sardunyam tarafından postalanan herşey
-
İran'ın dünü bugünü
- İran'ın dünü bugünü
- İran'ın dünü bugünü
- İran'ın dünü bugünü
- ..
İran’da kadın olmak zor zanaat İran’da bahar ve ardından yaz mevsimleri, kadınların ‘şeytani’ yönlerini bastırmak adına mollaların gerekli tedbirleri almaları için çanların çaldığı ‘temizlik’ mevsimleridir. Kadınlar sokaklarda, parklarda, sinemalarda, kısaca her yerdedir ve onların yaydığı hayat enerjisinin mollaların kanı çekilmiş donukluklarını ürkütmesi kadar doğal ne olabilir? ‘Light hijab’ denilen, başı zoraki örtmekle beraber birkaç saç tutamını dışarıda bırakan başörtüleri takan (ya da takmayan!) ‘asi kadınlar’ hedeftedir… KADIN BEDENİ TEDİRGİN EDİYOR Geçtiğimiz Nisan ayında ‘ahlak polisi,’ bu türden ’sakıncalı’ kıyafet sahibi binlerce kadını uyarmaya, yüzlercesini gözaltına almaya başladığında, daha önceki yıllara göre daha da artmış bir ısrar ve ‘devlet ciddiyetinin’ hakim olduğu görüldü. Dar ceket, kısa pantolon, vücuda yapışan elbise, ve sandalet giyen kadınlar özellikle uyarılıyor ki, bu rejimin altını oyabilecek patlamaya hazır bombalar bertaraf edilebilsin. Sahiden de bu korkular ve onlara eşlik eden denetim takıntısı tesadüf olamaz. Muhafazakar bir düzen için kadın vücudundan daha tedirgin edici ne olabilir? Ülkemizde yaşayanlar, karakola götürülen kızların, kadınların nasıl rencide edilebildiklerini az çok bildikleri için, İran’da ‘uygunsuz kıyafet ve tavırları nedeniyle’ karakola götürülenlerin ailelerinden, uygun kıyafetler getirerek ‘emanetlerini’ geri almalarının istenmesi ve bunun yarattığı utanç-isyan duygusunu tahmin etmeleri güç olmasa gerek. Yasaklar burada kalsa iyi. ‘ZİBİDİLİĞİN’ TARİFİ BİR MUAMMA Özellikle genç erkeklerin ‘batı tarzı tıraş’ yapmalarının yasaklanması, İran’da zaten oldukça güçlü akan mizah damarını beslemiş görünüyor. Çünkü yasağı koyanlar hangi tarzların ‘Batılı,’ dolayısıyla ‘zibidice’ ve yasak olduğu sorusuna açıklık getiremiyorlar! Bir İran’lı gencin yıllar önce söylediği sözler, herşeyi tüm yalınlığıyla özetliyor aslında: “Mollalar, flört hakkımızı çaldılar.” Bu sözlerin ağırlığını bu ülkedekiler, bu coğrafyadakiler rahatlıkla anlayabilirler. Daha fazla söze ne gerek? Bütün bu ateşli kampanyalar sürerken, tavırlarıyla zaman zaman ani bir muziplik yapabileceği izlenimini uyandıran Ahmedine-cad, Öğretmenler Günü’nde eski öğretmeninin elini öpüp, herkesin içinde bir de kucaklayınca, aşırı muhafazakar çevreler ve basın zıvanadan çıktı! Eski öğretmeninin hayli yaşlı bir kadın olması; ama ‘kadın olması’ durumu yeterince açıklıyor. Böyle bir tavırla Ahmedinecad’ın, Muhafazakarların ifadeleriyle, ‘kültürel istilaya’ uğramış İran sokala-rındaki kadınları ve gençleri nelere teşvik edebileceğini bir düşünün? BABACANLIK DEĞİL, KORKU… Aynı Ahmedinecad, Rejim’in en ciddi kaygılarından birisini oluşturan kadınların spor müsabakalarına izleyici olarak girebilmek adına verdikleri mücadele konusunda da Muhafazakar çevreleri kızdıran beklenmedik bir adım atmıştı; daha doğrusu atamamıştı! Ahmedinecad, 2006 Nisan’ında, “kadınların ve ailelerin spor müsabakalarına terbiye ve düzey getirecekleri” gerekçesiyle, müsabakalara girmelerine onay vermeyi düşündüğünü duyurdu. Aslında bu karar, kadınların fiili durumlar yaratarak bu müsabakalara girmelerinin yarattığı tedirginliği aşma arayışı olarak da görülebilir. Bu kararın arkasında babacan-kardeşçe bir sevgi ve anlayışın değil, korkunun yattığı barizdir. Ne var ki, ‘Ruhani lider’ Hamaney’in Muhafazakar Kliği buna büyük tepki gösterdi ve Ah-medinecad’a geri adım attırmayı başardı. Ahmedinecad’ın yardımcısı, “kadınların bu müsabakalara girmelerinin şeriata aykırı olduğunu ve ilk kararlarının nedeninin de ABD’nin muhtemel provakasyonlarını önlemek olduğunu” açıkladı! Sorumlu her zamanki gibi dışarıdaydı elbette! İRAN ABD MAÇINI KAZANINCA… 1998′de ABD’yi yendikten sonra ülkelerine dönen İran Milli Futbol Takımı’nın gelişini vesile eden binlerce kadının, Tahran Azadi Stadyumu’nun kapılarına hucüm etmeleri; kapıldıkları kolektif coşkuyla sokakları panayır yerine çevirmeleri, hatta ‘dans etmele-ri’yle, Rejim’in gündemine bomba gibi düşmüştü bu mesele! Şimdi ne olacaktı? Kadınlar vatanseverce hisleri de ustaca kullanarak, erkek spor kahramanlarının ismiyle inletiyorlardı ortalığı. Bu ‘mesele’ henüz çözülebilmiş değil. Maalesef bunu mesele görenler de ‘çözülmüş’ değil… 1979′daki İslam İran Devrimi’nin kadınlar açısından çelişkili sonuçları olmuştu. Humey-ni’nin kadınları devrimci gösterilere ayrıca davet etmesiyle, özellikle geleneksel kesimden gelen kadınlar sokak ve siyasetle tanıştılar. Bu enerjinin devrimin nihai zaferi açısından yaşamsal olduğu açıktı. İran’ın kamusal hayatında kadınların görünürlüğünün devrimle beraber arttığı bir gerçek. İran’da iş gücü içerisindeki kadınların; yine üniversitedeki kadın öğrencilerin sayılarının giderek arttığı doğru. 3 MİLYON ÜNİVERSİTELİNİN YARISI Sayıları üç milyonu bulan üniversite öğrencilerinin yarıya yakını kadınlardan oluşuyor. Ne var ki üniversitelerdeki kadın profesörlerin sayısının yüzde 6′yı geçememesi, başlı başına çok şey anlatıyor. Yine İslam Devrimi’nin erkeklerin geleneksel ayrıcalıklarını canlandırmak adına çok kararlı davrandığının altını da çizmek gerekiyor. Devrim sürecine gönülden destek vermiş pek çok kadın açısından bu düzenlemeler, açıkça sırtlarından vurulmaları anlamına geliyordu. Bugün, devrim sürecine Liberal ve Sosyalist çevrelerin ciddi destek verdiği ve Humey-ni’nin bu çevrelere ilk başlarda ‘güller dağıttığı’ çoklukla unutulmaktadır. Bu mücadelelere etkin destek veren pek çok kadın için, devrimin İslami olma ihtimali zayıftı. İslami tonlu bir devrim bekleyenler açısından da, bu kadar muhafazakar düzenlemeler yapılacağını tahmin etmek, dönemin iyimser ve kardeşçe mücadele ilkliminde ön görülmesi hayli güç gelişmelerdi. DEVRİMLE BAŞLAYAN DİRENİŞ Devrimden hemen sonra kadınlara pek çok işten el çektirildiği hatırlarda. Erkeklerin tek taraflı boşanma hakkını kazanmaları, yine çocukların velayet hakkının babalarına verilmesi devrimle kesinleşti. Erkekler için çokeşliliğin (poligami) ilke olarak kabul edilmesi de bunlara eklenmeli. Kız ve erkek öğrencilerin ortak eğitim görmelerinin yasaklanmasına, eğitimin köklü biçimde İslami-leştirilmesi eşlik etti. Devrimin başlarında kadın çalışanların sadece sağlık sektörüne sıkıştırılmak istenmesi amaçlanıyordu. Bu planı asıl bozan, İran-Irak savaşı oldu. Sa-vaş’ın insan gücü ihtiyacını arttırmasının yanında, kadınların çok ciddi direniş sergilemeleri de bunda büyük rol oynadı. Kadınların zorunlu örtünme kararı konusunda gösterdikleri ciddi direnişi asıl sekteye uğratan, İran-Irak savaşının yarattığı iklimin mollalar tarafından başarıyla istismar edilmesi oldu. Sahiden de Humeyni’nin başörtüsünü zorunlu yapma girişimini protesto için binlerce kadın meydanlara aktığında takvim, 8 Mart 1979′u, Dünya Kadınlar Gününü gösteriyordu. Hükümet, göstericilere “Humeyni’yi yanlış anladıklarını, zorunlu örtünmenin söz konusu olmadığını” anlatmak, güvence vermek zorunda kaldı. BAŞÖRTÜSÜNÜ YASAKLAYAN İLK ÜLKE Savaşın olağanüstü koşullarında, vatan savunması ve şehadet söyleminin yükselmesi, kadın hakları için mücadeleyi ikinci plana itecekti. Bu puslu havada, yapılmayacağı söylenen uygulamalar hızla devreye sokuldu. 8 Mart gösterisine katılan kadınları ise hapis, sürgün ve hayal kırıklığı beklemekteydi. Bugün, devrimin hemen ardından başörtüsünün zorunlu hale getirilmesine karşı çok ciddi mücadelelerin yürütüldüğü, buna yaygın tepki gösterildiği çoğunlukla unutulmaktadır… Dünyada başörtüsü yasağını ilk getiren ülkenin 1930′ların İran’ı olması, bu ülkenin İslam Devrimi’nden sonra başörtüsü giymemeyi yasaklayan ilk ülke olması gerçeğiyle yanyana geldiğinde tuhaf bir durum ortaya çıkmaktadır. Yine de her durumda bu yasakların asıl mağdurları kadınlar olmuştur. Başörtüsünün yasaklandığı yıllarda geleneksel çevrelerin tepkisi, kadınların kamusal alana çıkışını sınırlayarak, özel alanlara, yani evlere hapsetmek şeklinde olmuştu. Bugün kadınlar kamusal alana çıkabiliyorlar ama iffetli kadınlar, anne veya anne adayları olarak. Her durumda da onlar adına karar verenler başkaları elbette. Böyle bir durumda intihar olaylarının yüzde 70′inin kadınlarca gerçekleştirilmesi tesadüf olmasa gerek. Kendisini yakarak intihar eden kadınların, bu eylemi gerçekleştirenler arasındaki oranı yüzde 98′dir. Ağır sembolik anlamı olan bu ‘acıtarak yok etme’ eyleminin belki de en akılda kalan kurbanı, kadınlara uygulanan baskıları protesto etmek amacıyla kendisini 1994′te yakan, Tahran Üniversitesi eski öğretim üyelerinden Dr. Homa Darabi-Tahrani’dir.- 'Ilımlı İslam' diyerek 'Gerçek İslam'a saldıranlar
çok değerli arkadaşım kaplan200 Allah rızası için elini vicdanına koy ve şöyle bir dünyaya bak gördüğün manzarada müslümanım diyenleri değerlendir... bilemiyorum mutlu olacak mısın ama ben gördüğüm manzaradan utanç duyuyorum, ılımlı islam diye islama saldıranlar demişsin ya, yok böyle bir şey, o senin duygusallığından... islama asıl zararı kendilerine en müslüman benim diyen adamlar veriyor... bir tane örnek verebilir misin bana, dünyada müslümanların yaşadığı ülkeler arasında en ileri, en çağdaş, en aydın, en eşitlikçi, en gelişmiş ülkesi neresi? yanıt net TÜRKİYE, çünkü tek laik müslüman ülkesi, laikliğin kazandırdığı en güzel değer dinin tartışılabilir olması, çünkü tartışılmaz din yoktur, tartışılır ve ancak böyle çağlar üzerine taşınır, diğer islam ülkelerinde olduğu gibi basit bir örnekle (kadınların maçlara gitmesi şeriate aykırıdır) bunun uygulandığı yer İran... Şimdi çağdaş dünyaya sen bunu nasıl açıklarsın? ben Türk ve müslüman olmasam, mevlanayı, yunus emreyi, hacı bektaşı bilmesem, islamın hoşgörü ile yoğurduğu değerli Türk Alimlerini tanımasam bu manzarada müslüman olmayı tercih etmem... bu sadece objektif bir değerlendirme... bir özeleştiri, eğer islamı biz yanlış biliyorsak doğrusu arabların ve iranlıların uyguladığıysa o anlayış hiç kimseye mutluluk, huzur, bilinç, insanlık kazandırmaz, peki öyle ise neden seçsinler bu dini? o yüzden inanmayan herkes için uygulamada ve dünyada islam adına yapılanlar eleştiri kaynağıdır, ki çok normaldir... inanmayan insan nesini methetsin? tutturulmuş bir şeriat nedir bu şeriat, bir kelime birilerine göre Allah'ın koyduğu kurallar, iyide şeriat uygulanan ülkelerde Kuran'a dayanmayan binlerce uygulama şeriat diye dayatılıyor öyle ise onların uyguladığı şeriate göre Allah adına hüküm veren insanlar olmuyor mu? bu dinin iyiliğini isteyen bu dini kullanarak insanları köleleştiren, sahtekarlara tepki verir, susmaz, yüzüne tükürür Allah'ın adı ile insanları kandıranların... haksızlığı kim yaparsa yapsın karşısında durmaktır benim bu dinden anladığım, dini savunucam diye sahtekarların oyuncağı olmak bu dini korumaz aksine en büyük kötülüğü yapmış olurlar... kendisine müslüman diyen dürüstlüğü ilke edinmeli, insanlar arasında din, dil, mezhep ayrımı yapmamalı, hırsızın, yalancının, sahtekarın, düzenbazın hesabını en önce o sormalı... yoksa burada anlattıkların gerçekten birşey ifade etmeyecek... bu din Allah'ın dini ise onu en güzel koruyacak olan odur, dini korumaya insanların gücü yetmez, insan ancak kendi inancını korur, tabi onuda başarırsa... selamlar- ELEKTRIK DUASI
Hay Allah'ım ya gelde gülme gelde kamera şakası sanma Elektirik duası, su duası, apronda kesilen kurban duası...v.s.... yer neresi Alanya, tarih 2008, çağ 21. yüzyıl, manzara muhteşem... gereken yatırımı yapma, gereken önlemi alma, gerekli atılımları yapma, elektiriksiz kal dua et, kesin Allah göklerden elektirik yollar bunlara... alt yapı yetersiz olduğu için yağmur suyundan gerektiği kadar yararlanama yağmur duasına çık, elin gavuru neden yağmursuz ve elektiriksiz kalmıyor acaba? çok dua ettikleri için mi? vay vay vay dilim tutuldu çözmeye gidiyorum- TÜRK ORDUSU KUZEY IRAK'TA
hükümetin bu ülkenın yararına kullanacağı hiç bir insiyatifi yoktur, olmamıştır, olmayacaktır... bu hükümetin en iyi yaptığı şey, laf cambazlığıdır, magazinel konuşmadır, başbakan konuşurken mangalda kül bırakmaz ama icraatlara baktığımızda ne görüyoruz? Fiyasko... siyasi büyün yapılanmasını yalan ve talan üzerine oturtmuş, iktidara geldiği günden bu yana gittikçe fakirleşen halkı (zenginleşen yeşil sermaye) verdiği sadaka ile susturmayı başarmıştır... ama nereye kadar? TSK'nın kara harekatını kesmesinin ve geri çekilmesinin çok başka nedenleri olmalı, mesela genelkurmay'ın haberi olmaksızın gizli mutabakatlarla İzmir'e konuşlandırılmasına karar verilen NATO askerinin konu ile yakından alakası olmalı. ve hatta daha fazla istibaratla alakalı önemli gelişmeler olmalı ve sanırım çok kısa zaman içerisinde bazı resimler netleşecektir... Sayın Yakışıklı, TSK dünyanın en güçlü ordularından biridir, Allah'a şükür, siyasi islamcılar içerisine umdukları kadar sızamadılar, terörü bitirmek için sadece asker gücü yetmez, her şeyi yapsanız birileri yine kan dökmeyi tercih eder, gayet iyi biliyorsunuz gerçekte terörden kimler ne gibi rantlar elde ediyor, ama dile getirmiyorsunuz değil mi? örneğin kendilerine demokratik toplum diyen parti arkasına küresel gücü pkk sayesinde alıyor. pkk=dtp, bakınız: terörü kimler destekliyor, neden destekliyor, insan hakları safsatası altında gerçekte ne gibi söylemlerde bulunuluyor? TSK'ya çamur atmayı bırakın en az bizim kadar onlara sizinde ihtiyacınız var, eğer evinizde huzur içinde uyuyorsanız demek ki sizide koruyan TSK mensuplarıdır... Güvenlik herşeydir, hele ortadoğu gibi kanın gövdeyi götürdüğü yerlerde, o bakımdan TSK'ya harcanan paralar son kuruşuna kadar helaldir... Allah Türk Ordusunu korusun.- ERKEK ILE KADIN EŞIT DEGILDIR
Vekil olmak için seçtiği partiden zaten nasıl düşündüğünü anlamıştık şaşırmadık. fikri neyse zikri oymuş insanın. eşini kıskanıyormuş o yüzden saçının telini bir tek o görmek istermiş, yufff diyorum... araya karadenizliliğini sıkıştırmasa olmaz sanki, karadeniz erkeğinin çoğu şükür ki onun gibi düşünmüyor. kadın erkeğin korumasına neden muhtaç, kimden muhtaç... aslında kabul etmiyorum bu sözleri ama eğer muhtaçsa, osman yağmurdereli gibi erkekler yüzünden muhtaçtır... kadınları nereye koyduğu nasıl algıladığı belli bunun gibi sanatçı (!) her topluma lazım. aydınlanmaktan gözlerim kamaştı... ******************************** Cumhuriyet Dönemi, 1923-1950/1926: Türk Medeni Kanunu'nu ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 1930: Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1930: Doğum izni düzenlendi. 1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu. 1933: Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. 1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1936: İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi. 1937: Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi kabul edildi. 1945: Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. 1949: Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı. ..............- TÜRKİYE İRAN'A BENZEMEZ DİYORLAR, YANILIYORLAR, "BU NEDENLE GELİN ÖNCE BİR TARİH YOLCULUĞU YAPALIM"...
İstanbullular 11 Şubat'ta ücretsiz dağıtılan ve günlük çıkan "Gaste"yle tanıştılar. Her sabah İstanbul'un yüzlerce noktasında dağıtım görevlileri kucaklarında bir tomar "Gaste"yle bekleyerek yoldan geçen herkese birer tane uzatıyorlar. Uzun süren bir yürüyüş sırasında sizin de elinize bir Gaste geçmemesi ihtimali neredeyse sıfır. Gaste'yi belediye otobüslerinden de rahatlıkla edinebiliyorsunuz. Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Cüneyt Zapsu'nun ağabeyi Abdulaziz Zapsu ücretsiz dağıtılan Gaste'nin ortaklarından. Bir kent gazetesi olmasına karşın kent politikalarının hiçbir şekilde eleştirilmediği Gaste'de bol bol tam sayfa reklam var. Gaste Fettullah Gülen'in cemaatinin gazetesi Zaman'ın matbaası olan Feza Matbaacılık'ta basılıyor. Halkın giderek yoksullaştırıldığı bir ülke de bedava gazete bedava bilgi demek. Gaste örneği düşünüldüğünde ise bu aynı zamanda bedava manipülasyon, bedava yalan anlamına da geliyor. Gaste'nin yerel seçimlere bir yıl kala çıkmaya başlaması da dikkatlerden kaçmıyor. Her gün Gaste okuyan İstanbullular artık ne kanalizasyon çukurlarına düşen Dilara'dan ve İSKİ'nin ihmalinin arkasında yatan rant ilişkilerinden, ne İstanbul ulaşımına yapılan örtülü zamlardan ne de İstanbul'u susuzluğa sürükleyen yanlış belediyecilik politikalarından haberdar olamayacak. Bunların bazılarından haberdar olsalar bile Gaste onları bu olayları ya "Hak"kın takdiri olarak ya da resmi makamların yaptığı açıklamaları referans göstererek anlatacak. Yerel seçimler öncesinde Gaste'nin AKP'nin işini oldukça kolaylaştıracağı söylenebilir. AKP iktidarı son dönemde yaptığı ataklarla medyadaki elini oldukça güçlendirdi. ATV-Sabah grubu yayın organlarının Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Genel Müdürlüğü'nü yaptığı Çalık Grubu'na devrini, RTÜK, geçtiğimiz günlerde onaylamıştı. Böylece AKP medya alanında Doğan Grubu ile başı çeken bir pozisyona geldi. Devlete ait olan TRT, Yeni Şafak, Zaman gazeteleri, STV, Kanal 7'nin başını çektiği İslamcı medya, Star Gazetesi ve daha bir çok basın ve yayın organı doğrudan veya dolaylı şekillerde AKP politikalarına emri amade. Şimdi bu listeye ATV-Sabah grubundaki yayın organları ve Gaste ekleniyor. AKP Türkiye'de iktidarda payı olan ne var ne yoksa hepsini sırasıyla kontrol altına alıyor. Bu konuda medyadaki pozisyonunu ise çoktan sağlamlaştırdı. İyi uykular Türkiye... SERMAYE VAR, GÜÇ VAR, TAKİYE VAR, HALKI FUKARALIĞA SADAKAYA MUHTAÇ EDEN VAR, İŞTE ONLAR TÜRKİYE'NİN ÇEKİLMEK İSTENDİĞİ NOKTAYA GİDEN YOLDA HİÇ BİR MASRAFTAN KAÇINMIYORLAR. HERKES İYİ BİLİR, MEDYA KİMİN ELİNDEYSE GÜÇ ONDADIR, MEDYA GÜCÜ İLE HERŞEY YAPILABİLİR, TOPLU HALDE PSİKOLOJİK BASKI YA DA BEYİN UYUŞTURMA. BEDAVA DAĞITILAN BİR GAZETENİN ARKASINDA NE VAR İYİ GÖRMEK GEREK. İRANA BENZEMEK BÖYLE BİRŞEY... UYU UYU TÜRKİYE ÇANLAR SENİN İÇİN ÇALIYOR OYSA...- Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Ellerin Nerde Ömrüme tek nefes kalmasın ne çıkar hasretinden bu gece ben bende değilim bir anın hevesindeyim ki aşk olsun mesafelerine düşmüş kelimeler yorgun çile çekiyor aruz azapta hece ki bilirsin ben serbest yaşar öylece yazarım sen ise mağrur dik başlı ve gururlusun kaç gidişine şahit oldu gözlerim biliyorum istemek de yetmiyor uykuyu uyandığında yanında olmayacağım eninde sonunda altı nokta sayar körler renklerin anlamı yok desenler boş hakikat bu anlıyorum zavallı bir kuyuda candan geçmiş cananı bekliyorum inci çıkartıyor denizlerin en derininden gözleri kapalı mercan avcıları arıyor duruyordum gece gündüz kıyısına düş kurduğum gönlümün aynasını ızdırap sonrası mahur ezik bir beste ve sahibini arayan bir güvercin gibi kafeste boynumu kırıverdin daha ilk hevesimde unutmak başka bir şey uyutmak başka dizlerinde yalancı değildi ya yabancı yazdan sonbahara düşerken mevsim öyle büyük bir dalga vurdu ki zemheri düşkünü ahlatların yamacına iki ayrı yana düştük vakti geldi dost bağrına hasretmiş aşk bildim seni hayalayna- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
ne alakası var islam adına ne olursa karşı demekle başörtüsünün. islam dediğiniz şey başörtüsümüdür, ondan ibaretmidir, neden birinizin sesi çıkmaz başörtüsü adı altında yapılan sahtekarlıklara? başını örten rahibede giremez o kılıkla okula... kurallar neden vardır, demokrasi kuralsızlık mıdır, yoksa demokrasi birilerinin anlayışını kuralların üzerine çıkarmak mıdır? demekki birilerinin de derdi Cumhuriyetmiş, başörtüsü bahane, din bahane... bir kadın başını örtüyorsa demektir ki dini bunu emrediyor öyle mi, o din başka şeyleri emrediyor ama nedense onları gören yok, örneğin bölücülük ve bozgunculuk yapmayın, yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin, batılı din edinmeyin, sorgulayın, anlayın, araştırın diyor... bunlar dinin emirleri değil mi? nedensiz bişey olmaz, araştırmacılar açıklıyor islam öncesi arab kadınları himar denen giysi ile göğüsleri açıkta kalacak şekilde dolaştıkları için, (başlarına aldıkları örtüyü sıcaktan örtüyorlar) müslüman kadınlara başınıza aldığınızı göğsünüze sarın, zinetinizi saklayın ve ne diyor biz şüphesiz Kuran'ı anlayasınız diye Arabça gönderdik... bu ne demek? neden böyle diyor, dünyada kaç kişi arabça biliyor? yoksa rabistana geldiği ve muhatabı arablar olduğu için böyle söylüyor olabilir mi? akılla yoğrulmayan inanç, mantıkla ve nedensellikle sorgulanmayan din ancak bu kadar geliştirir... ondan sonra geri geri giderler ama sanırlar dinimi yaşıyorum... Allah'ın bu kadar basit düşündüğünü mü sanıyorsunuz? HURAFE KENDİLERİNE GÜVENLERİ OLMAYANLARIN DİNİDİR.- .....::Radya::.....
öyle bir geçiyordum buralardan uğrayım dedim canım- Frozen......
canem cadım kanımca yeter bu kadar okuma yazma gel artık korkuyorum başıma alim kesileceksin- MUKİ
sen neymişsin be abi öylesin hatta daha fazlası ama o kadarını yazmayayım ben biliyorum bilenlerde biliyor zaten... Her zaman korusun Allah hepimizi- diloş...
iyi gidiyor bidenem, çok seri ve oldukça keyifli sende iyisin değil mi?- SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
çok teşekkür ederim sevgili maraba çok enteresan bir resim- hayatı en iyi ne anlatır?
Türkiye'de kadın olmak zor, ancak nüfusunun büyük çoğunluğu müslüman olan diğer ülkelerde ki hemcislerimize nazaran bizler çok şanslı kadınlarız. Atatürk'ün tüm dünya kadınlarından önce büyükannelerimize ve bizlere sağladığı özgürlükle Cumhuriyetin 83 yıllık tarihi boyunca güvende ve rahat yaşadık . Ama şimdi Türkiye'de bizim kimliğimiz ve kişiliğimiz üzerinden siyaset yapılıyor. Bundan büyük rahatsızlık duyuyorum, bizi birey olarak algılamayan, cinsiyetimizi kullanarak namus ve şerefimizi siyaset malzemesi yapanların oyunlarını görüyorum. Ve ben hiç kimseye hakkımda hüküm verme ve kimliğim üzerinden siyaset yapma hakkı tanımıyorum. Bütün hemcinslerimden de bu onurlu tavrı ortaya koymalarını bekliyorum. Ülkemizin üzerinde dolaşan karanlık bulutlar 5/6 yıllık mazisi olan şeyler değil. Biz bunun geçmiş tarihininde farkındayız. Dini ve etnik kimliği kullananlar nedense her zaman kadın kimliğini cinsel bir obje ve bir günah unsuru olarak görüyor ve göstermek istiyorlar. bu topraklar üzerinde vahşice katledilmiş kadınların hakları ve veballeri onların üzerindedir. Bir ülkenin aydınlanmasını, tıpkı bir evi aydınlattığı gibi aydınlatacak olan kadınlardır. Ben şahsım olarak değil ülkemin bütün kadınları olarak açıkça talep ediyorum, artık kadın kimliğini ve kadın bedenini siyasi, etnik ya da tümsel anlamda çıkar amaçlı kullananlar ellerini başımızdan ve vicdanlarımızda taşıdığımız inancımızdan çekmeliler. Mustafa Kemal'in kadın askerlerinden biri olarak ben, bana tanınan hak ve özgürlüklerden feragat etmeyeceğim. Kişisel ve kimliksel bağımsızlığıma, ülkemin bağımsızlığına uzanacak her elin karşısında duracağım. Evet benim gibi milyonlarca kadın var bu ülkede. Ve bu karanlığı biz aydınlatacağız. Aklımız, inancımız, gücümüz buna yeter kişisel bütün egolarımızı bir kenara bırakıp, eğitimsiz ve cahil bırakılmış, aile içinde baskı ve şiddet görmüş bütün dostlarımıza el vereceğiz. İnanıyorum ki, evini aydınlatan her kadın ona imkan verildiğinde içinde bulunduğu her yeri aklı ve düşünceleri ile aydınlatacaktır. Bir kadını eğitmek ve onu iyi yetiştirmek, ondan sonraki nesilleride iyi yetiştirmek demektir. Başörtülü, başörtüsüz ayırmadan inançları kullanılarak kandırılmış ve sindirilmiş dostlarımıza sesimizi duyuracağız. İnanıyorum ki, bunu başaracağız. Bu millet tarihi boyunca kadını erkeği büyük felaketleri göğüslemiştir, şartlar gerektirdiğinde yine aynısını yapacak ve tarihi yeniden yazacak kudrete hepimiz sahibiz. 1881'de Selanik'te dünyaya gelen mavi gözlü adam bir ekili tohum, bir düşünsel donanım, bir deha o bu topraklara tesadüf eseri gelmedi, tarihe baktığımızda ogünler için geldiğini düşünebiliriz ancak bugün görüyoruz ve Gazi'nin anlatıklarından okuyoruz ki O'nun asıl ekilme sebebi bugünler içindi. Bir'di bin oldu, milyon oldu. Şimdi tarihe not düşme sırası bizde. Bu gücü bütün yüreğimde ve damarlarımda gezinen kanda hissediyorum. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Mustafa Kemal Atatürk.- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Yılmaz ÖZDİL Ört gitsin... BOĞAZİÇİ Üniversiteli Türkiye 7ncisinden ÖSS dersleri verilir. Dereceli ODTÜlüden 2 saati 100 YTLye matematik dersleri... Galatasaray Üniversitesi ve Sion Üniversitesi mezunundan Fransızca. İTÜ�lüden sayısal, sözel... ÖSS Türkiye 37ncisi, Boğaziçi Üniversitesi mezunundan OKS... Westminster Üniversitesi sertifikalı öğretmenden, gramer, British English. TÜBİTAK masterli Boğaziçi mezunu, garantili fizik, kimya, matematik, hızlandırılmış OKS dersleri verilir. Maryland Üniversitesi işletme mezunundan evinizde, ofisinizde gramer, akıcı, American English. Saint Josephli, Sorbonne�lu öğretmenden fizik, Fransızca. TÜBİTAK masterli araştırma görevlisinden matematik, fizik. Boğaziçili bayandan saati 50 YTL, lise öğrencilerine tüm dersler... ODTÜlü mühendisten, sayısal... Boğaziçi mezunundan matematik. Hürriyet seri ilanları açın... Hepsi orada. İş yok, iş. Bırak hikáye anlatmayı. Türkiye�nin en seçkin üniversitelerinden dereceyle mezun olan, dil bilen, master yapmış, yurtdışında okumuş gençlerimiz... Sigortalı bir işe kapağı atamadıkları için, üç beş kuruşa ders verip, maaşı zaten boşverdik, harçlık çıkarmaya çalışıyor. Boğaziçili Türkiye 7�ncisini evine getiriyorsun, çocuğunun beynini parlatsın diye, 50 lira... Okuma yazma bile bilmeyen garibanı evine getiriyorsun, taşlarını falan silsin diye, 70 lira! Her şeyi sattık... Borç büyüdü. Ekmek küçüldü. İşsizlik arttı. Paranın p�si yok piyasada. 2 sene sonraya çek yazılıyor. Protestolu senet patlamış. İcra patlamış. Emekli 9 lira zam alıyor. 9 lira. 20-25 yaşındaki gençlerin saçları beyazladı, kara kara düşünmekten... Babalarından utanıyorlar. Babalar evlatlarından. Özetle... Ört gitsin. Türban karın doyurmuyor ama, sadece saçı değil, bu "çıplak gerçeği" de gayet güzel örtüyor nasıl olsa. --- TÜRK ORDUSU KUZEY IRAK'TA
Allah TSK'nın ve Mehmetçiklerimizin yardımcısı olsun dualarımız onlarla, herşey vatan için diyen askerlerimiz dilerim evlerine sağ salim dönerler. İnşallah pkk denen terör örgütü en ağır şekilde cezalandırılır. Allah Türkiye Cumhuriyetini ve onun vatanperver askerlerini korusun. Bu operasyon büyük başarılarla sonuçlansın. Tek temennim budur bu konuda. Operasyona karşı çıkanlarla tartışmaya değmez.- borsa
> Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10$dan maymun alacağını söylemiş. > > Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlamışlar. > > > > Adam,binlerce maymunu 10$ dan satın alınca ortalıkta maymunlar azalmış,yakalaması zorlaşmış. > > Köylüler tam maymun yakalamak tan vazgeçecekken adam tanesine 20$ vereceğini söylemiş. > > Tekrar heveslenen köylüler tekrar maymunları yakalamaya başlamışlar. > > Bir süre sonra da fiyatı 25$a çıkarmış.Ancak bırak yakalamayı ,maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış. > > Bunun üzerine adam fiyatı 50$ a çıkardığını,ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini,yardımcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş. > > O yokken yardımcısı köylülere demiş ki; Şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35$ dan satayım,siz de adam gelince ona 50$ dan satarsınız. > > Köylüler bütün birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın almışlar. > > Sonra ne adamı ne de yardımcısını bir daha gören olmamış. > > Şimdi borsanın nasıl çalıştığı hakkında biraz bilgi sahibi olmuşsunuzdur.- Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
deniz kızı seni sayfamda görmek ne kadar güzel eklediğin şiirde çok güzel, teşekkür ederim canım buda benden sana gelsin son su darağacından düş/müş her çocuğun ellerinde acı büyülü mevsim çiçeğidir gümüş tasın içindeki su sorarsın seviyor sevmiyor babanın başı için kadın beni anamın kokusuyla yuğ gece ve rüzgarın sesi kameri takvimlerin ikliminde diline düşen atları çatlatır sus artık ayrılığı söyleme üşütür kader denen zevat olsa olsa göz altlarına çekilen rastık böyle bir kara görülmemiştir kime ne yokluğumdan zarafetiyle aşkın nimetidir ah kimi ütülü bayram mendili kimi valizinde kırışık ışık dulda da yol haritası toplar seninle aramızda hep bir cennet cehennem kavgası var olsun bedduaların da yeter gel aklından çıkart beni bil ki gümüşün tadını alır tastaki su hayalayna- Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
ÖZ/gür rüzgar yelelerini okşayıp geçerken hangi vahşi kısrak tutsak olmak ister? ben daha ölmemişken özünü terkedip atabilir mi bu yürek başka bir göğüste? dalgalarıyla oynaştığın çılgın karadenizi hapsetmeye kalkarmısın dibi delik testiye? sel olup akan ırmağı kor ateşte kaynatıp sakın buharlaşma denebilir mi suya? varlığımı can/landıran yaşamın aslı özgür beden esir olsa ne kelepçe uymaz ruhuma türlü esaret var olsada dünya denen sürgünde pranga vurulamaz aklımın asi sorgularına SÖZ olmasa/GÖZ özgür TEN olmasa/RUH özgür hiç biri olmasa ÖZ/özgür sibel- diloş...
bidenem nasılsın özledim seni- MUKİ
sevgili muki ülkesinden uzaklarda ama yüreği ülke sevgisi ile atan değerli dostum... seni gerçekten çok seviyorum başka ne söyleyebilirim, güvenebileceğim biri, sıcak bir dost, dürüst bir insan... insan işte özde insan... yardımseverliğin, insancıllığın, o yumuşacık kalbinle benim için çok değerlisin... Allah o güzel kalbine sıkıntı vermesin... - İran'ın dünü bugünü
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.