahsen ben böyle mota mot bir alıntı yapsam...yazının adminlerce hemen ortadan kaldırılacağından hiç kuşkum yok...kimilerini görmezden gelmek,kimilerine yaptırım uygulamak... bu forumda geliştirilmek istenen içtenlik ruhuyla bağdaşmıyor... TAMAMI ALINTILANAN yazının asıl sahibi Alper Taş kimdir?...yanıtımız kısa ve öz; Kanal a nın sorumlusu...Fetullah Gülen cilerin yönettiği ve oluşturduğu ''Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı''nın ileri gelenlerinden...Abant Toplantılarının katılımcılarından... Başka söze gerek var mı?... Her zaman ve her zeminde olduğu gibi tipik bir bölücülük & gericilik kankalığı ve TSK düşmanlığı... Ne yapılırsa yapılsın....kervan yürüyecektir!..
  6. kgurleyen

    Kalbe dokunup giden insanlar...

    Şimdi siz de onlardan biri oldunuz işte....teşekkürler....
  7. kgurleyen

    Kalbe dokunup giden insanlar...

    Teşekkürler Sn.Taurus, Yazımı... bir önceki yazım ''Hiç tanımadığım Burak...doğum günün kutlu olsun...'' la birlikte değerlendirmenizi rica etsem?...
  8. 25 ARALIK 2009 Sol Haber Portalı'nda yayımlanan Yurdakul Er'in şu yazısına da kulak vermek gerekiyor kanımca; -http://haber.sol.org.tr/yazarlar/yurdakul-er/hatip-dicle-nin-hirvatistan-i-veya-kosova-si-22004-
  9. Kendim için birşey istiyorsam namerdim... Üniversitede okuyan oğlum için; tüm sınavlarını vermesini diliyorum... Ülkem için de; AKP iktidarının başımızdan gitmesini diliyorum...
  10. kgurleyen

    Sinemanın Şarkı Söyleyen Kadınları -1 -

    Sn.Mouchette... Siz de benim gibi alıntı yüklemede beceriksizsiniz...ama ben yinede alıntınızı sevdim...nedeni ise bana Yunanlı eski yıldız Aliki Vuyuklaki'yi hatırlatmış olması... Gerçekten Filiz Akın ile A.Vuyuklaki...iki komşu ülkede çok ünlü olan iki dönemtaş yıldız... O dönemde Kıbrıs nedeniyle, halkları ve hükümetleri birbirine çok soğuk olan iki ülke... Akın ve Vuyuklaki sayesinde birbirlerine oldukça yakınlaşmışlardı... Akın Atina'ya...Vuyuklaki İstanbul'a gelmiş...hatta filmler çekmişlerdir...Yanılmıyorsam dönemin en ünlü jönü Orhan Günşiray ile de Vuyuklaki'nin birlikte çektikleri bir de film vardır.. Hoş günlerdi o günler...selamlar...
  11. Asimetrik...simetrik olmayan demektir...uyumsuzluğu...düzensizliği...karmaşayı...her yönden ve koldan saldırıyı...kuşatmayı betimlemek için askeri literatüre girmiştir...örneğin iki devletin,ya da iki kurumun....ya da iki bireyin...birbirlerini çok yönlü olarak hedef almaları ve her türlü alet ve vasıtayla baskılamaya çalışmaları bu tanımlamayı gerekli kılmıştır... Aslında psikolojik savaş ın tarihi çok eskidir...silahlı nihai saldırıya geçinceye değin hasmını içerden ve özellikle moral yönden çökertmeyi öngörür....beyin yıkamaya ve yerleşik algılama kodlarına düşünsel virüsler göndermeye dayanır...mücadele ve savaşma azmini felç edecek psikolojik çöküntüyü amaçlar...süreklidir...inatçıdır....ve ancak topyekün bir uyanış...silkiniş ve karşı koyuşla mağlup edilebilir... Ulusumuza ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimize, tarihte benzeri görülmemiş bir yoğunlukta uygulan asimetrik psikolojik savaş...ne acıdır ki belirli bir düşman ülkeden değil...21.yy ın...yani zamanın ruhuna uygun olarak küresel gücün(emperyalizmin) beslemesi/yetiştirmesi ve işbirlikçisi yerli unsurlardan gelmektedir...Kimdir bunlar; 1- Özel olarak yetiştirilmiş olanlar: Bunlar psikolojik savaşın en önemli unsurlarıdır.Psikolojik savaşı sevk ve idare eden beyin takımını oluştururlar...Önemli bir bölümünü dışarıdan gelen diplomatik statüde ki insanlar ile...üniversitelerde görevli Prof.lar...gazeteciler oluşturur. 2- Akademisyenler, sanatçılar, film yıldızları: Bu kişiler daimi görevli olmayan daha çok tek, ya da bir kaç görev için ülke içinden ve dışından devşirilmiş popüler kişilerdir. 3- Yerli unsurlar: Bunlar çoğunlukla başka bir ideolojiyi benimsemiş devlet otoritesine karşı çıkanlar ile ...TSK ni geçmiş darbelerden ötürü suçlayanlar ve egemen sınıfların aygıtı olarak gördükleri devletin şu ya da bu şekilde zarar görmesini isteyenlerdir.Bölücüler ve şeriat yanlıları da bu kapsam içindedirler... 4- Çıkarcı kesim: Bu kişiler çıkarları için parayla satın alınan ve her türlü işte kullanılabilen karaktersiz kişiliklerdir. 5- Hiç bilmeyerek alet olanlar:Bilinçsiz ve saf vatandaşlardır...kitle psikolojisiyle hareket edenlerdir. 6- Çalışmayan,asalaklar: Ahlaksızlar, sahtekarlar,suistimalciler,hırsızlar,üçkağıtçılar,organize adi suç örgütleri. Psikolojik savaş elemanları... insan psikolojisini ve sosyolojiyi çok iyi bilirler...Mukavemeti sağlam toplumlarda çalışmanın zorluğunu bildikleri için öncelikle toplumun en güvenilir kurumuna saldırırlar. Medya bunlar için çok iyi bir araçtır....psikolojik savaş unsurları; basını ve TV leri kullanarak ülkeye... genel ahlakı bozucu ve kültür seviyesini düşüren filmleri,kitapları ve PC oyunlarını sokarlar bu sektör üzerinden reklamlarını yaptırırlar. Ulusal medyayı kullanarak yine aynı amaca yönelik programları televizyonlarda yayınlatırlar ve izlenirliğini artırmak için de, halk içinde itibar görmüş sanatçıları akademisyenleri ve siyasileri bu işe alet ederler. Terör ve terör örgütleri psikolojik harpçilerin en çok sevdikleri ve kullandıkları enstrumandır...Terörün tırmandırılması ve örgütlerin kısmi başarıları... TSK ni yıpratmak için olabildiğince yoğun olarak TSK aleyhine medyaya ve topluma servis edilir... Yoksulluk ve yoksunluğun artması...bireylerin kaderciliğe ve dinselliğe yönlendirilmesi... psikolojik savaş uzmanlarının en çok teşvik edip toplumda yaygınlaştırmak istedikleri hususlardır...Edilgen ve mücadele azmini yitirmiş bir toplum inşaa etmektir söz konusu olan. Kumar, fuhuş, içki ve ''futbol'' düşkünlüğü psikolojik savaşçıların kullandığı önemli toplumsal araçlardır...Toplumun etik yapısını tümüyle dejenere etmeye dönük çalışmalar bu sektörlerde yoğunlaştırılarak...geleneksel ahlaki kavramlar yozlaştırılır... Sonuç olarak ülkemizde faaliyet gösteren asimetrik psikolojik savaş örgütü(APSÖ); Başta TSK olmak üzere... Mustafa Kemal sevgisini yok etmeye ve kurduğu laik cumhuriyeti yıkmaya...ülkeyi toprağı ve ulusuyla bölüp ayrıştırmaya...gerici ve emperyalizme bağımlı bir Türkiye yaratmaya var gücüyle çalışmaktadır... Bunu görmeyenler...görmezden gelenler...bilerek göz yumanlar olabilir...ama amaçlarına asla ulaşamıyacaklardır... Çünkü takke düşmüş kel görünmüş...ve TÜRK MİLLETİ UYANIP AYAĞA KALKMIŞTIR... Kemal GÜRLEYEN
  12. TSK ne uygulanmakta olan yıpratma kampanyalarının sonu gelmiyor... Bu kampanya her köşebaşında...her ağaç kovuğunda sistematik bir şekilde...irili ufaklı ''taraf''tarlar kullanılarak yürütülüyor... Yeni malzeme bulunmayınca eski mevzuular servis edilmeye başlanıyor... TSK....Aktütün olayına son noktayı aylar önce koymuştu...işte o yanıt; TSK`dan Aktütün`e son nokta Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Aktütün soruşturmasını tamamladı.. TSK adına açıklamayı Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işın Koşaner yaptı... Peki, TSK`ya göre Aktütün saldırısında önemli bir zaafiyet var mı? İşte cevabı...Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Aktütün olayına ilişkin Bayraktepe ve diğer bölgelere kuvvet tahsisi, ateş planları, sevk ve idarenin askeri esaslara uygun şekilde yapıldığını, İkinci Ordu Komutanlığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında herhangi bir eksiklik saptanmadığını bildirdi.Orgeneral Koşaner, Genelkurmay Başkanlığı İnönü Salonu`nda Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü`ne gerçekleştirilen terörist eylemle ilgili 2. Ordu Komutanlığınca yapılan inceleme sonuçlarını açıkladı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Koşaner, Aktütün olayına ilişkin Bayraktepe ve diğer bölgelere kuvvet tahsisi, ateş planları, sevk ve idarenin askeri esaslara uygun şekilde yapıldığını, İkinci Ordu Komutanlığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında herhangi bir eksiklik saptanmadığını bildirdi. Orgeneral Koşaner, basında yer alan ``insansız hava aracı`` görüntülerinin hiçbirinin Aktütün olayına ilişkin emare teşkil etmediğini ifade etti. Orgeneral Bayraktepe`de görevli birliklerin vazifelerini üstün bir cesaretle yerine getirerek, canları pahasına mevzilerini savunduklarını belirterek, ``Bayraktepe teröristlere terk edilmemiştir`` dedi. Üs Komutanlığı tarafından bölgenin takviyesinin zamanında düşünülerek birliklerin risk altında Aktütün bölgesine indirildiğini, Bayraktepe de önemli bir aksaklık yaşanmadığını anlatan Orgeneral Koşaner, bölücü terör örgütü açısından olayın adeta bir intihar saldırısı olduğunun görüldüğünü vurguladı. Orgeneral Koşaner, bölgede tertiplenme ve diğer konuların, askeri teknik ve taktiğe uygun olduğunun görüldüğünü ifade etti. Orgeneral Koşaner, ``Bayraktepe olayı gibi taktik seviyede meydana gelen olayların değerlendirilmesi ancak görev başındaki askerlerce doğru şekilde yapılabilir`` diye konuştu. Terörle mücadelenin psikolojik bir savaş, süreç olarak değerlendirilmesini isteyen Orgeneral Koşaner, ``Vuku bulan şiddetli bir terör eylemi örgütün etkinliği olarak değerlendirilemez. Bu olaylar sağduyulu ve soğukkanlı değerlendirilmelidir. Ülkeyi sarsacak boyutlara taşınması örgütün istediğidir`` dedi. AA
  13. kgurleyen

    Ergenekon...

    ''Aba altından gösterilen sopadan korkacak adam değilim...'' Sabih Kanadoğlu,Yargıtay Onursal Başsavcısı
  14. Alay filan yok....sadece acıtan gerçekler var... Türkiye'de tüm siyasal partilerin kendilerine yön verecek bir tabanı yok aslında...çünkü 21.yy da bile Türk Milleti hala seçtiklerini ''Yönetecek'' kadar bilinçli değil... Bunu yazdıklarınızdan bile anlamak mümkün...size göre DTP şovenist bir parti değilmiş... Türk Milletinin Kürtler ve Türkler diye ulus bazında ayrışmasını ve iki uluslu bir devlet öngörüsü DTP nin açık politikası değil mi?...Neden kapatıldı bu parti?... Yazdığınız içeriksiz sözcüklerin içini doldurmak durumundasınız... Dünyanın hangi ülkesinde mecliste temsil edilen bir parti ve yönetimi...bir terör örgütünün mapushanede yatan lideri tarafından sevk ve idare edilir....ve buna hangi demokratik bir ülke müsamaha gösterir?... Sizler gibi düşünenlerin; DTP nin sol jargonla sosladığı şoven politikayı kamuflaj etmesinin nedenlerini biliyoruz... Ulus devlete vurulacak her darbede tuzunuz olsun istiyorsunuz... Bu tür politik görüşlere... küresel güce hizmet etmekle görevlendirilmiş ''Türkiye tipi neoliberalizm''diyoruz...
  15. Kapatılan DTP eski Gn.Bşk. Ahmet Türk ve diğer milletvekillerinin bir haftadır her zeminde gümbür gümbür dillendirdikleri ''sine-i millete döneriz...milletvekilliğinden istifa ederiz'' yaygarası...bugün yaptıkları açıklamayla tıss diye sönüverdi... Gerekçeleri ise kargaları bile güldürecek cinsten; ''Tabanımız...halkımız istifa etmemizi istemedi...biz de bu sese kulak verdik...'' Eğri oturup doğru bile konuşmuyorlar...hangi taban?...hangi halk?... İmralı ve Kandil'den talimat almadan WC ye bile gidemeyenler Kürt kökenli vatandaşlardan ne zaman ''istifa etmeyin'' diye bir baskı görmüşler ve çağrı duymuşlar?... Parti kapatıldığında Diyarbakır'da yaptıkları ''istifa ediyoruz...mecliste bulunmamızın bir anlamı kalmadı...mücadelemizi halkın içinde vereceğiz'' açıklamalarını yaparken onları çılgınca alkışlayanlar,destekleyenler sözünü ettikleri o halk değil mi?... Ne oldu da o yığınlar birdenbire bilinçlendiler de sağduyuyu egemen kıldılar?... Türkiye' de ''halk için siyaset yapmadığını''söyleyen siyasetçi var mı?...maaşallah tümü de ''halk için siyaset yaptığını'' söyler...ama bu kocaman bir yalandan başka birşey değildir... TBMM nin olanaklarından...alışkanlıklarından...dokunulmazlıklarından vaz geçmek kolay değildir... Şimdi BDP ye topluca geçecek olan eski DTP liler halkın değil...APO nun bu kararına...Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk dışında muhakkak ki çok sevinmişlerdir... Aslında bu karara şahsen ben de sevindim...yanan sobaya dokunmanın insanı ''cıss'' diye yaktığını öğrenmişlerdir bir bakıma diye düşünüyorum...
  16. Ankara'da Tekel işçilerine... AKP İktidarının (polisinin)yaptığı zulüm...özellikle Kürtlere ve henüz bilinçlenmemiş Kürt ve Türk kökenli TC yurttaşlarına kapak olsun... Polisin kışın ayazında tazyikli su ve gaz bombalarıyla üstlerine saldırdığı o işçiler...Şırnak'dan...Diyarbakır'dan...Edirne'den...İzmir'den gelen ve sadece ekonomik/demokratik taleplerini hükümete iletmek isteyen... TÜRKİYE EMEKÇİLERİYDİ... Bu olayda ETNİSİTE var mı?...Y O K !... Kürtçülük-Türkçülük var mı?...YOK !... İşte asıl olan...Türklerin ve Kürtlerin bu gerçeği görmeleridir...
  17. Bazı kişilerin hayatıma sadece iz bırakmak için katıldıklarını yıllar içinde öğrendim... Ve ilginç olanı... bu kişilerin hayatımın içinde hiç yer almayışlarıydı... ''İz bırakma'' yeteneğinde olan bu kişiler...bir resimde...bir yazıda...bir etkinlikte.. rastgele bir yolculukta ya da bir ''ilan''da...hayatıma şöyle bir...ama yüreğimin ve beynimin içine dokunarak geçer ve giderlerdi... Bir daha onlarla hiç karşılaşmazdım...Bazan onların sadece seçilmiş kimi insanların yüreğine dokunmak için görevlendirilmiş...ama yaptıkları iş konusunda bilgilendirilmemiş insanlar olduklarını düşünürdüm... Kimbilir belki de ben...hayatıma değip geçen bu iz bırakan kişilerin toplamından ibaret biriyim... İşte 15 Aralık da... hayatıma yine öyle ''iz bırakan'' iki kişi değdi... Yüreğimi deldiler ve geçip gittiler... Burak ve Gaye....
  18. biji tirkiye'' diyor ki; Sizin bir ''Kürt kökenli ve de sol damarlı aydın bir yurttaş'' olarak hala AKP den medet ummasını yadırgıyorum...aydın ve sol damarlı hele de Kürt kökenli bir insanın...eğer sünni ve nakşi değilse...yönünü AKP ye çevirmesi hiç de anlaşılır birşey değildir...AKP nin şimdi iktidarda bulunması...yani hükümet etmesi,bu anlamda hiçbir şey ifade etmez...Muhafazakar...dini siyaset için kullanan...ve Kürtleri de bu amaçla kullanmaya çalışan ve nakşileri üzerinde de etkili olan AKP nin...ağızlarınıza çaldığı bir parmak bal yetmemiş anlaşılan ki...ikinci kez tuzağa düşmek için adeta AKP ye neredeyse yalvar yakar olacaksınız... Emperyalizm ve mazlum uluslar...sermaye ve emekçi sınıfları var olduğu sürece yeryüzünde...yanıbaşımızda ve içimizde savaşlar bitmez... Üstelik sizin kullandığınız ve ülkemizde cereyen ettiğini kastettiğiniz ''savaş''sözcüğü doğru bir tanımlama değil...''Türk Güvenlik Güçleri bir terör örgütüyle mücadele ediyor ve zaman zaman çatışıyor.'' doğru ve bilimsel tanım budur...Türkleri ve Kürtleri kapsayan ve onları, sanki birbirleriyle savaşan ''iki halk''mış gibi göstermek...terör örgütlerinin yıllardır bilinen ama pas tutmuş propaganda taktiklerinden başka birşey değildir... İki halk arasında 1000 yıldır savaş olmamıştır ve olmayacaktır...ama terör örgütünün yandaş...sempatizan ve işbirlikçileriyle Türk Güvenlik Güçlerinin mücadelesi PKK ortadan kaldırılıncaya kadar devam edecektir. Hiç merak etmeyin ne Anayasamız... ne ulusumuz ne de devletimiz hiç bir yurttaşa etnik kimliğinden ötürü eşitsizlik uygulamıyor... Bu çok istismar edilen sakız artık söylene söylene çürüdü... Türkler ve Kürtler...ya da...Çerkesler ve Arnavutlar demek...etnik kökenleri vurgulamak...tüm etnisitelerin ortak mücadelesiyle kurulmuş bir Ulus Devlet de ayrışmak ve kaderlerini kendilerinin belirleyebileceği anlamına gelmez... Mustafa Kemal sınıf ve etnisite karakterli bir devrim yapmadı...Kürtlere,kellesini koltuğuna aldığı bir Kurtuluş Savaşının sonunda ayrı bir vatan vaadetmedi...O dönemi yerli ve yabancı kaynaklardan...özellikle SSCB arşivlerinden iyi okumak gerekir...şablonik ifadeler gerçekleri yansıtmıyor.. 1921 Anayasasında Kürtlerden söz edilmesi...1924 Anayasasında söz edilmemesinin anlamı...Kürtlerle Türklerin ortak bir vatanda (Türkiyelilik)farklı etnisiteler olarak ama birlikte (Türk üst vatandaşlık kimliği altında)eşit yaşama iradelerinin TBMM ne yansımasından kaynaklanır. Türkiyeli 15 milyon Kürt'ün ayrı bir vatan ayrı bir devlet istediğini ne tarihte... ne de şimdi... hiç bir kurum..kişi ve örgüt kanıtlayamaz... Bu nedenle yok Türk Halkı...yok Kürt Halkı diye cephe genişletme ve figürasyonu kalabalıklaştırma kurnazlıklarını...olayı kaşıyıp yaygınlaştırma triplerini bırakalım...bunlar çok bayat...ucuz... ama ucu sonuçta hep masumlara dokunan davranışlardır...
  19. Bugün hiç tanımadığım bir genç adamın....Burak'ın doğum günüymüş... Bunu... 15 ARALIK 2009 Tarihli Hürriyet gazetesinde ki bir yazıdan öğrendim... Burak'ın ablası Gaye Ural'ın yazdığı o yazı...davetsiz bir konuk olarak o doğum gününe gitmem gerektiğini söylüyordu ... Eminim...bu satırları okuduğunuzda siz de Burak'ın doğum gününe katılmak isteyeceksiniz.... BURAK'IM Doğduğun zaman seni kıskandığımı anlatırlar. Ne kadar yalan bir duyguymuş ki; şimdi hatırlamıyorum bile. Ben hep gerçek olanı hatırlıyorum. Seni ne kadar sevdiğimi, senin ablan olmanın güzelliğini, sen bedenen ve fikren büyüdükçe benim kardeş,senin ağabey oluşunun nasıl güven verdiğini... 15 Aralık 1981 Salı günü katıldın aramıza Bugün 15 Aralık 2009 yine bir Salı ama; sen bedenen yoksun yanımızda. Biz bugün içimizdeki senle söndüreceğiz mumları... İyi ki doğdun canım kardeşim SENİNLEYİZ BİZİMLESİN... ABLAN GAYE URAL
  20. kgurleyen

    SANDIK

    Çeyiz sandığı...bir evin en gizemli eşyasıdır...sırların ve anıların tıkıştırıldığı koskoca bir dünyadır... Eskiden konuklar ve çocuklar ''ah bir içini görsem'' diye iç çekerlerdi meraktan... Herkes onun ne denli özel...mahrem...dokununulmaz...mesafeli olduğunu bilirdi... O'da bulunduğu baş köşede evin kraliçesi olduğunun bilinciyle kurum kurum kurulur...üzerine serilmiş en değerli örtülerle güzelliğini ve gücünü sergileyip dururdu... Şimdilerde de değerli... eğer cevizse ve çok çok eskiyse...
  21. kgurleyen

    Ömür Hanım

    Şükrü Erbaş...ÖMÜR'e boşuna nefes tüketiyor...diyalektiği iyi bildiği halde... Ömür onu dinlemez...ona acımaz...ona üzülmez...ve ona şefkat göstermez... Bence Şükrü Erbaş... o çok iyi tanıdığı doğa anaya sarılmalı ve sıralamalı yakınmalarını...
  22. kgurleyen

    Hayatımızın gerçekleri

    Bu yazıyı aslında birisine yazmışsın...ama o da, okuduğuna dair bir iz bırakmamış sanırım... Okunmak için yazılmış hiçbir yazıyı boynu bükük bırakamam Sn.Aries...
  23. Vatanını bir kadın memesiyle değiştirebilen Ahmet Altan'ın savaş karşıtı yazılarına inanmam mümkün değil...bu düşünce de ki bir insan ''savaşın ve barışın anatomisine yabancıdır... Ama Yaşar Kemal için aynı şeyleri söyleyemem...tüm eserlerini okudum-Ada Hikayeleri'ni de-... Savaşın ve sonrasının... insan yıkımına ilişkin tesbitleri Yaşar Kemal'de çok sahici duruyor... Paylaşım için teşekkürler...ama ben hep; sizin duyarlığınızda ki insanların kendilerinin yazmasını tercih ediyorum...
  24. kgurleyen

    Pencere Kenarı

    Etkileyici bir öykü...paylaşım için teşekkürler...ama sizin yazdıklarınızı okumayı tercih ederdim...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.