Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kgurleyen

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    137
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kgurleyen tarafından postalanan herşey

  1. .....+Ticaret+Siyaset....hiç bir konuda değişmeyen bu sac ayağının noktalı yerine istediğiniz kurumu ve sektörü yazabilirsiniz. Bu yazıda noktalı yere ''Medya'' yazacağız... Aslında bu denklem AKP iktidarında kurulmuş bir denklem değildir. Çok eskiden beri hemen hemen her alanda tıkır tıkır ama biraz sessiz ve mahçup tavırla işleyen bir denklemdir... Liberalizmin Türkiye de yükselişe geçtiği devr-i Özal' da ise sessizlik ve mahcubiyet tavrı da atılarak arsızlık ve yaygaracılık... yükselmenin,ünlenmenin ve bu denklemde yer almanın vazgeçilmez koşulu haline geldi... Böylece dolandırıcılığın...hırsızlığın...zinada basılmanın...uyuşturucu kullanmanın...ele kelepçe vurulmanın utanıldığı dönemlerin artık nostalji sayıldığı bir devir başladı ve bu devir yeni milenyumla birlikte de..''dinci=ahlakçı varsayılan bir yönetim altında(!)..ultraliberal...yani daha da kokuşmuş bir sürece evrildi.... Bunun daha nitelikli dolandırıcılık...hırsızlık...zinada basılma...uyuşturucu kullanma ve ele kelepçe vurulma anlamına geldiğini de herkes biliyordu kuşkusuz... Böyle ultraliberal bir dönemde medyanın bir kısım aktörlerinin... yeni siyaset patronlarıyla ilişkisinin nasıl olması gerektiğini geç kavramaları...ticaretle de meşgul patronlarının iktidarın hışmına uğramasına neden oldu... Ertuğrul Özkök gazeteciliğinin kıvraklığı bile durumu kurtaramadı.. Ya bizdensin ya onlardan retoriğinin iktidari gücünü kavrayamayanların şimdi bu dönemin arzu edilen gazeteci prototipi olarak İsmail Küçükkaya'ya bakmaları ve onu örnek almaları gerekiyor... Zaman gibi iktidar ve cemaat yanlısı bir gazetenin....kendisini ''hükümet yanlısı ve hükümet karşıtı değilim'' diye lanse eden Akşam Gazetesi Gn.Yayın Yön.ni İsmail Küçükkaya'yı öne çıkarıp adeta iktidarla medya arasında hakemliğe ataması kimi acar gazetecileri(!) de örnek almaya itmiş olabilir diye düşünüyoruz... Örneğin Fatih Altaylı'nın...Yiğit Bulut'un işi kavradıklarını söyleyebiliriz.... Biz de burada ''dönekliğin dönekliği'' adını verebileceğimiz bu yeni tutumun paradigmalarını vererek...ortada top çevirme işine soyunacak diğer gazetecilere bir nevi hizmetimiz olsun istedik: 1-Kendinizi tarafsız ve objektif gazeteci diye tanımlayacaksınız... 2-Saldırgan ve tetikçi üslubu terkedeceksin...yumuşak olacaksınız... 3-Başbakanı her fırsatta öveceksiniz... 4-Toplumun bütün katmanlarının etnik...mezhep...ve diğer duyarlılıklarını eşit oranda gözetecek bir yayın politikası izleyeceksiniz... 5-Ergenekon davasına inandığınızı...adaletin işlediğini yazacaksınız... 6-Aydın Doğan'a kesilen vergi cezalarında Başbakanın hiç bir dahlinin olmadığını...bunun tamamen Maliye Bakanlığının ve vergi denetmenlerinin işi olduğunu yazacaksınız... 7-AKP yi hiç bir anlamda Türkiye için bir tehdit olarak görmeyeceksiniz ve ima bile etmeyeceksiniz.... 8-Gazetesinden ayrılan...yer değiştiren yazar çizerleri ''tasfiye edilmiş gazeteciler olarak nitelemiyeceksiniz...'' __________________
  2. AKP nin ve DTP&PKK nın kendi açılarından bekledikleri çıkar amaçlı açılım senaryosu...ilkel...şoven...ve saçmasapan düzenlenen bir show nedeniyle ''görünüşte'' bitmiş gibi gözüküyor ve kitlelere de öyle algılatılmaya çalışılıyor... PKK&DTP son dakikada...AKP+ABD+BARZANİ ittifakının kendilerine kurduğu tuzağı anlamışa benziyor... Ama what fayda...akılları karşıt hamleyi nasıl yapacaklarına ermiyor... Küsmek...tehdit...şiddet...terör...ve AB den medet ummanın...mütemadiyen kullanarak eskittikleri yöntemler olduğunu ve şu aşamada da bunları kullanmanın yararsızlığını saptadıkları için...dut yemiş bülbül misali...sürece bön bön bakıyorlar... Açılım konseptinin genel kontrolü...şu aşamada ittifak yapmış olan TSK ile hükümetin elinde görülüyor... Bugün ortaya çıkan manzaraların tümünün öngörüldüğünü ve tolere edilmesi gerektiğini hükümetin ve askerin stratejistleri mutlaka belirlemişlerdir... Asıl oyuncu olması gereken halkın...figüran rolünü reddecek olgunluğa ulaşması gerekir...
  3. Foruma hoş geldin meysa....Dilerim burada umduklarını bulursun....
  4. Sol tabelalı beş partinin temsilcileri ...TKP-Emek Partisi-ÖDP-Emekçi Hareket Partisi-SP ve PKK nın siyasal örgütü DTP... Taksim'de Square Otelinde toplanıyorlar ve 2009 yerel seçimlerine ilişkin bir süredir sürdürdükleri dirsek temasının sonuçlarını bir deklarasyonla basına ve kamuoyuna açıklıyorlar... Adı geçen partilerin yetkililerinin imzaladığı deklarasyon özetle şöyle; ''Egemen güçler, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde bugüne kadar uyguladıkları krizi yaratan sömürü politikalarına, piyasacı politikalarına bir kez daha oy istiyor. Yine egemen güçler, devlet olanaklarını da harekete geçirerek AKP eli ile DTP'ye yönelik saldırı politikalarını arttırarak DTP'nin yönettiği yerel yönetimleri ele geçirmeyi hedefliyor. Egemen güçlerin, AKP, CHP ve diğer düzen partilerinin karşısında eşitlikçi-özgürlükçü, halktan yana bir seçeneği ortaya çıkarmak bu yerel seçimlerin temel bir görevi olarak önümüzde duruyor. İşte bunun için emperyalizme, kapitalizme ve bunların ürettiği gericiliğe karşı çıkan, askeri vesayeti, milliyetçi-ırkçı, ayrımcı ve cinsiyetçi politikaları reddeden, ekolojik dengeyi savunan, Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen, Alevi yurttaşların inanç özgürlüğü ve eşitlik taleplerine sahip çıkan güçler olarak, 29 Mart 2009 yerel seçimleri için bir araya geliyoruz." Sol jargonla soslanan ve alevi oylara da selam yollanan bu deklarasyon,esas itibariyle DTP+PKK nın TC karşısındaki mazlumluğuna yakılmış bir timsah ağıtından başka birşey değil. Kendilerini DTP nin yerel kalelerini kurtarma misyonuna adamış sol tabelalı bu partilerin, tapınak şovalyeleri gibi Kürtçü şovenizmin korunmasına soyunmaları doğrusu göz yaşartıcı... TKP dışında ki diğer sol partilerin ne yapıp ettikleriyle meşgul değilim.Sonuçta cürümleri kadar yer yakarlar...Ancak Türkiye solunun köklü partisi TKP ile en azından tarihsel bir yakınlığım var..Bu nedenle; TKP Gn.Bşk.Aydemir Güler'in konu mankeni tavrıyla orada bulunması, en hafif tabiriyle TKP tarihine geçecek ''üzücü bir pişmanlık sayfası'' olacaktır diye düşünüyorum... Efsanevi TKP; hasbelkader Gn.Başkan olmuş insanların eliyle, solculukla uzaktan yakından ilgisi olmayan ve Türkiye Cumhuriyetine karşı olan bölücü-şoven bir örgütün omuzdaşı olmayı nasıl içine sindirebilmektedir? Bu duygusallıktan da öte, reel bir politik yaklaşım ve açılım da değildir. TKP özgün yapısını bu kez ÖDP gibi Gn.Bşk.düzeyinde değil,kurumsal olarak DTP politikalarının kucağına bırakmaktadır... TKP... DTP ile ortakçılığını sürdürme heveslerine gem vuramazsa TİP in 4 ncü Büyük Kongresinden sonra başına gelenleri yaşamaya da hazır olmalıdır... Çünkü Türklerin asimilasyonculuğunu yerden yere vuran Kürtçü şovenistler,Türk kökenlilerin kurup geliştirdiği solcu yapıları asimile etmede rakip tanımazlar... Ayrıca...Alevi dostların Muharrem Yasındayız...Tüm yüreğimle katılıyorum... Ancak DTP+PKK nın siyasal aşureyi kaynatıp, içine de TKP yi atmasını o dostların da hoş karşılamadığını biliyorum. TKP li dostlara eski bir TİP li yoldaş olarak benden söylemesi...
  5. Sevgili kardeşim biji tirkiye, Benim Türk olmamın,senin Kürd olmanın, Mustafa Kemal'in yolundan gidenler açısından bir önemi yoktur...Biz ortak vatan Türkiye'de yaşayan Türküyle,Kürdüyle,Lazıyla,Çerkeziyle,Boşnakıyla ve diğer etnik yapıdaki insanlarla birlikte;Büyük Türk Milletiyiz... ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' sözlerinin anlamı budur... Siyasallaşmış etnik aidiyetleri kullanarak istismar edenler ve kendi aidiyetinden olan insanların sırtından bir yerlere gelenler bu soruna çözüm bulamazlar... Çünkü tıpkı silahlı savaştan rant elde edenler gibi, ''silahsız savaştan'' da rant elde edenler var coğrafyamızda... Uyuşturucu işi...Silah ve insan kaçakçılığı...Koruculuk sistemi...Ve bölücü politkacılık... İçimizden siyasallaşmamış ve çıkarını düşünmeyen akil-halk adamları çıkarabilseydik...Ve bu insanların konuşmalarına,deneyimlerine,gözlemlerine yer verebilecek namuslu-vatansever yazılı-görsel medya bulabilseydik...Olayı çok büyük çapta çözebilirdik... Seni Kürtlerin genç akil adamı olarak tüm Türkiye'ye ilan etmekten gurur duyuyorum...
  6. kgurleyen

    Aysel Tuğluk'a Yanıt...

    DTP Milletvekili AyselTuğluk bir grup gazeteciye yaptığı özel açıklamada, Kürt sorununun çözümünde DTP’nin izleyeceği yolla ilgili ilginç değerlendirmelerde bulunmuş. Tuğluk,un değerlendirmeleri özetle şöyle; "Bağımsız Kürt devletini en başta Kürtler ve Türkler açısından yararlı görmüyoruz. Irak için şu an uygulanan federatif çözümü destekliyoruz. Ancak, Ortadoğu’da yeni bir ulus devlet inşa etmenin mantığı yoktur, koşulları da... Türkiye’de birlik çözümüne dair anayasal adımlar atılmazsa, Kürtler milliyetçi ve daha radikal politikaları benimseyebilirler. Bu tehlikeleri hep birlikte önlemenin yolunu bulmalıyız. Şiddet olgusu ne bir hak arama yöntemidir ne de bir bastırma yöntemidir. Çağımız bu anlayışı reddediyor. Demokraside ısrar edilmeli ve çatışmasızlık hali sağlanmalıdır. DTP olarak bunu sağlamanın arayışındayız. Meclis zeminine ve siyasetine inanıyoruz. Bu imkan değerlendirilmezse, hepimizi çok zor bir süreç bekleyecektir ve Kürt sorunu şiddet eksenli gelişecektir. Çok ciddi siyasi krizin içindeyiz ve bence örtülü bir ekonomik kriz de yaşıyoruz. Ben çıkış noktası olarak AB perspektifini ve bu yönlü reformları çok önemsemekteyim. Siyasi iktidar son 2-3 yıldır bu perspektifi kaybetmeseydi, belki de bu krizden daha güçlü çıkabilirdik. Ancak, yaratamadığı demokrasinin kurbanı olmuştur. Özellikle Kürtlerle ve Kemalistlerle bir iktidar mücadelesine girişmesi, siyasi iktidarı siyaset yapamaz hale getirdi. DTP olarak tüm bunları iyi analiz ederek ’nasıl bir siyaset’ sorusuna yanıt aramaktayız. Uzlaşıya ve diyaloğa dönük siyaseti daha da merkeze almak isteyen bir yaklaşımımız var. Üzerimize düşen rolü özveride de bulunarak yerine getirme isteği ve gayretindeyiz. Tek başımıza bir şey yapabilecek güce sahip değiliz. Güçlendirilmemiz ve desteklenmemiz lazım! Miadını doldurmuş ideolojik çatışmalardan uzak durarak, reel politik yaklaşımlar geliştirmek sorumluluğundayız. Hepimiz! En başta da Kemalistlerin, önce Kürtlerle ve İslamcılarla ilişkisini demokratik ve evrensel değerler etrafında yeniden kurmalıdır, diye düşünüyorum. Toplumsal barışımız için bu son derece önemlidir." Bir süredir, DTP ye karşıt siyaset izleyen Kürt oluşumlarının yayınlarına baktığımızda, yazılarına ekledikleri fotomontaj resimlerde Abdullah Öcalan'a Kuvay-i Milliye Kalpağı giydirdiklerini görüyoruz... APO yu Mustafa Kemal'in karikatürü şekline dönüştüren bu ironik yaklaşımı bir kenara koyarsak, gerek Kuzey Irak Kürt Bölgesinde gerekse sınırlarımız içerisindeki DTP karşıtı oluşumların koro halinde, DTP yi ve imralı'da ki liderini, Türk Derin Devletiyle işbirliği içinde olmakla ve Bağımsız Kürdistan Devleti idealine ihanet etmekle suçladıklarını görüyoruz... Barzanicilik geleneğini sürdüren ve Bağımsız Büyük Kürdistan hayali içinde olan bu yapıların...DTP nin ve PKK nın Türk Devlet Sistemiyle entegre edilerek ve parlamenterizmcilik oynatılarak davadan uzaklaştırıldıklarını söylemeleri bir yana...Kürt Halkına ihanet ettiklerini bile açıkça söyleyip yazdıklarını biliyoruz... Peki meselenin aslı nedir?...Örneğin Aysel Tuğluk yukarıdaki beyanatıyla, bu görüşleri haklı çıkaran bir söylem ve tutum içerisindemidir?... Kemalist bir bakış açısıyla Aysel Tuğluk'un beyanatı analiz edildiğinde benim yanıtım;''Hayır!..''dır... 1-Aysel Tuğluk,Ortadoğuda bir Kürt ulus devleti inşaa etmenin mantığının ve koşullarının olmadığını söylüyor...Kuzey de federe bir kürt devleti oluşmasına ise destek veriyor... Sırtını sıvazlattığı ABD de aynen böyle diyor...Ulus devletlerin sonunun geldiğini ve mevcutlarının bile parçalanacağını öngören küresel gücün, yeni bir ulus devlet inşaasına izin vermeyeceğini artık herkes biliyor...Irak'ın coğrafi ve siyasal bölünmesinin bir şii kuşağı yaratacağını savaş sonrası acı deneyimleriyle anlayan ABD, Kuzey Kürt aşiret liderliğini federe yapıya çoktan razı etmiş görünüyor...Kendisiyle her yönden uzlaşabilecek iktidarlar bulduğu sürece ABD nin Ortadoğuda Türkiye'yi her zaman tercih edeceği çok açıktır...Bu nedenle Aysel Tuğluk'un ve liderliğinin söylemini, ülkemizin üniter yapısına içten bir bağlılık olarak algılamamız beklenemez...Çünkü bakın... Arkasından tehdidi savuruyor; 2-''Türkiye'de birlik çözümüne dair anayasal adımlar atılmazsa...Kürt sorunu şiddet eksenli olarak gelişecektir...'' Diyor Aysel Tuğluk...Bu sözlerin açılımı nedir?...Kürtler anayasaya devletin kurucu ikinci asli unsuru olarak yazılacaktır...Kürtçe resmi dil olarak anayasada belirtilecektir ve yerel yönetimler özerk olarak kendi sembollerini kullanabileceklerdir...Bunlar yapılmazsa eğer, şiddeti silahlı kanadımız PKK ile tırmandırırız.... Bu sözlerin muhatabının herkes ve her kesim olduğu çok açık...Burada ABD ve AKP yaptırımcı güçler...Türk sivil kamuoyu ve TSK da ''ya devlet başa,ya kuzgun leşe'' güya ürkütmesiyle rızacı güçler konumuna getiriliyor...Bu nedenle Aysel Tuğluk'un ve liderliğinin bu söylemini de ön koşulsuz ,samimi ve gerçekçi... Güzel bir Türkiye istenci olarak değerlendirmemiz olanaksızdır... 3-Sayın Tuğluk,siyasal ve ekonomik kriz döneminden geçtiğimizi belirterek AB perspektifinin ihmalinin bu süreci hızlandırdığını ve reform olanaklarını engellediğini,eğer AKP, vakit ve enerjisini Kürtlerle ve Kemalistlerle iktidar mücadelesine ayırmasaydı bu krizlerin çıkmayacağını ve AB demokrasisini de yasal dönüşümlerle ülkeye yerleştirmiş olacaktı diyor....Aysel Tuğluk laik cumhuriyetle sorunu olan ve dini referans alan bir partinin, devletin ve toplumun omurgası olan kesimlerle iktidar mücadelesine değil rejim mücadelesine girdiğini söyleyemiyor...Kürtlerle uzlaşabilirdi sözüne ise bir itirazım yok...Evet AKP Kürtlerle uzlaşmıştır...Ama Aysel Tuğluk'un Kürtleriyle değil,Barzani'nin ve ABD nin Kürtleriyle... 4-Aysel Tuğluk ''uzlaşıya ve diyaloga açık,merkeze yakın bir siyaset''izlediklerini ve miadını doldurmuş ideolojilerden uzak, reel politik duruş sergilemek gerektiğini ifade ederek Kemalistleri de...Hem bu pozisyonu almaya,hem de İslamcılarla ve Kürtlerle demokratik ve evrensel değerler içerisinde ilişki kurmaya davet etmektedir...Aysel Tuğluk'un evrensel değerler tanımlamasının içerisinde, Siyasal İslamcılarla ve Bölücü Kürtçülerle...Laik ve üniter bir devlet de, Kemalist denilen ve ''üniter laik cumhuriyet''i olmazsa olmazı sayanların, ilişki kurması ve uzlaşması gibi bir bölüm varsa onu bilemem... Benim bildiğim Kemalistlerin Laik Cumhuriyeti ve Devletin temel niteliklerini baz almayan hiç bir siyasetle uzlaşmayacağı ve ilişki kurmayacağıdır... Eğer Aysel Tuğluk, son günlerde içten ve dıştan pompalandığı gibi üniter devletten yana ise...Türklerle Kürtlerin ayrı etnik yapılar olarak Türk Milletini oluşturduğunu...Devletin Kurucusu ve manevi önderinin Mustafa Kemal olduğunu...Türk Bayrağını bayrağı...İstiklal Marşını marşı olarak bildiğini söylemek durumundadır... Reel politika yapan Sayın Tuğluk'un çoğu soyut olan bu psikolojik engelleri önce aşmayı becermesini sonra da bizimle diyalog kurmayı denemesini bekliyoruz...
  7. Hem silahlı bir terör örgütü olmayı sürdürmek,hemde siyasal aktörlüğe oynamak, Sayın Mahçupyan'ın PKK ya kendisinin biçmeye çalıştığı giysiye benziyor... Bu coğrafyada denenmiş ve başarılı olmamış bir siyasettir bu...El Fetih ile İsrailin zamanında giymeye çalıştığı bu giysinin şimdi dikişleri patlamış durumdadır... Sayın Mahçupyan tüm dezenformasyon yazarları gibi ABD yi yine sütre gerisine atmış ve yazısında bir kez bile PKK nın patronajlığından söz etmiyor.... Bunu saptadıktan sonra da zaten başka bir yorum eklemeye gerek kalmıyor.....
  8. 1997 yılında Başkan Clinton'un açıkladığı 21.Yüzyılın Stratejik belgesi,Ortadoğu ve Kafkasya'nın ABD nin egemenliği altına girmesi gerektiğinin ilk ipuçlarını veriyordu... Binlerce yıllık dünya tarihinde, coğrafi konumu ve üzerinde oluşmuş medeniyetler nedeniyle doğal olarak ''dünyanın merkezi'' olan bu bölge, ABD stratejik merkezlerince 21.yüzyılda da dünyanın kalbi olarak öngörülmüştü.... Daha yavaş bir süreç içerisinde ele geçirilmesi planlanan ''dünyanın merkezi''nin, 11 Eylül saldırısı nedeniyle daha süratle ve daha kabaca işgali fiilen başlatılmış oldu.... Tanzimattan bu yana yüzünü Avrupaya dönmesi öğütlenen Türkiye, 12 Eylül darbesinden sonra Batılı güçlerce yeniden ekonomik ve siyasal anlamda kıskaca alınarak ''mecburi istikamete'' sokuldu.... Bu tarihten sonra gelen tüm hükümetler(Erbakan hariç) kraldan çok kralcılık yaptırılarak ulusun AB ye girme konusunda beynini yıkadılar... Aslında ise, bu bir gölge oyunuydu.... Bulunduğu merkez konumunda merkez güç rolünü oynayabilecek bir ülke, konumuna ve gücüne gölgeleme yapılarak , yabancılaştırılarak AB nin paspal bir üyesi olmaya yönlendiriliyordu.... Bu dönemde eğer ülkenin başında Atatürk çapında bir lider olsaydı Tarih, Osmanlıdan sonra,Genç Cumhuriyete ''Yıldızının Parladığı An''lardan birini daha, belki de en görkemlisini armağan edecekti... Merkezinde bulunduğumuz coğrafyada, özellikle bu hükümet döneminde yabancıların, ''altına hücum'' dönemlerini anımsatan gayrimenkul alımlarının arka planında,bu bölgenin geleceğin merkezi olacağının kanıtlarını açıkça görüyoruz... Geçen yıllarda 50 milyon dolara satılamayan arsalar 500 milyon dolara,100 milyon dolara düşmüş bankalar 6 milyar dolara satılıyor.... Bu ilgiyi oluşturan nedeni AB projesine bağlayanlar fena halde yanılıyorlar ya da gölge oyununun aktörleridir.... Yiğit Bulut'un dediği gibi''Londra'nın doğusuna geçmemiş bankacılar,bankerler İstanbul'da,Moskova'da,Kazakistan'da yerleşiyor...'' Bütün bu olguları Harp Akademilerinde kavrayan ve dünya ile Türkiye'nin nereye gittiğini en iyi ve doğru biçimde saptayıp, hükümetlere rağmen ABD ve AB karşısında direnen TSK leri, emperyal güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin amansız saldırılarına karşı onurla Atatürk Cumhuriyetini ve Ulusunu savunmaya devam ediyor....Ve ABD ile AB nin hışmını üzerine çekiyor..... Bu çerçevede elbette biz Kemalist'lere de ,Kahraman Silahlı Kuvvetlerimize teşekkürlerimizi sunmak düşüyor...
  9. Şu anda eline tutuşturulmuş yavan ekmeğin,sağlık kuruluşlarına başvurmasına olanak sağlayan yeşil kartın hatırına AKP ye oy yağdıran yoksul halkın muhtırası filan değildir bu seçim sonuçları....Bu sitede, aslında halkı hiç sevmedikleri halde, şimdi ''halk ********''yapan kişilerin yönlendirmeye dönük değerlendirmeleridir bu tür nitelemeler... Seçim sonuçlarından çok mutlu olanlar şunlardır: ABD + AB + Küresel Seçkinler İktidarı + Yerel İktidar Seçkinleri + İsrail(Mossad) + Irak Merkezi Hükümeti + Barzani&Talabani + PKK + Liberal Omurgasız Entelektüller + Soros ******* &Akademisyenler + ******* Medya + Soyguncu Belediyeler + Hırsız Müteahhitler + Tesettür Giyim Mağzaları...... Bu listeye dahil olmak için yanıp tutuşan bazı site üyeleri de kendilerini ekleyiversinler bir zahmet......
  10. Şeyh Edebali'den R.Tayyip Erdoğan'a Nasihat Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğügibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani ******* arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın. NOT:Eğer bu büyük bilge bugün yaşasaydı, R.T.Erdoğan'a şu tavsiyede de bulunurmuydu acaba?.... Çankaya'ya eşinin başı türbanlı birini çıkartmak için, devletinin koruyucusu askerinle inatlaşmaktan vaz geç.....
  11. Şişli sosyetesinin sarıgülü yine sahneye fırladı....Kendisini siyasetin göbeğine, ancak CHP nin başarısızlığının dillendirildiği puslu ortamlarda atabilmeyi başaran bu taşra cream de la cream i ,yaşına başına bakmadan AKP ye göz kırpmak isteyen siyaset eskileriyle toplantı üstüne toplantı yapıyor.... Şişli Belediyesinden ve mahallesinden bindirilmiş mangalar ile seçim sonuçlarının vurgununu yemiş hafızasız balıkların oluşturduğu gruplar, CHP nin önünde Sayın Baykal'a ''..istifa..'' diye yaygara yapıyorlar.... Bir ülkede, olağan sosyal ve ekonomik süreçlerden sonra yapılan seçimlerde, bir partinin oylarını artırmaması başarısızlık sayılır ve eleştirilir... Ama 4,5 yıldır Türkiye'nin yaşadığı olağanüstü sosyal ve ekonomik süreçleri göz ardı ederek ,CHP nin kendi kemikleşmiş % 20 oyunu koruyabilmesini küçümsemek ve partiyi başarısız göstermeye çalışmak ya bilinçsizlikten ya da ard niyetten kaynaklanan değerlendirmelerdir.... CHP bu olağanüstü süreçte Cumhuriyeti ve Kemalist Devrimleri koruma ve kollama yönünde mükemmel bir tutum sergilemiştir.... ABD nin BOP projesinin önünü kesen ve 67 bin ABD li askeri ülkesine sokmayarak , ABD nin Güneydoğunu fiilen ve de facto olarak bölmesini önleyen partidir CHP.... Küresel sermayenin finans kapital yoluyla binbir işbirlikçi yarattığı ortamda, satın alınamayan bir partidir CHP..... Bölücü Kürtçülüğün ve siyasal islamın , emperyalizmin kuklası olduğu...ABD + İsrail + gayrimilli yerli danışmanlarca oluşturulmuş bir iktidarın var olduğu bir ülkede devletin ve milletin hala var oluşunun sivil kalesidir CHP. İktidar partisi dışında,Türkiye'de kendini sol parti olarak tanımlayan...Merkez ve merkez sağ olarak tanımlayan her parti, bu seçimlerde kendi oylarını almış ve kenara çekilmişlerdir...Merkez solun partisi CHP de kendi oyunu almış ve şimdi kenara çekilmesi istenmektedir.... AKP yi oluşturan ve halkın oylarını medya yoluyla manipüle ederek,ve milleti ümmet kültürüyle besleyip sadaka yardımlarla minnetli hale getiren güçler,şimdi CHP yi önlerindeki sivil barikat olarak görmektedirler.... Sırada TSK vardır....Ama bu saygın ve Cumhuriyetin bekçisi kuruma ,aileleriyle birlikte 20 Milyon CHP liyi çiğnemeden dokunamayacaklardır... Siyasal arenada yorgun demokrat tipler olarak gezinen eski tüfek CHP lilerin,AKP nin Truva Atı Mustafa Sarıgül'ün çevresinde toplanmaları kahvehanede vatanı kurtaran tiplerin bile karikatürlerine benziyor....
  12. Sayın Perinçek,İP yönetimi ve bu tepedekilerin sözlerini, papağan gibi internet sitelerde tekrarlayanlar; seçim hezimetinin gerçekçi ve rakamsal analizi yerine, yine minareye kılıf uydurarak,bir avuç fedakar üyesine ve sempatizanına umut ekmeği dağıtıp onları yeniden kerameti kendinden menkul demeçlerle oyalamaya ve saflarda tutmaya çalışıyorlar..... Önce rakamlar: 2002 Seçimleri :167.122 oy,oran: % 0.51 2007 '' :128.327 oy, % 0.37 kaybedilen oy: 38.327, oran: % 0.14 Başta üyeleri ve sempatizanları olmak üzere, geniş halk kitleleri bile ,''İP büyüyen ve gelişen bir parti,analizlerinde ve eylemlerinde doğru saptamalar var,oylarını katlayacak....'' diye düşünmeye başlamışlardı... Ama sonuç; hepsi için hayal kırıklığı oldu... Bu dramatik sonucun mimarları ve sorumluları bizzatihi Sayın Gn.Bşk. ve parti üst yönetimidir... Bu tür partiler kamu oyu önünde kendi iç sorunlarını tartışmazlar...Genel bir kongre yaparak orda tartışırlar ve eleştiri yaparlar.... Ama görüyoruz ki, kendileri her zeminde ve internet sitelerinde, başta CHP olmak üzere bütün partilere rahatlıkla istedikleri eleştiriyi özgürce yapabiliyorlar...O halde hiç sinirlenmesinler biz de yapacağız.... 1- Geçen 4.5 yıllık süreçte,İP nasıl bir parti olduğunu,gerçekte hangi ideolojiye sahip olduğunu kitlelere net bir şekilde anlatamamıştır....Kitleler ve sempatizanlar; İP, Mao'cu sol bir parti mi?...Yoksa sol Kemalist bir parti mi...'' ikilemi içinde kalmışlardır....İki ideolojiyi de,sağlam üyeleri ve yeni sempatizanları tatmin etmek adına kullanmak ve gündemde tutmak partinin içtenliğine gölge düşürmüş,kuşkuların doğmasına neden olmuştur. 2-Geçmişte kraldan fazla kralcı davrandığı kürtçülük sorununda,gazeteci kimliği ile de olsa terörist başıyla kurduğu ilişki ve basına yansıyan tokalaşma kareleri, Gn.Bşk.ın kitlelerin üzerindeki defo görüntüsünü daima hafızalarda tutmuştur.... Bu görüntüyü yok edecek flaş bir netlik ve kararlılık göstememiştir... 3-Türkiye'nin Milli Demokratik Devrim tarihini, tarihsel süreç adına değil,partisine derinlik ve mazi kazandırmak adına, ta Osmanlı dönemine, Namık Kemallere,örgütçülük ve devrimcilik adına da İttihat-Terakki'ye,Talat Paşalara kadar götürmüş ve üstelik bütün bu halka dediği kişilikleri ve süreci getirip önce Mustafa Kemal'e sonra da son halka olarak kendine bağlamıştır... İlgisine ve üyeliğine talip olduğu bilinçli ve Kemalist insanların ''Tek Adam...Mustafa Kemal...'' Hassasiyetine, taktiksel de olsa saygılı davranmamıştır....Yanına illaki İsmet İnönü'yü değil Talat Paşayı'da iliştirmiştir... 3-Sözde Ermeni Soykırımı meslesinde siyasal ve sosyal trendleri iyi kullanamamış,konunun partisine en yüksek prestiji kazandırdığı anlarda durmayı ve beklemeyi bilememiş...Konunun olağanlaşmasına neden olmuştur... 4-ABD nin BOP projesinin tüm şifrelerini ve kodlarını büyük bir yetkinlikle çözüp deşifre etmesine karşın, patenti kendisine ait olan argümanlarının siyasal rakiplerinin ve medya liboşlarının ağzında sakız olup yumuşamasını önleyememiştir...Bu davranışa sol terminolojide lafazanlık deniliyor... 5-Partisinin vitrinine dizdiği emekli generaller ve bürokrat-teknokratlar,sınıf bilincinden yoksun oldukları ve parti geçmişi olmamalarına karşın, bir sol partide asla olmaması gereken bir tepeden inmecilikle parti üst görevlerine atanmışlardır...Partinin emektarları ve ana gövdesi;'' konjonktür gereği...'' diye kenara itilmişlerdir... 6-Parti Yönetimi,Cumhuriyete ve Kemalist Devrimlere bağlı yığınların alışkanlık ve parti bağlılıklarına anlayış ve saygı göstermemiş,onların ilişkide bulundukları partileri ve STK larını yerden yere vurmuştur... 7-Partinin öngördüğü,ancak toplumun öngörmediği hedefler konusunda...Kısa vadede gerçekleşmesi olanaksız çözümler konusunda (örneğin Milli Hükümet kurulması) çok çalakalem konuşmalar yapılmış ve inandırıcılıktan uzaklaşılmıştır.... 8-Kendi mutlak gücünü ve yoğunluğunu bilmesi gerekirken,abartılmış bir nicelik sergileyerek, müttefiklik kapılarını adete kapatmış.. Örneğin CHP ye, ''ABD ve AB karşıtlığını açıkla sana katılalım...'' diye seslenerek, aslında CHP yi kitlelere emperyalizm yanlısı olarak kurnazca tanıtma samimiyetsizliğini göstermiştir... 9-TSK üzerinde fazlaca ve o kurumu da rahatsız edecek tarzda spekülasyonlara girişmiş,''...ordu da benimle aynı görüşte...'' saçmalığını kitlelere empoze etmeye çalışmıştır.... 10-Üyelerini,dergi,kitap,satışlarıyla,gelir toplama işleri ve gereksiz yurt içi yurt dışı seyahat masraflarıyla,yemekli ve paralı toplantılarla gereğinden fazla yorarken,partiye katılan makam ve unvan sahiplerine abartılı hoşgörüler , rahatlıklar ve hürmetler sunulmuştur... Bana göre İşçi Partisi'nin gerilemesi ve 38.795 oy veren kişi ile,daha da oy verecek kişileri kaybetmesi bu nedenlerledir.... Yoksa, seçim öncesi öngördüğü '' ABD ve AB, AKP nin yerine ; CHP + MHP yi getirerek partimizin önünü kesiyor saptaması değil.....
  13. dream1907,üzülme o kadar....yoksul halkın oyu, sadakayla ve yemin ettirilerek haramzadeler ve işbirlikçiler tarafından satın alındı....Bu Ulusun % de 50 si daha dimdik ayakta.... Bir ulusun başına inanç sömürüsü çuvalı geçirirse yönetenler,o ulusun gaflet ve dalalet içerisindeki yarısı, hangi yöne sürüklendiğini anlamayabilir..... Ama sen,ben ve o....siz,biz ve onlar gerçeği biliyoruz.... Ve tarih sonunda, hep gerçeğin haklılığını ve zaferini kanıtlamıştır.... Bir seçim süresi daha bekleyelim....Ama boş oturmadan.....Sevgiyle.....
  14. Sayın jön diyor ki; amac akp ye karsı dur demek olmamalı.gelın abd ye ab ye somurgecılıge emperyalızme karsı dur dıyelım.akp yı ındırıp yenı bır akp bu ulkenın basına gelmesın.. 4,5 yıl önce AKP yi destekleyen,islami kesimin önde gelen ideologlarından Ali Bulaç, son yazılarında AKP nin; ABD ve AB organizasyonuyla,ve AKP nin asıl yöneticileri olan danışmanları vasıtasıyla işbaşına, halkın manipüle edilerek getirildiğini ifade ediyor.... Milli Görüşçülerin içinden devşirilerek,Milli Devleti; ekonomik,sosyal ve coğrafi olarak parçalamakla görevlendirilen AKP ye karşı durmak,tıpkı sizin de istediğiniz gibi,ABD ye ve AB ye karşı durmakla eş anlamlıdır..... Türkiye'mizi içerden çökertmeye bundan sonra ki hiç bir iktidar muvaffak olamaz.... Siz,biz,hepimiz uyandık....Buna cüret edebilecek hiç bir iktidar artık ayakta kalamaz.... Bu nedenle DİPNOT arkadaşın söylemine bütünüyle katılıyorum......Saygılar.....
  15. Yukarıda ki somut rakamlar,ülkemizin başına BOP projesi kapsamında, halkımız manipüle edilerek getirilenlerin nasıl bir soygun düzeni kurduklarını açıkça gösteriyor.... Milletimizin ekonomik olarak geleceği ipotek edilmiştir....Her çocuğumuz, 5.500 dolar borçla doğmaktadır... Müslüman geçinen din tüccarları,halkının 1.000.000 u aç yatarken kendileri tok olarak yatmaktadırlar... AKP ye çıkarları için hizmet eden ; M.Kemal, TSK ve namuslu aydın düşmanı sözde sol ve liboş yazarlar, ve de muhtelif sitelerde ahkam kesen dinci-bölücüler 23 Temmuzda asıl kendileri bozum olacaklardır.... Bu yeni Sevr'cilerin Milletimizden yiyeceği tokadın sesi, ta Brüksel'den ve Washington' dan duyulacaktır.....
  16. Olgun olmak kolay değildir bay bozan..... Yanacaksın.....Pişeceksin.....Olacaksın....... Ve hemen öfkelenip karizmayı çizdirmeyeceksin.....Saygılar.......
  17. Bozan arkadaş uzak doğu filozafları havasında, yine Ulusal Dalgada sörf yapmaya çalışıyor ama yine dalga boyunun altında kalıyor.... ABD nin gücü; sahte sol ve bölücü örgütlerle,faşizan grupları ve de AKP türü CIA-MOSSAD dizaynlı işbirlikçi partileri oluşturmaya yetebilir.....ABD nin gücü, Ulusalcılar diye nitelenen, bilinçli Kemalist yığınları oluşturmaya ve yönlendirmeye yetmez.... Vatanına,Ulusunun artık başını kaldıran sessiz çoğunluğuna,ve Mustafa Kemal gibi bir öndere güven ve aslına dön arkadaşım..... Bunu nasihat gibi algılama....Mesajların her şeye dudak büken ve insanları yılgınlığa sürükleyen,sol'un çocukluk hastalığı na yakalanmış birinin söylemlerine benziyor.....Selamlar....
  18. Gazeteciliğe Cumhuriyet de başlayıp, birçok gazetede dolaştıktan sonra en sonunda Yeni Şafak'a,oradan da Aydın Doğan'ın Hürriyet'ine kapağı atan ABD nin çıkarlarının Ortadoğu uzmanı Cengiz Çandar, zigzaklı siyasal ve gazetecilik kariyerini sonunda tüketmişe benziyor.... 13 Temmuz 2007 Tarihli Hürriyet Gazetesinde ki, ''CHP den İlhan Selçuk'a Türk Baasçılarını tahlile devam...'' başlıklı son yazısında, bir süredir piyasaya önemli bir siyaset bilimci olarak liberal kesimlerce pazarlanan Prof.Mümtazer Türköne nin yazılarından alıntılar alarak, yorgun analistliğine taze kan pompalamaya çalışıyor.... 12 Mart solculuğundan Turgut Özal'ın danışmanlığına,oradan Yeni Demokrasi Hareketinin kuruculuğuna, daha sonra da Vaşington'da ABD nin önemli araştırma merkezlerine ''21.yy Türkiyesi Üzerine Çalışmalar''yapmak üzere çağrılan ilk Türkiye'li olma özelliklerine sahip, bir zamanların ABD Ortadoğu politikalarının amansız karşıtı bu ünlü gazeteci,Vaşington eğitimi ve 11 Eylül sonrası keskin bir U dönüşüyle,ABD nin Ortadoğu projelerinin en hızlı savunucusu haline dönüştü.... ABD li, Paul Wolfowitz ve Richard Perle'nin sıkı dostlarından olan bu küresel sermaye dostu gazeteci,bir zamanlar ekmeğini yediği Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk'un da amansız düşmanı olarak karşımıza çıkıyor.... 6o yıldır aynı çizgide, Cumhuriyeti ve Kemalizm'i, savunan hiç bir koşulda ilkelerinden ve inançlarından ödün vermeyen İlhan Selçuk'un,başta Hasan Cemal olmak üzere, dönek ve liboş tüm gazetecilere korkunç bir utanç ve aşağılık duygusu verdiği, kendisine yapılan bu umutsuz saldırılardan açıkça görülüyor.... Daha önce yazdığı '' Türk Kanı ve Kangal'' başlıklı bir makalede; ''Bu topraklarda safkan bir ırk ararsanız,ancak Türk çoban köpeği olan Kangal'ı bulabilirsiniz...'' diyebilen bu soyadına bile yabancılaşmış ''Prof.Türköne, Çandar'ın alıntı yaptığı yazısında; İlhan Selçuk'u;kibirli ,seçkinci,jakoben,azınlıkçı,cuntacı,darbeci,özgürl ük düşmanı bir kişi olarak niteledikten sonra... O'nu ''..yazdığı kirli tarihin fani bir bedende tecessümü...'' olarak sıfatlandırıyor.... İlhan Selçuk'u, Arap Baasçılığına bile rahmet okutan bir konumda göstererek,O'nu ''devlet içerisinde'' yuvalanmış iktidar koalisyonlarından beslenen biri olarak tarif etmeye çalışıyor... MHP ile muhtemel CHP koalisyonunun önünü şimdiden kesmek ve MHP tabanını kışkırtmak adına da,''..MHP milliyetçiliğinin,azgın seçkincilikle bağdaşmayan bir sosyal arka planı vardır...MHP, çevre ile merkez arasında bir entegrasyon aracıdır....'' diye yazıyor.... Bu yazıdan soluklanan Cengiz Çandar ise,birey İlhan Selçuk'u kurumsallaştırarak CHP ile özdeşleştiriyor...Ve MHP nin içini karıştırmak talimatını uygulamaya sokarak bakın ne diyor; ''Eski seçkinci emekli Büyükelçileri vitrinine dizerek MHP,seçkincilikle bağdaşmayan bir sosyal yapı arka planını terkediyor...'' Anlaşılıyor ki, 22 Temmuz sonrasının belki de, ''bugünkü Türkiye koşullarının'' en doğru seçeneği olan, olası CHP+MHP koalisyonu , ABD,AB ve yerli işbirlikçilerinin müthiş uykusunu kaçırıyor......
  19. Geçen gün RTE ve ABDullah Gül'le Kayseri mitingine çıktı....Kudurganlığı geçmemiş mi?..... Tarafsız olması gereken TBMM Bşk.sıfatıyla, AKP mitinglerinde boy gösteren bu zattan,Atatürk'ün kurduğu bu Meclis ne zaman kurtulacak?....23 Temmuz sabahı olabilir mi?.....
  20. kgurleyen

    Jasmin Çongar.....

    Dezenformasyon ustası Hasan Cemal'in yetiştirdiği çırak Jasmin, son vukuatıyla ''Dezenformasyon Ustalığı'' na terfii etti... 41 yaşındaki bu yetenekli gazetecimiz, rahmetli piyanist Gülay Uğurata'nın kızıdır...Liseyi ABD de bitiren ve Mülkiye'nin iktisat bölümü mezunu olan Jasmin Çongar, ayrıca ABD nin Georgetown Üniversitesinden ''Amerika Etütleri Alanında'' master sahibidir..... 1995 yılından beri Milliyet Gazetesinin ve sonraki yıllarda da CNN Türk'ün Vaşington temsilcisidir..... 1985 li yıllarda TİP saflarında yer alan ve ''Komünizm Propagandası''suçlamasıyla DGM lerde bile yargılanan bu gazetecilik heveslisi kızımız,Hasan Cemal'in rahle-i tedrisinden de geçtikten sonra,rahmetli Ufuk Güldemir'in de katkılarıyla ABD li dezenformasyon mahfillerine ,doktora da yapması önerisiyle teslim edilmiştir..... Her dönek liboş gibi, ABD de ki evrimini başarıyla tamamlayan Jasmin Çongar, Milliyet Gazetesinde, ABD yanlısı siyasal yorumlarıyla ve dezenformasyona dayalı fısıltı haberleriyle adeta Vaşington'un da Ankara temsilcisi gibiydi.... Jasmin Çongar'ın yazılarından, ABD nin görüş ve önerilerini açık istihbarat tadında kavrayan Dış İşleri bürokratlarından tutun da siyasetçilere , bir kısım dış siyaset yazarlarına, Üniversite Profösörlerine ve okuyuculara kadar, hemen herkes ,adeta farkında olmadan ABD nin Türkiye üzerinde ki tezlerinin savunucusu ve onaylayıcısı olmaya başlamıştı.... Nereye kadar ?..... Elbette başta TSK olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kemalist Yurttaşlarının teşhis ve teşhir edişine kadar..... Ben bu teşhis ve teşhir hadisesinin, son''Hudson Enstitüsü''olayı ile kesin olarak Jasmin Çongar'ın ayağına dolaştığını , bu yetenekli ve ABD li lik ruhuna sahip kızımızın sıkılmış limon gibi, Milliyet'te başka bir köşeye atılacağını umuyorum....... Bütün liboş ve döneklere ders olsun....
  21. Teşekkürler denizz kardeşim.......
  22. Biri parlamenter olmak istedi...Öteki onu seçimlere kadar CHP ye karşı söylemler bazında kullanmak istedi.....Ol hikaye bu kadardır aslında.... Ama işin birde sosyal demokrasi adına ibretlik bir traji-komik yanı var... Kapitalizmin ehlileştirilmiş neo-liberal sürecinin ürünü siyasal aktörler, omurgasızlık bağlamında topluma kötü örnekler oluşturuyorlar.... Cumhuriyet Mitingleriyle yükselen birçok olumlu değerin, kişisel baz da da olsa ,farklı dünya görüşleri arasında el ve yer değiştirmesi tutarlı insanlar ve özellikle gençler üzerinde olumlu bir etki yaratmıyor.....Bu, işin trajik yanı.... Bir ''Brutus'' nitelemesine bile layık görmediğim Sayın Günay'ın, II.Erkan Mumcu vakası bile olamıyacağını, CHP ye yüklenecek hitabet gücünden, sadece seçim süresince RTE nin yararlanacağı ve sonra atılacağı bir politik figür olduğunu kavrayamaması da işin komik yanı...... Bu vak'a ya ''Bir Sosyal Demokratın İntiharı'' başlığını koymamamın nedeni ise,intiharın bile onurlu bir duruş olduğunu bilmemdendir........
  23. ''Washington ve Pentagon'un Türkiye sözcüsü'', Milliyet köşe yazarı gazeteci Yasemin Çongar evvelki gün, 32.Gün programında önemli bir açıklama yaptı; Çongar,''ABD nin ,Türkiye'nin Kuzey Irak'da yapacağı sınırlı ve Barzani güçleriyle çatışma içermeyen bir askeri harekatına yeşil ışık yaktığını...'' bildirdi... Öyle anlaşılıyorki, Ülkemizde son zamanlarda artan bombalama ve mehmetçiklerimizin şehadetlerinin arka planında bu yeşil ışığın izdüşümleri var... Şimdi kendimize şu soruları sormanın zamanıdır?...ABD Türk Ordusunu, ilerde kendisinin çekilmeyi planladığı Irak'da, daimi olarak konuşlandırmak mı istemektedir?.... ABD Türkiye ile Barzani arasında ,PKK yı etkisizleştirme bağlamında bir yakınlık köprüsünün adımlarını mı hazırlamaktadır?....Kendisi bölgeden çekildiği zaman Kuzey Irak'ı ve Kürtleri, Araplara karşı koruyacak gücün Türkiye olduğunu, ahmak Barzani'ye iyice anlatmak mı istemektedir?....Ve kısa bir süre önce, Kürt resmi binalarına ve askerlerine yapılan saldırılarla da, bunu somut olarak göstermek mi istemiştir?....... . ABD, Türkiyede patlatılan son bombalarla,asker ölümlerine duyarlı olmayan ama sivillerin terörize edilmelerine hassas olan AB ülkelerinin ,Türk askerinin Irak'a girmesine hoşgörü göstermesinin zeminini mi hazırlamaktadır?... Bu durumda son bombalama ve mehmetçik şehadetlerinin ön yüzünde PKK taşaronluğu,arka yüzünde ise MOSSAD + CIA işbirliği olabilir mi ?.. Eğer ABD nin BOP bağlamında, Ortadoğu'da ,Türkiye + İsrail + Barzani ittifakını öngördüğünü biliyorsak, bu soruların yanıtının ''..evet..'' olması kuvvetli bir olasılıktır..... Diğer bir konu ise, Hükümetin ve TBMM Başkanının, Kuzey Irak'a askeri müdahale konusunda tüm insiyatifi askerin almasını istediklerini içeren beyanatlarıdır...Özendikleri ve Milletin burnuna ikidebir dayadıkları AB demokrasisinde ise, böyle bir anlayış ve yöntem yoktur..... Orada bu tür askeri harekat kararları, daima hükümetlerden ve meclislerden çıkarak siyasi ve hukuki olarak sorumluluk üstlenilir ve icra için Gn.Kur.Bşk.lıklarına talimat verilir....Biz de ise Hükümet ve TBMM Bşk.nı, Türk ve dünya kamuoyuna şu mesajı vererek olası riskleri TSK nin üzerine yıkmaya çalışıyor...''Biz bu askeri harekatı istemedik ama, asker çok üzerimize geldi ve bizi bu konuda karar almaya mecbur bıraktı...'' Tabii ki yersek........
  24. Sayın bozan, Darbeciler Türk-Kürt çatışması istiyorlar diye başlık atıyorsun ,ama bu darbecilerin kim olduklarını somut olarak açıklayamıyorsun.... Barış...Kardeşlik...Şiddete,ayırımcılığa hayır... Diye de ,kulağa çok hoş gelen sloganları peşpeşe sıralıyorsun... Darbeciler dediğin, TSK ile, meydanları dolduran Atatürkçü, Cumhuriyetci ''Ne şeriat ne darbe ''diye bağıranlar mı?.... Halkları çatıştırmak isteyenleri başka yerlerde arasan daha iyi olur... Ama bilmelisin ki Türk Milleti, ''VATANINI VE ULUSUNU BÖLMEK İSTEYENLERLE,''kimler olursa olsun çatışacak ve bu heves sahiplerini,daha önce de bunu denemiş olanların yanına gönderecektir.... Öyle değil mi?...Aynı fikirde değilmisin Sayın Bozan?........
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.