evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Iste bu gercek olarak dogrulanan inanc, sadece aklin kendini ona inandirmasidir. Bilimsel ve bilissel bir icerigi yoktur. Gercek insanoglu yapilandirilmisligidir. Ayni senin yapilandirdigin gibi. Bilimsel olan ise, gercek degil; olgudur.
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
Konu gunumuz bilimi degil; Allah ya da herhangibir yaratici, Akilli tasarimci, Tanri v.s., kavraminin bilimsel olmadigi, felsefenin teolojik konusu oldugudur. Bilimin bilimsel temeli gozleme ve olguya dayanir. Bu kavramlar ise her ikisinden de yoksundur. O yuzden bu kavramlar ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. Ayrica bilim bilimsel olarak bu kavramlar gibi, tekleri, ilkleri, mutlaklari v.s. icermez cunku gozlemi yoktur. Bilim yanlislanabilir olandir. Bilim gecerli olandir, bilim degisen olandir. O yuzden bu kavramlar inanc ve ideolojiden oteye gidemez ve dedigim gibi aklin kendini inasndirdigini kendine dogrulamasi ve gerceklestirmesidir. Ne bilim ile ne de bilimsellik ile bir bagi yoktur. Ne dogrulayan baskasina dogrulayabilir, ne de yanlislayan baskasina yanlislayabilir. Boyle bir mantiksal olabilirlik olasiligi yoktur.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Konuda hic bir aciklama yapmadan, sedece sorular soracagim. Zaten sorulara yanit geldikce, konu detaylanacaktir. Iki tane uclemimiz var. Birincisi, dogru, gercek, inanc; Ikincisi; Allah, Muhammed, Kuran? Hangisi, gercek/dogru ve inanctir? Hangi gercek hangi inanci dogrular? Hangi inanc, hangi gercegi dogrular? Dogrulama; inanca gore mi/gercege gore midir? Inanctan mi, gercekten mi, dogrudan mi?, yola cikilir? Allah'tan mi/Muhammed'den mi/Kuran'dan mi, yola cikilir? Allah'mi/Muhammed mi/, Kuran'i dogrular? Allah'mi/Kuran'mi, Muhammed'i dogrular? Muhammed mi/Kuran mi, Allah'i dogrular? Inanc mi, gercegi dogrular? Gercek mi, inanci dogrular? Dogru olan, inancin gercegi midir/gercege inanc midir? Inanc olan, gercegin dogrulanmasi midir/dogrunun gercekligi midir? Gercek olan, dogruya inanc midir/inancin dogrulanmasi midir?
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Inancsal sorun bence cok iyi algilanmali; birincisi inancsal adindan da anlasilacagi uzre, bilimsel degildir be bilim ile mukayesi hem abes, hem de mantiksal degildir. Cunku bilim sadece soyut teori, hipotez, tez, antitez v.s. den olusmaz; bilimin asil kaynagi pratikteki somut deney, gozlem, bulus v.s. ile evrensel ortaya koyumu ve yalnislanabilr olmasidir. Eger bir yerde birsey belirtiliyorsa ve bu gelecekte bir zamana yonelikse,m bunun sabitligi soz konusudur. Ikinci konuda; tarih bizlere notredamus v.s. gibi, bir suru "kahin" tanistirmistir. Dolayisiyle, insanoglu olan bu tarihi karakterler, adina Kuranda da bir sey olabilecegi dusunulebilir. Bugun Kuran ya da herhangibir dini rehberin, insanoglu disinda bir guc tarafindan yazildigini savunmak, bence bir inanc degil; sadece gercegi gorememek ve bilimin, bilisselligin ne oldugunu algilayamamaktir. Sonucta en onemli nokta; buradaki dialog konusudur. Insanoglu bir tur olarak gelistirdigi dialogu sadece kendi turu icin gelistirmis ve kendi disindaki turleri de bu dialogla algilamistir. Dolayisiyla, dunyada insanoglunun algilayacagi, insanoglu yetili tek bir dialog vardir, bu da insanoglunun dialogudur. Bunun bu sekilde algilanmasi; sadece insan ustunu bir degil; iki cesit yapmaktadir. Sonucta peygamber eger bir insanogluysa; neden sadece o tanri ile dialog kurabilecek yetenege sahiptir de, baska bir kisi sahip degildir. Yani burada, sadece Allah degil; Allah ile insanoglu arasinda dialog bagini gerceklestiren peygamberde insanustu olmaktadir. En azindan, Kuran'in insanoglu tarafindan yazilmadigina inananlar, bu tip bir mistizmin, efsanenin, mitolojinin nerelere varabilecegini de sorgulamalidirlar. Buradaki inancsal sorun, aslinda inancin somut bir veriye dayanmadigini da kanitlamaktadir. Cunku Kuran'in insanoglu yazimi oldugunu algilamak; bu inancin somut destegini de ortadan kaldirir. Tarihte bile, yazilan tum mitolojik, efsanevi, mistik anlatimlar, insanoglu urunudur. Bunun uzerine iyi dusunmek gerekir. Inancin iki boyutu vardir. Allah kavramiyla bu boyutlara bakalim. Birinci boyut Allah'i herhangibirseyle ozdeslestirme boyutudur. Bu dinler acisindan somut degerlerdir, kuran, incil, tevrat, cami, kilise, havra v.s. Ya da dindisi somut degerlerdir, deity, madde, evren v.s. ki bu da genelde; deizm, ve panteizm ile panenteizmdir. Buradaki inanc, kendine gore somut bir taban bulur. Ikinci inanc ise, Allah'a bir canli/insan gibi bir icerik verip, ona bir sey yaptirtma, ondan bir sey bekleme; kisaca onunla inananin kurdugu bag ve iliski boyutudur. Teslimiyet, kulluk, korku v.s. Iste inancin asil sorunu bu boyuttadir. Cunku bu boyut Allah'a bilhassa insanoglunun fiziksel ve dusunsel ozelliklerini yukler. El, ayak, beyin, dusunce v.s. ayrica, kizma, cezalandirma, yazma, korkutma, uyarma, imtihan, v.s. Iste inancsalligin bu sorunu cozmesi demek; yeryuzunde, insanoglundan baska kendi turu icin dialog kuran ve kendi disindaki turleri de kendi yeti ve yapisiyla algilayan baska bir varlik, yada guc olmadigidir. Yeryuzundeki bil kokeninin tek yaraticisi insanogludur ve bu bil kokeniyle, bilimsel olmaktadir. Yani rakibi, alternatifi kendi turu bunyesindedir ve kendi turu disinda boyle bir gorunur rakip alternatif henuz yoktur. Iste inancsal yanasimdaki, bu Allah'a bilhassa insanoglu fizigini ve dusuncesini eklemenin ve bu eklentilere kul olmanin, inancsal soyut disinda somut bir dayanagini hic bir inancli gosteremez. O zaman bunun adi inanc degil; tamamen teslimiyet, kendini dusuncesini yok sayma ve yasam ve iliskilerine hic bir anlam yuklememe demektir. Iste kader ve alin yazisi, takdir-i ilahi, sans, tesaduf, kisaca Allah'a yuklenen her turlu olgu ve becerinin inancsal olarak ta bir somut tutanagi yoktur. O yuzden inancsal yanasan arkadaslar, bu ikinci inanc katagorisini en azindan dusunmelidirler. Cunku buradaki, kisinin kendini yok saymasi demek; insanoglunun tum degerlerini Allah'ina bahsetmesi demektir. Iste dine inanan inanclilarla, dine inanmayan inanclilari bu katagori ayirir. Allahin varligini bir seyle ozdeslestirip, inanmak baskadir. Allah'a bir vucut, beyin, dusunce ve bunlarin yeti ve becerisini vermek baskadir. Ustelik bunlari veren de insanoglunun ta kendisidir, ayni ozdeslestirenin de kendisi oldugu gibi.
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
"Simdilik" derken!
-
Tesaduf ve Etioloji (Nedensellik) Uzerine
Etioloji (Etiology,ya da aetiology, aitiology) , Turkce dilinde; etiology 1. Sebepler bilgisi, sebep tayin etme.2. (tıp) Hastalıkların sebeplerini arama ilmi ry etiology hastalıkların sebeplerini arama ilmi tr etiology aetiology tr etiology sebep tayin etme tr etiology sebepler bilgisi tr etiology sebepler tr etiology etiyoloji,sebepler bilimi tr etiology hastalığın sebebini anlama bilimi isim tr etiology hastalık nedenlerini araştırma bilimi en etiology etioloji en aetiology nedenbilim ry aetiology etiyoloji tr aetiology sebep bilgisi Burada uygun en iyi anlam; hastaligin, sorunun; nedenini anlama; sorunu ortaya koyma bilimi olarak izah edilebilir. Etioloji, kavrami;felsefe, fizik, psikoloji, tip ve biyoloji dallarinda ele alinabilir. Ben; dogal dusuncenin; sorununu nedenini anlama algilama adina; neden bilimin; nedenlerini ortaya koyabilen; bir kac cesidine deginecegim. Uc Turlu nedene yonelme, sorunun nedenine ulasma, nedenini anlama yanasimi vardir. Bunlar, ingilizce; cause, reason ve occasion dir. Bu kavramlar; ingilizceden Turkce'ye tercume edildginde, aralarindaki farklar pek algilanmaz. O yuzden ben sizlere bu neden temelli kavramlarin farkini gosterecegim. Oncelikle, butun bu isimler; seyleri ortaya koyar,ya da belirli etkilerinin, daha once olmus durumunu, ya da iliskisini, ortaya koyar. CAUSE: Bu nedenin ortada olabilmesi icin; ya tek basina, ya da bir serinin parcasi olarak mutlaka mantiksal bir etkinin var olmasi gerekir. REASON: Izah edilen bir durumun veya herhangi bir tabi olayin etkisini; nesnel veya dis etmenler yerine, insan dusuncesi ile izahina isaret eder. OCCASION: Olan nedenin ortaya cikmasina izin veren durum veya zamandir. Iste bunlardan, reason; tamamen insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Reasoning de; bu urunu harekete gecirmek demektir. Iste her bir kisi; birey olmak, dusunce ve davranista insan olmak, insanlik sunmak; ya da neyin, ne oldugunu; ne nasil olarak olduruldugunu algilamak ve tabularini, verilerini irdeleyebilmek, algilayabilmek ve gerekli olup olmadigina karar verebilmek icin; nedenlerini arastirmasi lazimdir. Ama, en onemli konu ve nokta ise; nedene yonelebilmek ve onu sorgulayabilmek icin se; etkinin olusmus olmasidir. Yani; tabulariniz, verileriniz; size atki etmiyor ve sizi rahatsiz etmiyor ve size bir sorun yaratmiyorsa; ya da bu rahatsizligin, sorunun etkisini algilayacak; bilgi ve bilincte degilseniz; etiolojiye veya onun cesitlerine ihtiyaciniz yok demektir. Tesaduf ise, genelde algi olarak mistisizm ve metafizikve de teleolojik anlamve icerik icerir. Halbuki bilimsel ve epistemolojik olarak tesadufe numenalk yeti degeri, yani akilli yasarimcilik, programlayicilik, yaraticilik ve amac, gaye ve erek katan tek tur insanoglu turudur. Burada onemle algilanmasi gereken, secimden yani bilincli bir secen olmasindan ziyade secilim olmasidir. Buradaki secilim de, belirli bir rastgelelik ve mutasyon temelindedir. Bir kac ornek ile tesadufun, secilimini ve rastgeleligini yani o tesadufu ortaya cikaran, zamanin, sartlarin, durumun ve ortamin olusumunu ve bunlarin bir butun olarak tesadufu nasil ortaya cikardigini orneklerde gorelim. Yalnizburada butun bu olgularin ne oldugu, nasil bir araya geldigi v.s. ya bilimsel ve bilissel olarak bilinebilir ya da epistemolojik olarak bilinemez. Buradaki bilinebilme aciklanabilirlik temelindedir. Zaten ortada tesadufi olan bir durum varsa, mantiksal olarak ta bunun olabilme olasiligin olabilmesi gerekir. Iki selaleyi ele alalim. Bu iki selale yer, ortam v.s. olarak farkli yerlerdedir. Diyelim biri kayalardan akarak tummekansal olarakbir A sekli olustursun, baska bir selalede bir B sekli olustursun. Iste bu iki selaledeki her turlu olusum farkli olacaktir. Diyelim yoldan giderken bir cuzdan buldunuz. Burada da bir secilim vardir. Yani sizin ordan gecis zamaniniz, cuzdani dusurenin zamani, sizden once gecenin cuzdani gormemesi, hava sartlari, cuzdanin sizin yurudugunuz guzergahta olmasi, cuzdani gorebilmek icin o an cuzdana bakisiniz v.s. ve bunlar saymakla bitmez. Baskasbir ornek verelim. Dunyanin Turkiye disinda bir ulkesinde ve o ulkenin bir sehrinde ve o sehrin bir semtinde ve o semtin bir caddesinde yuruyorsunuz, karniniz acikti ve bir lokantaya girdiniz. Bir de baktiniz ki uzun zamandir gormediginiz ve izini kaybettiginiz ve cok sevdiginiz bir arkadasiniz orada oturuyor. Yani o da sizle hic bir irtibat kurmadan, o ulkenin, o sehrinin, o semtinin, o sokaginin o lokantasina gelmis. Ya da buyuk bir konserdesiniz ve sizin gibi diyelim 1000 kisi var. Sahnede performans gosteren sanatci sahneye birini davet etmek istiyor ve sizi daha once hic gormedigi ve tanimadigi halde sizi isaret ederek sahneye cagiriyor. Ya da sans oyunu oynuyor ve kazaniyorsunuz. Bunlar gibi sayisiz hem dogadan, hem herturlu tesadufi olusumdan ornekler verebiliriz. Iste butun bu tesadufi bir noktada bir araya gelmeler ve olusumlar, olaylar v.s. birisi tarafindan tasarlanmamis ve planlanmamis ve bir gayeye yonelik olmadigi halde olabiliyor. Iste burada metafizige, mistisizme, teleolojik bir icerige, insanoglu disi bir guce yonelmek ve onun butun bu olasiliklari bir araya getirdigini soylemek, inanctan,aklin tatmininden baska bir sey degildir. Sonucta ortada bir secen de secilen de yoktur, secilim vardir. Yasam ve iliskideki her turlu tesadufu, kadere, sansa, talihe, kismete, alin yazisina, ya da insanoglu ustu bir guce baglamak sadece bilimsel olmamaktir. Iste evrimi bir olgu ve teori olarak algilamak ta budur. Yani hic bir sey ya da seyler ayni anda bir araya ne biri tarafindan getirilir, ne de bir amac icin gelir, ne de tesadufi gelir. Butun bu birlikteligi, olusumu ve olayi olusturan nedenseller ortadadir, ya aciklanabilir, ya da epistemolojik olarak aciklanamaz, yani su anki bilinenler temelinde aciklanamaz. Yalniz hic bir zaman bir seceni, mistisizmi, doga otesini, fizikotesini, bilim kurguyu hurafeyi v.s. de icermez. Iste bilimsel ve bilissel olarak aciklanan tesadufun anlam ve icerigi budur. Yani nedeni, nasili,ne zamani, niyesi, ya bilinir ya da epistemolojik olarak bilinemez. Iste evrenin, dunyanin, doganin ve bunyesindekilerin her turlu cesnisi ve mozayigi, cesitliligi budur. Butun bunlarda bir degisim, donusum, baskalasim ve olusum zinciridir. Ortada tesadufi olarak algilanan bir sey varsa; onun mantiksal olarak, olabilme olasiliginin olabilirligi vardir. Bu isterse bilmem kacta bir olsun, fark etmez. Iste bir yerde, neden/sonucbagi da iliskisi de, celiskisi de budur. Iste bu temelde hic bir sey mukemmel degildir, cunku mukemmel yoktur. Hic bir sey uyumlu degildir, cunku uyum yoktur. Sadece olan ne ise onun olusumu ve olabilme olasiligi vardir Yani kaotik bir kozmoz ve celiskili iliski soz konusudur. Iste o yuzden bilim bilimsel olarak gozlemler ve gozlemini ortaya koyar. Butun sorusunu da, cevabini da, varsayimini da, teorisini de, aklini da bu temelde yonlendirir. Ya da yonlendirdigi aklini mantiksal olabilirlik temelinde teorisine tasir ve onun da gozlemini elde etmeye yonelir. O yuzden "ne yani butun bunlar tesadufi mi olustu?" sorusunu soran her beyin bu sorusunu ve aradigi cevabi bilimsellige goresorgulamalidir. Yoksa "Bir olduran var" akilciligi inanilan ve de iman edilen en zahmetsiz yol ve teslimiyettir.
-
Inancsal-Bilissel Determinizm-Kararlilik/Belirlilik
Dunya genelinde ingilizce kokenli bir kavram olarak kullanilan determination/determinizm'in Turkce en uygun ve tutarli esanlamlilari; kararlilik ve belirliliktir. Burada iki turlu yanlis algi vardir. Birinci yanlis algi, ozgur irade ile kararlilik/belirliligin karsi karsiya getirilmesi ve birinin digerine karsi olarak sadece birine indirgenmesidir. Ikinci yanlis algi ise ozgur iradedeki "ozgur" algisindadir. Buradaki "ozgur" algisi liberal temelli degil, free temelli "serbest" anlamindadir. Buradaki serbestlik, kisinin dusunce ve davranisindaki herhangibir kararinda ve belirliligindeki yanasimin tamamen kendi kendilik bilinci ile olmasi ve kendi disinda baska bir yerden etki zorlama, mudahele v.s. yasamadan yaptigini kendi bilinc ve farkindaliginda yapmasidir. Yani kisi serbest olarak dusunme ve davranma durumundadir ve bunun kararliligini ve belirliligini sergilemektedir. Iste basta bu sekildeki bir algi kararlilik/belirliligin ozgur irade ile celismedigini aksine; buradaki serbestligin zaten kararlilik ve belirlilik ile ortaya kondugunu gostermektir. Insanoglu turu biri eger kendilik bilisselligine numenal yeti kullanim ve paylasimi olarak erismemis ise; dogal zihniyetin bunyesinde gosterdigi kararliligi ve belirliligi; gorunurde kendi gosterimi olarak gozlem verse de; geri planda onun beynine degil; onun inancina, ideolojisine ve ozgur irade karsiti indirgemeci bilincaltisartlanmisliginin alisilagelmis dusunce ve davranisina dayandigi algilanir. Sonucta dogal zihniyetin determinizminde, zaten insanoglu bilinc ve farkindaligi yer almadigindan kisi goruntusu ile ortaya konan determinizm, kisinin ozgur iradesi degil; aksine kendini yonlendiren ve yoneten numenal yeti degerlerinin yonlendirim ve yaptirimidir. Genelde bu tip kendilik bilisselliginden yoksun, determinizm; metafizigin varliksal ve fizik otesi ve de etigin her turlu numenal yeti degerlerinde ideolojik inanncsal bir dogru olarak yansir. Nihilizm ile ortaya cikan kendilik bilincinin turselligi icermeyen, ben, bencilik, bencillik, bananecilik ve bireycilik temelli ve ozgur irade icerimli determinizmi ise, sadece egosal, akilci ve duygusal temeldedir. Yani kisi bir yerde kendine kisilik ve kimlik degeri yaptigi numenal yeti veri ve tabularini ya kendince dislamis, ya kendince anlam ve iceriklendirerk, kendiher turlu bireyci cikari adina sahiplenmis ve sabitlemistir. Tursellikten yoksun bu ben temelli bilinc ve farkindalik bireyci akilciligin egosal ve akilci sadece kendi cikarini gozeten bir tezahurudur. Burada inancsal determinizm ile mukayese edildiginde birinin ayni deger temelinde degeri, digerinin ayni deger temelinde kendi birinin cikarini dile getirdigini algilayabiliriz. Buradan da kendilik bilisselliginden yoksun, inancsal determinizm ile tursel bilissellikten yoksun ben bilincinin ayni degeri ya deger ya da birey cikarinda ortaya koydugu gorulur. Bilissel determinizxm de ise; hem ozgur irade varligi hem kendilik bilisselligi varligi bireyi sosyo-psikolojik temelde ve yasam ve iliskideki karsilikli alis veriste tursel anlam ve icerikte dusunce ve davranisa iter. Buda, bu temeldeki bilisselligin kararliligi inancsal ve bireyci determinizm acisindan noncognitive bir algi verir. Bilissel determinizmin bir yonu de bilimsel ve bilgisel temeldeki yanasimdir. Hem olgusal gecerliligin gozlemsel yanlislanabilirlige kadar ki determinizmini tasir, hem bu determinizmin yanlislanabilirligi temelinde ozgur iradeyi getirir, hem de gozlemsel yanlislanabilirlige belirliginin gecerliliginin mutlak olmadigi algisini verir. Inancsal determinizm, kisiyi aklinin ic ve dis savasimina ustelik kendi varligi olmadan koyarken, benci determinizm, kisiyi turune yonelik bir ustunluk egosuna sartlandirir. Bilissel determinizmin tursel butunlugu ile bilimsel determinizmin gecerlilik ve yanlislanabilirliligi de; numenal insanlasma yolunda hem bireyi ozgur iradeli olarak gelistirir, yeniler; hem de bilimi metafizigin o mutlakci, kesinlikci, tekci, ilkci akilciliginin inancindan korur. Tum bu aciklamalar isiginda hem determination/determinizmin ozgur iradeye ters dusmedigi, yani "ya o ya oteki" tercih zorlamasini icermedigi; hem de numenal insanlik temelli bilimsel ve tursel determinizmin; inanbcsal ve birsel determinizmin sahipli, sabit, cikarci ve kendilik bilisselligi ve turselligi tasimayan yonunu algilamak ve kisinin kendi devrimci sorgulamasi ile kendine numenal insanligi kazandirmasini saglamasinin onu acilmis olur.
-
Kavram Felsefesi
Kavram felsefesi, konu olarak metafizigin ontolojik ideolojilerinin, real existance, yani gercek varlik kisminda yerini alir. Yalniz, felsefe de gercek varlik, ayni zamanda universals, yani evrensellerin ne oldugu konusunda da aciklama getirir. Gercek varlik temelinde, uc tane bilinen ana ideoloji vardir. Bunlar, gercek varligi su sekildetanimlarlar. Conceptualizm(Kavramcilik):Evrenseller, sadece oznel ve kisisel olarak vardir. Nominalizm(Isimleme, isimcilik):Evrenseller yoktur, mevcut degildir. Realizm(Gercekcilik):Evrenseller, sadece nesnel olarak vardir. Burada, gercek varlik katagorisinin, substantial existance, yani mustakil var olan varlik katagorisindeki, ideolojilerle karistirilmamasi gerekir. Bunlarda, kisaca; materyalizm, idealizm ve pozitivizmdir. Yukaridaki ontolojik gercek varlik ve evrenseller konusu, aslinda epistemolojinin ana konusudur, yani kavram epistemoloji de, bilgi temelli aciklamalarin temelini teskil eder. Buradaki kavrami, ontolojinin ideolojisi, kavramcilikla karistirmamak gerekir. Kavram-CONCEPT-kelime anlami olarak, hamilelek, gebelik, doguma yonelen demektir.Yani, beynin hamile kalmasi, ya da gebe kalmasidir. Beyin nasil hamile kalir? Beyin, herhangibir somutu-maddeyi-yansi yoluyla, 5 duyuyla; veya bir soyutu,-inanci- duyu yoluyla algilar, bu algilama SORUDUR. Sonra bu soruyu, algiladigiyla ISARETLER. Yani ozdeslestirir. Boylece SORU ISARETI-?-beyinde hamile kalir. Goruldugu gibi, beyin hamile kaldiktan sonra, artik soruyu-ki beyinde- ve isareti-soyut veya somut- biribirinden ayirmak imkansizlasmistir. Bu soru isaretine bir cevap vermek gerekir. Iste o cevap kavramdir. Yani hamile kalan beynin-soru isaretine-dogumudur. Madde dilinden konusacak olursak; YANSI, BEYINDE SORU OLARAK BELIRIR, BEYINDE BU BELIRLEDIGI SORUYU ISARETLER. Dolayisiyle, madde kavrami, hem soru, hem isareti hem de cevabidir.Iste buna uclu ozdeslesme denir. Kavramlar hep pozitiftir. Pozitivizm adini burdan almistir. Pozitivizm kavrami tek gordugu icinde, yansiyi vereni, yani maddeyi yok sayar. Idealizm veya materyalizm, kavrama bir acilim getirmemistir. Kavramlar ayni zamanda, belgit, axiom, yani ispati gerekmiyen olgulardir. Sorun ise, bundan sonra, yani kavramin kullaniminda, diger bir deyisle ifade edilisinde baslar. Ifade ya kavrama paralel- yani positif, ya da kavrama ters-yani negatiftir. Kavramin, isaret olarak, bir soyutlami yoksa bir somutlami ozdeslestigi bilinemedigi veya algilanamadigi icin, cikan ilk ifade sorunu kavramlananin, oznel mi nesnel mi oldugudur. Daha sonraki sorun, inancmi maddemi oldugudur. BIR MADDEMI, DUSUNCEMI URUNU OLDUGUDUR. Kavramlastirilanin var mi, yok mu oldugudur. Buradan da kavramin karakteri ortaya cikmaktadir.Soru ve isareti-ikilem,kavramlayan ve kavramlanan-karsitlik, yani X in cizgisel hali, yani 4'lu kesisimdir. Yine ifade de yasanan bir sorunda, ifade eden beynin tek olmasi, kavramin ise evrensel olmasidir. Sevgiyi ornek alirsak;soruyu isaretleyen ve bu isaretin sevgi oldugunu dusunen, beyin; bu sevgiyi, bir baska vucutla ozdeslestirir. Bu rada ki sorun sevgi uzerine ozdeslenen vucudun, bu isareti isaretlememis olmasidir. Boylece sevgi tek isaretleyen tarafindan vardir. Uzerine isaretlenen tarafindan degil. Eger, soyut degerler, hem isaretleyen hem de uzerine isaretlenen ile ortusurse; iste o zaman andlasma saglanir. Aksi taktirde tek taraflidir. Tum soyut degerler icin bu gecerlidir. Dogru, iyi, demokrasi, hak, hukuk v.s. Kavramin bu uclu ozdeslesmesinden dolayidir ki-soru, nokta;isaret, positif; ve cevap-isim veya adlama, bir dir.Yani-bir pozitif nokta. Ne madde, ne dusunce ne de kavramin kendisinin metafizik-yani varlik temelinde evrensel bir ispati veya kabulu yoktur. Cesitli ideolojiler, bu uc ayri ogeyi teke indirgeme veya ilkleme mucadelesi vermektedirler. Bu teke indirgemenin sebebide; alginin noktasal olmasi ve dilin noktasal icerikte olmasindandir. Burada ki benim aciklama yontemim, cizgisel (linear) ve yansal (lateral) dir. Yani ozdeslenen ve biribiriyle kesiserek teke indirgenmeye calisilani; yanyana ve cizgisel olarak ortaya koyar, bu ortaya koyusta-yanlamasina, birbirine bitisik- (juxtapositional) temellidir. ki bu 3 bacakli Y dir. Kavram konusu yasamin ve herseyin ne olarak ve nasil olusturuldugunu bize anlatan bir olgudur.O yuzden algilanmasi cok onemlidir. KAVRAM-CONCEPT-Tarih sahnesine, insanoglu dusuncesinde onemi algilandiktan ve insanoglunun davranisina ifade olarak yansidiktan buyana;Tum yasami yoneten ve yonlendiren aliskanliklarda ve bu aliskanliklarin alisilagelmis dogal dusunce yapisinda ; hem bir devrim yapratmis, hem de bu devrimle birlikte kaosu ve celiskiyi alisilagelmis felsefe, bilim temeline tasimistir. Kavramin yaptigi bu devrim, butun eski bilinen ideolojileri ve bilime bakis acisini kokunden sarsmis, ve yeni bir suru felsefi, bilimsel bakis acisinin da dogmasina sebep olmustur. Surasi bir gercektir ki, dogal ve alisilagelmis bakis acisinin dusunce ve davranisindaki bu devrim, hem dunyayi hem insanligi hemde insani-hem bireysel hem de evrensel temelde-tarihin gerisine cekmeye, bosluklar yaratmaya ve insanoglunu eskiden oldugu gibi, insanlik disi ve guc temelli davranisa zorlamistir. Bugun insanoglunun ve onun yonetip yonlendirdigi dunyanin, icine dustugu cikmaz, bence akil yapisinin son ve nihayi cikmazidir. Ya bir cikis noktasi bulunacak-hem bireysel hemde evrensel temelde- ve insan ve insanligi, yeni dogal olmayan bir bakis acisiyla tanisacak ve bu bakis acisi temelinde-ki bu insan ve onun insanligidir-hem kendini hem de iliskilerini yeniden ve kokten gozden gecirerek, kendine ve icinde bulundugu dunyaya, hem felsefe hemde bilimde yeni yontem ve sistem getirecek, ya da eski alisilagelmis ve dogal algiladigi dusunce ve davranista hem kendini hem insan yapisini hemde insanligini, aklinin sinirlari temelinde tarihe gomecektir. Onerim, kavramin insan hayatindaki onemini ve yerini iyi algilamak ve bunun icinde tum dusunce kokenini ve onun dogal attedilen dusunce ve davranis yapisini ve onun getirdidgi sabit bakis acisini yeniden gozden gecirmektir. Bireyin hem insansal hem de evrensel dusunce ve davranisi acisindan. Benim cikis yolum bu konuda felsefidir. Kisaca kavramin, hem mustakil var olan varlik temelinde, hemde evrensel temeldeki, birligini, butunlugunu ve beraberligini sunmaktadir. Kavramin, felsefenin metafizik dalinin-ki varligi her yonuyle sorgulayan dali-getirdigi temeldeki, yeni bakis acisini vermekte ve alisilagelmis bakis acisini curutmeye yoneliktir. Kavram ya evrimci olarak insanoglunu kaos icinde tutacak ve yasadigi dunyasini ve kendini algilanmaz kilacak; ya da devrimci temelde, insanogluna hem bireysel hemde evrensel devrimi yeni bakis acisiyla yaptiracaktir. Bu secimin zamani gelmis ve gecmektedir. Yasamin, iliskinin ve dusunce ve davranisin bir eziyet, aci kesmekes ve kaos temelli celiskimi? yoksa, bir eglence, zevk, uyum, ve kosmos iceren bir iliski mi oldugunu herkes kendini aynada gorerek karar verecektir. Verdigi karar dogrultusunda da kendine bir yol cizecektir. Kavramin en onemli ozelligi beyin ile dusunce ve fenomen ile numen bagini aciklamasidir. Cunku kavramin algisi, hem metafizigin ontolojik, yani numenofenomenal birlikteligi temelindeki varlik, hem de epistemolojinin fenemonumenal birlikteligi temelindeki bilgidir Iste burada, bilgi ve varlik bagi da, insanoglunun seylere bakis acisinin temelini olusturur. Bu temel bizi, ya insandisi bir degere, guce v.s., ya da insan temelli bir veriye yapilandirilmisliga goturur. Iste bu fark ayni zamanda insanoglunun dogal insan ve insanlikdisi zihniyeti ile, yineinsanoglunu insanlastiracak olan insansal zihniyet farkinin da bilinc temelidir. Tam da bu nedenden dolayi pozitivizm, hem metafizigin ontolojisinde, hem de epistemolojide ideoloji ve teori olarak yerini alir. Cunku pozitivizme gore, ontolojik olarak ve substantial existance, yani mustakil var olan varlik olarak, bir varlik yoktur. Bu ayni zamanda, gercek varlik ideolojilerinden nominalizm, yani isimciliginde ideolojik inancidir. Oyuzden pozitivizm, bir ideolojik akim olarak; epistemolojide one cikar. Bu arada, bir not olarak, benim bakis acimin pozitivizm degil; constructive epistemoloji, yani yapilandirmaci bilgi oldugunu, ben; aciklamistim.
-
Yeti Uzerine
Yeti kavramini TDK soyle tanimliyor. Geleneksel olarak bellek, usavurma, algılama ya da imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri. a. bk. zihin yetileri. İnsanda bulunan bir şeyi yapabilme gücü (bilgi yetisi, isteme yetisi, düşünme yetisi). Anlak, angı gibi üst ansal işlevselliklerin birbirinden ayrılabilen işlemleri ya da alt öğeleri. Genelde Turkce olmayan yabanci dildeki tanimlamalarda, yetinin bu icerikteki (faculty,ability, power, capacity v.s.) taniminin yaninda; bir tanimi da;" himalayalar da yasadigi soylenen, tanimlanamamis, buyuk, killi bir yaratik, hayvan humonoid, yani insanoglu karakteri tasiyan, insansi" seklinde. Ben bu baslikta, yetinin TDK tanimini aciklamak istiyorum. Tanimdan da anlasilacagi uzere, bilinen yetisi en gelismis canli turu olarak insanoglu geliyor. Bu tum evrimsel homo cinsi canlilarin ya da maymun turlerinin bir yetisi olmadigi anlami tasimiyor. Yalniz epistemolojik olarak yetisi en gelismis canli turu, insanoglu. Simdi bu yetiyi data olarak inceleyelim. Yetinin kendisi bilgi. Yetinin kendisinin yani bilginin nedeni, fenomenal/numenal ve kavramsal yetinin kendisinin yani bilginin cinsi/cesidi, fiziksel/sosyal ve matematiksel-mantiksal. Buradan yeti kavrami ile ilgili bir cikarsama yapmak istiyorum. Linquistik ve etimolojik olarak yeti kavraminin, yet kokunden turetilmis olmasi gayet mantiksal. Cunku yet koku, yeterlilik temelli yetmek fiilininin yeterli/yetersiz algisini veriyor. Yani bir yerde insanoglu yetisi, insanogluna yetmek ve yeterli gelmek durumunda. Buradan da insanoglunun her turlu fenomenal ve numenal ihtiyaci ortaya cikiyor. Peki insanogluna bu temelde yeterli olmasi gereken nedir? Aslinda insanoglu bilimsel ve bilissel olursa, olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik temelinde, elindeki olgu gecerli oldugu surece bunu yeterli builmali. Zaten bir yerde insanoglunun numenal yetersizligi, onu bilimsellikten saptirip; inancsalliga, ideolojiye, metafizige,fizik otesine v.s. kisaca bilimsel olmayana yonlerndirmiyor mu? Sonucta insanoglu yetisi ile ortaya koydugu herseyi unutup, ya kendini kendi ortaya koydugu bir inanca ideolojiye teslim ediyor, ya da yine kendi yarattigi bir metafizik guce teslim ediyor. Yani bir yerde yeterliligi aklinin inandigi bir dogrulama ile kendi disinda gerceklestiriyor ve boylece hem bilime bilimsel olarak ters dusuyor, hem de cagdas,guncel her turlu gelisim degisim olarak bilimsellikten koptugu yetmiyormus gibi, olgusal gecerli olan bilimsel builgiye de olabilirlik olasiligi disinda itiraz ediyor. Kisaca inanmiyor, ideoloji olarak degerlendiriyor ve aklinda dogrulayamiyor. Cunku akilda yer etmis inanci, ideolojisi ve dogrusu sabit, degismez, mutlak, ilk ve tek gercek onun icin. Iste bu varliksal gerceklik, aslinda bilimsel olmayan ve yapilandirilmis gerceklik. Cunku ortada bir gerceklik varsa, bu da insanoglu yetisinin ortaya koydugu bilgi. Zaten insanoglu her seyi kendi dahil bilgisi ile ortaya koymuyor mu? Iste burada aslinda, bilimsel ve bilissel olabilmek te; bir yeti. Bu yeti yalniz kazanilmasi gereken bir yeti. Yani insanoglunu her turlu ortaya koyum, dusunce ve davranis duzen ve sistem kurma adina insanlastiracak bir yeti. Halbuki insanoglu, yetisini inanci, ideolojisi, dogrusu ve gerceginin mutlaki, teki, ilki degismezi ve sabiti ile sahiplenerek; hem yetisini koreltiyor,hem de yetisinin ufkunun onunu tikayarak her turlu bilimsel ve bilissel gelisimi onluyor. Bunu algilamanin bas sarti, insanoglunun insanoglu temelli yola cikmasi ve once kendilik bilisselligini kazanmasi ve kendisini inanci, ideolojisi, dogrusu ve gercegi ile; baska bir fenomenal ya da numenal degere teslim etmemesi. Kendinin kendi dahil; yetisi ile her seyi ortaya koydugunu algilamasi. Iste o zaman insanoglu yetisi, yetmek ve yeterlilik anlaminda, bilimsel ve bilissel olarak inanca, ideolojiye, dogruya ve gercege ihtiyac duymadan; geliserek ilerleyerek ve insan olarak yasayacak iliski ve duzen/sistem kuracak. Tabi once kendi varliginin, kendi birinin ve kendi yetisinin hem birselk hem tursel bilisselligi gerekli. Aksi insanoglunun kendi kendini teslimiyeti ve kendi turu bunyesindeki anlamsiz, gereksiz ve luzumsuz her turlu deger savaslaridir. Ustelik bu degerlerin yaraticisi olarak.
-
Insanoglunun Kavramsal Bilgisi ve Epistemolojik Alternatifsizligi
Demekki algilanabiliyormus. O zaman simdi siz nereyi algilamak istiyortsaniz, orayi alintilayin ve o alintinin neresini algilayamadiginizi sorun. Boylece hem o kisim daha bir algilanir kilinir, hem de baslik daha bir detaylanir. Sonucta baslik sahibi, isledigi konu ve kavrami kendi beyin duzeyine gore dile getirir. Bu dile gelenin verildigi gibi algilanmasi da, onu algilamak isteyenin, bilgisi ilgisi, onemsemesi etkisi temelindedir. Ustelik algilamak isteyenin, algilama adina konu ve kavram uzerindeki bilgi ve dusuncemesini de denetler ve sorgular. Samimi yanitiniz ve algilama cabaniz icin, tesekkurler.
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Peki, bu karsilikli sorunun biribirini cozumlemesi icin, sizce; ne olmasi gerekli?
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
Evet bu sizin bir inanciniz olarak sizin icin dogru olandir. Yalniz bilimsel ve bilissel bir yani yoktur.
-
Hodri Meydan Bolumu/Daveti
Olumlu yanasim ve aciklayici bilgi icin tesekkurler. Bahsedilen lakabam, tanidigim bir lakab. Kendisi bilgi ve dusunce olarak tutarli bir beyne sahiptir. Tabi eger bahsedilen o ise. Evet, bekleyelim gorelim. Sonucta bir konu kavram v.s. uzerinde herkesin katilimi baskadir; birt konu ve kavram uzerinde bilgi ve dusunce temelinde her turlu paylasim ve konu ve kavramin en ince detayina kadar ortaya konmasi ve tartisilmasi baskadir. Bu hem yazarlarin kendi bilgi ve dusuncelerini test etmesine, hem de konu ve kavram uzerinde cagdas, guncel, bilimsel ve bilissel bilgi ve dusunceye yonelmelerini saglar. Sonucta bilgi de dusuince de sabitlemek ve sahiplenmek icin degil; paylasim ve kullanim ile gelistirmek, olan uzerinde de yenilemek icindir. Neyse, dediginiz gibi; en guzeli belirli bir zaman beklemek ve bu basliga gelecek ilgi,onem ve etkinin yazarlar elioyle bu baslikta ortaya konmasini gozlemlemek. Site ve lakabim adina, bu olumlu yanasim icin yonetime tekrar tesekkur ederim.
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
Kiyamet konusu, basta yer cekimi ve dunya ile ilintilidir. Bu temelde de ortada ne bir gozlemsel ne de bir bilimsel yer cekimi ile ilgili ya da ortadan kalkacagi ile ilgili bir aciklama yoktur. Evet dunyanin yasadigi ve insanoglunun dunyaya yasattigi her turlu degisim, bilimsel gozlem altindadir. Bu acidan insanoglu dunyasina zarar vermedikce de yasam olarak bir tehlike yoktur. Fenomenal olarak yasanan, her turlu degisim, donusum baskalasim ve olusum; zaten bilimin takibindedir. O yuzden bilim bilimsel olarak falin akilciligina degil; bilimselligin gozlemine dayanir.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Dogal Zihniyet/Insansal Zihniyet Farki Herzaman ve her konuda, hem ozel, hem de genel bir sorun olarak ortaya koydugum dogal dusuncenin, yazilanlarin algilanmasinaparalel olarak, bir ust asamasi, yani dogal dusunce cesitlerini hem dusunce, hem de davranis olarak veren, DOGAL ZIHNIYETi ortaya koyacagim. Dogal zihniyet, insanoglunun hayvandan gozlemliyerek ve esinleyerek onu kendi dusuncesi ile algiladigi sekliyle dile getirmesi, uygulamasi ve sistemlestirmesidir. Burada onemli bir fark, insanoglunun hayvandan farkli olarak, soyutlama ozelligidir. Iste, insanoglu malesef, bu soyutlamasini kendi turu ve birinden degil; kendi disindan esinlenerek gerceklestirmis ve o yuzden de ne kendi turunu ve birini ne de esinlendigi seyi onun adina ortaya koyabilmistir. Aslinda sorun, insanoglunun kendi dahil ortaya koydugu herseyi, sanki onlar ortaya koyuyormus gibi dile getirmesi ve hem kendi bu ortaya koymadaki rolunu gormemesini, hem de kendi eliyle oznel icerik verdigi bu kendi turu disi, olgu, kurgu ve bulgulara ideolojisi, inanci, felsefesi ve dogrusu temelinde turunu ve birini kendi elleriyle teslim etmesidir. Kisaca hatirlarsak, bu dogal zihniyetin, ortaya attigi her turlu oznel/nesnel, soyut/somut, ozel/genel deger, tabu ve veriler; hem insanoglunun ne algiladigini hem varlik ve olmak temelinde, metafizik ortaya koymasi, hemde "sosyal yasamin" birlikteligini veren etik dogrular, yonlendirim ve yaptirimlar temelindfe ortaya koymasi; hem de bu ortaya koyduklarini, ogreti yada bilmek temelinde islemesi. Iste insanoglunun tarihler boyu suren bu turlesememe, tur butunlugune, birligine, beraberligine erisememe savasinin ana nedenleridir. Zaten, dilinin her turlu noktalama ve monolog yapilanis ve isleyisi, ister istemez farklarin guce, otoriteye ve iktidara dayanan ayrimciligini getirmis ve bu ayrimcilik, indsanoglunu kendi butunlugu icinde her turlu konu ve temelde ayrimciliga, bolunmusluge tasimistir. Orneklersek, bu ilk isim, soyisim, cinsiyet, irk dan baslar; cografi ve tarihsel olarak ta milliyet, din, gelenek, tore, kultur, ahlak v.s. diye devam eder. Aslinda dunya cografya ve tarih farklarinin bu farkli mozayigi, insanogluna bir cesitlilik vermek yerine, ustunluk savasi ve biribirini kendi altina alma savasi getirmistir. Bilhassa kurgusal (kuram, kural, ideoloji, inanc, kaide, yasa ve her turlu insanoglu bir parcasinin, diger parca uzerine uyguladigi, uyari, yasaklama, ceza v.s.) degerlerin, insanoglu biri ve turu uzerindeki dusunme ve dusunce gelistirmesini kisitlamis ve engellemistir. Cunku HER KURAL BIR SINIRDIR ve dusunce dusunurken, bilmeden ve farkinda olmadan, bu yonlendirilen ve yaptirimi olan sinira sadik kalir. Zaten teslimiyette burda baslar. Ama, bu BILINCLI VE FARKINA VARILAN BIR TESLIMIYET DEGILDIR. Cunku insanoglu bilhassa bu tip getirilen yasaklari, kurallari dogal olarak algilar. Iste bu temelde insanoglunun olgusal, kurgusal ve bulgusal her degeri, tabusu; insanoglunun dusunce sinirini belirler. Iste INSANSAL ZIHNIYET, bu sinirin ister inancsal, ister bilimsel olarak, kendi koydugunun farkina varirsa, o zaman bu sinirlari asmak icin, dusunce uretmeye baslar. Iste bu dusunce uretiminin insan temelli ve insanin turu ve biri adina olmasi ve hic bir insandisi ve insanlikdisi degere yonelmemesi, zaten insanoglu turunun kendi bunyesinde, tur butunlugu saglayamamasinin da cevabi olacaktir. Iste bu cevap, insanoglunu, hem kendinden koparan, hem de tur arasi savaslara sebep olan, her turlu deger, tabudan arinmaya ve kurtulmaya yonlendirecektir. Kisaca, AYNININ FARKLARDAN OLUSTUGUNU VE AYNININ BU FARKLARIN ANTIAYRIMCI BIR TEMELDE BIR ARADA YASAMIYLA SAGLANABILECEGINI ALGILAR. Yani, AYNININ FARKLARINI AYIRMAK YERINE, FARKLARI FARKLARINI KORUYARAK BIRLESTIRIR. Cunku ayninin, herhangibir farki kendini ayirirsa, hem diger farklara mudahele eder, hem de kendi ayrimina farkli bir icerik vererek, kendi ayrimini, diger farklarin ustune koyar. Iste sorunun da temeli buradadir. Yani, ayninin farklarinin, bir farkin AYRIMI USTUNLUGUNDE AYRISTIRILMASI DEGIL; AYNININ FARKLARININ, HER BIR FARKIN FARKINI ORTAYA KOYARAK, ANTIAYRIMCI FARKLAR ESITLIGINI SAGLAMAKTIR. Iste farklarin, antiayrimci butunlugu budur. Bu da insanoglunun tur butunlugudur, birlikteligi ve beraberligi, her farkin farkina vararak ve her farkin farkini algilayarak ve hic bir farka ayrimci bir fark ustunlugu tanimiyarak. En basitinden, kendinize ve vucudunuza bakin. Her biri farkli islem goren organlariniz, bir butunluk ahengi icinde sizi olusturuyor. Eger organlar aralarinda, "benim farkim, seninkinden ustun" temelli bir ayristirmaya girerlerse, siz olabilir misiniz? Isteinsan turu butunu de aynisidir. Ama, maalesef, bir vucut organlarinin sagladigi birlikteligi ve butunlugu saglayamamaktadir. Bunun tek sebebi, insanoglunun insandisi ve insanlikdisi dogal zihniyeti ve onun her turlu her konudaki dusunceleri ve davranislaridir. Kendinizde ve dogadaki her canli turunde gorulen, bu farklarin butunlugu ahengi ve islerligi, maalesef insanoglu turu ve birinde zihniyet olarak yoktur. Iste bu eger dogalliksa, dogaya bile ters bir durumdur. Yani insansal zihniyet, aslinda hem kendi turunu, hem de birini ve de kendi turu disindaki herseyi oldugu gibi algilayabilecek bir zihniyettir. Cunku ayninin mumkunlugu, farklarinin antiayrimciligi ve farkinin farkina varilmasi ve her farkin farkini ortaya koymasinin saglanmasidir.
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
Kiyamet gununun, metafizik, fizik otesi inanci disinda bilimsel bir aciklamasi var midir? varsa nedir?
-
Hodri Meydan Bolumu/Daveti
Sitemizde, "Hodri Meydan" kismina rastlamadim. "Hodri meydan" Bu icerikteki forumlarda iki yazarin karsilikli olarak konu ya da kavram uzerindeki; bilgi, birikim, dusunce, bilinc, farkindalik v.s. dile getirdigi ve paylastigi ortamdir. O nedenle hodri meydanlarda ucuncukisiye yazma hakki verilmez, ama yazismalari okuma hakki verilir. Burada onemli olan kendisinin her turlu bilgi ve dusuncesini dile getirmek ve dile geleni paylasmak isteyen iki yazarin konu ve kavram uzerindeki her turlu duzeyini ortaya koymasi ve forum ve de okurlari adina arsiv icerigindeki bir bilgi eseri birakmasidir. O yuzden yazismalarin saglikli ve akici olabilmesi adina, polemige, karsilikli atismalara, kisisellige, kisi haklari ihlaline, yazara yonelime ve her turlu itham suclama getirimine ve yazar hakkinda pesin hukumluluge ve onyargiya ve bunun getirdigi yazi dili ve uslubuna hodri meydan da yer yoktur. Bu hem herturlu paylasim ve okuma kirliligi demektir. Ayrica bilgi, birikim, bilinc ve farkindalik adina da bir icerik tasimaz. Ustelik konu ve kavramdan sapimi getirir ve akiciligi ve goz zevkini bozar. Mesela ben bu konuda, evrensel-insan zihniyeti ve bu zihniyeti tasiyan bir birey olarak bir suru konu ve kavramda hodri meydan daveti acabilirim. Ya da kendine bir konu ve kavramda bilgi ve dusunce olarak guvenen bir yazar arkadas konusu ya da kavrami hakkinda hodri meydan acabilir. Bu acilmis konu ve kavramdaki hodri meydani goren ve ayni konuda kendi bilgi ve dusuncesine guvenen baska bir yazar da bu daveti kabul eder ve boylece ikmi yazar arasinda o konu ve kavram da hodri meydan baslar. Mesela ben kendi lakabim adina hodri meydan davetimi konu ve kavramlara gore yapayim. Gercegin ne oldugunu ve gercekte var olanin ne oldugunu kisaca gercekligin ontolojik, yani varliksal oldugunu savunan bir yazar arkadasi, gercekligin sadece yapilandirilmis ve insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu savunarak hodri meydana davet ediyorum. Bilim ve bilimselligi, metafizigin (varlik olarak, fizik otesi olarak degil) ve ontolojinin tabanina oturtan (materyalist, idealist, pozitivist, objektivist,nesnel v.s.) bir yazar arkadasi, bilim ve bilimselligin tabaninin epistemolojik (bilgisel,bilimsel, bilissel ve yapilandirilmis) oldugunu savunarak, hodri meydana davet ediyorum. Dogalligin dogaya ait oldugunu savunan bir yazar arkadasi, dogalligin insanoglunun dusuncesiyle yapilandirildigini, bunun bir dogal zihniyet urunu oldugunu ve degistirilebilecegini savunarak hodri meydana davet ediyorum. Tanrisal zihniyetin, tanrisal yanasimin, tanriyi varlamanin ve yoklamanin, bilimselolarak mumkun oldugunu savunan bir yazar arkadasi, bunun sadece bir inanc oldugunu, akilcilik oldugunu, bilimsel bir tabani olmadigini savunarak hodri meydana davet ediyorum. Insanoglu numenal yetisinden bagimsiz olarak, herhangibir seyin var oldugunu ve insanoglu olmadan ortaya konulabildigini savunan herhangi bir yazar arkadasi, kendisi dahil her seyi ortaya koyanin insanoglu oldugunu, insanoglu olmadan hic bir seyin ortaya konamayacagini, ortaya koyumun sadece insanogluna ait, icin, eliyle ve tek tarafli bir monolog oldugunu savunarak, hodri meydana davet ediyorum. Insanoglu turu ve birini her turlu degersel, verisel, tabusal temelde ideolojik, inancsal, dogrusal, etik, varliksal (ontolojik/teolojik), felsefi, dilsel ve bilimsel yasam ve iliskisinde yonlendiren, yoneten dusunduren ve davrandiran ona sistemleri, duzenleri kurumlari kurduran onun fenomnal goruntusunu her turlu (biyolojik olgu disinda) hareket ettiren; onun numenalyetisidir. Bunu fenomenal, dogal ya da nesnel ve maddesel bir nedene baglayan arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Teleolojik her turlu oge sadece insanogluna aittir. Bunun evrene, evrime, dogaya, dunyaya, maddeye ya da herhangi bir baska fenomene ve nesneye ait oldugunu soyleyen bir arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Bilimselligin olgusal gecerliligi ve gozlemsel yanlislanabilirligi yaninda her turlu ilk, mutlak, kesinlik, suphecilik v.s. lerin bilimin bilimsel bir metodu oldugunu soyleyen bir arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Epistemolojinin disinda kalan baska her hangibir mantik, yon ve yontemin mesela diyalektigin materyalizminin ya da idealizminin bilimsel oldugunu bilimin konusu oldugunu soyleyen bir arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Bilimin bilimselliginin fenomenin gozlemi degilde; fenomenin kendisinin varliksal olarak ortaya konmak oldugunu soyleyen arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Insanoglu disinda belirleyici, belirtici ve bildirici temelde baska bir fenomenin bu belirticilikte, bildiricilikte ve belirleyicilikte algisinin, bilgisinin, gozleminin ya da numenal yetisinin de oldugunu soyleyen bir arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Akilli ya da her turlu numenal yeti degerinin tasarimciligin, programlayiciligin, planlayiciligin v.s. insanoglu turu ve biri disinda kalan baska bir fenomende (evren, evrim, dunya, varolus, doga v.s.) de oldugunu soyleyen bir arkadasi hodri meydana davet ediyorum. Yukarida adi gecen her bir paragraftaki davette kendi bilgi ve dusuncesine guvenen ve paragrafta icerik olarak verilenlere karsi ya da alternatifi olan bir yazar arkadas bu davete katilabilir ve boylece katildigi konu ve kavramda hodri meydan baslar. Site yonetim ve yoneticileri olarak boyle bir bolumu dusunur musunuz? Ya da hic daha once dusunulup denenmis bir durum oldu mu?
-
Insanoglunun Kavramsal Bilgisi ve Epistemolojik Alternatifsizligi
Bak sana kisaca soyle izah edeyim. Sen, bes duyun ile (adi gozlem) bir seyi algiliyorsun. Bu algi senin beyninde !? isaretine donusuyor, bu unlem ve sorunun isareti olarak, bu algiladigina "var" diyorsun ve sonra soruyorsun "bu var ne?" kavram veriyorsun. Sonra bu kavram verdigin vari tekrar soruyor vecevapliyorsun "niye/nasil/ne zaman var?" kendimi var/biri mi var etmis?, v.s. Iste bu sen var olarak isaretlemeden once bu sana algi veren A ise senin buna kavram vermen, A yi B yapiyor. Aslinda sende bir A olarak kendini B yapiyorsun. Yani sen C olarak A yi ve kendini B yapiyorsun. Kisaca burada keseyim. Algilanmayan bir sey var mi?
-
Emperyalizm ve Anti-Emperyalizm Nedir?
Bilhassa, emperyalizm konusunda; bazi kavramlari algilamak ve farklarini ortaya koymak gerekir. Once emperyalizmi alalim. Dil anlatimi olarak; bir onerinin iki tane olumsuzu vardir. Bunlardan ilki; karsiti, yani anti-emperyalist digeri de, icermiyeni, yani, emperyalist olmayani non-emperyalist tir. Bugun emperyalizme karsi savas vermek; hemen hemen mumkun degildir. Nedeni cok aciktir. Tum bilinen siyasal-sosyal-toplumsal inanclar ve dogrulanan ideolojiler, hem emperyalist zihniyetin bir urunudur, hemde hepsi soyle yada boyle emperyalizme hizmet eder. O zaman, 21. yuzyilda, anti-emperyalist olmak; ideoloji olarak mumkun degildir, sonucta tum anti-emperyalist gorunumlu ideolojiler emperyalizme hizmet etmekte ve emperyalizmin elinde bir koz olarak kullanilmaktadir. Ozaman ne olacak? Emperyalizme teslim mi olacagiz? Eger, karsi olmak icin yola cikarsaniz, teslim olursunuz. Demekki; oyle bir dusunce ureteceksinizki; bu dusunce; ne emperyalizmi, ne dini mentaliteyi, ne de onun her turlu uzantisini, bunyesinde barindirmayacak. Iste daha once de belirttigim, bu dusunce sekli; non-emperyalist dusunce seklidir. Yani emperyalizm ile ilgili hicbir icerik icermeyen dusunce sekli. Bunun icinde kilavuzumuz. Ne emperyalizme hizmet etmez? sorusudur. Bir onceki yazimda acikladigim gibi;ayrimcilik emperyalizme hizmet ettiginden, siz birlestirici olacaksiniz. Mikroayrimcilik emperyalizme hizmet ettiginden; siz antiayrimci olacaksiniz. Emperyalizm bireyci akilciligin cikari ile hareket ederken; sizin cikariniz insanlik olacak. Emperyalizm, ayrimciligini farklarin ustunde uygularken; siz farklarin farkinda olarak onlarin esitligi temelinde birligini savunacaksiniz. Emperyalizm; savastirip, kutuplastirip, birbirine dusman ederken; siz baristirmayi, butunlemeyi ve biribirine dost kilmayi one cikaracaksiniz. Kisaca, emperyalizm; insandisi ve insanlikdisi, zihniyet tasirken; siz insan ozlu, insanlikdolu bir zihniyet tasiyacaksiniz. Onlar, guc, otorite, baski, zorbalik, korku uygularken; siz, egitim, ogretim, birlik, beraberlik, anlayis, hosgoru,sevecenlik, saygi, esitlik, aydinlik, isik ,bilgi, bilinc, bilimsellik v.s. sunacaksiniz. Insanin ve insanligin tek kurtulusu, refahi, insan gibi yasayip iliski kurmasi, bilimini, felsefesini ve her turlu dusuncesini, kendine, dogasina, cevresine ve evrenine ikircimsiz, cikarsiz, bencil olmayan, saklamasiz, acik ve net, hilesiz-hurdasiz, art dusuncesiz v.s. bir zihniyet asilamasiyla mumkundur. Bu zihniyette non-emperyalist zihniyettir. Yoksa, emperyalizme karsi gelecegim derken; bir bakarsiniz dusunce ve davranisinizla, kendinizi emperyalizmin kucaginda bulursunuz. Tabi farkina varabilirseniz. Yoksa, o kucak; bazan ideolojileriniz ve inanclarinizin dogruluk sabitligi acisindan aliskanlik yapar ve sizin "huzurlu ve rahat" hissetmenizi saglar.
-
Emperyalizm ve Anti-Emperyalizm Nedir?
Cok degil, bundan bir asir once, demokrasi,ozgurluk, adalet, esitlik, v.s. temelli kasvramlar,m sol icinde anilir ve antiemperyalizm olarak degerlendirilirdi. Bugun artik, bu kavramlar emperyalizm ile birlikte algilanmaktadir. Buradaki yasanan degisim nedir?, antiemperyalizmin anlam ve icerik degistirmesi mi, yoksa anti emperyalizmin kokerninin de emperyalizme dayanmasi mi? Ozaman herhangibir demokrasiden,ozgurlukten, adaletten v.s. bahsederken bunun emperyalist bir zihniyet olmadigini nasil ortaya koyacagiz? Emperyalizme karsi, emperyalist olma savasi verirken, anti emperyalizmi nasil ortaya koyacagiz? Emperyalizmin kendi cikari adina, baska ulkeleri sekillendirmek icin yapmis oldugu demokratik, ozgurlukcu mudaheleleri, desteklerken, bunlarin anti emperyalist oldugunu nasil ortaya koyacagiz? Bilhassa bugun caga ayak uyduramayan cografyalarinin toplumlarinin beyinleri bu konuda cok karisik. Ya gostermelik demokrasi ve ozgurluge aldanarak onu one cikarip, kendilerini antiemperyalist sanip, emperyalizmi desteklediklerinin farkinda degiller, ya dahakikaten emperyalizmin bu ulkelere demokrasi ve ozgurluk getirecegine kendilerini inandirmislar. Bugun kim bana, bir asir onceki demokrasi, ozgurluk v.s. kavramlarinin anti emperyalist bir icerige sahip oldugunu gosterebilir? Bugun, bir asir onceki marxizm, leninizm, komunizm, sosyalizm algisinin bir emperyalist algi olmadigini kim gosterebilir? Eger bir ulkeye sebep ne olursa olsun, disaridan mudahele onlara demokrasi ve ozgurlugu getirme adina ve hersey mubah olarak mesru kilinirsa, bunun adi ne olur? Evet, konuyu daha fazla uzatmadan, kim bana anti emperyalizmi emperyalist zihniyetten farkli kilabilir? Kim bana bir hareket nasil bir demokrasi, ozgurluk icerirse, bunun emperyalist zihniyet olmadigini gosterebilir? Emperyalizm diyalektik olarak karsitini bunyesinde tasima adina, en guzel bir ornek degil mi? Iste bu da bizi, diyalektigin disina cikmaya zorlayan bir durumdur, eger amac emperyalist zihniyet tasimiyor olacaksa! Cunku, diyalektikte "olmayan" anlam ve icerigi yoktur. Bu da diyalektigin, en buyuk cikmazidir. Cunku "olmayan" ile karsi olmak" farkini diyalektik olarak algilamak ve bilincine varmak, mumkun degildir.
-
Muhalefetlik Ve Alternatiflik
MUHALEFET Kabulsüzlük. Karşı durma. Uyuşmazlık. Zıt gitmek. Zıddiyet. Muvafık olmamak muhalefet Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık-Alinti- alternatif Seçilebilecek bir başka yol, yöntem; seçenek-Alinti- Bugun Turkiye toplumunun her turlu kesiminin, politikasinin, aydinin, ilericisinin, demokratiginin v.s. en buyuk sorunu; muhalefetlik ile alternatiflik farkini algiliyamamasidir. Bu toplumumuzun her kesimine yansimaktadir. Kisaca TURKIYEDE HIC BIR KONUDA BIR ALTERNATIFLIK YOKTUR. Bu ne demektir? Soyle acikliyalim. Birisi hangi konuda olursa olsun, ortaya kendince bir sey sunuyor. Iste burada tum yapilan bu sunulana MUHALEFET ETMEKTIR. Yani, sunulana karsi BIR ALTERNATIF SUNULAMAMAKTADIR. Bugun iktidar ve muhalefet BIRI BIRININ ALTERNATIFI DEGILDIR, MUHALIFIDIR. Bugun her konudaki bir tartismas, BIRIBIRININ ALTERNATIFI DEGILDIR, MUHALIFIDIR. Ilginc olan bu her konuda boyledir, ister politika olsun, ister ahlak olsun, ister ideoloji olsun, ister inanc olsun BIRIBIRLERINE ALTERNATIF DEGILDIR, SADECE MUHALIFTIR. Muhaliflikte bilgi alis verisi yoktur, karsilikli paylasim yoktur, biribirini algilamak yoktur, ortaklik yoktur, anlayis yoktur, hosgoru yoktur, kisaca BERABER VE BIRLIKTE HAREKET ETME OLANAGI YOKTUR. Muhaliflikte, bilgi yoktur, dusunce yoktur, birikim yoktur,bilinc yoktur, farkindalik yoktur, sorgulama yoktur, irdeleme yoktur, degerlendirme yoktur. Peki ne vardir? Sadece ve sadece BIR TARAFIN ORTAYA KOYDUGU NE OLURSA OLSUN, ona karsi bir elestiri, karsi cikis, zit gitmek, red etmek v.s. vardir. Bu da zaten hic bir birikime ihtiyac duymaz. Biri yazar, cizer, soyler, anlatir; siz sadece ona MUHALEFET EDERSINIZ. Ulkemizin en buyuk sorununun ALTERNATIFSIZLIK OLDUGUNUN altinda yatan bir kac gercek vardir. Bunlarin basinda, cagdisilik gelir, duygusallik gelir, dusunceye yonelme yerine kisiye yonelme gelir, atisma/satasma gelir, bilgisizlik, birikimsizlik, dusuncesizlik gelir, ortaya bir seyler koymak yerine, karsidakini "yenmek, yanlislamak, bertaraf etmek, distalamak, otekilestirmek v.s." gelir. Muhalefetcilik hazir lopculiktur, kahve kulturudur, kocakari dirdiridir, mahalle ve komsu kavgasidir, kabadayiliktir, efeliktir, bir seyler soylemis olmaktir, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktir, ayrimciliktir, boluculuiktur kisaca iki kisiyi bir araya getiremeyecek ne varsa onun ortaya koyumudur. Turkiye toplumunun yasamda, sanal yasamda, her turlu ortaminda yansiyan bu durum; ayrica ulkemizin her duzeyde dunya uzerindeki yerini de ortaya koymaktadir. Bunun basinda kuyrukculuk gelir, emir eri olmak gelir, kulluk kolelik gelir. S onucta ALTERNATIFI OLAMAYANLAR, OLANI TAKIP ETMEK VE SADECE ONU ELESTIRMEK ILE YETINEN KUYRUKCULARDIR. Muhalifler, hic bir sey uretemez, hic bir seyi yeniliyemez, hic bir seyi degistiremez, olani koruyana muhalif olmakla gelismenin onunu tikar, olani yenilemeye muhalif olmakla tutucu, gerici olur. Muhalifligin hic bir ufku yoktur, cunku yapisindan dolayi sadece olanin karsisindadir. Umarim, ulkemiz ve her turlu toplum kesimi; kendini egiterek,ogrenerek, bilgilenerek, birikimer yonelerek, cagi takip ederek, sorgulayarak, dusunerek ve en onemlisi BIREY BILINC TEMELINDE KENDINE AIT OLANI BASKASINA MUHALEFET ETMEDEN ORTAYA KOYARAK belki alternatifin ne oldugunu algilayacak bu konuda bilincli ve farkinda olarak hareket edecektir. Maalesef, bu bugun icin pek te olasi gorulmuyor. Oneri; Ben bunu boyle yapiyorum. Muhalefet; o oyle yapilmaz, sen yanlis yapiyorsun, sen busun/susun, ve her turlu kisiyi rencide edici, satasici, hakaretvari,tahrik edici v.s. dil ve uslup kullanimi. Alternatif; Ben de baska turlu yapiyorum., neden oyle yapiyorsun, soyle de yapilamaz mi, ya da soyle yapilsa nasil olur, ya da boyle boyle yapmanin su su sebep ve sonuclari olur. Ben baska turlu yapiyorum, cunku nedeni bu. Yalniz butun bu yazilanlari algilayabilmek icin MUHALIFLIK YAPMAMAK, uzerinde dusunmek, algilamak, katki yapmak ya da ALTERNATIF SUNMAK gerekiyor. Bu arada muhalefetin tam tersi de kabullenmektir. Yani olani oldugu gibi almak ve onaylamak. Bunun da aslinda ALTERNATIF OLAMAMA acisindan, muhaliflikten bir farki yoktur. Cunku kabullenmekte, verileni oldugu gibi almak ve uygulamaktir. Yani, alternatif; ne olani kabullenmek, ne de olana muhalefet etmektir. Aksine, olani algilamak,degerlendirmek, irdelemek, sorgulamak ve her turlu kritik ve analitik detaylarini ortaya koyabilmek, olani sunan kadar ve daha fazlasi olarak algilamak,bilmek, bilinc ve farkina varmak ve daha da ileri giderek, OLANA BIR ALTERNATIF SUNMAKTIR. Sonucta toplumumuzun her kesiminin olana muhalefet etmesi yaninda, olani ya da verileni kabullenmesi ve uygulamasi da kuyrukculuk, emir erligi, kulluk ve koleliktir. Cunku kabullenmek ile muhalefet etmek, zaten her turlu ozellikte birlesmis,madolyonun iki yuzudur. Neden ne olursa olsun, OLANI KABULLENEN PASIF; OLANA KARSI CIKAN ISE AKTIFTIR. Buradaki pasiflik olani korurken, aktiflik olanin onunu tikar. Yani her ikiside OLANA BIR ALTERNATIF DEGILDIR VE GETIREMEZ. Burada evet kabulu ve hayir muhalifligi sadece formel ve duz mantiktir. Onemli olan evet ve/veya hayira dayanmayan kritik ve analitik dusunce ve davrasnisi gelistirmektir. Buna gore de klasik sorgulama sekli degismelidir. Mesela "Sen A misin?" icerikli bir soru, evet ya da hayir ile kisitlidir ve ortada ne bir bilgi, birikim v.s. alisverisi,ne de bir dusunce belirtimi icermez. Ama "Sen neden A sin?" sorusu bile kisiye neden A oldugunu aciklama dusuncesini verir. Ya da "A olmamayi neden hic dusunmedin?" temelli bir soru. Iste kabullenme ve muhaliflik hic bir zaman bir bilgi alis verisi degildir. Ne OLANIN NE OLDUGUNU ALGILAMAK, ONUN HAKKINDA BILGI , BIRIKIM V.S.SAHIBI OLMAK, ONUN BILINC VE FARKINA VARMAK; ne de Bunlarin noksanligindan dolayi ALTERNATIF SUNABILMEK. Alternatif,ne olana muhalefet ne de olanin kabuludur. ONLARIN DISINDA BASKA BIR SECENEKTIR. YENI BIR KAPI ACMAKTIR, YENI BIR UFUK ACMAKTIR, YENI BIR DUSUNCE URETIMINE GECMEKTIR, YENI BIR ALGI, BILINC VE FARKINDALIKTIR. Iste bu temelde olani kabullenmek ile olana muhalefet etmek saksakcilik ve kuru gurultuden baska bir sey degildir.
-
"Demokratik/Ozgurlukcu" "Yeni" Emperyalizm.
Ikiz Kuleleri kendi kendine vurdurarak gelisen yeni emperyalizm; eskiden olmayan ve sadece yuzeysel bir akil olarak algilanan, emperyalist saldirilara, yeni bir icerik katmistir. "Demokratik hak ve ozgurlukler." Bunun emperyalizm acisindan, ve verdigi savasima her turlu taraftar bulma acisindan onemi buyuktur. Onemi, eskiden icerik ve anlam olarak anti emperyalist olan demokratik hak ve ozgurlukleri de, emperyalizmin bunyesine almis olmaktir. Bu emperyalizm icin uygulamasi cok kolay bir ideolojidir. Once, "gozunu diktigi" ulkede, bir ic soros ideolojisini yayar. Bu ideoloji, rejim ne olursa olsun, toplumu ve farkli halklarini birbirine mikro ayrimcilik temelinde, din, milliyet basta olmak uzere, her turlu ayrimci temelde koruklemektir. Iste o ulkkede zaman gelir, bulunan rejime karsi bir ic savas baslar. Dogal olarak rejim, bu ic savasa karsi siddet kullanacak ve saldirgan olacaktir. Iste burada emperyalizmin tuzagi olan demokratik hak ve ozgurlukler devreye girer ve kendini bu konuda hakli gorerek, disaridan, icerdideki rejime karsi olan savasim tarafina her turlu destegi verdigi yetmedigi gibi, onlarin "isini kolaylamak" adina, disaridan da rejimi yikmak adina her turlu saldiriyi uygular. Bunu guya, o ulkede rejime karsi savas verenin demokratik haklari ve ozgurlukleri adina yaptigini soyleyerek, kendisine bir surude destek veren ve yardim eder bulur. Aslinda, tum bunlarin altinda emperyalizmin, ya bolgesel control cikari, ya da ekonomik cikari yatar. Iste bu durumda, akillar "karisir ve antiemperyalist bir aliskanlikla, rejim karsitlari desteklenirken, dogal olarak onlara yardimci ve destek gibi gorunen, emperyalist saldiri da desteklenmis olur ve bunun adi "demokratik hak ve ozgurlukleri desteklemek" olarak algilanir. Cunku, bu algiya gore iceride ve disaridaki emperyalizmde ortak bir "dusman" bulunmus, bu da rejimi elinde tutan olarak saptanmistir. Zaten rejimi elinde tutan da bir diktatordur ve demokratik hak ve ozgurluklerden bir haberdir. Bu durumda ne olur. Rejim yikilir, yeni rejim disaridan kendisine yardim eden emperyalizmin gudumune girer, ustelik onun her turlu (ekonomik/bolgesel) cikarini da karsilamak durumunda kalir. Bu emperyalist yontem, ilk defa; ikiz kuleler bahanesiyle baslatilmis (Afganistan), daha sonra nukleer teror tehlikesine tasinmis (Irak), gunumuzde de; ulke ici rejim ayaklanmalari olarak devam etmektedir. Bu yontem oyle guzel islerki, dunyanin neresindeki hangi ulkeye "sira geldigini" takip etmek ve algilamak pek kolay degildir. Cunku yontem ve bahane cesitlidir ve hangi cesidinin uygulanacagi durum ve sartlara gore degisir. Mesela nukleer bahanesi,bir ara kore ve iran'i devreye sokmusken, bakarsin ic savas veren bir ulke gundeme gelir. Ya da bir terorist saldiri duzenlenir ve bahane bu olur. Oyuzden gunumuzde artik kendisine, anti emperyalist diyenler ve demokratik hak ve ozgurlukleri savunanlar, iyice dusunmek durumundadir. Cunku, eger insan ve insanlik merkezli non emperyalizmi dusunemezlerse, akillari sadece emperyalizmin demokratik hak ve ozgurluklerinin anti emperyalizminde kalir ve emperyalist olduklarinin, emperyalizmi desteklediklerinin bilinc ve farkina varamazlar. Gunumuzde "B.O.P ve K.Afrika Projesi" olarak gecen proje bu projedir. Yakin tarihimizde olan orta dogudaki her turlu karisiklik, su an Suriye'nin durumu ve en son Kaddafi Rejiminin yikilisi da bu projenin birer kanli insanlikdisi urunleridir.
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Bugun Turkiye'de aciklamalara gore; 300 bin ogrenci ogretmensizve egitimden yoksun iken; ayni zamanda 300 bin ogretmen de acikta ve yerlestirilmeyi bekliyor. Yani issiz ve ogrencisiz. Aslinda basit bir aritmetik ile bu iki acik biribirini tamamlar ve her iki acigin sorunu da boylece bitirilmis olur. Yani ogrenciler ile ogretmenler biribirlerine kavusurlar. Ama, her nedense ne atamalar gerceklesiyor, ne de ogrenciler egitime kavusuyor. Boyle bir basit aritmetigin uygulamaya konmayisinin nedeni sizce ne olabilir? Yoksa bu aciktaki ogretmenler, iktidara gore; aciktaki ogrencilere onlarin istedigi "dindar/kindar yetistirme" egitimini veremeyecek mi? Ne dersiniz? Bu basit aritmetik acigin birbirini tamamlamamasinin altinda yatan neden, toplumun cemaat ve ummetlesmesinin altinda bir engelk oldugu mu?
-
Aklin Algi "Cimazi/Celiskisi"
Aklin Ic ve Dis "Savasi/Bilinc/Farkindalik Kapaliligi Aklin kendini ya dogumdan aldigi, ya da kendi kabullendigi; inancsal, ya da ideolojik dogrusunun verdigi iki tana savasimi vardir. Ic savasim; Bu savasim, aklin kendi bunyesindeki savasimdir. Bu savasimin harcadigi kinetik enerjinin, karsitli verdigi savas; hem inanilan dogrunun karsi tarafa kabul ettirme temelli, "galibiyet, sahiplik, sabitlik" savasi; hem de kendi "galibiyet, sahiplik, sabitligini, karsi tarafla "savasirken" " "kaybetmeme, yitirmeme, supheye dusmeme", yani, "maglup olmama savasi" Dis savasim ; Bu savasim pozitifleri savasidir. Mesela bir inanirin, inancini kabul ettirme/ kaybetmeme; Ya da bir inancsizin, inancsizligini kabul ettirme/kaybetmeme savasidir. Goruldugu gibi, inanan ve inancsizin biribirine olan zitliklari, kendi acilarindan kendilerinin dogrulari ve pozitifleri; biribirleri acisindan da, karsisindakinin negatifleridir. Yani inanirin pozitifi inanclilik olurken, negatifi inancsizlik (ic savas) Inancsizin pozitifi inancsizlik olurken, negatifi inanclilik (ic savas) Iste bu iki ic savasin, birbiri ile olan savasimi da dis savasimdir. Dis savasimda da ayni kinetik enerji karsitligi mevcuttur ve kisaca her iki dogrunun inanci acisindan kabul ettirme/galibiyet ve karsi tarafi da kabul etmeme/maglubiyet savasidir. Iste herhangibir aklin inandigi dogrusu ugruna verdigi bu ic ve dis savasim; potansiyel enerjisini kullanima acmaz. Potansiyel enerjinin kullanima acilmasi demek; aklin bu ic ve dis savasimi kendi bunyesinde notrlemesi, yani aklin dogrusuna inandigi o konudaki inancsal dan hem pozitif, hem negatif olarak kurtulmasi ve arinmasi, yani aklin inandigi o dogrunun her iki kinetik savasim ucunu birbiri ile notrlemesi ve boylece o konuda, kendini gozleme ve potansiyel enerjinin acikligina ve ozgurlugune, birakarak bilinci ve farkindaligi aciga cikarmasi ve alimini saglamasi. Iste bilincin ve farkindaligin acikligi ve ozgurlugu, dusuncenin bilinclenmesinin ve farkina varmasinin onunun acilmasi; gozlemin potansiyel enerjisinin acikligi ve algiliyabilirligidir. Notrluk ve disaridan bakis acisi da buradadir. Cunku, akil hem kendi icinde bir ic savasim, hem de disariya karsi bir dis savasim verirken; gozlem, potansiyel enerji, notrluk ve disaridan bakis acisi ve dolayisi ile bilinc ve farkindalik kapalidir. Aklin boyle bir ic ve dis savas verdigi surece de bilinclenmesi ve farkindalik kazanmasi, verdigi ic ve dis savasi ilgilendiren tabu, deger, veri, ideoloji v.s. temelinde mumkun degildir. Aklin kendini inandirdigi ve dogruluk adina verdigi bu ic ve dis savas; dogal zihniyetin her konusundaki ayrimci v.s. deger, veri ve tabu icin gecerlidir.
-
Aklin Algi "Cimazi/Celiskisi"
Dogal zihniyet ve onun dogal egosunun dusuncesinin temeli akilciliga dayanir. Akilcilik, aklin yatkinligi, dogrulugu, sabitligi, sahipligi,savunusu, bencilligi, cikari, ayrimciligi, gucu,otoritesi olarak, ya bireyci, ya toplumcu, ya benci, ya bizci v.s. ortaya konur. Akilciligin temeli metafizik ve etigin, insandisi ve insanlikdisi temelini teskil eder. Akilcilikta, birin ne turu, ne de kendisi mevcut degildir. Aklinin bilincalti, otomatik yerlesmis, alisilagelmis; ve de dogumdan kendisine verilmis; cinsiyeti, milliyeti, dini, ahlaki, toplumu ve de elde ettigi, kisisel ya da toplumsal inancsallari (olumlu/olumsuz), ideolojileri, degerleri, verileri ve tabulari vardir. Akil, kendini goremedigi icin, kendini de dusunemez (burada bireyci akilciligi, bencilligi ve egoizmi metafizik ve etik ideolojik inancsal dogrular olarak, nihilizm sonrasi, farkli yere koymak lazim) Akil, sadece; kendi her turlu degeriyle, bir seyi anlamaya; yani; kendi degerlerine paralelligini ve karsitligini mukayese etmeye yarar. Akil, kendi disinda kalan her turlu dile gelimi, kendisine bir saldiri, bir satasma, bir terslik, bir olumsuzluk olarak anlar. Eger bu anlayis iman duzeyinde ise, zaten bu anlama bir rahatsizliga ve korunma/kollamaya donusur. Ornek verelim. Akli milliyetcilik/irkcilik ile imanlasmis bir dile gelimin, bunun disindaki bir milliyeti, irki algilamasi mumkun degildir. Akli, materyalizm ile imanlasmis bir dile gelimin, idealizmi algilamasi mumkun degildir. Akli herhangi bir dini inanc ile imanlasmis bir dile gelimin, din disiligi, dinsizligi algilamasi mumkun degildir. Iste bu ve buna benzer algilayamama nedeni; kendi imani disindaki dile gelimin, akla bir saldiri, bir karsi cikis, bir mudahele v.s. temelli bir alginin savunuya, kollamaya, korumaya gecisidir. Iste akil, bu temelde algilayamaz, gozlemleyemez, notr olamaz, empati kuramaz, disaridan bakamaz, gercekci olamaz, memnunsuz, mutlusuz duramaz, Aksine, ispatci, kesinlikci, dogrucu, sabit, sahipli olmak ve bu degerlerini kaybetme durumunda olmamalidir. Eger boyle bir durum akilca hissedilirse, savunu, koruma ve kollama baslar. Akil sadece kendi tarafindan, kendi yanindadir. Aklinhem kendisi, hem de karsiti yoktur ve akla gore olmamalidir. Cunku akil, sahipligi ve sabitligi, ayni zamanda psikolojinin de temelini teskil eder. Aklin algilanmasi, bilinc ve farkindaliga cikmasi; insanoglu turu ve birinin her yonunun o kadar cok algilanmasini saglar.