sardunyam tarafından postalanan herşey
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
zeynep seni tenhada kıstırırım sanırsam birgün leylam bende seni çok özledim ben ara sıra geliyorum da sen hiç yoksun frozen cadısı, ne kadarda yalançısıııııııııııııııın kızında tıpkı sana çekmiş çamur bunlar ya
-
Bu halk sahipsiz bir suru degil, halkin sesi duyulmali!
İslamcılar+bölücüler=işbirliği biri diğerinin yokluğunu aratmıyor, her iki kesimde anti demokrat ve cumhuriyetin temel değerlerine düşman... ve ne tesadüf tarihin karanlığından çıkıp 22. YY giderken yeniden yanyanalar, Yargıtay'a karşı eleleler... ve bizim Türkler ya da Türkiye Cumhuriyetine lafta bağlı olduklarını söyleyenler Cumhuriyetin yargıtayına sahip çıkmak yerine ya parti tutuyor ya adam... komik
-
AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI
Aklımıza gelmeyen bir şey... FARKINDA mısınız; kimsenin aklına AKP'nin yargı önüne çıkıp da aklanacağı gelmiyor. Bu aklımıza gelmeyen tek şeydir... Ben hiç "AKP, laikliğe ve cumhuriyet devrimlerine bağlılığını belki kanıtlar" diyeni duymadım. Yargıtay Başsavcısı'nın soruşturması ve AKP ile ilgili belki bin senaryo yayınlandı medyada. Bir tek "Mahkemede aklanır" senaryosu yok. En akla gelmeyecek şey demek ki; AKP yüce mahkemenin önüne çıkıyor ve aklanıyor... Her şey olası da, bu değil... Hesapta bir tek bu yok... Pekiiiii... AKP niçin parti kapatmayı Anayasa'dan çıkartacak "Mini Anayasa değişikliği" hazırlıyor? Herkes gibi kendisi de biliyor ki, akla gelmeyecek şeydir çıkıp aklanmak... * İşte bu noktada akıllarına başka türlü-çeşitli aklanma yöntemleri geliyor belli ki. Misal; Çalışma Bakanı "kanı bozuklardan" söz edip Arınç tabutu gösterirken, sol uçtan sağ uca zıplayarak en uzun siyasi atlama rekoru kıran Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, soruşturmayı "Ergenekon" ile ilintiledi ve işte o an sağ yumruğunu havaya kaldırdı. Bu sırada Başbakan, Çanakkale'de bir top gördü. "Bu top patladığına göre mermisi de vardır" dedi ve aklına Seyit Onbaşı'nın 215 okkalık top mermisini kaldırdığı geldi. Az sonraki konuşmasında dedi ki: "Seyit Onbaşı'ya o mermiyi kaldırma gücü veren imandır. Herhalde buna da -laikliğe aykırı- demezler..." Böylece soruşturma kapsamındaki "laikliğin" karşısına "imanı" koydu mu?.. Koydu... * Gördüğünüz gibi laf yetiştirmekte her şey akıllarına geliyor; kan bozukluğundan Ergenekon'a, oradan tabuttaki ölüye... Anayasa'yı değiştirmekten Seyit Onbaşı'nın top mermisine kadar. Ama bir tek şey akıllarına gelmiyor: Hukukun karşısına çıkıp, laik cumhuriyete zarar vermeyeceklerini kanıtlamak... Bunu düşünmüyorlar bile... Çünkü bu kimsenin aklına gelmeyen bir şeydir. bekir coşkun
-
NEVRUZ
Türklerin Ergenekondan çıkışının bayramı Nevruz Kutlu olsun baharın habercisi yenigün bayramı tüm Türk Ulusuna ve Türk dünyasına hayırlı olsun...
-
TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
İslamcı Gazeteler yazıyor birileri göz altına alınıyor... İslamcı Gazeteciler hedef gösteriyor bir yerler bombalanıyor... İslamcı Gazeteler yazıyor, bu bilgileri nereden aldıkları sorgulanmıyor bile... Onları gece yarısı operasyonları ile yataklarından alıp sen bu istihbaratı nereden aldın diye sorulmuyor bile, devletin bakanları yalan dolan açıklamalarla vatandaşı uyutmaya devam ediyor, neymiş herşey usulüne ve hukuka uygunmuş, hukuktan bahsedenlere bakın İlhan Selçuk gibi Cumhuriyet'in yaşıyla yaşıt bir adam ve bütün yaşamını Türkiye Cumhuriyetinin ulusal bütünlüğüne adamış ve kalemini ömrü boyunca doğruları yazmak için kullanmış aydın bir yazar sanki savcılığa davet edilse gelmeyecekmiş gibi ve 15 yıldır kapısında polis olduğu halde ve her yaptığı gözlem altında tutulduğu halde azılı katil gibi alınıp saatlerce ailesi ile bile görüştürülmeden sorgulanıyor... Peki ama neden? ve nasıl? Türkiye bunların bedelini çok ağır ödeyecek... Ne okuduğunuz ve ne izlediğiniz ile doğru orantılı sahip olduğunuz bilgi... Tarih bunları kaydediyor ülkemizde bütün yasal kurum ve kuruluşlarla kavgalı olan Akparti sanki bütünüyle hukuğa uygun bir partiymiş gibi ve sanki onun başbakanı hüküm giymemiş gibi, sanki Kemalist Türkiye'nin düşmanı değilmiş gibi masallar anlatmaya devam ediyor... İLHAN SELÇUK hayatı boyunca düşüncesinden ve kaleminden dolayı sorgulandı ve yargılandı bu ilk değil ama pes etmedi korkmadı, yılmadı bizde bugüne kadar onların arkasındaydık artık önlerindeyiz siper olacağız...
-
ERGENEKON' SON OYUN 83 YASINDAKI ilhan selcuk GÖZ ALTINDA
"düşünüyorum, öyleyse vurun" ... düşünen ve sorgulayan ve ********* olmayanları fanatiklikle itham etmeye alışkın bu millet, Deniz Gezmiş'lere kıyarlarken seyirci kaldıkları gibi... Sözde pek çok kimse Amerika'nın yaptıklarına karşıdır ama iş "kahrolsun amerikan emperyalizmi" demeye gelince, genellikle ülkenin "istikrarı" düşünülür... Çünkü istikrar herşey demektir... (!) gerçi ülkede istikrar namına birşey yoktur ama sayın başbakan ve şurekası var dedikleri için, birileride başbakan istikrar var bizi çekemiyorlar, ak partinin başarılarını kıskanıyorlar, o yüzden böyle bağırıyorlar diyor diye hiç sağına soluna ve ak partinin ülkeye verdiği zarara bakmadan " he yaa" der otururlar çekirdek çitledikleri koltuklarında... Ülke yangın yerine dönmüş, Nevruz bahanesiyle terörist başının posterleri ellerinde güneydoğuda teröristleri destekleyenler gösteriler yapar devletin iç işleri görmez ama düşünen adamlar 83 yaşında gece yarısı azılı terörist gibi apar topar alınıp götürülür vatandaş film izler gibi izler... Susma sustukça sıra sanada gelecek... Uyuyanlar ve uyumayanların savaşı bu, ne kötü şeydir uyur gezerlik, gezer, konuşur, hatta bakar ama nereye... İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu, gibi bütün hayatları ortada ve yazıp çizdikleri dosdoğru olan adamları "terörle mücadele kapsamında ergenekon operasyonu" adı altında ne olduğu belli olmayan bir garip şaibeye bulaştırmak istiyorlar, ancak hiç bir dayanak olmaksızın, Vedat Yenerer'i uzun zamandır içeride tutuyorlar, gerekçesi "125 yıllık antika bir silahı evinde bulundurmak vahim" notu kayda düşülerek ve Sevgi Erenol^'a ödül verdiği gerekçesiyle... Şimdi olay çok ilginç aslında Ergenekon davasında öyle isimler var ki, bunların bir kısmı ÜLKÜCÜ diğer kısmı DEVRİMCİ normal şartlar altında bu adamlar aynı sofraya oturmaz bile zamanın en azılı iki düşman görüşü değiller mi? Ama maksat ulusal düşünceye sahip ve Amerikan ********** Ak partiye karşı ses çıkaranların yok edilmesi, dolayısıyla onlar göz altına alınarak onlara destek veren bizlere gözdağı verilmekte... Yılmayacağız... Satın alınamayacak insanlar ve satılmayacak değerler vardır CUMHURİYET'İNE SAHİP ÇIK TÜRKİYE...
-
TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
Deniz’in Son Sözü Toplumumuzun bir ferdi ve bir vatandaş olarak düşünmek zorundayız... Başlarımızı ellerimiz arasına alarak ciddi ciddi düşünelim ve kendimize şu soruyu soralım... “Türkiye neden kalkınamıyor?” Bu sorunun cevabı, elli yıllık tarihimizin acı gerçeğidir. Türkiye’nin kalkınamamasına ve geri kalmasına sebep kimlerdir? Yarım asır önce Bağımsızlık Savaşı verdik ve emperyalist ülkeleri dize getirerek bağımsız bir ülke olduk. 1923 yılından sonra Türkiye’yi sömüren, sermayesini dışarıya aktaran bir devlet yoktu. 1923-1939 yılları arasında hiç bir yabancı devlete imtiyaz verilmedi ve üstelik Osmanlı devletinden kalma borçlar ve yabancı şirketlerin imtiyazları kaldırıldı. Tam başarılı olmamasına rağmen, hiç bir yabancı ülkeye imtiyaz verilmeden, tamamen iç kaynak ve imkânlarla yurdun kalkınması için çaba sarf edildi. Fakat 1939 yılından sonra Türkiye, tekrar emperyalist ülkelere avuç açmaya ve 1945’de ise kapılarını açmaya başladı. Ve nihayet 1945 yılından beri Türkiye Amerikan Dolarlarının cirit attığı bir pazar durumuna geldi. Şimdiye kadar olan savunmamızda Amerika’ya verilen imtiyazları, imzalanan ekonomik, askerî, siyasî ve kültürel antlaşmaları inceledik. Gördüğümüz gerçek şudur: Bu imtiyaz ve antlaşmaları Amerika, silahlarla, atom bombalarıyla kabul ettirmedi. Hepsi belirli kişi ve zümreler tarafından masa başlarında imzalandı. Bu vatan, bunca madenler, Amerikalılara üs olan dağlar ve ulusumuzun onuru, bir avuç satılmış tarafından içki masalarında satıldı. Bir gün bu satılmışları yargılama günü gelirse, ki gelecektir; suçlu sandalyesine suçun asıl sahibi bu kişiler ve sınıflar oturursa, şunu gözlerimizle görecek, kulaklarımızla işiteceğiz: Paraları ve kârları uğruna o kadar temkinli ve dikkatli, fakat yurt sevgisinden de o kadar yoksundurlar ki, vatanı bir tek viski kadehine dahi sattıkları olmuştur. Gün gelecek bunu göreceğiz. Çağımızda, yani yirminci yüzyılda sermayenin vatanı yoktur. Sermayedarın vatanı ise parası nerede çok kâr getiriyorsa orasıdır. İşte bu yüzden yurdumuzu Amerika’ya peşkeş çeken bir avuç hainin kârı ve teminatı Amerikan Dolarlarına bağlı olduğu için onların asıl vatanı Amerika’dır. Avrupa’dır. Türkiye bunlar için tüyü yolunacak kuştan başka bir şey değildir. Bunu böyle kabul ettikleri ve bildikleri içindir ki, bir gün gelir bu halk başımıza bela olur, karşımıza çıkar düşüncesi ile sermayesini ve talanını dostu Amerika’yla garantiye almak için askeri ve siyasi antlaşmalar imzalamıştır. İşin esası ve mantığı budur. Silâhlı Kuvvetlerden başlayarak bütün kurumları ve fertleri büyük bir titizlikle Amerikanlaştırmaya çalışıyorlar. Ulusumuzun benliğini kaybetmesi ve uyanmaması için her türlü Amerikan ilacını vermekten geri kalmıyorlar. Fakat bütün bunlara rağmen, gene de bir gün ulusun direneceğini, ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin istedikleri gibi olamayacağını hesaplayarak gerekirse çıkarlarını korumak için son çare olarak Amerikan Ordusunu kullanmak için böyle bir durumda Amerika’nın müdahale edebileceği şekilde antlaşma imzalamışlardır. Yurdumuz bu duruma nasıl geldi? Bu sınıf ve zümreler yurdumuzda tarih sahnesine nasıl çıktılar? Bu soruların cevabını birkaç cümleyle açıklamak faydalı olacaktır. Osmanlı Devleti zamanında iktidarı elde tutanlar bunlardı. Padişah ve saray bunların emrinde bir kukladan başka bir şey değildi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra iktidardan düştüler - Kurtuluş Savaşı’nın korkusu ile ve 1939 yılına kadarki bağımsızlık politikası yüzünden pusuda beklediler. Atatürk’ün ölümüyle meydanı boş buldular ve faaliyete geçtiler. Amaçları ne yoldan olursa olsun iktidarı ele geçirmekti. 1950 yılına kadar iyice örgütlendiler. Buna rağmen iktidara gelecek güçte değillerdi. Gelseler bile uzun süre ellerinde tutamazlardı. O zaman tek yol kalıyordu. O da, dış devletlerden destek almak... Zaten o zamanın canavarı Amerika, gözünü dört açmış, dünyada sömürü alanı arıyordu. Amerika ülkemize girmeye hazırdı. Bir avuç satılmış ise, Amerika ile ortak olmayı ve Türkiye’yi öylece sömürmeyi en iyi yol görüyorlardı. Fırsatı kaçırmadılar, birleşerek 1950 yılında iktidara geldiler. 21 yıldır yurdumuzun ekonomisini ellerinde tutan ve buna yakın bir süredir iktidarda bulunan bu sınıf ve tabakaların gücü gün geçtikçe artmaktadır. Sayıları fazla olmamasına rağmen güçleri fazladır. Arkalarına aldıkları Amerika ile kendilerini rahat ve garantide hissetmektedirler. Halkımızı bir sömürü çemberi içine almışlardır. Bildirimizde de açıkladığımız gibi bu *********** patronlar, ağalar, tefeci, bezirgan ve bunların emrindeki bir avuç *******. Amerika, yurdumuzda bunların varlığı ile ayakta durmaktadır. Bunların varlığına son vermeden Amerika’yı yurttan atmak mümkün değildir. Bunlar var oldukça Amerika da yurdumuzda var olacaktır. Bu yüzden Amerika, Türkiye’deki çıkarlarını teminat altında görmektedir. Bunların satılmışlığı sayesinde Türkiye’de, Amerika o kadar güçlüdür ki, istediği zaman iktidar değiştirir, hoşuna gitmeyen bir kişiyi görevinden atmak an meselesidir. Nitekim bunun örneklerini yaratmak an meselesidir. Nitekim bunun örnekleri yurdumuzda defalarca görülmüştür. Aynı durum Amerika’nın sömürdüğü bütün yoksul ülkeler için söz konusudur. Gazete ve radyolarda her gün okuyor ve dinliyoruz. Amerika, Türkiye gibi yarı sömürge ülkelerde sandalye devirir gibi iktidar devirmektedir. Aşağıdaki sözler Amerikan tekellerinin ve onların emrindeki Amerikan ordusunun en üst rütbeli bir generalinin sözleridir. Amerika, yoksul ülkelerdeki orduları Amerikalılaştırdığından emindir. Pentagon’dan söylenmiştir ki, Pentagon, tekelleri ve Amerikan çıkarlarını silahla korumak için dünyaya ait planların ve oyunların çevrildiği yerdir. Bu sözler, sömürdüğü ülke ordularının, Amerikan orduları olduğunu iddia edercesine söylenmiş ve bu orduların Amerikan çıkarlarını korumak için görevli olduğunu belirtmek için sarf edilmiştir. Amerikalı General Edward Szutos şöyle diyor: “İnşa ettiğimiz orduların, uluslar arası düzeyde hiç bir önemi yoktur... Her ülke kendi ordusu tarafından işgal edilmiştir.” Bu sözler birer subay olan sizleri bizlerden çok düşündürmelidir. Ve mahkeme sonunda vereceğiniz karara karşı aynı Amerikalı general değil, fakat dünyanın ezilen halkları ve Türkiye halkı şu sözleri söylemelidir: “Ankara’da Sıkıyönetim Yargıçları Var...” Aksi halde sorumluluğu çok ağır bir kara leke, tarihimize silinmeyecek olan damgasını vuracaktır. Amerika bu çıkar ve sömürüsünü sürdürmek için her türlü tedbire başvurur. Şayet emrindeki iktidar sömürünün devamını sağlayamıyorsa, ekonomik ve politik krizin eşiğindeyse, onu düşürür halkı kandırmak için yeni bir iktidar getirir. Gelen iktidar ülkeyi kalkındıracağını vaat ederek halkı bir müddet daha soymaya devam eder ve bir müddet sonra da yıpranır, iktidarı başkasına devretmeye mecbur kalır. Bu kandırma ve oyunlarla talan devam eder. Kısaca; Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart Amerika’nın yurttan atılmasıdır. Hem Amerika, hem kalkınma olmaz. Kalkınma toplumsal bir sorundur. Türkiye’de Amerika var oldukça, toplum kalkınamayacak, fakat büyük zenginler, komisyoncular ve ***** olacaktır. Amerika yurdumuzda var oldukça, kalkınma değil, tam tersine açlık ve sefalet var olacaktır. Türkiye’nin kalkınması ve halkın kurtuluşu Amerikan emperyalizminin yurttan atılmasına bağlıdır. Bağımsızlığımızı kazanmadan kalkınmak mümkün değildir. Mümkündür diyenler ya bilmeden söylüyorlardır veya çıkarları gereği yalan söylüyorlardır. İşte bunun içindir ki, önümüzdeki sorun Amerikan emperyalizmini kovmak için mücadeledir. Ve bu mücadeleyi başaracak tek kuvvet vardır o da; Amerikan ortağı, patron, ağa, tefeci ve bezirganlar dışında kalan ve ezilen tüm Türkiye Halkıdır. Emperyalizm bunu çok iyi bildiği için ve başına birçok defalar belâ geldiği için, yoksul ülkelerdeki en ufak bir kıpırdanmadan nem kapar. Bir kuduz köpek ateşten nasıl kaçarsa, Amerika’da bağımsızlık için mücadele edenlerden öyle kaçar. Bunun için de ne pahasına olursa olsun bağımsızlık mücadelelerini daha zayıfken ezmek yok etmek ve esaret tahtını devam ettirmek ister. Bizler Amerikan emperyalizmine karşı mücadeleyi ilk şart gördüğümüz, bu işin de mutlaka silâhla kazanılacağına inandığımız için silâha sarıldık ve mücadele ediyoruz. Tek amacımız budur, bunun için Nurhak Dağlarında mücadeleye başladık. Yoksa, sayın savcının dediği gibi Anayasa’yı ortadan kaldırmak için değil... Bu arada sırası gelmişken, iddia makamındaki kişiye birkaç sözümüz var: Sayın Savcı, 1. Amerikan emperyalizmi gayrı millîdir. 2. Ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir. 3. Emperyalizme karşı mücadele suç değildir, silâhlı mücadele ise anayasa’yı ihlâl değildir. 4. Gayri millî olan emperyalizm ve ortaklarının sömürüsü, anayasaya aykırıdır. Buna göre iki şey var: 1. Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız... 2. Yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz: yolunuz açık olsun. (THKO Davası Savunma, Sonuç Bölümü)
-
AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI
Türkiye Cumhuriyetinde seçilmişler Anayasal Suç işlediklerinde hükmü gereğince gereken yapılır. Kimse laf ebeliği yapmasın, ajitasyonla, Bülent Arınç ve R.Tayyip Erdoğan gibi bunuda kendilerine seçim yatırımı olarak görmek ve hatta ölüm de var edebiyatı yaparak, insanların duygularını "her zaman olduğu gibi" sömürmeye kalkmasınlar. O anlayışa sahip herkes ne der şeriatın kestiği parmak acımaz, bizde diyoruz ki "hukukun verdiği karar, anayasanın öngördüğü unsurlarda acıtmaz" Cumhuriyet Başsavcısı herhalde 162 sayfalık suç unsurlarını uydurmadı, yargının kararlarına herkes saygı duymak zorunda... Hiç kimse suçtan medet ummamalı... Suça göre ceza uygulaması esastır, oya ya da adama göre değil... Akp kapatılmalı, Akp gibi partiler bir daha bu ülkede iktidara hiç gelmemeli. Çünkü yalan üzerine siyaset yapıyorlar ve insanların duygularını, inançlarını, paralarını, sömürüyorlar... Bu ülke o kadar aciz değil ahlaklı, erdem sahibi, dürüst, demokrat binlerce insan var bu topraklarda... Menfii duygularla değil, Türkiye Cumhuriyetinin milli çıkarları doğrultusunda siyaset yapacak çok adam var, yeterki yalancılara itibar etmesin insanlar... Akp kapatılacak diye dövünenlerde oturup bir daha düşünsünler bu parti onlara ne verdi, verdiklerinin yanında ne aldı?
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Şimdi bizim bu meşhur % 47 varya Godzilla İşte o % 47'nin "yalanı doğru, doğruyu yalan" sanma gibi bir problemi var... O yüzden bu yazılar, başka yazılar önemsenmez gözüne soksan ilgilenmezler... Zaten okumuyolar, kadınları sabahları seda sayan'ın evliliğini, akşamları varmısın yokmusunu, erkekleri bayiden aldıkları spor gazetelerinin resimli sayfalarını ve alınan paralarını, konuşuyor bu ülkede... Hoş gerçi medyanın % 90'ı yanlı ve kasıtlı ***** kutusu (okan bayülgenin kulakları çınlasın) beyin uyuşturuyorlar haber saatinde yayınlanan haberleri havadan sudan magazinsel ya da üstü kapalı gerçekler... türban altı edilen bir sürü yasa ve gazetelerin neredeyse % 95'i yalancı... bugün Ahmet Altan gibi ......... adamlar kalkıp Kemalistler TSK'dan ayıklanmalıdır diyecek cürreti ve küstahlığı gösteriyor... Kemalistler bu ülkede birileri tarafından tehlikeli gösteriliyor ve bir ...... tv de takiye yaparak okumayan millete masal anlatıyor, malum hatiplikte var kendindende emin konuşunca vatandaşta böyle masaya vuran kabadayıları sevince, ne söyledikleri ile ilgilenip ne yapıldığından bi haber olunca, senin benim ve diğer arkadaşlarımız gibi yazan okuyan ve sorgulayanlar inandırıcı gelmiyor... neden çünkü alışkanlıkları ve ezberleri şaşıyor, neden ve nasıl diye sormayan insanlar bu yazıları ne okur nede okusa bile inanır... çünkü yalan doğru, doğru yalan sayılır bazı kesimlerde... biz genede ekleyelim ya tutarsa diye
-
AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI
Bu Hükümet bu ülkenin bütün kurumları ile kavgalı ama kimlerle kavgalı değil hiç dikkat ettiniz mi? Tarikatleri ile ve Talabani/Barzani ikilisi ile kavgalı değil. Gül gibi geçiniyorlar Amerika ile ve Avrupa ile de kavgalı değil zaten onlarla kavga edemez iplerini çekerler... Çekmesinler diye nereye çekerlerse oraya gidiyorlar işte... Ergenekon diye bir uydurma çete yarattılar, ulusalcılara çamur attılar, daha önce Van Rektörünüde içeri atıp aylar sonra pardon diyecek salıvermişlerdi... Yargı Akp nin istek ve arzularına göre hareket ederse iyi ama Akp nin işlediği anayasal suçların üstüne gidince kötü... Ak parti partisi içinde kendi tüzüğüne uygun hareket etmeyen ve partiye zarar veren vekilleri ihraç edebiliyor hemde mahkemeye bile gerek duymadan ama bir hükümet memleketin aleyhine bir sürü yasa çıkarıyor üstelik Anayasamızın değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemezlerini değiştirmeye kalkıyor, % 47 oy aldım ben çoğunluğum diyerek Mustafa Kemal Atatürk ilkelerinin içini boşaltıyor, üstelik bunu bin takiye ile yapıyor ama bir başsavcı çıkıp bunların hesabını sormaya kalkınca birilerinin bi tarafları tutuşuyor... Hani adalet duygunuz nerede? Eğer 162 sayfalık suç duyurusunda gerçekler yoksa o zaman paniğe kapılmaya gerek var mı, neye güvenmiyorsunuz partinize mi, yargıya mı? derler adama
-
GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
Canım Rua'cım Beni biliyosun ya sevgi pıtırcığı gibiyimdir, hele böyle bahar aylarında sevinçle dolar içim, herkesi herşeyi severim, salaklar gibi hemde hani çocukken 7/8 yaşlarındayken sevgi şiirleri okur, kırlarda neşeyle koşardık ya öyle hisler geçer hala içimden, var bende bi kaçıklık ben biliyorum ama sen çaktırma Konuyu şuraya bağlayacağım, sen ve senin gibi kendime bir akraba gibi yakın hissettiklerim aklıma gelince içimde gerçekten çocuksu bir sevinç duygusu yaşıyorum, bu his bana hiç tanımadığım bir ülkede, yalnızken, anlaşılamamışken, anlamamışken, uzaydan gelmiş gibi kalmışken, aynı dili konuştuğum, aynı duyguları paylaştığım, aynı kanı taşıdığım insanlarla kalabalıklaşma ve güven duyma hissini yaşatıyor... Ne garip şeydir bu aslında pek çoğumuzun akrabaları vardır yıllardır görmediğimiz, görmekte istemediğimiz ama hepimizin hayatında öyle özel insanlar vardır ki, onları özleriz, onları severiz ve akraba olmak için illa aynı aile soyundan gelmiş olmak gerekmediğini hissederiz... Sen benim için gerçek anlamda böyle birisin... İyiki varsın... Canım hemşom... Bazen abartılı geliyor söylediklerim ama içimde hissetmediğim hiç birşeyi dilime dökmeyi başarmış biri değilim... Seni tanımak, düşünsel akraba olmak, aynı zincirin halkası olmak, özgür bir beyinle, özgür ve temiz bir kalple tanışmış olmak, sınırları zorlayan insanların soyundan gelenlerin hiç bir esareti kabul etmeyeceği türler arasında olmak, paylaşmak ve anla/şıl/mak harika bir duygu... Seni çok seviyorum bidenecik hemşom, Allah seni senin gibilerle karşılaştırsın...
-
GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
kahve için çikolata için çok teşekkür ederim Godzilla iyi bak kendine sizi seviyorum, hemşomu, seni, taylan'ı, dur çıkmadan bi kahve daha alayım, hımmm süper hadi görüşürüz sevgiler
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
iftiraa ve külliyen yalan komploya kurban gidiyorum sanırsam
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Bukalemun bilirmisin Godzilla ne muhteşem hayvandır birde keneler vardır bir yerlere tutunur yaşar kanını emer ama hiç belli etmez
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
********** 2002?de memleketin toplam borcu 218 milyar dolardı. 2007?de bu rakkam 436 milyar dolar oldu. Yani? Beş yılda iç ve dış borcumuzu tam ikiye(!) katladık. Bu borçla tam 60 tane Atatürk Barajı yapılırdı. Bu para faize harcandı. Peki ya biz; sokaktaki vatandaş ne yaptı...? 2002?de kredi kartı, vs... borcumuz 4 milyar dolardı... Beş yılda 74 milyar doları buldu. Bu sürede TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM ve limanlar elden çıkartıldı. Küçük bir örnek verelim sürece dair: 2003 Mart?ında 100 milyon dolarla gelen bir Yunan fonu 2006 Mart?ında 225 milyon dolarla çıktı. İyi ve temiz para... Allah bin bereket versin. Cari açığa bakalım... Tam 116 milyar dolar. Gelen sıcak para? 108 milyar dolar... Yani o sıcak para ile cari açık finanse edilmiş. Bu ürkek ve yabancı paranın yüzde 80?i borsada... Pazartesi günü birkaç saatte bu paranın 22 milyar doları buharlaştı... Peki ekonomideki bu olağanüstü kırılgan -muhteşem- tablo buysa dünyadaki kriz ne boyutta? 1.Başta ABD olmak üzere dünya ekonomisi daralacak. Büyümeler düşecek. Tüketim azalacak. 2.Türkiye?de ihracat düşecek.Üretim düşecek. İşsizlik artacak. 3.Türkiye?deki fonlar diğer tüm benzer pazarlarda olduğu gibi geri çağırılacak. 4.Cari açığın finansmanı ve dış borç ödemesinde sıkıntılar başlayacak. Döviz pahalanacak. Türkiye bu yıl içinde 100 milyar dolar bulmak zorunda. Neden mi? Cari açık finansmanı için 40-45 milyar dolar. Devlet dış borç ödemeleri için 15 milyar dolar. Özel sektörümüz ise 40 milyar dolar bulmak zorunda... Şimdi vaziyet bu... Peki AK Parti ne yapıyor? Bu boyutta bir dalgayı göğüslemek için: H-i-ç-b-i-r-ş-e-y... Sayın Başbakan bizim uyarılarımızı ve çağrılarımızı art niyetli buluyor... Peki, AK Parti?ye yakın liberal aydınlar, parti içinde ekonomiden anlayanlar, yakın sermaye, bazı kanaat önderleri bu tabloyu Göremiyor mu? Görüyor ve biliyor. Başbakan?a ne çağrısı yapıyorlar? ??Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da çetecidir...! Görevden al... Anayasayı değiştir...! Bu gerilimi daha da arttır ve oya tahvil et..!?? Tarih bir gün, taammüden, yaptığınız bu kampanyayı yazacak. Başbakan?a yaptığınız çağrılar sorumsuzluk ötesidir. Türkiye?yi seven SORUMLULUK sahibi hiç kimse böylesi bir yıkıcı dalga kapıdayken, olası sosyal etkilerini de gözardı ederek, bir zümrenin veya şahsının çıkarı için böyle davranamaz. 19.03.2008 SERDAR AKİNAN
-
<<SPİCES>>
mutlu yıllar mutlu bir ömür diliyorum
-
YİMPAŞ'IN PATRONU KADIN HASTALIĞINA YAKALANDI
Bu ülkede baklava çalan çocukları hapis cezası ile cezalandırırlar trilyonları götürenlerin, sahtecilerin, dolandırıcıların, hele dini alet edip milleti soyanların hesabını görmek mümkün olmaz, ya yaşından dolayı ev hapsi verirler, ya aldığı oy oranına bakıp kenara çekilirler, ya kadın hastalığına yakalanırlar
-
MEHMET GÜL VEFAT ETTİ
Allah rahmet eylesin Sevenlerinin başı sağolsun
-
AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI
GERÇEKTEN de yüzde 47 oy almış ve iktidarda olan bir siyasi parti hakkında yargı işlem yapamaz mı? Pekiiii... Parti küçük olsa ve iktidar olmasa?.. O zaman yargı soruşturma yapabilir, kapatma davası açabilir, hesap sorabilir. Öyle mi?.. (.....) Bunu sirk cambazına sorsanız size yanıt verebilir. Çünkü o dahi anlamıştır ve biraz olsun demokrasinin öbür adının hukuk olduğunu bilir. Ama ne yapacaksınız, iki gündür bizler kimi Türk aydınlarının, hukukçularının televizyonlara çıkıp 'Yüzde 47 oy almış ve iktidardaki bir partiye bunun yapılması demokrasi ayıbıdır' demelerini izliyoruz. (.....) Bu durumda; zenginlerin yoksullardan daha çok suç işleme hakları mı vardır?.. Ya da yargı; gücü olmayanların yakasına yapışır da, gücü olanlara dokunamaz mı?.. Böyle midir demokrasi?.. Böyle midir hukuk?.. * Hakkında bu kadar ciddi iddialar olan, cumhuriyet rejimini yıkma girişimleri ile suçlanan... Laiklikle dinin bir arada olamayacağını ve laikliğin içini değiştireceğini ilan eden... Toplumun yaşam biçimini için için değiştiren, çağdaş Türkiye’yi Çankaya’dan sokağa kadar, türbana-tesettüre saran... Ve sonunda toplumu korkuya salıp da milyonlarca insanı sokağa döken bir 'suç duyurusu' karşısında seyirci mi kalmalıydı yargı?.. O zaman üst kattakiler gürültü yaptığında dilekçe ile koştuğumuz savcı, cumhuriyet rejiminin tepesine çıkmış tepinenleri ve şikáyetçi çığlıkları duymazlıktan gelecekti... Öyle mi?.. * Ne hukuk olmadan demokrasi olabilir, ne demokrasisiz hukuk... Yargıtay Başsavcısı; bütün Batı ülkelerinde olduğu gibi, yasaların verdiği 'laik cumhuriyeti koruma ve hesap sorma görevi' ile hesap soruyor. Ki o yasalar demokrasimizin ürünüdür. Elbette durup dururken değil... Şikáyetimiz vardı... Şikáyetçiyiz... Bekir Coskun
-
Bu halk sahipsiz bir suru degil, halkin sesi duyulmali!
her türlü yalana dolana va kanunsuzluğa dur demeyenler, kanun yakalarına yapışınca aman yandım dur deyin diye haykırıyorlar bizde diyoruz ki : Savcımıza Hep Destek Tam Destek... Savcımızın sahipsiz, yalnız bırakmıyoruz. Lütfen aşağıdaki telefon- e-posta ve faks numaralarına yağmur olup yağalım.. Ona desteklerimizi iletelim... Akp, kapatılmalıydı. Hem de 100 defa kapatılmalıydı. Mustafa Kemal Devrimlerinin ve Laik Cumhuriyet'in karşıtları, özgürlüklerden bahsedip aslında en büyük özgürlük karşıtları, demokrasiden bahsedip ancak en büyük demokrasi karşıtları çoktan kapatılmalıydı. Bizler milyon olduk, yağmur olduk, sel olup sokaklara taştık. Tepkimizi yılmadan, korkmadan hep gösterdik. "Kimse sesimizi duymuyor, kimse dinlemiyor" dediler, "Mitinglerle bu işler olmaz" dediler. Oysa mitingler demokratik toplumlarda tepkinin en güzel örneğidir. Memleket Sevdalıları tepkisini her yerde gösterdi. Birileri bizi seyrediyordu, biliyorduk, inanıyorduk. Kimse bizi duymazdan, görmezden gelemezdi. Gün gelecek devran dönecekti. Akp, halka hesap verecekti. Ve o gün geldi. Gün, savcımıza destek olma günüdür. Sesimizi bir kez daha duyurma günüdür. Tek başına parti kapatma da yeterli değil, yargılanmalılar, hesap vermeliler. Dinimizi hurafelerle yozlaştıranlar, çağdaş ülkemizi karanlığa götürenler, Cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomik rakamlarını yabancıların parası ile pespembe gösterenler, halka sürekli yalan söyleyenler, yabancıların istekleriyle yasa çıkaranlar, Ata' mıza her zaman karşı olanlar en sert şekilde cezalandırılmalılar... Aşagıdaki iletişim adreslerinden desteklerimizi mutlaka iletmeliyiz. Yalnız telefon degil yazılı olarak ta desteklerimizi yağdırmalıyız. Tüm çevremizi de haberdar ederek onları da bu desteğe çağırmalıyız... Telefon : 0312 416 10 00 Faks : 0312 425 98 14 E-posta : [email protected] Mektup Adresi: Atatürk Bulvarı No:1 Bakanlıklar Ankara 06658
-
AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI
bu zihniyete sahip olanların bilgi, bilimsel içerik, kanun maddeleri, mantık ve akılcılıkla bağlantılı izahları nedense mümkün olmuyor... konu sürekli ajite edilmeye, "% 47 oy veren halkta mı ihanet ediyor" gibi son derece mantıksız ve son derece dramatize edilmiş olarak önümüze sunuluyor... yöneticiler ihanet ediyorsa, seçilmiş olanlar ihanet ediyorsa bu halk buna ya göz yumuyordur, ya farkında değildir, ya aşırı duygusal olduğu için Bülent Arınç gibilerin zalim/zulum edebiyatına inanır aşırı tepki gösterir... ayrıca rahmetli Attila İlhan'ında dediği gibi bu ülkenin daima % 10'luk bir hain kontenjanı var... savaş mı, lütfen karşınızda bu sözlere inanacak ve ikna olacak cahil insanlar yok... ben size soruyorum, kanunlar kişilere ve kurumlara ve o kurumların aldıkları oy oranına göremi işlemeli yoksa suça göre mi?
-
diloş...
baharlar olmasa insan yaşama ümidini tamamen yitirirdi bidenem bahar ağaçlarla, bahçelerde, dallarda, çiçek çiçek tutalımmı duvağından
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
ULUSAL SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BİRLİĞİ'NDEN KAMUOYUNA DUYURU Aşağıdakilerin hepsi Suudi Arabistan;da yaşandı, 29 yıl önce İran;da başladı, şimdi Fas, Afganistan, Sudan, Endonezya, Cezayir, Malezya;da aynen yaşanıyor. Ve tüm olanlar önce ;baş örtüsüne özgürlük; sloganı ile başlıyor, mahalle baskısı ile devam ediyor, hükümetler dur; dese bile artık çok geç ! Üniversite ve liselerde okuyan kızlarımıza türban özgürlüğü tanındı diyelim: Peki sonra ne gelir? ·1 Üniversitede türbanla okumasına izin verilen ve kamu hizmeti yapmak isteyenlerin, türban taktıkları için kamu hizmetinden engellenmeleri insan haklarına aykırıdır, savcı, doktor, memur, polis tüm kamu kurumlarındaki kadınlar da türban taksın denir. Sonra ne gelir? ·2 ;Kız ve erkek öğrenciler ayrı okullarda okusun; denir. Sonra ne gelir? ·3 ;Kadın hastayı kadın doktor, erkek hastayı erkek doktor muayene etsin; denir. Sonra ne gelir? ·4 ;Parlak renkli tesettür caiz değildir, kadınlar siyah veya kahverengi çarşaf giysin, başını aynı renk örtüyle kapatsın; denir. Sonra ne gelir? ·5 Satıcılara ;siyah ve kahverengi çarşaftan başka giysi satma, yoksa dükkanını tahrip ederiz; denir. Sonra ne gelir? ·6 Çarşaf giymeyen kadın fahişedir, sokakta fahişe kadın görmek istemiyoruz; denir. Sonra ne gelir? ·7 Din polisi;çarşaf giymem; diyen kadınları toplar. Sonra ne gelir? ·8 Sonra sıra erkeklere gelir. Erkeğe ne denir? ·9 İslamiyet; te kravat yoktur, çıkar o batı özentisi kravatı; denir. ·10 İslamiyet; te kadın erkek bir arada toplanamaz; denir. ·11 İslamiyette dans etmek yoktur, dans müziği çalamazsın; denir. ·12 İslamiyette kadınla beraber denize girilmez, sen İslami mayo ile erkekler denizinde gir denir. ·13 İslamiyette içki kesinlikle yasaktır. İçkiyi satan da içen de cezalandırılır, ayağını denk al denir. Sonra ne gelir? ·14 Bunlara uymayan erkek, kravatından tutulup sokaklarda sürüklenir, kısa kollu gömlek giyeni, içki içeni, dans edeni güvenlik güçleri toplar. Sonra ne olur? ·15 Üniversiteli kızlarımız ve toplum bin kere pişman olur. Sonra ne olur? ·16 Hükümetler dur; dese bile, toplum içinde belli güce ulaşanlar, din adına istediği baskıyı yapmakta engel tanımaz, onları durdurmak artık mümkün değildir.
-
diloş...
işte öyle bir şey mutlu hissetmeme neden olan unsurlardan birisi sensin bende çok özledim
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
bende bende bende sayfama bahar getirdi gelişin yine seni çok seviyorum bidenem