evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Yaratilis "Teorisi" Evrim ve Madde Ile Celismez Yaratilis Algisi ve Alternatifi
Hic dusundunuzmu, creation, yani, insanoglunun one surdugu yaradilis "teorisine" karsi, yine insanoglunun one surdugu bir teori varmidir? Burada; evrim teorisi bu teoriye karsitlik icermez, cunku; evrim, evrimlesmek demektir. Ama; sonucta sey olursa evrimlesme olur. Iste sey temelindeki yaratilis teorisinin karsiti nedir. Madde de diyemeyiz, bu seferde madde nasil olustu? sorusunun cevabi yoktur veya olsa bile "o nasil olustu? sorusu gelir. Kisaca, sey yaratilmismidir? Diyelim, yaratildi. O zamanda; o yaratan sey yaratilmismidir? temelli sorular devam eder. Bu temelde gidersek; bir seyi baslangic almak gerekir. Inac bunu, tanri olarak; bilim de madde olarak, ki en kucugu de bulunsa, ortaya koyar. Peki burada bir celiski yok mu? Yani; sorumuz olusmak uzerine mi? olmak zorunda? Ozaman bir olusturan aranmiyormu? Peki bu olusturan; madde veya tanri olsa; sonucta bir olusturan da, karar kilinmis olmuyor mu? Yoksa, cevabimiz varolus uzerine mi? var ve olmak? olan mi var?, yoksa var mi olan? Neden var ve olmak ikilemini bir arada kullaniyoruz da; sonra onu teke indirgemeye calisiyoruz. Evren varmiydi, yoksa olustumu? Nerden baslayacagiz? Ya bir yaratici, ki tanri veya madde, ya da seyin kendi ic dinamigi ile kendini olusturmasi ve baska olusumlara yardimci olmasi. Buradaki ilk sey veya baslangic seyi; ister istemez bizi suregelen surekli surekliligin surecinde; bir karara zorluyor. Boyle bir kararsiz karara insanoglunun kendini zorlamasi, ne kadar mantikli? Evren var mi? var. Peki nasil var? bes duyumuza yansimasiyla var. Peki evren oldu mu?, olusturuldu mu? Bu sorulari insanoglunun cevap olarak herhangibir zaman bilebilmesi mumkun mu? Iste buradaki olmak, yaratilistir. Demekki olmak tan yola cikmak, yaratilisa varmaktir ve ilk yaraticida madde veya tanri karar kilmak demektir ama; "onu kim olusturdu?, ya da o nasil oldu? sorusu her zaman baki kalarak. Demekki olmak yerine, vardan yola cikmak gerekiyor, ustelik olmak ile birlestirmeyerek. Yani evren var, vardi, varla basladi. Evrim de evrenin bunyesindekilerinin kendi icinde evrilmesi. Demekki; olmak fiili ve olemri, sadece yaratilis kokenli bakis acisidir, ne bilimsel; ne de epistemolojik, ne de gercekcidir. Tamamen insanoglunun; kendi yetisi ile; vari olusturmasi veya oldurmasidir. Evren ve evrim var, yaratilis ise olmaktir. Cunku olmak icin; bir olduran lazimdir ve bu olduranin da oldurulmadan olani yoktur. Boylece, olmak temelli vara bakis acisi, cikmaza ve cozumsuzluge girer. Ama, varin; olani insanoglu eliyle verilmistir. isim, cins, tur, bilim, felsefe, dil, algi, ifade, dusunce Son cumle; Vari olduran insanogludur. Oyle oldugu halde, bunun bilincinde olmayip; bir olduran aramaktadir. Vari olduran, insanoglunun kendisidir. Halbuki varin oldurulmaya da; ihtiyaci yoktur. Vara sadece insanoglu verir. Iste varin oldurumundaki insanoglunun rolu gorulmezse; diger tum kapilar yaraticiya cikar. Vari oldurmanin evrensel koken ve temelini olusturan da dusunce ve onun yarattigi kavramdir. Vari kavramlar oldurur. Buradan da; oldurma temelli ve kokenli; dogal dusuncenin; tum insandisi ve insanlikdisi icerigi ortaya cikar. Yaratmak, oldurmaktirr ve vari olduran tek turde insanogludur ve kendi turu icin, eliyle, adina, ait monolog olarak oldurmustur. Boylece, vara olmak ilistirilmistir. Dolayisi ile; " A nasil oldu, olustu? sorusu ve cevabi; hem sorun, hem celiski, hemde yaratilis icin soru ve cevaptir. Cunku A var degilse; zaten oldurulmaz. Dolayisiyle tanrisal yanasim; olmak temelli yanasimdir. Olmakta tamamen insanoglunun oldurmasidir ki buna, tum soyutlar, tum ideolojik inancsal dogrusallar ve tanri oldurumu da dahildir. Tanriyi ve soyutu olduran insanoglu varidir. Bu arada yok ifadesini de aciklayalim. Yok ve yokluk varlanan varin, uc turlu yoklanmasidir. Bunu aciklamadan once tek basina yok olmaz "ne yok?" sorusunun bir cevabi vardir ve verilmistir. Iste o cevap zaten varlanan vardir. Sorulan yok ile ilgili sorunun cevabi da yoklanan var olacaktir. Buradaki var ve varlanma, insanogluna yansiyanin algi ile kavramlasarak ozdeslesmesidir. Iste bu varlanan var, diyelim tanri; daha sonra ya varlanan var olarak kalir ve "tanri var" denir, ya da yoklanan var olarak kalir ve "tanri yok" denir. Varlanan varin varlanmasi/yoklanmasi kararsiz kalirsa da "tanri bilinemez/soylenemez/aciklanamaz v.s." denir. Gelelim uc turlu yoka; Absent- yani varlanan varin o an yer ve durumda orada bulunmamasi.- Ali yok, param yok. Extinct- varlanan varin varliginin artik yansimamasi/gozlem vermemesi- Dinazorlar. Not/non exist- Varlanan varin, gozleme yansimamasi ya da aklin inancinda yer almamasinin var/yok tartismasi-tanri gibi. Iste burada varlanan var kavram olandir ve bu kavram insanoglu kullanim ve paylasimda ve de sahiplik ve sabitlikte tuttugu surece vara/yoka, inanmaya/inanmamaya ifade olarak tasindigi surece ve de kavram olarak bir anlam ve icerigi oldugu ve onun ile bir bag kuruldugu surece varlanan olarak kalacaktir. Insanoglu tarihine bakildiginda bir suru soyut kavramlar tarihsel etik donemlerini yitirdikce kullanim/paylasim ve hafizadan kalkar. Ayni sekilde bilimsel gozlem verenler de evrimsel gelisim, ya da teknolojik gelisim sonucu ortadan kalkinca, kavraminin da zaman icinde kullanilip paylasilmadikca ortadan kalktigi gorulur. Insanoglu zaten yasamini 500 v.s. kelime ile gecirmektedir. Bu temelde de zamanla kullanilmayan kavramlar unutulur. Ama onu kullananlar kaldikca da hatirlanir. O yuzden bir varmis bir yokmus olan varlanan kavramin ifadesidir. Ya da varlanan kavramin tedaulden hem gozlem hem de akilda yer etmesi olarak kalkmasidir.
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
Bilimin bilimsel yontemi bellidir ve bilimin bilimsel aciklamasi yapilandirmaci epistemolojidir. Bilimsel yöntem, en basit haliyle aşağıdaki şekilde özetlenebilir:klkl Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi Bu fenomene dair, gözlemler ile tutarlı, ancak kesin olmayan, hipotez adında deneysel bir açıklama getirilmesi Hipotezin tahminlerde bulunmak için kullanılması Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi ve sonuçlar ışığında hipotezde gerekli değişikliklerin yapılması (3) ve (4) numaralı adımların hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayana kadar tekrarlanması. Goruldugu gibi, bilim bilimsel olarak fenomenden (ne oldugunun mutlakligi, kesinligi, tekligi ve ilkligi metafizigin ontolojik ideolojilerinin-materyalizm/idealizm/pozitivizm- indirgemeci ve determinist inancsal dogru tartismasidir) degil; onun gozleminden yola cikar. Bu da her seyden once bir seyin bilimsel olabilmesi icin, ortada insanogluna gozlem veren bir fenomenin olmasi demektir.
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
Siz bilimden ve bilimsel bakis acisindan, ne algiliyorsunuz? Bilim ve bilimsellik, sadece bakis acisi degildir. Beynin her turlu soyutlamasinin sinirsiz, mantiksal, bilissel cagdas ve yenilenen ufkudur. Ayrica bu sayilanlarin hic biri inanc da yer almaz. Inanc sabit ve sahiplenilir. Ayrica tutucu ve gericidir. Ustelik sorgulanmadigi icin de sirf inanc korunsun diye, bilimsel aciklamalara muhalefet eder ve bilimi geri ceker. Tarih bunun orneklei ile doludur. Cunku her bir bilginin bilinmesi ve yenilenmesi inanc temelli bilgiye bir darbedir. Inanc beyni dusundurtmez, sadece beyinde yer etmisi, alisilagelmisi ve yerlestmis/otomatiklesmisi ustelik bilincalti olarak kullandirir. Bilim ve bilimsellik ise, beynin besleyicisi ve bilgi ureticisidir. Insanoglu cagdas olarak ve teknik olarak gelisiyor ve olanaklara kavusuyor sa bu inanc degil; bilim sayesindedir. Inanc sadece beyinde yer etmisi savunmaktan baska bir sey degildir.
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
Hissedersin. Birden havada ucmaya baslarsin.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Kusura bakma ama; dini hurafelere inanmak ile bilimin bildirdiklerini algilamak arasinda bilinc ve farkindalik farki vardir. Bugun bilim bilimsel olarak ne ortaya koyuyorsa onun gozlemi mumkundur. Bunu saglamak isteyen herkes bunu elde edebilir. Ayrica bilim gercek uzerine degiul; olgu uzerine yola cikar. Olgu da tartisma disidir. Cunku tum insanoglu turunu algi olarak kapsar. Allah ozelilahi dahil; tum teolojik tartismalar varliksal ya da inancsal zaten bilimsel degildir.
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
O bir ironi idi. Onemli olan bu soylemin bilimsel iceriginin olmamasi.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Inanmak sorgusuz/sualsiz kabul etmek ve bu kabulu sabitlemek ve sahiplenmektir. Anlamadan ziyasde, algi yoktur. Yani sorgulama, degerlendirme v.s. yoktur.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Oyle olmasi dogal. Cunku inancsal yanasimda bilimsellik ve bilissellik yoktur. O yuzden de inatcidir. Benim dedigim ise, duzen ve okunma acisindan her konu ve kavramin kendi basliginda bulunmasi. Yoksa basliklar konusundan sapiyor.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Neyse, bu basligin konusu degil; zaten.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Bu konuda lakabimin iletilerinden bu kavrami bulabilirsin. Sen ne algiliyorsun, serbest dusunurlukten?
-
Fenomen/Numen Bagi/Iliskisi
E. Kant'tan sonra felsefe hem bilimsel, hem inancsal; hem gozlem, hem akilcilik temelinde bir zihinsel devrim yasamistir. E.Kant'in dusuncesinin farklilastigi ana nokta; Ya, sunum objeyi mumkun kilar; Ya da obje sunumu mumkun kilar. Farklilasmasiydi. Burada hem idealist, hem de materyalist bir fark vardi. Yalniz, bu fark disindaki baska bir fark, gozlem veya akil farkiydi. Once akil farkina bakalim; Eger obje sunumu mumkun kilarsa (materyalizm), burada objeye bir akil yuklenmis olur. Eger sunum objeyi mumkun kilarsa, burada da sunuma bir akil yuklenmis olur. Demekki, yukarda fark gibi gorunen, materyalizm ve idealizm AKILCILIKTA BIRLESMEKTEDIR. Iste bu birliktelik, yuzyillardir, suregelen madde/dusunce tartismasini akilcilik temelinde sona erdirmistir. Ozaman geriye, dusuncenin; bilimsel mi, inancsal mi farkini ortaya konmasi kalir. Bu temelde de Kant, bir cesit ontolojik tabani GOZLEM TEMELINE INDIRGEYEREK, BILIMIN VE BILIMSELLGIN ALANINI FARKLI KILMISTIR. Iste bundan sonra, bilimin alani gozlem olarak saptanmistir. Yani gozlemlenenin ne oldugu konusu, bilim ve bilimsellik adina onemi yitirmis, bilim, bilimsellikte yeni bir cag acilmistir. Gerci, fenomenin ne oldugunu kesin olarak ortaya koyma tartismasi, felsefenin metafiziginin ontolojisinde devam edegelmistir. Iste epistemoloji de, ontolojiden tam burda farklilasir ve felsefe BILIMSEL ve INANCSAL olarak iki farkli dala ayrilir. Ontolojik tabanda, obje ve sunum bir cesit, diyalektik materyalizm ile birlestirilmis; sunum ise idealizme kalmistir ve bilindigi gibi idealizme gore objeyi sunan tanridir, yaraticidir. Iste Kant, bu temelde numeni gelistirememis ve numeni yaraticiya bahsetmistir. Halbuki daha sonra bilhassa bilimin gozlem gelismesi ve konusu, numeni ZIHIN FELSEFESI'ne tasimis ve dusunce ve kavram zihin felsefesinin urunu halini almistir. Peki, bu temelde bilime verilen fenomen tabani ile, yaraticiya verilen numen tabani nasil bir iliski icinde degerlendirilecektir. Metafizigin, ontolojisini ve teolojisini bir tarafa birakip, sorumuza epistemolojik bir cevap ararsak; fenomen numen bagini da cok acik olarak algilamis oluruz. Gozlem bilimin temelidir ve gozlemlenen fenomendir, peki bu gozlemin ortaya cikardigi, soyutlama, yani teori, tez v.s. nedir? Iste burada numen devreye girer. Yani bilimin soyutu. Burada da bilindigi gibi en son bilimin soyutu olan yasalari, kanunlari Hawking, Tanriya baglamistir. Yani Kant'in obje sunumunun yaraticisini bulmustur. Halbuki taban ister ontolojik, ister teolojik, ister epistemolojik alinsin; eger insanoglu olarak alinirsa, hem yaratici varligini kaybeder, hem fenomen gozlemleyen ve gozlemlenen olarak farklilasir, hem de numenin bir insanoglu zihin urunu oldugu ortaya cikar. Yani fenomen gozlem verendir ve neomen gozlemi olmayandir, yani tum zihin felsefesinin kapsamina giren ogelerdir. Bunlarin basinda, dusunce, algi, bilinc, farkindalik ve buna paralel olarak kavramsal ogeler (dil, felsefe, bilimin tum soyutlari, etik kurgular, inanclar, hayal gucu, idealler v.s.) ortaya cikar. Iste eger her turlu taban insanoglu olarak algilanirsa, hem fenomen (insanin kendisi ve algiladigi hersey), hem gozlem, hem de numen temelli bilimin her turlu soyutu (teori v.s.) ortaya cikar. Zaten sonucta, felsefeyi de, metafizigi de, onun dallari ontoloji, teolojiyi de, etigi de, epistemolojiyi de, felsefenin diger dallarini da, bilimi ve dallarini da, inancsallari da, bilimselleri de, dili de ve akla gelen her seyi de ortaya koyan insanogludur. Insanoglu da, diger hersey gibi fenomen olarak gozlem verir. Buradaki fark; insanoglunun sadece gozlem veren fenomen degil; ayni zamanda soyutlamayi veren numen de olmasidir. Iste o yuzden farklardan olusan insanoglu soyutlamasi(numen) ile hem kendini fenomen olarak gozleme tabi tutar,hem de algiladigi diger her turlu fenomeni. Iste akilciligin birlestirdigi ontoloji, epistemolojinin gozleminde tam da insandisina cikar. Cunku akil, gozlemi dusunceye tasimak yerine, aklin inandigi dogrusunu dusunceye tasir ve bunu da sistem ve duzen haline getirmeye ve somutlamaya yonelir. Bu da hem metafizik, hem de etik olarak insanoglu turunun kendi bunyesindeki ayrismasi, tartismasi ve bir biriyle dogruluk mucadelesi demektir. Iste bilimsellik, aklin bu ayrimciligini; gozlemi test edilebilir ve yine gozlem ile yanlislanabilirlige tasiyarak, hem aklin tartismasini onler, hem surekli suregelen gozlem sureci temelinde bilimselligin ufkunu ve onunu, aklin yaptigi gibi, kapatmaz, sabitlemez. Iste bu temelde, fenomenin ne oldugunun da bir onemi kalmamaktadir. Onemli olan numenin, soyutlamanin bilimsel mi, inancsal mi; akilci mi, gozlemci mi oldugu farkidir. Eger bu fark yeteri kadar algilanmazsa, epistemolojinin bilim ve bilimselligi inancla bezenmis olur. Eger bilim, bilimsellik ve bilimsel metoddan yana isek; o zaman epistemolojik olarak neyin bilimsel, neyin inancsal oldugunu iyi algilamak ve bu konuda bilinclenmek ve farkina varmak gerekir. Yoksa, epistemoloji de yuzyillardir metafizigin ve etigin inancsalligina mahkumiyeti gibi, bilimsellige degil de; inancsalliga mahkum olur. Cunku akil genelde bencildir ve her zaman merakli ve tatmin olmak pesindedir. Bu da ister istemez inancsalligin ve aklin bir dogruya kendini inandirmasinin bir kapisidir. Oyuzden aklimizi, dusuncemizi, tum soyutlamamizi, numenal olarak insanlastirmak ve evrensellestirmek istiyorsak; bilim, bilimsellik ve bilimsel metodun disinda bir soyutlama yapmayalim. Yapilirsa bile, bunun askida olacagini ya gozlem ile olgulasacagini, ya da yanlislanabilecegini ve olgulasmadan da, bilimsel olamiyacagini bilincli olarak algilayalim. Yoksa inancsallik her an kapimizi calar. Boyle bir inancsalligin tuzagina dussek bile, bunu bir an evvel bilimin gozlemine tasiyalim ve dogruluguna inandigimiz hipotezin, teori olarak test edimini gerceklestirelim. Yine bilelim ki bu teori yanlislanabilir. Aksi, BILIMIN SABITLENMESIDIR VE INANCA MAHKUMIYETIDIR.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Din bir toplumsal kurumlasmis olgudur. Ya uygularsuin ya uygulamazsin. Bunu da o din ile kurulan iliski belirler. Olgu gozlem ile kanitlanir. Dunyanin yuvarlakliginin en onemli kaniti, geminin goruntusunun evreleridir, macellan'in dolasimi ve ucak seyahatleridir. Bunlari ilk okul cografyasinda okutuyorlar.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Anladim. Ben bir serbest dusunurum. Sen kendini nasil tanimliyorsun?
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
Dogru gorecelidir ve neye/kime gore olarak degisir.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Onemli degil. Onemli olan dile gelenin aciklanmasi ve kapali kalmamasi.
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
"Kutsal inciler" derken, neymis onlar?
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Yazdiklarinin hic bir bilimsel icerigi yok. Bilim gozlemini bildirir o kadar. "okuzun altinda buzagi aramaz." Bilim gozlemdir.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
"Benimki de" derken, aciklar misin? Yani seninkinin ne oldugunu ve dayandigi gozlem ve olguyu.
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
Kisaca olgu olmayan ve gozlem vermeyen bir aklin yaratimi kavramin zaten varliginin var/yokm ve inancinin inan/inanma tartismasi bir kisir dongudur. Tartisma bir tarafin diger tarafi kendi tarafina ikna etmeden baska bir sey degildir. Ayrica kisilerin her turlu kisilik kimlik degerleri onlarin hak ve ozgurlugudur. Inananin inanmayana ve tersi bunu ihlali hak ve ozgurluk ihlalidir. Eger bir tartisma olacak sa, bu tartisma kavramin insanoglu uzerindeki her turlu etkisi bazinda ve numenal insanligin ve de kendsilik bilisselliginin sorunu bazindadir.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Nasil oluyormus, musluman?
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Din, toplumsal bir olgudur. Inanc olan dinin getirdiklerinin uygulanma nedeni olandir. Ayrica bilim de inanc olmaz. Bilim gozlem ve olguya dayanir.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Ne anlamda "genis" Burada onemli olan insanoglu kavramsal bilgisinin yine kendi turu tarafindan algilanmasidir. Ayrica insanoglu numenal yetisini de pekala sorgulayarak degistirebilir. Yani dogumdan itibaren verilen her turlu degeri sorgular. Yoksa teizm ile beslenen bir beyin, nasil anti ya da non teist olabilirdi?
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Konu "eksiklik" degil; bilginin epistemolojisidir. Yani bilgi bir nokta degil, virguldur ve insanoglu hangi donemde olursa olsun, bilgisi sadece o donemin getirdigidir. Iste o yuzden bilgi degisken ve yenilenebilir. Epistemoloji zaten bilginin siniri demektir. Onemli olan ise bilgiden kopmak ve inasncsalligin sabitligine ve sahipligine sapmak ve de bilimsellige karsi cikmak ve inanci mat eden bilimsellige karsi inatla ayak diremektir. Galile ornegi gibi.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Yani bir kisir dongu. Ciracinin sahidi bozaci. Buradaki ilk sorun. Bilimsel olarak kuran'in insanoglu disinda baska bir fenomen eliyle yazilamayacagidir. Ikinci sorun insanoglunun yani muhammed'in baska bir guc ile olan dialogunun bilimsel olmamasidir. Ucuncu sorun, Allah kavrami ve ona verilen her turlu anlam ve icerigin insanoglunun bir akilciligi oldugudur.
-
Tanrinin/Yaraticinin/Akilli tasarimcinin Temeli/Tabani Nedir?
Bu konu hakkinda tek konusulacak olan ve de bilimsel olabilecek olan, bu kavramin insanoglu yasam ve iliskisi duzen ve sistemi ve de kurumlasmasi temelindeki gozlem veren sosyo-psikolojik izdusumudur. Bu da genel degerler tasisa da, her toplumun ve cografyanin kendi tarihsel yapisi icinde farklilik gosterir.