Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. Türkiye yurtlarında, esirgeme kurumlarında, evlerinde, yoksul mahallelerinde çocuklarına bakabiliyor mu? Hergün çocuk esirgeme kurumuna kaç çocuk terk ediliyor, kaç çocuk tecavüze uğruyor, kaçtanesi organ mafyasında kaçırılıyor, okullarda kaç çocuk arkadaş kurbanı oluyor vuruluyor ya da bıçaklanıyor??? Başbakan bunlara çare üretiyor mu? Bu konularda projeleri var mı? Ya sokakları istila eden madde bağımlısı çocukları ne yaptılar? Rehabilite ettiler mi? Çocuk ve aileden sorumlu bir bakan vardı o ne yaptı Malatya'da ki çocuklar bir kaç yaş daha büyüdüler ama ruhları tedavi olacak mı? En az 3 çocuk diyen başbakanın maksatı bellidir, ne kadar çok çocuk yaparsanız o kadar çok zorlanacaksınız ve yetersiz eğitim, yetersiz sağlık hizmeti, yetersiz iş, yetersiz gelir yüzünden daha da yoksullaşacaksınız... Eeee başbakan bunumu istiyor? Evet aynen bunu istiyor, ne kadar çok zorlanırsanız hayatta size verilecek sadakaya o kadar çok el açarsınız, kim sizden hayatınızı çalıp karşılığında bir koli erzak ve açlıktan ölmeyecek kadar sadaka veriyorsa artık sizin idareniz onların elindedir... Başbakan çok kurnaz, yoksullaştır köleleştir stratejisidir bu... Bir Allah'ın kuluda çıkıp o başbakana sormaz "dünyaya getirmiş olduklarımızın geleceğini garanti altına aldınız mı?" Sattığınız araziler, yakılan ve "orman vasfını yitirmiş alan" ilan edilen yerleri ormanlaştırmadan oksijensiz bir gelecek mi bırakacağız çocuklarımıza, her doğan çocuğumuz borçlu doğuyorken bunlara yenilerini mi ekleyelim diyor başbakan? Bir başbakanın üstüne vazife midir insanların yatak odalarına karışmak? Kaç çocuk yapılması gerektiğini söyleyen bir başbakan ancak enayigiller cumhuriyetini yönetir...
  2. sardunyam şurada bir başlık gönderdi: Türkçe Sözlük Forumu
    @ : özel a Abes : anlamsız Abluka : kuşatma Abone : sürdürümcü Absürt : saçma, usdışı Adalet : tüze Adaptasyon : uyarlama Adeta : nerdeyse Adil : haktanır Adilane : hakça Afiş : ası Aforizma : özlüsöz Agreman : uygundur Antiparantez : sözarası Ahlak : aktöre Aidat : ödenti Air condition : ısı dengeler Akıl : us Akreditasyon : denklik Aksan : vurgu Aksesuar : donatımlık Aksiyon : eylem, edim Aktivasyon : etkinleştirme Aktüel : güncel Aktivite : etkinlik Akustik : yankılanım Alakart : seçmeli yemek Alalekser : çoğunlukla Aleyhtar : karşıt görüşlü Alfabe : abece Amatör : özengen, deneyimsiz Ambargo : engelti, engelleyim Ambians : hava, çevre Amblem : belirtke Ameli : işevuruk Amortisman : aşınmalık Ampermetre : akımölçer Ampirik : deneysel Analiz : çözümleme Anarşi : başsızlık, kargaşa Anatomi : gövdebilim Anekdot : öykü Angaje olmak : bağlantı yapmak Angarya : yüklenti Animasyon : canlandırma Anket : sormaca Anons : duyuru Anormal : olağandışı Ansiklopedi : bilgilik Antant : anlaşma Antipati : sevimsizlik Antitez : karşısav Antoloji : seçki Apolet : omuzluk Aranje etmek : uyarlamak
  3. Geçen Kasım ayında yürürlüğe giren Nükleer Yasası ile beraber nükleer santrallar konusunda tartışmalar hız kazandı. Bu bir ilk değil. Nükleer santral kurulması on yıllardır çeşitli hükümetler tarafından dayatılıyor. Santralın kurulması planlanan Sinop ve Akkuyu gibi yerellerde başta olmak üzere tüm Türkiye’deki nükleer karşıtlarının verdiği mücadele sayesinde, santral kurmak için atılan her adım geri çekildi. Nükleer santral kurma meselesini inatla önümüze getirenler halkı gerçeklikten uzak verilerle, yalanlarla, vaatlerle ikna etmeye çalışıyorlar. Enerji Bakanı Hilmi Güler’in dediğinin aksine nükleer santrallara mecbur değiliz. Çünkü nükleer santraller ucuz değildir, tehlikelidir. Henüz nükleer atıkların ne yapılacağı hakkında bir cevap bulunamamışken, nükleer kazaların gerçekleşmeyeceğine dair herhangi bir güvence de yoktur. Nükleer santrallar insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra tüm ekolojik dengeyi de alt üst etmektedir. Kurulması planlanan santralın yapımının 6-7 yıl içerisinde tamamlanacağını iddia edenler 20-25 senedir santral inşaasını tamamlayamayan Arjantin ve Brezilya gibi örnekleri görmezden geliyorlar. Dünyadaki nükleer santralların kapısına bir bir kilit vuruluyor. Birçok santral güvenlik gerekçesiyle kapatılırken birçoğu da ömrünü dolduruyor. Bir nükleer santralın ömrü en fazla 30 yıl iken hükümet nükleerin geleceğin enerjisi olduğu rüyasına inanmamızı bekliyor. Bu rüyanın kimlere yarayacağı çok açık. Nükleer tartışmaları başladığı andan itibaren Bakan Güler’in açıklamalarının hemen ardından holding başkanlarının, şirket sözcülerinin açıklamalarıyla karşılaşıyoruz. Nükleer Enerji konusunda konferanslara katılıp halkın bu konuda fikir birliğine sahip olduğunu söyleyen Enerji Bakanı, kapalı kapılar ardında holding temsilcileriyle nükleer ihalesinin pazarlığını yapıyor. Nükleer santral kurma konusundaki bu ısrarın ardında nükleer silah yapmak olduğunu görüyoruz. Nükleer santrallar barışçıl bir teknoloji değildir. Nükleer Yasası’nı hızla gerçirenler Şubat ayında ihale için bir araya gelecekler. Son günlerde yapılan bir açıklamada ise yıl sonunda nükleer için ilk kazmaların vurulacağı iddia edildi. Yasayı geçirmiş olabilirler ancak nükleer santral kurmak o kadar kolay olmayacak. Çünkü biz nükleer karşıtları yine sokakta olacağız. Enerji Bakanlığı nükleer santral yapımı için 9 kriter belirledi. Bizim ise kriterimiz yok. Hangi koşullarda olursa olsun nükleer santral yapımına karşıyız. Hangi gerekçelerle olursa olsun nükleere karşı olan herkesle 26 Nisan 2008’de, Çernobil felaketinin 22. yıldönümünde Kadıköy Meydanı’nda buluşacağız. Başka bir enerji mümkün! KÜRESEL EYLEM GRUBU
  4. 26 Nisan 2008'de Kadıköy'de buluşalım. Küresel Eylem Gurubu 26 Nisan'da Kadıköy'de nükleer karşıtı miting düzenliyor. Aydın ve sanatçılardan bir grupsa imzaladıkları "nükleer santral istemiyoruz" başlıklı metni TBMM'ye gönderiyor. Aralarında; Harun Tekin, Kerem Kabadayı, Orhan Gencebay, Tarkan, Pınar Kür, Müjde Ar, Taner Öngür, Cahit Berkay, Zeynep Casalini, Çağatay Kadı (Çamur), Korhan Özyıldız (Marsis), Fuat Saka, Gür Akad, Bayar Şahin, Cengiz Sarı (Deli), Tilbe Saran, Mehmet Ali Alabora, Derya Alabora, Mustafa Alabora, Zeynep Tanbay, Mahir Günşiray, Genco Erkal, Hale Soygazi, Serap Yağız, İpek Çalışlar, Deniz Türkali, Mehmet Güleryüz, Işıl Yenersu, Nejat Yavaşoğulları, Aslı Erdoğan, Jale Karabekir, Aydan Çelik, Savaş Çekiç, Pelin Batu, Kardeş Türküler gibi sanatçı ve aydınların olduğu topluluk imzaladıkları "Nükleer Santral İstemiyoruz" başlıklı metni TBMM'ye gönderecekler. Küresel Eylem Grubu'nun (KEG) düzenlediği kampanyada grup nükleer enerjinin çevreye vereceği zararlara dikkat çekip, yenilenebilir enerjinin kullanılması için milletvekillerine çağrıda bulunuyor. Nükleer santralin ihalesinde son gün 24 Eylül'ken yapım yeri olarak Mersin Akkuyu belirlendi. KEG, Çernobil faciasının yıldönümü olan 26 Nisan’da Kadıköy’de nükleer karşıtı bir eylem gerçekleştirecek. İmza metnindeyse nükleer santral inşaatına karşı gerekçeler şöyle sıralanıyor: * Her nükleer santral nükleer atık üretir. Nükleer atıkların ne yapılacağı konusunda bugün dünyada hiçbir geçerli çözüm önerisi bulunmamaktadır. Bu atıklar ya gömülmekte, ya denize atılmakta, sonuç olarak büyük ve çözümsüz bir ekolojik problem ortaya çıkmaktadır. * Nükleer santraller tehlikelidir. Dünyanın bu bölgesinde yaşayan tüm toplumlar gibi Türkiye toplumunun da hafızasında Çernobil faciasının anıları ve bu facianın ardından yaşanan acılar çok tazedir. Bu acılar ve nükleer korkusu yersiz değildir. Bir nükleer santralde sızıntı oluşması demek, çok geniş bir bölgedeki tüm canlıların radyoaktif serpintiye maruz kalması, insanların ölmesi, ölümcül hastalıklara yakalanmaları, ekosistemlerin yok olması demektir. * Nükleer santraller ekonomik olarak makul yatırımlar değildir. Bir nükleer santralin kurulumu 5 milyar dolara yakın bir yatırım gerektirmekte, inşaatın uzadığı bazı durumlarda maliyetin on milyarlarca dolara fırladığı da görülebilmektedir. Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanmak ekonomik ve ekolojik açıdan kesinlikle dikkate alınması gereken alternatiflerdir. Bu teknolojilerin halihazırda yeterince kullanılmıyor olmaları, yeni bir enerji politikası üzerine düşünmemek için bir mazeret olamaz. Türkiye, hem rüzgar ve hem de güneş enerjisi üretmek için oldukça elverişli bir coğrafi konumdadır. * Enerji verimliliği ve tasarrufu nükleer enerjinin en önemli alternatifidir. (EZÖ/GG) İmzacıların tam listesi şöyle: Ali Ece, Aslı Erdoğan, Ayben, Aydan Çelik, Aylin Aslım, Aynur Doğan, Bayar Şahin, Behiç Ak, Beste Bereket, Burak Güven (mor ve ötesi), Bülent Ortaçgil, Bülent Somay, Cahit Berkay (Moğollar), Cem Özkan, Cengiz Sarı, Ceza, Çağatay Kadı, Deniz Türkali, Derya Alabora, Derya Köroğlu (Yeni Türkü), Emrah Karaca, Engin Yörükoğlu (Moğollar), Erbatur Çavuşoğlu (Zardanadam), Erdal Erzincan, Erdal Güney, Erkan Oğur, Ezel Akay, Feridun Düzağaç, Fuat Saka, Genco Erkal, Gür Akad, Hakan Altun, Hale Soygazi, Hande Yener, Harun Tekin (mor ve ötesi), Hasan Saltık, Hayko Cepkin, Hüseyin Yıldız, Ilgın Su, Işık Yenersu, İlkay Akkaya, İpek Çalışlar, Jale Karabekir, Janset, Kardeş Türküler, Kerem Kabadayı (mor ve ötesi), Kerem Özyeğen (mor ve ötesi), Kıvırcık Ali, Koray Candemir, Korhan Özyıldız, Lale Mansur, Mahir Günşıray, Mehmet Güleryüz, Memet Ali Alabora, Mustafa Alabora, Müjde Ar, Nejat Yavaşoğulları (Bulutsuzluk Özlemi), Nezih Ünen, Olgun Şimşek, Orhan Gencebay, Ömer Madra, Önder Focan, Pelin Batu, Pınar Kür, Ragıp İncesağır, Rauf Kösemen, Roni Margulies, Şanar Yurdatapan, Savaş Çekiç, Serap Yağız, Serhat Ersöz (Moğollar), Sultan Tunç, Şebnem Ferah, Taner Öngür (Moğollar), Tarkan Gözübüyük (Pentagram), Tarkan Tevetoğlu, Tilbe Saran, Tuna Kiremitçi, Vedat Sakman, Yaşar Kurt, Yavuz Bingöl, Yetkin Dikinciler, Yiğit Özgür, Zeynep Casalini, Zeynep Eylül Üçer (Pinhani), Zeynep Tanbay. 26 Nisan 2008'de "Nükleere hayır!" mitinginde buluşalım. Esas mücadele şimdi başlıyor.
  5. Dün yani (05,04,2008) Çanakkale'de yağmur altında çok güzel bir miting gerçekleştirdik... Kaz Dağları ve Madra Dağları için... Aslında bu ikisi isim olarak öne çıkıyor ancak Türkiye'nin her yeri şuanda talan ediliyor... Antalya'da Sedir ormanlarını katlediyorlar, Antalya köylüsü sesini duyuracak yetkili ve güçlü bir medya bulamıyor... Altınoluk'ta talandan nasibini alanlardan binlerce hektar çam ormanı katledilmiş oradada maden arıyorlar... Kimler; elbette yabancılar... Türkiye'nin yer altı ve yer üstü kaynakları açıkça yok ediliyor... Bergama'yı hatırlıyormusunuz? Oradaki köylüler (ki önlerinde saygı ile eğiliyorum, bu ülkenin sözde aydınlarını ve sözde vatanseverlerini ceplerinden çıkartır o köylüler, vatan toprağı işte öyle sevilir) taşını, toprağını, kuşlarını, böceklerini, doğasını seviyorlar bu ülkenin... Çünkü o köylüler biliyorlar ki, hiç bir maden İNSAN HAYATINDAN DAHA DEĞERLİ DEĞİLDİR... Onlar çok büyük mücadeleler verdiler ancak hukuk kurallarını ve mahkemelerin verdiği maden aramayı durdurma kararlarını hiçe sayan hükümet yetkilileri arama yaptırmaya göz yumdular ve Bergama'da altın arama çalışmaları çok uzun zaman devam etti ve arama yapan firma (dikkat buyurun) "zarar gösterdi" yani altın bulunamadı dedi ve tek kuruş ödemeden ve yok edilen doğamızı ardında bir enkaz olarak bırakarak çekip gitti... Ve bu millet bunu izledi... Şimdi kim merak ediyorsa Bergama'ya gidip herşeyi yerinde görebilir... Oradaki köylülerle konuşabilir ve arama yaptıkları alanda yığılan tonlarca toprağın nasıl dağ gibi biriktiğini kendi gözleri ile gözlemleyebilir... Bu ülkede çok uzun zamandır "usulsüzlükler, usul oldu" kanunlar ihlal edildi insanlarımızın hukuk bilinci olmadığından seyirci kaldı... Bazılarının devlet düşmanlığı neden oldu hukuksuzluğa ses çıkarmadı... Bazıları zaten Cumhuriyetin bütün değerlerine karşı "karşı devrimci" taraftı hukuk onlar için gravat gibi bir şeydi... Takılmamalıydı... Takmadılar... İnsan eliyle yarattıkları şeriat (insan şeriatı yaratıp Allah'ın emri dediler) İşte o yüzden bugün Türkiye'de başbakan denilen adam hukuğu, yasaları ve Türkiye'nin geleceğini hiçe sayıyor... Türkiye'nin bir geleceği olsun istiyorsak hepimiz bu ülkenin Erdirne'den Kars'a, Samsun'dan, Adana'ya her karışına sahip çıkmak zorundayız... Havasına, suyuna, taşına, toprağına... Sadece yaşadığınız yer değil bu ülkenin her santimetrekaresi bizim... Gerçekte ise çocuklarımızın... Onları seviyorsak geleceklerini korumak zorundayız... Ormanlarını, denizlerini, havasını, suyunu... Bu toprak bu ülke bizimse onun madenide, suyuda, bereketide bizimdir... Ama bugün bizim gibi davranılmıyor... Satmak politikası ve bazılarının para gelecek zanları bizi bir felakete sürüklüyor... Para sağlık getirmeyecek, para ormanlarımızı, denizlerimizi, ekolojik dengemizi yok edecek kadar kıymetli mi? Biz kaç kişiyiz sivil toplum platformu ve Türkiye'nin bütün ulusalcı, vatansever, duyarlı örgütleri, gençleri, yaşlıları, kadınları ve erkekleri hatta çocukları dün Çanakkale'deydik... Yağmur şahaneydi... Çanakkale boğazı muhteşemdi... Şehitleri arasında bulunan büyükdedemin ve Gazi Mustafa Kemal'in manevi huzurunda büyük utanç yaşadım... Her santimetre karesinde şehit kanı olan bu topraklar emperyalizme bu kadar kolay ve bu kadar ihanet içerisinde teslim edilmemiştir... Bütün vatanseverleri, bütün doğaseverleri, bütün hayvanseverleri ve çocuklarını sevenleri ülkenin yarınına, geleceğine bugünden sahip çıkmaya çağırıyorum... Bu ülkenin toprağının altıda üstüde ve içinde bulunanlarda bizim onu bize kazandıran aziz şehitlerimizin kanını helal etmesi için her şartta mücadele etmeye devam... Çanakkale'de şiir okuyan başbakan orada yatan şehitlerin kanı sana asla helal değil... Hangi ****** gidip onların huzurunda şiir okuyorsun, yaktırdığın tek bir ağaç, kestirdiğin bir tek çam bile senin kim olduğunu ele veriyor... 2 milyon ytl'ye lale ithal ettirip İstanbul'u güzelleştirdiklerini sananlar ve halka bunu yutturanlar, İtalya'dan çürük çamları 1'e 10 ödeyerek ihraç ettirip sonra aaa çamlar çürük çıktı yenisini alalıp diyerek defalarca çam ithal edenler, Türkiye'nin görünümünüde araplaştırmak isteyen zavallılar getirttikleri hurma ağaçlarına ödedikleri paralarla kaç okul yaptırılırdı "SİZMİ ÇANAKKALE RUHUNU ANLIYORSUNUZ" HADİ ORDANNNNN... Biz Kaç Kişiyiz Sivil Toplum Platformu Üyesi Sibel Varol
  6. Terörist başı bir zamanlar ateistken şimdi yandaşlarına din dersleri almayı ve halka dinle gitmeyi salık veriyormuş... İnsanları kandırmanın en etkili yolu bu bütün kötü niyetliler bunu yapar...
  7. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    öyle bir hale geldiler ki artık cürretleri boylarını aşıyor. Anayasa mahkemesine dur denilsinmiş! Parti kapatmak zorlaşsınmış! Mahkemelere güveni olmayanlar br partiye umut ve güven bağlıyor ya inanılır gibi değil... Ama şaşırmamak lazım, birilerinin kafasının içinde gezenle dillerine vurdukları % 100 aynı değil... Yollarına devam edebilmek için parti kapatılması zorlaştırılmalı, anayasa mahkemesi durdurulmalı... Peki o partiler ülkenin zararına çalışırsa milleti ve devleti kim koruyacak? Millet vekili dediğimiz adamlar kaldır parmak indir parmak onlara mı güveneceğiz? TBMM bugün milletin meclisi değildir... Milletin yararına bir şeye imza atmadılar geldiklerinden beridir. Bu düşünceye sahip adamlardan biride Ankara Belediye başkanı Melih Gökçek, belediyenin borçlarını ödemeyen bu adam kapı kapı erzak dağıtmaya başlamış... Devlete vergi ödemeyi kabul etmeyen ama yoksullaştırılmış halkı sadakaya muhtac edip devlete inancını sarsan kişilere güven duymalarını sağlayan bir imaj kullanıyorlar... dindar adam profili çizip işi gücü olmayan ve asli görevi o vatandaşa iş yaratmak olan devletin yönetimine talip kişiler çok şeytani bir planla karşımızdalar... Şimdi bazı maskeler yavaş yavaş düşüyor maskeler düştükçe ortaya çok çirkin suratlar çıkıyor... Yollarına devam edebilmek için her türlü karanlık işi yapacak cürretede sahip kişilikler... Anayasa mahkemesi ve askeri zan altında bırakıp önlerinde ki engelleri aşmak istiyorlar... Ya sonra? Onu görmeye fazla zaman kalmadı...
  8. Kuddise Sirruh bu sıfatı yakıştırdıkları insanlar için ne diyorlar godzilla biliyor musun? bu zat-ı şahanelerin dilediği Allah'ın dilediğiymiş !!! bu keramet-i harikaların duaları derhal kabul olurmuş !!! öyle ki bunlar Allah ile peygamber arasına konulur muş !!! peygamberden üstün Allah'a daha yakın insanlarmış !!! ama bunlara insan denemez artık yarı/tanrı olmuşlardır hale bakarmısınız nelerle ilgileniyorlar, öyle muhteremleştiriyorlar ki birilerini, muhteşemleşemeyenler neredeyse tapınıyorlar... ondan sonra müslüman alemi mehdi bekler durur ama nedense hep ızdırap içindedir... peki bunca müslüman içinde hiç duası kabul olunacak evliya yokmudur? Çünkü Allah katında, azîzdir gâyet onlar. Onların hürmetine, rızıklanır insanlar. madem öyle hani neredeler?
  9. Atatürk ilkelerini yok saymıyorlar mı sanıyor arkadaş? Din ve devlet işlerini birbirinden ayırdıkları için mi akp'nin provakatörü bülent arınç sıklıkla "dindar cumhurbaşkanı" tanımını kullanıyor? dindar cumhurbaşkanı olunca ne oluyor bunu soruyorum böyle düşünenlere hatta "dindar olduğunu düşündükleri ve güvendikleri adamlara" oy verince cennete gideceklerini sananlara, cumhurbaşkanı içki içmeyince, çok namaz kılınca, ve hatta bazılarının zikir törenlerinde kafalarını bir o yana bir bu yana salladıklarını görünce Allah onu seçen kuluna (+) bonusmu vericek sanıyorlar? yok öyle değilse, dini devlet işlerine bulaştırmaya çalışmak değil mi? devlet adamalarından öncelikle beklenilecek şey, doğruluk, erdemlilik, dürüstlük, adam kayırmamacılık, takiye yapmayıcılık, evrakta sahtecilik yapmayıcılık, vatanı satmayıcılık beklemek gerekmiyor mu? bütün bunları yapmayan mı var diyorlarsa bundan rahatsızda olmuyorlar mı? adam dindar olsun da ne olursa olsun mu? ne yaparsa yapsın mı? yaptığı ibadetlerin bu memlekete faydası mı olacak? ya bu dindarlık bir paravansa ne olacak?
  10. sardunyam şurada cevap verdi: bozan başlık Güncel Konular
    ***** ne kötüdür başkalarını hakir görme. ahhh birde güzel Türkçemize kıymasalar ama bunlarda maksatlı canım. Türkçe'yi Osmanlıcaya kaydırmak için özel eğitim aldı birileri... şşşş aramızda
  11. Türkiye 80 sonrası hız verilen yozlaştırma ve hipnotize etme (dini en etkili araç olarak kullandılar) ile doğruyu/yanlışı ayıramaz bir konuma getirildi. şimdi ortada Türkiye ve akp ayırımı var birilerine göre ortamı chp geriyor (!) oysa biz chp'nin çok etkisiz kaldığını düşünüyoruz. yani akp'nin dışında şuan hiç bir parti etkili ve yetkili değil RTE bu gücünü kullanıyor bütün sözleri maksatlı bütün yaptıkları ve demeçleri planlı, Türkiye bir seçime zorlanıyor insanlara (ne olup bittiğini anlamamış olanlara) gidip sorun Türkiye'de bir din kavgası var sanıyorlar OYSA TÜRKİYE'DE FAŞİZMİN DAYATMASI VAR. başbakanın dünki yorumlarını dinledim ağlanacak halimize güldüm, ya bir başbakan böylemi yorum yapar hala % 47'yi yok sayıyorlar diyor, yahu bu % 47 size suç işlemeniz için mi, TC anayasasını ihlal etmeniz için mi, Türkiye'yi şeriat devletine döndürmeniz için mi oy verdi? çoğunluğun ne düşündüğü ve ne yaptığı çok önemliyse, çoğunluk doğru olanı yapıyorsa o zaman KÜRESEL ISINMAYA KARŞI DÜNYA ÇOĞUNLUĞU NE YAPIYOR? Dünyaya baksınlar çoğunluk nereye gidiyor, sanat, edebiyat, spor nereye gidiyor? Geçsinler artık bu çoğunluğun oyunu aldık çekemiyorlar ayağını, % 85 alsan yanlış yanlıştır, yalan yalandır, suç suçtur... Çoğunluğun Türkiye'de nelerle ilgilendiği ortada, sabahları Seda Sayan'la uyanan, akşamları Varmısın Yokmusun ile uyuyan kitle, sorsan hükümet kabinesini sayamaz ama başbakanın külhanbeyi açıklamalarına hayran kalır, hatta çok yakışıklı olduğunu düşünür, hatta ne güzel bacak bacak üstüne attı Bush'un önünde diye sevinir... Gerçekleri kabullenmek ve gerçeği aramak çoğunluğun işi değil dünya tarahinde de böyle olmadı. Pek az insan gerçeklerle ve doğrularla ilgilenir... Aksini savunmak popilizmdir.
  12. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Tarafsız Türkiye'den bahsediyorsun değil mi? öyle ise şunu sormak istiyorum ama ciddiyetle, Türkiye'de yoksulluk üzerinden oy toplamak ve özellikle yoksullaştırılıp, ***** bırakılmış ve peşindenboş bırakılan beynine din adı altında milyonlarca hurafe doldurulmuş ve üzeri kapatılmış insanların zaaflarından ve yoksulluklarından prim yapacak, bunu kullanacak ve hiç rahatsız olmayacak kaç parti var? yani şunu soruyorum insanaların yoksulluklarını kullanmak zordur, erdemli insanların işi değildir, bir insanın yüzüne sen yoksulsun, sen muhtaçsın al sana odun, al sana kömür, al sana nohut, mercimek demek çok acayip bişeydir... herkes yapamaz, bunun para ile alakası yok bu tamamen ahlaksal bir şey...
  13. İçiçe geçmiş karmaşık zamanlar... Mekansal, zamansal, algısal farklılıklar... Pramidin ortasından geçen meridyen, kara parçalarını ikiye bölen pramit... 12 ton ağırlığında bir blok ve günde 10 tanesi yerleştirilse 660 yıl alacak bir inşaat... Ergenekon: Demir dağı eritip çıkmış ataların torunlarını, ergenekona sokmaya çalışıyorlar, iyi peki öyle olsun ya bu Türkler Ergenekon'dan gene çıktıklarında ne olur? Ay tutulması: Med/Cezir gelir gider su gibi ruhlarda yerle gök arasında... Marduk: 3600 yıllık yörüngesel devinim, şaşmaz gelir geçer yerkürenin yamacından... Her gelişi bir son ve bir başlangıç mitalojik tarih, efsanevi tarih ve düşünce karmaşasında aklına olmayacak şey gelmez... ! Ne anlatıyor şimdi bu? Bilen bilir, anlayan anlar, çözen çözer şifre değil tanışıklık ve lisan anlaşmasıdır hepsi... Erdem: İnsanı insan yapan en önemli unsur... Ya vardır ya yok... Varlığı yüceltir ne dini, ne dili, ne ırkı, ne teninin rengi önemlidir... Erdem kazandıysa insanlığın vuku bulmuş demektir... Yalan söyleyip ben yalan söylemem demezsin o zaman, cesaretli görünen korkakta olmazsın... söz verirsin ve yaparsın, yerine getirmeyeceğin sözü vermezsin, gösteriş için değil içinde yaşadığın evren ve tabiat için yaşarsın, kendini ayrıştırmadığın bütünlüğün parçasısındır kırılan dal incitir seni artık... Yoksa eğer, hiç birşeysin, hiç bile değilsin demektir... Varlığın kendin içindir, sözdedir her söylediğin, öz yalana kilitlidir dışana koyduğun ışıklı tabela seni görmelerini engeller, canlılar arasında saklanmış zombi gibi yaşarsın kimliğin gizlidir... İnsansın, boşuna insan olmadın... Hiç sordun mu kendine neden melek ya da şeytan olmadım...? İnsan oldum... Oldumda ne oldum?
  14. Şimdi ben bişeyi anlayamıyorum ama pek çok insanda ortaya çıkan bir dışa vuruş gözlemliyorum... Dindar insan ya da dindar görünen insan neden kutsallaştırılıyor? Neden her sözü ayet gibi kabul ediliyor? Neden ve nasıl bu kadar güven sağlıyor? Neden ve nasıl bu kadar güç kazanıyor? Neden ve nasıl kendisinden keramet göstermesi bekleniyor? Birileri kadınların göbeğine üfler, birileri muska yazar, birileri birilerinden medet umar, Allah'a ulaşmaya çalışmaz hoca efendiye ulaşır, sanar ki hoca efendiler Allah'a varmış yoluda onlar gösteriyor bir insan sırf dindar görünüyor diye sakalı cübbesi var diye neden itibar kazanıyor? herkesin inancı kendisine değil mi? yani imamlar olmasa insanlar Allah'ı bulamazlar mı? imamlar Allah'ı bulmuşlar mı? Sonra bu imamlarda insan değil mi? Kerametleri nereden geliyor, geçen biri dedi ki imamlara laf söyleyenler musalalada imamın eline düşüyor ya imamın eline düşen bişey yok imam görevini yapıyor bunun için maaş alıyor, hristiyanalarda papazların eline düşüyor o mantıkta ama onlar sandıkla düşüyor bütün bunlar sadece ritüelken manasız ve salt şekilsel bir hal almış olmuyor mu din, insandan, imamdan, 4444 kere okunacak duadan medet umuyorlar, Allah böyle mi aranıyor, böyle aranan Allah bulunabilseydi müslüman dünyası haçlıların elinde böyle oyuncak olurmuydu? demekki Allah'ı ararken yollarını şaşırmışlar ama artık anlamıyorlar şeytanda evliyadır unutmamak lazım
  15. geri adım atmasın bakalım külhanbeyimiz, bu ülkeyi kim geriyor 6 yıldır ortada ama üstüne alınmıyor VI. Murat hazretleri Geri adım atmazmış, kim atacak yargımı geri adım atacak, gerçi bunu savunan birileride var onların mantık yapısını anlamak imkansız ama azıcık akıll düşünseler empati yapsalar belki bir ihtimal anlarlar... yargı demek kanun demek değil mi, ortada suç yoksa başbakan neden endişe ediyor, partisine ve kendi geçmişine ait gerçeklerden mi korkuyor? bir suç unsuru değil yüzlerce suç unsuru taşıyor ve hep karanlık eller tarafından korunuyor, kanunlara, yasalara, TC ne uymuyor kendisine uydurmak istiyor... böyle bir anlayışın adı nedir? suçlu psikolojisi olmasın sakın
  16. YALAN HABER GAZETESİ TARAF Çarşamba, 26 Mart 2008 İşçi Partisi, ilk kez Taraf gazetesinde çıkan "İP Genel Merkezi'nde yargıtay krokisi" yalanını kanıtlarıyla açıkladı. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, "Kapatma davasından kurtuluş yolları arayan AKP, suç ve suçlu imal etmeye çalışıyor. Yaşananlar, emperyalizmle Türkiye arasında ölüm-kalım savaşıdır" dedi. İşçi Partisi'nin internet sitesinde yayımlananan açıklamayı sunuyoruz: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede yasadışı eylemlerin odağı olduğu belirlenen AKP, iktidarını korumak amacıyla "suç" ve "suçlu" imal etme faaliyetini sürdürüyor. Genel Başkanımız ve diğer arkadaşlarımızın tutuklanması ile birlikte iktidar yanlısı basın organlarında büyük bir tantanayla duyurulan, İşçi Partisi Genel Merkezi'nde Yargıtay'ın krokisinin bulunduğu iddiasının, nasıl bir komplonun ürünü olduğunu açığa çıkaracağımızı söylemiştik. Çok fazla beklememize gerek kalmadı. Komployu açıklıyoruz. "Taraf" gazetesi komplonun aracı! Taraf Gazetesi, 24 Mart tarihli nüshasında "Yargıtay'ı vuracaklardı" manşeti ile verdiği haberinde İşçi Partisi Genel Merkezinde ele geçirildiğini iddia ettiği krokiyi yayınladı. Kroki'nin Taraf gazetesinde yayınlanması, başlı başına sahnelenmekte olan komployu ortaya koyan yeterli bir kanıttır. Sanıkların bilmediği, sanık avukatlarının ulaşamadığı, hazırlık "soruşturmasının gizliliği" esasına göre başkalarının ulaşmasının mümkün olmadığı bir belge nasıl oluyor da Taraf gazetesinin eline geçiyor ve suçluluğun kesin kanıtıymış gibi yayınlanıyor? Çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, yargı, emniyet ve basın içine sızmış olan bir Cumhuriyet ve Türkiye düşmanı Çete, faaliyetini fütursuzca sürdürmektedir. Ama "hainler ***** olur". Nitekim, fotokopisi yayınlanan bu kroki büyütülerek bakıldığı zaman bunun bir faks metni olduğu açıkça görülmektedir. Gönderildiği faksın numarası da okunuyor. Bu numara "0312 4259976"dır. Faksın gönderildiği tarih ise "13 Mart 2008". Yani İşçi Partisi'ne yapılan polis baskınının tam sekiz gün öncesi. Söz konusu faks numarası, Taraf gazetesini yayımlayan Alkım Gazeteciliğe aittir. Numara Gazete'nin künyesinde de yer almaktadır. Komplo, komplocular tarafından itiraf edilmektedir. Recep Tayip Erdoğan, son iki ay içinde yaptığı birçok konuşmada, Ergenekon soruşturmasında "yürütme ile yargının birlikte uyum içinde hareket ettiğini" söyleyerek aslında yargıya iktidar tarafından yapılan müdahaleyi itiraf etmiştir. İktidar yanlısı medyada bu müdahalenin çok sayıda kanıtını neredeyse her gün okumaktayız. Bize ulaşan bilgilere göre, emniyet ve yargı teşkilatı içine sızmış olan F tipi örgüt; bazı çete mensuplarıyla özel görüşmeler yapmakta ve bu çete mensuplarına tutarlı ve kararlı olarak ifade verdiklerinde "gizli tanık" olarak adlandırıp, bu şekilde "tutarlı ve kararlı" olarak verdikleri ifadelerinden dolayı, kendileri aleyhine açılmış ve açılacak davalarında yardımcı olunacağı vaadinde bulunmakta ve bu amaçla ikna etmeye çalışmaktadır. Cumhuriyet ve Türkiye düşmanı Çetenin her türlü kanunsuzluğa başvurduğu ve başvurmaya devam edeceği anlaşılmaktadır. Soruşturmayı yürüten yetkilileri uyarıyoruz: Bu tertiplere alet olmayınız! Bundan 89 yıl önce İstanbul'da İngiliz emperyalistlerinin kurduğu Nemrut Mustafa Paşa Divanı, o günün yurtseverlerini uydurma belgeler ve yalancı tanıklarla idam etti, sürgüne yolladı ve hapse attı. Bugün de birileri, Washington ve Brüksel'den aldıkları emirler doğrultusunda Nemrut Mustafa Paşa Divanı olmaya soyunmuşlardır. Amaçları yurtseverleri cezalandırmaktır. Amaç Türkiye'yi savunmayı suç haline getirmektir. Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde AKP'ye verilen görev budur. Ama Cumhuriyet Yargısı ve yurtsever cumhuriyetçi güçler, bu emperyalist saldırıyı boşa çıkaracaktır. Bütün ilgilileri uyarıyoruz: Yargıtay Başsavcılığının gayrımeşru ilan ettiği bir Parti'nin tertiplerine alet olmayın! Kanunsuz emirleri dinlemeyin! Cumhuriyet kazanacak, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesinin görevlileri kaybedecektir!
  17. karaçarşafları ile içimizden bir o yana bir bu yana geçen ve giydikleri çarşafın bile bir misyoner şekli olduğunu gayet iyi biliyoruz, ancak onların tuzaklarına düşmedik... düşmeyeceğizde... susmayacağız, susturamayacaklar, bir ölüp bin doğacağız... Türk basınında okuduğum ve güvendiğim iki gazete biri Cumhuriyet diğeri Yeniçağ Tek kanalım var Kanaltürk ebediyen var olmaları temennisiyle... yaşasın Türkiye Cumhuriyeti ve Ne Mutlu Türk'üm Diyene...
  18. sardunyam şurada bir blog başlığı gönderdi: sardunyam's Blog
    SUSSSSSSS MA... Sustuk sustuk sustuk... Geldik bu güne... Susstuk sustuk sustuk... Şimdi sıra bizde... Acıyı bal eylemek bile, yasak... Aşkını haykırmak:Vatan, namus, ahde vefa yasak... Acıdan sökülse yüreğin, dara çekilsen, işkencede kalsan... Sökülüp atılırken bir bir değerlerin, kırılırken gururun, yıkılırken onurun... Bir, “Aaahhh” yasak... Hep bir ağızdan aynı koro bağırıyor: “Sus hırçınlık yapma, sus”... Beyimiz Amerikan bursuyla semirdi, yeni dünyayı keşfetti, tarihin beşiği Anadolu’ya döndü; tosun etine sıkı besbelli, başı ile kıçı arasındaki mesafe o kadar açık ki, bütün iç organları meydanda. O bunu dert etmiyor ama :Bana sesleniyor; “geriyor geriyor geriyor”... Bir yanıt hakkım olsa, bir çıkarsalar karşı karşıya, ama yok nafile... Kalmıştır belki insanlık bir yerinde; anlar ızdırabımı, anlatırım belki vatana, namusa , ahde vefaya saldırıyı. Aşkımın, vatanımın, hukukumun parçalanmakta olduğu gerçeğini. Kör olasın demiyorum... Yanlış anlama, ama gör be olup biteni, gör be... Yok mudur bu ülkede üniversite, okumuş yazmış bir kitle, işadamları, burjuva, öğrenciler; bir biz miyiz? Biz kaç kişiyiz ? Neredesiniz geri kalanlar? Galiba?... Sadece azgın bir azgınlık bağırıyor ortaya: “Sususunnnn...Sussanıza...” Yoksullara susun diyorlar, susun sesiniz çıkmasın sakın ha... Tuzla tersanesinde öl ama sessiz öl... Yatlar rahatsız olmasın... Yüreği nasırlıların kulakları da mı nasırlı? Sağır olasın demiyorum...Yanlış anlama, ama duy be olup biteni, duy be... Tuncay öğrenci liderleri gibi davranmışşşş... Tuncay CHP kabul etmezse parti kurup lider olacak mışşşşş.... Ama bu tutumuna kimse oy vermez miişşşşş... Yokluğu bildin mi, anımsadın mı dostum...Yoksulluğu ya, hatırladın mı?...Orda bir köy var uzakta, gitmesen de hatırladın mı? Bir cumhuriyet var anımsadın mı? İlenmeyi işkencelerde bilir misin? Bir adamı faşizm zindana götürürken susarsan onun zulmünün ortağı olacağını hissettin mi hiç?Kendinden bir başkası için yanmak ne demek bilir misin? Mesala Sivas’da...Sivas’da yananlarla yanmak?... İnsan nasıl insan oldu hiç düşünür müsün? Sokaklarda dilenenleri görür müsün?İşsiz güçsüz dolananları... Bir adamı savunmak, hukuku savunmak, hakkını savunmak, iftiraya, karaya leke atılmasına karşı durmak... Ekmek, barış ve özgürlük dediğin için dövdüler mi seni hiç? Sanmam dostum sanmam...Derdimi CHP, yeni parti diye görüyorsun ya, yapma. Onlar da derdim ama, gözlerimin önünde gitti gidiyor memleket...Gidiyor elden görmüyor musun? Biliyorum ,hissediyorum yüreği nasırlılardan değilsin... Kahrolasın demiyorum, sakın beni yanlış anlama, ama duy bu acıları dostum, duy be... Nasıl kızmayayım ben bu aleme... Beni çift karakterlilere, faşiste eş tuttular... Yılları mı verdim mafyasına, cetesine savaş açtım, beni durdurabilmek , halkın sevgisini azalta bilmek için,yapamazlar dediğimi yaptılar beni iki yobaza denk tuttular... İkisi de 20 yıllık arkadaş... Söylemesem içim durmuyor, söylesem yaram onmuyor... Yalayıp kendi yüreğimi “gün gün ile barışmalı kardeş kardeş duruşmalı koklaşmalı söyleşmeli korka korka yaşamak ne”... niye bana bu işkence?Korkunuzun nedeni ne?... Dilim varmıyor, diyemiyorum biri satmış kendini bezirgana, diğeri bilmez şu an hangi suda... Ötekinin derdi hala eski palavra,dejavusu tutmuş, söyledim kaç kez ama anlaması zor, anlatması zor ona. Kahrolasınız demiyorum, sakın beni yanlış anlamayın, ama kahrolmayın da görün beni , görün be... Gelincik gelincik açtık, Cumhuriyet olduk... Meydan meydan taştık, bayrak olduk... Kanadık, seçim kaybettik emperyalizm karşısında kahrolduk... Acımdan sevinç çıkartanlar ne oldu? Hani Demokrasi? Hani Hukukun üstünlüğü? Hani Anayasa? Hani Yasa? “döküldük yaprak olduk geldik bugüne” Sus demeyin bana susmam artık bir daha... Öğretti kader bana: “Susma... Sustukça sıra sana gelecek...” Aldandınız ama aldatamazsınız bir daha... Ne kadar kokuşmuşluk varsa, dönek ağzında salya... Kadın mıdır erkek mi bilinmez, ama adım ağzında lapa... Kimi paraya, kimi uçağa, şana, şöhrete sattı da... Beni amiral gemisinin kıç yalayıcısına muhattap olmaya zoruluyor ya bu medya... Batsın bu düzen, yıkılsın bu meskenet, adınızı ustam koydu hatırlatayım: “Katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni”... Tıpkı bir lise öğrencisi gibi bağırmaya devam edeceğim liboşuna, fetoşuna, yobazına, döneğine, soytarısına, satılmışına inat: Devrimciyim, hala... Halkçıyım, hala... Laik’im, hala... Cumhuriyetçiyim, hala... Ulusalcıyım, hala... Devletçiyim, hala... Anti emperyalistim, hala... Atatürkçüyüm, hala... Haklıyım, direneceğim, kazanacağım... Umudumu yitirtemezsiniz benim...Direniyorum işte inadına, hala... Dudaklarımda o eski marş: “Dağ başını duman almış...” Bir dost... Korkmuş besbelli beni aramaktan, ama yüreği yanmış, dayanamamış... Bir dostumu aramış... “Aman dikkat etsin bugünlerde korkuyorum bir şeyler yaparlar ona”... Analar, bacılar, kardaşlar, dostlar, yoldaşlar nerede görseler elleri yüreklerinde... Hasan Hüseyin’den, söylüyorum şimdilerde onlara: “ekilir ekin geliriz ezilir un geliriz bir gider bin geliriz beni vurmak kurtuluş mu kör olasın demiyorum kör olma da gör beni “ Çıktık 19 Mart’ta Çanakkale’ye...İndik 20 sinde İzmir’e...Önce Manisa Akhisar sonra Aydın Nazilli her yerde dostlar dostlar dostlar...Aynaların güzelliklerini anlatmakta zorlandığı Anadolu kadınları...Kopup gelmişler. Söyleştik, dertleştik memleket üzerine. Sonra sabaha karşı Milas...Uyumadan çalındı kapı, İlhan ağabeyi almışlar, Ergenekon davasından. Sonra televizyonda bir kara hançer gibi işliyor zalim, duydum, gözlerimle gördüm, ağzı kulaklarında sesleniyor anıra anıra :” Tuncay Özkan’ı da alsınlar...Suçsuzsa bile alsınlar...Ne olur alsınlar sonra bıraksınlar...” Telefonlar susmuyor...Beni de almışlar, hapse bile atmışlar...Yok diyorum dinlemiyorlar. Dedim gidiyoruz İstanbul’a, Cumhuriyet ile dayanışmaya...Özür dilerim köylü dostlarımızından, söz gene geleceğim, bir daha...Baharda olmazsa yazda... Anırtısı gök yıkıyor kerizin, televizyon televizyon geziyor bağırıyor: “ Alııınnnnn bunu da...” Hiç bir şey komuyor da, anam bir telefonda, kızım bir telefonda...Susturamıyorum ikisi de yanmakta...Yok diyorum öyle bir şey, bak buradayım ve konuşuyorum sizinle... “Baba söylesene kaç gün sonra gösterirler seni bana?...” İçimden geçirdim küfrümü alçak şeytana: “Zalim, iki dinli satılık...Sormadan gidersem bu dünyadan bunun hesabını, Allah’ım sana da malum olsun halım...” Sonra hep aynı sözler: “Sussssss.... Susssss.... Susssss...” Geriliyor muş beyler... Gerim gerim gerim... Benim dediğim: “ ...hala,Türkiye’yi savunmaya devam edeceğiz, yok öyle yağma. Şamil Tayyar ile Fehmi Koru ise kimin alınacağını bildirenler savcıya,suçumuz yok, hukuka inancımız çok, ama onlarsa buyurganların borazanları, buradayız gelsinler, işkencede bile tüküreceğim suratlarına,burdayız aldırsınlar, ama unutmasınlar memleketi savunmaya devam edeceğiz, hala...” İşleri tıkırında...Susacak herkes ki yol alsın beyler... Sus Türkiyem sus... Sus ki zalimler devam etsin zulmüne... Vatana da kıysınlar... Namusu da satsınlar... Ahde vefayı da bozsunlar... Ağlamak bile yasak... Hıçkırık yasak... Aaahhh! Yasak... Sessiz ol Türkiye... Acımadı bak... Acı var mı? Yok, bak! Üfffff, yetti be sen de sus artık sus!... Sen de sus artık be Tuncay Özkan... Ya da ... Ya da... Anladım diyorsunuz ki... “Sustursanıza, yetti artık be!...” TUNCAY ÖZKAN
  19. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
  20. Müjdat Gezen'den çok hoşuma gitti canem
  21. he çok anlayışlıyımdır heç sana çekmemişim evet benim gibileri çoğaltmak lazım canem tanıdığın bir genetik bilimci var mı? evet tenhada kıstırmak annende kurtaramaz seni
  22. Ahmetcim mutlu yıllar

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.