evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Baskasina/Kendine Fiziksel Zarar Verme Zihniyeti
baskasina zarar verme zihniyetini (linc, iskence, tokat, dayak, dovmek, falaka, idam, taslama, diri diri gomme, oldurme/oldurtme, katliam, silahla tarama, havaya kursun sikma, intihar bombaciligi, kulak cekme, yumruk atma v.s. ve butun bunlari yaparken de, alay etme, zevk alma, neselenme 'sadizm' v.s.) Anadolu, kulturune yerlestiren ve nesilden nesile aktarila gelen zihniyetin temeli, etik yonlendirim ve yaptirim olarak, dini mi/toresel mi/milli mi? hepsi mi?, ya da sizce hangi temele dayanir? Kendine zarar verme zihniyeti de, genelde birey bilinci olmayan ve baskalarini aklinca "mutlu/mesut etmek" adina kendinden, yasamindan, iliskilerinden her turlu odunu vermektir. Burada hem kendine hemde basskasina zarar verme zihniyetini de, soyle aciklayabiliriz. Mesela tek tarafli asklar, dostluklar v.s. Burada kisi hem kendisinin asik olduguna, dostuna onu onun hissetmedigi aska dostluga zorlayarak, korkutarak, tehdit ederek v.s. zarar vermekte; hem de kendi adina askini dostlugunu elde edemedigi ve bunda direttigi icin, kendine zarar vermektedir. Bunun en guzel ornegi "eski" Filmlerdeki kizin ya da oglanin "tek tarafli ask" inda gormek mumkundur. Ya da tore uygulayan bir babanin, namus, kan davasi ugruna olen ya da oldurulen evladina/yakinina verdigi ve elinden aldigi yasam hakki ve bunun kendi uzerindeki vicdani muhakemesinin kendine olan zarari. Ornekler cogaltilabilir. Bu temelin zihniyetini, vicdan, saygi, hosgoru, anlayis, esitlik, adalet v.s. olarak insani degerler olarak ve degismeden nesillerdir suregelirligini nasil aciklarsiniz?
-
Yazim Dilinin Onemi
Hepimizin bildigi bir cumle vardir ve virgule gore anlam degistirir. Oglum, adam ol, baban gibi esek olma! Oglum, adam ol baban gibi, esek olma! Oglum adam ol, baban gibi esek olma! Ayni buna benzer, yalniz bu sefer, cumle olarak yazim degisiminin, verdigi anlam degisimini ortaya koyacagiz. Adam çok beyaz. Adam çok, bey az. Ahmet ne yazık ki mumyalamış. Ahmet ne yazık ki mum yalamış. Akşamsa bunalıyorum. Akşam sabun alıyorum. Ananas aldırmış. Anana saldırmış. Anlatayım. Anla tayım. Anlat ayım. Araba yağı çokmuş. Ara bayağı çokmuş. Ay akşamdan ışıktır. Ay ak, şamdan ışıktır. A, yak şamdanı, şıktır. Ayak şamdanı şıktır. Az aldı. Azaldı. Birayı getirmiş yanında. Bir ayı getirmiş yanında. Birayı öyle geçirmiş. Bir ayı öyle geçirmiş. Eksik oy. Eksi koy. Gelin gelince gelin. Gelin gel, ince gelin. Ertan, yerinde beklemişti. Er, tanyerinde beklemişti. Gökte durmayan karada da durmaz. Gökte durmayan kar adada durmaz. Gözü kızarıyormuş. Gözü kız arıyormuş. Gülen az. Gül'e naz. Gül en az. Güzel desen de değil ki. Güzel de sende değil ki. Hasta neden ayrılmış? Hastaneden ayrılmış. Hayalet! Hayal et. Hay alet Heykel! Hey kel. Hoşça kal. Hoş çakal. Hoş, çak al. Oy atmış. O yatmış. Ok almış. O kalmış Senin aşkından yandım da yanacağım. Senin aşkından yandım, dayanacağım. Soldurdu. Sol durdu.
-
İnsan Olmak ve İnsanlık Nedir?, Nasıl Olmalıdır?
Herseyde oldugu gibi; fiziksel bir gorunus yapisi olsada; "insan olmak ve insanlik" soyut bir kavramdir. Yine her soyut kavramda oldugu gibi; bu kavramin insanoglu tarafindan bilinen ortak bir tanimi ve algisi yoktur. Tarihte felsefi olarak, "overman" "super insan" "ustun insan" v.s. gibi kavram ve ifadeler ortaya atilmistir. Gorunen odurki; hic kimse dunyanin neresinde yasarsa yasasin; icinde bulundugu insan ve insanlik yapisindan "sikayet etmekte" ve memnun gorunmemektedir. Yine ilginctir ki; tum felsefeler ve onun ideolojileri, hep insan ve insanliktan huzur ve rahattan dem vurarak; ideolojilerini inanclarini ve dogrularini yurutmektedirler. Madem hepimiz, sikayet ediyoruz, elestiriyoruz, begenmiyoruz, huzurlu ve mutlu degiliz v.s. peki o zaman; herkesin gonlunde nasil bir insan tanimi yatiyor? INSAN DENINCE NE ALGILIYORUZ? INSANIN NASIL OLMASINI ARZU EDIYORUZ? OLAMIYORSAK, NEDEN OLAMIYORUZ?, BIZLERI INSAN OLMAKTAN ALIKOYAN ENGELLEYEN NEDENLER NE? Kisaca insan olmak nedir? ve arzulanan, istenen tum dunyanin ortak olarak kabullenebilecegi insan zihniyet, davranis, kurumlanis, iliski yasam ve duzen/sistem olusturucusu olarak nasil olmalidir? Gorus, yorum ve onerilerinizi bekliyorum.
-
Dusuncenin Serbestligi ve Ozgurlugu Uzerine
Numenal (Zihinsel) Devrimin Iki Asamasi Burada dusunce kavramini serbestlik/ozgurluk temelinde boyunduruk ve tutsaklik olarak degerlendirecegim. Buradaki dusuncenin boyundurugu-serbest olmamasini Dusuncenin tutsakligi da-ozgur olmamasini izah eder. Bunlari karsit olarak ele alirsak; Dusuncenin boyundurugu yani serbest olmamasi, bir bagimlilik; dusuncenin tutsakligi yani ozgur olmamasi da bir esaretin temelidir. Daha once aciklanan free, yani serbest ile, liberal, yani ozgur farki da buradadir. Eger dusunce serbest ve ozgur degilse, bir bagimlilik ve esaret soz konusudur. Bilindigi gibi bunlardan dusuncenin ifade olarak dile gelmesi bir evrensel hak ve hukuk temelindedir. Iste ulkemizde basta bu hak hukuk olarak taninmamakta, yani dusunce esir ve tutsak edilmektedir. "Soyle dusun/boyle dusunme" temelli yonlendirim ve yaptirim ve de baski zorlama mudahele butun bunlar zaten toplumumuzun birey bilincinden yoksunlugunu ve hak ve ozgurluklerden muafligini getirir. Eger bu asama zaten bilissel olarak saglanmamissa; ikinci asama olan dusuncenin serbestligi zaten gundemde degildir. Cunku dusuncenin serbestligi tamamen bireyin algisi, bilgisi, bilinc ve farkindaliginas endeksli beyinde her turlu yer etmis veri, deger ve tabularin algilanarak ve sorununun bilince cikmasi ile sorgulanmasini getirir. Buradaki sorgulanma bu degerlere, verilere ve tabulara savunu/karsi cikis temelinde degil; aksine onlari algilama ve insanlik adina degerlendirme ve de onlardan arinma/kurtulma; yani sinirlarini ortadan kaldirma ve serbeste erdirme sorgulamasidir. Eger bir kisi boynundaki boyundurugun zaten farkinda degil ise, dusuncesini serbestliyemez. Boyundurugun boynunu s1kmas1 ise bir tutsaklik algisi, bilgisi, bilinc ve farkindaligidir. Cunku boyle bir rahatsizlik yoksa, zaten tutsakligin da farkinda olunmamaktadir. Iste burada tutsakliktan kurtulmak, yani dusunce hak ve ozgurlugu aslinda sadece boyundurugu gevsetmek ve s1kmamas1n1 saglamaktir. Iste burada kisi sadece tutsakligini gevsetmis ve boyundurugu hala boynuinda tasimakta ve bunun da farkinda ve bilincinde olamamaktadir. Sonucta bunun bilisselligi boyundurugu gevsetmek ve boyunda tutmak degil; boyundurugu boyundan cikarip atmak, yani dusuncenin onune engel olan her turlu veri, deger ve tabudan sorgulayarak kurtulmak/arinmak, yani serbest dusunmektir. Iste bir beyin ancak hem ozgur hem de serbest olursa dusunur ve dusunce uretir. Yani dusunen bir beyne sahip olur. Aksi ise sadece beyinde olani sahiplenmek ve hem kendi hem de baskalari uzerindeki her turlu baski, zorlama ve empozeyi bu sinirlar eliyle yasamda tutmak ve iliskiye tasimaktir. Iste, bireyin kendini numenal insanlastirma/insanlasma ve bunu sorgulama/sorgulatma devrimi, ancak boyle mumkun olur. Bu da bireyin dusunen bir dusunce sistemine ve bu dusunen sistemin numenal insanlik yolunda, cagdaslasmasina, guncellesmesine, yenilenmesine, ve bilgisel, bilissel ve bilimsel olarak her turlu degisimine on ayak olur. Iste dogal zihniyert/fenoimenal zihniyet ile giydigi her turlu egosal elbiseden bir birey dusunce/dusunme olarak ancak boyle kurtulur ve kendi insanligini insanlastigini ve insanlastirdigini gozlemi ile onaylar ve tadar.
-
Iki Farkli Ozgur Algisi: Liberal ve Free
Serbest ya da ayni anlam ve icerigi icermeyen ozgur kavramlarinin icerikleri farklidir. Yani "Free Thinking" ile "Liberal Thinking" arasinda cok buyuk farklar vardir. free kavrami serbest,; ozgur kavrami liberaldir Serbest dusunce ve dusunurlugu daha once ifade etmistim. Isteyen lakabimin basliklarindan bulabilir. Liberal dusunce ise serbest bir dusunce degildir. Birincisi; politik bir ideolojiye sahiptir ve totoliter olarak "demokrasi" kavramini kullanir. Yani; ozgurlugu; demokratik haklarla sinirlidir. Kisi olarak; liberal olan bir birey; bireyci akilciliga sahiptir. Bu da bireyin kendi bireysel cikarinin one cikmasi demektir. Hem nihilist, hem de pragmatist bir icerigi vardir. Farklari cok iyi gorur ve etud eder. Yalniz, bu farklarin etudu; farklarin birligine degil; ayristirilmasina yoneliktir. Basta kendi farkini; diger siyasi farklarin onune koyar ve demokrasisi de; kendi farkinin tanidigi demokrasidir. Liberalizmin; her turlusu mumkundur. Cunku ozgurluk anlayisi; sadece kendi ideolojik inancinin dogrusu temelindedir. Bugun emperyalist zihniyetin; hem kendisini, hem de karsitini olusturan zihniyetin ozgurlugu; sorosvari bir ozgurluktur. Yani farklarin birbirinden ayrimciligi ve bunun mikro duzeni. Olaya ulkemiz acisindan yanasildiginda; durum farkli gibi gozukur. Birincisi, ulkemizde birey yetistirilemediginden; bir kisinin kendi insiyatifi ile birey olabilmesi; buyuk bir sorgulama ve kendi benligini one cikarma getirir. Bu acidan bakarsak; Ben, ulkemizdeki liberal anlayisin; hangi ideolojik inancin dogrusunu savunursa savunsun; sahiplenirse sahiplensin, bunun bireyci akilciliktan ziyade; totaliter bir toplumsal kisilik tasidigini dusunuyorum. Yani; kendisini liberal olarak goren ve tanitan bir "aydin" bunu bireyselligin; bireyci akilci bir cikisiyla degilde; sadece toplumu kendi dusuncesine cekmek icin yola cikmaktadir. Dolayisiyle bu temeldeki bir liberalizm, herhangibir ideolojik inancin dogrusunu, hatta birden fazla ideoloji dogrusu tasiyabilir. Bugun ulkemizde cok rahat bir sekilde; bir dindar, bir sagci, bir solcu, bir sosyalist, bir komunist, bir anarsist liberal olarak kendini gorebilir. Cunku, liberal anlayisi; kendini ortaya koydugu izmiyle ozgurdur. Bu ozgurlugun demokrasisi de; bu izmin amacidir. Oyuzden; liberal bakis acisi; olan bir ideolojinin ufkunu belirler. Bu ufukta; her izmin kendi dogrusudur. Oyuzden "Free thinking" ile, yani; herhangibir tabu ve veriden serbest dusunce ile; "liberal thinking", yani; her hangibir ideolojinin ufku ile sinirli ozgurlugu birbirine karistirmamak gerekir. Cunku serbest dusuncenin; tarafi insan ve mekani evren i ken; liberal dusuncenin, tarafi ideolojik/inancinin ve onun dogrusunun demokrasisi, mekani da; yine bu ideolojinin getirdigi mekandir. Amerikanin liberalizminde; bu mekan tum Kuredir. Oyuzden de; "global liberalizm" ve bunun getirdigi "demokrasi" amerikan idealizminin felsefesidir.
-
HERŞEYİN YARATICISI ALLAHTIR FAKAT...
Zaten tartismalarin ana sorunu, site kitlesinin toplumsal ozeline yonelik olarak Allah, Islam, Muslumanlik, Kuran, Muhammed aliyor. Yani genel olarak din felsefesi ya da dini felsefeden ziyade, ozel olartak islam felsefesi one cikiyor.
-
Mistisizm/Gizemcilik
Mistisizm, gizemcilik, tasavvuf, tarikat v.s.; genelde ne oldugu ortaya evrensel onay olarak konulamiyan, bilim ve bilimselligin konusu olmayan ve felsefenin varlik dali ile ilgilenen metafizigin bir ideolojik inancsal dogrusudur. Mistisizm, genelde bilinemezlik, algilanamazlik ve bunun paralelinde, korku, endise, caresizlik, psikolojik bozukluk ve teslimiyet ile sonuclanan ve gercek hayatta, yasamdadegilde, zihinde var olarak lanse edilen bir metafizik inancsaldir. Mesela, idealizm; materyalizmi elestirirken, maddenin zihinde yer alan, mistik bir olgu oldugunu ve gercekte olmadigini savunan bir tasavvuf gorusudur. Mistisizmin, insanoglu ile olan iliskisi, yine bir insanoglu yaratimi olarak, cok eski tarihlere dayanir ve dunya capinda da, her turlu dini, tanrisal, ilahi v.s. inanista da cok yaygindir. Mistik temelli uygulamalar, dusunce ve davranislar, mistik temelli varliklar v.s. insanoglunun tarihinden ve zihninden hic cikmamis ve cikmamaktadir. Bunlar uzerine, pitoreskler, tarihi yaratilan karakterler, filmler, kitaplar, dini ve ilahi orgutlenmeler, hatta yasamini buna adayanlar dunya cografi dagiliminda cok yaygindir. Kutsallik, ilahilik, yucelik, dokunulmazlik, belirsizlik, sirlik, gizemlilik v.s. temelini teskil eder. Yoga, meditasyon v.s. temelli ogreti ve uygulamalar da mistisizmin bir parcasidir. Basta belirttigim gibi, bu konu ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. Fakat insanoglu, bu konu ile her yonlu cikar, iktidar, guc ve teslimiyet, otorite saglamaktadir. Bu konudaki duygu ve dusunceler, somuru ve istismar olarak, kisilere milyarlar kazandirmaktadir. Konu mistik olarak lanse edilen varliklarin varligi/yoklugu veya mistisizme inanmak/inanmamak degil; insanoglunun tarihler boyu suren bu insandisi ve yerine gore insanlikdisi sistem, uygulama ve davranislarini,mistisizmi yasam yonlendiricisi haline getirmelerini iyi algilamak, analiz etmek, sorgulamak ve insanoglunun her turlu insani dusunce ve davranisini onlemekle kalmayip, yasamini da elinden alan veya baska bir degere teslim eden bu olgu, bulgu ve kurgunun insanoglu turu ve birine, getirdigi her turlu ufuk darligini, tikanikligini ve psikolojik etkilerini iyi etud etmek gerekir. Mistisizm, sonucta ya bilerek, ya da bilincinde olmayarak kisiyi insandisi bir guce teslim etme ve bir cesit TANRISINA ULASTIRMA yontemi olarak taraftar bulur. Yalniz buradaki tanrisal zihniyet, kitaplasmis ve rehberi olan bir zihniyetten ziyade, kisinin kendi kendisini, kisisel olarak bagladigi bir tanrisal ulastirimdir. Ayrica mistisizmin, her turlu ve orgutlu, kitapli sekilli dini uygulama ve inanislarin, her turlu tanrilastirmanin ve bir cesit kisinin kendi algisina gore tanri ile butunlesmesinin, ya datanrisina ulasmasinin da bir yolu olarak algilanir. Anadolu'muzda da, mistisizm; tarihlerdir varligini kilik ve icerik degistirerek surdurmektedir. Bu temelde, Monoteizm, haniflik, varolus, Budha, Osho, Mevlana, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre,ve Anadolu tarihinden gelen kulturdeki gunumuzun ve gecmis mistik orgutlenme, tarihi karakter ve isimlendirmeleri de oldukca yogundur. Cinlerin, perilerin, buyunun, melegin, seytanin, inegin ekmegin kutsalliginin v.s. olarak ta bunyesine alan mistisizm, kisaca BILINEMEZLIK/GIZEM/SIR genis bir konudur. Bilhassa bu konuda, konuya disaridan bakabilecek ve notr algi temelinde bu konuyu, icinde yer almadan olumlu/olumsuz bir degerlendirmeye tabi tutmadan, sadece ne oldugunu, ne algiladigini, ya da yasadigi deneyimi, bildiklerini dile getirecek ve bu konuyu bir bilgi, birikim, gozlem v.s. alis-verisine tasiyabilecek dusunceleri olan site yazar arkadaslarin, gorus, dusunceve yorumlariyla, konuyu detaya tasimaya ve masaya yatirmaya cagiriyorum. Sonucta tek bir konu uzerinde, yapilan tartisma yerine, konuyu genel olarak tek ve belirliyen basliginda toplamak, bu konu ile yakindan ilgilenen, konuyu onemseyen yazar arkadaslar adina da bir rehber basligi olacaktir. Buyrun, soz sizin.
-
Deizm ve "Laik " Muslumanlik
Islamist Muslumanlik Simdi dusunuyorumda; birincisi Turkiyede herkes dogduktan sonra, nufus kagidinda; eger aksi belirtilmezse musluman ediliyor. Bunun disinda, ben; Turkiye de o kadar cok kisi taniyorumki, bunlar; islamin hic bir sartini yerine getirmedikleri halde "muslumanim" diyorlar. Eger muslumanligi, bir yasam sekli olarak ele alirsak ve islamizmin tanriya yanasimini da bundan ayirirsak; kendine musluman diyen bir cok kisi, tanri konusunda farkli dusunuyor. Birincisi bu tip muslumanlarin hepsi, seriati istemiyor ve laik devlet anlayisini savunuyor. Tanri konusuna gelince ve neden tanriya inandiklarini anlattiklarinda, ana neden "korku" dan kaynaklaniyor. Bu arada; dunya otesi konusunda ve mistik olgular konusunda da cesitli inanc ve inancsizliklar var. Simdi bir cesit musluman oldugunu soyleyen ve islamdan dolayi bu muslumanligi secmemis olan kisiler icin, nasil bir tanri icerigi verilebilir? Kimilerinin gorusu, deizme, kimilerininki, panteizme, kimilerininki de panenteizme uyuyor. Eger bu muslumanlar, islamist musluman degillerse; nasil bir musluman olurlar? Ya da musluman kisisel seciminin disinda, tanri inanclari nasil olur, ya da olusur? Eminim, sitemizde bile, boyle yazarlar vardir. Namaz kilmayan, oruc tutmayan, zekat vermeyen, hacca gitmeyen v.s. ve de seriat istemeyen. Eger, bu muslumanlar; kendilerini islamin sartlarindan arindirmislarsa; bunu hangi inanc temelinde uyguluyorlar? Hic kendilerini bu konuda sorguladilar mi? Evet, yorum, gorus ve hatta; kendinizi degerlendirmenizi ve bunu sitede paylasmanizi oneriyorum.
-
Deizm ve "Laik " Muslumanlik
Osmanlinin "yikilip" yerine TC'nin kurulmasi ve gelen "laik duzen/sistem" anlayisi, belki de Islam tarihinde musluman temelli yepyeni bir anlayis ve toplum yaratimi icin yola cikiyordu. 1980' lere kadar, muslumanligin, Turkiye toplum ve farkli halklarindan gelen etik yasam ve iliskileri henuz "Araplasmamis/cemaatlesmemis/radikallesmemis/terorlesmemis v.s." iken; benim ailem ve cevrem dahil; ulkede, bilhassa buyuk sehirlerdeki, muslumanlik anlayisinda, ne imanin ne de islamin sartlari fazla gecerli degildi. Alisilagelmis, ramazan ve oruc, Kurban bayrami/kesimi, mevlutler, mezar ziyaretleri v.s. ile bu yonlendirim sinirliydi. Namaz toplumsal, ya da kisisel hemen hemen ortadan kalkmis, oruc tutmama/tutamama yayginlasmis, kisaca "herkesin kendine ve kendi algisinca musluman" ligi soz konusu idi. Fakat her ne hikmetse, tanri inanci ve hatta mistisizm (cin, peri, seytan, buyu, fal) oldukca yaygindi. Allah "korkusu" ister istemez, kisileri "insancil" yapiyordu. Bu Allah "korkusu" nun temelinde cennet/cehennemin ytip, yatmadigi ise algilama konusuydu. Bilhassa ogrenciler ve okumuslar, meslek sahipleri v.s. arasinda, biryerde MUSLUMANLIK SADECE ALLAH "KORKUSU" NA INDIRGENMISTI. Ancak bu korku temelinde, mistisizm, doga ustuluk, dunya oteligi v.s. sekilleniyordu. Allah "korkusu" nun verdigi algi temelinde de, teolojik olarak bir izm algisi, farki tartismasi v.s. pek yoktu. Bu bir yerde "buyuklere saygi" temelinde de dile gelmiyordu. Bu temelde de bakildiginda, cogu muslumanin deist olma olasiligi cok yuksekti, ama; kimse bunun farkinda ve bilincinde degildi. Bilhassa uni egitimi gormuslerde "bir Allah var" dusuncesi temelinde ve de "korku" esliginde, bir Allah "kabulu" soz konusu idi. Iste bu Allah "kabulu" panteizm, panenteizm, agnostisizm v.s. seklinde pek sekillenmiyordu. Herkes bir yere gelince "olurmu, Allah olmasa bu olurmu?" da takilip kaliyordu. Iste bu temelde, ben; "cogu muslumanin, Allah "korkusu" dan kaynaklanan ve "olurmu, Allah olmasa bu olurmu?" icerikli bir deizm algi ve anlayisi bilincsizve farkinda olmadan vardi", diye dusunuyorum.. Tabi bu dile getirdiklerim, 1980 lere kadardi. 1980 sonrasi ise, ulke ve toplumu her dalda oldugu gibi, "laik" muslumanlik algi ve uygulamasinda da bir degisime ugratildi. Yani "araplasti, cemaatlesti, radikallesti, terorlesti ve evengalistlesti" Unutulmasinki, bir musluman laik bir duzende yasayabilir, ama sekularist olamaz. Seriati isteyen bir musluman da, laik olamaz ve sadece Teokratik bir devlet yapisini savunur. Yani din devletini.
-
TV Dizileri ve Dusunce/Davranis Uzerindeki, Etkisi/Rolu
1960'lardahenuz Turkiye'de TV yayini baslamamisken, kronik yasi olanlar, hatirlayacaktir. Radyo'da saat 21. 00 sularinda "Arkasi Yarin" baslikli, goruntusuz, ve de dis kaynakli (genelde italyan), diziler vardi. Ailecek, dizilinir ve radyo basina toplanilir, bu diziler takip edilirdi. Aslinda bu radyo dizileri, basta Italya olmak uzere, Avrupa da "pembe diziler" olarak yer almis, gencler; bu kucuk kitabimsi magazinlerin muptelasi olmustu. TV'nin Turkiye'/ye 1960 ortalarinda girmesi ve TRT,nin once gunun bazi saatleri ve siyah beyaz baslayan yayinlari ile, zamanla; Turkiye toplumu, bilhassa ABD kaynakli, yabanci TV dizileriyle tanisti. Star Yolu, Kacak, Dallas, Dynasty, Kaygisizlar, Tatli Sert, Gorevimiz Tehlike v.s. adli diziler, bir anda toplumun tamamen kacirmadan zamanini ayirdigi ve takip ettigi diziler haline geldiler. Zaten ayni donemde, Aranjman ve yabanci muzik te sozleri Turkcelestirilmis olarak moda idi. Sinemalarda da, pembe diziler revastaydi. 1980 ler ile birlikte, Turkiye; yavas yavas kendinden kaynakli dizilere imza atmaya basliyordu. 1990 lar ise, artik toplumun bu dizilere baglandigi yillardi. 2000/10 donemi ise, toplumun ve hatta bazi TV kanallarinin tamamen uzerine agirlik verdigi bu diziler kendi aralarinda reyting savaslari vermeye basladilar. Ben talebelik yillarindan hatirlarim, cocukken, her birimiz okudugumuz magazin kahramanini ya taklit eder, ya da ona ozenirdik. Bu kahraman, teksas, tommiks, Asteriks, Zagor, Red kit, Tenten v.s. olurdu. Sonradan bu kahramanlarin yerini, seyredilen dizilerdeki aktorlerin adi ve rolleri aldi. Bugun bu diziler oyle hal aldiki, aileler, buyuguyle Kucuguyle, kendilerini bu dizi kahramanlarina benzetmeye cabaliyorlar, onlar gibi yasayip, iliski kurmayi uyguluyorlar, ya da hayal ediyorlar. Durum boyle olunca, dizilerin icerigi vermek istedigi, kahraman ve oyuncularinin giyimlerinden tutun, her turlu hareketi ve sozleri onem kazaniyor. Diziler genelde, insani bir icerikten ziyade; siddet, hile, uckagat, yalan, dolan,kahramanlik, ihanet, ofke, intikam v.s. temelli psikolojik bir dusunce ve davranis yayinina donusuyor. Komedi de bile, hile, yalan, uckagat, sahtekarlik v.s. sanki normalmis gibi gosterilmeye calisiyor. Evet simdi soruyorum. Bu dizileri TV'ye tasiyanlar, sizce neyi amacliyorlar?, neden iceriklerinde bir egitim, insanlik, anlayis, hosgoru, alcakgonulluluk, sevgi, saygi v.s. yerine, yukarida sayilanlar var? Ikinci soru?, bir kisi ve de toplum neden bu dizilerden etkilenir ve neden uygulamak ister?, bunun psikolojik analizi nedir, sizce? Yukaridaki amaca yonelik icerigi nedir? Diziler, bir dinlenme, rahatlama, hos vakit gecirme v.s. olmanin disinda, neden boyle bir icerige burunur? Kisilerin, gunluk gercek her turlu sorunlari uzerindeki bu dizilerin etkisi, onlari nasil sorunlarina yonelmede PASIFIZE EDER? Bunun yaninda, seyredenlerinde, dizidekiler gibi, meshur olmak adina, dizilerdeki insandisi dusunce ve davranislari yasama ve gercek hayata tasimasini, ya da sorununun cozumunun, mesala ihtihara kalkismakla olacagini v.s. nasil aciklarsiniz? Bu dizilerin, kime ne yarari var?, ustelik; eski kapi komsulugunu, sosyal birliktelik ve sohbetleri, sosyal bulusmalari tarihe gomdugu de baska bir gercek. Bu sadece toplumlar arasi degil; aile ici bile gecerli. Cunku dizi varken, kimse baska bir sey yapamaz, sadece diziyi seyreder, ayni sinemadaki gibi. O zaman bir aile, kendi ve cocuklarinin sorunlarini ihtiyaclarini, konusacak bir zaman bile bulamaz. Bu diziler, nasil bir zihniyetin dusunce urunudur?, kisileri yasam ve iliski olarak nasil ve neden etkilemektedir? Kisaca, ABD, Avrupa ve tum dunyaya yayilmakta olan bu "DIZI KULTURU" bilincli ve farkinda olarak yapilan "TOPLUMLARIN VE KISILERIN YOZLASTIRILMASI midir?" Toplumun kendi mirasi ve alisilagelmis, ahlak, gelenek, anane, kultur v.s. ne bir etkide bulunur mu? Bir tore anlayis ve cinayetini, bir kan davasini dizi yapmanin mantigi nedir? Bu ve buna benzer sorularla, TV DIZILERI konusunda, gorus, yorum ve fikirlerinizi bekliyorum. Aslinda konuyu iktidar ve onun tek adaminin, her turlu sanata kendi politikasi ve algisi olarak bakis acisdini, her turlu kavgasini ve her turlu elestirisini ve en son; "muhtesem yuzyil" dizisi ile yasanan polemigini ve bu polemik sonucu, dizinin nasil bir degisime ugradigini ve icerige burundugunu de katarak; degerlendirmek gerekir.
-
Arz etmek mi, Arzetmek mi?
Sana bir onerim var. Herbirini ayri ayri basliklar altinda acmaktansda, tek bir baslik altinda toplamak hem okur hem de site adina derli toplu olur. Sonucta sen tartisacak bir konuya degil; bir yazilim farkini duzeltmeye yoneliyorsun ve bunu da acikliyorsun. Boylece herkes hangisinin dogru oldugunu ogreniyor ve konu kapaniyor.
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Kimse kusura bakmasin. Benim gibi bilgisayar ozurluler, sizlere bir goruntu sunamiyor, ama; her bir goruntunun o cezbedici cekiciligi karsisinda "kahve icmek" eylemini hatirliyor.
-
HERŞEYİN YARATICISI ALLAHTIR FAKAT...
Ben ateist degilim, serbest dusunurum. O yuzden kendi mudafani ateizm karsitligi ile yapman, lakabima yonelik bir icerik tasimaz. Zaten bu hata her zaman yapilir. Idealizmin elestirisi yada masteryalizmin elestirisi, digeriner gore yapilir. Bunlar lakabima yonerlik degil; cunku ben ne teistim, ne ateistim ne de teolojik baska bir izme yonelik bir inancsal ideolojim var. Ayni sekilde ne materyalistim ne de idealistim. Kisaca beniom bakisa acim varlik, inanc, ideoloji temerlli metafizik degil; bilgi , bilim, bilis temelli epistemoloji. Akil ve inanci oyle bir yaratici guce sahiptir ki, kendisi insanoglu olarak baksamasda bile aklinda yarattigi bir guce baktirir. Senin de yaptigin bu. Bunun adi bilissel noncognitivizmdir. Yani Aklin yarattigi bir gucu onu yaratan insanoglu aklinca erisilmez, algilanmaz v.s. kilmak. Ne kadar mantikli degil mi? Guce her turlu degeri verenm insanoglu, deger verdighi guce kendi erisemiyor. Yani kendin ortaya at, kendini de erisilmez kil. Iste onun icin inanc akli esir alir. Cunku kendini kendi erisemeyecegi bir yartattigina teslim eder. Ben ilim ve sozde bilim degil; bilim sahibiyim. Benim bilim algimda gozlem ve olgu vardir, inanca ve metafizige (fizik otesi) yer yoktur. Senin tanimin da benim tanimim da insanogluna aittir. Aksini dusunuyorsan gozlem ve olgu olarak ortaya koyarsin, koyamiyorsan; dedigin her sey sadece senin inancindir ve bilimsel bir degeri yoktur. Gonulun gozu yoktur. Gonulun kendisi zaten soyuttur ve bilimsel bir bilgi degildir. Sosyal, inancsal bir bilgidir. Benim vicdan algim ve anlayisim ise; kisinin hem kendine hemde basskassina fiziksel ve zihinsel zarar vermemesi uzerinedir. Bence tek bir samimiyet vardir, oda bilimsel olmak. Kuran'a bakmaktan kastin nedir? Kuran insanoglu yazimidir ve sadece devrini kapsar. Bilimsel bir icerigi yoktur, cagdas bir icerigi yoktur. Eger Kuran ile ilguili bir sey diyeceksen, getirirsin ayeti buraya, onu insanoglu temelinde ve zihinsel insanliga sosyo-psikolojik etkisi temelinde tartisiriz.
-
Iletim ve Iletisim
Insanoglunun, yasam ve iliskisi demek; hem kendi, hem kendi turu ve cinsi, hem de kendi disindaki varliklarla; irtibata gecmesi demektir. Bu irtibatin, iki yonu vardir. Iletim ve iletisim. Insanoglunun iletisi; olmasi gereken yonuyle; kendi turu ve cinsi disindaki; farkina vardigi ve belirttigi olgular icindir. Insanoglu, kendi turu ve cinsi disindaki; bu olgularla, iletisim kurmasi mumkun degildir. Sadece kendi kapasitesi temelinde ve onlarla iletisim kurma adina, onlara iletim yapar. Bu iletim, kavramlastirma temelinde ve alginin ya duyusal, ya da duyumsal temelindedir. Gerci, insanoglu; kendi dilini algilatabildigi bazi hayvanlarla; onlara istedigi herhangibir seyi yaptirabilme acisindan, tek tarafli bir iletisim kurabilir. Ileti, ayni zamanda; dilin koken-etimoloji- ve kural-linquistiks-yapisinin da temelidir. Iletinin sadece insanoglu tarafli oldugunu algilamak icin, dilin kullanim ve yazilim yapisina bakmak yeterlidir. Tum dil emirsel bir yapi uzerine kurulmustur. Dilbilgisinde; bir is, bir olus ve bir hareket bildiren kelimeye, fiil veya yuklem denir. Turkce dilini ornek alirsak; tum yuklemler, kelime kokune; mek-mak mastarlari eklenerek turetilir. Iste bu mek-mak mastarlari eklenmemis kelime turunun algisi, onun bir emir koku ve kokeni oldugudur. Ornek; oku, yaz, gir, cik, git, gel, yuru, seyret, inan, bul, ol, v.s. Burada mek-mak mastarindan once eklenen me ve ma eki; bu fiilin olumsuzlugunu vermektedir. Ama ister olumlu bir fiil, isterse olumsuz bir fiil turetilsin, turetimin kokeni bir emirdir ve olumlu/olumsuz sabittir. Degisim sadece, emir kokeninin olumlu ya da olumsuz anlam icerigindedir. Bu, cesit bir ileti; aslinda; insanoglunun kendi turu ve cinsi disindaki bir varlikla irtibatta sorun yaratmaz, cunku; bu irtibat tek taraflidir ve cevap veya karsilik yonu ve icerigi yoktur. Bu durum ayni; somuta yanasimdaki; duyusal algi gibidir. Ortada bir sorun yokmus gibi gozukur. Sorun; ayni soyuta yanasimda yasandigi gibi; insanoglunun kendi turu ve cinsi arasindaki irtibatta yasanir. Cunku; insanoglu, kendi turu ve cinsi ile ileti degil; iletisim kurar. Bu su demektir. Irtibatin karsilikliligi, yani; insanoglu kendi arasinda; biribiriyle irtibat kurarken; tek tarafli degil; iki tarafli bir irtibat kurmak durumundadir. Iste sorun da burda baslar. Birincisi dilin yapi ve kokeninin emire dayanmasi ve iletisimden ziyade, tek tarafli ileti ile, ozdeslesmesi; iki insanoglunun biribirine yaptigi iletide sorun yasatir. Bu sorunun temeli; iki insandan, hangisinin hangisine gore emiri ilettigi ve bu emri yerine getirecegi sorunudur. Ikincisi; ileti direk olarak; kisiye yonelik yapildigindan; algi sorunu ve yansi sorunu vardir. Ucuncusu degismeyen emir kokeninin olumlu ve olumsuz degiskenligi ve bunun emirsel olarak tekligi; iki insanoglu arasinda; anlasmazliga yol acar. Burada, algilanan tek sey; iletiyi birbirine veripte iletisim kurmaya calisan, iki kisinin biribirine olan"emri yerine getirmiyor" suclamasidir. Iste bu suclama; artik bir tartismaya ve sonucta ikna etme-olmaya, empozeye, baskiya, atisma ve satasmaya; hatta korkutmaya ve guc kullanmaya kadar uzanir. Ki buradaki guc kullanimi fiziksel guc kullanimidir. Iletisimdeki bu sorun; iletinin iceriginden ve mentalitesinden kaynaklanir. Cunku ileten, birincisi hem iletiyi, ikincisi uzerine iletileni sahiplenme mentalitesindedir. "Bu masa" diyerek, masayi ve masa iletisini sahiplenmede sorun yoktur. Cunku ileti tek tarafldir ve masanin yanit verme durumu yoktur. Ama; iletisimdeki "sen busun" "boyle yap" v.s. temelli sahiplenme; insanoglunun kendi tur ve cinsi arasinda mumkun degildir. Cunku; ortada yanit verecek vardir. Eger, insanoglu; hem kendi, hem turu, hemde cinsi icin, bir seyler uretmek, bilgi, birikim, gozlem ve bilinc paylasimi uygulamak istiyorsa; ileti dilini, iletisim dilinin; ikililigine ve karsitliligina uyarlamak zorundadir. Iste bu en basta, emir kokeninin yazi ve konusma dilinde ortadan kaldirilmasiyla ve dile sahip cikmak yerine; onu kullanima tasimakla, dil ile birlikte; uzerine ileti yapilan veya iletisim kurulana sahip cikmak yerine; ona kendini ortaya koyabilecek firsati tanimakla ve tum iletisimdeki amaci; karsilikli ve ikili bir yararlanma ve faydalanmaya tasimakla ve ne iletisimdeki kendi iletisine, ne de iletisimdeki, karsidan gelen iletiye bir sahiplik eklememekle mumkundur. Oyuzden; insanoglunun ilk yapmasi gereken; ileti ile iletisimin farkina varabilmek ve kendi turu ve cinsi ile kendi kendine olan iliskide, mutlaka iletisimin iki yonlulugunu goz onune alarak irtibat kurabilmek, bilincini ve algisini gelistirmesi gerekir. Iste insanoglunun, kisisel bazda bunu basarabilmesi; iletisimin ne kadar saglikli, iki tarafli, paylasimsal ve kullanimsal oldugunun ve iki tarafindan; biribirinin bilgi, birikim, gozlem, bilincinden; karsilikli yararlanmasini saglayabilmesiyle orantilidir. Bilhassa; insanogluna yol ve yontem gosteren; bilim, felsefe ve dil v.s. gibi belirtimlerde; ileti yerine iletisim dili kullanmak cok onemlidir. Eger iletisim yerine, ileti dili kullanilirsa; hem iletiyi verenin, hemde iletiyi alanin; sadece kendi sahiplenmeleri temelinde olacagindan; paylasim ve kullanimin yerini; inancsal dogrularin "dogrulamasi-yanlislamasi" alir ki; bu da ancak bir tartisma ve tartisma sonundaki; bir cesit "ben hakliyim, dogruyum" un inancsal ve kisisel temelde kendini tatmin ile saglanmasidir. Insanoglu; kendi arasinda, eger iletisim yerine; ileti aliskanligini surdururse; karsilikli paylasim ve kullanim mumkun degildir. Bilgilenme, bilinclenme, dusunce uretme mumkun degildir. Tek mumkun olan; her kisinin inanclari temelinde; kendilerini, kendilerine dogrulamalari ve bu dogrulari, degismez ve sabit kilarak; onlari yerine gore; ideolojik bir inanc temelinde; dusunce ve davranista imana tasimalaridir. Bu da insanogluna; birlik beraberlik, paylasim, kullanim, yarar ve ogrenim-ogretim-egitim yerine; tam da dogal dusuncenin, ctetolojik yapisinin istedigi; ayrim, bencillik, cikar otorite, guc kullanimi ve ayrimsal farklarin savasimini ve biribirini alt etme mucadelesini getirir. Tabi bunu savunanlar ve savunmak isteyenler, bunun dogruluguna kendisini cesitli inanclarla inandiranlar icin; iletisim mumkun degildir. Onlar ancak; sahipligin ve bencilligin inanc ve dogrulugu temelinde ileti yaparlar ve iletileri de; emirsel olarak yerine gelmeyince de; iletisim bozuklugu yasarlar. Zaten bu kisilerin; bilgilenecegi veya paylasacagi bir sey yoktur. Onlarin amaci; sadece dogruladiklari ve sabitledikleri inanclarini iletmek ve hatta bu dusunceyi davranis temelinde imana tasimak ve bunu bir gorev bilmektir. Eger bir dusunce sahiplenilirse, bu inanc olur. Dusuncenin dusunce olarak kalabilmesi icin, onun paylasima ve kullanima acik olmasi ve dusunceyi ileten fiziksel yapi ile ozdeslestirilmemesi gerekir. Mucadele; insandisiligi, insanlikdisiligi ve insanozaleyhteciligi ortaya koyan dogal dusunce ile; bunu her turlu evrensel-insansal; ortaya koyan, yanlislayan ve curuten dusunen dusunce arasindadir. Bu iki dusunce cesidi, tamamen biribirine zittir. Cunku, biri yani dogal olani sadece iletir; digeri, yani dusunen ve dusundureni iletisim kurar. Eger kendimize dusunce ve davranista insan olmayi ve insanlik sunmayi amac edinmissek; ileti ve iletisim arasindaki farki iyi algilamali ve hangisini nerde ve nasil kullanacagimizin bilincine varmaliyiz. Aksi; bizi; insanoglunun insandisi ve insanlikdisi; yasam ve iliskisini surdurmeye ve yasatmaya goturur. Gunumuzde oldugu gibi. Buda; insanoglun, insanlastirmak yerine; onun insanlasmaya yonelisini geciktirmekten baska birsey degildir.
-
Nihilizm'in evrensel cikmazi.
Nihilizm; Sorunu/Celiskisi/Actigi yol Herseyden once nihilizm, insanoglu tarihinde bir ilke imza atmistir. Bu ilk insanoglu dogal dusuncesinin, hem hicligini, hem de bu dusunceye teslimiyeti, yani dogal dusuncenin insanoglu eliyle ortaya konan en temel celiski/sorununu ortaya koymus ve cikisi, insanoglunun kendi kendini kendi mahkumiyetine birakmistir. Nihilizm oncesi, insanoglu hem kendi turu bazinda, hem de insandisi bazindaki temel sorun ve celiskiyi ortaya koymustu. Bunlardan insanoglu eliyle yaratilani (emek-sermaye, ezen-ezilen, uretim celiskisi, uretim-tuketim v.s.), yani insanoglunu enternasyonel icerikte tam bir kutuplamayi ve yine insanoglunun insandisi celiskisi (madde-dusunce, evrim-yaratim, var-yok ) ni varlik ve olusumu (varolus) temelinde de ortaya koymustu. Yalniz bir seyi ortaya koyamamisti, o da insandisi (kah insanoglu eliyle ortaya konan etiksel tabular, kah insanoglu eliyle ortaya koyan metafizik ideolojiler) dogrunun karsitini. Iste nihilizmin, hiclemesi; aslinda ortaya konan seyin, tamamen bir insanoglu urunu oldugu ve insandisinin hicligiydi. Buradan da yeni bir karsitlik ortaya cikiyordu, insanoglunun en kucuk, bolunmez butunu birey ile, bu bolunmez butunlerin geldigi yer yani insanoglu turu. Iste insandisi sey temelli herseyi hicbir seye donusturen nihilizm, insanoglunuda turu ve biri olarak karsi karsiya getiriyordu. Eger dogal dusuncenin, kokenini olusturan temellerini hatirlarsak, nihilizmin yaptigi, bu temelleri insanoglu turu ile biri arasinda birbirine karsit kilmakti. Yani, nihilizm bir yerde insanoglunun insandisiligini hiclerken, insanoglunu kendi bunyesinde biri ve turu olarak insanlikdisinamahkum ediyordu. Iste nihilizmin basaramadigi, insanoglu turu ile birini birlestirememesi, aralarindaki butunluk/birlik ve beraberlik iliskisini kuramamasi ve birini turune "ustun/mubah/dusman kilmasiydi" Bu da zaten nihilizm eliyle iflas etmis, dogal dusuncenin son duragiydi. Insanoglu yeni bir dusunce sistemi, yolu, yontemi, yapilanisi ve isleyisi arayip, bulacagi yerde; tarihinde gorulmemis bir ic celiski ve sorunun icine dustu. Nihilizm, insandisiligin hem etiksel hem de metafizik ideolojilerini, inanclarini ve dogrularini hicleyerek, insanoglu turune degil; aksine onun biri olan bireye tam da dogal dusuncenin insanlikdisi temelleriyle kapi aciyordu. Iste bireyci akilcilik olan ve dogal dusunce aklinin son duragi olan bu dusunce ve davranis tarzi, dunya ve insanoglunu herseyiyle birlikte yeni bir kaosun kucagina atiyordu. Birey bilincini, turu ile birlestiremeyen bireyci akilcilik, insanoglu tarihinde gorulmemis yeni bir insanlikdisi doneme giriyordu. Bunun en belirgin uzantisi, nihilizmin yarattigi ideolojik inancsal dogru temelli izmlerin, bireyler eliyle, insanoglu turune getirdigi, baski, siddet, savas, zulum, iskence, diktatorluk, katliam, yani "benim dogrum icin ben herseyi yaparim, bana hersey mubah" anlayisinin, cikari, bencilligi, iktidari, gucu ve otritesiydi. Bu birey duzeyden, toplumsal, kitlesel ve dunya duzeyine eristi. Egitim olarak, bireyler biribiriyle yaristiriliyor, herkes "en dogru benim, benim dusuncem, izmim, yasamim, dusunduklerim" v.s. savasina tutusuyordu. Insansal/evrensel bilinci alamamis ve bilincsiz birey, insandisi etiksel ve metafizik tabu, veri ve degerlerin hiclenmesiyle, yukumluluk ve sorumluluk olarak kendi kendini buyuk bir boslukta, ozgurlukte, sinirsizlikta v.s. gormeye basladi. Insanoglu tarihinde, insanoglunun bu en kucuk birimi, deyim yerindeyse, canavarlasti, toplumsallasti, kitlesellesti, sistemlesti ve buyuk bir guc ve otorite haline geldi. Bunun yansisi, ana olarak iki turluydu, aktiflik ve pasiflik. Kisi eger bulundugu cografyanin sartlarindan ve dusunce yapisindan dolayi, birey olamamis ve birey olarak yetismemisse, genellikle, insandisi bir tabu, Ideoloji, inanca dogru olarak sarilarak ve kendi kisiligini bu ugurda hicleyerek, dogrusuna teslim oldu ve bu ugurda savasim verdi ve veriyor. Buna tum etiksel ideolojik inancsal dogrulari katabiliriz. Siyasal, dini ve milli konu etigin bunyesindedir. Aktifligin, birey yonu ise, birey olarak yetisen fakat birey bilinci alamayan toplumlarda, bireylerin ceteler kurmasi, saga sola saldirmasi ve kendi bireyci cikari icin, topluma her turlu insanlik disi dusunce ve davranisla zarar vermesiydi, serial katiller, kovboylar, eline silah alip, okul, hastane v.s. basanlar, yolda kisilere silah zoruyla her turlu zarari verenler v.s. Bunun disindaki aktif cikis, amerikan idealizminin, soros ideolojisinin evengalist orgutlenmesi, adalet, hak hukuk v.s. hice sayilarak ulke isgalleri, olum kamplari v.s. Nihilizmin pasif yansisi da ulkelerin gelismisligine gore degisiyordu. Genelde birey yetisen ulkelerde bir bananecilik ve robotsallik hakim olurken, birey yetismiyen ulkelerde, kisiler ya "ben kendi hayatima bakarim, gerisi beni ilgilendirmez" temelli, ya da bosluga dusulmuslukten kaynaklanan bir psikolojik bunalim ve ne yaptigini bilmemezlik, ya da insandisi metafizik ve etiksel ideolojik inancsallara yeni bir icerik vermek suretiyle, pasif olarak bu verilen iceriklere teslim oluyordu. Bu da genellikle, dini ya da inancsal iceriklibir yeni tanricilik anlayisiydi. Cunku bu tanri ve inanc, kisiye bir gorev yukumluluk ve sorumluluk yuklemiyordu. Sadece kisiyi, pasif kiliyor ve kisi bu pasifligini, kendini inandirdigi bu insandisi tabu ile besliyor ve onu bahane ediyordu. Aslinda butun bu gecmis zaman olarak ifade ettigim cumleler, gecmiste baslamasina ragmen bugunde ayni temelde ve geliserek devam ediyor. Nihilizm, insanoglunun kendi kendine yapilandirdigi, sekillendirdigi ve isleme koydugu ve de "dogal" olarak kendi kendine algilattigi, dogal dusuncenin; hem aktif, hem de pasif icerigi olarak son duragidir. Yani akil bencilliginin, cikarinin son duragidir. Ya nihilizm oyle veya boyle bireyin insanoglu turu yani kendi turu ile olan cikarci, bencil v.s. dusunce ve davranisini, herhangibir insandisi tabuya, ya da kendi egosuna, aktif veya pasif teslim alarak/olarak yasamini surdurecek, ya da yepyeni bir ufukla; kendi birey bilincini, kendi turu ile butunluyerek ve birlestirerek, evrensel/insansal bilinc duzeyine eristirme/ulastirma savasini, kendi adina ve kendi icin, kendi devrimini yaparak kazanacaktir. Oyuzden her bir kisinin, kendisine dogumdan itibaren verilen ve onu yasatan tum etiksel, metafizik ideolojik inancsal tabu, veri ve degerlerin dogrularini sahiplenip, sabitleyip onlar ugruna yasamini da hice sayarak, bir savasim vermek yerine; insan olmak ve insanlik sunmak adina, bu insandisi ve insanlikdisi degerleri sorgulamali v.s. ve de insan olmak ve insanlik sunmak ile mukayese etmeli ve insan olmak ve de insanlik sunmak adina ihtiyac temelinde degerlendirmelidir. Insan olmaya ve insanlik sunmaya engel olanlari da, kendi adina elemeli, onlardan kurtulmali/arinmalidir. Tabi butun bunlar, icinde bulundugu dusunce ve davranis yapi ve isleyisinden insan ve insanligi adina rahatsiz olanlar ve zarar gorenler icindir. Bu rahatsizligi duyanlar ve zarar gordugunun farkinda ve bilincinde olarak algilayanlar, kendi birlerini turleri ile birlestirebilirler ve butunlestirebilirler, iste birey bilincinin, yasami boyu yol aldigi bu hedef evrensel insandir. Bireyin evrensel insanligidir. Nihilizm "belasindan" ve tikanmis dogal dusuncenin temellerinden ve kokeninden kurtulmanin/arinmanin yolu ve yontemi de budur. Oyuzden nihilizmin neyi hicleyip, neyi seyledigini cok iyi algilamak gerekir. Cunku nihilizmin hiclediginin yerine koydugu sey, insan ve onun insanligi adina degil; onun sadece biri adinadir. Birin insandisi ve insanlikdisi "teslimiyeti/canavarligi/bananeciligi/robotlugu/boslugu/yukumsuzlugu/psikolojik bunalimidir."
-
Nihilizm'in evrensel cikmazi.
Nietsche'nin dunyaya tanistirdigi nihilizm ideolojisi, 21.yuzyildan beri,dunyayi etkilemis ve etkilemektedir. Nihilizmin temeli, dunyayi ve kendini ifade eden-ki bizde ayni cinsten oldugumuzdan dolayi algiliyoruz-insanogludur. Yani, insanoglundan baska bir ifade gucu yoktur.-Varsa bile insanoglunun bu ifadeyi algilamasi mumkun degildir- Bu baslangictan sonra nihilizm, hiccilige yonelmistir. Bu hiccilik, hem yukumluluk, hem de evrensel temeldedir. Bu arada tanri konusuna getirdigi bakis acisi da ilginctir. Once yukumlulukten baslayalim: Nihilizmin yukumlulugu, herseyden once yanlis bir onculden kaynaklanir. Bu oncul: "Yukumlulugun kokeninin ve temelinin ya bizim kendimizin, ya da baskasinin, iradesi-niyeti-istemi-maksati-olusturur." oldugudur. Ayni oncul, nihilizm den baska iki yanlis sonuclamaya daha acilir. Bunlardan birincisi:Egoizm-Bencillik-Ben ideolojisi-ki yukumlulugun temelini kendi istemi yapar. Ikincisi:Otoritercilik-ki yukumlulugun temelini baskasinin istemi yapar. Nihilizm ise: Yukumlulugu tamamen ortadan kaldirir. Onun bu yukumlulugu ortadan kaldirmasi-kendi deyimiyle-tanriyi oldurmesidir. Bununla birlikte butun alisilagelmis, ahlaki, geleneksel, goreneksel, toresel v.s. kurallarini da oldurmesidir. Onun bu oldurumu; Hem amerikan idealizminin, dunyayi hakimiyetine almaktaki guc kullaniminin onunu acar, hemde hukuku, adaleti, hakki tanimis dunyayi 1400' lere yani gucun hakim oldugu tarihi doneme cekmesini saglar. Bu isin otoritercilik yanidir.Yani gucluye boyun ey. Diger ucu ise birey yonudur.Yukumlulugun olumu bireyi tamamen serbest birakir ve onun istedigini yapma hurriyetinin onunu acar.Bu nihilizmin bireyi, birey ustu yapma-overman-onerisidir. Bu da bireylerin, baskalarina insanlik disi tavrini getirir. Ornekleri coktur. Ki bu iki yonun birlesimi, Fasizmin, terorizmin, anarsizmin ve marxismin onunu acmistir. "islam kokenli" terorun kaynagi da bu ideolojinin urunudur. Once yanlis onculu duzeltelim. Yani:Yukumluluk vardir. Burdanda su sonuca variriz. Bu yukumluluk ne kendi ne de baskasinin istemidir. Iste buradan birey (bir)-insan(tur) ikilemi ve bireysel saygi ve insansal vicdan konusu ortaya cikar. Isin diger yonu ise: evrenselliktir. Bu konudaki soru sudur. Dunyada yasayan her bir kisinin karsi cikamiyacagi evrensel bir deger varmidir? Bu sorunun cevabi nihilizm icin yoktur. Ki buradaki yanlis oncul:"Gercek varlik, ya oznel ya da nesneldir; ikisi birden olamaz"dir. Bu yanlis onculden, cikan yalnis sonuc ise: Kavramciliktir-yani,evrensellerin sadece oznel olarak var oldugunu soyler. Bu yanlis sonucta; iki tane yanlis gorusle sonuclanir. Birincisi:Realizm dir-yani, evrensellerin sadece nesnel olarak varoldugunu savunur. Ikincisi: Isimselcilik-yani,evrensellerin olmadigini soyler. Halbuki oncul; evrensellerin sadece oznel olamiyacagidir. Bu onculun cikaracagi sonucta-evrensellerin hem oznel, hemde nesnel olarak varoldugudur. Iste bu, yukarida sorulan soruya bir cevap verir. Bu cevap kavramdir-kavramcilikla karistirilmasin-Yani, evrenseller kavramlardir ve dusunce de olusurlar. Insanin numenal yeti olarak olabilmesi ve insanligini hem dusunce hemde davranista sunabilmesi icin; bu dusunce yapisinin tamamen yenilenmesi gerekmektedir. Bu konudaki ana onerim ise: evrensel dusuncenin hem disindan bakabilmek, hem de evrensel dusuncenin icsel sorunlarini notr algilayabilmek, yani icsel tartisma, atisma, kutuplasma ikna olma-etme, mudahele etme, kisisellige cekme, kendini kabul ettirme, kabul-red sinirliliginda kalma v.s. temelindeki kisir donguye girmemek, birsey uretememek sadece ya hakli oldugunu ortaya koymak veya baskasinin haksiz oldugunu gostermeye calismak v.s. den uzak kalmaktir. Bu tartismanin zaten galibi-maglubu da olmaz. Ustelik gucun gucunu kullanmasini getirir, boylece algida guclu olan "hakli, dogru v.s." olur.
-
Numenal "Insanlasamamak" Konusu
Herseyden once "insanlasamamak" tamamen insanoglu turu ve birine ait bir numenal yeti kullanim ve paylasim sorundur. Bu sorunun temeli maddesel/nesnel degil; dusunsel/ozneldir. Yani insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, onun bir soyutlamasi ve bu soyutlamasinin evrensel ayniliktaki yapilanis ve isleyis sorunudur. Bu soyutlama daki insanlasamama sorunu, insanoglunun tum kurgusal (felsefe, bilim ve din) verileri, degerleri ve tabularinin getirdigi; sabitlik, sahiplik, kesinlik icerikli sorgulanmazlari, on kabulluleri icin gecerlidir. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, ona dogumdan itibaren giydirilen, dogal zihiyet ve dogal ego elbisesidir. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bu elbisenin bilimsellik ve dogallik kisvesi altinda vucudun ayrilmaz bir parcasi yapilmis olmasi ve boyunduruktur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, evrensel aynilikta yapilanan ve isleme konan koken ve temellerinin, insasnoglu turunu ayirici, bolucu, kutuplastirici bir icerige sahip olmasidir. Her ayrimin ve ayrimciliginin cikara, guce ve otoriteye dayanmasidir. Insanoglu turu ve birini insanlastirmayan bu zihniyet, bilincalti bir yonlendirim ve yaptirim urunudur. Bir insanoglu turu ve biri disi, nesnel/oznel guc arama ve bu guce kendini teslim etme, ona karsi kendini caresiz kilma urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bu insandisi ve insanlikdisi etik ve metafizik yonlendirim ve yaptirimlarin; insanoglu turu ve birinin varligini yok sayma, gale almama, onemsememenin verdigi yasami harcatma, cikar ve ayrimcilik degerleri temelinde kullanma ve yasamin disindaki herseyi yasamin onune koyma urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, evrensel ayni kokenin temelleri arasi ideolojik inancsal dogruluklarin "benimki dogru" savasidir, tartismasidir. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamayi, yaratilissal, tanrisal, inancsal, dogrusal, ideolojik, mistik, doga ustu ve dunya otesi icerikli, spekulatif ve epistemoloji ustu icerikli, guya bilimsel ve inancsal teoriler, tezler, hipotezlerdir. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, dogal zihniyetin dogal egosunun temeli akilciligin, bencilligi, bananeciligi, bireyciligi, sadece kendi/cikari v.s. icin, herseyin mubahligi, akilciligin kendine emir kulu, kole aramasi, akilciligin teslim alma/olma icerigi ve akilcilik ufkunun tursellige ulasamamasi ve bir olarak kalmasi urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bilimsel olamamak, bilimsel metod kullanamamak, bilime inanci, inanca bilimi katarak bilim ve bilimselligi, inancsalligin dogruluguna peskes cekmek ve yamamak urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, nihilizm hicciliginin ve yukumsuzlugunun, emperyalist zihniyetin tanriyi oynamasinin, kutuplar ustu bir akilcilik ile kutuplari biribiriyle savastirabilmesinin ve kutbun birbirine zit her iki ucunu da beslemesi ve desteklemesi, kendisini de bir koruyucu/kollayici hakem pozisyonunda gosterebilmesinin bir urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bilgisizligin, bilincsizligin,farkindasizligi n, verilene ya harfiyen uymanin, ya da karsi olmanin, kendini kendi kendini kandirarak insanlik adina bir goreve yuklenildigine ideolojik olarak inandirilan dogrunun urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamasi, akla gelen her turlu insanlikdisi olgunun, siddetin, iskencenin, cinayetin, katliamin, vahsetin, kinin, nefretin, acligin, yoklugun, savaslarin, ustunlugun, ayrimciliginin ustunlugunu dile getirmenin, her turlu ideolojik iktidar ugruna, yalanin, dolanin, kandirmacanin, vicdansizligin v.s. urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bilimi ve dogalligi cikar icin kullanimin, toplumlari ve birleri dusundurtmemenin, robotlastirmanin, cemaatlestirmenin, onlari insandisi guclere ideolojik, teolojik, dini, teleolojik, mistik, spekulatif, doga ustu ve dunya otesilik kurgulara teslim edisin bir urunudur. Yani, insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, insanoglu turunun bolunmez, mustakil parcasi birinin kendi kendini kendi iradesiyle, sorgulamamasinin, degerlendirmemesinin, insanlasmanin yolunu bulamamasinin, aksine; kolaya kacip, bilincaltinin yonlendirim ve yaptirimlarina teslim olmasinin, kendi birini ve turunu algilayamamasinin, bilinclenememesinin, rahatsizlik duymamasinin, zarar gordugunun bilinc ve farkinda olamamasinin sorunudur. Kisaca, insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, kendi soyutlamasinin her turlu sorununu algilayamamasinin ve turun biri olarak insan temelli tursel bir devrimi, soyutlamasi uzerinde gerceklestirememesinin ve bunu yasam ve iliskisine, sistem ve duzenine kurum ve kurumlasmasina tasidigi ve yonlendirim yaptirim olarak uygulamali kildigi gozlem veren ve yansiyan bir urunudur. Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasinin, sorunu da cozumude soyutlamada yatmakta, evrensel ayniliktaki yapilanis ve isleyisin koken ve temellerini algilamakta ve temellerden degil, kokten baslayan bir devrimde yatmaktadir. Insanoglu turu ve birini insanlastirmayan soyutlamasinin insanlastirilmasi, ancak birinin kendinden baslayan kokten devrimi ile mumkundur. Bence, bu mesaji okuyan her yazar arkadasin; kendinden baslayarak "ben neden insanlasamiyorum?" sorusunu ve "benim insanlasmam nedir ve bunu nasil gerceklestirebilirim?" sorusunu ve de kendinin insanlasmasini onleyen ve ona dogumdan itibaren verilen her soyutlamanin, soyut ve somut temellerini kendi algisi, rahatsizligi, gordugu zarar temelinde ele almasi ve sorgulamasi, bu soyutlama devrimi icin, esastir. Tabi, bu insanlasamamaktan rahatsizlik duyanlar ve zarar gorenler icin gecerlidir. Boyle bir sorunu oldugunu dusunmeyen, insandisi ve insanlikdisi bir degere zihniyetini teslim etmis beyinler icin, ya icinde bulundugu duzeyde, kendini adadigi ideolojik inancsal dogrusunun savasimini vermek, ya bananecilik, ya da yasanan bir mutluluk v.s. bilinc altinin hissettirdikleridir. Oyuzden duzeyi, ideolojik inancsal dogrusu ne olursa ve hangi konuda olursa olsun, sorun rahatsizlik yasamayan bir beyin icin, bu mesaj algilanmaya musait degildir.
-
Dusuncenin Insanoglu Yasamindaki Onemi
Burada mind algili dusunce ve dusunmenin iki ayagi vardir. "Philosophy of mind, yani dusuncenin felsefesi" hem bir belirtilen tarafli bir tartisma hem de varsayimsal, teorik v.s. calisma alani iken; "menthal philosophy, yani dusunsel felsefe" bilimsel olarak insanoglu beyninin her turlu numenal yeti degerinin ve bunun getirdigi insanoglu yasam ve iliskilerinin, duzen ve sisteminin, teknik ve bilimsel gelismesinin, ideolojik, inancsal dogrularinin ve her turlu varliksal tartismanin insanoglu uzerindeki etki ve tepkisini her yonuyle serbest olarak gozlemleyen ve kritik, analitik sonuclar, veriler ve bulgular temelli bilgiler sunan ve bunlari her turlu sorgulayan, atrastiran ve irdeleyen dali olan cognitive science, yani bilissel bilim dalidir. Bilissellik, neyin, neden, nasil ve o sekilde oldugunun gozlemi ve aciklamasidir. Burada yer alacak herhangibir subjektif ideolojik, inancsal dogru katilimi; sonucu bilimsellikten cikarir. Ayrica ,suc sorun ve hastalik farki da bu temelde farklilasmis degildir. Suc hukuki cezayi, hastalik tedavi ve terapiyi mumkun kilarken, sorun sadece algi, bilinc ve farkindalik temelli ve kisinin sadece kendisinin algilayacagi ve sorgulayacagi bir konumdadir. Iste dogal zihniyetin, suc ve hastalik olmamasi da bu yuzdendir. Hangi konu ve degerde dusunce ve davranis olarak sorun oldugu da tamamen algi, bilinc ve farkindaligin bir urunudur. Sonucta bunlar yoksa sorun da yoktur. Yalniz unutmamak gerekirki, her sucun ve hastaligin mental temel ve kokeninin nedeni dogal zihniyet sorunudur. Ayrica bu zihniyetin, fenomenal bulgu ve etkileri beyin sistemi olarak kisilerde gorulur. Kendine bakmamak, saglik sorunlari, insanlikdisi dusunce ve davranislar v.s. bu dogal dusuncenin her konu ve kavramdaki degerlerinin, verilerinin ve tabularinin urunudur. Iste burada da olan dusuncenin sorgulanmasinin ve farkli dusunmenin uretecegi dusuncenin onemi ortaya cikar. Sonucta bu her turlu yerlesmis dusunce ve dusunme seklini sorgulatacak olan bu alternatif farkli dusunme ve dusuncedir.
-
Dusuncenin Insanoglu Yasamindaki Onemi
Insanoglu beyninin numenal yetisine, yine insanoglu bir suru isimler vermistir. Bunlardan yine insanoglunun tarihler boyu metafizik varlik tartismasinda kullanilan olani mind ve matter, Turkce dilinde dusunce ve madde olarak algisini bulmustur. Halbuki mind, kendi anlam ve icerk algisi temelinde beynin tum numenal yetisini kapsayan bir anlam ve iceriktedir. Yani, akli, zihni, zihniyeti, dusunceyi, hafizayi, bilinci ve farkindaligi da iceren bir cognitive, turkce deyim ile bilisselligin toplamidir. Bu giristen sonramind karsiligini turkce de dusunce olarak bulmustur. Bu kullanimi ile dusunce bir isim olarak deger alir. Cunku dusunme yani thinking temelli yanasim ise, dusuncenin hareketini yani fiilini turkce de olusturur. Buradan su sonuc cikar. Ya ortada olan bir dusunceyi dusunme, ya da farkli dusunme ile yeni dusunceler uretme. Iste insanoglu tarihinde her turlu yeniligi, degiskenligi, gelismeyi, cagi, bilimsel ve teknik ilerlemeyi ve kisaca medeniyetleri farkli kilan bu farkli dusunme olgusudur. Farkli dusunmeyi algilamak icin, o anda mevcut olan dusunce den ayrilmak ve o dusunceye qua felsefesi ile yanasmak gerekir. Dunya cografi ve toplumsal yapi ve isleyisleri tarihler boyu birbirlerine nesillerden nesillere aktarilan dusunceler tasimislardir. Iste serbest dusunurlerin farki burada ortaya cikar. Yani bir serbest dusunur, o anda mevcut olan dusunceyi kullanmak, yani korumak ya da karsi cikmak yerine, farkli bir dusunme gelistirerek yeni bir dusunceye imza atar. Iste bu farkli dusunme imza atanin dile getirmesi ile onun oznesi ve vucuduna ait olmaktan cikar ve baska vucut ve oznelerin alimina acik hale gelir ve boylece de bu farkli dusunmenin getirdigi yeni dusunce yayilmaya baslar. Tabiki ilk baslarda, bu farkli dusunme yayildigi ortamda distalanir, karsi cikilir ve hatta cesitli yollarla susturulmaya calisilir. Iste bunu basarmak imkansizdir, cunku bu farkli dusunme bir kere dile gelmistir. Galile "beni assanizda/kessenizde dunya donuyor" derken bu bilimsel olguyu cani pahasina inkar etmemistir. Soyle bir ornek verelim. Herkesin salvar giydigi bir ortamda bir kisi pantolon dusuncesini alir ve bunu davranisa tasir. Ilk basta her turlu tepkiyi alir ve belki de bu eylemini cani ile oder. Fakat sonucta ne olur, oyle bir zaman gelir ki; koyde artik salvar giymek ters algilanir olur. Iste insanoglunun bu farkli dusunmesi, yerlesmis olan her turlu tabu, veri, deger icerikli dusuncelere bir alternatif olarak gelir ve toplumlar da boyle degisime ugrar. Eger bu farkli dusunme olmasaydi, toplumlar hep kendilerine dogumdan itibaren verilen veri, tabu, degerlerle kalir ve hic degisim gostermezlerdi. Iste inancsallik ve bilimselligin farki da buradadir. Genelde inanclar farkli dusuncelere kapali iken, bilimsellik tam aksine tum kaynasgini farkli dusunmeden alir. Iste dusuncenin kendini muhafaza etmesi ile farkli dusunmenin onu degistirmesi mucadelesi hem bireyin ic hem de toplumun mucadelesidir. Burada yine serbest dusunce ve dusunmenin onemi ortaya cikar. Cunku serbest dusunce ve dusunme, olan yerlesmis dusuncenin her daim alternatifi ve yenileyicisidir. Bunu algilayan ve bilince cikaran farkina varamn bir beyin de; bu farkli dusunmeyi surekli suregelen bir surec olarak hem cagi yakalamak adina, hem de insanligin her turlu gelismesi adina bunu yapar. Bu da olan dusuncenin hangi konuda ve degerde olursa olsun sorgulanmazliginin dokunulmazligini ortadan kaldirir. Sonucta kendisine verilen dusunce ile yasam suren beyinler, kendi yasamlarini degil; ondan istenen ve ona verilen yasami surdurmektedirler. En azindan bu verilen dusuncenin sorgulanmasi ve algilanmasi dusuncenin bilinc ve farkindaligini getirir. Iste ondan sonraki asama da farkli dusunebilmenin ortaya cikmasidir. Iste bu temelde eger bir kisi alisilagelmis dusunce disinda bir farkli dusunme urunu dusunce ile karsilasirsa, otomatikman bir muhalefet, bir tepki, duygusal ve egosal tutum ve dusunceye degil, dusunceyi ortaya atana yonelme yasar. Yeri gelir konusunun ve degerinin kendince tabuluk ve onemine gore, bu dusunceye yasak koymak ve bu dusunceden kacmak eylemlerine girer. Iste serbest dusunce ve dusunmenin ne oldugunu algilamis, bilince cikarmis ve farkina varmis bir beyinin boyler bir sorunu yoktur. Cunku o beyin, hem olan dusunceyi algilamis, hem de farkli dusunmenin getirdigi dusunceler acik bir algi, bilgi ye sahip bir beyindir. Beyninin her konu ve degerdeki serbestligi farkli dusunme ve dusuncenin yorumunu degil, algisini getirir. Iste dusunce, dusunme, farkli dusunme ve farkli dusuncenin insanoglu yasam ve iliskilerindeki, duzen ve sistemindeki, her turlu eskiyi yenilemedeki, her turlu olguyu yanlislamadaki ve her turlu ufuk ozgurlugundeki onemi budur. Eger insanoglu tarihini dikkatli gozlemlerseniz, insanoglunun tum savas ve mucadelelerinin koken ve temelinde dusunce ve farkli dusunce oldugunu gorursunuz. Sonucta serbest dusunurlugun farkli dusunme ve dusuncesi, insanoglunun her turlu sosyal ve fiziksel bilgisini, matematiksel/mantiksal farkli dusunme ve dusunce ile degistiren tek oge ve yetidir. Iste asil insanoglunu insandan farkli kilan da bu dusunme sabitligi ve sahipliginin ortadan kalkmasina vesile olan ve serbest olarak farkli dusunen ve dusunce ureten beyin farkidir. Dogal zihniyetin dusuncesi ile evrensel-insan zihniyetinin farkli dusunme ve dusuncesi farki da bu mantiksal/matematiksel bilgi ve onun bilinc ve farkindaligidir.
-
Insanoglunun Ifadesi "Iliski midir?, Celiski midir?
Herseyden once en genis alimiyla evrenin iki evresi vardir. Insanoglulu evresi ve insanoglusuz evresi. Bu iki evreyi biribirinden ayiran tek sey ise, IFADEDIR. Once ifadenin ogelerini ortaya koyalim. Insanoglu acisindan ifadenin, Y si, yani uclemi; beyin-dusunce ve kavram; ifadenin X i, yani dortlemi; algi, yansi, duyu ve duyumdur. Insanoglunun herhangibirseyi ifade edebilmesi icin; beyne, onun fonksiyonu dusunceye ve dusuncenin uretimi kavrama ihtiyaci vardir. Yine insanoglunun; seye kavram verebilmesi icinde; kavrami verecek olanin, yansisina, bu yansinin algisina ve alginin bes duyusuna ve de sezgiye ihtiyaci vardir. Bu 7linin islevi ise; bes duyuya veya sezgiye yansiyan, beynin dusuncesi ile algilanir ve kavramlasir. Sonrada verilen kavram ifade edilir. Bir kisinin,Insanoglu disindaki herhangibirseyi ifade etmede sorunu yoktur. Cunku, IFADE SADECE EDEN, YANI INSANOGLU TARAFLIDIR. Ifade edilen sey insanoglu olmadigindan, dialog yoktur. Butun sorun; karsilikli ifade edenlerin, insanoglu turu olmasidir. Burada ifade edilen, soyut, ya da somut; insanoglu, ya da degil; onemli degildir. Kisi YANSIYANI ALGILAR VE ALGILADIGINI YANSITIR. Buradaki en buyuk celiski; Algilayan ve algiladigini yansitan, ayni kisi oldugu halde; kendisine yansiyan; disaridaki kisinin yansittigidir. Ornek olarak karsilikli iki kisiyi alalim. Birinci kisi; yansitiyor "Mustafa" Ikinci kisi yansiyan Mustafayi, algilamak icin soruyor"Hangi Mustafa?" Birinci kisi, yansiyan soruyu algiliyor ve cevap veriyor "Bakkal Mustafa" Sorun basliyor. Birinci kisi, yansittigi bakkal Mustafayi, nasil algiladigini ortaya koyamiyor, dilin noktasal ve kulaga hitabindan dolayi. Ikinci kisi, Bakkal Mustafayi yansitan kisinin ne algiladigini bilmiyor ve sadece Bakkal Mustafa yansisini algiliyor. Hem birinci, hem de ikinci kisi acisindan; herbirinin farkli olarak algiladigi ve farkli olarak yansittigi Bakkal Mustafa var. Dolayisiyle; yansiyan Bakkal Mustafa'nin; hem yansitan acisindan; hem de yansiyani algilayan acisindan; ifade farki doguyor. Eger Bakkal Mustafa hakkinda, karsilikli konusacaklarsa; basta sorun yasaniyor. Cunku; Bakkal Mustafa tek olsa bile; kisilerin, Bakkal Mustafadan ne algiladiklari ve biribirlerine yansittiklari ifadelerin; nasil algilanacagi bir sorun. ALGI YANSITILIR, YANSIYAN ALGI DEGIL; ALGININ YANSISIDIR. YANSI ALGILANIR, ALGILANAN YANSI DEGIL; YANSININ ALGISIDIR. Dolayisiyle, algi; ifade edilerek yansitilir, yansiyan ifade, algilanir ve algilanan ifadeye cevrilerek yansitilir. Bu su demektir. Bakkal Mustafa, somut oldugu halde; hem onun algisi, hem de yansisi soyuttur ve bu soyutlardan, sadece YANSIYAN SOYUT ALGILANIR. Algilanan, yansiyan soyut; tekrar soyut kazanarak yansitilir. Soyle bir siralama yapabiliriz. Bakkal Mustafa (somut), yansima (soyut), algi (soyut), Birinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut) yansitma (soyut) bu birinci kisi icin. Onun ikinci kisiye yansittigi soyutu siralayalim. Birinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut) yansima (soyut), ikinci kisini algisi (soyut), ikinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut), algisi (soyut), yansisi (soyut). Buradan da anlasilacagi uzere; bir Bakkal Mustafayi ifade etme sohbeti, ne kadar karmasik. Dolayisiyle; ayni Bakkal Mustafanin ifadesinde iki kisi arasinda sorun cikiyor. Unutmayalim ki; bakkal Mustafanin kendisi somut. Ya bir de; kendisi somut olmayan, bir olgunun; mesala demokrasinin iki kisi arasindaki ifadelenisini. SOMUT, SOYUT YANSIR, SOMUT ALGILANIR, SOYUT YANSITILIR. SOYUT, SOMUT YANSIR, SOYUT ALGILANIR, SOMUT YANSITILIR. Yansi ile algi arasindaki karsitlik ve yansiyan ile, yansitilan arasindaki ikilem ve somut veya soyut, seyin tekligi.
-
Yaklasim/Yanasim Uzerine
Insanoglu; herhangibir seye ulasmak icin; bir yanasim-yaklasim gosterir. Bu yanasimin temeli; vucudu vasitasiyle, dusuncesinde kavram uretmek ve bu kavram ile, ulasacagi seye yanasmaktir. Buradaki yanasim; dogal dusunce de, sahiplik ve elde etme olarak algilanir. Halbuki yanasimin amaci; iletisim kurmak, kullanmak ve paylasmaktir. Insanoglunun iki turlu yanasimi vardir. Birinci yanasimi kendi ile ilgile ve kendisini ifade edisi ile ilgilidir. Ikinci yanasim ise; ulasmak istedigi olgu ile ilgilidir. Her iki durumda da, insanoglunun yanasimi; kendisine dogumdan itibaren veriler sayesinde, ve bu verileri sahiplenme temelindedir. Bu veriler genelde; ideolojik inancsal dogrular ve bu dogrularin kisiyi yonlendirecek ve yonetecek olan, yasam ve iliskisinin sekillenisidir. Bir kisinin yanasimi; kendini veya ulasmak istedigi olguyu ifade etme amaci tasirken; iletisini dogrulttugu, baska bir kisinin, bundan pek de haberi olmamaktadir. Ayrica, buradaki iletiyi yapan kisinin amacinin; sadece kendi gorusunun dogrusunu ortaya koymakmi, karsidakini kendi dogrusuna ikna etmekmi, yada konuyu tartismaya acmakmi, ya da bilgi, bilinc, deneyim ve gozlem alisverisi yapmakmi v.s. oldugu; genelde, ne iletiyi ileten; ne de uzerine ileti iletilen acisindan pek te bilinmemektedir. Yanasim, konumuzu orneklersek; ornek olarak; kisilerin kisilik ve kimliklerini olusturan ana degerlerden biri olan milliyetciligi ele alalim. Kisi iki turlu milliyetci yanasim gosterir. Birincisi; kendi milliyetciligini ifade etmek icindir. Ikincisi; konuya yanasimi, milliyetci yanasim oldugu icindir. Her iki halukarda da; kisi, milliyetciligi; kendi gelismislik duzeyinin paralelinde olarak; kendisi icin, sabitlemis ve sahiplenmistir. Bu sahiplenme; bir ideolojik inancsal dogrudur. Yukarda aciklandigi gibi, kisinin ne amacla milliyetci yanasimi bilinmemekle beraber; karsidaki kisinin de yanasiminin milliyetci olup olmamasi onun, algisi temelindedir. Burada ya, yanasimlar, uyusur; ya da uyusmaz. Uyusmaz ise; iletisini milliyetci yanasim ile yapan kisinin, rahatsizligi soz konusudur. Eger uyusur ise; bu seferde sorun, ne duzeyde bir milliyetcilik yanasimina baglidir. Bu da dusunsel, kisisel , duygusal/mantiksal, ovunucu/yerici, aciklayici/ortaya koyucu v.s. temelde olabilir. Konunun dusunsel/mantiksal/ortaya koyucu v.s. temelde olmasi, ideal olandir. Ama, hic bir zaman da "kazin ayagi oyle degildir". Bu da; konuya farkli ideolojik/inancsal/dogrularla yanasimdan ve de konunun sahiplenilip, ikna etme-olmaya yonelik olmasindan ve karsilikli dogru kabul ettirme tartismasindan kaynaklanir. Yanasimlara ornek verirsek; Yaratilissal/tanrisal/inancsal/ideolojik/bilimsel/felsefi/dini/milliyetci/sosyal-siyasal-toplumsal/ekonomik/tarihsel/cografi/hukuki/hak ve ozgurluksel/ v.s. nin yaninda; kisisel/genel/duygusal/mantiksal/oznel/nesnel/ ve nedensel/izahsal/sorgusal v.s. olarak ta cesitlenebilir. Yanasim; hem bir adres, hem bir yol-yontem; hem de bir varis/kavusmaya yoneliktir.
-
Kavram Felsefesi
Kavram uclemi; Isaret, isaret eden ve uzerine isaret edilen olarak belirlenmistir. Demekki; kavram oldurumu icin; once bir isaret gerekir. Peki bu isaret nedir? Bu isaret dilin linquistics ve etimolojik kokenini ortaya koyan; harfler, rakamlar sembollerdir. Bu isaretler sayesinde; bilim, felsefe, dil ortaya konabilir. Bu isaretler sayesinde, ileti, iletisim, belirtim, saglanabilir. Birincisi bu isaretin mucidini ortaya koymak gerekir. Bu isaretin tek bir mucidi vardir, o da insanogludur. Fakat, burada insanoglu isareti kullanima tasidiginda; ilk karmasa ve celiski ortaya cikar. Cunku isaret eden de; edilende ilk etapta isareti dogrultan ve bu isareti kendi ustune dogrultan insanogludur. Isareti dogrultmanin en belirgin, dilbilgisi ogeleri; isaret zamirleri; bu, su ve o ve bunlarin cesitli versiyonlaridir. Buradaki ilginc olan; isaretin tek basina anlam kullanimi acisindan yeterli olmadigidir. Bu, guzelde bu nedir? Iste buradaki verilecek, herhangibir soyut veya somut isim , bu nun esdegeridir (isaret zamiri/sifati) Yani, bu kitaptir, bu kalemdir, bu sevgidir, bu demokrasidir, bu dogrudur, bu iyidir, v.s. ki bu izah sekli; tersiyle de mumkundur. Dogru budur. Iste, isaret edenin isaret ettigi olmazsa; isaret mumkun degildir. Cumlemize bakarsak; bu, isarettir ve isaretin isaret edilen uzerine yonelimi ve isaret edilende noktalanisidir. Iste o noktalanis ta; bu'nun esdegi olan ve noktalanana verilen addir. Ben zamirini ele alalim. Buradaki isaret, "ben" dir. Beni isaret eden, fiziksel veya sessel yonlendirim ile, ben isaretinin; yonu ve uzerine yonleneni bir arada kesismistir. Eger isaretimiz, "sen" ise; seni isaret eden, fiziksel ve sessel yonlendirim ile; sen isaretinin, yonu ve uzerine yonleneni, kesismemektedir. Bu iki farktan su ortaya cikar; Eger isaretin kendisi; yonlendirimi yapan ile; uzerine yonlenim uygulanan farki ortaya cikar. Aksi; sen, ile ben isaretlerinin, birbirine karismasi demektir. Bu karisikligi onleyen, yondur. O zaman; buradan 7li olusumumuz, ya da oldurum ortaya cikar; isaret, isaret eden, uzerine isaret edilen, yon, yonu veren, uzerine yon verilen ve noktalama. Iste, buradaki noktalamanin noktasi; kavramin da baslangicidir. Butun bunlarin disinda; noktalamanin; ikili ve karsit karakter yapisininda farkina varmak gerekir. Bu ikilem olarak; isaret ve yon; karsitlik olarak; yonu ve isareti veren ve uzerine verilendir. Iste bir dilin, ifadesinin, kavraminin v.s. arkasindaki; epistemolojik gerceklik bu temelde yatmaktadir. Bu epistemolojik gerceklikte; insanoglunun, hem kendi; hemde kendi disinda kalan her kavramlastirdigi ile, ileti, iletisim ve belirtiminin temelini teskil eder. Kavramin; yon, isaret ve nokta olarak; uclu uc tane uclemi vardir. Yon ve isareti yukarida acikladik. Nokta ise; pozitif ve tek olarak, zaten daha once aciklanmisti. Iste bu da kavramin; uclu uclugu, yani dokuzlulugudur.
-
HERŞEYİN YARATICISI ALLAHTIR FAKAT...
Burada aslkinda dusunulecek bir sey yok. Aklin kendini tatmin eden ve kendine verdigi yaniti dogrulayan bir teslimiyeti var. Ayrica bu tip sorular zaten kisir dongudur. Yani Diyelim buna da yanit buldun, peki buldugun yaniti yoktan var eden kim? Burada bilimsel ve bilissel olarak tek bir gozlem veren ve olgu olan epistemolojik cevap gecerlidir, taki gozlem ile yanlislanana kadar. O da bu sorulari soranin da, yanitlari verenin de insanoglu oldugudur. Her turlu yaraticinin da, Allah'inda nurunda v.s. yaraticisi insanoglu aklidir.
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Onlar bir kanit degil, sadece teoridir. Cunku insanoglu henuz evrenin genisledigini gozlemleyememistir. Benim kaynagim diyalektik degil; epistemolojik diyalektik karsitligin teke indirgemerciligidir. Epistemoloji ise karsaitlarin ve ikilemin ortaya koyucusudur. O yuzden bence kimse kendsini kandirmasin. Evrenin genislemesi henuzx ne bir olgudur, ne de gozlem verir. Aksini dusunuyorsan, nerede bu iddia varsa, goster.
-
Bilimin Evren "cikmazi/celiskisi"
O bir yargi degil, gozlemdir. Yani gozlem kavram kargasasini ortaya koymaktadir.