Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Boza da kabulumuz. Neye niyet, neye kismet; sagolasin.
  2. Aynen, bende her yemek sonrasi ve arada v.s. gunde en az uc fincan kahve iciyorum. Kahvekolik oldugum, soylenebilir.
  3. Insanoglunun, kendi adina/eliyle/ait/icin ortaya koydugu, dogal dusuncesinin en buyuk sorun ve cikmazlarindan biri teslimiyet kavrami/olgusu/konusudur. Teslimiyet, kendi bunyesinde; teslim olmayi/almayi ve etmeyi; teslimiyeti uygulayani/uzerine uygulanani/teslim olus yon ve yontemini icerir. Eger ortada bir teslimiyet var ise; bir guc/otorite/iktidar/insandisi bir deger (her turlu yaratici, madde, varolus, metafizik ideolojik ve etiksel inancsal dogrular) vardir. Tarih sureci icinde, inasanoglunu tarihler boyu kendi turu icinde birbirine teslim etmis ve teslim alanlar ile, teslim olanlar arasi bir mucadele vermistir. Bu mucadele, genelde insanoglu turunu kendi icinde ikiye bolmus; teslim alma zihniyetini ortaya atanlar ve uygulayanlar (kanunlar, yasalar, yaptirimlar, yonlendirmeler, kurulan etiksel sistemler ve pesinde kosulan ve ugruna mucadele verilen ideolojik inancsal izmler, kisaca insanoglunun bir arada, cografi ve tarihler ayrimci yasam ve iliskisini saglayan soyut ve somutlasan olgular, degerler, veriler ve tabular) ile, uzerine teslim olmasi uygulananlar( kendilerinden ortaya tarihsel olarak konulan, yasalar, kanunlar cercevesinde dusunup, davranilmasi istenenler) Burada teslim alma/olmayi saglayanda, teslimiyetin yon ve yontem olarak sistemlesmesi ve duzen haline getirilmesidir. Insanoglu, 1430 lar sonrasi, bilhassa bilim ve bilimsellige yonelmesi ve bilim ve bilimsellige tarihsel olarak hiz ve ivme kazandirmasi, bu felsefeden gelen ve genellikle nancsalliga dayanan teslimiyete bir alternatif olmustur. Yalniz, bu alternatifle de teslimiyetci zihniyet devam ederek, teslimiyeti; kendi tur bunyesinden disariya, yani insandisina tasimistir. Bunlar, onceleri madde ve doga olarak deger almis ve sonralari evrim ve evren olarak devam etmistir. Butun bu teslimiyet zihniyeti, nihilizm ile yeni bir boyut kazanarak; tamamen insanoglu eliyle/adina/ait/icin ortaya konumunun "hiclenmesi" temelinde (bu hiclenmeye, her turlu soyut ve somut ideolojik inancsal metafizik ve etiksel degerler dahildir, yok temelli izmler, nihilizmin; pozitivizm, ateizm, isimcilik temelli metafizikleri ve yukumsuzluk temelli ahlaksal etigidir), yeni bir teslimiyet yon ve yontemini getirmistir. Iste dogal dusuncenin bu akilci teslimiyet olan son duraginin da insandisi teslimiyeti, akilli tasarimci temelli, madde, her turlu yaratici, evrim, varolus v.s. dir. ya da akilli tasarimci olan insanoglunun en kucuk bolunmez biri bireydir. Bunlarin her ikisi de, kendi cikar ve bencillikleri temelinde verdikleri insaoglu ozellikli icerik ve kurduklari baglarla, ya teslim almakta, ya da teslim olmaktadir. Bu teslimiyetin isleyisi de iki turludur. Ya bireyci akilcilik cikisli, sirf kendi cikar ve bencilligini dusunen ve her seyi bu yolda kullanim araci haline getiren ve her turlu insan ve insanlikdisi dusunce ve davranisi kendi cikar ve bencilligi icin sahiplenen ve sabitleyen, amerikan idealizmi, emperyalist zihniyet, soros ideolojisi ve evengalist orgutlenmedir. Bunun butun amaci, biryerde insanoglunu ortacagin karanlik donemine cekmek ve teslim almayi, uzerinde teslimiyet uygulananlar temelinde, bilim ve bilimselligi de buna alet ederek, kalicilastirmak ve dogalsallastirmaktir. Birey ayagi ise iki turludur. Ya bireyci aktif cikisin hem kendi turu hemde herseyi sirf kendi cikari icin var saymak ve bu bencil cikar temelinde dusunce ve davranis ureterek kendine teslim almaktir. Pasif cikis ise, ikna olma/etme temelli "gonulluluktur", "Banane, ben kendi hayatimi yasarim, baskasi beni ilgilendirmez" temelli, bananecilik, ya da kendisini tamamen benligi ile yok ederek, tamamen insandisi bir degere ona icerik vererek ve onunla bag kurarak teslim etmektir. Bu da genellikle mono temelli bir deger icerigini tasir. Felsefenin varolusculuk akiminin varolusu ve monoteizm en bilinen ve belirgin olanlardir. Butun bu aciklamalardan sonra insanoglu bir tur ve turunun biri olarak neden bu teslimiyeti kendine ve turune ayrimci temelde layik gormekte, ustelik teslim oldugu ne ise, ya da teslim almak istedigi ne ise, onun icin hemde yasamini feda ederek bir mucadele vermektedir? Iste butun bu ve buna benzer sorularin cevabida; insanoglunun kendi eliyle/adina/ait/icin ortaya koydugu ve hic sorgulama geregi duymadigi veya sorgulamayi sadece yapilandiris ve isleyis bunyesinde yaptigi dogal dusuncesidir. Iste insanoglu DOGAL DUSUNCESINDEN ARINAMADIKCA/KURTULAMADIKCA NE TESLIMIYETTEN, NE DE ONUN ZIHNIYETI, SOYUTLAMASI SOYUTU VE SOMUTUNDAN DISARI CIKAMAZ. Kendi kendini de bir tur olarak, herzaman bir mucadeleye, savasima, ayrima ve ayristirima, bencillige, cikara, guce, otoriteye, iktidara ve bunlari saglamak adina da, her turlu insandisi ve insanlikdisi, ustelik kendi ortaya attigi her turlu; metafizik ve etiksel; ideolojik inancsal veri, deger ve tabularinin dogruluguna ihtiyac duyacak ve bunlari sabitleyip, sahiplenecek ve bu ugurda canini verecek ve verdirecektir.
  4. Kadinin "ezilmisliginde" Disinin Rolu Nedir? Insanoglunun tek koken ve temelli dusunce yapisinin ortaya koydugu, iki tane ve birbirine zit fiziksel gorunumu vardir. Erkek ve disi. Tarih boyu bir konu one cikmistir. Erkek her nedense; disinin hep annelik yonunu one cikarmis, buna saygi duymus; ama, disinin kadin yonunu de; "ezmis, ikinci plana itmis, kolelestirmis ve kullanmistir" Ayni fiziksel bedende ayrimlastirilan bu farkta; acaba disinin rolu nedir? Ayni disi bedende; butunlesen annelik ve kadinlik, erkek acisindan, neden bu kadar farkli ve ayrimci bir dusunce ve davranis yaratir ve sistemlesmede rol oynar? Buradaki disinin rolu nedir? Eger bir disinin; bir anne olarak; insanoglunu yetistirdigi ve bilhassa erken caglarda egittigi dusunulurse; bu egitim ve yetistirimi almis, bir kiz veya erkek cocugu; nasil olurda; buyuyunce; kadina baska bir gozle bakar? Eger bir disi, anne olarak kadinliginin "ezilmisligini" istemezse; nasil olurda; erken yaslarda yetistirip egittigi evladi, kadina ayrimci bakarak dusunur ve davranir? Disinin, bu celiskisi nereden gelmektedir? Yoksa; disi de; anne olsa bile sadece tek evrensel dusunce kokeninin karakteristigi olan erkeksel yapi ve tabiatli dusuncemi uretmektedir? Ya da bunun baska bir izahi varmidir? Buradan da; cok net aciga cikmaktadirki; bir disisel dusunce ve davranis sekli mevcut degildir. Olanda dogal dusunce de; erkeksel disilik dusuncesi ve davranisidir.
  5. Erkegin "Disilik Cikmazi" Tarihin ilk donemlerinden beri, erkegin; insanoglunu acisindan; bir cikmazi vardir. Bu cikmaz disi ve onun disiligi cikmazidir. Erkegin yasam ve iliskisinde; yarattigi, iki ayri disi turu vardir. Bunlardan birisi kadin, digeri ise annedir. Erkek icin; disi genelde ve gorunuste sadece bir kadindir. Ama, oz ve ozele gelindiginde ve bilhassa aile kavraminin da getirmesiyle goruntudeki kadin, anne olmustur. Bir erkek, eger bir disiyi algilarken; onu anne olarak algilarsa; kendisinin ve neslinin tamamlayicisi olarak gorur. Dolayisiyle onu korur, kollar ve hatta el ustunde tutar. Eger, bir erkek; bir disiyle bu ozellikte bir bagi yoksa; o zaman disiyi kadin olarak gorur. Hem duygulari, hem dusuncesi, hem davranisi; kisaca yanasimi tamamen farklilasir. Daha, sonralari bu aile iliskisi; teyzeleri, halalari, kiz kardesleri, ablalari, esleri, baldizlari, yengeleri, kayinvalideleri,nineleri v.s. getirmistir. Tarihte, sadece anaerkil toplum; erkegin, disiyi; doguran, kendisini ureten ve anne olarak gordugu bir toplumdur. Onun disinda ve bilhassa aile mevhumundan sonra, erkegin disiyi genelde; bir kadin olarak gormesi; sadece ozelde bir anne ve akraba olarak gormesini getirir. Sizlere soruyorum. Erkegin zihniyetinde yer eden ve dusuncesinde yarattigi; disinin bu iki farkli ozelliginin kokeni ve temeli nedir? Neden, birini korumus, kollamis ve kendisinin devami ve tamamlayicisi olarak gormus; digerini ezmis, kolelestirmis, karsisina almis ve "gun yuzu gostermemistir" Erkegin; disiye yanasimindaki bu farkliligin kokeni ve temeli nedir? Bu ayrimsal farki korumasi; genelde insanoglunu ne gibi bir dusunce ve davranisa itmistir? Bu farkin; disi uzerindeki karmasik etkisinin rolu nedir?, yani "ben disi olarak bir annemiyim?, yada erkegin ozel ve ozsel yakinimi?, yada ben bir disi olarak, kadinmiyim?, yani erkegin geneli goruntu olarak algiladigi ve "horgordugu" Sizce, insanoglunun; insan olma mucadelesinde; erkek, disiyi nasil gorur ve ozde algilarsa; bu ayrim ve fark ortadan kalkar? Erkek, bu ozel ve genel yanasimini; nasil dengelemelidir ki; insanoglu; insanlik iceren ve insan olan, bir dusunce ve davranis uretiminin yasam ve iliskisini sursun? Erkegin, disilik uzerinde, uyguladigi "ikiyuzlulukte, acaba disinin rolu nedir? Disinin; kadinlik ve annelik dusunce ve davranislarini, nedenleyip sorguladigimizda, acaba; disiligin kendi icindeki; dusunce ve davranis uyusmazliginin da, acaba algisina varabiliyormuyuz? Bir kadin, erkegin eliyle ezildigini gorur ve yasarken; nasil olurda, anne olunca bir erkek evladi kendisini ezen bir zihniyetle yetistirir ve destekler? Neden, bir kadin anne olunca; dogal dusuncenin erkeksel karakteristigini kadina nazaran, daha on plana cikarir? Dolayisiyle; disinin bu kadinin ezilmesindeki; annelik dusunce ve davranisindaki erkeksel karakteristigin rolu, neden bu kadar belirgindir? Bir disi, anne olduktan sonra; acaba, kadinlik yonunumu unutur? Neden, erkeksellik karakterinin erkegi;disinin kadinini ezebilirde,disinin annesini ezemez. Yoksa; ezmesi icin bir neden mi yoktur? Ozaman disiligin temeli; erkeksel karakteristigin ortaya koyusuna gore; fiziksel olarak annede yansidigi icin mi korunur? Ya da dusuncedeki, disilik erkeksel karakteristigin ortaya koyusuna gore, sadece kadinda mi vardir? Erkeksellik, disilik uzerindeki dusunce ve fizikteki bu anne-kadin ayrimini neden uygulamaktadir? Erkeksel karakter; hangi disiligi korur kollar, hangisini kullanir ezer? Erkekselligin; koruyup kolladigi disilikteki-ki dusunce olarak annelik, fiziksel dogum olarak annelik, dogurucu olarak kadin- fark ile; ezdigi ve kullandigi disilikteki-erkek olmayan cins, cinsi beraberlik, erkek icin yaratilan kole, hizmetci v.s. fark; nasil aciklanir? Disinin erkeksel karakter kokenli erkek egemen topluma karsi verdigi mucadelede; kadinlik mi annelik mi, yonu ortaya cikmalidir? Disi hangisidir. Fiziksel olarak; kadin mi?, annemi?, dusunsel olarak; kadin mi?, anne mi? bu erkeksel karakteristikli tek dusuncenin varliginda, disi hangisidir? kadin mi?, anne mi?, dogal dusuncenin erkeksel karakteristiginin dusunen dusuncenin insansal karakteristigine donmesi adina, disi; hangi yonunu one cikarmalidir; kadin mi?, anne mi? Bu temelde; hangi disi erkegi egitmelidir; annemi?, kadin mi? Disi hangisidir/ hangisi olmalidir/disinin bu ikili butunlugu nasil saglanmalidir/erkek bu konuda nasil egitilmelidir/insansal olan hangi disidir, kadin mi-anne mi? hangisi dusunen dusuncenin yonlendiricisi olmalidir? Bir erkegin, insanoglu olarak; kendisi icin bictigi uc farkli karakter yapisi vardir. Bir erkek dogum ile olum arasi bu uc farki da; yasar ve belirli bir donem sonra ucunu birarada yasar. Bir erkek hangisidir? Evlat mi?, es-koca- mi?, babami? Bir erkek icin; bu ucunden hangisi onun bakis acisini ve dusunsel ve davranissal yasam ve iliskisini belirler? Evlat; bakima, kollanim ve korunuma, yetistirilmeye, egitilmeye ve ogretilmeye; kisaca yasam ve iliskiye hazirlanmasi gereken erkektir. Bizim toplumumuzda, birey yetismediginden de; bu alginin yasi ve duzeyi yoktur. Bir ebeveyn icin evlat evlattir. Koca, yani es; evinin erkegi olmaya, eve ekonomik getirim saglamaya, esini; koruyup kollamaya ve evinin duzenini saglamaya gorevli bir erkektir. Baba ise; ailesinden sorumlu, ailesinin refahi ve huzuru icin calisan; onlarin herturlu yasamsal sorunlarina gogus geren, ailesinin koruma, kollama egitim-ogretim gorevini hem maddi; hem manevi olarak ustlenen erkektir. Buradaki, tanimlar; Anadolunun; tarihsel birikim, deneyim ve bilinc temeli goz onune alinarak verilmistir. Her iki yone de genisletilebilecek tanim icerikleri-modern ve gerici- verilebilir. Ama bunlar Anadolu'nun gercekci yapisina uymaz ve istisna olur. Evet, bir erkegin; evlat mi, es mi, baba mi, olarak hayata bakis acisi; insansal ve antiayrimcidir? Bir disinin, tercih ettigi erkek dusunce ve davranis tipi, hangisidir? ve neden? Disi bu tercihi, hangi bakis acisi kisiligiyle yapar? Kadin mi?, Anne mi?
  6. Basliktan da; anlasilacagi gibi; insanoglunun dogal dusuncesinin, hic te dusunce siniri icine sokulamayacagi bir baslikla, sizlere; bu basligin ne anlam ifade ettigini ve bu basligin dogal dusuncenin evrensel temeldeki; ctetolojik koken ve yapisinin tam sinirlarini ve sorunsal cikmazini ortaya koymak istiyorum. Once elimizde olan dogal dusunce kavramlarini siralayalim. Iste basligimizin icerdigi kavramlar bunlardir. Bu ne anlama gelir. Dogal dusuncenin koken ve yapisinda; erkek ve disinin sadece goruntusel (fiziksel) olarak var oldugu, ama dusunce de yer almadigi; disiselligin ise; hic bulunmadigi "yok" sayildigi ve/veya gozardi edildigi ortaya cikar. Erkeksel disilik ne demektir? Dusunce kokeni olarak erkeksel disilik. Dusuncenin erkeksel, yani X karakterini, ozunu; karsitlik ve ikilem ve goruntusel ve sey olarakta; Y sekillenisi, olusumunun uclemini, yani em-pozitif, tek ve nokta nin noktasal goruntusunu dusunce de, davranisa sunmaktir. Iste bu temelde; dusuncenin ozunde; ne erkek, ne de disi vardir; onun yerine erkeksel karakterli disiligi simgeleyen insanOGLU mevcuttur. Bu insanoglunun ozu bir ikilem; insan ve erkek; insan ve disi; ve de karsitliktir;erkek ve disi. Buradaki bir ikilemde; erkekte gorulur; kendi ve baba; disi de de; anne ve kadin. Ikilem ile karsitlik farkinin daha iyi algilanmasi icin, ikilemin ayni fiziksel yapidan kaynaklandigini; karsitligin ise; iki farkli fiziksel yapidan kaynaklandigini belirtebiliriz. Buradan once, Y uclem goruntusunun nasil olustugunu veya sekillendigini ortaya koyalim. Em pozitif; karsitliklari veren Y nin alt ucudur. Yani, pozitif ve negatifin, cikis noktasi ve de kaynagi em-pozitiftir. Ornek; Hak (em-pozitif) hakli veya hakki (pozitif), haksiz veya hakki degil (negatif) Buradaki em kokeninin, pozitifi, syn,sym yada davranistaki pro; em kokeninin negatifi, anti ya da davranistaki contra. Simdi de ikilemin, nasil teke indirgendigine bakalim. Bu A dir, veya bunda A vardir. Ilkinde, isaret ile (bu) kesinlik (dir); ikincide de; yine isaret ile (bunda) kesinlik (dir) ortak olarak A yi ortaya koyar. Iste A ikilemin teke indirgenmis sekillenisi ve olusumudur. Buradaki A yerine "hak" kelimesini koyabilirsiniz. Iste; tek ve em- pozitif olarak kesistirilen A da; noktadir. Dilin kulak ve noktalama koken ve temeli; bu karakter ve gorunusu olusturmus vesekillendirmistir. Dolayisi ile kontrol yaparsak; A noktasi, A ve Karsi A olarak; karsitligi. A var ve A olmak olarak ikilemi verir. Iste bu izahi verebilen ve dogal dusuncenin bunyesinde olmayan ve dogal dusunceyi ortaya koyabilen dusunduren dusunce, yani disisel oz ve karakterdir. Bu karakterin ortaya konmasinda; ne bir erkeksel karakter, ne de bir bu karaktere sahip olan disilik olusum veya sekillenisi yoktur. Hem erkek ve disi gorunum farkinin farkindadir, hem disinin kadin-anne ikileminin, hem de erkegin baba versiyonunun farkindadir. Erkeksellik ve disilik soz konusu degildir. Erkek/disi ayrimi soz konusu degildir. Anne/kadin ayrimi soz konusu degildir. Erkegin babaversiyonu soz konusu degildir. Tek bir sey vardir soz konusu olan, insan ve onun farkli versiyonlarinin esitligi, birligi, ve beraberligi uzerine yurutulecek dusunce ve davranis, yasam ve iliski, sistem ve duzen. Iste bu tip bir dusunduren dusunce uretimi, INSANIN DISISEL URETIMIDIR. Not: Bu yazi tamamen bir dalalet, aykirilik ve terslik iceren bir dusunce urunudur. Mumkunse; ayni icerikte degerlendirilebilip, algilanmasi istenendir.
  7. Aslinda insanoglu temelli fenomeni numenal insan ve insanliga numenal yeti olarak eristirmeyen ve ulastirmayan kendilik bilinc ve farkindaliginin yoksunsulugudur. Buradaki kendiligi cok iyi algilamak demektir. "Seyin kendisi" temelinde insanoglu dahil seyin ne oldugunu algilayabilmek icin; iki nokta cok onemlidir. Birincisi herseyin bir yapilandirilmislik oldugu Ikincisi bu yapilandirilmisligin oznesinin yani yapilandiraninin insanoglu oldugudur. Bilindigi gibi epistemolojik olarak rakipsiz ve alternatifsiz tek bilidiren, belirten faktor insanogludur. O zaman demekki sey algi olarak ne olursa olsun, bunyesinde bir insanoglu bilgi ve kavrami tasir. Yani insanoglu kavramsal bilgisi icermeyen bir sey bildirilmemistir ve belirtilmemistir. Iste bu temelde bir sey ister insanoglu olsun, ister algilanan baska bir gozlem/yansi veren olsun; bunun kendilik bilinci, insanoglunun belirttigi ve bildirdigidir. Iste buradaki kendiligi kendi olarak veren de bildiren yani insanoglunun kendisidir. O zaman kendilik bilinci sadece insanoglunu degil; onun kavramsal bildirdigi her turlu bilgiyi icerir. Iste burada bildirilen ne olursa olsun; onun kendilik bilincinde bir uclem vardir. Bu metafizigin ontolojik ve varliksal indirgemeci vedeterminist tartisan her bir izminin tabanini teskil eder. Yani madde, dusunce ve kavram. Iste insanoglu neyi nasil bildirirse bildirsin, bu bildirimde bu uc oge biribiri ile ic icedir ve biri olmadan digeri olamaz. Bu uclem insanoglu da dahil her turlu bildiredigi ve belirttiginin uclemidir. Insanoglunun kendisine gelirsek; sadece bu uclem kendilik bilinci icin yeterli degildir. Insanoglu acisindan kendilik bilinci, yani insanoglunun kendi varliksal farkindaligi ve bilincinin bilisselligi; ne sadece indirgemeci/determinist metafizik ontolojik tabanlarinin maddesi, dusuncesi ya da kavramidir. Zaten bunlar insanoglunun fenomenal ve dogal zihniyet temelini insandisi ve insanlikdisi yapar. Ne de insanoglunun indirgemeci/determinist temelli sadece genetik/konektomatik/biyolojik/evrimsel/fiziksel/kimyasal/sinirsel v.s. temelli fenomenal yapisi; ne de zihniyet/dusunsel/akilsal/ v.s. temelli soyut yapisidir. Bunlardan biri insanoglunu madde/mal ve koleye, digeri de kula esdeger ve ozdes kilar. Zaten kendilik bilinc ve farkindaliginin dogal ve fenomenal zihniyet sonucudur bu durum. O zaman yukaridaki ilk uclunun yanina eklenecek uclemler vardir. Bunlardan ilki sosyo-psiko-bilisselllik digeri de fenomenonumenal kavramsalliktir. Iste bu temelde algilanmasi, idrak edilmesi, kavranmasi ve bilincaltindan devrimci sorgulama ile farkina varilarak bilince cikartilmasi gereken bu kendilik bilincidir. Nihilizm ile gelen ve farkindaligin bilince tasinmadigi "bencillik, bireycilik, bananecilik, bencilik" v.s. kendilik bilincinin farkindaligi olarak; ama bilissel temelde noncognitivizm olarak birey ve bireysel bilince ve de bunun ust duzeyi olan tursel bilince tasinamamaktadir. Iste evrensel-insan zihniyeti epistemolojinin bu yonunu ortaya koymakta ve sorunu bu temelde dile getirmektedir. Unutulmamalidir ki; kendilik bilincinin farkina varilamamasi, algilanamamasi, idrak edilemeyip, kavranamamasi; insanoglunu bilissel olarak degerlendirme olanagi tanimiyacak ve bu temeldeki her turlu bilimsel degerlendirme bilimsel den felsefi tabana kayacak ve inancsal ve ideolojik ilkler, mutlaklar, kesinler icerecektir. Ayni sorun akilciligin inancsal ve ideolojik her turlu yonlendirim ve yaptiriminda dagecerlidir. Iste bu gecerlilik insanoglunu ya bir kulyapacak ya da bir madde olarak nicelikten ote algilayamayacaktir. Sonucta her turlu nitelik algisi, insanoglunun niceliginde, fenomenal goruntusunde dogal yapisinda degil; numenal yetisinde ozunde, ozelinde ve fenomenini yonlendiren, yoneten kontrol eden numenal yeti degerlerindedir.
  8. Suphecilik de, kesinlik te bilimsel olmayan aklin ideolojik/metafizik/etik/inancsal kendine dogruladigi bakis acilaridir. Bilimin bilimselligi, varliksal/ideolojik/inancsal olarak konuya yanasmadigindan ve fenomenin sadece gozlemini dile getirdiginden, hem suphecilik, hem de kesinlikten arinmis durumdadir. Bilimsel bakis acisinin ve metodunun supheci olmamasi olgusuna dayanir. Cunku bir olgu (fact) teorisi test edilmis ve evrensel onay almis bir bilgidir. Bilimsel bakis acisinin ve metodunun kesinlikci olmamasi da yanlislanabilirlige dayanir. Yani herhangi bir olgulasmis bilgi, baska bir gozlem, deney, olcum v.s. ile yanlislanabilir ve yeni olgu ortaya konabilir. Iste bilimin bu bilimselligi, bilimsel bakisacisini; her turlu, metafizigin, ontolojik ve teolojik tartiusmasindan, inanc ve/veya inancsizlik sabitliginden ve kesinliginden bunlarin tartismasindan ayni sekilde insanoglu yapilandirilmisligi olan her turlu etik yonlendirim vce yaptirimlarin inancsal/ideolojik kesinlik tartismasindan ayri ve farkli kilar. Cunku bilim once gozlemler, sonra numenal yetisini kullanir. Aksine tum akilcilik yanasimlari, once numenal yetisinin kavramini, degerini, verisini v.s. ortaya atar; ondan sonra onu gozlemin somutluguna, sistemine, duzenine ve kurum ve kurumlasmasina tasir. Buradaki sorun da tasinanin, yine aklin ideoloijik/inancsal dogrusal degerlendirmesiyle, o olup olmadigi tartismasidir. Mesela demokrasinin bir ortamda var olup olmadigi tartismasi iste aklin bu islerligi sonucu olumlu ya da olumsuz bir tesbit kazanir. Bilim, bilimsel olarak gozlem yerine numenal yetiden yola ciksa bile, yani bir hipotez, sentez, teori v.s. bunu gozlemletmek ve ortaya atilan teorisini de test edilebilir bir sekilde ortaya koymak ve olgulastirmak durumundadir. Ayni sekilde yanlislanabilirligi baki kalmak sartiyla. Iste genelde bilimin bilimselligi gozlem ile yola cikar ve bu gozlem, onceki olgulasmis verilere, bulgulara ve kuramlara dayanir. Burada bilimin, yeni bir kuram, teori, hipotez v.s. ile yola cikmasi, ancak o "bilimsel" soyut yanasimin, gozleme ve olguya gecebilmesi ile mumkundur. Iste bu temelde, bilimin bilimselligi ister soyuttan, ister somuttan baslasin; bilimselligi belirliyen olgu ve yanlislanabilirligin, bilimsel bilginin her turlu ufkunu ozgurlestirmesidir. Iste bu ozgurluk, bilimsel tum olgu ve cesitli disiplin axiom, maxim, postulat ve belgitlerinin de bir gozlem ile yanlislanabilecegi olanagini her zaman acik birakir. Iste bu nedenden bilimsel bakis acisinda, akilciligin supheciligine ve kesinligine yer yoktur. Tabiki bu bilimsellik icin ve gecerliligi icin bir olcuttur. Bilim kisisinin kendi her turlu bilimsel olmayan degerleri olabilir ve olmasi da dogaldir. Onemli olan bilim kisisinin bilimsel bir aciklama ve calisma yaparken, bunlari qua felsefesi temelinde calisma disi birakmasidir. Ya da bilimsel bir bilgi olarak degil, kendi kisisel dusuncesi/inanci/ideolojisi v.s. olarak aciklamalidir. Cunku tarih bize her zaman, bilim kisilerinin bu iyi niyetinin ve dobra doburlugunun bilimsel olmayan her turlu akil cikarcisi olan beyinlerce su istismar edildigini ve duygu akil somurusu olarak kullanildigini gostermistir. Darwin'in sosyal darwinizmi yaratan ve carpitilan aciklamasi, her turlu biyolojik bir olgunun dusunceye tasinarak irkciligin, asil kanligin, kafatasi ayrimciliginin ve son olarak DNA ayrimciliginin yapilmasi, genin bencillik algisi ve en son Hawking'in kendi kisisel tanrisini, bilimin yasalari ile ozdeslestirmesi, her zaman dogal zihniyet icin bir dogallik ve "bilimsellik" kisvesi altinda bir cikar araci haline getirilmistir. Iste bilhassa bilimin bu kullanimini cok iyi algilamak, bilince cikarmak ve farkina varmak gerekir. Bu da her turlu aciklamanin, kimden gelirse gelsin, bilimsel olup olmadiginin bilgisi ve algisi olarak sorgulanmasini getirir. "Bunu ....soyluyorsa, bu mutlaka bilimseldir" yanasimi, dogal zihniyetin cikarci dusunce ve sisteminin "ekmegine yag surmekten" baska da bir sey degildir.
  9. Bu yapi, isleyisi ve her turlu yapilandirmacilik; insanoglunun kendisi de dahil; onun eliyle, adina, icin ve ait olarak bir monolog ve epistemolojik olarak ta rakipsiz ve alternatifsizdir. Bunu soyle algilamak gerekir. Insanoglu disinda kalan baskabir turun eger bir yapilanmdirilmisligi varsa, bu ancak o tur eliyledir ve insanoglunun henuz boyle bir tur ile bir dialogu ortak yapilandirmaciligi mevcut degildir. Bu temelde yapilandirmacilik, yapi ve isleyis paralelinde; kendi de dahil insanogluna gozlem veren her turlu fenomenal tabanin yansisina ve gozlemine insanoglu eliyle, bir deger, veri ve tabu kisaca bir data verilmesidir. Buradaki sorun, bu verilen datanin; sanki uzerine verilen fenomene aitmis gibi algilanmasidir. Yani insanoglu kendi her turlyu ozelligini fenomene verirken, sanki bu ozelliklerin fenomene ait oldugunu varsayar. Ilk sorun buradadir. Basta bu sorun, yuzyillardir metafizigin varliksal temelindeki her turlu taban ve tartismasinin ve hangi taban ve temelin ideolojik, inancsal dogrulamas temelinde indirgendigi ve determinizmi tartismasidir. Simdi bu bilimsel olmayan tartismayi bir tarafa birakip, insanoglu yapilandirmaciliginin ne oldugunu ortaya koyalim. Insanoglu yapilandirmaciligi, kendi de dahil kendine gozlem ve yansi veren fenomenal tabana kendinden ve kendi vucut ve beyninin algisi, kavrami, bilgisi ile eklemeler yapmasi ve bu her turlu eklemeyi uzerine verdigi fenomen ile kesistirmesi ve sanki o fenomenin bir parcasi olarak algilamasidir. Buradaki yapilandirma ana olarak iki turludur. Birincisi fenomenal yapilandirma, ikincisi numenal yapilandirma. Fenomenal yapilandirma: Insanoglu kerndisine gozlem ve yansi veren fenomene yonelik direk fiziksel ve gorunumu olan bir ekleme yapar ise bu fenomernal yapilandirmadir. Buradaki yapilandirma, fenomene eklenen, her turlu isimsel, tanimsal, tarifsel, dilsel, fiziksel yapilandirmadir. Buna olgusal yapilandirma da diyebiliriz. Burada iki sorun ve fark vardir, sorun olan bu yapilandirmaciligin basta dilsel olaninin sabit, sahipli, degismez ve kesinlik icermesidir. Zaten insanoglu bu sayede yapilandirdigi fenomenal tabani fenomen olarak bir birinden farklilastirabilir. Buradaki fark ise; ya insanogluna gozlem ve yansi veren bir fenomenin yapilandirilmasi, ya da insanoglu aklinin yarattigi bir adin, fenomen haline getirilmesidir. Mesela madde bir fenomenal yapilandirma iken, bir masa aklin maddeyi isleyip yeni bir fenomenal yapiyi ortaya koymasidir. Buradaki bir fark ta, bu aklin yarattiginin yapilandirma adina, bir duzensel ve sistemsel isleyis haline getirme cabasidir. Tum politik izmler ve etik bunlarin basinda gelir. Cunku burada aklin yarattigini kurumsallastirma, insa etme ve kurumlastirmasi mevcuttur. Burada uc farkli fenomenal yapilandirmaya, ornekler verelim. Madde, masa ve dini, etik ya da politik her turlu yapilandirma. Burada onemli bir algi vartdir. Bu da insanoglunun bu farki yaratan kendi numenal yetisinin yaptigi yapilandirmadir. Burada once numenal yeti ile numenal yeti deger farkini ortaya koymak gerekir. Mesela akil bir numenal yeti iken, akil ile yapilan yapilandirma, bir numenal yeti degeridir. Mesela masa ya da demokrasi. Adalet ya da sevgi. Seref ya da ozveri v.s. Kisaca insanoglunun fenomenal yapilandirdiginin mutlaka ya olgusal ya da algisal bir fenomenal tabani olmasi gerekir. Olgusal olan genelde bilimsel olurken, algisal olan inancsal ideolojik ve algilayanca dogrulanmis olandir. Buradan acik bir sekildse, hic bir yapilandirilanin olgusal ya da algisal olarak bir tabana dayanmadigini soyleyemeyiz. Yalniz bu taban ya gozlemsel ya da algisal bir tabandir. Gozlemsel ise, olgusal; algisal ise ideolojik,inancsal dogrulanmali, degisken, goreceli ve her algi tabanina gore de farklilasan konumundadir. Buradan onemli bir kavrama ortaya cikmaktadir. Yapilandirma ister bir fenomen ister bir numenal deger olsun; birincisi mutlaka insanoglu numenal yetisini gerektirir, ikincisi de mutlaka bir tabana isaret eder. Bu taban ya direk fenomenin kendisidir, ya da dogrulayan bir numenal yeti degeridir. Yani varliksal, inancsal, ideolojik bir dogrulama tabani. Genelde taban bir dogrulama tabani (ideoloji, inanc, etik v.s.) ise,bunun hem olgusal hem de ortak bir algisi yoktur ve bilimsel de degildir. Deger numenal yeti degeridir ve sadece dogrulayan tabana ya da beyne gore fenomenal bir gorunum algisi verir. Ozetlersek; Yapilandirma bir yapi ve isleyisin ya olgulasmasi ya da fenomenlesmesidir. Yapilandiran ve yapi ve isleyisi ortaya koyan, insanogludur. Bu yapilandirma yapilanan uzerine verilen ektir. Insanoglu kendi dahil her yansiyan ve gozlem vereni kendi vucudu, beyni ve nuimenal yetisinin degerleri ile yapilandirir. Bu yapilandirma olgusal da algisal da olsa, ya bilimsel ya da dogrulama olarak bir tabana temele dayanir ve ya bir fenomene yonerliktir, ya da fenomenlesmeye yoneliktir. Ya fenomendir, ya da fenomenlestirilmis olandir. Olgusal yapilandirma, gecerlilik ve yanlislanabilirlik olarak degisken, yenilenen gelisen v.s. olurken; algisal yapilandirma, dogrulama tabanli olarak sabit, sahipli, kesin, mutlak ve degismez temelde tartismalidir. Ustelik bu tartisma ustuinluk temelinde gucu, otoriteyi ve iktidari gerektirir. Ayrica bu temeldse, baskici, zorlayici, mudaheleci, yonlendirimli ve yaptirimli olarak insanlik disini icerir. Kisaca dogrulama temelli algisal yapilandirma, dogal ve fenomenal zihniyetin yapilandirmasidir. Gozlemsel temelli olgusal yapilandirma ise bilimsel, bilissel yapilandirmadir. Burada dogrulama temelli algisal yapilandirmanin, bilimselligi ise bilissellik temelindeki dogrulama temelli algidan hem serbest dusunce hem de qua felsefesi ile arinarak ve kurtularak ortaya konan, insanoglu yapilandirilmisligina dayanan ve numenal insanliga gore olan gozlemdir. Konu algilama adina, bilisselligi yuksek bir konudur. O yuzden eger yanit gelirse, daha bir bilissel kilinabilir.
  10. Eskiden filoloji olarak bilinen dil bilimi, gunumuzde 3 farkli dalda ele alinmaktadir. Dilin her turlu yapilanisi, yapisi ve isleyisi-Linquistik Dildeki her turlu kok ve ekin temeli/tabeni-Etimoloji Dilin konusulan ve yazilan guncel kullanimi-Language. Bilindigi gibi turkce dili genelde kok uzerine kurulmus ve kokten turetilmis bir dildir. Genelde bu kokler ya bir isim, ya da bir emirdir. Mesela goz bir isim iken, gor bir emirdir. Bir is hareket ve olus belirten kelimenin, yani fiil ya da yuklemin dile gelisi ise, emir kokune eklenen mek/mak mastarlaridir. Gormek gibi. Iste bu temelde din bir is bir hareket ve bir eyleme donusecek olan bir emir kokudur. Fiikllerimiz- Dinmek, dinlemek, dinlenmek ve dindirmektir. Din emir kokunden turetilen bu eylemleri sorguladigimizxda, karsimiza; tamamen pasifize eden ve tamamen karsi tarafi pasifize etmeye yonelik fiiler oldugunu goruruz. Dinmek- genelde hareketin, cabanin, firtinanin, dalganin v.s. durulmasi ve sakinlesmesi anlamindadir. Dinlemek- Soylenileni anlamak ve uygulamak ve ona uymak anlamindadir. Dinlenmek-Bir hareket is ya da eylem sonucu olusan yorgunluigun atilmasi anlamindadir. Dindirmek-Mesela aci ceken bir kisinin acisini hafifletmek, onu o acidan kurtarmak v.s. temelli gosterilen cabadir. Goruldugu gibi, din kokeni- durul, sakinles, karsi cikma, kabullen v.s. temelli bir pasifize etme eylemidir. Buradaki aktivite ise, ya bu din kokeninden turetilen emirleri kabul etmeme ve karsi cikma, ya da bu emri isteyenlerin emirleri yerine gelmesi adina aktiflesmesi. Yani dinmeyeni, dindirmek; dinlemeyeni, dinletmek, dinlenmeyeni, dinlendirmek ve dinmeyeni, dindirmektir. Buradaki pasif emrin aktivitesi; emre uymamak ve emre uydurmaya yonelmektir. Iste burada emre uymamak bir isyan, bas kaldiris, asilik, yaramazlik v.s. olarak algilanirken; bunu yapanlari emre uymaya zorlamak, baski kurmak, mudahele etmek, korkutmak ve benzeri hak ve ozgurluk ihlali dusunce ve davranislardir. Kisaca din temelli pasif emre uymamak hak ve ozgurluk talebi, bu aktiviteyi tekrar pasifize etme dusunce ve davranisi da hak ve ozgurluk ihlali, baski kurma, mudahele v.s. temelli bir yanasimdir. Islam dini inanc, iman ve sartlarinin ve bunu uygulayan muslumanlarin yine dil anlam temelinde bir teslimiyete girdikleri algilanirsa, Din kok ve ondan turetilen emir koklerinin ve de eylemlerin de nasil bir pasiflik ve pasifize etmek uzerine kurulduigu da algilanir. Kisaca din kokeni boyun egmek, sorgulamamak, harfiyen uymak, emre itaat temelli pasifizmin; dusuncenin dusunme eylemi ile tam bir zitlik icinde oldugu algilanir. Cunku dusuncenin dusunme eylemi, tam da pasivizmin aktiflesmesi anlamini ve emirlerin uygulanma ve karsi cikilma yerine, sorgulanmasini saglar. Dolayısiyle din kelimesinin etimolojisi kesin bir şekilde belli değildir. Yabancı kök ve anlamların zamanla bu kelimenin yapısında bir araya gelmiş olması (aynı şekil içinde birden fazla kökün bulunması) mümkündür........... Bu zikredilenleri toparlayacak olursak, "din" kelimesinin "yol, adet, hüküm, ceza, iman, hal, gidiş, ibadet, hesap, saltanat ~e idare ..." gibi sözlük anlamları bulunduğuıs, semantik yönden onun hem hakimiyet, hem de teslimiyet gibi zıt anlamlara sahip olduğu söylenebilir. Buna göre din kelimesinin kuııanılışında iki taraf göze çarpmaktadır: hir,i, boyun eğen, yol tutan, adet edinen, inanan ... taraf; diğeri de, hükmeden, ceza-mükMat, karşılık veren ... taraf. Bu iki taraf arasında~ münaseheti düzenleyen kanun "din"dir. -http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/773/9864.pdf-
  11. TC tarihi qua felsefesi ile degerlendirildiginde, cok acik bir oturmamislik, yerlesmemislik fakat bir alisilagelmislik hukum surdugunu gorebiliriz. Buradaki alisilagelmislik, her turlu iktidar savasindaki iktidari ele gecirme adina yasanan kaos ve her turlu insanlikdisi politik/duygusal ve tarihi mirastir. TC donemlerine soyle bir bakalim. Ataturk donemi-1923-1938 Ara donem-1938-1950 Ataturk karsitligi donem-1950-1960 Ataturk donemini geri getirme-1960-1970 Ara donem-1971-1980 Ataturk karsitligi donem-1980-2010 Ataurk donemini geri getirme cabasi-2010- Burada ilk gorunen hemen Ataturk'un olumunden sonraki donemdir. Bu donem Ataturk karsitligina acilabilen bir donem olma vasfi ile, demekki Ataturk'un olumu ile birlikte bir Ataturk karsitligi gundeme gelmistir. Ataturk tabanini genelde sol olarak algilarsak, demekki bu donem sagin ve cesitli degisimlerin yasandigi bir donemdir. Iste bu donem bir cesit Ataturk yanlisi donemin darbesi ile sonlandirilmak istenmistir. Aslinda bu donem politik olarak ulke ve toplumunun disaridan politik kutuplasma donemidir. Sol kesim hem Ataturk yanlisi olurken ayni zamanda bir SSCB ve tarihinin etkisindedir. Bunun yaninda ve buna karsit olarak 1950 ler ile gelen bir ABD yanliligi soz konusudur. 1970 ile birlikte, sagdan cok sol kesimin ustune baski kuruldugu gorulur ve bir cesit 70'ler 50'leri geri getirme cabasidir. Isten bundan sonra Atasturk yanliligi inise gecmis, Ataturk karsitligi yukseltilmis ve 80'ler ile birlikte bu gelisme yerlestirilmeye calisilmistir. 1980 sonrasi ise Ataturk karsitliginin temellerinin atildiginin ABD nin SSCB'ne iktidar olarak ustun geldiginin donemidir.Burada bu ustun gelme once asker eliyle olmus ve 2000 ler ile sivil iktidara kendini devretmistir. Iste bu sivil iktidar, 2000 li yillarin ortalarindan baslayarak, Ataturk tarihini her yonuyle Anadolu'dan silmeye yonelmistir. Bunun kitlesel fark edilisi ise 2010 lardir. Yalniz burada bu fark edimin ortak bir yonunun olup olmadigi ise farkli bir konudur. Cunku bu Ataturk doneminin her yonu ile elden gitmesini fark edis, aslinda tum TC tarihi solunu kapsamamakta, ama ayni zamanda tum islami ve milliyetci sentezi de karsisina almamaktadir. Belki buradaki farklilasimi en belirgin ortaya koyan ornek, dine verilen ABD gudumlu Ortadogu icerigi ile, Anadolunun Islam anlayisi farki; Saf milliyetciligin bolunmusluk algisi ile, ulusalciligin bir arada kalma algisi. Burada ilginc olan eskiden SSCB ve Ataturk yaninda olan sol kesimin, bir cesit askeri zihniyete karsi cikma adi ile 2000 lerle gelen Ataturk karsitligina bilincli ya da bilincsiz verdikleri destektir. Bu belki de askerin yaptigi uc darbenin verdigi bikkinlik olarak algilanabilir. Yalniz burada "yagmurdan kacarken doluya tutulmak" soz konusudur. Yani askeri darbelere karsi cikanlar,aslinda bugunku sivil darbeyi ve bunun 80 sonrasi temellerinin atildigini algilayamamaktadirlar. Yine ayni sekilde Ataturk yanlilari, bir yerde o askeri darbeleri savunur bir gorunum vermektedirler. Kisaca ulke ve toplumda darbe bilinc ve farkindaligi yoktur. Sadece karsi cikilan ve kabullenilen darbe cesitleri vardir. Butun bu tarihte olanlar, Anadolu'nun hic bir konuda oturmamisliginin, sivillesmemisligin, sosyallesmemisliginin delilidir. Cunku ayni alisilagelmislik ve de eski yerlesmislik her turlu cagdasliga, insan haklarina evrensel hukuka ve hak ve ozgurluklere karsi her iki tarafta da devam etmektedir. Bu da ulke ve toplumunun bilinc ve farkindaligini ve cagdasligini en az 3 asir geri cekmektedir.
  12. Ben, insanoglu temelli kendilik bilisselligine erismis, numenal insanligi her turlu sorgulayan ve de bilimsel bilissel dusunen ve davranan bir birey olarak; insanoglunun fizik otesi olarak yarattigi her turlu kavram ile olumlu/olumsuz bir bag kurmayi ve teslim olmayi dusunemem. Bu bir bilissellik, algi v.s. meselesi. Isteyen insanoglunun yarattigi her turlu fizik otesi kavram ile olumlu/olumsuz teslimiyet bagi kurabilir. Benim buna ihtiyacim yok. Cunku ben, insanoglu disinda baska bir guce teslim olmanin, sadece insanoglunun bir bilissizligi oldugunun bilinc ve farkindayim. Ustelik kendi verdigi degerler, veriler ve tabular ile. Kavramsal bilgi sadece insanoglunun bir urunudur. Fenomende boyle bir yapi yoktur.
  13. Peki sence kanuni ve haksiz kazanc saglamak "calmak" degil midir?, yani yolsuzluk/rusvet v.s. Neden "calmak" olarak algilanmiyor?
  14. Tabi neden olmasin?, yeni bir ruya ucus ekibi kurabiliriz. Bir de amac belirliyelim.
  15. Genelde felsefenin algisi, "dunyaya bakis acisi" ya da " dusuncenin dile gelimi" olarak algilanir. Gerci insanoglu turu ve birinin, soyutlama olarak ortaya attigi, hic bir kavramin; evrensel bir ortaklik temelinde, bir tanimi, tarifi, algisi, icerigi anlami v.s. yoktur. Sonucta butun bu tanimlar ve verilen icerik; o kavrama bakis acisinin temelindedir. Iste bu temelde de, bilime felsefe olarak bakis acisinin, iki farkli icerik ve anlami vardir. Birincisi "bilimin felsefesi-philosophy of science" digeri, bilimsel felsefe-scientific philosophy" Iste bu iki temel farliliktan, birincisi felsefi metod, mantik, yol, yon ve yontemi; ikincisi ise, epistemolojik method, mantik, yol, yon ve yontemi icerir. Felsefi method, akilciligin dogruluguna, soyuta, inanca, ideolojiye, teoriye, spekulasyona, hipoteze v.s. dayanan temelli epistemoloji ustu ortaya atilan ve bilimsel metoda dayanmayan bir ortaya koyumdur. Tartismali, savunulu, karsi cikisli, sabitli, mutlakli, kesinlikli, ispatli v.s. temelli noktalamadir. Ikincisi ise, bilimsel metoda, yani somuta, gozleme, deneye, arastirmaya, sorgulamaya, incelemeye, nedensellige epistemolojik gerceklige, yanlislamaya, cikarsamaya, curutmeye, dayanan temelli epistemolojik ve bilissel, bilimsel metoda dayanan bir ortaya koyumdur. Kullanimli, paylasimli, algilamali, gelismeli, ilerlemeli v.s. temelli surekli suregelen surectir. Tamamen, insanoglu turu ve birinin bir urunudur ve onun kendi adina, ait, icin, eliyle monologudur. Ne ortaya koydugunun bir ozelligi ve oznelligi, ne de onun bir anlam ve icerigidir. Iste bu temelde, bilim ve bilimselligin konusu olan ve bilimin her dalinda islenen ve bulundukca, deneye ve gozleme tabi tutuldukca dile gelen, her olgu (evren, evrim, dunya, insanoglu, diger canli/cansiz algilananlar v.s.) nun bunyesinde, o olgunun dile gelisi olarak; ne kadar bilimin akilci, dogrulu felsefesi, ne kadar epistemolojik gercekci felsefesi oldugunu algilamak, farkina varmak ve bilincine varmak; konunun ortaya kondugu sekliyle, bir akilciligin dogruluk urunumu, yoksa epistemolojinin gereklik urunu mu, oldugunun da algilanmasi ve farkinin ortaya konmassidir. Bu ortaya koyusta, akilciligin dogruluguna, ideoloji, teori, inanc olarak degil; disardan bakis acisi ve notr alginin ortaya koyulanin koyan ve koyus temelinde tum resminin verilmesidir. Iste sorunda bu resmin tum goruntusu ile ortaya ciktigi zaman algilanabilir. Bilim felsefesinde, agirlikli ve belirleyici olan akilci dogrulu felsefe; bilimsel felsefe de, agirlikli ve belirleyici olan, epistemolojik gercekliktir. Ustelik ilki, sabit, sahipli v.s. iken; digeri yanlislanabilir, degisebir ve degistirilebilir olarak ortaya konur. Birincisi tartisma yaratir, ikincisi alinip kullanilir ve paylasilir.
  16. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Bilgi Felsefesi
    Bilgi felsefesinin bilisselligine varabilmek, yani ne oldugunu kavrayabilmek, algilayabilmek ve idrak edebilmek bilinc ve farkindaligi; bilginin bilisselligine erebilmekten gecer. Herseyden once bilginin ne oldugundan ziyade, ne olmadiginin ortaya konmasi ve bilgi ile paralel kavramlarin neler olabileceginin algilanmasi gerekir. Bilgi varlik temelinde "var mi/yokmu?" olarak tartisilamaz. Cunku bilgi tartisiliyorsa zaten kavram olarak vardir. Bilgi inancsal temelde "inanma/inanmama" olarak ta tartisilamaz. Cunku inanilsa da inanilmasa da bilgikavram olarak vardir. Bilgi dogrusal temelde "dogru mu/yanlis mi" olarak ta tartisilamaz. Hem bilgi kavram olarak vardir, hem de dogrusallik inancsal/ideolojik olarak gercegin dogrulanmasidir. Bilgi gerceklik temelinde de "gercek mi/hayal mi/gercek mi/sahte mi/gercek mi/yalan mi" olarak ta tartisilamaz. Cunku bilgi kavramsal olarak gercektir. Dolayisiyle bilgi izm ya da ideoloji, metafizik, teoloji olarak ta tartisilamaz. Cunku bunlar tabanlarina gore inanclarin dogrulanarak gerceklestirilmesidir. Peki, o halde bilgi tartisilamaz mi? Tabi ki tartisilabilir. Bilginin tartisilabilecegi tek alan yasayabilmesine uygunlugu ve gecerliligidir. Hersey bir bilgidir. Peki o zaman bir bilginin yasayabilmesini ve gecerliligini saglayacak olan nedir? Iste bu sorunun cevabi her beynin bilgiye nasil yanastigina, nasil algiladigina,kullandigina, sabitledigine ve sahiplenmesine kisaca beyninin numenal yeti bilinc ve farkindalik bilisselligi duzeyine baglidir. Ben burada sadece gecerli ve yasayan bilginin bilimsel bilgi olduguna deginecegim. Cunku diger her katagorideki bilgi tartismali, sadece inancsal dogrulamanin gerceklemesinin sadece gercekliyence gecerliligidir. Burada onemli olan bir bilginin bir kisice v.s. degil; tum insanoglunca olan gecerliligi ve yasayabilirliginin yasatilabilirligidir. Iste bu bilgi bilimsel bilgi, yani yapilandirmaci bilgidir. Cunku yapiulandirmaci bilgi olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirligi icerir. Tek tartisma alani da budur. Bu tartisma alaninda basta sosyal bilgi olmak uzere her turlu bilginin olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirliginin tek fenomenal gozlem vereni ve alani insanogludur. Iste bu temelde de insanoglunun her turlu yasam ve iliskisindeki numenal insanligi devreye girer. Iste bu da etigin, sosyalligin, psikolojinin kisaca insanoglunun birlikte ve beraberce tum bilgi farklari ve tartismalari bunyesinde bir arada yasayabilmesinin konusu ve sorunudur. Bu da temelde her bir beynin beyninde yer etmis bilimsel olmayan bilgiden arinmasi ve kurtulmasi, bu temeldeki her turlu bilgiyi qua felsefesi ve aerbest dusunurluk ile devrimci sorgulama/sorgulatma temelinde beyninde yer etmis her turlu bilginin bilimsel/olgusal/gozlemsel temeldeki bilimsel gecerliligini ve yanlislanabilirligini baz alarak degerlendirmesi anlamini tasir. Cunku bilimsel olmayan bir bilgi, yasanabilirligi acisindan numenal zarar verir ve maalesef bilimsel olmayan temeldeki bu bilginin yasatilmasi demek; numenal yetinin tutuculugu, gericiligi, sabitligi, mutlakligi, cagdisiligi v.s. yani kisaca insanlik disiligi demektir. Hem beyinleri korletir, dusunceyi dusundurtmez, sabitler ve en onemlisi bilimin bilimselligini inancsal, ideolojik, teolojik ve teleolojik fenomenal/dogal zihniyetin her turlu kaderci teslimiyetine teslim eder/alir. O yuzden epistemolojiyi ve onun her turlu felsefesini bilgisel, bilissel ve bilimsel temelde cok iyi algilamak gerekir. Bu da basta bilginin kimini, nesini, kime/neye goresini, kim/ne icin oldugunu ve her turlu datasini cok iyi bilmek ve bilisselligine erismekten gecer. Kisaca. Bilginin ortaya aticisi insanogludur. Insanoglu disinda kalan hic bir fenomenin bunyesinde bilgi yoktur. Bilgi insanoglunun hem kendini hem de ona yansi ve goruntu veren her turlu fenomenin kavramsal algisindan dogar. Bilginin kendinin(self-sui) cesidi(sui generis) insanoglu, nedeni(causa sui) fenomenin yansimasi ve gozlem vererek insanoglunca algilanmasi ve kavramsal ortaya konmasidir. Son bir nokta, bilgi felsefesinin insanogluna olan dilbilgisi koksel emri "bil" eylemi "bilmek/bildirmek/belirtmek" ismi "bilgi" bunu uygulayani da "bilge" dir. Butun bunlar "var, ol, inan" temelli kok, eylem ve isimlerden farklidir. Bu farkin farkina varmak gerekir. Cunku zaten kendi fenomeni dahil, insanogluna yansiyan ve gozlem veren her turlu fenomenin algisi "var" dir. Yani tum soru ve unlem temelli isaretler, isaret olarak var ile ozdeslesmistir. Bundan sonra da insanoglu bu vari oldurur, bildirir, inanca, ideolojiye, gercege, dogruya v.s. tasir ve tartisir. Bu temelde her turlu bilgi insanoglu yapilandirilmisligidir. Iste burada onemli olan bu yapilandirilmis bilginin olgusal gecerliligi, yasanabilir/yasatilabilirligi ve bunun gozlemsel yanlislanabilirligi, degisebilirligi, yenilenebilirligi ve bu eylemin daimiligidir. Cunku fenomen de gozlemi de, yansisi da, algisi da, kavrami da daimidir ve her yenilenis bunlari da surekli numenal yeti ufkunun sinirsizliginda ve serbestliginde yeniler. Bu yenilenmenin her turlu fenomen temelli onunun kesilisi ise; insanoglu numenal yeti ve ufkuna konulmusbir kaderci, teslimiyetci sabit, mutlak, kesin v.s. sinirlardir. Bu sinirlar ile her beynin kendi bilissellik duzeyindeki mucadelesi de bilimselligin, bilisselligin, bilgiselligin temelini ve gelismesini teskil eder.
  17. Insanoglunun turune, hem bilimsel bilgi, hem de inancsal ogreti olarak verdigi "yaratis ve yaratilis" kavramlari, gozlem temelinde anlam/icerik ve algi kargasasi yaratmaktadir. Insanoglunun, tanrisal, efsanevi, mistik, mitolojik olarak tarihin donemlerinde ortaya attigi tum ogretiler, yaratissal degil, yaratilissal icerik ve anlamdadir. Yalniz burada dinin, etken ve edilgen yapisi ve isleyisinden yola cikarak, bir hususu belirtmek durumundayim. Oda "madem yaratilis var, o zaman mutlaka bir yaratis ve onun yaraticiligi olmasi gerekir" dusunce, davranis ve ogretisidir. Simdi bu temelde hem evrime, hem de tanriya bir bakalim. Tanri, yaratilis ogretisinin bir kimi oldugu halde, evrim de bir yaratilis algisi ve icerigi yoktur ve olmamalidir. Cunku evrim; insanoglunun bilimsel somut temelli, yani deney, gozlem, inceleme, arastirma v.s. temelli bulgularini, bulgunun ilgili oldugu bilim dalinda belirtmesi ve bildirmesidir. Ortada ne bir inanc, ne bir ideoloi, ne de bir dogru vardir. Elde gercek veriler ve bunlarin gercekligini otya koyan, bilimsel ve bilim dali temelindeki bulgularin, bilimsel bir bilgi olarak, bildirimi ve belirtimi vardir. Dolayisiyla, evrimsel bir yaratilis soz konusu degilse, bu konuda bir kim bir yaratici ve yaratis aramak ta,bilim ve bilimselligiyle mantiksal olarak celisir. Tekrar, yaratilisin, bir yaraticisi, yani bir kimi arayarak, yaratisa donersek; bu yukarida aciklandigi gibi, edilgenden etkene gecisin bir tezahurudur. Halbuki yaratis ve yaratilis, etken ve edilgen acidan, bir kim sorusunun cevabini vermekte ve bunu edilgen, yani yaratilistan yola cikarak yapmaktadir. Halbuki kim sorusu, yani yaratis konusu kendi basina bir olgudur ve sadece numenal yetinin soyutlamasinin yarattigi anlam ve icerigi olarak, epistemolojik gerceklik temelinde, alternatifsiz bir soyutlama yetisi ve soyut yaratimi yetisine sahip olan insanoglu turu ve birini isaret etmektedir. Iste bu temelde, bilimde ve bilimselliginde, ne evren, ne evrim, ne doga, ne dunya, ne de insanoglu turu ve diger canli/ansiz evren parcalari acisindan bir yaratilis soz konusu degildir. Sadece insanoglu turu ve biri eliyle, adina, ait, icin bir soyutlama soz konusu ve bu soyutlamanin, soyut ve somut kavramlastirmasi soz konusudur. Iste bu da, bil kokenli, bilginin ve bilimin bildirmesi belirtmesinin kimini, epistemolojik olarak alternatifsiz olan insanoglu turu ve biri yapar. Boylece bil kokeninin, hem ortaya koyani, hem de ortaya koyulani deney, gozlem, arastirma v.s. temelli ortaya koyum ile tamamlanmis olur. Ama konu ideolojik inancsal dogrulara ve onlarin ogretilerine geldiginde de, konu dogru olarak, hangi icerikte olursa olsun, bir yaratilis dogrusu arayip, aramamak ta sonuclanir. Cunku bu arama ne duzeyde ve nasil olursa olsun, bir yaraticiya, yaratana yaratisa varacaktir. Iste bu da yine, bilim ve bilimsellikte oldugu gibi, yaratici ve yaratanin soyutlama yetisi olan ve soyut somut kavrami yaratan, epistemolojik gerceklik olarak alternatifi olmayan insanoglu turu ve birini kim olarak algilamakta yatar. Iste kim olarak soyutlama yetisi olan insanoglu turu ve birinin algilanmasi, metafizigin varlik ideolojik inancsal dogrularinin da sorgulanmasi ve bu sorgu sonucu eliminesi anlamini tasir. Eger bu ideolojik inancsal dogrular iman duzeyinde kisinin beyninde yer almamis ve telimiyet bu ideolojik inancsal dogrulara, kasyitsiz/sartsiz, sorgusuz/sualsiz degilse. Bu temelde de, kimin yani insanoglunun soyutlama yetisi ile soyut ve somut yarattigi kavramlarin disinda, orta da bir nesnellik ve onun mustakilligi kalacaktir. Bu da zaten bilim ve bilimselligin, deney, gozlem, arastirma temelli bil kokeninin bulgusunu bildirme ve belirtme alanidir. Tum bunlar disinda, ideolojik inancsal dogrulara metafizik temelinde bir tek yaratilisi birakir. Bu da artik, kisinin kendini kendi acisindan, yaratilisci zihniyet ve dusuncesine ne kadar bagimli kildigi ile paraleldir. Cunku yaratilisci zihniyete tek bir yol kalir, o da teleolojik olan akilciligin tasarimcisi, planlayicisi, programlayicisidir. Bunun da asimi, bilim ve bilimsel calismanin somutu, yani empirisizmidir. Cunku empirisizm, yaratilisci bir zihniyet tasimaz. Bu zihniyet, akilcilik icin gecerlidir. Yukarida, yaratilistan gelen yaratis ile, yaratim da gelen yaratisi izah ettim. Iste bu temeldde yazilanlar okunursa, yaratis temelinde, tek soyutlama yetisi olan insanoglunun, epistemolojik alternatifsizligi algilanir. Cunku yaratilisin getirdigi yaratan ve yaratici baskadir ve yine insanoglunun ortaya koydugu ve kendinin de dahil oldugu ya tamamen oznel, ya da oznellestirilmis nesnel, insanoglu ustu ve disi bir guctur. Yaratisin getirdigi ise, soyutlama yetisi olmak ve soyutlama eliyle yaratmak anlamindadir. En algilanir sekilde, tum soyutlamalar (din, felsefe, inanc ve bilimin yasalari, kurallari v.s.) bir insanoglu turu ve biri yaratimidir. Kim sorusunun onemi, nenin ortaya koyumuna cevaptir. Cunku nenin ne oldugunun ortaya koyumu, kim eliyledir. Iste bu kim, kendi neside dahil; ya insanoglu turu ve biridir, ya da insan disi ve ustu bir guctur. Ikincisi idealizmdir, ilki ise epistemolojik gercekliktir. Sonucta, kim sorusunun epistemolojik gerceklik olarak verilemiyen cevabi, akilciliga bir insandisi ve ustu bir kim aratir. Iste bu da inancin ideolojik dogru temelli ortaya koydugu envayi cesit inanc, din ve bilim felsefesidir. Epistemolojik gerceklik ise, ortada olan kimleri gozlemleyen ve kim uretmeyen (cunku insanoglu turu ve biri), olan kimlerden de hic birine akilcilik temelli bir inanc beslemeyen ve tasimayan, serbest dusunurlugun inancsal, dini ve bilimsel felsefesidir. Bu temelde materyalizm kime cevap veremediginden, akilci bir kim ortaya koyumu panteizmdir, ya da kimi inkar olan ateizmdir. Bu da en son bilimin yasalarini kim yapan, Hawking eliyledir. Kisaca, madde temelli nesnenin, oznel ve ozel icerik ve anlamlarla tanrilastirilmasi. Bu da ya ozneli, ya da nesneli tanrilastirmadir. Cunku materyalizm de, sey felsefesinden yola cikarak, varligi teke sadece maddeye indirger. Ayni idealizmin, varligi dusunceye, ya da pozitivizmin pozitiviteye indirgedigi gibi. Yani insanoglu turu ve biri gozuyle gormek yerine, madde, dusunce ve evren/dunya/doga, ya da bunlarin kurgusal yasalari gozuyle gormek. Iste tanrisal zihniyet ve onun olumlu/olumsuz dusunce ve davranisini koruyan ve insanoglu turu ve disinda bir guc yerine, bu gucu kendi cikari yapan emperyalist zihniyet; her turlu izmin karsitlarini biribiriyle savastirarak tanriyi oynamaktadir. Sonucta kim sorusunun cevabi; Ya maddedir, nesnelin oznellesmesi temelinde. Ya dusuncedir, oznelin nesnellesmesi temelinde Ya da insanoglu turu ve biridir. Eger buradan, insanoglu turu ve birini sonuc olarak alip, bunu guc olarak ve oznellik olarak erisilmez kilar ve insanoglu turu ustu (overman, superman, spiderman, catwoman v.s.) gorursen, bu sefer de, insanoglu turunun birini tanrilastirmis olursun. Iste dogal dusuncenin, yapilanis ve isleyisinin ufkunun siniri da, burasi yani bireyci akilciligin tanrilasmasidir. Insansal zihniyet ise, bu tehlikenin farkinda ve bilincindedir. Cunku akilciligin inancsal dogrusu degil; zekanin epistemolojik gercekciligi ile yola cikar. Sonucta akil hic bir sey bulamazsa, kendini tanrilastirir. Iste akilli tasarimcilik (burada kendi, kendinin nedeni olan yaraticidir) ve mantiksal pozitivizm. Insansal zihniyette onemli olan, insanoglu turu ve birinin, tanrilasmasi degil;insanlasmasidir. Bu da otomatikman, tanrisal zihniyeti veren dogal zihniyetin; ustun bir guc aramamasi ve ona ihtiyac duymamasinin bilinc ve farkindaligidir. Yoksa tanriyi, oldurmekle ve hatta tanrisal dusunceyi bile oldurmekle, tanrisal zihniyeti oldurmus olmuyorsun. Tanrisal zihniyet, insanoglu turu ve birinin, ancak insansal zihniyeti ile ortadan kalkar, guncelligini yitirir, tartismasini tarihe gomer ve bu da emperyalist zihniyete; din,inanc temelindeki en buyuk darbe olur. Sonucta tanrisal zihniyet yasadikca, akil tanrisini bulacaktir ve yaratacaktir. Buradaki en buyuk tehlike de, aklin sahibi olan insanoglu turu ve birinin kendi aklini tanrilastirmasidir, insanlastirmak yerine. O yuzden de insanoglu kiminin kendi nesini ve insanoglu nesinin kendi kimini ortaya koydugu ic iceligi ve bunu da soyutlama yolu ile gerceklestirdigini ve alternatifsiz oldugunu sadece algilamak yetmez, bu alginin tanrilasmaya yonelmesini insanlasma bilinci ve farkindaligi ile onlemek gerekir. "Ne yi ortaya koyan kimdir.?" cumlesi hem bir sorudur, hem de neyi ortaya koyanin kim olarak cevabidir. Iste kendi nesi dahil; neyi ortaya koyan kim olarak, soyutlama yetisi olan ve alternatifi olmayan kim, insanoglu turu ve biridir. Bu insanoglu turu ve biri de, uc turlu neyi kim olarak tanrilastirir. Nesnel tanrilastirma-nesneli oznel ile iceriklendirmek Oznel tanrilastirma-ozneli nesnel ile iceriklendirmek Akilci tanrilastirma.-akilli tasarimcilik, bireyci akilcilik Bunun disinda kalan da; insansal zihniyet olarak, neyi ortaya koyan kim olarak insanoglu turu ve biri, tanrilasmayi/tanrilastirmayi degil; insanlasmayi/insanlastirmayi hedefler. Cunku insanoglu turunun biri, bireysel bilincinin tursel selfi ile dogal zihniyet ve dogal ego degil ; insansal zihniyet bilinc ve farkindaligina sahiptir. Oyuzden de epistemolojik gercekcidir.
  18. Benim algimda bagimsizlik; ulke ve toplumunun her turlu ust yapi ve kurumlarinin devletinin, hukumetinin, parlementosunun, yargisinin, yurutmesinin ve yasamasinin iktidarinin ve duzeninin; hic bir emir altinda kalmadan esbaskan olmadan butun zorlama, baski, mudahele v.s. lere ragmen; kendi ulkesi toplumu icin ve yararina kendi kararini kendi almasidir. Yani baskalarinin esbaskani, emir eri, uydusu, kuklasi, kulu ve kolesi olmak yerine; kendi kararlarini kendi ulke ve toplumu yararina kendi almasidir. Sence TC ne zaman boyle bir bagimsizlik donemi yasamistir? ve neden bu bagimsizligini kaybetmistir. Burada onemli olan bagimsizligi elinden almak isteyenleri sikayet degil; neden bagimsizligin verildigini sorgulamaktir. Mesela biri birisini kendi cikari icin kullanmak isteyebilir ve emperyalist zihniyette budur zaten. Onemli olan kendini kullandirtmamaktir.
  19. Evet aslinda insanoglunun beyninde her turlu yer etmis, insandisi ve insanlikdisi tum deger veri ve tabulari sorgulayip, onlardan kurtulup; numernal insanlik adina giyilen her turlu ego elbisesini insanoglunun birarada birlikte ve beraberce yasayabilmesi ve iliski kurabilmesi, duzen ve sistem kurabilmesi adina; taaa Sokrates oncesine goturup, yeniden numenal yetisini nasil kullanmasi gerektigini gostermek lazim. Sonucta insanoglunun tarihi, sokrates ile metafizige yonelmis; bilgi olgui ve gozlem; taaa 20.yuzyilin ortalarina kadar, insanoglunca yerini alamamistir.
  20. Dedigim gibi, ben Allah kavramini varliksal bir ifade olarak var/yoka ve inancsal birifade olarak inan/inanmaya tasimiyorum. Sadece bu kavramin eldeki sosyal bilgisi temelinde bilimsel ve bilissel bilgisinin mantiksal olabilirligini degerlendiriyorum. Yani ben tartismiyorum, determinist ve indirgemerci de yanasmiyorum. Sadece elde olan bilgiyi bilimsel ve bilissel ortaya koyuyorum. Ben bir serbest dusunur olarak zaten hic bir konuya varliksal ve inancsal/ideoilojik yanasmam; bilimsel, bilissel ve bilgisel yanasirim. Bu temelde de olan bilgiyi ortaya koyar, bilimsel ve bilissel olarak degerlendiririm.
  21. Tamam, sende ayni benim gibi aciklasyici bir hesap yap; karsilastiralim. Ondan sonra bakariz.
  22. Sence kurdler neden millet olamamislardir?, ya da millet olmaktan kastin nedir? Sadece kendi adina bir topraga sahip olamamak mi? Ayrica Turk nedir? Kime ve neden ona turk denir?, aciklar misin?
  23. Sen beni beklemeyecektin. Telepati yolu ile iletisim kuracaktik. Yani tam saat 03.00'te ikimiz de ayni anda ucmayi hedefleyecektik. Neyse, bir dahaki sefere.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.