democrossian tarafından postalanan herşey
-
13 Bin Yıllık Natufian Medeniyeti
Galiba anlatamadım. Biz yoktur diye savaş vermiyoruz. Buna gerek yok, çünkü zaten olmayan bir şeyle niye savaşılsın? Savaş bize karşı, tanrı uydurması ile dogmatikler tarafından yürütülüyor. Amaçları bizleri korkutmak, sindirmek ve sömürülerine sesimizi çıkarmadan kalmamızı sağlamak. Ki, rahatça herkesi iliklerine kadar sömürsünler. Biz sadece bu saldırıya yanıt veriyoruz. Esasen anlamış olmanız muhakkak, kimse bu kadar açık anlatımı anlayamamazlık edemez. Zihninize yerleşmiş tanrı virüsü direniyor, beyninizden kovulmamak için çabalıyor. Bu virüsten beyninizi eseri kalmayacak şekilde temizleyin, şiddetle tavsiye ederim.
-
Gezi'den Adeviye'ye Ulusları Bölme Sanatı
Benim söylediğim bu değil. Tabii bizler gibi insan olacak, başka nasıl olabilir ki? Üç kulağı, beş gözü olacak değil. Asıl çarpıtma, allah diye bir tanrının ona vahiy gönderdiğidir. Böyle bir şey tabii yok. Allahtan diye iddia edilen sözler, Mekke muhalefetinin iktidarı ele geçirmek ve yarımadayı Araplaştırıp tüm varlıklarını yağmalayıp el koymak için söyledikleri sözlerdir. Sonra bir de bu sözleri derleyip toplayıp sözde kitap yapmışlar. Kuran kitap değildir, kitap olma vasfı yoktur. Kağıt hurdalığından sayfalar seçip ciltleseniz kitap olur mu? Olmaz. Kitap denen şeyde bir sistematik olur. Kuranda sistematiğinen küçük eseri bile yoktur. Karma karışık bir derlemedir. Bunu Muhammed mi bizzat Kuran olarak lanse etti, yoksa muhalif ekip Muhammed üzerinden bunu Kuran diye mi lanse ettinin pek önemi yok. Sonuçta yağma ve talan amaçlı bir din yaratılmıştır.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Yani... Celaleddin ile felsefe arasında ben de hiç bağ kuramıyorum. Mistik bir adam... Tasavvuf uydurmalarından başka bir şeyden anlamıyor. Bir de ordan burdan aldığı, kendi özgün yaratımı olmayan masalları anlatıyor. Üstüne üstlük, kafasından da bazı masalları uyduruyor. Uydurduğu masallar öyle tutarsız ki, kendi kafasından uydurduğu hemen anlaşılıyor. Alıntı masallar ise hemen ayırt ediliyor. Bu adamın nasıl felsefe yapacağına benim hiç aklım ermez. Yapacak kapasitede değildir. Yok yani, olmayınca nasıl olsun? Bu mistik adamın evrimden bahsedeceğine hiç ihtimal vermiyorum ama, çeviri çarpıtılmış değilse söz etmiş gibi görünüyor. Etmiş de olabilir, belki bir yerden okumuş, bir ilham gelmiştir, bir şey diyemem...
-
13 Bin Yıllık Natufian Medeniyeti
Biz tanrı ile savaşmıyoruz. Tanrı inancının propagandasını yaparak tüm insanlık değerlerimize saldıran ve bizleri köleleştirmek isteyen karanlık dogmatik güçler bize saldırıyor. Tanrının sahtesi gerçeği olmaz. Olmayan bir şeyin sahtesi nasıl olacak ki? Sahte para var, çünkü gerçek para var. Gerçek tanrı olmadığı için sahte tanrı da olmaz. Eğer tanrıdan bahsedilmese, biz de bahsetmeyiz. Onu tamamen unutur, işimize bakarız. Adı sanı aklımızın ucuna bile uğramaz. Bize tanrıcıların açtığı savaş, bize tanrı diye uydurma bir dogma olduğunu hatırlatıyor. Yoksa çoktan unutmuştuk.
-
Gezi'den Adeviye'ye Ulusları Bölme Sanatı
Ben Muhammed'in hiç yaşamadığı tezine katılıyor olmasam da bu tezi çok güçlü buluyorum. Bence Muhammed diye sıradan biri peygamber olarak lanse edildi. Ama hiç yaşamamış bir efsane olması da olasılık dahilinde. Bu tez de son derece güçlü bir tez. Muhammed'den kalmış hiç bir eser yok. Ondan kaldı denen nesnelerin hepsi külliyen uydurma. Muhammed diye biri hiç yaşamamış, tamamen uydurulmuş bir sanal kişilik gerçekten de olabilir. Ben katılmasam, kendi ayrı bir "kullanılan Muhammed" tezim olsa da durum böyle...
-
Bazı hayvanları İnsan evcilleştirdi, peki o zaman İnsan nasıl evcilleşti?
İnsana bırakılmış hiç bir miras yoktur. Hepsi alın teridir. İnsan her ne kazandıysa, dişiyle, tırnağıyla, taşlar arasında ellerini parçalayarak, bin bir zorlukla kazanmıştır. İnsana hiç kimse hazır bir şey sunmamıştır. Her yarattığı, kendi çabasıyladır.
-
İslam'da Kuran'ın gezegen ve uzay bilgisi
Hayır, akla biçilmiş bir sınır yoktur. Bilimin sınırları vardır, onlar da somut verilerin elde edildiği yere kadardır. Sonrasında felsefe akıl ve mantıkla görev yapar.
-
13 Bin Yıllık Natufian Medeniyeti
Hayır, hiç şüphe duymuyorum tanrının olmadığından. Bunu vurgulamamın nedeni, tanrı dogmasının aydınlığı, bilimi, gerçeği ve insanlığı boğmak için savaş açmış olması. Tüm karanlık güçlerin tanrı safsatasını alet ederek insanlığa, insanlığın tüm erdemlerine saldırıyor oluşu. Bu saldırı cevapsız kalmayacak. Aydınlık, bilim, erdem, insanlık kazanacak... Tanrı dogması yok edilecek.
-
Taş Ocaklarının Yıldız Dağı Katliamı
@@gloria, bu Edison'u bile pişman eden ampüllerin döneminde hiç bir şeyin tadı olmadığı gibi çevreciliğin de yok. Hayatı kararttı bunlar, yaşamayı anlamsızlaştırdılar. Ben bir tane küçücük pili çöpe atmam, gider nerede atık pil kutusu varsa oraya atmak için bir kutuda biriktiririm. Plastikleri, metalleri, camları çöpe atmam. Bunları yine yapıyorum ama kendimi artık aptal gibi hissederek yapıyorum. Adamlar çevrenin canına okuyor, katliam yapıyor, talan ediyor, yağmalıyor, biz birkaç miligram lityum kadmiyum toprağa karışmasın diye çöpe pil atmıyoruz! Tasarruf ampülüne geçememiş ilkel ampüllü gerici belediye, yandaş plastik firmasını zengin etmek için kente tonlarca poşet dağıtıyor. Bir de propaganda yapıyor. Güya çevrecilermiş. Yaptıkları çevre yağmasını böyle maskeliyorlar. Neymiş poşetlere plastik atıklar konacakmış da belediye her hafta gelip alacakmış. Koyuyorsun, ne gelen var ne giden. Poşetleri fahiş fiyatla belediyeye satan yandaşlar vurgunu vuruyor. Binlerce lira harcanıp parklara güneş enerjili aydınlatmalar dışardan ithal edilerek yandaş ithalatçılara köşe döndürüyorlar. Yandaşlar paraları cebe indiriyor, bir de propaganda: bakın ampül kafalar nasıl modernmiş, güneş enerjiye bile kafaları basıyor! Sonra paraları cebe indirilen bu armatürlere ne bakan var ne bir şey. Sökülüyor, kırılıyor, ne bakan var ne koruyan... Nasılsa parası yandaşlarla pay edildi. Bir de dışarı döviz gidiyor bunları ithal etmek için... Bu dogma bitmeden,bu dogma başımızdan gitmeden her şey boş... İnsanlığın en karanlık, en kindar düşmanı, en kadim iblis dogmadır. Tanrı denen dogma yok olmadan her şey boş...
-
Gezi'den Adeviye'ye Ulusları Bölme Sanatı
Muhammed hakkında çeşitli tarih tezleri var. Bunlardan birisi, tüm peygamber denilen kişilerin hiç yaşamadıkları ve mitolojik anlatımların yeniden düzenlenerek mitolojideki efsanevi varlıkların yaşamış gerçek insanlarmış gibi yeniden kurgulandığı. Bu teze göre hiç bir peygamber, bu arada Muhammed, hiç yaşamamıştır. Tümüyle uydurmadır. Başka bir teze göre Muhammed anomalileri olan bir kişidir. Bu anomaliler, kutsallık zannedilmiştir. Diğer bir teze göre Muhammed, kurnaz ve çıkarcı bir kişidir, sömürü ve çıkar için insanları kandırmıştır. Benim tezim ise Muhammed'in sıradan bir insan olduğu, tek özelliğinin Mekke muhalif ekibinin iktidara el koymak için yaratmaya ihtiyaç duyduğu dine bir peygamber gerekli olduğu için, onu seçmiş olmasıdır. Onu seçmiş olmalarının nedenleri mutlaka var elbet. Ama bu nedenler arasında Muhammed'in iyi karakter özellikleri yok.
-
Seni Sevmiyorum Başbakan
Ya öldürdün beni gülmekten birader ya! Hay sağolasın, bir porsiyon kadar iyi geldi... Teşekkür ederim...
-
13 Bin Yıllık Natufian Medeniyeti
@@binyamin, evrimi tanrının yokluğunu kanıtladığı için savunmuyoruz. Evrenin en büyük ve güzel gerçeği evrim olduğu için savunuyoruz. Teistler de evrim vardır ve tanrının işidir deseler, ki çoğu diyor, durumda bir değişiklik olmaz. Biz bu sefer "dinciler evrimi savunduğuna göre biz evrime karşı olmalıyız" demeyiz. Gerçekler, kimin savunduğundan bağımsızdır, zaten bu yüzden gerçektirler. Yalanları kimin söylediği önemlidir. Çünkü yalanın ne amaçla, kimi kandırmak için söylendiği, söyleyene bağlıdır. Ama gerçek böyle değildir. Kim söylerse söylesin, gerçek gerçektir. Konunun biraz dışına çıksa da yeri gelmişken belirteyim: İncitici olan yalan değil, gerçektir. Yalanlar avutur, uyutur. Gerçekler rahatsız eder, uyandırır, bilinçlendirir. Uyumayı tercih edenler yalanları sever. Bu yüzden doğru söyleyen dokuz köyden kovulur. Ama onuncu köyde yine doğruları söyler. Doğrucunun yalanla hiç işi olmaz. Tanrının olmadığı ise yarısı boş bardaktan filan daha kesin bir gerçektir. Tanrının bırak olup olmaması, olması olanaksızdır. Yani olup olmadığını tartışmak bile yersizdir. Olmasına imkan ihtimal yoktur. Tanrı diye bir şeyin olmadığı son derece kesindir. Bardağın boş tarafına da dolu tarafına da bakmaya gerek yok. Tanrı yoktur.
-
BİTKİLERDE SİYANÜRÜN EVRİMİ
Günümüz tarım bitkilerinde siyanür miktarı önemsiz denebilecek derecede azalmıştır. Bu kadar düşük oranlı siyanürü karaciğerimiz etkisiz hale getirebilecek yeteneğe sahiptir. Ancak siyanürün bitkilerde tamamen yok olmadığını gözardı etmemek gerekir. Örneğin mısır... Eğer hiç başka tahıl tüketmez, tamamen mısır tüketirseniz, bu sağlık için zararlı bir durum oluşturuyor. Tümüyle mısıra dayalı tahıl tüketimi olan eski Güney Amerika yerlilerinde bu tür sağlık sorunları vardı. Belki de aşırı derecede vahşi olan dinleri ile bu durum arasında bir bağlantı vardır. Bir de patates... Bu bitki ekildiği tarlayı bile zehirliyor. Tarlaya üst üste patates ekmemek gerekiyor. Bir de filizlenmiş patatesleri kesinlikle tüketmemek gerekiyor. Patatesten zehirlenmek insanı öldürmez. Siyanür bilinen en kuvvetli zehirlerden biridir. Çok az miktarları derhal öldürür. Bundan, patates filizlenmiş bile olsa, içindeki siyanürün ne kadar eser miktarda olduğu anlaşılıyor. Patates zehirlenmesi insanı öldürmez ama, çok rahatsız edici semptomları vardır. İnsan kendisini çok kötü hisseder. Diğer yandan evrim, meyvelerin dış kısmının hayvanlar tarafından yenmesi, fakat çekirdeklerinin korunması yönünde geliştiği için, siyanür özellikle şeftali çekirdeğinde yoğundur. Yine de bir yetişkini öldüremez. Ama bir çocuğu öldürmesi ihtimal dahilindedir. Acı bademde yüksek siyanür vardır. İnsanlar seçilimle siyanürü zararsız düzeye inmiş tatlı bademleri üretmişlerdir. Kayısı da böyledir. Seçilimle iyileştirilmiş kayısıların haricindeki kayısı çekirdeklerini kırıp yemek risklidir. Cevizde de yüksek siyanür vardır. Cevizin de seçilimle siyanürü azalmış soyları tercih edilerek yenilebilir cevizler elde edilmiştir. Özetle siyanür doğal bir zehirdir ve yaygındır. Siyanürü eğer özütler, saflaştırırsanız dünyadaki en öldürücü zehirlerden birini elde edersiniz. Bir fincan kahveye bir damla siyanür damlatmak, kesin ölüm anlamına gelir. Çok güçlü bir zehirdir.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Bence evrimin evrenin en büyük gerçeği olduğu açıklığa yeterince kavuştu. Bu konuda dogmatik direnç ve evangelist zehirlemeleri dışında bir şüphe yoktur. Evrim kesin bir gerçekliktir. Tüm canlılar akrabadır. Bir virüsle bile akrabayız. Dünyada bundan kesin ve güzel bir gerçek de yoktur. Bu aynı zamanda çok çarpıcı, enfes bir gerçektir. Milyon tane uydurulmuş tanrı ve din efsanesi, bu enfes gerçeğin karşısında güneşteki bir çiğ tanesi kadar önemsizdir. Asıl gelelim, Kuran'da bu kadar büyük bir gerçekle ilgili niye hiç bilgi yok? Süleyman Ateş'in başlıktaki iddiası niye bu kadar havada ve dayanaksız, tümüyle uydurma? Madem Kuran iddia edildiği gibi çok şey bilen, geleceği bile gören devrimci adamlar!!! tarafından yazıldıysa, bu kadar büyük bir gerçeği niye görememiş bu adamlar? Artı, evrimden bahseden düşünürler, örneğin İbn Miskeveyh, niye bu düşüncelerini Kuran temelli yazmamış? Bu düşünceyi Kuran'dan aldığına dair bir veri sunmamış? Bir de yan ürün olarak, Celaleddin Rumi felsefeden anlayabilecek kapasitede bir adam mı? Bu mistik adam felsefeden ne anlar? Ben asıl bu soruların tartışılmasını beklerdim.
-
Bazı hayvanları İnsan evcilleştirdi, peki o zaman İnsan nasıl evcilleşti?
@@musttafa, söylediğiniz hiç bir şey tanrı diye bir şeyin var olduğu hakkında hiç bir veri içermiyor. Tanrı yoktur. Din insan icadıdır. Siz sadece bilinmediğini zannettiğiniz konulara dayandırarak tanrının var olduğu konusunda bir şüphe uyandırmaya çalışıyorsunuz. Bilimin bir kavram hakkında somut veri elde edemeyişi bir kavramın bilinemiyor olduğunu göstermez. Felsefe bunun için var. Bilinemeyen diye bir şey yoktur. Bir konuda ya bilimsel somut veri vardır, ya felsefi akıl yürütme ve mantıksal kanıtlar vardır. Bilinemeyen diye bir şey yoktur. Tek fark, bilimsel somut veriler bağlayıcı iken, felsefi veriler bağlayıcı değildir. Felsefenin ortaya koyduğu mantıksal sonuçları kabul etmemek insanın sadece mantıksızlığını gösterir. Mantıksız olmak da insanın özgür tercihidir. Nasıl ki bir akıl hastasını akıllı olmadığı için cezalandıramıyorsak, mantıksızlığa da herhangi bir yaptırım uygulayamayız. Fikir, düşünce ve inanç kesinlikle özgür olmalıdır. Başka şekli düşünülemez. Bu özgürlükleri kısıtlamayı düşünmek bile insanlık erdemine ihanet olur. Düşünülemez. Bu yüzden her zaman tanrı inanırları olacaktır. Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok. Olmayan tanrıya birileri hep inanmaya devam edecek...
-
Dan Brown Cehennem Kitabında Bahsedilen Sanat Eserleri ve Tüm Yerler
Din denilen olgunun tümüyle korku ögelerine dayandırılmış olduğunun canlı kanıtı olmuş... Dinin tek dayanağı ve beslendiği kaynak, korku...
-
Bazı hayvanları İnsan evcilleştirdi, peki o zaman İnsan nasıl evcilleşti?
@@musttafa, sonunda dogmalardan uzaklaşıp gerçeklere yaklaştınız. Umarım bu sürecin sonunda tanrı düşüncesinin bir safsata olduğunu anlarsınız. Tanrı fikri ortadan kalktığında sömürünün bitmesi için büyük bir adım atacaktır insanlık. Tabii bunun bugünden yarına olması olanaksız. İnsanlar bir anda fikir değiştirmezler. Bu doğaya aykırıdır. Doğada süreçler mutlaka ve her zaman yavaş işler. Doğa temkinlidir. Doğada acele yoktur. Bizim primatlardan ayrılmamız bile sekiz milyon yıl önce başladı, bir milyon yıl önce ancak gözle görünür bir türleşme ortaya çıkabildi. 500 bin yıl önceki atamız ancak "tamam, bu artık kesin diğer primatlardan ayrı bir tür" diyebileceğimiz bir kıvam yakaladı. Sorularınızı daha açık sormalısınız. Anladığım kadarıyla: Düşünme yetisi beyin gelişimine bağlı. İki ayak üstüne kalkma anahtar. El becerisinin bu sayede artması ve koşma, beslenme tarzının değişmesi, postun atılması, hepsi bağlantılı ve beyni geliştirici. Düşünce-nesneler sorusunu anlayamadım. Semboller derken de harf ve rakamlar mı tam anlayamadım. İrade bilinçle aynı sorun ve çok karmaşık. Evrimin en son verdiği en gelişmiş üründen bahsediyoruz. Ama evrimin ürünü elbette...
-
BİTKİLERDE SİYANÜRÜN EVRİMİ
Bir başlıkta bitkilerde bulunan siyanür ile ilgili bir tartışma geliştirdik. Dini savunanların iddiasına göre allah bitkilere siyanür koyduğuna göre, siyanürün de azı faydalıydı. Yoksa allah insanlar yesin diye yarattığı rızıklara niye siyanür koysun değil miydi? Şimdi bu safsatanın aslını açıklayayım. Bitkiler insandan milyarlarca yıl önce evrimleşmiştir. Böceklerle kaynayan o günün dünyasında, bitkilerde kendilerini bu böceklerden korumak ve nesillerinin tükenmemesi için zehirli bileşikler evrimleşmiştir. Tek hücreli canlılar evrimleştiklerinde, bu hücreler kimyasal maddeler üretme yeteneği kazanmışlardı. Dolayısıyla bitki hücreleri de kimyasal maddeler üretebilirler. Fakat bitki tabii ki ne üreteyim de böcekler beni yeyip tüketmesin dememiştir. Genlerdeki doğal mutasyonlar, bitkilerin çeşitli kimyasallar üretmesine yol açmıştır. Ürettikleri kimyasalların kendilerine bir fayda sağlamadığı bitkiler yok olmuştur. Geriye böceklere zarar veren kimyasalları üretmiş olan bitkiler kalmıştır. Böylece doğal seçilim, böceklerden koruyucu etki yapan kimyasalların kalıcı olmasını sağlamış ve bitkiler zehirli hale gelmişlerdir. Tabii böceklerde de mutasyonlar oluşuyor. Bu mutasyonlardan zehirleri etkisiz hale getirebilen panzehirler de aynı doğal seçilim mekanizması ile gelişmiştir. Yani ürettikleri kimyasallar etkisiz olan böcekler hayatta kalamamış, panzehir etkisi gösteren kimyasalları üretmiş böcekler hayatta kalarak panzehir üretimi kalıcı olmuştur. Yoksa ne böcekler, ne bitkiler kimyager değildir. İş tamamen mutasyonlar ve doğal seçilimin işi. Sonra insan ortaya çıktı. Önce bitkileri doğadan toplarken, sonra tarımı buldu ve bitkileri üretmeye başladı. İşte burada doğal seçilimin yerini yapay seçilim aldı. Bitkiler hâla mutasyonla çeşitli kimyasallar üretir hale geliyordu. Bu kez insanlar zehir etkisi göstermeyen mutasyonların oluştuğu bitkileri tercih edip üretmeye başladılar. Bu yapay seçilim, bitkilerde zehir üretimini azaltmaya ve bitkileri gittikçe daha yenilir hale getirmeye başladı. Sonuçta bugün tükettiğimiz bitkiler ortaya çıktı. Bunlarda başta siyanür olmak üzere zehir oranı ciddi biçimde düştü. Bu durum böceklerin tarım bitkilerine musallat olmasına yol açtı. Böcekler tarımı yapılmayan bitkileri yiyemiyor ama tarım bitkilerini kıyasıya tüketiyordu. Bu sefer insanlar tarım zehirlerini buldular. Bitkilerde kendi azalttıkları zehiri dışardan bu kez kendileri uygulamaya başladılar. Hiç bir meyve eski zamanlarda doğru dürüst yenilir kıvamda değildi. İnsanın seçilimi ile meyveler tatlandı, irileşti, zehirleri azaldı ve besleyicilikleri arttı. Yabani armutu gören varsa bilir. Fındık kadar, ağaç gibi sert ve tatsızdır. Günümüzde afiyetle yediğimiz sulu, şekerli armutlar, insanın seçilimi ile bu hale gelmiştir. İnsanlar sürekli tadı iyi, iri, sulu armutları seçip üreterek yapay seçilim yaratmışlardır. Tabii tek seçilim sağlayan, insan da değil. Hayvanların da besin tercihleri, bitkileri geliştirdi. Özellikle zeytini tercih eden bir kuş türü, zeytinin ormanlar oluşturmasını sağlamıştır. Zeytinde, bu kuşla olan işbirliğinden dolayı seçilimle kuş ile uyumlu mutasyonlar kalıcı olmuş, kuşa zarar veren mutasyonlar seçilmediği için yok olmuştur. Böylece kuş-zeytin işbirliği gelişmiştir. Her olgu gibi bitkilerdeki siyanür de evrimin kanıtıdır. Siyanürü ne allah bitkilere koymuştur, ne de bitki biraz zehir üreteyim de şu böceklerden kurtulayım demiştir. İkisi de değil, mutasyon ve seçilimin el ele evrimi yürütmesi. Olay budur...
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Şimdi efendim evrimin asıl hası Kuran'dadır. Darwin eğer Kuran'ı okusaydı, evrimin asıl gerçeğini bulurdu. Okumadığı için evrimi tersinden yakalamış. Doğrusu Kuran'dadır. Şöyle ki: Yahudi kafirleri illa allahı görmek istiyoruz, yoksa inanmayacağız diye diretirler. Haşa sümme haşa... Hafizanallah... Bunun üzerine allah çok öfkelenir. "Hepiniz aşağılık maymunlar olun!" diye yahudileri lanetler. Yani anlaşılacağı üzere insan maymundan değil, maymun insandan gelmiştir. Tabii Darwin Kuran'ı okumayınca bunun tersini ortaya atmış! Tabii allahın kendi yarattığı maymuna niye hakaret ettiğini sormayın. Kendi yarattı, hayvancağız "beni maymun olarak yarat da aşağılık bir şey olayım" diye dilekçe vermedi ama, çok öfkelenmiş, öfkede akıl mı olur, sürçü lisan işte... O kadar kusur her tanrıda olabilir. Günahı yahudilerin boynuna. Çok kızdırmışlar allahı. Gerçi bu ifade Kuran'da üç kere geçer. Yani allahın bir kez dili sürçmüş, ama sonra yine kim kızdırdıysa yine öfkede akıl olmamış. Üçüncü kere kendi yarattığı canlıcağıza hakaret edince öfke kontrolü için psikiyatra gitmiş. Fakat psikiyatra da çok öfkelenip onu da kurbağa yapmış. Velhasıl tanrının öfkesinin önünü kimse alamıyormuş. Sadece bir insan yaratmakla başlayan yaratma macerası, onu bunu şuna buna dönüştüre dönüştüre yeryüzünün bir sürü hayvanatla dolması ile sonuçlanmış. İşte evrimin asıl gerçeği budur...
-
13 Bin Yıllık Natufian Medeniyeti
13 bin yılın lafı bile edilemez. İnsanın türleşmeye başlaması, primatlardan, yani kuyruksuz maymunlardan ayrılmaya başlaması sekiz milyon yıl öncesine gider. Belirgin olarak ayrı bir tür olmasının geçmişi yaklaşık bir milyon yıldır. 13 bin öncesi insanları maymun gibi değilmiş demek bilimsel açıdan çok komik bir ifadedir. Değil 13 bin yıl, 130 bin yıl öncesi deseniz yine insan çok belirgin şekilde insan haline gelmiş, diğer primatlardan ayrı bir tür olmuştur. 13 bin yıllık bir medeniyetin keşfedilmesi, evrim açısından son derece normal bir durum.
-
Seni Sevmiyorum Başbakan
Doğru söze can kurban... Gelelim, sömürgecilerin nasıl ihtiyaçtan fazlasını elde etmelerinin sömürü olduğu söylemine kimin aklı erer? Doğada sömürü olmadığına kimin aklı erer? Doğa sömürü üzerine kuruludur ve ihtiyaç da sömürerek elde edilir. Arı balı ayı gelip yesin ihtiyacını gidersin diye mi yapıyor? Hayır. Ayı enerji sağlamak gibi zorunlu bir ihtiyaç için arıların emeğini sömürüyor. Ceylan yavrusunu aslanlar yesin de karınlarını doyursunlar diye mi doğururuyor? Onu sütüyle besliyor, büyütüyor, ama aslan gelip yiyor. Yemezse ölür, zorunlu ihtiyaç. Yemesi şart. Ama buna rağmen durum şu: Aslan ceylanın her şeyini sömürüyor. İnsanların masal anlatma ve masal dinleme merakına ben akıl sır erdiremedim gitti... Bunlar dogmatik masallardır, yok tanrı rızık yaratmış, takdir etmiş, falan filan. Böyle bir şey yoktur. Şu bilgisayarı kullanırken enerji tüketerek dünya kaynaklarını sömürüyorum. Bu bilgisayarda yazabilmem için orada kömür yanıyor, doğa kirleniyor, nükleer fisyon oluyor, radyoaktif atıklar binlerce yıl radyasyon saçıyor. Kabile şefi but kısmını kendine, kaburgaları kabileye kemirmeleri için ayırırken nasıl kabileyi sömürmüyor? Sömürü doğaldır, bilinç gerektirmez. Sömürüyü önlemek bilinç gerektirir. Bunu ancak biz insanlar ve bizim bilinçli olanlarımız başarabiliriz. Eğer başaramazsak zaten doğal olan sömürü doğal biçimde sürer gider...
-
Bazı hayvanları İnsan evcilleştirdi, peki o zaman İnsan nasıl evcilleşti?
Yanılgı şurda: İnsanı olgunlaştıran reçeteler insan dışında hazırlanmış, kurgulanmış ve getirilmiş insana uygulanmış. İnsan da olgunlaşmış. Böyle bir şey yok. İnsan evrim ile düşünme yetisini kazanmaya başladığı anda felsefe yapmaya başlamıştır. Yani düşünce yoluyla nesneleri anlamlandırmaya. Böylece ilk olarak felsefe doğmuştur. Adı felsefe konmamış, literatüre bu isim ile girmemiştir ama düşünen, nesneleri olayları anlamlandıran herkes felsefe yapar. Adı felsefe olarak konmamış olsa bile... Felsefe iki ürün verdi: Önce din, sonra bilim... Hiç bir hazır reçete yoktur. Hiç bir önceden tasarım yoktur. Her şey evrim sürecinde nedensellikle şekillenir. Nedensellik şunu ortaya çıkaracağım diye önceden tasarım yapmaz. Nedenlerin zorunlu sonuçları neyse onlar ortaya çıkar. Bilinen en gelişmiş tasarımcı, insan beynidir. Eğer bizden daha gelişmiş bir bilinç sahibi tür varsa, onlar da evrimleşerek ortaya çıkmıştır. Evrim ortaya çıkarmadan önce hiç bir bilinçli tasarımcı yoktur. (*) Dinin hiç bir şeyi açıklamadığı anlaşılınca felsefe ile uğraşanlar bilimi ortaya çıkardılar. Böylece günümüz insanlık kültürü ortaya çıktı. Bilim varken dinden herhangi bir açıklama beklemeye ne gerek vardır, ne de bir açıklama gelme olasılığı... Din hiç bir şeyi açıklayamaz, sadece hayal ürünü efsaneler üretir. Çünkü doğası, yapısı böyle. Bu şekilde doğmuş, efsane üreterek... Dinin hiç bir şeyi açıklamadığını ve başka açıklamalar gerektiğini ilk anlayanlar bilindiği kadarıyla Yunan filozoflarıdır. Bu anlayış, bilimin temelini atmıştır. Felsefe dinden sonra ikinci ürünü olan bilimi bu başlayan süreç sonucunda üretmiştir. Bilim gelişince dini geçersiz kılmıştır. Bugün dine bakarak hiç bir açıklama geliştirme olanağı yoktur, sıfırdır. Dinin işlevi sona ermiştir. Bundan sonraki bütün çağlar bilimin çağları olacaktır. Dinciler insanın kullanma kılavuzu veya prospektüsünün tanrı tarafından gönderildiğini iddia ederler. Bu tamamen gerçek dışıdır, böyle bir prospektüs yoktur. İnsan doğayı incelemiş ve çalışmasını çözümleyip prospektüsünü kendisi yazmıştır. Ortada prospektüs var, ama yazan tanrı değil, insanlar... (*) Çoklu evrenler kuramına göre önceki evrenler bundan hariçtir. Ömrü tamamlanan bir evrendeki zeki bir uygarlık, karadeliklerde bilgi depolamayı başararak başka bir evrende kendini tekrarlamanın yolunu bulmuş olabilir. Belki biz de bulacağız. Sadece gezegenimiz üzerinde bir milyar yıl, o da en az, süremiz var bunun için. Başka yıldızlara gidebilirsek daha milyarlarca yıl kazanacağız evren ölmeden önce...
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Olmayan biri, hiç bir şey veremez. Nobel diye bir şey olduğu için Nobel ödülü diye de bir şey var. Tanrı diye bir şey olmadığı için tanrının ödülü de olmaz. Hayal aleminde görülen halisünasyonların insanlara hiç bir faydası yoktur, zararı ise çoktur. Tanrı halisünasyonundan zihninizi bir an önce arındırmanızı tavsiye ederim. Ben arındırdım ve ömrümde kendimi bu kadar rahat ve huzurlu hissettiğimi hatırlamıyorum. Huzur isyanda... Yanlış anlaşılmasın, isyan tanrıya filan değil. Olmayan bir şeye isyan edilmez. İsyan, tanrı uydurmasını çıkarıp bizi köleleştirmek isteyen dogmatiklere...
-
Bazı hayvanları İnsan evcilleştirdi, peki o zaman İnsan nasıl evcilleşti?
Dinin felsefe ve bilimden farkı şu: Felsefe ve bilim özünde insanlığın yararına kullanılmak üzere geliştirilmiştir. Ama her olgu gibi, birileri çıkıp kötü amaçlara alet edebilir. Din ise, özünde ötekileştirme, düşmanlaştırma amacıyla icat edilmiştir. Kötüye kullanılıyor değildir, zaten icat ediliş amacı kötüdür. Bazı tanrısız ve cehennemsiz dinler var. Bunları istisna tutarım. Fakat insanları cennetlikler cehennemlikler diye inanç bazında ayıran bir tanrıya inanan tüm dinler, kötü amaçlarla, yağma, soykırım, köleleştirme amacı ile icat edilmiştir. O yüzden bu dinler için "nasıl bilim kötüye kullanılabiliyorsa" şeklinde örnekleme yapılamaz. Din, doğrudan doğruya oturulup "biz şu ötekileri nasıl yağmalar, yok eder, her şeylerini sömürürüz?" diye düşünülüp" "bir din icat edelim. Siz bizim hak tanrımıza niye tapmayıp başka şeye tapıyorsunuz diye onlara savaş açalım. Öldürelim, mallarını yağmalayalım, kızlarını kendimize cariye yapalım" şeklinde planlanmış insanlık düşmanı bir karanlık iblistir. Din karanlıklarını yok edip insanlığı aydınlatmak bir insanlık görevidir. Bunları söylerken kanıtın ne derseniz, Kuran ayetleri... Bu ayetlerde yazan, insanların inançlarından dolayı atılacakları cehennemde görecekleri en psikopat sadisti bile dehşete düşürecek insanlık dışı işkence vahşeti anlatımları. Bu anlatımları yapan kişiler insanlık düşmanından başka kimseler olamazlar. Kin, nefret, öldürme ve yağmalama arzusu ile dolu karanlık niyetli, karanlık insanlar bunlar... İblis diye bir şey varsa bu dinleri icat eden yağmacılardır.
-
İslam'da Kuran'ın gezegen ve uzay bilgisi
Sayın Haneke, siz demagojik anlatımlara kulak asmayın. Tanrının olamayacağı argümanı o kadar sağlam bir argümandır ki, yanıt ancak demagoji ile sanki veriliyormuş gibi yapılabilir. Bu kadar sağlam bir argümana başka türlü bir karşı çıkış yolu yok zaten. Tek çare demagoji. Demagojinin yapısı da şu: Ben sanki elimizde bir evren, bir de tanrı varmış da, madem bu evreni bu tanrı yarattıysa bu tanrıyı kim yarattı diyormuşum! Halbuki elimizde sadece bir evren var, tanrı filan yok! Olmayan tanrıyı kim yarattı diye niye sorayım? Safsataların yapısını iyi analiz ederseniz, onlara aldanmazsınız. Analitik düşünce, şart...