sardunyam tarafından postalanan herşey
-
CUMHURİYET KADINI!
"Türkiye İran olmak üzeredir.." Şeriatı en iyi bilen İranlı konuştu... "Türkiye İran olmak üzeredir göreceksiniz... " Ruhi Tuna; İran'daki Humeyni devriminden sonra İran'ın kuzey kesimindeki sol direnişi örgütleyen, bu nedenle 1981 - 1989 yılları arasında 8 yıl İran hapishanelerinde hapis yattı. Heykeltraş sanatçısı Ruhi Tuna hapisten çıktıktan sonra 34 yıl yaşadığı İran'dan kaçtı ve Türkiye'ye sığındı. 7 yıl Türkiye'de yaşadıktan sonra 2006 Aralık ayında eşiyle birlikte siyasi mülteci olarak Kanada'ya yerleşti. İran'da Hümeyni devrimi sonrasında yaşananları çok iyi bilen, İran'daki mücadelesi nedeniyle yıllarca hapis yatan Ruhi Tuna, İran ve Türkiye'nin yaşadığı sürecin benzerliklerini Odatv.com'a anlattı. Türban serbestliği nedeniyle Türkiye'nin İran olacağı iddia edilirken, Ruhi Tuna İran ve Türkiye arasındaki benzerlikleri, farkları açıkladı... " Türbanla ilgili benimle sanıyorum 2003'te Cumhuriyet Gazetesi benimle bir röportaj yapmıştı. O röportajımda Türk Sosyalistlerine bir çağrıda bulundum. Dedim ki; Türkiye de bir İran olmak üzeredir. O zaman ben bunu söylemiştim. Türkiye'ye geldiğim günler, yani, 1999'un kasım ayında, 7 Kasım'dan itibaren Türkiye'de bulunmaktaydım ve Türkiye'deki gidişi rahatça hissediyordum. Türkiye'de bir çıkar arayan belli güçlerin sayesinde bu Ak Parti geliştirildi ve iktidara geldi. İran'daki meseleyle benzerlikleri çoktur. İran'daki meselede, halk Şah'ın gitmesini istiyordu. Türban meselesi tabanda çalışılmamıştı. Aynı şekildedir; türban bugün Türkiye'de siyasi bir silah olarak kullanılmaktadır ve bunun gelecekteki aşamalarını siz göreceksiniz. Tamamıyla Atatürk'ün ilkeleri ortadan kaldırılacaktır. Türban meselesi üniversite'de sınırlı kalmayacak, yarın türbanlı belediye başkanları olacaktır, türbanlı milletvekilleri olacaktır. Yani bu sonuç çok kötü olacaktır. İran'da biz binlerce şehit verdik. Sadece 1981'de 40.000 insan şehit oldu ve bunların çoğu reformcu Müslümanlardı, bunları idam ettiler. Yani aynı şekilde Türkiye'de de yarın asma kesmeleri görebilirsiniz. Bunun Avrupa standartlarıyla hiçbir alakası yoktur. Türk milletli bunu unutmamalıdır ki bunlar, Çanakkale Savaşı'nı yarattılar, Kurtuluş Savaşı'nda mücadele verdiler, yüz binlerce şehitler verdiler. Böyle güçlü bir devleti milleti yıkmak için bu planları ortaya atıyorlar. Türkiye'nin İran'a benzerliği çoktur, ben bunu açıkça söylüyorum. Ben bunu belli nedenlerden dolayı Türkiye'de çok açıkça anlatamadım, Türkiye'de öyle evlere gittim ki orda Farsça konuşuluyor. Bugün güvendiğim bir Türk devlet adamı benimle konuşursa, bunların adreslerine kadar verebilirim. O evlerde Humeyni'nin fotoğrafları, kitapları Ayetullah'ın tüm kitapları bulunuyor, Farsça konuşuluyor, Farsça müzik dinleniyor. Bunu Türk yapıyor. Türkiye'ye gelmeden önce de İran'da belli şeyler görmüştüm ve şaşırmıştım. Bir şehirde benim sergim vardı, orda Talibanlar'a rastladım. Ben Türkiye'ye gelmeden bir yıl önce, Ankara'dan Humeyni'nin mezarını ziyaret için insanlar akın akın otobüslerle gelmişler. O Humeyni ki, bizim insanlarımızı kesti, bakire kızlarımızı idam etti, İslam Devrim Muhafızları kızlarımıza tecavüz ettiler. Böyle İslam kim ister ki? Türkiye'de de bunu yaptılar. Belli bir kesimi solun karşısına dizerek sol kesimleri asarak keserek ve Türkiye gündemini bu hale getirdiler. Aynı şekilde de İran'da hiçbir zaman halk türban istemedi. Türkiye'de ama farklı bir şey. Türkiye'de tamamıyla tabanda bunun hazırlığını yapıyorlar. Hala ben Kanada'da bile bu hazırlığı görebiliyorum. Kanada'da da bir sürü, Amerika'da oturan efendinin adamlarını görüyorum ve nasıl çalışıyorlar. Sadece Türkiyeliler üzerinde değil, Özbekler, Azeriler gibi başka Türk toplulukları üzerinde de çalışmalarına devam ediyorlar. Bunu İslam ile rahat bir şekilde ortaya koyabiliyorlar. Biz bakıyoruz İran'daki hareketlerde rahatlıkla Mollaları ortaya soktular ve gerçekten Şah'ın devrilmesini isteyen kesim soldaydılar. Yani ister Mahoist gruplar olsun ve ister Leninist gruplar olsun, bunlar gerçek şekilde Şah ile mücadele ediyorlardı. Ama Emperyalizm gördü ki Şah devrilirse bunun yerine Marksis bir sol bir iktidar gelecekti, onun için Mollaları yetiştirdiler ve yeşil kuşak projesini güçlendirdiler. Aynı şekilde, Irak'ta, Suriye'de ve Afganistan'da görüyorsunuz bugün gündem nedir. Afganistan'da bir çocuk kadın haklarını savunan bir programı bilgisayarına indirdiği için idama mahkum oldu. Yani aynı Taliban'ın devamıdır, hiçbir şey değişmemiştir. Cumartesi günü Anıtkabir'de toplanan aydın Türk Kadınları'na teşekkür ediyorum. Yani Türk kadını böyle olmalıdır. Türk kadını sokaklara dökülüp kendi haklarını korumalıdır. "Türk kadını bayrağına ve Türkiye Cumhuriyeti'ne ye sahip çıkmalıdır."
-
DUYARLILIK
çok haklısın candide okul bitirmek cehaleti almıyor ne yazık ki...
-
DUYARLILIK
Aslında duyarsızlığımızın sebepleri seçeneklerin hepsiyle alakalı... Biz böyle değildik sonradan olduk...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
(İran'da İslam Devrimi nasıl yapıldı bizzat yaşayan bir gazeteci anlatıyor, dikkatle okumanızı rica ediyorum, ve ülkemizle kıyaslama yapmanızı) “MERHABA." Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım. Şah'ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım. Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim. Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı. Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk. Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk. ÜZERİNDE DURMADIK Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran'ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran'da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk. Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu. Pek üzerinde durmadık bu olayın, "Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler" diye düşündük. Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam Mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığı haberini okuduk.Haberi ciddiye almadık; "Üç beş sapsızın işi" dedik. Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. "Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk. Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı. "Müslüman kadınların yanında o...puların yeri yoktur" denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı. Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! "Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir" diyorduk. Kadın sorunu bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı! Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu. Biz ise hálá büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak" "Eylem Birliği" gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk. GEÇİŞ SANCILARI SANDIK Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız" diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu. Şiraz'da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran'da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu. Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu. Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!.. Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda "Tamam bu sonuncusu" diyorduk. Ama arkası hep geliyordu. Kızların evlenme yaşı 18'den 13'e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu. Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde "hamilelik tatilinin uzatılması", "eşit işe eşit ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı.Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.Hepimiz "ana çelişki" üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık. REFERANDUM OYUNU Üç ay önce Humeyni, Paris'te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti. Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi.Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı. Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: "İslam Cumhuriyeti'ni istiyor musunuz, istemiyor musunuz?" Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65'inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten? Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: "İslam'a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?" Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler. Sonuçta, "evet" diyen 20 milyon, "hayır" diyen ise sadece 140 bindi. Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu. HALKI ANLAYAMADIK Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal "Ayendegan" Gazetesi'ni kapattırdılar. Sıra sonra "Keyhan" Gazetesi'ne geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar. Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu. Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik. Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı. Örtünmek moda oldu!Tüm bunlara "gelip geçici bir fırtına" diye bakmak ne büyük yanılgıydı.Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu. Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı. Kaçanlardan biri de bendim.Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.” 21 Ekim 1999 Perşembe günü sabahı evinin önündeki aracına yerleştirilen bomba ile katledilen gazeteci yazarımızın adı nedir? … Cevabı bulamıyorsanız iki sonuca varırsınız: İlki, yaşananlardan çıkarılmış bir ders yok… İkincisi ise İran’ın düşündüğünüzden çok daha yakın olduğu gerçeğidir.
-
TBMM'NIN ACILIŞ BİLDİRGESİ
Acaba binlerce yıl öncesinden bugüne bir ecdadım gelse, onunla anlaşabilir miydim diye hep merak ederim. Ecdadım neye güler, neye sinirlenir, ne yer, ne içer, neye inanır…..Bu soruları çoğaltmak mümkün. Belki daha da ilginci ecdadımın beni nasıl göreceğidir? Kıyafetlerimi beğenecek mi? Konuştuklarımı anlayacak mı? Beni kendine yakın hissedebilecek mi? Yada beni aynı milletin bir ferdi olarak kabul edebilecek mi? Acaba ecdadımla ortak bir yanım kalmış mıdır? Acaba ecdadım mı benim yerime geçmek ister ben mi ecdadımın yerine geçmek isterim? Diyelim bir büyü oldu ve ben ecdadımla konuşabilme şansına sahip oldum. Neleri konuşur neleri anlatırdık acaba? Mesela, yaşamın anlamı nedir diye sorsam bana ne cevap verirdi? Yada ben ona nasıl cevap verirdim? Ona dokuz yaşında nurlara bürünüp de kapanmış ve saçının tek telini göstermemek üzere yemin ettirilmiş kızlarımızı göstersem gene de etkilenmez miydi? Acaba ben ona anlattıkça bana güler miydi? Yoksa bana ağlar mıydı? Ecdadımın benden gurur duyması için ona ne anlatmam gerekirdi? Savaşlardan mı yoksa eserlerden mi bahsetmem gerekirdi? Ne için savaştığımızı, ne için eser bıraktığımızı acaba sorar mıydı? Ecdadımla yapacağım konuşmayı hayal ettikçe beni bir sıkıntı bastı. Adeta terledim. Umarım sizler rahatsınızdır. Acaba ecdadım rüyasında biri ev, birisi de sokak köpeği olmak üzere iki köpek görse hangisini yanına çağırırdı? Hangisine evinin avlusunu teslim ederdi? Siz hangisine teslim ederdiniz?
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
aynen öyle Avrupada İslam Devleti kurmaya yemin edenler iktidarda değil yanlışım varsa düzeltsinler...
-
MHP-AKP uzlaştı
Değerli arkadaşım Bende senin yazılarını takip ediyorum ve seni çok samimi buluyorum üstelik ülke meselelerine karşı gösterdiğin duyarlılığı taktir ediyorum... Ancak her konuda hem fikir olacağız diye bir kaide yok tabi... İşte bu meselede farklı düşünüyoruz... Bana kalırsada Türkiye'de siyaset kitlenmiş ve kirlenmiştir... Yenilenmeye ve temizlenmeye ihtiyacı var ama siyasetin içine girenlerin hiç biri yenilerin, gençlerin ve ulusalcıların önünü açmaz... Evet hepsi bu işten rant elde ediyor horoz döğüşü izler gibi izliyoruz oysa kimse kimsenin kuyruğuna basmıyor... Hepsi politik söylemler yapıyor... Çünkü hiç birinin ilkesi yok, göstermelik ilkeleri vitrine koyuyorlar ancak sadece orada kalıyor... Buraya kadar hemfikiriz sanırım... Yani hiç bir siyasi partiyi diğerinden ayırmadan konuştum... Türban meselesinde hassasiyetleri anlayabiliyorum... Bu konu "yumuşak karnımız" ağzımızı dilimizi bağlayan kitlenip kaldığımız nokta burası... Ve işte bu yüzden ne kadar tehlikeli bir hal alabilceğini kestirebiliyorum... Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana üniversitelerimizde böyle bir kavga görülmemişti taki birileri başörtülü kızları sahnenin önüne iterek dini siyasete karıştırana dek... Şimdi diğer bazı arkadaşlara bu konuda neden bu kadar sert durduğumu izah edemem biliyorum çünkü onlar bu işin siyasi tarafını destekliyorlar... Yani bu konuda "ulus bilincinin" karşi tarafı onlar... "ümmetçiler" ama senin meseleyi anlayacağına inanıyorum... Türkiye içerisini sarmış tarikat yuvalarından kurtulmadıkça, dini siyasete alet eden siyasetçilerden arınmadıkça bu işin mağduru bizler olacağız... Maksat kadınları, kızları okutmak değil maksat kadınları kızları öne sürüp bizi yumuşak karnımızdan yıkmak... Anlatabiliyor muyum? Dini alakadar eden her konu inanan için hassas ve bu konuda kendisini çaresiz hissediyor ama geleceğimizi ilgilendiren bu mevzuda başörtüsü yüzünden vatana ihanet etmeyeceklerini umuyorum ve kadınların bu oyunu görmelerini diliyorum... Türk erkekleri için kadın mahremiyet din tartışılmaz işte kilit noktası bu, zaten bu işlerde dinin kullanılması en kolay ve en etkili yoldur... Oysa Kuran'da bahsedilen örtü bu değil ve amaç müslüman kadının o toplumda ayırt edilebilmesiydi... Tabi anlatamıyoruz bunu... İslam dinini dejenere edenler kesinlikle dinsizler değil bunu görmek zor değil... İslama sahip çıktığını sanan kandırılmış insanlar en büyük zararı veriyorlar... Dini mantıktan ve bilimden uzaklaştırarak... Zaman üstü düşünemeyerek... Düşünmek bile günahtır böylelerine göre... selamlar
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
Frozen Diloş Yumote teşekkür ederim kızlar sizi seviyorum...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Dinci gazetelerin ortak sloganı Özgürlük !!! Ne özgürlüğü ? Elin de bir pankart, kafasında kese kağıdı !!! Bu bir özgürlük savaşçısı!!! Pankarttaki yazıya bakın ? Önemli olan kafaların içidir!!!! Kafanın içi önemli ise kafanın dışı ile seni uğraştıran ne? Kafanın dışı öyle için de ne olduğunu biz biliriz.. Komik olmaya başladılar.. Dinci gazeteler yazıyor, Özgürlük karşıtları Ankara da toplandı... Sordukları sorulara bakın Laiklik çağdaş bir bağnazlıkmı ? İnsan bir an soğuk kanlılığını yitirebilir. Ama daha sakin olup yeniden bakınca insan kendi kendine soruyor Bir gerçek bu kadar çarpıtılıp kavramlar nasıl yer değiştirebilir? Neyin özgürlüğü? ABD emperyalizmine karşı bir kavgamı veriyorsun? Ülkenin bağımsızlığınımı savunuyorsun? Özelleştirmeye karşı pankartmı açtın? Kaz dağındaki altın çetesinemi karşısın? İncirlik üssünemi gidiyorsun?... Irak işgalinemi karşı çıkıyorsun? Hayır hiç biri değil. Kendilerine göre inançlarını temsil eden bir simgenin peşindeler. Dinsel inançları yönünde bir rejim kurmanın adımlarını atıyorlar. Tarikatların egemenliğinde bir İslam Cumhuriyeti istiyorlar. Türkiye Laiktir Laik kalacak sloganına öfke duyuyorlar. Kısacası Takkiye yapıyorlar. Kafanın dışı değil içi önemlidir gibi demogojik bir çarpıtmayı da ihmal etmiyorlar. Aslında kendi söyledikleri ise ortadadır. "Sizin gibi düşünmeyip farklı dünya görüşüne sahip(lerin) karşısına aceleyle çıkılmamalı… Yoksa bizim gibi düşünmüyorlar diye bir bir uzaklaştırılan veya uzaklaşan bu gayr-ı memnunlar, dev dev kitleler meydana getirerek karşınıza çıkıp sizi yerle bir edebilirler.” (Ölçü veya Yoldaki Işıklar-3, sf. 40 fehttullah) Yerle bir olmamak için epeydir acele ile değil adım adım hareket ediyorlar.. Sorunu bir özgürlük tartışmasına getirip tarihsel bir hesaplaşmanın içerisindeler. Bütün işleri güçleri dine dayalı bir yaşam tarzı. Kendilerine din tüccarlarının vaad ettiği cennetin kapısına doğru yürüyorlar. Ellerinde pankart kafalarında kese kağıdı. Diyecek bir şey varmı? Yok. Özgürsünüz. Siz kendiniz için haklısınız. Türkiye ise demokrasi ve bağımsızlık için kendi kavgasını verecek ve özgür olacaktır. Söylenecek esas söz bunlara destek veren söz de aydın ve sol olduğunu söyleyenleredir. Ali Nesin’den, Ufuk Uras’a, Ahmet Altan’a, kadar uzanan bir yelpaze. Siz eğer tarihten bir ders çıkarmadıysanız? Kapayın gözlerinizi karanlık sizin olsun.
-
TBMM'NIN ACILIŞ BİLDİRGESİ
Teşekkür ederim zahmet olucak size... Ama emin olun ne kadar çok kişiye sorarsanız o kadar yorum alırsınız... O yüzden kalbinize sorun... Ben öyle yapıyorum... Kalbim günah olan kötü düşüncedir diyor...
-
CUMHURİYET KADINI!
Yavaş yavaş gerçek yüzleriniz çıkıyor ortaya. Temenni ediyorum Allah kendisini mücahit sanan ve sözüm ona İslama hizmet ettiği hayalini kuran, kendilerini vazifelendirmiş insanlardan tüm insanlığı korusun... Dünyada din yüzünden çıkmış bütün savaşların ve mezhep kavgalarının bütün sebebi böyle insanlardır... Herşeyin doğrusunu bilirim diye bir iddiam yok sadece siz mücahitlere soruyorum aldığım yanıtlar haklı olduğumu kanıtlıyor...
-
DUYARLILIK
Türk toplumunun demokratikleşme sürecinin aşırı dinci ve aşırı milliyetçi yöneticilerin ve onların tabanlarının taleplerinin doğrultusunda sürekli sekteye uğradığını düşünüyorum... Atalarımızda böylemiydi bilmiyorum ama bugünün Türk Toplumu duyarsız yani en azından ben böyle olduğunu düşünüyorum... Kanıksama, tembellik, bişey olmazcılık, bananecilik, Allah'a havale etmecilik, bencillik, dar fikirlilik, dünyayı algılayamama, dünyanın gelişimine ayak uyduramama gibi çok önemli sorunlarımız var... Bunlar aşılabilir mi, çok zor... Toplumun içinde bölünmüşlükler var bu bölünmüş kitlelerin önemsedikleri meseleler çok farklı... Öne çıkan farklılıklar, Kemalistler, Siyasal İslamcılar, Kürtçüler, Avrupacılar ve hiçbirşeyciler... Sizce toplumumuz ne kadar duyarlı ya da duyarlı mı?
-
CUMHURİYET KADINI!
Söylediğin herşeyin kelimesi kelimesine senin kafandaki hayalden kaynaklandığını ifade etmek istiyorum... Demek müslüman teröristler siyonistlere karşı direniş gösteriyor baksen, onun içinmi Usame Bin Ladin gibiler Bush ile gizli anlaşmalar imzalıyorlar değil mi? Arab şeyhleri ve kraliyet Amerika ile ve siyonistlerle o yüzden kanka değil mi? Örneğin tarikat şeyhlerinden dersler almış başbakanınız BOP'ta eşbaşkandır ve kendisi aynı zamanda imam hatip mezunudur hatta onlar gibiler İslam dinini kendilerine mal ederler ama bir çok insana gire dindardılar o yüzden kıymetlidirler, ama o müslümanlar Irak'ta ölen Türkmenler için kıllarını kıpırdatmazlar... Yanıbaşlarında ölen müslümanlara dönüp bakmazlar ama itiraz eden biz olunca biz Amerikan'cılıkla itham ediliriz... Bunada gülmek istiyorum izninle hatta katıla katıla... Yahudi ve hristiyanlarla dost olmayın onlar sizin düşmanınızdır diyor ama sizin müslüman yöneticileriniz onların sözünden hiç çıkmıyor... Dini ne olursa olsun insan insandır savaş olsada celallenip öldürsem diye düşünemiyorum bile... Allah'ın asıl düşmanları bence yeryüzünde insanlığı birbirine düşüren ve bu kanla nemalanan onursuzlardır, yoksa Hinduların, Budistlerin kime ne zararı var? Son olarak, Kuran Hz. Muhammed'in vefatından sonra kitaplaştırılmıştır sanırım anlamakta zorlanıyorsunuz, mealden söz ediyoruz, mealleri Türkçe'ye ya da başka bir dile çeviren kişiler ayet içinde geçen bir kelimenin 10 farklı anlamından hangisini neye göre seçiyorlar? Kuran'ı peygamber efendimiz yorumladı mı, yoksa gelen vahyi olduğu gibi okudu mu? O yüzden mi vefatından hemen sonra sahabiler birbirine girdi? Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri Öztürk gibi ilahiyatçıları beğenmezsiniz ama mezhepleri belirleyen imamlara itibar etmekte sakınca görmezsiniz, Kuran tek, peygamber tek, din tek yorum milyonlarca... İşte kilit noktanız bu siz sahabilere göre yaşamayı uygun görüyorsunuz 1400 yıl öncede kalmanızın tek nedeni bu... Bir 1400 yıl daha böyle gider bu anlayış...
-
Bu idama seyirci kalmayın
Müslüman olup Allah'ın şeriatına ters işler yapıyorsa korkmalı mı, peki kimden ve neden? Yeryüzünde bir insanı Allah'a karşı işlediği günah yüzünden cezalandıracak yetkiye sahip kim var? Varsa eğer onlara bu yetkiyi kim veriyor? Günahlarımızın cezasını burada insanlar soracaksa ahirete ne gerek var? Sözlerinizden anlaşılan özne şudur: Biz İslam Cumhuriyeti istiyoruz zafer bizim olacaktır, Allah'ın şeriatına karşı gelenler korksun... İnanılır gibi değil müslüman müslümanı bu yüzden kesiyor demek ki, kendisini görevli sanıyor, tıpkı İran'da taşlanarak öldürülen 16 yaşında ki kız çocuğuna yaptıkları gibi... Allah böylelerinden hepimizi korusun... Allah laik demokratik Türkiye Cumhuriyetini korusun ki insanlığın ******* ülkemizin huzurunu kaçıramasın...
-
MHP-AKP uzlaştı
Değerli arkadaşım Şimdi anladığım kadarıyla seninde türban konusunda hassasiyetin var ve sana göre Mhp Türk/İslam anlayışına uygun hareket etti... Ben öyle olduğunu düşünmüyorum Mhp meclise girdiğinden beri Akp'nin sağ kolu oldu sadece türban konusunda değil ve örneğin birde terörist başı Abdullah Öcalan yakalandığında Mhp koalisyon ortağıydı ve idam cezasını kaldıran liderler içinde Devlet Bahçeli'nin de imzası var... Sanırım bununda sebebi Türk/İslam anlayışı olamaz... Milliyetçilik bu olmaz, Mhp'de Atatürkçü olduğunu iddia eden bir parti değil mi? Peki Atatürk'ün hangi ilkesine sahip çıktılar bugüne kadar? Bunların hepsi rant hesabı, kimsenin ülkeyi düşündüğü yok Cumhuriyetin hiç bir ilkesine sahip çıkmayacaksın sonra kendine milliyetçi diyeceksin o zaman bu yalan olur adını değiştirsin bu parti milliyetçilik şehitler ölmez vatan bölünmez sloganları atmak değildir, kaldıki o şehitler hepimizin şehitleri... Ne uğruna şehit olduklarını unutmamak gerekir... Mhp Türk/İslam anlayışına sahip çıkmak istiyorsa herşeyden önce kendi öz kültürümüze sahip çıksın Lübnan'dan ithal edilen türbana değil... Mhp'nin bu ülkeye bir katkısı olduğuna inanmıyorum ve böyle bir gayret görmüyorum... Akp'ye itiraz edemeyen bir muhalefet partisi gerçekten mecliste çok komik duruyor... Slogan milliyetçiliği değil Atatürk milliyetçiliği görmek istiyoruz ama istemekle kalıyoruz...
-
ATATÜRK'ÜN BALIKESİR HUTBESİ
evet biliyorum yok böyle bir derdiniz, siz sorumluluk sahibisiniz biz zavallılara doğru yolu göstereceksiniz, zorla görmek istemeyenlere tahammül edeceksiniz (artık nereye kadarsa) sonrasını Allah bilir... kurnazlık yaptığını düşünüyorum Atatürk'ün inancıyla bir yere varamazsın... Sen Atatürk'ün yazılarından yola çıkarak kendi fikrine onay bekliyorsun... Ama neye üzülüyorum biliyormusunuz yaşadığımız dünyada onca sorun varken, onca kan ve gözyaşı varken bütün duyarlılığınızı tek bir yöne veriyorsunuz gencecik insanlarsınız biraz geniş açıdan bakmaya çalışsanız, KUTSAL OLAN İNSANDIR NEYE İNANIYOR OLURSA OLSUN ÇÜNKÜ HER İNSANDA ALLAHTAN BİR NUR VARDIR, İNSAN ELİYLE YAPILAN NESNELERE GEREĞİNDEN FAZLA ANLAM YÜKLEYEREK KENDİ ÖZÜNÜZLE ÇELİŞİYORSUNUZ... sizler kabul etsenizde etmesenizde 6,5 milyarlık gezegende Allah dileseydi herkes aynı şeye inanırdı onun için düşmanımız başka dinlere inananlar değil, düşmanlarımız insanlığımızdan uzaklaştıranlar, sömürgeciler, yoksa hiç birimizin inancının diğerine yararı ya da zararı olmaz... bilmem anlatabildim mi?
-
Bu idama seyirci kalmayın
Bazı kadınlar onlara tanınan özgürlüğün kıymetini bilmiyorlar oysa hemcinslerimiz bizim sahip olduğumuz özgürlüğün yarısı için neleri feda ederler... Zaten asıl anlamadığım kadınların duyarsızlığı bu kadarmı çok korkuyorsunuz, yoksa bu kadarmı dolduruşa geldiniz? Bizde özgürlük istiyoruz diye türban dövizleri ile dolaşan kadınlar... Başka bir yerde yaşama ve insan olma özgürlüğü isteyen kadınlar... Hangisi gerçek?
-
CUMHURİYET KADINI!
sizin en büyük çelişkiniz şudur derken çelişkiyi nerden anladınız onu anlamadım ben... bendeki çelişki değil sadece DÜŞÜNÜYORUM nedenselliğini ve olasılığını... ANLAYABİLDİNİZ Mİ? meallerde farklılıklar olmaz demişsiniz kaç farklı meal okudunuz öğrenebilir miyim? Kuran'ın değiştirilmesi mevzusu tartışmaya çok açık bir konu... Bütün dünyada farklı dillere çevrilen Kuran meallerinin tamamının doğru olduğunu söyleyebilir misiniz? Arabçanın kendi özelliklerinden kaynaklanan çoğul anlamlar yüzünden bir kelime tercümeyi yapan kişinin insiyatifine göre değişim (anlam bakımından) gösterebiliyor... Ama ısrarla değiştirilemez diyorsunuz... İslam dininin mantık dini olduğunu ben söylüyorum zaten ama ortada mantıkla ilgilenen yok basma kalıp cümleler ve ezberlenmiş inançlar dar alanda ancak bu kadar fikir üretebiliyoruz... GÖNDERİLEN HER İLAHİ DİN DEJENERASYONA UĞRAMIŞTIR VE HEPSİ O DİNE SAHİP ÇIKTIĞINI SANANLARDIR... Kendi bildiklerini diğerlerine işte doğrusu şu diye empoze ederler oysa insanın (bu konuda) tek muhatabı Yaratıcıdır... sizler ne derseniz deyin insan okuyup anladığı kadardır herkes aynı olamaz ve herkese kendi aklından seslenir Allah onun kapasitesi ölçüsünde... dinde değişmezler vardır ve değiştirilebilirler vardır ama yürek ister bunu söylemek... Lütfen artık bu popilist sözlerden vazgeçin kime yaranacaksınız? Dünyada hizbullah, pkk, el kaide, taliban v.s. adetini çoğaltabiliriz bu adamlar ne yapıyor? Biz yalanmı söylüyoruz siz görmüyormusunuz? Söylediklerinizin akılla izahı yok bakın size bir soru benim çok canımı yakmıştır bu konu Konca Kuriş isim bir hanım vardı bir zamanlar televizyonda bildiğince yorum yapardı fikrini söylerdi inancını paylaşırdı bu kadının söylemlerinden rahatsız olan bazı dinci teröristler kadını domuz bağı ile bağlayıp bir çukura attılar, kaçınız itiraz etti buna? Edemezsiniz ki... Gerçekçi olun biraz Sivas'ta otel yakanlar Allah'u ekber nidalarıyla insanları diri diri yakarlarken neredeydiniz? Mollalar kelle alırken ne yapıyordunuz? İslam dini ya da herhangi bir din terörü hoşgörmez ama islam dinine sahip çıktığını sanan kalpleri kötülük ve nefret dolu insanlar onlar gibi düşünmeyenleri öldürmekte bir sakınca görmüyorlar... Ama yok siz biliyorsunuz biz bilmiyoruz...
-
CUMHURİYET KADINI!
Kuran'ı Kerim yok olmadı ama meallerin pek çoğunda farklılıklar var peki bu neden? Yani en doğru olan meali nasıl bileceğiz? Diyelim ki bazı meallerde yanlışlıklar olduğu ortaya çıktı ve meal yeniden düzenlendi siz hangisine itibar edeceksiniz? Kuran yeniden yorumlansa bu Kuran'ı değiştirmek mi olur? (yok İslami bizlerden öğrenmeyeceksiniz tek istediğimiz anladığınız islamı tek doğru anlayış diye bizim gözümüze sokmayınız) Dünyada terörü destekleyen ve sponsorluk edenler emperyalistler ama terörü yapanlar sizin tabirinizle "islama sahip çıkanlar" bu sahip çıkışı anlamak tabiki imkansız. Okumuyorsunuz ya bilmiyorsunuz ya ne kadar eminsiniz bir tek siz okuyorsunuz, bir tek siz anlıyorsunuz sizin gibi anlayanlar yüzünden dünyada kan gövdeyi götürüyor... Allah muhafaza böylesini görünce iyiki anlamıyoruz der insan... Müslümanlar kardeştir, işte anlayış farkı bence insanlar kardeştir ve zaten Adem ve Hava'dan türediysek sözünle çelişiyorsun... Tabi sizin anlayışınız bu bende buna saygı duymuyorum kardeş ne demektir, "aynı anadan babadan olan" aynı anadan ve babadan doğan çocukların birisi müslüman birisi hristiyan olmayı seçerse ne oluyor? onlar artık kardeş olmuyor mu? Ve bütün insanları yaratan inandığın Allah'sa onlara neden tahammül etmek zorunda hissediyorsun kendini? Çok sevdiğinizi söylediğiniz müslüman kardeşleriniz için ne yapıyorsunuz örneğin yaklaşık 3 milyon müslüman katledildi sınır ötemizde Amerikalılar tarafından ve müslüman hükümetiniz gibi dinden anladığı kadını örtüler ardına saklamak olanların sesi çıkmadı bu konuda...
-
CUMHURİYET KADINI!
Konunun uzmanı sizlersiniz içinizden birinin verecek cevabı vardır... Benim gibilerin dini bilgileri yeterince fazla değil ya (!) sizlere göre o bakımdan vereceğim cevaplar sizi tatmin etmeyecektir... Sizin fikriniz nedir? Bence kendisine dindar diyen ve inandığı din uğruna mücadele eden herkes o soruların yanıtlarını verebilmeli yoksa inancın hepsi havada kalır...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
saçını
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Kürt dilleri içinde en çok konuşulan hangisi? Yani özkürtçe diye bir kavramınız varmı?
-
NÜKLEER ENERJİYE KARŞI ALTERNATİFLER
Güneş dünyanın yörünge eksenine 1,366 watt/metre² enerji iletir, fakat yer yüzüne ulaşan enerji miktarı biraz daha azdır.Güneş enerjisi Güneş ışığından enerji elde edilmesine dayalı teknolojidir. Güneşin yaydığı ve dünyamıza da ulaşan enerji, güneşin çekirdeğinde yer alan füzyon süreci ile açığa çıkan ışıma enerjisidir, güneşteki hidrojen gazının helyuma dönüşmesi şeklindeki füzyon sürecinden kaynaklanır. Dünya atmosferinin dışında güneş ışınımının şiddeti, aşağı yukarı sabit ve 1370 W/m² değerindedir, ancak yeryüzünde 0-1100 W/m2 değerleri arasında değişim gösterir. Bu enerjinin dünyaya gelen küçük bir bölümü dahi, insanlığın mevcut enerji tüketiminden kat kat fazladır. Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970′lerden sonra hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermiş, güneş enerjisi çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini kabul ettirmiştir. Güneş’ten elde edilebilecek enerji Dünyanın atmosferinin üzerine ve dünya yüzeyine düşen teorik yıllık ortalama güneş ışığı miktarı Global güneş enerjisi kaynakları. Haritadaki renkler, 1991-1993 yılları arasında, gerçekleşen ortalama yerel güneş enerji değerleri hakkında W/m²cinsinden bilgi vermektedir.Bugün duyulan toplam enerji ihtiyacını, yine bugünkü teknolojilerle karşılayabilecek bölgeler siyah yuvarlak ile gösterilmiştir. Dünyanın yörüngesi üzerinde, uzayda, birim alana ulaşan güneş ışınları, güneşe dik bir yüzey üzerinde ölçüldükleri zaman 1,366 W/m²’dir. Bu değer güneş enerjisi sabiti olarak da anılır. Atmosfer bu enerjinin %6’sını yansıtır, %16’sını da sönümler ve böylece deniz seviyesinde ulaşılabilen en yüksek güneş enerjisi 1,020 W/m²’dir Bulutlar gelen ışımayı, yansıtma suretiyle yaklaşık %20, sönümleme suretiyle de yaklaşık %16 azaltırlar. Sağdaki resim 1991 ve 1993 yılları arasında uydu verilerine dayanarak, elde edilebilen ortalama güneş enerjisinin W/m² cinsinden gösterimidir. Örneğin Kuzey Amerika’ya ulaşan güneş enerjisi 125 ile 375 W/m² arasında değişirken, günlük elde edilebilen enerji miktarı, 3 ila 9 kWh/m² arasında değişmektedir. Bu değer, elde edilebilecek mümkün en yüksek değer olup, güneş enerjisi teknolojisinin sağlayacağı en yüksek değer anlamına gelmez. Örneğin, fotovoltaik (güneş pili) panelleri, bugün için yaklaşık %15’lik bir verime sahiptirler. Bu nedenle, aynı bölgede bir güneş paneli, 19 ile 56 W/m² ya da günlük 0.45-1.35 kWh/m² enerji sağlayacaktır. Bugünkü %8 verime dayalı teknoloji ile dahi, işaretli bölgelere yerleştirilecek güneş panelleri, bugün fosil yakıtlar, hidroelektrik, nükleer vb kaynaklara dayalı tüm santrallerin ürettiği elektrik enerjisinden biraz daha fazlasını üretebilecektir. Hava kirliliğinin neden olduğu Küresel loşluk ise daha az miktarda güneş ışının yeryüzüne ulaşmasına neden olduğu için, güneş enerjisinin geleceği ile ilgili az da olsa endişe yaratmaktadır. 1961-90 yılları arasını kapsayan bir araştırmada, aynı dönem içerisinde deniz seviyesine ulaşan ortalama güneş ışını miktarında %4 azalma olduğu gözlenmiştir. Güneş Enerjisi Teknolojileri Güneş ışınlarından yararlanmak için pek çok teknoloji geliştirilmiştir. Bu teknolojilerin bir kısmı güneş enerjisini ışık ya da ısı enerjisi şeklinde direk olarak kullanırken, diğer teknolojiler güneş enerjisinden elektrik elde etmek şeklinde kullanılmaktadır. Güneş enerjili ısıtma sistemleri Güneş enerjili sıcak su sistemleri, suyu ısıtmak için güneşe ışınlarından yararlanır. Bu sistemler evsel sıcak su ya da bir alanı ısıtmak için kullanılabildiği gibi çoğunlukla bir havuzu ısıtmak için kullanılır. Bu sistemler çoğunlukla bir termal güneş paneli ile bir de depodan oluşur. Güneş enerjili su ısıtıcıları üç grupta toplanır. Aktif sistemler, suyun ya da ısı transfer sıvısının çevirimi için pompa kullanırlar. Pasif sistemler suyun ya da ısı transfer sıvısının devrini doğal çevirim ile sağlarlar. Kütle sistemleri su tankının doğrudan güneş ışığı ile ısınmasını amaçlarlar. Yaygın ısıl güneş enerjisi uygulamaları şunlardır: - Düzlemsel güneş kollektörleri: Ülkemizde de çok yaygın olarak kullanılan, evlerde sıcak su elde etmede kullanılan sistemlerdir.-Yoğunlaştırıcılı güneş enerjisi santralları: Bunlarda, doğrusal, çanak şeklinde ya da merkezi bir odağa yönlendirilmiş dev aynalar kullanılarak, odak noktasında çok yüksek sıcaklıkta ısı elde edilir. Genellikle elektrik üretiminde kullanılır. Ancak henüz bir yaygınlık kazanamamışlardır. -Güneş ocakları: Çanak şeklinde ya da kutu şeklinde güneş ısısını toplayan yapılardır. Gelişmekte olan ülkelerde daha yaygın kullanılır.-Trombe duvarı: Sandviç şeklinde cam ve hava kanalları ile paketlenmiş bir pasif güneş enerjisi sitemidir. Güneş ışınları gün boyunca, duvarın altında ve üstünde yer alan hava geçiş boşluklarını tahrik ederek, doğal çevirim ile termal kütleyi ısıtırlar. Gece ise trombe duvarı biriktirdiği enerjiyi ışıma yolu ile yayar. [9] -Geçişli hava paneli: Aktif güneş enerjili ısıtma ve havalandırma sistemidir. Termal güneş paneli gibi davranan, güneşe bakan delikli (perfore) bir duvardan oluşur. Panel, binanın havalandırma sistemine ön ısıtma uygular. Ucuz bir yöntemdir. %70’e kadar verime ulaşılabilir. Araştırmaya konu olmuş, ancak yaygınlaşamamış bazı ısıl güneş enerjisi teknolojieri: -Güneş Havuzları: Havuza atılan tuzların yardımı ile dip tarafta sıcaklık elde edilir. Bunlar daha çok deneysel sistemler olarak kalmışlar, bir yaygınlık gösterememişlerdir.-Güneş Bacaları: Bir binanın zemininde toplanan ısı, yüksek ve dar bir bacaya yönlendiğinde, bacada kurulu türbini çalıştırır. Bu da, deneysel aşamada kalmış güneş enerjisi türlerinden biridir. -Su Arıtma Sistemleri: Bunlar da bir çeşit havuz sistemidir. Havuzun üstüne eğimli cam kapak yerleştirilir, buharlaşan su tuzdan arınarak bu kapakta yoğunlaşır.-Ürün kurutma sistemleri.Güneş pilleri Bu yat üzerindeki güneş pilleri 12 voltluk aküleri, 9 Amp’e kadar doğrudan güneş ışığı yardımıyla doldurabilirler.Güneş pilleri ya da fotovoltaik piller diye anılan cihazlar, yarıiletkenlerin fotovoltaik etki özelliğini kullanarak, güneş ışığından elektrik enerjisi üretirler. Güneş pilleri, kurulan sisteme bağlı olarak birkaç mW’dan birkaç MW’a kadar elektrik üretebilir. Yüksek üretim maliyetleri nedeniyle, yakın zamana kadar oldukça az kullanılmıştır. 1950′lerden bu yana uzayda uydularda, 1970′li yıllarda, elektrik hattından uzak yerlerde, yol kenarlarındaki acil telefon cihazları ya da uzaktan algılama gibi uygulamaların enerji gereksiniminin karşılanmasında kullanılmıştır. Son yıllarda, evlerde elektrik şebekesi ile birlikte çalışan sistemler de yaygınlaşmıştır. 2005 sonu itibarı ile toplam 5,300 MW olduğu zannedilen kurulu güneş pili kapasitesinin, gelişmiş ülkelerin, güneş pillerinin evsel amaçlı kullanımına verdiği teşvikler nedeniyle, 2006 yılında da ciddi artış göstermesi beklenmektedir. Gerek kullanımdaki artış, gerekse teknolojik gelişmeler nedeniyle güneş pillerinin üretim maliyetinde her yıl azalış görülmektedir. Bir güneş pili panelinin watt başına maliyeti 1990 yılında yaklaşık 7,5 USD iken, 2005 yıllında bu rakam yaklaşık 4 USD seviyesine inmiştir. Gelişmiş ülkelerin sunmuş olduğu teşvikler, güneş pillerinin yatırım maliyetinin 5 ile 10 yıl arasında geri dönebilmesini sağlamaktadır. Evsel amaçlı kullanılan güneş pilleri bir inverter aracılığı ile elektrik şebekesine bağlanmakta, böylece üretilen elektriğin akülerde depolanmasından tasarruf edilmektedir. 2003 yılı içerisinde tüm dünyada gerçekleşen güneş pili üretiminde %32′lik bir artış gözlenmiştir. Güneş pili kullanımındaki artış o kadar büyüktür ki, yarıiletken üretiminin talebi karşılayamaması, güneş pili üretiminin artışında bir kısıt olmuştur. Bu sorunun 2006 ve 2007′de de devam edebileceği sanılmaktadır. Mimaride güneş enerjisi Güneş enerjisinden yararlanan tasarımlar, çok az daha ilave enerji kullanmak suretiyle, konfor sıcaklığı ve ışık seviyesinin elde edilmesini hedefler. Bunlar pasif güneş enerjisinde olduğu gibi soğuk ortamlarda daha fazla güneş ışığı ile sıcak su elde edilmesi şeklinde ya da aktif güneş enerjisinde olduğu gibi, pompa ve fanlar kullanarak, sıcak ve soğuk havanın (ya da sıvının) yönlendirilmesi şeklinde de olabilir. Seralar da bir çeşit güneş mimarisi örneği sayılabilir.Güneş ışığı ile aydınlatma İç mekanlar gün içerisinde ışık tüpleri ile aydınlatılabilirler.Örneğin fiber optik ışık tüpleri, çatıya yerleştirilmiş güneş ışınlarını toplayacı bir çanağa bağlanarak, iç mekanlarda aydınlatma kaynaklı enerji giderlerini azaltarak, daha doğal bir aydınlatma yaratabilirler. Isıl güneş enerjisinden elektrik üreten enerji santralleri Solar İki, yoğunlaştırılmış güneş enerji kulesi (ısıl güneş enerjisine örnektir).Isıl güneş enerjisi sistemleri, yaygın olarak, bir ısı eşanjörünü yüksek sıcaklıklara kadar ısıtarak, elde edilen ısının elektrik enerjisine dönüştürülmesi şeklinde kullanılırlar.Enerji kuleleri Enerji kuleleri bir ağ şeklinde yerleştirilmiş, çok sayıda düz ve hareketli yansıtıcıların (heliostatların) güneş ışınlarını kule üzerindeki bir toplayıcıya yönlendirmesi şeklinde çalışırlar. Yoğunlaştırılmış güneş ışığı sayesinde, kule üzerinde biriken yüksek ısı daha sonra kullanılmak üzere başka bir maddeye transfer edilir. Yoğunlaştırıcılı kollektörler ve buhar motorları Bir yoğunlaştırıcılı kollektörde ısıya dönüştürülen güneş enerjisi, nükleer ya da kömürlü elektrik santrallerinde olduğu gibi, suyun kaynatılarak buhara dönüştürülmesi ve elde edilen buharla da bir buhar motoru ya da bir buhar türbininin tahrik edilmesi suretiyle elektrik enerjisi elde edilir. Yoğunlaştırıcılı kollektörler ve stirling motorları Bir yoğunlaştırıcılı kollektörde ısıya dönüştürülen güneş enerjisi ile bir stirling motoru tahrik edilir. Stirling motoru kapalı devere gaz kullanan, suya ihtiyaç duymayan bir ısı motorudur.Stirling motoru ile güneş enerjisinin elektriğe dönüştürülmesi, %30 ile en yüksek verime sahip sistem kabul edilir. Güneş paneli Güneş enerjisi paneliGüneş paneli, üzerinde güneş enerjisini soğurmaya yarayan birçok güneş hücresi bulundurur. 8-24 panellik bir sistem, ihtiyaç olan yerlerde rüzgar enerjisinin de desteği ile normal bir evin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilir. Endüstri uygulamaları veya elektrik santralleri için binlerce güneş panelinin kullanıldığı büyük sistemler kurulmaktadır. Bir güneş hücresinin performansı verimi ile ölçülür. Aldığı enerjinin yüzde kaçını kullanılabilir elektriğe dönüştürdüğü verimi belirler. Sadece belli dalga boylarındaki ışık elektriğe dönüştürülebilir, geri kalan büyük miktar hücreyi oluşturan madde tarafından ya emilmekte ya da yansıtılmaktadır. Paneller, mevsimlere bağlı olarak farklı açılarla güneşe doğru yönlendirilerek her mevsimde azami verim alınması mümkün olmaktadır. Türkiye için genelde geçerli olan 60º kış eğimi sayesinde ve panel camlarının özelliği nedeni ile buzlanma veya kar birikmesi engellenmektedir. Güneş panellerinin çıkışına takılan özel güneş regülatörleri ile 12 ay boyunca en optimal koşullarda akü şarjı yapılmaktadır. Akülerde depolanan enerji yüksek verimli tam sinüs DC-AC (doğru akım - alternatif akım) çeviriciler ile 220 V AC akıma çevirilebilmektedir.
-
Bu idama seyirci kalmayın
İdamlık gence kadın desteği Afganistan’da Pervez Kambakş adlı gazetecilik öğrencisi bir genç, internetten kadın haklarını konu alan bir bildiri indirip üniversitede dağıtmak suçundan yargılandığı şeriat mahkemesinde idam cezasına çarptırıldı. Din adamları "İdam hemen infaz edilsin" diye gösteri yapıyor, ama karşılarında, "Pervez’i bırakın" diyen kadınlar var. AFGANİSTAN’ın kuzeyinde bulunan ve Mevlana’nın da doğum yeri olan Belh şehrinde yaşayan 23 yaşındaki Seyid Pervez Kambakş, internetten indirdiği bir yazı yüzünden idama mahkum edildi. Şeriat mahkemesi kararına göre Kambakş’ın suçu, Farsça yayın yapan bir siteden kadın haklarını konu alan bir bildiriyi bilgisayarına indirmek. Bildiriyi, Belh Üniversitesi’nde arkadaşlarına ve öğretmenlerine dağıtan genç, gelen bir şikayet üzerine tutuklanmış ve avukat tutma izni verilmeksizin gizlice yargılanmaya başlamıştı. "İslam’a küfür" kapsamında değerlendirilen ve suç unsuru sayılan bildiride, kadının baskı altında tutulmasını Kuran’ın meşrulaştırdığını savunan bugünkü aşırı dincilerin, Hz. Muhammed’in görüşlerini de kasten çarpıttığı öne sürülüyordu. Cihan-ı Nev (Yeni Dünya) gazetesinde muhabirlik de yapan gazetecilik öğrencisinin acilen idam edilmesi isteniyor. (yazının bu bölümü için bizim islamcılar ne der acaba?) Taliban’ın 6 yıl önce devrilmesinden sonra "kurtarıldığı" sanılan Afganistan’ın, Batı destekli Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin yönetimi altında da bu tür kararlara sahne olması, uluslararası toplumda tepkilere neden oldu. BM, insan hakları örgütleri, Batılı diplomatlar ve basın örgütleri, Karzai hükümetine af çağrısı yaptı. Ancak Afganistan Senatosu, dün idam cezasını onaylayan bir karar aldı. Kambakş’ı kınayan karar tasarısının, Karzai’nin yakın müttefiklerinden Sibgetullah Mücahidi tarafından hazırlanması dikkat çekti. Kararda, Karzai’ye, "gayri İslami" dış baskılardan etkilenmemesi çağrısı yapıldı. Meclis Birinci Sekreteri Eminuddin Muzafferi de, "İnsanlar bizim bir İslam ülkesinin temsilcileri olduğumuzu ve İslam dininin saygınlığına yönelik hakaretlere asla tahammül etmeyeceğimizi anlamalı" diye konuştu. Ulema hemen İnfaz İstİyor Afgan kadInI "BIrakIn" dİyor AFGAN din adamları, idamın bir an önce infazı için Takhar, Pervan ve Belh eyaleti ile Kambakş’ın tutuklandığı Mezar-ı Şerif şehrinde gösteriler düzenliyor. Afgan gazeteciler, Kambakş gibi idam cezasına çarptırılacakları korkusuyla protesto gösterisi yapamıyorlar. Ama Afgan kadınları korkusuz. Dün başkent Kabil’de toplanan 200 Afgan kadını, kendi haklarını savunmaya çalışan gencin serbest bırakılması için miting düzenledi.
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
I. Devletin şekli MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin nitelikleri MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. IV. Değiştirilemeyecek hükümler MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. T.C Anayasasının bu değişmez hükümlerini bir daha alıntı yapmak gereğini duydum nedense...Bu günlerde topluca cinnet halinde olanlar bu maddeleri dinamitlemek için formül arayışındalar.. Uzun yıllardır beslenen niyetlerini, hocaları tarikat şeyhlerinin müridleri ve yeminlerine sadık bendeleri olarak, getirildikleri su başında artık alenen ilan ettiler... Her dönemde karaladıkları Atatürk ve devrimleri ve laik cumhuriyet rejimini yıkmaya adım adım "ben değiştim, biz değiştik" sözleri ile milleti salak yerine koyanlar artık pervasızca davranabiliyorlar. Bu millet bu güne dek böyle bir kaos içine girmemişti.Her şeyden öte çağdaş ve eli kalem tutan bir kadın olarak bu olanlar kanıma dokunuyor. Cumhuriyetin nimetlerini kullanarak öcü gibi bir toplum yaratmak ve önce kadın kılıklarını değiştirip sonra erkeklere de cübbe sarık şalvar serbestisini devreye sokacakları kaçınılmaz olan bu hükümet nereye gidiyor? Ve asıl önemlisi biz ne yapıyoruz bu durumda ? İslami yaşamanın ne demek olduğunu bilmeyen ve sözüm ona mahallelerde yuvalanan örümcek kafalı yobazlardan ve aile gelenekleriyle islami yaşamı kendince sürdüren saf halkımıza bunların oyununu ve gerçek İslamiyeti nasıl anlatacağız ? Yalan söylerken, "ananı da al git "derken, halkı kamplara ayırırken, yedi sülalelerini kayıracak kanunları bir çırpıda meclisten geçirirken İslamiyet ruhu nerede acaba? Onlardan yana olursan ne ala, demokratiksin. Karşı çıkarsan darbecisin...İkisinin arası yok. Aklını fikrini kadın saçının örtülmesine takan tüm kadın ve erkeklere tek bir tavsiyem var. Açın Kur'an-ı Kerim'i ve anlamaya çalışarak okuyun...Bakın bakalım örtünmenin dışında Müslüman olmak ne demektir, nasıl bir şeydir? Gönül nedir, aydınlık düşünce nedir, ruhu temiz tutmak nedir? En önemlisi eline-diline-beline hakim olmadan yani nefs hakimiyeti olmadan türban-başörtüsü- çarşaf-cübbe-sarık-sakal ile nereye kadar ne kadar İslam olunur ? Öğrenin gelin sonra konuşalım... Bu millet çok şükür ki, en az %57 si hadi onun da yarısın düşelim %28.5 i ile bu ayırımı yapacak bilgi akıl ve gönüldedir. Biz onlara güveniyoruz. Bu gidişe dur demeliyiz. Baş örtüsünün çene altında bağlanma şekli için anayasaya madde koymak kimsenin haddi değildir..Biz koyun değiliz...Bu kadar ikilem yaratan bir mevzuya kimse şerh koyamaz...Komik olmayın !!! Ceyda Görk