-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
BÜLENT Arınç şöyle demiş: “Hayat alkol ve seksten ibaret değildir”. Ardından da eklemiş: “Hukuk devletinde her şeyin bir ölçüsünün olmaması, özgürlüklerin sınırsız olması söz konusu değildir”. Sonra “Bu da size kapak olsun” der gibi şöyle demiş: “Çağdaşlığı içki kadehlerinde aramak ve orada bulmak isteyenlere ithaf olunur”. *** Nasıl da yargılayıcı değil mi? Sanki “Hayat alkol ve seksten ibarettir” diyenler varmış gibi... Nasıl da sınırlama heveslisi değil mi? Sanki “içki içme özgürlüğü” üzerinde titizlenmek, sınırsız özgürlük talep etmek anlamına gelirmiş gibi... Bülent Arınç gibi bu zamana kadar hep; “Benim hayatıma ne karışıyorsunuz kardeşim? Bırakın, dileyen dilediği gibi yaşasın” demiş bir akımın çocuğundan bunları duyunlar gülümsemişler midir? Gerçi bu tür işine geldiğince ahkam kesen şahsiyetlerin bu yaklaşımları karşısında; "Yuh olsun bana, bu kadar yandaş olmak kişiliklere zarar." diyebilmek... Ve azıcıkta empati yeteneğine sahip olmak gerekiyor gülümseyebilmek için... *** Demokrasiyi Trene benzetip işine gelince inip binenlerin, Bu Espirili yaklaşımlarına hadi birazda acı acı gülümseyelim ne dersiniz? “Ah ARINÇ ah” “Kendi hayatına karışılmayacak bir ortamı yakalayınca nasıl da başkalarının hayatlarına karışmaya başlıyorsun. Güç elinde değilken güçlülerin senin hayatını yargılamasına, sınırlamasına isyan edersin. Ama gücü eline geçirince bu sefer sen başkalarının hayatını yargılarsın, sınırlamaya çalışırsın. Üstelik hukuku da kullanarak”. *** Şimdide kafamızı kaşıyıp az düşünelim derim... Ha bu arada Arıncın bu Ahkamları karşısında; Geçmişte olduğu gibi, Demeokrasi çığlıkları atarak, "Yetmez ama EVET" ... "Devam et sevgili Arınç Devam et." Diyebilecek destekçilerin var olduğunu aklımızdan hiç çıkarmıyalım derim... Kulakları Çınlasın her birinin...
-
Aman Tayyip Bey Duymasın... Belli mi olur belki bize de kızar. Neme lazım bakarsın çıkarlarımıza da zarar gelir... Diye durum ve konum belirleyenlerin yer aldığı basın erbabının içinde bulunduğu zorlu koşulları anlamak için ve... Yıllar öncesinden dersler çıkarmak adına şu giriş bölümü önemli... "Dilimin altındaki baklayı çıkarıyorum:" diye devam etmiş "Ahmet HAKAN" bugünkü köşe yazısının devamında...
-
Bugün UĞUR Mumcu'nun katledilişinin 18. yılı... ‘Mumcu Suikastı’ düzenleyicilerinden yargı karşısına çıkarılamayan suçun asli failleri ve azmettiricileri hakkında yürütülen soruşturma ve kavuşturmada ihmali görülen yetkililer hakkında bugüne kadar ne yapıldı..? *** Yıllardır içinde bulunduğumuz ay içerisinde, ağırlıkla faili meçhul cinayetlere yer verildi. Konuşulması ya da yazması zevk verdiği için değil. Unutulmasın, hatırlansın ve de sorumlulardan hesap sorulsun diye. Bu cinayetlerin failleri bulunmadığı sürece güvenli bir memleket değil burası. İleride yeni cinayetlerin olmamasını ancak bu cinayetlerin çözülmesi sağlayacak... *** Sürekli karşımıza çıkan aymaz kafaların ürünü olan "Cinayetle öldürülmüş insanları onlar demokrasi şehidi falan değil " diyebilen yorumlara hak vermeyi beceremiyorsanız eğer.., Yok o kafalar gibi düşünüyorsanız da bir parça boş vaktiniz varsa aşağıdaki alıntıyı okuyun lütfen... Çok şey kaybetmez hiç kimse, aynaya bakıp kendi suretini görmekten kimseye zarar da gelmez... Özgür Mumcu'nun babasıyla ilgili yazısı: Okuyanlardan çok özür dileyerek aşağıdaki bölümü ayırarak buraya alıntılamak istiyorum... Adı geçen şahsiyetin tüylerimi diken diken eden kokuşmuş beyin yapısının perde arkası daha net anlaşılsın diye...
-
Başkentin Ankara olmasını Osman Can'a sormayı unutmuşlar. !
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
Koşulların uygun, şartların tamam olduğunu değerlendirilmiş olmalıkı, hadi demişler ona sıra sende... Ve...Döktürmüş sayın can... Ve bu adam üstelik "Doç. Dr.", Cumhuriyetin kuruluş yılları anayasasını "onların çıkarlarına hizmet edilmek üzere üretildi" diye ele alıyor. Onlar dediği kimler?.. Bu bir eleştiri olmaktan öte geçmişten bu yana var olan cumhuriyetin temel değerlerine karşı duruşun onun dilinden açığa çıkışı... Anlaşılan o ki; anayasaların çıkarlara hizmet eden bir şeymiş gibi ifade eden zihniyetlerin yapmayı planladığı anayasanın cumhuriyetin değerlerine mi, cematlerin çıkarlarına göre mi yapılacağının göstergesidir bu tespitler... -
Sosyolojik olarak; "Kişilik, insanın maddi ve manevi varlığının 'Ben' bilinciyle bütünleşmesi…". Karakteri ise; "Aynı uyarıcılara karşı aynı tepkiyi vermek olarak" tanımlanır. Bu açıdan “Mantık ve Felsefi” olarak; "Kişiliksiz insan yoktur, ama karaktersiz insan olabilir" * * * Beden insanın kişiliğinin önemli bir parçasıdır. Bir insanın bedeninin, cinsel amaçla ellenmesi ya da öfkeyle saldırıya uğraması ne kadar alçaltıcıdır... O anda "benliğiniz" yani kişiliğiniz zedelenir... Çocuk da olsanız, yetişkin de, büyük bir travma yaşarsınız. Dünyanın her yerindeki cinsel bakımdan aç ve ilkel erkekler kadınlara elle sarkıntılık eder. Kimi zaman bundan dolayı ceza görür, bazen dayak yer, kimi zaman da yaptıkları yanına kâr kalır. Türkiye'de nedense turist kadınlara sarkıntılık etmek bir alışkanlık haline gelmiştir. Tabii kalabalıklardan yararlanıp yerli, yabancı ayırt etmeden bütün kadınlara sarkıntılık etmek de... * * * Son yıllarda medyada yer aldığı için Taksim'de yaşanan olaylar hala hafızalarımızdadır. Taksim'deki ve Nişantaşı'ndaki yılbaşı kutlamaları da, Böyle sarkıntılık olayları için 'ilkel ve cinsel açlık çeken erkeklerin' en sevdiği olayların başında gelir. Taksim'deki kutlamalarda bu yıl yine bazı sarkıntılık olayları meydana geldiğini ve gelişmeleri izledik. Fakat bu yıl geçmiş yıllara göre farklı bir gelişme var. İlk kez bir hakim çıktı, Taksim'de yakalanan 13 yılbaşı tacizcisi için TCK 102'yi işletti. Eskiden tacizciler ceza yasasının 105'inci maddesine göre yargılanır, komik para cezalarıyla salınırdı. Şimdi hepsi 'vücut dokunulmazlığını ihlal ‘den 7 yıla kadar hapisle yargılanacak. Belki bu cezayı fazla bulanlar olabilir... Belki haklı da olabilirler... Ama çelişkiler tam bu nokta da açığa çıkıyor... * * * "ilkel erkeklere, 'kadına', 'kadın vücuduna' saygı duymayı nasıl öğreteceğiz?" * * *
-
- 3 cevap
-
- öfke politikası
- Başbakan
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Hani devlet içindeki çeteler çökertilmişti! HRANT Dink öldürüleli 4 yıl olmuş. Sanki dün gibi. Aradan 4 yıl geçmiş. 4 yılda bir arpa boyu yol alınmamış. Dink Ailesi'nin avukatı Kemal Aytaç, önceki akşam Teke Tek'te, "Şimdi dava çocuk mahkemesine gidiyor. Bu kararın alınmasının üzerinden iki ay geçti, hâlâ bir gelişme yok. Şimdi yeniden ifadeler, dosyanın ele alınması. Dava sonuçlanmadan 5 yıl dolacak ve Ogün Samast da serbest kalacak" diyordu. Doğru. Aynen böyle olacak. Çünkü çökertildiği söylenen devlet içindeki çeteler, Ogün Samast gibilerini korumaya devam edecekler. Bu cinayet bir yandan bir terör örgütü davası gibi görülüp uzatılırken, diğer yandan teröre sokulmayarak tutukluluk süresi uzatılmayacak. Ogün Samast yeniden aramıza dönecek. Ve belki yine birileri, hapisten çıktığı gün Ogün Samast'ı Türk bayraklarıyla karşılayıp birlikte pozlar verecekler. Türkiye'nin bir bölümü onunla gurur duyduğunu söyleyecek. 4 yıl önce O gün; "Kanı yerde kalmayacak" diyen en yetkili ağızlar, bugün daha önemli koltuklarda oturup olan biteni izleyecekler. *** Hani devlet içindeki çeteler çökertilecekti? Yetmez ama evet diyenlerin, yaşanan bu tür her gelişmenin ardından... O günlerde ön gördükleriyle bugün yaşananlar arasında var olan tutarsızlıklar karşısında... Referandumu dayatan zihniyetin; Demokrasi, Hukuk, özgürlük ve haklar konusunda ne kadar samimi ve duyarlı oldukları üzerine... Verebilecekleri aklı başında bir yanıtı var mıdır dersiniz?..
-
"Protesto edenleri stada almayacağız." demiş... Galatasaray'ın başkanlık koltuğunu işgal eden zat-ı muhterem... Yok ya!.. Babanın stadı da mı almıyorsun... *** Telaş ve korkunun yarattığı yalaka sağırlığı... Zatı muhteremin ağzından çıkanı, kulağının duymasına engel olmuş olsa gerek... Dik durmayı ve biat etmemesi gerektiğini hatırladığında... Şunları da kavraması gerekiyor. 1- Protesto bir haktır... 2- O stada herkes girer... 3- Nedeni ne olursa olsun "Spora siyaseti karıştıranların" kuyruğunda dolaşılmaz. 4- Orada haykıranlar salt muhalefet oldukları için değil, Aşağılandıkları ve küçümsendikleri için protestolarını yapmışlardır. *** Sayın zatı muhterem, NEDEN; "ISLIK TEPE" Arena da, protestoda bulunan Akp'li Galatasaraylılar kadar duyarlı olamamış... Ve Her seferinde olduğu gibi yaşanan krizleri yönetme yeteneğinden yoksun olanların tutum ve davranışlarından korkup... Bu aymaz konuşmayı yapmak gibi bir gaflette bulunmuş olabilir? "Aslan Tepe"nin protesto sonrası "Seyran Tepe" olarak dillendirildiği için mi? Bence Bu kadar telaş etmesine gerek olmamalı... Kim ne derse desin Halkın dilinde ve gönlünde oranın yeni ismi... " ISLIK TEPE " olarak yerini almıştır. Ve Şanlı -"Aslan TEPE" Arena- olarak gönüllerde ve dillerde yerini almaya devam edecektir.
-
Napoleon'un bir sözü... Şöyle diyor..; "Dünyanın çok acı çektiğini görüyorum. Ama bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddet değil, iyi insanların suskunluğu."
-
-
CHP Parti Meclisi Üyesi Mahmut Tanal’ın Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında, İsmet İnönü’yü Hitler’e benzeten sözleri nedeniyle açtığı ve kazandığı tespit davasının gerekçeli kararı tamamlandı. Şişli 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 3 sayfalık gerekçeli kararında, şu tespitler yer aldı: Kahramandır İsmet İnönü, CHP’nin Atatürk’ten sonraki 2’nci genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 2’nci Cumhurbaşkanıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşı’na komutan olarak katılmış, büyük yararlılıklar göstererek, ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı Kahramanı’ sıfatını kazanmıştır. İnönü’nün devlet adamı olarak da ülkeye büyük hizmetler yaptığı tartışmasızdır. İnönü’nün politikalarını eleştirirken, onun kişiliğini ve Türk insanı üzerindeki etkinliğini, siyasi itibarını zedeleyecek sözlerden kaçınmak gerekir. Saygısızlık Davalı, İnönü’yü Hitler’e benzetmiştir. Hitler, 20’nci yüzyılın canisi olarak bilinen, milyonlarca insanın en canice yöntemlerle öldürülmesine neden olmuş bir kişidir. İnönü’nün böyle bir kişiye benzetilmesi, hatırasına saygısızlık teşkil ettiği gibi milleti oluşturan bireylerin her biri için de kişilik haklarını ihlal edip incitmiştir. Davalının sözlerinin bir tepki niteliğinde olduğunun söylenmesi, İnönü’yü Hitler’e benzetmesi için bir mazeret değildir. Zarar verir Tarihi şahsiyetlerin günlük siyasi polemiklere konu edilmesi hem tarihimize, hem milletimizin değerlerine, hem de geleceğimize zarar verir. Bugünün koşullarında tarihimize daha fazla sahip çıkmak ve ulus bilincimizi güçlendirmek zorunda iken, tarihi şahsiyetlerimizi günlük siyasi çekişmelere konu yaparsak, bizi ayrıştırmak, ulusal kimliğimizi yok etmek ve değerlerimizi dejenere etmek isteyenlerin istediği gibi davranmış oluruz. *** Osmanlı ya haremine laf söyletmeyenler... Yakın tarihimizdeki kurtuluşumuzu özgürlüğümüzü sağlayan insanlara karşı aynı saygıyı göstermeyi becerbildiler mi? Atamızsa hepsi atamız değil mi? Anlayana.. SİVRİSİNEK SAZ... Anlamayana.. DAVUL ZURNA AZ... Dememiş miydi ATALARIMIZ...?
-
TEMEL & FADİME... Fıkraları
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Mizah - Mizahla ilgili herşey
Bir gün Temel yolda yanlız başına yürürken, bir taraftanda kendi kendine konuşuyormuş; - Yarebbim, herşeyin doğrusunu sen bileyisun, ama üç şeye aklim ermeyi ; 1- Neden bu kadar çeşitli içki yarattun da bizi kararsiz pirakayisun? 2- Neden karilari ay kibin yaratmadun? Gece gelecek cündüz kaybolacakti! 3- En önemlisi püdün vicudumuza 200 küsür dane kemik koydun da neden en lüzumli yere pir tane bile koymadun?.. -
Ayşecik işte, çocukların hayal dünyaları sınır tanımıyor ki...
-
Sizce siz neden varsınız?Hiç düşündünüz mü?
GeceKuşu şurada cevap verdi: aminzefrel başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
Canlılığı, onların yaşamını ve insana dair her etkinliği salt inançlar üzerinden algılamayı tercih etmek, ortaya çıkabilecek sonuçlarını tek boyutlu bir gözlükle görülmesine neden olabiliyor... Yazarın yaptığı bu; inançlarına ve kendine göre değerlendirmeler yapılmış. Hatırlatmakta yarar var mı bilemiyorum... Ana başlık ve devamı şöyle: # Eğlence, Edebiyat, Sanat, Spor ve Videolar # > Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler Özetle tartışmaları Ana başlığın içeriği üzerinden açmak ve devam ettirmek. Varsa; ana başlıkla sınırlanan konunun özüne dair bir düşünceniz belirtmek, yoksa okuyup bilgilenmek aklı başında bir yaklaşım... Sonuçta, her şeyi tek bir algılama üzerinden değerlendirmelerin varacağı tek yer var polemik. Sorunuza şöyle bir yanıt gelebilir... "Bu üst yüzler ortak atalarımız primatlara kadar uzanır.." Biride derki "kainatın yaratıcısı yüzünden" Ardından başka bir yanıt gelir " Varsayımların dışında bir kanıt var mı yaratıcı ile ilgili?" Bu polemik böyle uzar gider... Bu tür tartışmaların yapılacağı yer midir Edebiyat? Her şeyde yaratılan karmaşada olduğu gibi inançların edebiyatı üzerinden başka bir karmaşa ve polemiği oluşturmuş oluruz böylece... Hoş da olur hani... Hiç bir sonuca varılamayacak polemikler üzerinden yapılan tartışmaları sevenimizde çok olduğuna göre... -
Mutlu Olmanın Yollarını Ararken...
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Kadın Erkek İlişkileri
Yaşanan sorunlar, her zaman iki taraflı olmak zorunda değil. Bazen erkekler çıkarır kadınları çileden, bazen de kadınlar erkekleri. İki taraf da istediği kadar kafa patlatsın, yanıtını vermekte zorlanacakları tek soru var. “Neden?” *** Gerçekten de üzerinde günlerce düşünüp, üzülüp, sıkılıp, Çoğu zamanda kendi haklılığımıza inandığımız için karşı tarafa kahredip, Sorunların kaynağı olarak karşımızdaki kişiyi görmeyi tercih ederek yanıtladığımız nedenler, Sorunlarımızın çözümüne katkıda bulunarak hangi birimizi mutlu etti? Ya da tam tersi, yine tek taraflı değerlendirmelerle sorunların kaynağı olarak hep kendini gören, Çözümsüzlüğün merkezine kendi benliğini oturtan hangi yaklaşım; Doğru, gerçekçi ve çözümlemeye yönelik tek bir “Neden?” bulabildi mi acaba? -
Aklı fikri cinsellikte olan erkekler sürüsü müdür problemli olan? Yoksa bildiği herşeyi kitaplardan öğrenen hatun modeli mi? Peki ya bir ilişkinin temeli neye dayanır? Kendini mutlu etmeye mi, partnerinin mutluluğunu düşünmeye mi? Erkeğini mutlu etmenin yollarını ararken, yanıbaşında kıvranan adamcağızı görmezden gelmek cânilik değil midir? Peki nefsi her uyandığında emrine amade bir hatun bekleyen adam, normal midir? Değil midir? İyice düşün, kararını ver, tarafını seç ve ANKETİ OYLA; “Sorun Kimde?”
-
Peki onlar bunları alırken biz neredeydik.. !? Hangi cephelerde savaşıyorduk da bunları kaybettik? Var mı aklı başında bir yanıtımız?..
-
Hâkim ve savcı adaylarını fişliyoruz
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
Kendilerinden görüş alınan hâkim ve savcıların kim oldukları ve hangi kıstaslar çerçevesinde rapor tutukları ve ne kadar güvenilir olduğu ya da olacağı herkesin kafasında bir soru işareti bırakmayacak mı? "ÜSTÜNLERİN ADALETİ YERİNE ADALETİN ÜSTÜNLÜĞÜ" diyen Başbakan şimdi buna ne diyecek? Onun ve aynı amacı paylaşan zihniyete sahip olanların ne diyecekleri belli aslında... Onların ne söyleyip, yapılan bu uygulamalara ne tür kılıflar öne sürerek çarpıtmalarından çok daha önemlisi; Zamanında İleri Demokrasi adına bu tür söylemleri inandırıcı bularak destekleyenler, Bütün bu görünen gelişme ve uygulamalara rağmen; " Mesleki yeterlilik yerine sadece kendileri gibi düşünenleri ve yaşayanları seçme, karar verici yapma çabası içindeki" bu uygulamalara destek vermeye devam edecekler mi? -
Kendi çocuğuna istediğin ismi verememek.....
GeceKuşu şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Politika Bilimi
Sevgili Dominik size hatırlatmak isterim ki, konun açılış iletisi aşağıdaki gibi... Ve ben ona yanıt verdim. Elbetteki dediğiniz gibi isimler vb diğer konulardaki anlamsız yasaklar tüm yurttaşlar olarak hepimizin önünde günümüzü çalan ve geleceğimizi geciktiren faktörler olarak önümüzde duruyor. Ve her birimizin çabası insanca ve insan onuruna yakışır bir yaşama hep birlikte ayrımsız ulaşabilmek... Ayrıca sizden bir şey rica etmek istiyorum. Tartışamalarınızda karşınızdakini sürekli, okumayan, bilmeyen, araştırmayan olarak yaftalamanız karşınızdaki kişi açısından hiç şık durmuyor. Konuşma dilimizde bu kelimelerin yerine ifade etmek istediğinizi çok daha iyi anlatacak ve karşınızdakini incitmeden, onu doğruyu anlamaya ve kavramaya yönlendirecek kelimeler var. Lütfen bu konuda biraz daha özenli olmanızı rica ediyorum *** Sevgili ahmet; Sana bu doğal hakkın konusunda önüne çıkarılan zorlıkları bir baba olarak çok iyi anlıyor ve sana hak veriyorum. Umarım gelecek günler bizleri bu tür anlamsız çatışmalardan kurtaracaktır. Ama bence verdiğin bu mücadele ile kızının isminin değeri bana göre binlerce kat daha arttı. Ve ayrıca benimde çok beğendiğim isimlerden biri.. Umarım onun ve hepimizin çocuklarının yaşamı, huzur, mutluluk ve başarı dolu olur. *** Sevgili Dominik ve Ahmete; Saygı ve sevgilerimle -
:)
-
Yeni yılda; Tüm Forumdaşların, Dileği gerçek, Emeği başarı, Yaşantınızın Sağlık, mutluluk ve huzur dolu olmasını diliyorum... Saygı ve Sevgilerimle ... *tna
-
Toplumsal anlayışlar, zaman içinde değişime uğrayarak "anane" olarak yerleşen ritüeller, "Kavramlar ve tarihsel bilgiler" kaynağından saparak yerleşik davranışa dönüştüğünde bu tür farklılaşmalar ortaya çıkabiliyor. Gerçekler ve tarihsel olaylar yerli yerine oturduğunda ortaya çıkan bu farklılaşmaların değişmesi kuvvetle muhtemel. Sizinde belirttiğiniz gibi o dönemden; Bir tarafta "Aşura günü" tutulan yas, bir tarafta da "Aşure günü" ile yapılan kutlamalar bu güne kadar gelmiş olabilir... Ancak; Günümüzde de olduğu gibi insanlığın yaşadığı karabasanların unutturulması için ne tür yaklaşımlarla gücü elinde tutanlar tarafından saptırıldığını, yerine farklı anlayışların getirilmeye çalışıldığını hepimiz biliyoruz. "1 Mayıs İşçi bayramı" yerine "1 Mayıs Bahar bayramı" gibi... Kerbelada yaşanan insanlık tarihinin utanç dolu sayfalarından birinin üstü örtülmesi için... Tarhin o dönemlerinde "Bazı tarihçilere göre... " diye giden o satırdaki O tarihsel bilgiler, o dönemin hakim güçlerinin maniplasyonuyla "kerbela olayının bir ölçüde unutturulması, üstünün örtülebilmesi için" muharrem ayının onuncu gününe, "Aşura" gününe denk getirilmiş ve "Aşure günü" kutlamaları oluşturulmuş olmasın SAKIN.! Eğer bu konuda not düşüldüyse tarihe bir gün gerçekler tarihçiler tarafından açığa çıkarılacaktır elbet... Saygı ve sevgilerimle...
-
AŞURA’NIN ANLAMI Bazı tarihçilere göre, Nuh’un gemisinin karaya oturduğu gün Muharrem ayının onuncu günüdür. O yokluk ve açlık günlerinde Nuh’un gemisinde, bu onuncu günde gemide kaynatılan yemeğin adı “aşure’dir. Bazı ritüellere göre, Muharrem’in onuncu gününde "aşure" pişirilerek kutlamalar yapılması bu nedenledir. "Aşura" ise kelime olarak “onuncu” demektir. Yani Muharrem ayının 10. günü. Muharrem ayının 10. günü, İmam Hüseyin ve yaverlerinin Kerbela denilen sahrada şehit edildiği gündür. Yani “Aşura töreni” bir kutlama değil yastır. “Aşura töreni” ile “Aşure günü” birbirinden farklı şeylerdir. Aşura’nın "Aşure" adlı yemekle (tatlı) hiçbir alakası yoktur. Caferilere göre; Muharrem ayında yas tuttukları için "Aşure" sevinç ve kutlama olarak Aşura gününde pişirilirse büyük bir yanlış ve Peygamber ile Ehlibeyt’inin hüzün gününde sevinmek anlamına geleceği için bir vebaldir. Bu nedenle Caferiler "aşure değil helva kavurur."
-
Size katılıyorum sevgili dayı; çok çarpıcı bir şekilde ele almışsınız ( İnsan-Bilgi-Deneyim-Paylaşım ) ilişkisini... Konfücyüs gibi yani... "Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta, sende 1 yumurta olur. Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur." Konfücyüs Saygı ve Sevgilerimle...
-
Sevgili raif ; Tam yerinde, sorulması, sorgulanması gereken soruları soruyorsun ve kendi içinde bunları sorguluyorsun da... Bu bence çok önemli... Ancak şöyle bir şey var örneğin sorduğun bu soruda... Soyut bir varlığı ele alarak sorulacak bir soru konunun muhatapları tarafından çok kolaylıkla çarpıtılabilir.... Çünkü herhangi bir dini hakim kılmaya çalışan -kişi, grup, hakim güçler ve yönetimi ellerinde tutan sınıflar- zaten -o dini ve tanrısını- kullanarak, kendi çıkarlarını, siyasetlerini yaşadıkları topluma dayatarak iktidar erkini ellerinde tutmaya çalışıyorlar. Bence soruyu şu şekilde sormamız daha doğru olurdu.. "Evet arkadaşlar bir takım "kişi, grup, hakim güçler ve yönetimi ellerinde tutan sınıflar" neden dünyada ve özellikle türkiyede saçma olan dini hakim kılmak istemektedir."