evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Allah Kavraminin Tarihcesi
Allah'in Etimolojik ve Linquistik Kokeni Her kelimenin oldugu gibi; Allah kelimesinin de, bir tarihsel yapilanis, yani kelimenin nerden geldigi (etimoloji) ve kelimenin kelime olarak nasil sekillendigi, yapilandirildigi, yani kelimenin ortaya cikis kurallari (linquistik) vardir. Allah kelimesinin, ortaya cikisinin, bilinen en tutarli izahi; onun, ilah kelimesiyle olan bagidir. Yani dusunce olarak, ilah dusuncesinden turetilmistir. "llah" arapcadaki "ilah" anlamini verir. Bu kelime, (Northwest Semitic ’ēl and Akkadian ilu ), Kuzeybati semitik ve Akadca) ile baglantilidir. (Proto-Semitic archaic biliteral ʾ-l ) Eski semitik oncesi, iki harften meydana gelen "god" anlamina gelir. Bu, uc harfliye genisletilerek ve h eklenerek, ibranicedeki Eloah gibi yazilabilir. Kelime, ya Allah orneginde oldugu gibi, ya ayirici elifin ā si ile, إله ya da elif tam olarak kullanilarak إلاه . seklinde yazilir. Disisi ise ʾilāhah إلاﻫﺔ "goddess", harfi tarifle, al-ʾilāhah اﻻﻻﻫﺔ( according to Lane's 1893 Lexicon referring to "the great serpent" in particular), Lane'nin 1893 isim sozlugunde ozel olarak "kivrik yilan" referans alinmistir. Cunku,"kivrik yilan" eski islam oncesi araplarin bazilarinin ibadet ettikleri, ozel bir objedir. Ya da "yeni ay" dir. Bu konuda Allat kelimesine de bakilabilir. Islam iceriginde, llah; lord veya god anlamli ilahtir, bu izah; Allah'a isaret etmiyebilir. Reference for Ilah - Search.com Link ingilizce. Bence konuyu "tartisirken" bir seyi goz ardi etmeyelim. O da islam oncesi hem yahudi kokenli, hem hristiyan kokenli, hem de putperest kokenli araplarin; Allah kelimesini bildigi ve onu bolgesel, ozel degil de; genel olarak; "yaratici tanri" ve "yagmurun yagdiricisi" olarak algilamalaridir. Yani, Allah bir somut putu olmayan, soyut bir yaratici olarak algilanmakta ve hatta, Muhammed'in dedesi ve babasi, Allah'a Hubal Putunun yaninda dikilerek dua etmektedirler. Bazi degerlendirmeler acisindan, Allah'a verdikleri bu vasif; Islam oncesi araplari polyteist degil, monoteist yapmaktadir. Yani, Allah kavrami, kelimesi, kullanimi v.s. islam oncesine aittir. Konuyu, her yonuyle, bu tarihi gerceklikte degerlendirelim. Allah'in ortaya cikisi; Muhammed'in Islam'in dan oncedir. Oyle veya boyle "Allah" yazimini, etimolojisini ve linquistik yapilanisini tartisirken; lutfen, "Allah" kelimesinin; Islam ve Muhammed oncesi, pagan, yahudi ve hristiyan kokenli araplarca kullanildigini, Muhammed'e ait olmadigini, Aramice, akadca, ibranice v.s. temelli dillerle olan benzer yazilis baglarini ve Hem Muhammed'in dedesi, hem de babasinin; Hubal ilahinin yaninda dikilerek, Allah'a dua ettiklerini, Hatta dedesinin Muhammed'i cocukken bu dualara yaninda goturdugunu hesaba katarak tartisin. Cunku, araplara, Allah'i ilk duyuran Muhammed degildir. En basit mantikla, "Allah'in yazilisi, Elif (a), lam (l), lam (l) ve ha-he(h) dir. Burada ilginc olan; Al ve la simetrisinin yanyana gelmesi ve h'nin eklentisidir. Abd-kole, hizmetci v.s. demek. Cunku Abd al(ul,el) lah oldugunda, "En buyuk, tek v.s. ilahin kolesi, hizmetcisi" anlamini alir. Sonucta tartisma, en buyuk ilahin, Allah olup, olmadigidir. Bu sadece "lailaheillallah" ta gecer. Cunku Hubal, kabe'deki put veya ilahlarin en ustudur, ama; putu, yani somut goruntusu vardir. Allah konusundaki "kafa karisikligi" hem cok tanrili (ilahli, putlu) araplarin, Allah monoteizmi; hem de Allah ilahinin bir objesinin bulunmamasidir. Ayrica Allah; Al ve ilah butunlugu mudur?, yoksa diger dillerdeki Allah yazimli benzerlerinden bir tanesi midir? Oyuzden hem anlami, hem de yaziminin tam olarak ne oldugu bilinmedikce, konu aydinliga kavusmaz. Cunku oyle veya boyle, Allah kelime ve anlaminin Muhammed eliyle baska bir anlam ve icerige sokuldugu bir gercektir. Is Hubal The Same As Allah? Ba'al, Hubal, and Allah Linkler ingilizce. Allah'a verilen anlam ve icerik, objesi olan ilahlara verilen anlam ve icerikten farkli. Bu anlamda konuya baktigimizda, Allah, kelimesinin, kokeninin, arapcadaki ELAH kelimesine dayandigini soyleyebiliriz. Bu da aramice "hhla" dan geliyor olabilir. Allah'in unisex ve tek omasinin yaninda, Elah'in cogulu "Aleha" ve erkek-disi temelli "Elaha" versiyonlari mevcut. Surasi acikki, "Al" harfi tarifi, belirleyicilik gorevi goruyor, "lah" ta god, tanri gorevi. Cunku Hubal, in anlam kokeni "lord" a dayaniyor, "god" a degil. Ayrica, Allah'ta bir "gorunmezlik/bilinmezlik" v.s. icerigi var. Bu temelde de lord ve ilahtan da farklilasiyor. Bence, konunun ozunun algilanmasi, hem "Allah" in algilanmasinda, hem de tarihsel kokeninde yatiyor. Bu konuda en mantiksal olani Aramice. Cunku Aramice de, arapca da ibranice de mevcut. Islam oncesi araplarin; Kuzey, guney kavim farkini, yahudi ve hristiyan kokenlerini, Kureysleri, paganlari ve putperest kokenlerini de hesaba katmak lazim.
-
Allah Kavraminin Tarihcesi
Hubal-Allah "Bagi" Hubal; islam oncesi putperest araplarin, Kabe'de bulunan 360 puttan, Ay ilahi olarak taptiklari, ana ilahmis. Kendisi erkekmis ve insan gorunumunde ve sag eli kirildigindan altindan yapilmis bir putmus. Putperest araplar, islam oncesi; bu putun yaninda durup, Allah'a dua ve ibadet ederlermis. Bunlarin basinda Muhammed'in dedesi gelirmis. Buradan Hubal'in bir cesit putu olmayan Allah'a ibadet ederken kullanildigi bir put oldugu anlasiliyor. Muhammed'in Hubal dahil tum putlari kirmasi, araplarin; hem Hubal'i unutmasina yol acmis, hem de ibedetin putsuz uygulanmasina. Islam oncesi araplarin aya karsi ilah kullanimlari, taa Ibrahim'e kadar dayaniyormus. Ilginc olan, islam oncesi cok ilahli putperest araplarin, Allah temelli, fiziksel bir putu olmayan ilahlari olmasi. Bir ilginclikte, Allah'in uc kizindan bahsedildigi halde; Kuran'da Hubal'dan bahsedilmemesi. Ucuncu ilginclikte, Muhammed'in bu putsuz Allah ilahini, hem Aydan, hem de tum belirli yapilardan arindirip; herseyin ilahi ilan etmesi. Aslinda boylece, tarihsel olarak; islam ile, Ay sembolu arasindaki bag da ortaya cikmis oluyor. Gerci ay sembolunun tarihi taa Sumerlere dayaniyor. Hubal ile ilgili bilgisi olanlar, burada pylassinlar. Aslinda sitede, simdiye kadar bu konuya da deginilmemesi ilginc. Isin bir ilginci de, Hubal'in kokeninin anlam olarak "the lord" dan gelmesi; Allah'in ise "the god" dan gelmesi. Aslinda mukayese edilirse; Hubal'in bir cesit Isa oldugu algilaniyor. Kelime anlami olarak ta; spirit, yani ruh anlamina geliyor. Sonucta, Muhammed eliyle "Allah'in fendi, Hubal'i yendi" oluyor. Bu konuda verebilecegim, linkler; ingilizce. Hubal, the moon god of the Kaba Hubal - Wikipedia, the free encyclopedia
-
Allah Kavraminin Tarihcesi
Allah kavraminin kullanimi; islam oncesi, cok tanrili putperest araplara dayanir. Araplarin, putlastirdigi ilahlarinin disinda (360) tane, Allah'in yeri farklidir. Birincisi, tum putlastirilmis ilahlar, ya bolgesel ya da geneldir. Allah ise, islam oncesi araplar icin, farkli bir iceriktedir. Mekkeliler tarafindan yaratici tanriya isaret eder. Tek basina bir ilahilik icerigi yoktur, ama; dunyanin yaraticisi ve yagmurun vericisi olarak iceriklendirilir. Ayrica Allah'in; ginler ile bir cesit iliskisi vardir. Ogullari oldugu dusunulmustur. Ayrica, bolgesel ilahlar; Al-Uzza, Manat, Al-lat,in da kizlari oldugu dusunulur. Meleklerin de Allah ile iliskilendirildigi, Kuran da vardir. Muhammed'in babasinin ismi; Abdallah, " Allah'in kolesi/hizmetcisi" anlamina gelir. Islam oncesi ilahlarin bilinenleri; Pre-Islamic Arabian gods (islam oncesi arap tanri/tanricalari) Abgal Aglibol Al-Qaum Allah al-Lāt, al-'Ilāhat Astarte Atargatis (Syrian) Atarsamain Beelshamen Bēl, Baʕl, Bēl-Šamīn Bes (Egypto-Arabic) Dhu'l-Halasa Dusares, Dhu Sharā' Ēl, Ilāh (NW Semitic) Ištar, Athtar Malakbel Manāt Manaf Nabū, Nebo Nasr Nergal Nuha Orotalt Ruda Shams, Samas Sīn, Nanna-Suen Suwa' ʕUzzā Wadd Ya'uq Yaghūth Yarhibol/Malakbel demons The Father: (Baba) Hubal (Arabic: هبل) The Three Goddesses: (uc Tanrica) Allāt (Arabic: اللات) Al-‘Uzzá (Arabic: العزى) Manāt (Arabic: منات) Other notable gods: (Diger onemliler); Manaf (Arabic: مناف) Wadd (Arabic: واد) Amm (Arabic: أم) Ta'lab (Arabic: طالب) Dhu'l-Halasa (Arabic: ذو الحلاس) Al-Qaum (Arabic: القوم) Dushara (Arabic: ذو شرى) Dogaustu Varliklar; Spirits: (Ruhlar) Marid (Arabic: مارد) Ifrit (Arabic: عفريت) Jinn (Arabic: جن) Monsters: (Canavarlar) Nasnas (Arabic: نسناس) Ghoul (Arabic: غول) Bahamut (Arabic: بهموت Bahamūt) Linki, ingilizce. Arabian mythology - Wikipedia, the free encyclopedia
-
Hepimiz Deli Doğarız Bazılarımız Aynı Kalır! :)
Sana bir onerim var. Bu kadar onemli ve yogun kavramlari ve konulari "havadan sudan konular" basligina s1k1st1r1p konu ve kavramlara "haksizlik etmek" yerine; lakabimin basliklarindan ilgini ceken konu ve kavrami bulup, bu onemli konu ve kavramlari yerinde yazisabiliriz. Hem acilan basliklar detaylanmisolur, hem de konu ve kavramin daha bir algilanmasini saglar, ne dersin? Ayrica bu son samimi ve icten mesajin icin de tesekkurler.
-
Vatandas Kavraminin Tarihi ve Dil Kokeni
Vatandasin, dil kokenini algilamak icin once ingilizce'den ornek verelim.Vatandasin ingilizcesi, citizien demektir. Kokenide city yani sehirden gelir. Fransa ihtilalinden sonra ortaya cikan burjuva da sehirli demektir.Kisacasi, 1600 ingiltere ic savasiyla baslayan ve Fransa ihtilaliyle hiz ve katilim kazanan yapi yerlesim merkezi temelindeki sehirlesme olmustur.Bu sehirlesme, milliyeti ve onun milliyetciligini de yaratmis, boylece sehirlilesenler, milliyetci bir icerik kazanmistir. Turkce deki hemseri, hemsehri temelli bir kelime olup, ayni sehirden-aynisehirli anlamina gelir. Milliyet ve sehir kavramlari tarih sahnesinde yokken,eskiden bu tip kavramlar yer ,yerlesik ve yerli kokenliydi. Yani cografi bir icerikteydi.Bir cografya uzerinde-yer-yasayan yerlesik halka yerli denirdi. Ingiliz ic savasi ve Fransa ihtilali'nden sonra yer once sehir, sonra bu sehirleri bir toprak butunlugu altinda birlestiren vatan veya yurt, yani yine ingilizceden ornek verirsek land-toprak parcasi-temelinde birlesti. Ingilizcede nation ulus demek olup, nasci kokeninin nat temelindeki,dogal,tabi dogum icerigindedir. Yani dogdugu yer anlam ve icerigini alir. Nationality.dogdugu-geldigi- yeri ve citizienship ise yerlesik oldugu yeri belirtir.O yuzden Britanya da sonradan british olmak isteyen bir kisi naturalization asamasindan gecmek zorundadir. Yani tabilestirilmelidir.Tabilestir ilemeyen yabanci kokenliler British--Britanyali- yani Briton olamaz. Yalniz hem tabilestirilip British olabilir, hemde geldigi-dogdugu-yeri koruyup, cifte kimlik-pasaport- sahibi olabilir. Iste bu citizienship ve nationality-ki bu ayrica etnik koken olarak ta ayrilmistir- farki, Turkiye gibi burjuva demokratik devrimini tamamlamamis ulkelerde icicedir. Bu da karisiklik yaratmaktadir.Cunku etnik koken-geldigi yer yani milli-dini kokeni, yerlesik oldugu yer, yani yerlisi oldugu yer ve dogdugu yer kavramlari Turkiye de yeteri kadar acik degil; ve icerik olarak gelismemistir. Diyelim bir vatandas irak'ta dogmus, etnik kokeni kurt ve yerlesik olarak Turkiye de yasiyor.Bu kisinin vatandasligi, hangi temele dayanacak? O yuzden yer ve tarihsel gelisimi olan sehir ve toprak butunlugu, yerli,o toprak butunlugunde yasayan ve yerlesik-ki yerlilik ve yerlesiklik kisinin yasaminda yer degistirebilir-ayri temeller gosterebilir. Vatandas ise sadece toprak butunlugu yanlisi anlamina gelir. Icerik olarak yerlilik ve yerlesiklik icicedir. Ne kokeni nede dogdugu yeri icermez. Oyuzden basina bir koken ekleme ihtiyaci duyulur. Bu koken toprak butunlugu temelinde Turk vatandasi olsa bile, etnik koken acisindan belirtilmemistir.Yani bir Kurt vatandasi veya Alevi vatandas terimleri yerlesmemistir. Turkiye deki vatandas sadece toprak butunlugu temelindedir, etnik koken temelinde degil. Bu da ister istemez kendisini Turk kokeninden saymayan vatandaslar icin sorun yaratmaktadir. Bu da aslinda zoraki-vatandasa danismadan-dayatilan bir asimilasyondur. Cunku vatandasa tabilestirilme hakki ve ozgurlugu sunulmamistir, taninmamistir. Burjuva devrimini tamamlayamamis bir toplumda belki bu normal karsilanabilir ama; dunyanin gelismislik temelinde vatandas hakli olarak etnik kokenini kullanmak ve yasamak istemektedir. Dunya gelismislik temelinde,Turkiye.nin bu gelisimdeki geriligi-ki temel tarih 1600 lerdir-ister istemez bu sorunlarla karsilasmasini saglamaktadir. Tevekkeli degil, amerikan idealizmi bu bilincle,Turkiye yi 1600 lere cekmekte hic bir zorluk cekmeyecegini dusunmekte ve bunu da simdilik basarabildigini gosterebilmektedir.
-
Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
Bireysel Hak ve Ozgurlukler Ile; Bireyin Hak ve Ozgurlugu, Farki Bugune kadar, yukaridaki baslikta belirtilen farka ve bu farkin farkina varma bilincine deginmemistim. Bunun ana nedeni; ulkemizde ne bir birey egitiminin, ne de bir birey anlayisinin, ne de bir birey bilincinin olmamasiydi. Ulkemizdeki vatandaslarin ve kisilerin genelde yetistirilme ve egitilme sekli; toplumsaldir. Dolayisi ile, bir kisi; toplum ile birlikte vardir, toplumsal kisilige sahiptir. Toplumsal degerler tasir ve toplumsal degerlerin dogruluk savasini verir. Bu yuzden baskasina, empoze, baski ve yonetim ve yonlendirim uygular. Bu uygulamayi one cikaranlarinda; mutlaka, bir veya kendine gore uyumlu ideolojik inancsal dogrulari vardir. Bu dogrulari da; herkesin almasi icin mucadele eder. Ama; gercekte; bu mucadele tek dogrulu degildir. Cunku baska ideolojik inancsal dogrular da vardir ve boylece kisi eliyle, toplumsal dogruluk savasi baslar. Bunu dinde de, milliyetcilikte de, ahlak ve etikte de, gelenek, gorenek, torede de, egitim-ogretimde de, ve herturlu ailesel yetistirimde de, v.s. gorebiliriz. Bu temelde bakildiginda; iste kisisel hak ve ozgurlukler, aslinda toplumsaldir. Kisiden ziyade; belirli bir toplumsal yerlesmis, alisilagelmis, sabitlenmis ve sahiplenilmis bir toplulugun, halk kitlesinin, partinin, ideolojik inancsal dogrularin bir urunudur. Kisi bu hak ve ozgurlukleri; icinde bulundugu toplumun toplu bir istemi olarak sunar, yani toplumun bir cesit o hak ve ozgurluklerdeki sozcusudur. Oyuzden de; terim olarak, kisiseli kullandim, bireyseli degil. Cunku kisi toplumun bir ferdidir. Birey ise; bireysel olarak; kendi dusunce ve davranisiyla kendini topluma kabul ettirendir. Yani toplumsal olmak yerine; kisiligini bireysel olarak ortaya koyandir. Iste bu temeldeki bireysel hak ve ozgurlukler, toplumsal bir icerik icermez. Ama ulkemizde, birey olmadigindan ve bireysel bilinc temelli hak ve ozgurlukler olmadigindan; kisilerin ortaya koydugu hak ve ozgurlukler, toplumsal olarak ortaya konur ve oyle algilanir. Bir ornek verirsek; Turkiye de, turban takma hak ve ozgurlugu isteyen bir kisinin, istemi; tamamen toplumsal bir istem olarak algilanir ve kisi de birey olmadigindan bu algi dogrulanabilir ve bu istemin arkasinda her turlu sosyal-siyasal-toplumsal bir ideolojik inancsal dogru ortaya konusunun algisi vardir. Halbuki gelismis ve birey yetistiren ulkelerde; boyle bir istem; tamamen bireysel hak ve ozgurluk olarak algilanir ve hic bir toplumsal algiyi dolayisiyle, ideolojik inancsal dogruyu icermez. Sadece kisinin kisiligini ve kimligini olusturan bir somut deger olarak algilanir ve firtinalar kopmaz. Cunku bunun hem hukuk guvencesi vardir, hem de devlet bireyi icin vardir. Ulkemizdeki gibi; vatandas devlet icin yoktur. Eger bu temelde; kisiselligin toplumsalligi ile; bireyselligin tekligi algilanirsa, iste o zaman ancak; bireyin hak ve ozgurlugunun, bireysel hak ve ozgurluklerden farki da algilanir. Cunku sonucta bir bireyin bireysel hak ve ozgurlukleri, baska bireyler tarafindan, saygi ile karsilanir ve desteklenir. Cunku, destekleyen de; sesini duyurabilmek icin; kendi bireysel hak ve ozgurlugunu alma mucadelesinde destege ihtiyac duyacaktir. Bu yonuyle; bireysel hak ve ozgurlukler, bireyler arasi farklarin farkina varma ve farklari koruma dayanismasina donusur. Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireyseldir ve toplumsal hic bir yani yoktur, destek te istemez. Tum istedigi; kendi istedigi gibi yasayabilmek ve iliski kurabilmektir. Bunun topluma ters gelisi veya yanlisligi soz konusu degildir. Iste bu temelde; milli kokeninin uygulama hak ve ozgurlugunu isteyen bir bireyin; bireysel hak ve ozgurluguyle; bir bireyin; bu konudaki dusunce ve davranisini, ne kadar ters veya algilanamaz olursa olsun; tabi ki baska bireyin hak ve ozgurlugune dokunmadan ortaya koyabilmesidir. Burada istenen destek-kostek degil; sadece kendi dusunce ve davranisini; serbestce ve hic bir engelle ve karsi cikisla karsilanmadan ortaya koyabilmektir. Kisaca; kisisel hak ve ozgurlukler, toplumun bir kismi icindir ve toplumsaldir. Bireysel hak ve ozgurlukler, bireyseldir, fakat toplum desteklidir. Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireysel ve bireyin hangi konuda olursa olsun, toplumun tepki veya etkisini goz onune almadan, dusunce ve davranisini; kendi gorusu ve yansisi olarak ortaya koymaktir. Ama, bunlarin hicbiri; bireyci akilciligin; guce, iktidara, otoriteye, cikara v.s. yonelik; baska kisi, birey veya toplumlari kendi dogrusuna zorla veya gucle kabul ettirilmesiyle; yani dikta ve zorakilikle ve bencillik, bananecilik ve egoizm ile asla karistirilmamalidir.
-
Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
Birey;Kendi oz iradesi,bilinci,anlayisi,dusun cesi v.s ile hic birbaski altinda kalmadan ve baska birilerinin sozcusu olmadan,dusunduklerini yazi veya konusma yoluyla nakleden ve kendisinden baska hic kimseye hesap verme zorunda olmayan,herhangi bir toplumun vatandasi. Bireycilik;"ben"ideolojisi.Kendinden baska bir bireye hak tanimayan hep kendi dusundukleri ve yaptiklarinin -"ustun dogru,guzel,iyi v.s.-positif oldugunu savunan ve bireysel cikari icin yapmiyacagi sey olmayan bencil,egoist,megoleman,"kendi ni begenmis"bireyin felsefesi.Sadece akilcidir,vicdani ve saygisal yonu yoktur vatandas,birey ve insan fiziksel tanimlardir. Bireycilik ayni insanlik gibi dusuncesel tanimdir ve bir ideolojiyi-Nihilizm felsefesini- temsil eder. Vatandas devleti ve ulkesi icin, birey kendi icin,insan da her kes icin yasar. Bireyin en buyuk celiskisi vatandaslik,bireycilik ve insanlik dusuncesel yapilari arasinda "sikisip kalmis "olmasidir. Vatandasin bireycilik yonu kendisini,insanlik yonu devletini,ulkesini temsil eder. Malesef Turkiye topraklarinda "kendi"bilinci henuz yerlesmemistir.Genelde her vatandas, ya babasinin,oglu-kizi,ya amcasinin/dayisinin yegeni v.s. dir Bir birey baska bireylerle iliskideyken bireysel davranir.Bireyci olan birey ise baska bireylerle sadece onlara kendi dogrularini kabul ettirmek icin iliskiye gecer. Bireysellik bir bireyin toplum icinde kendini ortaya koyusudur.Bireycilik ise "yalniz ben"ideolojisidir.Bencildir kendi cikarina yoneliktir,hegomonyacidir,dikt atordur ve kendinden baska goruse yasam hakki tanimamaktir amaci."Her seyi en iyi ben bilirim,ben yaparim"felsefesidir. Eger bir birey herhangi bir taraf olacaksa bu taraf insan ve insanlik tarafidir.bu taraf oyle bir taraftirki hem kendine hem de baskasina zarar vermez her bireyi o bireyin farklariyla algilar ve kabullenir ve herhangi birey "yoldan cikmissa" onu insani dusuncenin yuceligiyle ve onu incitmeden egitebilir.Konu ortaya atilmis fikirlere karsi cikmak yada kabullenmek degil "acaba bufikir insan ve insanliga zararli mi ne yonde zarar li bu zarardan bu fikir nasil arindirilir? "sorusunu sormak ve cevaplamaktir. Insan eger sifat takmadan degerlendirilirse beni,bizi,otekini hep icinde tasir.Kim kime gore kimin oteki oldugunu saptiyabilir?Bence kahirlanmak yada ofke duymak bir cozum degil bir caresizliktir. Eger "biz"dogruysak "oteki" yanlissa- ki dogru yanlisi bulmanin olcutu nedir?- ozaman dogruya dusen gorev yanlisi distalamak degil aksine ona yanlisini anlatmak ve dogruya yonlendirmektir. Eger bir "oteki varsa bu aslinda biziz.Olcut nedir bence olcut hayata,yasama gececek dusuncenin bireye,topluma ve insanliga zarar verip vermedigidir.Ben in icindeki biz ve oteki ayrilmaz bir butundur.Onemli olan benin bencil olmamasi oteki ile birlikte bizi kucaklayabilmesidir.Cunku her benin hem bizi hemde otekisi vardir. Birey olmak demek, bireysel hak ve ozgurluklerini ezdirmeden savunmak,bireysel hak ve ozgurluklerin ne oldugunu bilmek ve onu savunabilmenin bilincine varmis olmak. Tabi ki butun bunlarin olabilmesi icin bireyin okuyarak,fikir ureterek,dusunerek bilgilenmesi gerekir. Yalniz bu yeterli degildir,cunku Turkiye'de devlet politikalari eliyle vatandas yetistirilmektedir.Birey yerine yetisen vatandas toplumun bir ferdi olarak kalir ta ki soyle veya boyle kamuoyunda meshur olana kadar. Turkiye'de bugun dogan bir bebek ailenin,cevrenin,toplumun,topl um degerlerinin,gelenek ve goreneklerin,torelerin v.b. kendisine verdigiyle buyur.Belirli bir yasa geldiginde bir ikilem yasar.Bu ikilem: 1)ya kendisine verilenleri harfiyen uygular 2)ya da verilenlerin bazilarina karsi cikarak mucadeleye girer. Iste Turkiye'de dogan bebek boyle buyur. "Birey olmak" ise bir vatandasin buyurken kendisine verilenleri kabul-red ikilemi yerine"bu benden yapmami istenilen seyler nedir?,neden yapmam isteniyor?,bunlar bana bir yarar getirirmi? v.b. sorularla herseyi sorgulama-nedenselleme yapmaktir. Iste bu bir vatandasin guclenmesini,kendine has fikirlerle yasamasini,kendini tanimasini,yeri geldiginde herkese ve herseye karsi kendini ve kendi dusuncelerini savunabilmesini,toplum icinde "saygideger"bir yer alabilmesini ve baska vatandaslara karismak onlari yonlendirmek yerine onlari daha iyi tanimayi ve algilamayi,her vatandasin ortaya attigi goruse ve davranisa once saygi gostermeyi sonra da gerekli gorulurse yorum yapmayi ve birey olmanin tadina vardiktan sonra bunun getirecegi degisiklikleri tatmayi ve her vatandasin tatmasi icin caba gostermeyi v.b. getirir. Yalniz buradaki en buyuk tehlike "batinin ve cagdas" ulkelerin bireylerinin icine dustugu tehlikedir.Onlarin birey olma anlayisi "bireyci olma"ya donusmustur.Yani bencil,egoist,sadece kendini dusunen ve sadece kendi dusunduklerini ve yaptiklarini dogru sayan"en buyuk,en guclu,en bilgili,en dogru v.s benim"anlayisidir. Iste Turkiye'nin o ozledigi yarinlara kavusabilmesi icin vatandastan bireye terfi etmesi gerekir tabii bireyci olmamasi kaydiyla. Olaya ben penceresinden degil, insan penceresinden bakmalidir.Kalldiki oteki "yanlissa" biz in gorevi otekiye insanligiyla "dogruyu" gostermektir. Onu otekilestirmek yerine, icsellestirmektir.
-
Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
Birey ve Birey Bilinci Uzerine Ben/Birey/Bencillik, Bagi/Farki ve Fark Algisi; Genelde birbiri ile, kavram anlam, ifade ve icerik olarak "karistirilan bu uc kelimenin, aciklanmasi; kendi aralarindaki farklarin farkina varilmasi, Tarihte yapilan, Darwin'in "guclu olan ayakta kalir" aciklanmasinin, ters algilanip; sosyal Darwinizmi ve hatta fasizmi yaratmasinin sonucunu, bir yerde onlemek icin; Dawkins'in "Gen bencildir" aciklamasini ve Ayn Rand'in "Ben" aciklamasini ve Nihilizmin Birey aciklamalarini, cok iyi algilamak ve Darwin'de dusulen yanlis algilamasina dusulmemek gerekiyor. Cunku bir insanoglunun yaptigi bir aciklama, hele hele yanlis ve ters algi ile degerlendirilip, kitlesellesince; toplumsal insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranislar kacinilmaz oluyor. He seyden once, bu uc kelimenin birlestigi ortak bir yapiyi ortaya koymak gerekir. Bu yapi, mustakil var olan varlik olarak dogan bir yapidir. Her bebek, tabulu rasa olarak, yani 0 dusunce ile dogar. Dogan bir bebegin neden agladigi, onun mustakil var olan varlik olarak yasamini devam ettirmesinin bir isaretidir. Yani, bir mustakil var olan varlik, yasamak icin dogar. Iste dogan bir mustakil var olan varligin, beslenmesi en basta onun yasamasinin geregidir. Yine bir bebek, mustakil var olan varligi bu yasamsal anlamda bir rahatsizlik duyarsa, aglar. Mesela, genirmek istediginde, yani gaz cikariminda, altini kirlettiginde, susadiginda, aciktiginda, bir yerinde agri hissettiginde v.s.. Iste bebegin, mustakil var olan varlik olarak; yasamsal rahatsizligini dile getirmesi ve bunun giderilmesi; bebegin bencil, birey, bireyci, ve ben sahibi oldugu anlamina gelmez. Istersek, mustakil var olarak dogan bir canlinin, bu yapisini, dogal/evrimsel yasami olarak telaffuz edebiliriz. Eger biz bu duruma "bencillik kavrami eklersek, bebegini yasatmak icin, ona karsiliksiz bakan annesinin, ya da baska canlilarin baska bir canliya karsiliksiz yasatma yardimini aciklayamayiz. Dolayisi ile, mustakil var olarak dogan bir canlinin yasamini surdurmesi ve yasamini surdurmek icin rahatsizlikarini dile getirmesi, beslenmesi v.s. bir bencillik degil;dogumun yasamidir. Yukarida basligi olusturan uc kelime de, insanoglu mustakil var olarak dogan varligi adina, yasamda ogrenilen, anlam ve icerik yuklenen soyutlama eliyle, soyut/somutlastirilan kavramlardir. Bu uc kelime de, insanoglu tarihi acisindan nihilizm sonrasi, felsefe ve psikoloji de anlam ve icerik kazanmistir. Peki nihilizm oncesi, ben/birey ve bencillik yok muydu? Bunu soyle aciklayabiliriz. Birincisi, mustakil var olan varligin dogarak yasamini surdurmesinin bencillik olmadigini belirtmistik. Soyle bir soru soralim. Eger bir mustakil var olan varlik, dogumuyla birlikte yasamini surdurmek icin yasiyorsa; nasil oluyorda, toplumsal olarak bir etiksel ve metafizik ideolojik inancsal dogru icin canini feda edebiliyor, nasil oluyorda yasaminin onune etiksel, metafizik inancsallari koyabiliyor? Iste bu sorular bile, mustakil var olan varligin, ne kendi mustakil varliginin bilincinde oldugunu, ne yasamin onemini algiladigini, ne de kendi yasamini kendisinin yasayip, yonlendirdigini acikliyor. Cunku eger oyle olsaydi, hic bir mustakil var olan varlik; kendi yasamini, kendisine verilen bu etiksel ve metafizik inancsal degerler icin feda etmezdi. Iste, insanoglunun bu toplumsal yasam olarak ortaya attigi bu etiksel ve metafizik inancsallar eliyle kurulan duzenler, sistemler v.s. olamazdi. Dolayisi ile, insanoglu nihilizme kadar; sadece kendisini dil olarak ortaya koyabilmek icin, 3. tekil sahis zamiri "ben" i kullanmistir. Tum yaptigi da, kendi turu arasinda, yine kendi yarattigi bu etiksel ve metafizik ideolojik inancsallar ugruna arasinda dogru savasi vermis, kendisini bu degerlerle yonetmis ve yonlendirmistir. Yani nihilizm oncesi, bilincli ve farkindalikli olarak, ne bir ben, ne bir bencillik, ne de bir birey bilinci yoktur. Simdi gelelim, bu uc kelimenin, nihilizm sonrasi nasil bir anlam ve icerik farki kazandigina. Eger, mustakil var olan varligin, dogumu, yasamak ise; bu bencillik degildir. Peki bencillik nedir? Bencillik, mustakil var olan bir varligin, bilincli olarak baska bir varligin yasamina, mudahelesi ve kendi cikari icin baska bir varligi kullanmasidir. Yalniz, buradaki, cikar; etiksel veya metafizigin getirdigi ideolojik inancsal dogrularin, dogrular arasi savasimi degil; direk, ben'in kendi bireysel cikaridir. Sonucta, etiksel ve metafizik degerler icin dogruluk savasimi veren, zaten bu savasim adina, yasamini ikinci plana almistir ve ne beni, ne de bir birey olmasinin bilincinde ve farkinda degildir. Oyuzden de bencillik soz konusu degildir. Oyuzden herseyden once, bir kisi, ben ve birey bilinbcini almis olmali ve farkinda olarak bencillik yapmalidir. Yani mustakil var olan varliginin hem bilincinde, hemde farkindadir. Dolayisiyle, bu mustakil var olan varligi, yani ben'i kendi yasatacak ve kendi yasamina yon verecek bilinc ve farkindaliga sahiptir. Iste bir mustakil var olan varligin, bu bilinc ve farkindaligi, benin bireyselligidir. Bencilllik ise; benin bireyselliginin farkinda ve bilincinde olan bir birin; sirf kendi beni ve bireysel cikari icin, baskasinin ben ve birini kendi beninin bireyselligine alet etmesi, kullanmasi ve kendi beni icin, "herseyi mubah" kilmasidir, yani bireyci akilciliktir. Iste bu temelde, mustakil olan varligin, ben ve birey bilinci; onun bencil oldugu anlamina degil; sadece kendi benini bireysel olarak kendi yasattigi anlamina gelir. Kendi dusunce ve davranisiyla. Iste bu bilinc ve farkindaligin, sirf bir cikar ugruna, baska benlere mudahelesi, yani onlarin hak ve ozgurluklerini, kendi bireysel beni icin, kullanmasi ve harcamasi, bencilliktir ve bireyci akilciliktir. Iste bu temelde "genin bencilligi" ve Ayn Rand'in "Ben" i cok iyi algilanmalidir. Tum bunlar, ayrica, ego, super ego, alter ego, v.s. temelli insanoglu algi gelistirimini icerik olarak ta ne oldugunu algilamaya yardimcidir. Birey bilincinin, iste bu baska benlere mudahele etmeme bilinci ise olmasi gereken evrensel insansalliktir. Birey bilinci almis bir kisi, kendi hak ve ozgurluklerini savundugu kadar, baskalarinin da hak ve ozgurlugunu savunur. Cunku bilirki, kendi hak ve ozgurlugunun korunmasi ve islerligi, baska hak ve ozgurluklerin de korunmasini ve islerligini getirir. Zaten ortada bir mudahele, karisma, empoze, baski v.s. varsa; bu birey bilinci degil,toplumsal kisilik bilincidir. Sonucta bir birey, hak ve ozgurlukleri savunurken, bunlar insan hak ve ozgurlukleridir ve her bir bireyin kendine ait degersel, verisel ve tabusal hak ve ozgurlugu vardir ve farklidir. Bir inanirin dini hak ve ozgurlugu kadar, bir dinsizin hak ve ozgurlugu aynidir. Cunku bu hak ve ozgurlukler biribirine zit olarak gorunse de, insan hak ve ozgurlukleridir ve evrensel hukuk temelinde bireyin dokunulmazlaridir. Biribirlerine mudahele edilmesin diye de sivil kurum ve kuruluslar bu guvenceyi saglamak icin ve haksizliga ugrayan bireyi savunmak ve ona yol gostermek icin vardir.
-
Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
Bir Kisiyi, Bireysellestirmeyen "Fren" "Korku" Insanoglunun duyumu ile algilayip, kavramlastirarak yansittigi, bir soyut ta korkudur. Korkunun bir kisinin dusuncsine cikmasinin bir kac nedeni vardir. Bu konuya deginmeden once, korkunun nerden kaynaklandigina bakmak gerekir. Korkunun en buyuk kaynagi bilgisizlik, caresizlik, ne yapacagini bilmeme, ve savunuya gecmektir. Bunu giderecek olanda her turlu koruma ve korunma altinda oldugunu hissetmektir. Bilgisizlikden gelen korkunun iki turlu cozum secimi vardir. Ya bilgilenirsin, ya da inanirsin. Cunku bu ikiside cevapsiz kalan sorularin cevaplanmasini saglayan eylemlerdir. Korkunun insanogluna yansiyan iki farkli ucu; birincisi, kendisini fiziksel koruma, ikincisi ise korunmadir. Fiziksel koruma; olumden baslayarak, yasam ve iliskilerdeki her turlu fiziki mudaheleye karsi kendini korumadir. Korunma ise; kisinin kendi disindaki dunya da kendini emin hissetmesidir. Bunun cesitli yollari vardir. Aile, devlet ve kurumlari, kurallar ve hukuk v.s. Insanoglu sosyal bir hayvandir. Bu temelde; kendisini emin hissedecegi tek yer; yasam ve iliskisini surdugu toplumudur. Buradaki ilk korku, yalnizlik, distalanma, yabancilasma, onemsenmeme v.s. temellitoplum disina "itilme" korkusudur. Bu korkunun duzeyi, icerigi, derecesi v.s. her kisinin kendine ait bilgi, bilinc, birikim temelinde degiskenlik gosterir. Yalniz bu korku, kisinin direk degil; dolayli korkusudur ve psikolojiktir. En onemli sorunu da, diger korkulara nazaran; kisinin birey bilinci almasini, ilerlemesini, gelismesini, degismesini v.s. engelleyen korku olmasidir. Bir kisi; kendine ozel dusunce ve davranisi temelinde, toplumda "sivrilir", ya da topluma "ters duser" ya da toplumu "karsisina alir" v.s. duzeye gelince, bu korku baslar. Soyle dusunelim. Bir yerde yasiyorsunuz ve herkes monoton, alisilagelmis, yerlesmis tabulariyla bir yasam suruyor ve siz bir konuda dusunce ve davranisiyla, toplumun bu monotonluguna "ters dusmeye" basliyorsunuz ve toplum bunu size hissettirmeye ve kendine gore uygulamalariyla sizi bir cesit "uyarmaya" basliyor. Ne yaparsiniz? Bu dusunce ve davranisiniza devam mi edersiniz, yoksa toplumun bu uyarisini dikkate alip, dusunce ve davranisiniza toplumun istedigi yonde "ceki duzen mi verirsiniz? Iste bir kisinin boyle bir ikileme herhangi bir konuda dusmesi ve bu ikilemden kendine gore nasil "cikacagi" tamamen onun bir karari olacaktir. Iste burada iki farkli bilinc farkli yol cizer. Eger ksi, hala toplumsal bir kisilik ve totoliter bir yasam ve iliski suruyorsa; mutlaka kendi dusunce ve davranislarini "frenleyecek" onlara "ceki/duzen" verecek ve boylece cikisi arayacaktir. Iste ilk psikolojik sorun da burda baslar. Cunku kisi, bu yaptiginin gerekcesini kendine kabul ettiremez ve yaptigindan bir cesit rahatsizlik duyarsa; iste bu psikolojik bir sorundur. Cunku kisi artik, kendi dusunce ve davranislarini degil de; sadece toplumun ondan istedigi sekilde bir yasam surmektedir. Bu kisi bu psikolojik sorununu cozene kadar da, bu ikircimli dusunce ve davranisi yasar. Ya bunu kendine kabul ettirebilir, ya da kabul ettiremeyip, normal kisilik ozelliklerine zarar verir ve konu zihinsel bir psikolojik icerik kazanir. Ote yandan bir kisi eger birey bilincini almis ve kendini toplum icinde kendi dusunce ve davranisiyla oldugu gibi kabul ettirebilecek; bilgi, bilinc, birikim, gozlem, deneyim ve oz guven, ozsaygi oz direnc v.s. temelli oz karakterini guclendirmis ve ne yaptiginin ne dediginin bilincinde ve bunu savunabilecek bilgi ve birikimde ise; iste o zaman o kisinin yaptigi veya yapacagi; toplumun istedigi gibi biri olmak degil;topluma kendisini oldugu gibi kabul ettirmektir. Bu kisi, basta saydigimiz "yalnizlik, distalanma, onemsenmeme, kendini ortaya koyamama, algilanamama, yaancilasma" v.s. temelli duyumlarin birini ya da birkacinida yasayabilir ve yasamasi da buyuk olasidir. Iste her turlu oz saglam ve guclulugu de bu duyumlari aldiginda lazimdir. Kendi kendine yetebilecek bir bilince ulasmis olmasi buradaki kilit duzeydir. Iste boyle bir duzeye gelmis bir birey bilincinin, kendini topluma kabul ettirme korkusu kalmaz cunku, bilirki; toplum onu kabul etmeyecek; o topluma kendini kabul ettirecektir. Sonucta bir kisi, hem birdir hemde turunun bir parcasidir. Ama sonucta, bir bir olarak "korkusuz/endisesiz" bir yasami yoksa; iliskilerinde de bu korkusuzluk/endisesizligi yansitamaz. Sonucta "boyle dersem anlamazlar, karsi cikarlar, kizarlar, terslerler" v.s. temelli bir dusunce; belki kisiyi topumunda rahat yasatir ama; bu fren kisinin kendi kendine zarar verir. Oyuzden bir kisi once birey bilincinin birey ozgurlugunun bilgi, bilinc, birikimini saglamali ki; kendi saglamliginin topluma da bir faydasi olsun. Eger bir kisinin kendisi boyle direk degil de; dolayli korkudan dolayi, kendi dusunce ve davranis ozgurlugune bir fren bir kisitlama getiriyorsa; bilmelidir ki, kendine zarar verenin; sonucta baskasina da bir faydasi olmaz. Belki tek kari toplumun icinde tutunmaktir ama; ne toplumda bir yeri olur, ne de kendine oz bir dusunce ve davranisi. O yuzden secim sizin. Korkulariniz ve endiseleriniz yuzunden dusunce ve davranis ozgurlugunuzu topluma uygun frenleyecek ve kisitlayacakmisiniz?, yoksa birey bilinci ile; tum dusunce ve davranis ozgurlugunuz ve onun topluma ters dusen duzeyiyle kendinizi topluma kabul mu ettireceksiniz? Unutmayin ki, sadece ikinci yol; sizin surekli bir sekilde, bilgilenmeniz, bilinclenmeniz, yenilenmeniz, ilerlemeniz ve gelismenizin yoludur. Birinci yol ise; basta kendinizi psikolojik rahatsizliga sokma ve bu rahatsizligi baskalarina da empoze etme yoludur. Yani siin icin topluma ters gelenlerin dusunulup, davranilmasi; yapilmamasi gereken seyler olacak ve siz iliskide olduklariniza ayni kendinizi farenlediginiz ve kisitladiginiz gibi ve de bunun farkinda ve bilincinde olmadan; frenleme ve kisitlama getirecek, ustelik bu yaptiginizinda yararli bir sey oldugu dusunccesini kendinize bahane edeceksiniz. "Bu dusunce/davranisi, toplum kaldirmaz; o yuzden uygulamamaliyim ve kimsenin de uygulamasina musade etmemeliyim, uygulamak isteyenleri de uyarmaliyim" Iste bu icerikteki korku/endise dusuncei, hem sizin gelisim ve bilinclenim freniniz, hem de iliskide olduklariniza "iyi niyetli" verdiginiz zarardir. Zaten boyle bir mudahele, genelde birey bilincini almis kisilerden de karsilik gorur. Tabi bu karsiligi onleyen geleneksel dusuncelerde yok degildir "buyugume karsi gelmeyeyim, o bu konuda benim iyiligimi istiyor, o benden daha bilgili/tecrubeli, dedigi dogru, hakli," v.s. temelli gelisimi frenleyici yerlesmis dusuncelerdir. Oyuzden korku ve endiselerimizi sorgulayalim, kaynagini bulalim ve hem kendi hem de iliskide olduklarimizin sagligi ve selameti icin; bu "yersiz" korku ve endiselerimizden kurtulmaya, birey ozgurlugumuzu bilincli olarak yasamaya gayret edelim. Tabi ki bilinclenmek, gelismek, ilerlemek ve gelisen dunya ve dusunceye ayak uydurmak istiyorsak; yok tutucu ve muhafazakar ve geleneklerimize s1k1 s1k1 bagliysak, o zaman isimiz imkansiz ve bu imkansizi zora cevirmek icinde "kendini kendin yapma" bilinci dusunceye cikmali. aslinda buradan toplumsal kisiligin oldugu yani devleti icin var olan toplumlarda, toplumu her turlu yonlendirmek ve yaptirima sokmanin temeli, suru psikolojisi ve korku felsefesidir. Bunu en guzel su atasozu aciklar "suruden ayrilani kurt kapar" Iste bu atasozu bile, birey bilinci onundeki en buyuk engeldir.
-
Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
Daha once de belirttigim gibi; ulkemizde, birey yetistirme, egitim-ogretim ve yerlesmis sistemi olmadigindan; aldigi verilerle yetisen, buyuyen bir kisi; toplumun belirli bir kesiminin ideolojik inancsal, etiksel dogrulariyla, buyumekte ve yetismektedir. Hal boyle olunca da, kisisel bir yetisim olmamakta; ulkemizde ancak toplumsal kisilik olusmaktadir. Bu toplumsal kisilikler, kutuplasarak ve biribirlerini, kendi toplumsal dogrularina yonlendirmeye ikna etmekle sanki yukumludurler. Bunun iki olumsuz etkisi vardir. Birincisi, toplumsal kisilige sahip kisi; hic bir zaman kendi dogrularini degerlendirmemekte ve kendi tarafi toplum yapisinin bu dogrularini sahiplenmekte ve sabitlemektedir. Bunun en buyuk zarari; birey yetisimini, olusumunu ve bilincini onlemesi; kisilerin kendine oz degerleri kendi kisisel iradesi yerine, toplumun belirlemesidir. Bu da; kisinin, sadece toplum ile paralel bir dusunce ve davranis gelistirmesini ve kendi kisisel dusunce ve davranisi gelistirememesini saglar. 21. yuzyilda; tamamen bir kisinin kendi ayaklari uzerinde durabilmesine ters bir olusumdur, bu olgu. Isin diger bir yonude; aynaya bakmayi bilemeyen ya da aynanin varligindan bihaber; toplumsal kisilik, tum yonlendirmesini, kendi disindaki; baska bir kisiye ve genelde de kisiligine yonelerek dusunur ve davranir. "soyle yap, boyle davran, bunu yanlis dedin/yaptin, dogrusu bu, neden boyle diyorsun/yapiyorsun? bunu diyemezsin/yapamazsin, sen busun, boyle dusunuyorsun," v.s. temelli kisiyi yonlendirici bir konuma koyar kendisini. Bunun da en buyuk zarari; kendisinin birey olma bilincini almasini onledigi gibi; bu tip bir yonlendirmeye yonelik mudahele ile, baskalarinin da birey olmasini onler. Aslinda tum bunlar; tarihler boyu gelen; alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis; dusunce ve davranisin bir urunudur. Dolayisiyle, burada bu toplumsal kisiligi uygulayan kisilerin, herhangibir "sucu" da yoktur. Cunku toplum ancak boyle kutuplasarak ve biz-oteki olarak ayrisarak aralarinda dogru mucadelesi vermektedirler. Cunku bu dogrular, kisilerin degil; hangi toplumsal yapiya ait ise kisi; o toplumsal yapinin dogrularidir. Iste bu nedenlerden dolayi; her yonlu, birey olma yetistirimi, ulkemizde onlenmekte, bireysel hak ve ozgurlukler; politik bir ideolojik inancsal dogruya, ya da dogrular arasi mucadeleye alet edilmekte; bilgi alisverisi, bilinclenme, v.s. nin yerini; toplumsal kisiliklerin; kendi dogrusal tartismalarla; birbirlerini kendi dogrularina cekme mucadelesi surmekte, bu da; her seyden once; dusunceler arasi bir mucadele yerine ve mantiksal bir yanasim yerine; kisilerin, dogrulari arasi bir mucadeleye donusmekte, kisilerin birbirinin kisilik degerlerine yonelmekte ve duygusal bir; kisilik surtusmesine yol acmaktadir. Bu da nihayi sonucta; kisilerin, birbirlerini kendilerini tanitim yerine; karsi tarafin etiketlenmesine, kisinin kendini daha ortaya koymadan; karsi tarafin onun adina getirdigi pesin hukum ve onyargili suclamasina muhatap olmaktadir. Bilemiyorum ama; ulkenin aydinlari, elit kismi v.s. olarak; bu 18. ve 19. yuzyil aliskanligindan artik kurtulunmasi gerekiyor. Aksi, ne bir hak ve ozgurluk, ne bir birlik ve beraberlik, ne bir ortak yanasim; sadece bir politik ideolojik inancsal dogrunun, digeri uzerindeki hakimiyeti; toplumsal kutuplasma, biz-oteki mucadelesi ve damgalamasi; etiketleme ve zaman ve secim ile el degistiren topliumsal iktidar ve muhalefet cekismesinden baska bir adim ilerleyemeyiz. Bence, ilk hedefimiz; toplumsal kisiligimizi; insan ozlu ve mumkunse evrensel, yani ayrimci olmayan bireysel kisilige dondurmemiz ve bu bilinc icin kendi kendimizi ve degerlerimizi nedenlememiz-sorgulamamiz ve kendi degerlerimizi kendi oz irademizle olusturmamiz gerekiyor. Kendimiz disinda kalan baska kisilerle de iliskimizi; onlari taniyarak ve onlarin kendilerini nasil ortaya koyuyorsa, oyle algilayarak ve mudahele yerine; biribirimizin bilgisini, bilincini, deneyini ve gozlemini bir birimizin ustune katarak dusunmemiz ve davranmamiz gerekiyor. En azindan, su andan itibaren baslayarak. Cagmizda demokrasiden, haktan ve hukuk devletinden bahsedebilmek icin, o ulkede yasiyan halk dedigimiz kesim bireysellestirerek, bir birey bilinci tasimali ve bilinc sayesinde hak ve ozgurluklerini koruyabilmelidir. Bu da toplumda, bireylerin olusturduklari ve haklarini ariyabilecegi sivil kuruluslarin ortaya cikmasiyla mumkundur. Eger bir ulkede, birey degilde ailenin bir ferdi, toplumun bir ferdi, halktan biri, abisinin kardesi, babasinin oglu, ve saire varsa, birey yoktur. Dolayisiyla olmayan birey, ne hak ve ozgurluklerinden haberdardir, nede bulundugu toplumda dusunduklerini rahatca ifade edebilmek hakkina sayiptir. Ya baba baskisi ya mahalle baskisa ya okul baskisi ya din baskisi ya milliyet baskisi, ve buna benzer topluma yerlesik bilimum baskilarla buyur. Ya o baskilara boyun eyer, yada isyan eder. Iste 87 yildir, Turkiye'yi idare edenler, devlet eli ile ve kendi istedikleri dogrultusunda toplum yandas ve vatandas yetistirdiklerinden, birey yetistirememislerdir. Ne zaman Turkiye birey yetistirmeye karar verir, ve o yetistirdigi bireye taniyacaga hak ve ozgurluklerin hukukunu yaratir, iste o zaman bireyi hur, bireysel haklarini rahatca savunabilen, bunu bir isyan veya bas kaldiris degilde bir bilinc temelinde yapan bir toplum olusur, iste bu toplumun bireyleri kendi bireysel goruslerini rahatca nasil savunabiliyorsa, karsisindaki bireyinde karsi goruslerini saygiyla karsilamayi ogrenir. Boylece bireyler arasinda saygi dayanismasi baslar, ve hicbir birey kendisine ogretilen, vede empose edilen toplumun deger yargilarini, ahlakini, dini ve milli anlayisini biribirine kabul ettirmeye calismaz. Boylece toplumun icindeki bireyler bir mozaik cesitliligi icinde ve bilincli bir sekilde birbirlerini algiliyarak, birbirlerine saygi duyarak bereberce yasamayi ogrenirler. Kisaca, 87 yildir, Turkiye'nin idare sekline ne denilirse denilirsin, ne tartisilirsa tartisilsin, ana sorunu birey ve bireyin bilinci olan bireysel hak ve ozgurlukler, ve devletin gorevi olan bunu koruyucu hukukun temelindeki sivil toplum orgutlerini yaratamamasidir. Insanoglu birinin toplumsal olmasi baskadir, kendi dusuncesi yerine toplumun dusuncesini uygulamasi baskadir. Toplumsal kisilik, bir kisinin bulundugu cografya ve toplumda ona dogumdan itibaren verilen her turlu etik (milli,dini, ahlaki, toresel, ananevi, sosyal, siyasal, toplumsal v.s.) degeri, veriyi ve tabuyu oldugu gibi uygulayip, ya da uygulamayip, uygulamayana, ya da uygulayana karsi toplumsal kutuplasmak, taraf olmak ve biz/oteki ayrimciligi yaratmaktir. Toplumsal kisilige sahip bir kisi, verilen degerleri sorgulamadan, ne oldugunu algilamadan ve ustelik yasaminin da onune koyarak bu degerler icin yasayan ve aklini inandirdigi bu degerlere dogru temelinde baskalarini da cekmeye calisan ve kendi inandigi dogrulari, baskalarina empoze eden, baski kuran ve mudahele eden, dusunce ve davranisa ship kisinin kisiligidir. Bireysel kisilik ise (birey bilinci ile karistirilmamalidir), kisinin genelde kendi varliginin ve kendine kendi iradesiyle kabul ettigi degerlerin savunucusu olandir, topluma ve etrafina ters dusebilir, ama bu onu etkilemez. Cunku onun icin kendi dusunce ve davranisi onemlidir ve hak ve ozgurluklerinin bilincinde ve farkindadir.
-
Hak ve Ozgurlukcu Cumhuriyet-Demokrasi Farki
Insan Haklari ve Ozgurlukleri Oncelikle konunun ozunu algilamak gerekir. Bilhassa ulkemizde, insan haklari ve ozgurlukleri; siyasetin iktidar veya muhalefet, her turlu gorusune alet edilmekte ve bu hak ve ozgurlukler, siyasi bir amac ugruna arac olarak kullanilmaktadir. Insan hak ve ozgurluklerinin basinda yasam hakki gelir. Bir kisi, nasil ve kim tarafindan ve hangi nedenle oldurulurse oldurulsun; olduren kisinin, kimligine, yerine siyasi gorusune bakmadan bunun bir cinayet ve insan hakkini ihlal oldugunun bilincinde olmak gerekir. Insan hak ve ozgurluklerinin diger bir gerekli olanida; dusunce ve ifade ozgurlugudur. Bir kisinin, ya da toplumun milli-dini-geleneksel-kulturel v.s. ozelligini dile getirmesi; onun insan hak ve ozgurlugudur. Ulkemizde, yasam hakki gibi; dusunce ve ifade ozgurlugu de; siyasi gorus temelinde kanunlarla yasaklanmaktadir. Bir kisinin, ya da toplumun; milli-dini ozelliginin dile getirilmesi konusuda; her turlu siyasi gorusun amaci dogrultusunda arac olarak kullanilmakta; kullananin amacinin bu hak ve ozgurlugu tanimak yerine, bunu kendi siyasi cikarina alet ettigi gorulmektedir. Turkiye'de her turlu insan hak ve ozgurlukleri, ya yasaklanarak, ya gale alinmiyarak, ya da bir siyasi goruse alet edilerek su-istismar edilmektedir. O yuzden, kendisine aydin, ilerici, devrimci v.s. diyen; kisaca "elit" kesimin; once insan haklari ve ozgurlukleriyle; siyasi gorusu oyle veya boyle bu hak ve ozgurluklere kendi cikarlarina uygun kullanmalarini gormesi ve buna bir butun olarak karsi cikmasi gerekir. Ama; gorulen odurki; bu "elit" kesimin; kendisinin siyasete alet olmasi; onlarin insan hak ve ozgurluklerinden bihaber olarak , ustelik; bu alet olmaya da herturlu destegi vererek; insan hak ve ozgurluklerinin onune set cekmesidir. Bir kisinin, ya da grubun; siyasi gorusu ne olursa olsun; bunun insan haklari ve ozgurlukleriyle bir bagi yoktur. Cunku, insan hak ve ozgurlukleri, farkli siyasi goruslerin "oyuncagi, kullanim araci" degil; bizzat, insan olmanin insanligi istemenin ta kendisidir. Siyasi gorus farklarimizi ortaya koymadan once; insan olarak hepberaber, insan hak ve ozgurluklerini savunalim ve bu savunu da birleselim. Ideal bir devlet; ulkesini tabusal/verisel/degersel ayrimciliga tasiyacak hic bir politika gudmemelidir. Eger bir devlet; belirli bir ideolojik strateji guderse, bu toplumun baska ideolojik stratejiler temelinde kutuplasmasi demektir. Devletin gorevi ve isleyisi bireysel hak ve ozgurlukleri nasil bir degere sahip olursa olsun tanimakla yukumlu olmalidir. Devletin yapilanisi ve isleyisi "Ben, bireylerim icin varim. Onlarin her turlu hak ve ozgurluklerini tanimak ve bunu yaparken de, bir bireyin hak ve ozgurlugunun diger birey uzerinde baski/mudahele/ustunluk araci olarak kullanmamasini sivil yonetim ve idaremin hukukuyla onlerim" "Benim icin birey demek; kendi oz iradesiyle, kendi hak ve ozgurluklerini, hic bir baski/mudahele altinda kalmadan ve baskalarinin da hak ve ozgurluklerine mudahele etmeden istemde bulunma bilincini almis kisi demektir. Bir birey, eger bu konuda kimden gelirse gelsin bir sikayette bulunursa, bu hukukun bireyin dokunulmazligini koruma konusudur." Bir bireyin, devlet olarak bu bilincte yetismesini saglamak benim gorevimdir." "Iktidara hangi ideolojik gorus gelirse gelsin, devlet olarak bireyin hak ve ozgurluklerini iktidar amacli arac edinmesine ve herhangibir degeri toplumsallasma temelinde kullanim propaganda araci edinmesine izin verilemez" Butun bunlar, devletin; toplumu kutuplastirici hic bir politik ideoloji ve inanca agirlik vermeyecegi ve hic bir ideoloji veya inancin tarafi olmayacagi anlamini tasir. Bir devletin hic bir sekilde toplumu ayrimlastirici bir ideolojisi veya inanci soz konusu olmamalidir. Insan hak ve ozgurlukleri; madalyonun birbirinden ayrilmaz ve birbirini tamamlayan iki yuzudur. Konuyu daha iyi kavrayabilmek icin; hak ve ozgurluklerin ne oldugunu, ortaya koyabiliriz. Hak; insanoglunun ve onun bolunmez en kucuk parcasi bireyin; insanlik bilinci, tecrubesi, birikimi, gozlemi ve bilgisi; kisaca dusuncesidir. Bireyin hakkinin, ortaya cikabilmesi ise; o hakkin birey tarafindan davranisa yansimasi, yani ozgurluge kavusmasidir. Dolayisi ile; nasil; davranisa yansimamis bir dusuncenin ne oldugu bilinmezse; eger dusuncedeki hakta, davranisa yansimazsa; o hakkin ozgurlugunden bahsedilemez. Herhangibir bireyin; kendini kendi yapan, soyut/somut degerleri ve bunlarin dusuncesi, onun hakkidir. Bu hakkin kullanima gecmesi, yasanmak istenmesi ve yasanabilmesi ise ozgurlugudur. Dolayisiyla; dogal dusuncenin; yonetim ve yonlendirim temelli toplumlari ayirmasi ve yoneten ve yonlendirenlerin hakki ortaya koymasi otomatikman; ortaya konmayan haklarin; dusunulmemesini ve davranisa ozgurluk olarak yansimasini onler. Oyuzden ozgur olmak, ya da ozgurlukcu olmak; ozgurlukle degil; haklarin serbest birakilmasiyla paraleldir. Cunku serbest birakilan haklar, ancak yasam ve iliskilerde ozgur olarak yer alir. Orneklersek; milli koken veya dini koken tum farklarin esitliginde birarada yasayabilmesi ve bir farkin diger farktan ustun/asagi olmamasi ve antiayrimci guvence de; birlikte, beraberce yasayabilmeleri icin; once her turlu milli, dini koken hakkinin taninmasi gerekir. Bu haklar tanindiktan sonra da; haklari uygulayacak olan bireyler; bu haklarin bilincinde olarak; yasamlarina ozgurce bu haklarini tasiyabilirler. Oyuzden totaliter sistemlerde; yoneten ve yonlendirenlerin tanimasi gereken her turlu farkli haklarin esitligi ve antiayrimci butunlugudur. Iste bu hakkin "demokratik olarak taninmasi; otomatikman, bu taninan haklarin ozgurlugunu getirir. Eger bir kisi; toplum icin birseyler yapmak istiyorsa; savunmasi gerekilen konu ozgurluk degil; haklardir. Cunku haklarin taninmasi; otomatikman haklari taninanlarin; bu haklari yasam ve iliskilerine ozgur olarak tasimalarini getirir. Iste her birey; baskasinin hakkini tanirsa; otomatikman ona hakkini uygulama ozgurlugu tanimis olur. Boylece de, bireylerin olusturdugu toplumda; hak ve ozgurlukler konusu saglanmis olur. Cunku her bir bireyin hakki; baska bir bireyin ozgurlugu ile sinirlidir. Her bir bireyin ozgurlugu de; baska bir bireyin hakki ile sinirlidir. Dolayisiyle; benim hakkim; baskasinin ozgurlugunu tanimaktir. Benim ozgurlugum de; baskasinin hakkini ortaya koymaktir. Hak ve ozgurluklerin algi ve bilgisi birey bilinci gerektirir. Cunku hak ve ozgurlukler bireyseldir ve hic bir bireyin baska bir bireyin hak ve ozgurluk alanina girmesine musade etmez ve de bireyin her sart ve durumda hak ve ozgurluklerini savunmaktan ali koymaz. Bu da yine insanoglu turu birinin kendi kendini sorgulama ve kendi numenal yetisinin farkina varma ve bu numenal yeti kullaniminin bireysel veinsanlik icin oldugunu algilama ve bilince cikarma. Yalniz ulkemizde birey bilinci verecek bir numenal yeti kullanimi olmadigi ve doganlarin toplumsal kisilik olarak yetistirildigini zaten gozlemliyoruz. Onemli olan bunun disinda kalan her turlu toplumsal iktidar/muhalefet kutuplasmasinin, demokratik haklar masalinin sadece ve sadece yonetenlerin politik amacinin cikarinin yararina olacagi ve hak ve ozgurluklerin insanlik degil; politik bir duygu somurusu olarak kullanilacagi unutulmamalidir.
-
Hak ve Ozgurlukcu Cumhuriyet-Demokrasi Farki
Birarada ve Beraberce Yasamak Uzerine Insanoglunun birarada ve beraberce yasayabilmesi icin; aralarindaki her turlu celiski ve ayrim dogal goruntusunu; oncelikle fark ve iliski dusuncesinin goruntusune tasimasi gerekir. Ilk gorunen celiski; insanoglunun sosyal bir varlik olmasiyla, bencil olarak algilanan kisisel gorunumudur. Insanoglu; dogdugu andan itibaren; bir bakima muhtaclik duyar. Buradan ilk insanoglu sosyalligi, anne ve dogurdugu kendi turu olarak yansir. Bugun bir insanoglunun, en kucuk sosyal birim aileden, en buyuk sosyal birim evren temelindeki beraber ve birlikte yasama dusunce ve davranisinin; algi ve bilinc acisindan pek bir farki yoktur. Bunun icin iki farkli bilinc gerekir. Biri bireysel, digeri insansal. Bu temelde bakildiginda; insansal bilincin, kendisine icinde bulundugu toplumu ve dunyasi tarafindan verilmesi gerektigi ortaya cikar. Ama maalesef; icinde bulundugu toplum da, dunya da; her turlu ayrim icinde yasamaktadir. Dolayisiyle verilen bilinc parcasal bilinctir. Nedir, bu parcasal bilinc;kisinin, bir olarak insan olmanin numenal butunlugune ulasamayan bilinctir. Yani, dil, din, milliyet, irk, cins, cografya, ulke, toplum, etik, kultur, tarih, koken, gelenek v.s. farklarinin farkina varamama ve sadece kendi farkini one cikarma, ustun kilma v.s. bilincidir. Butun bunlar; Butunsel degil; parcasal bilinctir. Iste bu parcasal bilinc; derece derece, tum evrensel butunlukteki insanoglunu; biribirinden ayirir. Bu ayrimdan dolayidir ki; insanoglu, kisisel egosunun insanlikdisi ogelerine basvurur. Yani; erk, guc, otorite, iktidar, cikar, ustunluk, v.s. Kisaca yaris. Iste bugun dogan bir bebegin yasam ve iliskilerini bekleyen hazir bir dunya vardir. Bu dunya; dogal zihniyetten dolayi, ayrimlar, cikarlar, celiskiler ve parcalar dunyasidir. Bebegin, butun yapabilmeside; bu dunyaya ayak uydurmaya calismasidir. Iste bu caba kisisel bir cabadir ve Bireysel bilinc gerektirir. Bu bireysel bilinc te; Insansal Butunluk ve iliski temelindedir. Bireyin amaci, bu insansal bilinci yakalamak olursa; sorun kendiliginden cozulur. Cunku bu bilinc; Parcayi, butune; celiskiyi, iliskiye; ayrimida, farka donusturmesidir. Butun bunlar; insanlikdisi bir kaynaga basvurmadan yerine getirilebilir. Kendi parcasinin ve diger parcalarin iliski icinde olabileceginin farkina varmak ve celiskiyi yaratanin; ayrim temelli bir yanasim oldugunun ve aslinda, ayrimi yaratan farklarin, parcalamaya yonelik oldugunun bilincinde olarak; Butunlugun; farkli parcalardan olustugunu ve her farkin butunun ayrilmaz bir parcasi oldugunu bilince cikarmasi gerekir. Iste bu da daha once belirtilen; insansal vicdan ve evrensel saygiyi; bireysel hak ve ozgurluklere uyarlamakla mumkundur. Iste birey bilincine ulasmis bireylerin; bir arada ve beraberce yasayabilmesi; her birey farkinin, insansal butunu olusturan, farkli parcalar oldugunu evrensel butunu de; bu farkli parcalarin beraberliginin farklarini koruyarak saglayacagini gorebilmesi ile mumkundur. Buradaki en onemli unsur; bireyin kendi farkina bir "ayricalik" tanimamasidir. Iste bu herhangibir ayricalik, hem parcalanmayi, hem ayrimi, hem de celiskiyi; dolayisiyle; gucu, otoriteyi, iktidari, bencilligi ve cikari da; beraberinde getirir. Ayricalik; insanoglunu; insanlastirmayan, yerlesmis, alisilagelmis ve otomatiklesmis bir olgudur. Bundan arinabilmek ise; ilk ve gereken bilinc asamasidir. Ayricalik yerine farklarin farkinin birbirini tamamladigi algisi hem fark bilincini ve farkindaligini hem de farklarin birbirinden ayrilmama bilinc ve farkindaligini getirir.
-
Hak ve Ozgurlukcu Cumhuriyet-Demokrasi Farki
Baslik ilk okundugunda, herkesi sasirtabilir ve bir tamlama olarak herkese garip gelebilir. Yalniz cumhuriyetin yani halk idaresinin halkin bilissel ve bilincli olarak katilimi adina halkinin kimi neyi neden ve nasil sectigini bilmesi gerekir. Iste Turkiye toplumunun ve farkli halklarinin ana sorunu budur. Yani kimi neden ve nasil kendilerini idare etmek icin sectiklerinin bilinc ve farkinda olmamalaridir. Iste bir ulkenin toplumu ve farkli halklari bu duzey bilincte ise ve birey kisiligi yoksa ve gelismemis ise; Cumhuriyetin ne bir devleti olur, ne de bir demokrasisi olur. TC tarihinde olan da zaten budur. Kim iktidara gelirse gelsin kendi politikasini ve cikarini devletlestirmistir. Bu ister milli ister dini agirlikli olsun, ulkede ve toplumunda daima bir kutuplasma yaratmis ve sadece demokrasi "biz demokrasisi/oteki diktatorlugu" olarak yansimistir. Demekki burada sorun cumhuriyetin devlete bakis acisindadir. Eger devlet her turlu ideolojiden ve inanctan ve de her turlu iktidar politikasindan bagimsiz olarak bireyi ve halki icin ve onlarin her turlu farkli hak ve ozgurluklerinin tanimi, temsili ve uygulanmasi icin olsa; iste devlet, o zaman toplumunun ve farkli halklarinin devleti olur. Politika da sadece ulkesini ulke toplumu ve farkli halklarinin yararina icerde ve disarda yonlendirir. Iste cumhuriyetin hak ve ozgurlugu tam da budur. Devletin bireyi, toplumu ve farkli halklari icin ve onlarin her turlu yasam standarti, ihtiyaclarinin karsilanmasi ve hak ve ozgurluklerinin hukuk guvencesi altina alinmasi ve sivil kuruluslarinin bireyinin toplumunun ve farkli halklarinin gerektiginde devlete bile karsi olarak hak ve ozgurluklerinin korunmasi, yonlendirilmesi ve saglanmasi. Iste bir toprak butunlugundeki her turlu farktan olusan halklar, ancak bu sekilde bir devlet anlayisi ile birarada ve beraber, antiayrimci ve farklarin ve firsatlarin esitligi altinda yasayabilirler. Aksi demokratik cumhuriyetin, politik cikar tarafli demokrasisinin devleti ele gecirmesi, devleti kendi tarafi yapmasi ve kendinden olmayani da devleti ve her turlu hukumet gucu eliyle bertaraf etme adina diktatorlugudur. Bu diktatorlugun anlam ve iceriginin adinin v.s. ne oldugu; onun diktatorlugunu, baskisini ve diger taraflari bertarafini kendi ideolojik inancsal dogru cikari temelinde degistirmez. Bunu onleyecek tek zihniyet; devletin hak ve ozgurlugu ve toplumun ve farkli halklarinin da antiayrimci ve farklarin farkinda olan cumhuriyetidir. Buradaki devletin ozgurlugu, toplumun her farkli halk ve kesimine hukuk temelinde esit mesafede olmasi ve firsat esitligi temelinde hak ve ozgurluklerin kullanim ve paylasimini ve saygi temelinde biribirini icsellestirmesini saglayacak sivil kuruluslari, egitim ve ogretimi vermesi ve biri biri ile gecinen farkli fakat biribirine saygili bireyler yetistirmesi ve her birinin hak ve ozgurlugunu birini digerine tercih etmeden esitlik ve antiayrimcilik temelinde uygulamasidir. Bunu basaramayan ulkeler ve toplumlar, emperyalist zihniyetin elinde bir emir eri olmaya mahkumdur. Iste asil antiemperyalizm bu devletin bakis acisidir. Cunku emperyalist bir cikar gutmemektedir.
-
Sivil Diktatorluk Uzerine
Sivil diktatorluk nedir? Aslinda bu soruya baktigimizda, sanki baska bir diktatorluk cesidi varmis gibi algilanir. Tarihe baktigimizda karanlik cagda tek bir dikta vardi, adi dini ve inancsal dikta idi. Ingiliz ic savasi ve fransa ihtilali bu dini diktatorluge bir cesit ayak direyerek ve adina "demokrasi" denilen siyasi diktatorlugu gundeme getirdi. Bu diktatorluk sivil diktatorlugun egemen sinif ya da burjuvazi diktatorlugu olarak yansidi, daha sonra sosyalizm adi altindaki cikislarda diktatorluk sinif degistirme adina proleter diktatorluge donustu. Daha sonra dunya askeri temeldeki Stalin, Hitler, Mussolini diktatorluklerini yasadi. Herseyden once diktatorluk nedir, diktatorluk belirli bir zihniyetin ideolojik, inancsal, etik ve metafizik temelindeki sadece o temelin ustunluigune yonelik yonlendirim ve yaptirimlaridir. Turkiye ozelinde tarihe bakarsak, TC nin tarihi bugune kadar iki temelde diktatorluk yasamistir, bunlar milli ve dini diktatorluklerdir. Milli diktatorlugun askeri diktatorluge donusmesi 1960 lar ile baslar. Iste bu askeri diktatorluk milli diktatorlugu 1980' lere kadar tasimis ve 1980'ler ile asker eliyle sivil diktatorlugun onu acilmistir. Iste Turkiye 2000 lerle bu sivil diktatorlugun pencesi altina girmistir. Toplum ve farkli halklarinin askeri diktatorlugun bilisselligine ermesi 2000 lerle iktidara tasinmis, ve toplum ve farkli halklari ise ancak 2010 lar ile birlikte ancak bu sivil diktatorlugun farkina varabilmistir. Bugun toplum ve farkli halklari kitlesel cikislari ile sivil diktatorluge karsi cikmaktadirlar. Yalniz burada onemli bir nokta vardir, sivil diktatorluge karsi cikis milli temele dayanmaktadir. Peki toplum ve farkli halklari ne istemektedir, yeni bir askeri-milli diktatorluk mu? Burada bu istenenin askeri yonu olmayacagi belki tarihsel tecrubeden yani toplum ve halkin askeri diktatorluklere karsi cikmalarindan algilanabilir. Peki toplum ve halklari milli diktatorluk mu istemektedir? Burada yanitimizi verebilmek adina, su andaki sivil diktatorlugun ideolojik inancsal temeline bakmak ve bunun da dini bir diktatorluk oldugunu algilamak yeterlidir. Peki toplum ve farkli halklari bu sivil-dini diktatorluge karsi cikarken, sivil-milli diktatorluk mu istemektedir? Burada toplum ve farkli halklarinin ortak noktasi olan Ataturk'te birlesmelerinden ne vermek istedikleri onemlidir. Toplum ve farkli halki 1980 sonrasi asker eliyle gelen sivil diktatorluge donmek istememektedir, peki 1960 eliyle gelen askeri diktatorluge donmek istemekte midir? Iste bu sorularin cevabi diktatorluklerde degil, dini ve milli yonlendirim ve yaptirimlarin ideolojik inancsal ijtidar isteminde yatmaktadir, bir de halkin laiklik, demokrasi, cumhuriyet hak ve ozgurlukler, bagimsizlik v.s. den ne algiladigindan. Sonucta diktatorluk sadece askeri sivil degil; ayni zamanda ideolojik inancsal ve etik temellidir. Iste bu acidan bir diktatorlugun sivilligi ya da askerligi, milliligi yada diniligi burjuvaziligi ya da proleterligi v.s. kisaca toplum ve farkli halklarini ideolojik inancsal ve etik/metafizik olarak ayiran ve bunun tek biri temelinde ve onun ustunlugunde birlestiren olduktan sonra fark etmeyecektir. Amac diktatorluge, kendi ideolojik inancsal ve yontemsel farkinin ustunlugu ile karsi cikmak degil; her turlu diktatorluge ve onun diger farklara ustunlugune karsi cikmaktir. Yoksa toplum ve farkli halklari bir diktatorluge karsi cikip, baska bir diktatorlugu iktidar yapmak icin mucadele veriyorsa, diktatorluk acisindan degisen bir sey olmayacak, sadece dikta edenin diktatorlugunun mucadelesi iktidar olacaktir. Amac ise her turlu diktatorluge insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler olarak karsi cikmak, toplumu ve farkli halklarini birarada antiayrimci ve farklarin tanimsal, temsilsel esitligi temelinde karsi cikmaktir. Var midir boyle bir karsi cikis, hic zannetmiyorum. Yalniz bunu zaman gosterecek umarim yanilirim ve toplum ve farkli halklari diktator demokrasiden kurtulur. Millisiyle, dinisiyle, her turlu ideolojik inancsal farkiyla birlikte ve beraberce aralarinda fark ustunlugu ve ayrimciligi olmadan yasar ve iliski kurar.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Yapilandirilmisligin Analitigi/Cozumu Benim, evrensel-insan zihniyeti olarak ne yaptigimi ve bu yaptigimin ne oldugunu, en son yaptigim her turlu degerlendirme temelinde, epistemolojik olarak acikliyorum. Bunun ingilizcesi "deconstructivist epistemoloji" dir. Turkce tercumesi, su an bilinen ve algilanan kavramsal anlamiyla "yapilandirilmisligin (olusturulmuslugun) cozumu epistemolojisi (bilgisi)" dir. Bunun bir kac ana izahini veren cumleleri vardir. Birincisi-everything is constructed- hersey, yapilandirilmistir. Ikincisi-structure is constructed-yapi yapilandirilmistir. Ucuncusu-construction is manmade- yapilandirma, insanoglu yapilandirmasidir. Evrensel-insan zihniyeti ise, bu insanoglu yapilandirilmisliginin, evrensel ayniliktaki yapi ve isleyis koken ve temellerini sekilsel, cizimsel ve gorsel olarak ortaya koyan ve bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin, sorunsal acilimini ve dokumunu, kokden ve temellerinden arinarak yenileyen, cozumsel olarak ortaya koyan insansal bir zihniyettir. Yapilandirilmisligin cozumunun ne oldugunu algilayabilmek icin; once yapi ve isleyisin insanoglu eliyle, adina,ait ve icin olarak nasil yapilandirildigini da algilamak icin, en once yapi ve isleyisin mimarinin insanoglu oldugunu algilamak ve bu yapi ve isleyise insandisinda kalan ve yine insanogluna yansimasi ile algilanan ve insanoglu eliyle ortaya konan, herturlu ve herbir nenin, boyle bir mimarisi olmadigini da algilamak gerekir. Bunun yaninda, teleolojik olarak; herhangibir amaci da, baska bir fenomende (dogada, evrende, dunyada, maddede, yaraticida, yaratilisda v.s.) aramamak, sadece ve sadece epistemolojik olarak ve tek ve de alternatifsiz olarak insanoglunda aramak oldugunu algilamak gerekir. Ayrica bu yapi ve islerligini veren, her turlu yapilandirmisligin, siniri, kesinligi, sabitligi, sahipligi oldugunun algilanmasi ve bu siniri v.s. ortaya koyanin da insanoglu faktorunden baska bir sey olmadiginin da algilanmasi gerekir. Herturlu insandisi temel ve bakis acisindan, insanogluna yonelmek gerekir. Butun bunlar, insandisinin eliminesi icin gereklidir. Insanlikdisinin elimineside, tamamen neyin insan zihniyeti, dusuncesi, davranisi, sistemi ve duzenine yakistiginin uydugunun ve ortada olan yakisiksizligin ve uyumsuzlugun ne oldugunun algisi ve bu yakisikliksizligin ve uyumsuzlugun sorununun algilanabilmesi, ortaya konabilmesi konusudur.
-
Yuz Binler Silivri Kapisinda
Katki icin, tesekkurler. Bu arada ilk baslarda barikatin halkin uzerine tazzikli su ve biber gazi s1kt1g1n1 da aciklayalim. Yalniz halk kararli bir durus sergiledigi icin, polis te vazgecti.
-
Duzeltme Dugmesi
Aslinda daha once de ayni sorunu baska bir yerde yasamistim. Simdi bunun nedenini daha iyi anladim. Her turlu aciklama ve yardim icin, emegi gecen herkese tesekkurler. Ne yapalim, bizde bu siteye ayricalikli olarak gireriz.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Dogal Zigniyetin Yedigen Gorunumu Bu sekli dikkatli gozlemlersek; 3 tane x ve bir tane de y gorebiliriz. Yukaridaki cizim/sekil 11 nolu mesajda noktasal dil ile aciklanan x ve y combinizasyonlarinin toplamidir.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Zi (XYxy)' nin Bolgeleri XX-Y'yi verdiginden, yani; ikilem karsitina indirgendiginden, tum sekillerdeki XX'in olusturdugu bolgeler, Y Bolgesi; XY-X' i verdiginden, yani; karsitlik kendisine indirgendiginden, tum sekillerdeki XY' nin olusturdugu bolgeler de, X Bolgesidir. Bunun sekilsel gorunumu asagidadir.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Evrensel-Insan'in Avatari Evrensel-insan'in avatarinin, daha detayli ve net gorulebilmesi icin; buraya buyutulmusunu ilistiriyorum. Boylece, avatarin tum ogeleri okunakli ve rahatca gorulup, secilebilir hale gelmis olacak.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Zi(XY)'nin Sekilsel/Cizimsel Gorunusu Yukaridaki mesajda, noktalama dili (yazi dili) ile aciklanmaya calisilan, acilimlarin cizimsel anlatimi ve imzada yer alan sekiller, asagidadir. Bu cizimsel/gorselligin; evrensel-insan'in dusuncesinin algilanmasina ve kavranmasina yeni bir isik ve aciklik getirecegini dusunuyorum. Isteyen arkadaslar, eger sekiller veya konu ilgi-etki-onem acisindan isterlerse; istedikleri yerin sorulariyla daha detayli acilimina yardimci olabilirler.
-
Duzeltme Dugmesi
Firefox'u denedim. Ayni gloria'nin dedigi gibi oldu. Yalnizben hep internet explorer'e kullaniyorum. Demek site icin firefox'u kullanmam gerekiyor.
-
Duzeltme Dugmesi
Bu kisim zaten "cevap ekle" kutusunda var. Sorun ust mavi kisdminin silik olmasi aktif olmamasi.
-
Duzeltme Dugmesi
Iste o resimdeki goruntudeki mavi kisim bende islevsiz, calismaz durumda ve silik. Zaten o yazma bolumune tiklamasan yazi yazamazsin. Ayrica bende o bolum zaten silik olarak var. Yani duz beyaz degil. Yaziya baslayinca da aktif olmasi gerekir, ama olmuyor.
-
Hepimiz Deli Doğarız Bazılarımız Aynı Kalır! :)
Bu yazdiklarinizdan "boyle gelmis/boyle gider" seklinde bir teslimiyetcilik algisi mi cikarmaliyim? Sizce "bir seyin olmayacak olmasi" ne demektir, yani mantiksal olabilirlik olasiliginin bulunmamasi mi? Bunu neye dayanarak soyluyorsunuz? nedir "olmayacak olan" insanoglunun zihniyet yapisinin degisemeyecegi mi? Peki o zaman bir kisi yasaminda neye gore ve nasil ideolojik inancsal gorus degistirebiliyor? Mesela bir teist nasil sonra ateist olabiliyor, ya da bir milliyetci nasil liberal olabiliyor? Kisaca kisinin dusunce ve davranisi nasil ve neye gore degisime ugruyor? Bu degisimi saglayan sey sence nedir? Sen hic bir sana verilen degerde, veride ve tabuda degisime ugramadin mi? her verileni mi uyguladin, hic itiraz etmedin mi? peki bunlari neye gore yaptin? Iste evrensel-insan zihniyeti tum ogeleriyle bunlari acikliyor. Numenal devrim de bu zaten. Cunku bunun fiziksel, biyolojik, evrimsel v.s. fenomen ile bir ilgisi yok. Tamamen bir zihniyet ve dusunce urunu. Dusunceler de degisime ugrar. Yeterki sorunlar algilansin ve o sorunu yasatan seylerin bilinc ve farkina varilsin. Ayrica yanlis anlama. Burada senin ya da benim sahsim soz konusu degil, dusunceler soz konusu. Ideolojiler, inanclar, doghrular, gercekler, veriler, degerler ve tabular soz konusu. Ustelik tum bunlar zaten dogada yok. Tamamen insanoglunun bir urunu. Bu sorunlari yaratan ve uygulayan insanoglu ise, yine bu sorunu algilayan ve sorundan arinacak olan da insanogludur. Tabi daha once baska bir canli turu insanoglu yetisini algilar ve kendi yetisini insanoglunun algilayacagi sekilde ortaya koymazsa. Ben insanoglu temelli her turlu degeri numenal insanliga yonelik sorgulayarak ve degistirerek yasiyorum. Yani hem bencil olmadan, hem de insandisi ve insanlikdisi, ayrimci, mudaheleci, baskici, zorlayicive de baska degerler ile mukayese edici hic bir ideolojik inancsal degeri veriyi ve tabuyu savunmadan. Bak burda aciklamissiniz. " Yazınızın geneliyle ilgili de şunları söyleyeyim, sizin düşüncelerinizin genelinden çıkardığım yargı, siz ne bir Türk'sünüz, ne bir İngiliz,ne bir Fransız, ne bir yerli, ne bir Çinli, ne de başka bir ırkın üyesi; siz Kemalist de değilsiniz, Komünist de, Kapitalist de,materyalist de.Siz Müslüman da değilsiniz, ne de bir Ateist,Budist,Şamanist,Ağnostik, ne de Deist... Siz bu dünyaya ait olmayan evrensel bir insansınız"- FUZULI-