Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Devletin prestiji için Deniz'lere kıyanların devamları apo gibileri idam etmemeyi devlet prestiji sayıyor bugünlerde, evet Demirel gibiler haklı dün dündür bugün bugündür (!) binaenaleyh böyledir değil mi? Bu ülkede terörist adam yerine konulur, devrimci anarşist zaman değişmiş
  2. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    İdamlar için kim ne demişti? Bazı pişmanlıklar çok geç kalır İdam yönünde oy kullananlar yaklaşık 30 yıl sonra yanlış yapıldığını söylediler. Nahit Menteşe Türey Köse'nin kitabında şunları söylüyordu: "Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık. Adli hatalar olabilir." Türey Köse , ilk baskısı "Ölüme oy vermek" (Ümit Yayıncılık) ikinci baskısı "Yargılı İnfazlar" (Siyah-Beyaz) adıyla yayımlanan kitabında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı yönünde oy kullananlarla 30 yıl sonra yaptığı görüşmeleri aktardı. Bu kitaptan seçtiğimiz bazı bölümler şöyle: Nahit Menteşe: Yanlış yaptık Eski İçişleri Bakanlarından Nahit Menteşe , "yanlış yaptıklarını" düşünüyor: "Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık. Adli hatalar olabilir. Apo'nunkinde böyle bir şey düşünmüyorum ama buna rağmen ' Sırf Apo için idam cezası uygulansın, kaldırılmasın' da diyemiyorum. O zaman, banka soygunu gibi olaylar kamuoyunda çok tepki yaratıyordu. Altında başka şeyler de vardı, rejimi korumak, nizamı korumak devlet adamının görevi. Devlet elden gidiyor görüşü vardı o zaman. Birtakım duyumlarımız vardı, bunlar da gözünü budaktan sakınmıyordu. O zamanki asker de bunların mutlak surette idam edilmesi taraftarıydı...." İsmet Sezgin: Yanlış olmuştur AP kökenli eski İçişleri Bakanlarından İsmet Sezgin de "Yanlış yaptık" diyor ve ekliyor: "Bir fiili durum oldu adeta. O günün havasında Meclis başka türlü karar veremezdi. Onlar etkili oldu. Bir baskı ortamı vardı. O ortamdan kendini kurtaramadı Meclis. Öyle değerlendiriyorum onu. Yanlış olmuştur. İdamlar hiçbir meseleyi halletmiyor. Osmanlı'da bu kadar sadrazam katledildi, Menderes katledildi, bu gençler asıldı da ne oldu? Bir kin meydana geliyor. Bir küskünlük meydana geliyor. Adeta bir kütleyi de kaybediyorsunuz. Siyasetçiye en güzel ceza onu seçmemektir, denir ya. Beğenmiyorsanız oy vermeyeceksiniz. Ama bu hatalar yapılabiliyor. Devlet duygularla, heyecanlarla değil, akılla, hukukla yönetilir. Can almak Tanrı'ya mahsustur." Zeki Çeliker: Vermiş miyim, unutmuşum Eski Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Zeki Çeliker 'in adı da üç gencin ölüm cezalarının infazına onay veren milletvekilleri arasında yer alıyor. Çeliker'i konuyla ilgili olarak aradığımızda önce "Hiçbir zaman bir idamı onaylayacak bir tavır içinde olmadım, elim kalkmadı" dedi. Tutanakları incelediğimizi anımsattığımızda "Demek ki unutmuşum, yanlış yapmışım" dedi. Belleğini biraz yokladıktan sonra da şöyle sürdürdü: "Orada oylar blok olarak kullanılıyordu. Şartlar değişikti. Sokakta her gün sağdan soldan bir-iki kişi gidiyordu. İşin mahiyeti fikri manada tartışılmadan hissiyat içinde olabilir. Bugün gelinen noktada Türkiye'nin birliği, beraberliği, bütünlüğü, mutlu ufuklara gitmesi aslolandır. Bunu kişilerin idamına bağlayıp önüne set çekmek yanlıştır. Kim olursa olsun öldükten sonra ülkeye sağlayacağı bir fayda yoktur. Bir zarar varsa, bunu iyi düşünmek lazım. Pire için yorgan yakmamak lazım. Mazide olanları tasvip etmek mümkün değil. Bu vatan hepimizin. Bunları saptırıp da temizlenen dağı tekrar tahrik etmemek ve AB'nin iyi olabilecek niyetlerini sekteye uğratmamak lazım." Oğuz Aygün: Deniz film artisti gibiydi, insanın içi sızlıyor Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezasına onay verenler arasında yer alan ve o günlerde AP sıralarında oturan Oğuz Aygün , ölüm cezasının kaldırıldığı TBMM'de bu kez DSP sıralarında oturuyordu. Aygün, o günleri şöyle anlatıyor: "Deniz Gezmiş yakışıklı bir adamdı, film artisti gibi, insanın içi sızlıyor. Belki ben de üzülmüşümdür, benim de gözlerim dolmuştur, keşke olmasaydı diye. Ama Deniz Gezmiş, arkadaşlarının lideri durumundaydı, fizik yapısı, durumu, inatçılığı ve iddialarıyla. Son dakikaya kadar kapıldığı yoldan en ufak bir sapma göstermeden Türkiye Cumhuriyeti'ne meydan okudu. O gün ona ölüm cezası verdik, o kararda benim de parmağım kalkmıştır. O gün verdiğim karardan bugün pişman değilim, ama üzülüyorum, bunlar olmamalı. (...) O günkü atmosfer öyleydi. Ya devletin prestiji sıfır olacak, ya Deniz Gezmiş asılacaktı. Devlet prestijini kurtarmak için, devletin gücünün hâkimiyetini zedelememek için parmağımızı kaldırdık. Her gün bir tek adam, filmlere konu olacak kadar yakışıklı, kabadayı bir adam devlete meydan okuyordu. O ideolojiye taviz verseydik, belki Türkiye'yi bugünlere getiremezdik." Süleyman Demirel: Şartlar öyle icap ettiriyordu Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki ölüm cezasının görüşüldüğü dönemde AP sıralarının başında oturan Süleyman Demirel 'in siyasal çizgisi kendisini Çankaya Köşkü'ne dek taşıdı. 1972'de idamlara "evet" diyen Demirel, artık ölüm cezasının kaldırılmasından yana: "Devirler değişiyor, bundan 30 sene evvelin şartları bugün yoktur. Başka şartlar vardır. Bugünkü şartları düne götürerek düşünemezsiniz, çok yanlış olur. Ayrıca Türkiye demokratik, laik, üniter bir devlet. Çatı bu. Demokrasinin birtakım imkânlarından yararlanarak üniter laik devlet zorlanmıştır. 1970'li yıllar anarşi yılları, 80'li yılların ortasından itibaren aşağı yukarı 2000'li yıllara kadar da terör yıllarıdır. Anarşi yıllarında 6 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Terör yıllarında 40 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Suikastlar, sabotajlar, her çeşit vahşet cereyan etmiştir. Şimdi bunların cerayan ettiği bir Türkiye ile etmediği bir Türkiye farklıdır. (...) O günün şartları öyle icap ettirmiştir, öyle yapılmıştır.
  3. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    DENİZ GEZMİŞ-lerin Avukatı Halit Çelenk 36 yıl önceki idamı anlattı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının ardından tam 36 yıl geçti. Avukatı Halit çelenk Denizleri Mustafa Balbay'a anlattı. avukatı Halit Çelenk'le söyleşi SUNUŞ Bir kişi başkasını özveriyle savununca sorarız; Sen onun avukatı mısın? Halit Çelenk Deniz'lerin avukatı. Doğrusunu söylemek gerekirse, her anlamda avukatı! 1970'ler karanlığını bütün yönleriyle yaşamış, avukatlık görevini yaparken, bu görevinden kaynaklanan yersiz suçlamalar nedeniyle sanık sandalyesine de oturmuş bir kişi. Deniz'lerin idamından sonra da onları bırakmadı, bir anlamda yaşatmaya devam etti. İdamlardan 36 yıl sonra Halit Çelenk'le her yönüyle 1970'leri konuştuk... Cumhuriyet 06.05.2008 Deniz'ler 1961 Anayasası uygulansın dediler, anayasayı ihlalden idam edildiler Cuntanın emri uygulandı - Sayın Çelenk, Deniz Gezmiş'lerin idamının üzerinden 36 yıl geçti. Olayın pek çok yönünü konuşacağız... Toplumsal, hukuksal, siyasal, küresel bir dizi boyutu var... Siz her şeyden önce bir hukukçusunuz... Öneriniz de hukuk yanından başlamaktı, öyle yapalım... Sizce mahkeme hukuki miydi, siyasi mi? - Davanın ve yargılama sürecinin hukukla bir ilgisi olmadığını ve tam anlamıyla siyasal bir süreçle karşı karşıya geldiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten olağanüstü dönemlerin en büyük özelliği hukuksuzluktur. Mahkeme boyunca yaptığımız hukuki itiraz ve savunmaların hiçbirisi dikkate alınmamış ve 12 Mart askeri cuntasının mahkemelere verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda yargılama yapılmış ve kararlar alınmıştır. Sorunuzun ayrıntılı bir yanıtına geçmeden önce anayasa hukuku ve ceza yargılama hukukunu ilgilendiren kısa bir açıklama yapmakta yarar vardır. 18. yüzyılın başlarında Fransız düşünürü Montesquieu Avrupa ülkelerindeki yönetim biçimleri üzerinde yıllarca süren bir araştırma yapmış, bu ülkelerde gördüğü keyfi yönetimlerin önlenmesi için yollar aramış ve 1748 yılında yazdığı "Yasaların Ruhu" adını verdiği kitapta görüşlerini açıklamıştır. Montesquieu'ye göre, keyfi yönetimlerin ve insan hakları ihlalinin nedeni, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanmasıdır. Çözüm olarak ise, bu güç ve yetkilerin ayrı ayrı organlarca kullanılmasını önermiştir. Yani yasama, yürütme ve yargı güçleri meclis, hükümet ve bağımsız yargı organlarınca kullanılacak, bu organlar birbirlerinin görev alanına müdahale etmeyeceklerdir. - Bir anlamda kuvvetler ayrılığı ilkesinin temelinden söz ediyorsunuz... - Evet... Böylece güç gücü durduracak ve güçler arasında bir ahenk kurulacaktır. Montesquieu'den sonra İngiliz düşünürü John Locke 'un da katıldığı bu düşünceler Amerika ve Avrupa'nın pek çok ülkesinde kabul edilerek yasa ve anayasalarda yer almıştır. Güçler ayrılığı ilkesine "İktidar Freni" de denilmektedir. Bu ilkenin en önemli yönü, uygulamada çok rastlanan yürütme ve yasama organlarının yargı üzerindeki baskılarını önlemesidir. - İktidar freni olmazsa, demokrasi treni güvensiz yolculuk yapar, diyorsunuz... Ne yazık ki Türkiye'nin dünden bugüne değişmeyen tartışma konusu... Deniz'ler hakkındaki davada yargının yasama ve yürütme etkisi altında olduğunu mu söylüyorsunuz? - İşte Deniz Gezmiş , Yusuf Aslan , Hüseyin İnan ve arkadaşları hakkında açılan ve üç gencin idamlarıyla sonuçlanan dava, bu müdahalelerin yapıldığı bir sıkıyönetim askeri mahkemesince görülmüştür. Sıkıyönetim askeri mahkemeleri Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 353 sayılı yasaya göre kurulmuş ve yönetilmiştir. Bu mahkeme bir kıta subayı ve iki askeri hâkimden oluşmuştur. Bu hâkimler ve askeri savcılar siyasal iktidara bağımlıdırlar. Çünkü onları sıkıyönetim döneminin yönetimi yani askeri yönetimi görevlendirmiştir. Bu yönetim adı geçen yasaya göre bu hâkimleri görevden alabilir, başka yerlere nakledebilir. - Mahkemeye değil, mahkemeyi kurdurana bakalım diyorsunuz... - Deniz Gezmiş davasında hukuki bakımdan bizim üzerinde durduğumuz öncelikli husus bu mahkemenin anayasaya aykırı olarak kurulmasıydı. 1961 Anayasası'nda hâkimlerin bağımsızlığından söz edilir. Söz konusu anayasanın 7. maddesinde "yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır" der. Yani yargı yetkisinin serbestçe kullanılabilmesi için mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim güvencesi şarttır. Birçok askeri hâkim hatta generallerin bu konularda yazıları çıktı. Örneğin, Askeri Yargıtay Başkanı, Hâkim tümgeneral Rafet Tüzün , 12 Şubat 1973 tarihinde Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında "Bir heyete velev ki kanunla dahi 'mahkeme' demekle o heyetin, kişi veya organın; yargılama usullerini kullanmadan, bağımsız, teminatlı, hâkim nitelik ve niceliğinde olmayan kimselerden kurulup yargı görevi gördürülmesine imkân yoktur. Adli, askeri ve idari yargı hâkimlerine tanınan teminat, doğru bir adaletin tecellisi içindir. Askeri yargıya ait değişikliklerde de aynı ilkeler geçerlidir. İcra ve idarenin takdirleriyle hâkimlerin savcılık ve hâkimlik görevleri değiştirilir, atanmaları, yükselmeleri bu organ ve makamların arzusu içinde tutulursa hükümleri de bu makamların elinde olur. Devletin sağlam üç ayağından birisi olan yargının kırılması veya sakatlanması tüm devletin sağlamlığını ve gücünü yitirir" demektedir. Daha sonraları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi devlet güvenlik mahkemesinde görevlendirilen askeri hâkimlerin bağımsız olamayacaklarına karar vermiştir. Bu karar Türkiye Cumhuriyeti hükümetince uygulanarak DGM'lerde görevli askeri hâkimler alınmış, yerlerine sivil hâkimler ve savcılar atanmıştır. Bu da Deniz Gezmiş davasının ilk duruşmasında ileri sürdüğümüz anayasaya aykırılık itirazının çok haklı olduğunu göstermektedir. Biz, Sayın Rafet Tüzün'ün de değindiği konu dahil olmak üzere bu konuları tüm gerekçeleri ile geniş bir dilekçe halinde yazdık, Sıkıyönetim 1. No'lu Askeri Mahkemesi başkanlığına verdik. Ve 357 sayılı yasanın 16. ve 40. maddeleri ile 1402 sayılı yasanın 11. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının anayasaya aykırı olduğunu ve konunun Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesini istedik. Talebimiz reddedildi. Bu durumda yargılamaların yapıldığı sıkıyönetim askeri mahkemesinin bağımsız mahkeme niteliği kazanmadığı, sadece bir kurul niteliğinde kaldığı ortaya çıkmaktadır. Sıkıyönetim askeri mahkemesi idare tarafından görevlendirilmiş bir kuruldur. Deniz Gezmiş'in parkası Halit Çelenk 'in evi Ankara'nın Bahçelievler semtinde Anıtkabir'i gören bir apartman katı. Şekibe -Halit Çelenk ailesi, "bu manzara bizim için ayrıca önemli" diyor. Salonun duvarları Türkiye'nin yakın tarihini anlatıyor. Yarım asrı aşkın zamandır savunmaların yazıldığı masanın üzeri dolu mu dolu... Evin en değerli hazinelerinden biri ise Deniz Gezmiş'in parkası. Çelenk ailesinin duygularını fazla zorlamadan parkayı getirseler, fotoğraf çeksek, şöyle bir dokunsak dedim... Doğrusu biraz dokunaklı oldu. Özellikle eşi Şekibe Hanım'ın gözleri doldu. Şekibe Hanım için, "bir duygu denizinde yaşıyor" desek yeridir. Halit Çelenk'in anlatımlarına öylesine dokunaklı sözcüklerle kısa eklemeler yapıyor ki! Deniz Gezmiş'in parkası Türkiye'nin en tanınmış giysilerindendir desek sanırım abartmış olmayız. Hemen tanınan ağır bir yeşil ve aslan yelesini andıran yaka... Şöyle alıp iki elimle kaldırdım; içinde biri varmış gibi duruyor! Ağırlığı da yerinde. Kim bilir kaç kez Deniz Gezmiş'in elinin girip çıktığı ceplerde avuç içi izleri var. Parkanın ön bölümünde de yıpranmışlık çizgileri var ama daha çok nasır gibi duruyor. Hüseyin İnan'ın kan kırmızı gömleği de Çelenk ailesinde... Şekibe Hanım dalgın gözlerle parkaya bakarken, "ne güzel çocuklardı" diyor... Fotoğraf çektikten sonra özenle katlayıp yerine koydular... Canlı gibi duruyor... Deniz Gezmiş'in parkası... Bu iş bitmedi diyor... Gelecek arkası!
  4. sardunyam şurada bir başlık gönderdi: Mizahi Yazılar - Komik Yazılar
    NİNEMDEN MEKTUP 7-8 yıl evvelisi, hani bi garambol olduydu ya, gavırlar gıriz mi ney deyyolaa. Ortalık toz duman, gavır gaymaları 2'ye, 3'e gatlandıydı, ameleler işsiz galdıydı ya, hökümet de sizlere ömür... Baktık, sen çıktıydın ortaya. Biz de, ehali, hebimiz, boyludur, bosludur, guvvatlı, yeğit adamdır, eğri yörür düz gonuşur, bizi, bundan kelli, Allah gurtarır, he bu da Allah'ın ipine sarılır deyi oyları sene verdiydik. Sen de, Allah için, koşuvedin Amarigaya, Avropaya. Yavu uzun etmeyin gari, siz isteyin ben yapim deyivedin, gaymaları alivedin, he bebecani da, bu işlere takip memuru gılıvedin. Gıbrısı verivedin, hakaratları görüvedin, he şuracıkta, Irak'ta milyonlarca insancık ölüvedi, gözlerini yumuvedin, he bi de bop mu, cop mu neyin, reisi oluvedin. Ehali de parala geliyo, ortalık düzeliyo sanıvedi, her şeyi sativedin, paralarin hebisini zengine, yandaşina, kardaşina, üçkaatçiya verivedin. Vekillerin, nazırların, gözlerimizin içine baga baga göşeleri dönü dönüvedi. Emme velakin, ehaliyi fakir fukara edivedin. Derken,seçimler gelivedi. Zengine ihale, gredi, ev, toprak neyim, he, geriye ne galmışsa verivedin; fakire ekmek, pirinç, şeker, çay, yeşil kaadı, sadagaları dağıtıvedin. Ehali de, adam yokluğunda, gayri, heç olmazsa aç bırakmeyyo deye oyları sene ativedi. Sen de herkişin başvegili olcem deyivedin. Emme velakin, kankanı, cumhurun başı kılıvedin, güzelim yemeni neyim oracıkta duruken, türban da türban deye dudduruvedin, hökümetin memuri, hakimi, hocası, zabitiynan, herkişlen zitlaşivedin; memura, ameleye meaşi, hastanayi he de ehtiyarliği çok görüvedin, sizi gari, mezar paklar demeye getirivedin, emme cenaze paralarini indirivedin, üç çocuk peydahlayin deyivedin, emme, emzirik gaymasini kesivedin; pirinç ataş pahasi olunce, siz bulgur yeyiverin, biz pirinç yeriz deyivedin. Ektirtmedin, biçtirtmedin, sonunda mazot zammiynen çitçinin köküne kirpit suyu ekivedin. Bunca fukaralık dururken, Katar mı, matar mı neyim derken, çalığın, malığın işini bağlayivedin. Emme velakin takıminnan mahgemeye düşüverince gari, sinirlenivedin; ha bre gavirlara goşturup yardim edin deyivedin. Ehaliyi seçimlerde baş taci ederken, şincik ayaklarinin altina alivedin. Eeeeee! Yetti gari! Ula oğlum Abbas, deyiver hele, yolculuk nereye???
  5. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    hayatta en çok kurtuluş savaşında şehit olanlara ve terörle mücadele eden şehitlerede acıması lazım arkadaşların evet acımalı onlara ideolojileri için ölüyorlar, ne kadar yazık ideali olmayanlar ne bilirler ölmeyi bir ideal uğrunda, oysa hayatta önemli şeyler vardır, ona buna laf atmak gibi, cımbızlamak gibi, sırf muhalif olup eksantirik duruş sergilemek gibi, bişey biliyormuş gibi yapıp aslında hiç bişey bilmediğini saklamak gibi... Bizim milletimiz popilizm sever, övülmeyi sever, sırtına binilmesini sever, kadının birini döver kocası kadın araya girenlere çıkışır, "kocamdır döverde severde" zaten dinde böyle söylememiş mi, laf dinlemeyen kadını döveceksin diye... Ne haddine Deniz Gezmiş'lerin eşitlik istemek, işçi, çifçi, halk için can vermek sonra kalkar böyle birileri der ki hayatta en çok bunlara acırım, vah vah sanki bir şey anlamış gibi... Can Yücel acımazdı ama bir şiir daha yazsak ********** bunada itiraz etmesin sonra
  6. Ferudun Düzağaç/buralardan gitme
  7. sardunyam şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    işte benim filozof denince anladığım şey: varlığıyla herşeyi tehlike içine sokan korkunç bir patlayıcı..
  8. Bu muydu yaşam hadi öyleyse bir kez daha... merhabaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa yeniden yeteri kadar zehirlenmemiş sanırsam
  9. gizli kamera görüntülerini göremedim ben çok mu gizliydi iyiyim hemşom aceleci hemşondan selamlar
  10. gugukçuk katılmamak imkansız demokrasi öyle birşey ki ehil kişilerin eline geçmezse faşizme dönüşmesi an meselesidir, bunun örneklerini yaşamaktayız.
  11. Dünyanın en güzel kumsalına sahip olan Patara'da tesettür turizmine geçiliyor. Marinem Patara Resort'da haremlik selamlık dönemi başlıyor ve içki servisi de kaldırılıyor. Ankara merkezli İlaytur tarafından kiralanan 350 yatak kapasiteli 4 yıldızlı Marinem Patara Resort, bundan böyle tesettür otel olarak hizmet verecek. İçki servisinin yapılmayacağı otelde, kadın ve erkekler ayrı havuzları kullanacak. Üç ayrı sit alanı içinde sıkışan ve işyerlerini tasfiye eden turizmcilerin eski günlerini aradığı Patara'da, tesettür turizmine "kurtarıcı" gözüyle bakanlar olduğu gibi karşı çıkanlar da var. 18 kilometrelik uzunluğu ve altın sarısı kumsalıyla dünyanın en iyi plajına ev sahipliği yapan Kaş'a bağlı Patara'da tesettür turizmi başlıyor. Patara'nın en büyük oteli olan 350 yataklı Marinem Patara Resort, Ankara merkezli İlaytur adlı turizm şirketi tarafından kiralandı. Bundan böyle İlay Patara Resort adıyla tesettür turizmine hizmet vereceği belirtilen otele 15 Mayıs'ta müşteri kabul etmeye başlanacak. Otelde, tesettür turizminin gereği olarak içki servisi olmayacak ve kadınlarla erkekler ayrı havuzları kullanacak. Halen tek havuzu bulunan otele ilave bir havuz daha yapılıyor. Kaş- Kalkan- Patara bölgesinde ilk olan tesettür otelinin sahibi Patara'nın tanıtımına katkı yapacaklarını iddia ederken Patara'daki bazı işletmeciler tesettür turizminin bölgenin tarihi ve kültürel imajına zarar vereceğini dile getiriyor. MÜŞTERİLER ÜSTSÜZLERDEN RAHATSIZDI Otelin genel müdürü Feyzullah Öner, İslami muhafazakâr kesimden gelen müşterilerinin kadın ve erkek olmak üzere ayrı havuzları kullanacağını söyledi. Kadın erkek ayrımının yalnızca havuz kullanımında söz konusu olduğunu belirten Öner, İlay Patara Resort'ta bir kişinin tam pansiyon konaklama ücretinin ise 60 YTL olacağını açıkladı. 135 oda ve 350 yatak kapasiteli otelin bir de kral dairesi bulunuyor. Tesettür otelinin bağlı bulunduğu İlay Grup'un Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Sungur, daha önce Alanya'da 200 oda kapasiteli benzer bir otellerinin bulunduğunu ancak özellikle erkek müşterilerinin plajda üstsüz denize giren turistlerden rahatsız olduklarını belirtmeleri üzerine daha sakin olan Patara'yı seçtiklerini söyledi.Sungur, tesettür otelin Patara'nın tanıtımına ve ekonomik yaşamına önemli katkı yapacağını da iddia etti. GÖZLERDEN UZAK PLAJ KEYFİ Müşteri profillerinin tarihi ve doğal güzelliklere ve kültüre önem verdiklerini dile getiren Sungur, Patara'nın 18 kilometrelik kumsalı, doğal ve tarihi zenginlikleriyle kendileri için önemli bir merkez olacağını söyledi. Otelin iki havuzunun yanı sıra Patara kumsalının belirli bir bölümünde müşterilerinin denize gireceğini belirten Sungur, "müşterilerinin Alanya'da olduğu gibi plajdan yararlanan diğer insanlardan rahatsızlık duyup duymayacakları" yönündeki sorumuzu, " Patara plajı çok büyü bir alana sahip. Bizim müşterilerimiz plajın belirli bir alanında gözlerden uzak bir şekilde denizden yararlanacaklar" şeklinde yanıtladı. Öte yandan "Şimdi Patara Resort zamanı" sloganıyla otel tanıtımlarının yapıldığı internet sitesinde de, otele 1500 metre mesafede bulunan ve özel servislerle ulaşılacak plajın büyük bölümünün otel müşterileri tarafından kullanılacağı duyuruldu. EN ÇOK İSMAİL YK VE ANKARALI NAMIK TALEP EDİLİYOR Müşteri potansiyellerinin iyi olduğunu söyleyen Sungur, yurt içi ve dışından gelecek olan müşterilerine gazete ve televizyon reklâmlarıyla ulaştıklarını söylüyor. Otelde kadınlar ve erkekler için iki ayrı mescit yapılacağını belirten Sungur, disko ve bar gibi eğlence mekânlarının işlevlerinin değişeceğine işaret ediyor. Türk geceleri, kına gecesi, damat gecesi, halkoyunları gösterileri, canlı tasavvuf ve klasik Türk müziği, Ankara Misket havaları gibi aktivitelere animasyon etkinliği olarak yer vereceklerini dile getiren İlhami Sungur, genç müşterilerin en çok İsmail YK, Muazzez Ersoy, Ankaralı Namık gibi popüler şarkıcıların çalınmasını talep ettiklerini söylüyor. RAMAZAN'DA KAPALI OLACAK Tesettür turizmi olarak tabir edilen İslami Turizm pazarının, görünenin aksine büyümediğini, tam tersine bir durağanlık içinde olduğunu söyleyen Sungur, birkaç yıl önce 1-2 tesettür oteli bulunduğunu ancak bu gün bu rakamın 25'i geçtiğine dikkat çekiyor. Ramazan ayının her yıl 11 gün geriye doğru gelmesinden dolayı, giderek turizm sezonunun tam ortasına denk düşeceğini hatırlatan ve bunun pazarı daraltan bir unsur olduğunu belirten İlhami Sungur, Ramazan ayında otelin kapanacağını ancak Bayram tatilinde yeniden açmayı düşündüklerini sözlerine ekledi. İSPANYA TESETTÜR OTELDE RAKİP OLDU İspanya'nın Tunus, Cezayir ve Fas gibi Mağrip ülkelerinin yanı sıra Körfez ülkelerinden gelen turistler için kadınlara özel plajlar yapmaya başladığına dikkat çeken Sungur, "İspanya bu pazarın önemini kavradı. Türk turizminin her konuda yarış içinde olduğu İspanya'nın tesettür turizminde de Türkiye'ye rakip olmaya başladı" diye konuştu. 10 BİN YATAK, 80 MİLYON DOLARLIK PAZAR Türkiye'de son beş yılda sayıları hızla artan tesettür otellerinin toplam 10 bin yatak kapasitesi ve 80 milyon dolarlık pazara ulaştığı belirtiliyor. Bu alanda hizmet veren ve bir kısmı kaplıca bölgelerinde bulunan toplam 27 tesettür otelinin bulunduğu belirtilirken, Didim, Çeşme, Karaburun, Afyon, Nevşehir ve Alanya'nın ardından Konya merkezli Kamer Holding'in Kumluca'da hizmete açtığı 1400 yatak kapasiteli Şah İnn Paradise ile birlikte İslami turizm pazarı hızla büyüyor. Bu yıl ilk kez yurtdışındaki turizm fuarlarına da katılan tesettür otellerinin, yapılan tanıtımlarla birlikte Türki Cumhuriyetleri ve Kafkaslardan da talep gördükleri belirtiliyor. AYRIŞMA RAHATSIZ EDİCİ Patara'da hizmet vermeye başlayacak olan tesettür oteli farklı tepkilere neden oldu. Kaş'ta Libera Kitabevi'ni işleten Kadriye Hacımusaoğlu, toplumdaki bölünmüşlüğün ve her alana yansıyan kamplaşmanın bu boyuta ulaşmasından rahatsız olduğunu belirtiyor. "toplum olarak bir plajı bile paylaşamaz hale geldik" diyen Hacımusaoğlu, ideolojik ayrışmanın toplumsal hayata bu biçimde yansıdığını ve bu sürecin hiç de iyiye doğru gitmediğini dile getiriyor. Uzun yıllardır yurt dışında yaşayan ve yazları Patara'daki Medusa Bar'ı işleten Pamir Yılmaz ise Patara'da hizmet vermeye başlayacak olan tesettür otelinin imaj sorunu yaratacağı görüşünde. Son yıllarda revaçta olan tesettür otellerinin Türkiye'nin Avrupa'daki imajına olumsuz etki yaptığını söyleyen Yılmaz, " Avrupa'da hala Arap alfabesi kullandığımızı düşünenler var. Bu tarz bir turizm anlayışı ülkenin imajına ciddi zararlar veriyor" dedi. TÜRBAN 'İLK MECLİS'E GİRDİ ESPRİSİ Geçtiğimiz yıl, Amerikan anayasasının ilham kaynağı olduğu iddiasıyla, Amerikan Kongre üyelerinin TBMM üyeleriyle birlikte Patara'da toplanması tartışmalarına sahne olan bölgede, tesettür otelin açılacağının duyulması üzerine yeni ve esprili bir tartışma daha başladı. Üniversitelerde türban serbestisinin mecliste oylandığı gün bir grup milletvekiliyle Patara'yı ziyaret eden Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın Patara'daki incelemeleri sırasında yaptığı bir açıklama espri konusu oldu. Patara kazılarında ortaya çıkarılan ve "dünyanın ilk demokratik meclisi" olduğu iddia edilen Patara Bulevterion'undaki ( Kent Meclisi) başkanlık koltuğuna oturduğu sırada, bir gazetecinin "türbanın meclise girip giremeyeceği" yönündeki sorusuna "mecliste türban olmaz" şeklindeki yanıtını hatırlatan bölge halkı, "türban şimdilik son meclise giremedi ama ilk meclisin bulunduğu Patara'ya girdi" sözleriyle esprili gönderme yapıyorlar. Şimdi bölgede yanıtı en çok aranan soru, 2009 yılında Dünya Parlamentolar Birliği'ni Patara'da toplamayı amaçladıklarını açıklayan Meclis Başkanı Toptan'ın bu esprilere nasıl bir yanıt vereceği konusu. Yusuf Yavuz/Kaş/Açık Gazete
  12. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    ASILDIK EY HALKIM UNUTMA BİZİ.....! DENİZ GEZMİŞ'İN KALEMİNDEN BABASINA; Sana ben her zaman için müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni...Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtu­luş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Baba, biz Türkiye'nin ikinci Kurtuluş savaşçıla­rıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlana­cağız da... Tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşı'nda ol­duğu gibi... Ama bu toprakları yabancılara bırak­mayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onla­rı... Düşün baba; Bugün hükümet işini, gücünü bı­rakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız. Size sesleniyorum ki bu Türkiye'de ben ve benim gibilerin olacağına ve bizim izimizde tam bağımsız Türkiye için çalışacaklarına var gönlümle inanıyorum... Deniz Gezmiş 28 Ocak 1971
  13. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    "- Üniversite öğrenimi yapmak Anayasa?nın verdiği bir haktır. Öğrenci olarak devrimci mücadeleye katılmak ise, Mustafa Kemal?in bize yüklediği bir görevdir. Dünyanın bütün gericileri biraraya gelseler bu hakkımızı ve görevimizi elimizden alamayacaklardır." Dünyanın kaynakları hızla tükeniyor, sömürgeciler yeni sömürgeler arıyorlar kendilerine aç kurtlar gibi... Bu yolda önlerine gelen herkesi ve herşeyi kullanmak isteyecekler kullanamadıklarını ortadan kaldıracaklar... İlkeli ve devrimci insanlar çıkacak karşılarına halkçı, eşitlikçi satın alamayacaklar onları, kullanamayacaklar, öldürecekler... Sonra onlar bin doğacaklar, bütün dünyanın halkları (insanlığını satmamış olanları) gün gelecek emperyalizmden hesap soracak... Vatansız, ilkesiz, milliyetsiz, devletsiz küresel bir sermaye bir tarafta açlık diğer tarafta bağırsakları yağ bağlamış yaratıklar...
  14. 1 Mayıs İşçi Bayramında terör estiren İstanbul Polis Teşkilatı ve genelinde Emniyet Müdürlüğü ,kendi vatandaşına karşı uyguladığı orantısız güç kullanımını her gün farklı bir Anadolu ilinde çok daha ağır eylemler gerçekleştiren bölücü PKK'nın uzantılarına karşı göstermemektedir.Bu da polisin Ilımlı İslam Cumhuriyetinin milliyetsiz,vatansız geleceğinin oluşturulduğu günümüzde ortama hazırlandığını göstermektedir.Fethullahçılar,tarikatçi cemaatçiler ele geçirdikleri polis teşkilatını kendi ideolojik hedefleri için gerekirse fiziksel olarak da sert bir şekilde kullanacaklarını 1 Mayıs'taki muhtemel sözde provokasyon bahaneli savaş tatbikatlarında açıkça göstermişlerdir.Hedef ulus olma bilincini,vatan sevgisini tüm hücrelerinde yaşayan bilinçli Türk yurttaşlarıdır.En nihayetindeki hedef de tabii ki Türk Silahlı Kuvvetleridir.AKP'nin ülkeyi uçuruma ve bölünmeye doğru sürükleyen alçak politikalarına karşı gittikçe bilenen Türk Milletinin şanlı ordusunun muhtemel bir müdahalesine karşı kendi militarize kuvvetlerini hazırlama gayretinde olan Hristiyan-Yahudi İşbirlikçisi sözde müslüman özde münafık CİA uzantısı cemaat silahlı gücünün ne boyutlara ulaştığını gözler önüne sermiştir.Hala görmek istemeyenlere duyurulur. Saygılarla
  15. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! Mustafa Kemal Atatürk Bursa/05 Şubat 1933
  16. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    36 Yıl aradan sonra ona çok yakışan gocuğuyla onurlu ve korkusuz hala... darağacında 3 fidan, emperyalizmin, faşizmin karşısında ölümsüzler artık... ruhları şad olsun, devrim şehitleri vatan sizi unutmayacak, onurlu mücadeleniz mücadelemizdir... en uzun kosuysa elbet turkiye'de de devrim o, onun en guzel yuz metresini kostu en sekmez luverin namlusundan firlayarak ... en hizlisiydi hepimizin, en once gogusledi ipi... aciyorsam sana ******** olsun ama ask olsun sana cocuk, ask olsun can yucel Deniz Gezmiş için yazmıştı bu şiiri Can Yücel 36 yıl geçti aradan onlar artık ölümsüzler... Emperyalizm ölümsüz bir ruh ile savaşamaz, İnsanlığını kaybetmemiş bir ruh ile savaşamaz, Vatansever şehitlerle savaşamaz, Adları anılmaz sanmışlardı, yanıldıklarını bugün kendi gözleri ile görüyorlar, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, 3 cesur yürek, 3 yiğit, 3 kahraman, ölüme gittiler bağımsızlık için, onlar öldüler peki biz şimdi bağımsız mıyız?
  17. sardunyam şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    en uzun kosuysa elbet turkiye'de de devrim o, onun en guzel yuz metresini kostu en sekmez luverin namlusundan firlayarak ... en hizlisiydi hepimizin, en once gogusledi ipi... aciyorsam sana ********** olsun ama ask olsun sana cocuk, ask olsun can yucel
  18. bir ara sedelina çalacaktı ama kapıyı bulamadı sanırım
  19. hemşommmmmmm nerelerdesin beaaaaaaa
  20. aşkın döngüsü bazen orman uyur kardeşce biz yalnız kalırız kendi sesimizde yoktur kuşların ötüşü atlarız rüzgarın terkisine koşarız içimizdekine . yağmurlar yağar ayrı düşer iğde dalında damlalar hasret kokar o zaman yapraklar gece kavga eder gündüzle aşk kanar kendi yerinde ölüm müdür en son noktası kendi döngüsünde aşkın kavgası . hani yağsan belki açar iğde dalları belki de aşk gitmektir akşamüstleri şiir bırakmaktır bir kadeh şarap yalnızlık. Aysu
  21. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Suyun Kızı Mayası sırlar içinde sırlar barındıran Hudutsuz bir umman Sırrına eren bildiğini dilinden Gördüğünü gözünden sakınır Yaratılışı nemli Özlerin özü bengisu gibi Suret-i Bakanın kendi aks-i Firuze rengi fikr-i firâr eder seyredeni Kuytulukların da hazin yosunları İnciye gebe istiridyeleri / pul pul sevgilileri vardır Sel olup aktığın da Salkım söğüdü döller bedenin de Tatlıdan acıya içsel yolculukları vardır Halka halka Saf ve billür yanıyla Su da ………kırılır …………….yanar ……………………donar Özlerin özü gözyaşı gibi İki arada bir dere de Kimine makber / kimine rahmet Devr-i âlemin de Âfet-i âb,âteş-i sûzân’dır Bu şiir kendisine âb-nâme’dir
  22. İntizâr Ay’da resmini gördüm,sükut gözünde nikâp Göz bebeğim devrildi perçemini tararken Suçlarımın suçunda,suçların var irtikâp Gönül köşküm boşalmış bende seni ararken Eksilen yanlarımın yanı hicrâna mezât Sürüklenen enkazım,eksik cürmünce beher Münzevi duyguların intizârında tezât Geride bıraktığın ,kara gece ve seher Bir terzi bulun bana dikişlerinde mâhir Gözyaşlarım sökülmüş beş yerinden dikecek Ya visâli olmalı ya da bu işte âhir Dikiş tutmazsa eğer torbasına dökecek Yüreğimi bu akşam gözlerime batırdım İçimdeki senlerden yükseliyordu ağıt Yedi uyurlar gibi uykulara yatırdım Uyandığı gün onu dilediğince dağıt Sebep yüklü bahane,lakin ama ve güyâ Karınca fıskesiyle yer ile yeksân âhit Hakikat sarhoşluğu,gözsüz görülen rüya Buna ruhumda çakan şimşekler bile şahit Kapat kapat gözünü,matem perdesini çek Vefâ öldü ,sevgiler dar-ül bekâya gitti Sabır tohumlarını dilek bahçesine ek Nasıl olsa onunda suları çoktan bitti Tesbih tanesi Dünya, yıkıl gözümden yıkıl Riyâlarında saklı gerçeği boğan sedâ Ey kıraç tarlalarda çıplak ayaklı akıl Dolaştığın yerde kal ,sana temelden vedâ Üç dilim huzur verin, en asude yerinden Makberî’nin dil âhı belki hitâm’a gelir Susun susun sessizlik ses veriyor derinden Gün gelir sessizliğin sessizliği ses kalır Makberî - Ahmet Akkoyun

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.