Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Felsefeye Giriş
    Evrensel dusunce temelinin uc koklu bakis zitligi vardir. Birincisi:"A thing put forward"-Bunun acilimi ya problemdir ya varsayimdir (ortaya atilan sey).Varsayim olarak algilanirsa; evrensel varlik ve bilgi temeline ulasilmaya calisilir. Problem diye algilanirsa, ulasilmak istenen evrensel temelin ve bugune kadar insanoglunun ortaya attiklarinin problem oldugu algilanir. Ikincisi:Celiski mi iliski ki mi bakis acisidir.-Yine yukardaki mentalite gecerlidir.Yani seyler ve seyi olusturan temel/koken arasindaki bag iliski mi dir yoksa celiskimidir? Ucuncusu:-Kosmos mu kaos mu bakis acisidir.Yani seyin kokeni ve temeli bir uyum/duzen icindemidir, yoksa uyumsuz/duzensiz midir? Bu uc temel ve her temel arasi karsitlik, insanoglunun kendini bildi bileli hem sorup hemde cevap verdigi konudur.Tabiki bakis acisinin temeli onun sorusunun dolayisiyle verdigi cevabinda temelidir. Bu uc farkli gibi gorunen bakis acisinin yapilandirmaci koken ve temelleri ise aynidir, yani ikilem ve karsitlik karakterine sahiptir ve bir uclemdir. Buda ya olumlu bir olumsuzlugun ya da olumsuz bir olumlulugun yapilandirilmis oldugu anlamindadir. Problemli varsayim, celiskili iliski ve kaotik kozmoz bakis acilari tum resmi dusunce ufku olarak algilayabilmemizi saglar. Bireysel bakis acilari da uc turludur. Birinci cesit bakis acisi: Insanoglunun disindan olan bakis acisidir. Ya yaratilissal-ki tanri; ya da varsayimsal-ki madde-dusunce-kavram' dan birini one cikararak ve temel alarak yapilan bakis acisidir. Tum teori ve pratik bu bakis acisi temellidir.Inanca veya teoriye; ve pratik; ispata, kanita, dogrulamaya, veriye, bulguya, belgite baglidir. Dogal, dogaustu, dunyevi, dunyaotesi, bilimsel, bilimkurgusal. Felsefenin metafizik dalinin konusudur. Ikinci cesit bakis acisi: Insanoglu olarak ve ayrimsal bakis acisidir: Etik temelli olan bu bakis acisi, yonlendirim ve yaptirim olarak; kisisel, toplumsal, ulkesel, dini, milliyetci, ekonomik, sosyal, siyasal, ahlaki, geleneksel, tarihsel v.s. temellerinden, birini ve bir kacini baz alan bakis acisidir. Tum ideolojiler bu bakis acisina dahildir. Felsefenin, epistemolojik ve etik dalinin konusudur. Dogal bir bakis acisidir. Ucuncu bakis acisi: qua (olarak, sifatiyle) bakis acisi: Yani, olaya bakanin kendisinin olay icinde; yer almamasi, taraf tutmamasi, yorum yapmamasi v.s.; kisaca bireysel gorus belirtmemesidir. Disaridan bakis acisidir. Algisi notrdur. Insansal ve evrenseldir. Butunlugu, birligi, beraberligi ve tum resmi vermeyi; her turlu sorunu sorgulayip-nedenlemeyi, sorunun evrensel ve butunsel kokenine inmeyi amaclar. Birin, butunlugunu evrenselligini ve insansalligini savunur. Kanitlamaya, inanca, ispata, dogruya v.s. endeksli degildir. Olani; yalanlama, yanlislama ve curutme temelli cikarsama metodudur. Felsefeustudur, yani Metafelsefe. Insanoglunun, dusuncesi bilgisi, algisi ve kavramiyla sinirlidir. Insanoglunun, insanlasmasi ve insanlik sunmasi insan ve insanligin numenal sorunlari temelinde bakar. Dusunduren bir bakis acisidir. Bu konuda, eger gorus belirten olursa; bu bakis acilari; hem kendi icinde, hemde ayri ayri detayli bir sekilde islenecektir.
  2. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Herseyden once beni hem kendi lakabim adina, hem de bilgi, bilissellik, bilim, bilimsellik adina bu girisimin cok sevindirdi. Ayrica bilgi ve dusuncenin ancak kitle onunde bir anlam ve deger kazanacagi bilinci ile boyle bir baslik acmis olman ve tum sitenin okuma ve yazmasina olanak saglaman da insanoglunun her turlu bilgilenmesi ve bilissellesmesi adina bir adim oldu. Tekrar tesekkurler. Burada denmek istenen, insanogluna yansiyan ve gozlem veren bir fenomen olmasdikca ve bu algilanamadikca ve de algilanan insanoglunca kavram ile ozdeslestirilip yansitilmadikca bilginin olamayacagidir. Iste bu temelde bilgi insanogluna yansiyanin insanoglunun yansitmasidir. Bes duyu organi algi icin sadece birer organdir ve aractir. Algiu beyindedir ve beyin organlarinin araciligi ile algiladigini kavramsal bilgiye doinusturur. Algiladigim kasdari ile bilgi disinda olan bir sey temelinde bir dusuncen var. Ben bunu senin adina tahmin etmek yerine, senin kendi algin ile "bilgi disinda algilananin yansitilmasi" ni aciklarsan, onun uzerine aciklayabilirim. Sonucta inancsal, ideolojik, teorik, olgusal, gozlemsel v.s. her turlu insanoglu yansitmasi bilgidir. Bu bilginin cesitleri ise insanoglunun bilgiyi siniflandirmasi ile farklilasir. Yalnizx bu farklilastirma farklilasanin bilgi oldugu olgusunu degistirmez. Insanogluna algilamasi icin yansi ve gozlem veren ve bu gozlem veren var algisinin kavram ile ozdeslesip yansimasindan sonra, bilgi devreye girer. Iste bilgi o kavram ile ozdeslesen uzerindeki her turlu insanoglu algisi ve bunun dile gelimidir. Birincisi bilgi yansiyanin kavramsal yansitilmasi olma adina, zaten bir turevdir. Somutluklarin insan tarafindan anlamlandirilmasi, yani beynin soyutlamasi anlamlandirilanin duyusal mi duyumsal mi olduguna baglidir. Mesela bir cicegi anlamlandirirken cicegin gozlem veren bilgileri yaninda gozlem vermeyen soyut bilgileri de olur. Mesela "guzellik, hosluk, irilik, cokluk", v.s. gibi. Ayrica "bu cicegi boyle yapan bir guc var" gibi; inancsal, metafizik-fizik otesi- duyumsal aklin yaratimi gibi. Cicek insanoglu her turlu ideolojisinde de sembol olarak kullanilir. Dogruluk algisi ve akilciligi, dogrulamatemellidir. Dogrulama da inanilan ya da gozlem veren ile gercek ya da olgu arasindaki aklin ya da gozlemin kurdugu bagdir. Bu bag zaten bilgidir. Iste burada bilginin mantiksal olabilirlik olasiligi gozlem verip vermemesi, olgu olup olmamasi onun bilimsel yonudur. Aksi bilginin inancsal ideolojik boyutudur. Yukarda acikladim. Bilimsel/teorik dogru ya da inancsal/ideolojik dogru dogrulayanca degisken ve gorecelidir. Yalniz olgusal ve gozlemsel dogru tartisma disidir ve bilimsel temelde olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik tasir. Iste bu da bilginin yenilenmesini getirir. Yoksa bilgi sabit kalir. Buradan da dogrunun dogrulayanca gecerliligi ile bilimselolgusal/gozlemsel gecerliligi farki cikar. Ilki sabit, degismez, mutlak v.s. iken ikincisi gecerlidir. Inanca gore ve inanc cesitlerine ve icerigine gore hem mutlak hem gorecedir. Bilime gore de gecerlidir. Gercek bir dogrulamadir. Insanoglu yapilandirilmisligidir. Burada felsefe metafizik/varliksal/ontolojik degil; epistemolojik bilgisel/bilimsel ve bilissel olandir. Bilginin gozlemselligi ve olgusalligi tum insanoglu turu icin gecerlidir ve tartisma disidir. Yalniz hic bir zaman suphe ve kesinlik tasimaz. Tasir ise zaten bilimsel olmaz. O yuzden her turlu bilimsel bilgi gozlemsel yanlislanasbilirlik temelinde gecerlidir. Ayrica olgusal sartlar da mevcuttur. Mesela Su N.S.A. 0 derecede donar ve 100 derecede kaynar. Yani sartlar degisirse bu olgu da bilgi degerini bilimsel olarak yitirir. Gorecelik o degildir. Gorecelik mesela neyin namuslu ve neyin namussuz oldugunun namus algisi temelindedir. Her beynin de namus kavramina verdigi anlam ve icerik farklidir, boylece namusun olumlu/olumsuz ifadesi de farklilasir. Yani birine namuslu gelen bir davranis, baskasina namussuz gelebilir. Bunu aslinda yukarida namus kavrami temelinde aciklamaya calistim. Her turlu olumlu/olumsuz ifade edilebilen kavramin mesela hak evrenselligi vardir, ama evrensel kabulu yani olgusal gecerliligi yoktur. Bunun nedeni alinan gozlemin inancsal ideolojik etik degerler temelinde olmasidir. Bu degerlerde cografya ve toplumuna gore degisir. Sosyal bilginin bilimselligi ve olgusalligi sadece gozlem temelinde ve insanoglu dusunce ve davranis yasam ve iliski duzen ve sistem ve kurumlasma temelindeki verdigi sosyo-psikolojik izdusumu ve bunun bir ...e gore temelinde degerlendirilmesidir. Evrensel olmak baska, evrensel onay kazanmak baskadir. Kavramlar evrenseldir, ama her turlu anlam ve icerik ifade ve kurulan olumlu/olumsuz baglarin evrensel onayi yoktur, ...e goresi vardir. Mesela senin sorunda ...e gore mutluluktur. Yalniz bir dusunce ve davranisin verdigi bir kisiye mutlu gelirken, baskasina mutsuz gelebilir. Burada evrensel-insan zihniyetinin ...e gorewsi insanoglu temelli zihinsel/numenal insanlik hedefidir. Kaos ya da kozmoz, iliski ya da celiski problem ya da ortaya koyum sadece bir ...e gore algisidir. Mesela emperyalist zihniyetin yaptigi kimine kaos kimine kozmoz gelir. Iki sey arasindsaki bag, kimine iliski kimine celiski gelir. Otekilestirmek insanoglunun her turlu etik, metafizik ideolojik inancsal degerleri temelindedir. Bu zaten ayrimcilik ve cikar temelindedir ve guc otorite gerektirir. Insanoglunu zihinsel insanlastiracak olan onun dogal ve fenomenal temelli olmayan ve insan temelli olan zihniyeti olacaktir. Yani dogal ve fenomenal zihniyet insanoglunun kendi kendini kaosa soktugfu zihniyettir. Insanlar arasi birligi degil; savasimi ongorur. Yani insanoglunun kendi kendine giydirdigi ego elbisesidir. Insanoglu ...e goresini insan zihniyeti ile secmedikce kaostan kurtulmasi mumkun degildir. Bu da bilim ve hukukun bilimsel ve evrensel insan haklari ve hak ve ozgurlukler temelindeki notr algili qua felsefesi ile mumkundur. Asil ben sana tesekkur ederim. Cunku bilgi ve dusunce ancak farkli duzeylerdeki beyinler ile islendikce daha bir algilanir ve detaylanir hale gelir. Sorular genelde cesitlui ve icerikli oldugundan yanitlar da kisa ve oz olmustur. Aslinda her kavram ve konuyu kendi bunyesinde degerlendirebilmek belki de her bir kavram ve konunun daha detayli algilanmasini saglar. Ayrica ilgilendigin ve sordugun sorular adina tesekkurler. Eger yanitlar algilanma acisindan yeteri kadar acik degilse, tekrar sorabilirsin. Cunku bilgi ve dusunce derinlemesine ve sorgulandikca detaylanir. Umarim bu bir baslangic olur ve site kitlesinin ilgisini ceker, onemser ya da etkilenir. Boylece katilim ve sorular baska duzey beyinlerin katilmasi ile de zenginlik ve cesitlilik kazanir.
  3. Yanitlarin icin tesekkurler. Yalniz ideal her bir beynin kendi duzeyince olmasini arzu ettigidir. Buradan iki sonuc cikar, birincisi arzu edilenin mantiksal olabilirlik olasiligi Ikincisi arzu edilen tum insanoglu turu yararina olup olmadigi. Sonucta her beynin kendi ideali, genelde tursel degil; kisiseldir. Bu da turu icermeyen bir cikari, gucu otoriteyi v.s. getirebilir. Ayrica ayrimci baskici, da olabilir. O yuzden "ideal" sifati yerine; "zihni insanlasmis birey" cok daha bilissel olur. Bu acidan insanoglunu insanlastiracak degerler, onun ideali degil; zihniyetini insanlastirmasindadir.
  4. Olan su. Dunyanin elips seklinde oldugu ve kutuplardan basik oldugu, kendi etrafinda ve de gunesin etrafinda dondugu, mevsimlerin ve gece/gunduz farkinin ve her turlu meteroloji biliminin ve tekniginin dini dogmalari cagdisiligi getirdigi inancin bosa ciktigini bilim gozlemi ile ortaya koydu. Bunda anlamayacak ne var?
  5. Bak sanacok basit bir sey soracagim. Dunyayi gozlemliyorum ve bir suru cesitli boyutta, ebatta ozellikte canlilar goruyorum. Bunlar mantiksal olabilirlik olasaligi olarak olmustur ve gozlem vermektedir. Ben bunlario gozlemleyip, bilimsel ve bilissel olarak yine gozleme dayanan bir sekilde acikliyorum. Sen ya da din tanri temelli inanc ve ideoloji ne yapiyior. Bana sadece mantiksal olabilirlik olasiligi bulunmayan inancsal ideolojiler acikliyor. Iste bilim, bilimsellik, bilisselik ile var, ol inan temelli aklin yaratimi inancsallik ideolojilik farki bu. Sen istersen ikinciye inanmaya devam edebilirsin. Unutmaki gozlemi olmayan bir seye ve mantiksal olabilirlik olanagi olmayan bir guce ustelik kendi insanoglu yetin ile kendini inandiriyorsun.
  6. Madalyonun iki yuzu olan demokrasi ile diktatorluk arasindaki fark nedir? Demokrasi milletin hangi temelinde saglanir. Sonucta millet toplulyuk olarak farkli halklari ve onlarin farkli hak ve ozgurluklerini icerir. Bu baglamda demokrasinin bir dini ve milliyeti var midir? Demokrasidekmi kurallar, yasalar yasaklar v.s. kime/neye karsidir? Demo da cumhur da egerhalk demek ise; cumhuriyet ile demokrasi bagi, iliskisi ve celiskisi nedir? Demokrat olmayan bir cumhuriyet (otokratik, oligarsik, monigarsik v.s.) nasil aciklanir?
  7. Bil kokunden turetilen; bilmek, bilgi, bilinc, bilim, ve edilgen catilarini algilamak icin; once bil kokeninin nerden geldigine bakalim. Soyle bir ornek ele alalim. Bes duyumuza yansiyan herhangibir cisim dusunun ve bu cisme daha once hic rastlamadiginizi dusunun. Ilk etapta; bu cismin bir yansisi oldugu icin ve bu yansida bes duyuya yansidigi icin; bir algi sureci baslar. Bu algi surecinin ilk ayagi; dusunce de beliren, soru ve unlem isaretleridir. Iste bu soru ve unlem isaretlerinin verdigi isaret; su anki dil temelinde "bil" emridir. Sizde bu bil emri temelinde; ve VARI YANSIYAN BU CISME, ALGINIZI YANSITABILMEK ICIN; KAVRAM VEREREK BU VARI OLDURARAK YANSITIRSINIZ. Bu bil kokenli tum turevlerin baslangicidir ve soyuttur. Kisaca vari oldurulan ve varlik denilen seyin ne oldugunu nerden geldigini v.s. ortaya koyan, felsefenin metafizik dalidir. Yani, VARLIK BILIMI. Buradaki insanoglunun felsefi cekismesi; mustakil temelde; idealizm, materyalizm ve pozitivizm dir. Konumuz bilginin ne oldugudur. Bunu daha iyi algilayabilmek icin bazi cumleleri ortaya koyalim. Bilgi: Yansisi algilanan varin; kavram ile oldurularak yansitilmasidir. Bu cumle bize, bilginin direk degil; yansinin yansitilan turevi oldugunu ortaya koyar. Bu turevin turetilmesi ise; alginin; ya yansiyan vari; ya da sezilen vari kavram ile oldurarak yansitmaktir. Iste burada turetilen ve turev olan bilgi; algilanan varin; kavram olarak oldurulmasidir. Iste karsitlik ta tam burdan dogar. Cunku vari yansiyan direk bes duyuyla algilandigi icin; varinin kavram olarak oldurulmasi; onu, somut/nesnel/gorunussel/dissal yapar. Eger ortada bir sezgi algisi var ise; bu varin kavram olarak oldurulmasi ise, inanctir. Yani, soyut/oznel/ozsel/icsel. Iste bil kokenli bilgi kaynaginin en buyuk sorununun karsitlikli icerigi bu kavramlamadadir. Yansisi algilanan ve sezgisi algilanan varin oldurulmasinin bu onemli bilgi farki; bilimsel ve inancsal olarak tum bilgiyi iki katagoriye ayirir. Ikisi arasindaki ana farkta; ister yansi, ister sezgi ile olsun, ortaya atilan bir yansitilan algi vardir. Bu ya teori, ya da ideolojidir. Teori ve ideoloji arasindaki farkta; bilimsel ile inancsal arasindaki farktir. Sonucta teori-pratik olarak; somuta/gorunuse/nesnele donusturuldugunde, artik o bir bilimdir. Bilimselligide, epistemolojinin suregelen surecinde yanlislanabilirligine baglidir. Halbuki, ideoloji-pratik olarak; somuta/nesnele/goruntuye; sadece ona inanan ve onu dogrulayan icin yansir. Yani TUM INSANOGLU TURUNU KAPSAMAZ. Bu temelde de; yanlislanabilme olgusu gecerli olmaz. Demekki; birsey ya bilinir, ya inanilir. Bilinen pratigi kanitlanmis teori iken; Inanc, inanan acisindan dogrulugu kanitlanmis bir ideolojidir. Iste teori ile ideoloji arasindaki ana fark budur. Bilgi ise; yansisi algilananin; algilanan yansiyi kavramla oldurarak yansitmadir. Yani TUREVDIR, TURETILMISTIR. Buradan da; en belirgin diyalegin karsitligi; olan pozitif ve negatif cikar. Bilgi daima ve herzaman heryerde, her kosulda v.s. pozitiftir. Bunun nedeni; direk degil; turev olmasi ve turetilmesidir. Bu da insanoglunun; negatifi, pozitif olarak cevirmesinden ve turetmesinden kaynaklanir. Bunu da soyle aciklayalim. Varin yansisi nedir? Iste bu sorunun cevabi, bilgi disi ve negatif olarak ortaya konur ve tum negatif izahatlari icerir, ama bir izahat; negatif bile olsa; bilgi olacagindan da pozitiftir. Demekki varin yansisinin ne oldugu; ancak bu yansinin algisinin yansitilmasi olan kavram oldurumudur. Iste pozitivite ve bilgi de bundan sonra baslar. Bu aciklamalar, bizlere cok rahat bir sekilde; bilginin iki farkli bransini bilimsel ve inancsal yapiyi, teori ve ideoloji farkini, pratik ve dogru farkini cok acik bir bicimde ortaya koyar. Bunu algilamak; en azindan bilginin inancini ve bilimini yerinde ve epistemolojik kullanimini saglar. Belki de bir suru gereksiz, diyalektik tartismanin onunu alir. Iki farkli kulvarin birbiriyle tartismasinin da olanaksizligini ortaya koyar. Sonucta; bilginin tartismasi ya inanc kulvarinda, ya da bilim kulvarinda yapilmalidir. Cunku neyin inanc, neyin bilim oldugunu bu yazi acikca ortaya koymaktadir. Oyuzden herkes kendi bilgisini degerlendirerek ne gibi bir degerleri savundugunu ve bu degerlerin hangilerinin bilimsel/teorik/pratik/yanlislanabilir/ ve hangilerinin;inancsal/ideolojik/dogrusal/yanlislanamaz oldugunu bilincli olarak saptar ve ona gore tartismasini savunusunu, sahiplendigi ve sabitlendigi degeri ortaya koyar. Bu durumda tum tabu ve verilerinde inanc oldugu ortaya cikmaktadir. Cunku; IDEOLOJIYI SAVUNAN DOGRULUK INANCI; TEORIYI SAVUNAN YANLISLANABILEN BILIMDIR. Ikiside turevdir, turetilmistir. Yansinin yansitilmaya degisimidir.Direk degil; indirek algidir. Varin kavramsal/yansitmasal/algisal oldurumudur. Yani BILGIDIR.
  8. Dogal dusuncenin en buyuk sorunu, kokeninin yapilanisini, islerliginin ortaya koydugu sekilde, mono, yani tek ile sonuclandirmasidir. Felsefe de dogal dusuncenin kokeninde bulunan tum veriler, bu eke indirgeme tartismalarinin tarihsel aynasi olmustur. Once monizmi veren uclemi ortaya koyalim. Herhangibir monist yaklasimin, uc ozelligi vardir. Birincisi, SAYISAL, yani NICELIK ozelligi olan Birdir. Ikincisi, kalite, deger olarak verilen ozellik, yani NITELIK olan POZITIFTIR. Ucuncusu de, dogal dusunce dilinin kulaga hitabeden ve boyutsuz olarak dile getirdigi NOKTA dir. Tum monist degerler, bu uc ozellige sahiptir. Yani her monist ortaya konum, BIR POZITIF NOKTA dir. Iste burada monist ortaya koyumun, o ve karakterine bakacak olursak; Bir, ikilem'in indirgenmisi, pozitif, karsitligin indirgenmisi, nokta da bir ve pozitifin indirgenmisidir. Iste dogal dusuncenin, bu dilsel yapilanisinin zorunlulugundan gelen NOKTALAMA zorunlulugu, dogal dusuncenin koklerinin hem gorunus, hem de karakter olarak TEK bir noktada noktalama sorunuyla sonuclanir. Iste bu noktalananin, gecerliligini de saglamak icin; kisinin kendisini inandiracagi ve ideolojisini savunabilecegi DOGRU Gereklidir. Demekki, her monizmin bir ideolojik inancsal dogrusu vardir. Ama sorun; bu dogrularin, dogrulanana duyulan inanc ve ideoloji cesitliligi temelindeki COKLUGUDUR. Materyalizmin; ideolojik inancsal dogrusu madde iken Idealizmin; ideolojik inancsal dogrusu dusunce, Pozitivizmin de ideolojik inancsal dogrusu pozitiftir. Bunlar taban bularak; realizmin, nesnelligi; subjektivizmin oznelligi ve isimciligin pozitivizmi ile ozdeslesirler. Iste buradan dogal dusuncenin yapilanis ve isleyisinin ortaya koyumu da cikmaktadir. COKLUGUN TEKLIGI. Yani materyalist, kendi ideolojik inancsal dogrusuna gore, madde de; idealist dusunce de ve pozitivist te pozitif te karar kilmistir. Sonucta dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis mimarinin insanoglu oldugu hatirlanirsa; zaten bu temeller, insanoglunda mevcuttur. Yani hem fiziksel yapisi, hem dusunsel yapisi hem de dil yapisi bu yukaridaki ideolojik inancsal teklemeleri, KOKEN olarak kapsar. Bu kokende, yine bir uclem olan, madde, dusunce ve kavramdir. Demekki sorun; dogal dusunce kokeninde yer alanlardan sadece birini ideolojik inancsal dogru olarak kabullenmek ve digerlerini kabullenmemektir. Iste bunun nedeni de; dilin yapilanis ve isleyisinden kaynaklanir. Halbuki GORSELLIK VE BOYUTLU YANASIM, bu sorunu cozecek ve monist teklemenin, neleri icerdigini ortaya koyacaktir. Sonucta diyalektik, dualizmi ortaya atabilmis ama, bunu tartismasal olarak ta teke indirgemistir. Cunku diyalektik ve dualizm de, neyin ilk olacagi, neyin neyi ortaya koydugu sorunu vardir. Cunku gorselligin yanyanaligi dilin noktasal islerliginden dolayi mumkun degildir. Oyuzden de; herkes kendi ideolojik inancsal dogrusu ile DOGRULARARASI bir tek secim yapmak durumunda kalmaktadir. Halbuki bu noktalama dilini, gorsellik ve boyuta tasiyabilen bilinc, uclemi rahatca gorur ve teke indirgemenin zamansal ilkleme sorununu yasamaz. Oyuzden de; metafizigin bu tekleme tartismasi, ne bir bilim icerir, ne de bilimseldir. Nedeni de; bu tekler arasinda; hangisinin ILK oldugu evrensel bir kabul gormez, yanlislanamaz ve hangisinin dogru oldugu, sadece ideolojik inancsal bir ortaya koyumdur. Butun yapilmasi gereken, bu temelleri veren, kokenin uclemini algilayabilmek ve bu kokenin uclemini tek bir temele indirgeme tartismasindan arinmaktir. Yoksa monizm, hangi temelin indirgenmesi olarak bir tartisma kisir dongusu olarak devam edecektir. Sorun, dogal dusunce kokenini degil; sadece bu kokene ait temellerden tekini secme sorunudur. Oyuzden de; her turlu ideolojik inancsal dogru; COKLU TEKLIKTIR. Iste tekligin, coklu temeli; teke indirgeyecek olanin ideolojik inancsal dogrusu ile paraleldir. Yasamda da bu tekli indirgeme; hep pozitif alginin ideolojisi, inanci ve etigi temelindedir. Iste buradaki "YANLIS" dogru olmayan anlamindadir. Yani, bir seyi yanlislayan ve de tamamen negatifleyen kendi POZITIFI temelinde negatifler. Yani anlamin disinda NEGATIFLIK dogal dusunce de mevcut degildir. Herkes, kendi ideolojik inancsal dogrusu ile; kendisinin dogrulamadigi ideolojik inancsal dogrulari, yanlislar. Bu temelde de yanlis "bana gore, benim dogrum olmayan" demektir. Cunku bana gore benim dogrum olmayani ortaya koyanda; kendine gore onu dogru olarak ortaya koyar. Iste burada uyusmayan DOGRULARIN sebebi; Dogru coklugu, goreceliligi ve degiskenligidir. Cunku sonucta negatif anlam verme de; aslinda POZITIF yanasimdir. Cunku ne duygu, ne de duyum alim olarak negatif degil, pozitiftir. Iste COKLU DOGRULARIN TEK DOGRULUGUNUN sorunu budur. Buradaki cokluluk ve teklik, her konuya, tabuya, veriye, degere, ideolojiye, inanca hem etiksel hem de metafizik temelde uygulanabilir. Uclu temelde, her turlu monizmin indirgemeci ve determinist tabanlari (madde, dusunce ve kavram) hangi taban temel olarak alinsin, monizm olarak diger monist yanasimlara terstir. Eger alinan taban bir dualite ya da diyalektik olarak karsitlik tasiyorsa da, burada da yine ayni sorun mevcuttur. Yani diyalektigin monizmi (idealist/materyalist) ayni sekilde biribirine zittir. Iste bu temelde her monist/dualist indirgemeci determinist dogru; sadece kendi ideolojik tabani ile varligi kendine dogrular. Bu temelde ortada olgusal bir dogrulama olmadigindan yanlislanabilme de mumkun degildir. Iste monizmin/dualizmin tarihler boyu, sonuc vermeyen ve hic bir zaman vermeyecek olan varliksal dogruluk savasi bir kisir dongudur, sadece her dogrulama kendi tabanina gore dogru iken, diger tabasnlara gore yanlistir. Iste bu varligin ideolojik inancsal dogru/dogrulama savasimidir.
  9. Herhangibir, olgu, bulgu ve Kurgunun evrensel olmasi ile evrensel onayi olmasi arasinda; bilim ile inanc, bilgi ile ogreti, bilimsel ile inancsal, epistemolojik ile ideolojik gercek ile dogru, epistemolojik gerceklik ile, doga ustuluk, dunya otelik, mistik, mitolojik, efsanevi v.s. farki vardir. Herseyden once, insanoglunun, yansisini algiladigi !? 'yu isaretledigi "var" a verdigi kavram; ister bilimsel, ister inancsal olsun EVRENSELDIR. Cunku KAVRAMLAR, OZNE/NESNE, SOMUT/SOYUT, MADDE/DUSUNCE, OZ/GORUNUS, OZEL/GENEL EVRENSELDIR. Mesela, tanri kavrami evrensel bir kavramdir. Fakat bir kavramin hangi cesidi olursa olsun, evrensel olmasi onun EVRENSEL ONAYI OLMASI ANLAMINA GELMEZ. Cunku evrensel onay demek, uzerindedeney, gozlem, bulus, inceleme, arastirma v.s. ile ortaya atilan ve belirli bir bilim dalinin disiplini haline gelen, formuller, postulatlar,maximler, axiomlar, yani; o bilim dalinin ilerlemesi icin, temel alacagi ve ustune bilimini bilgi olarak genisletecegi, temellerdir. Mesela F=ma, E=mc2, ya da "bir ucgenin ic acilari toplami, 180 derecedir" v.s. temelli ortaya koyumlar, EVRENSEL ONAYI OLAN SOYUTLARDIR. Iste bu temelde, bir seyin evrensel onay kazanmis olmasi demek, onun biliminin dalina gore, bilimsel olarak ta ki yanlislanana kadar, gecerliligi, yani kabul/red karsitliginin gecersizligi demektir. Yanlislanabilirligi de, yine gozlem, deney v.s. ile, ortaya konacak yeni formulun v.s. evrensel onay alarak gecerliligi, eski halinin gecerliligini gecersiz kilmak demektir. Oyuzden ne felsefenin, ne de etigin ister varlik uzerine, ister "toplumsal yasam" yonlendirimi/yaptirimi uzerine, getirilen hangi ideolojik inancsal dogru olursa olsun, bunun EVRENSEL ONAY KAZANAMAYACAGI, YANLISLANAMAYACAGI cunku, hic bir inancsal temelin bil kokeninin bilgi, bilim degilde; sadece ogreti olarak, ustelik dunyanin cesitli cografyalarinda ve toplumlarinda farkli olarak yonlendirildigi temelde INANCSAL/IDEOLOJIK DOGRULUGUNUN, evrensel onayi yoktur. Bunun anlami, inancsal/ideolojik olarak dogrulananin, dogrusu sadece kendini baglar, ayni baska ideolojinin inancsal dogrusuyla, dogrulananin, sadece dogrulayani bagladigi gibi. Sonucta, bilim ve bilimsellikte, tartisma, yaris, v.s. temelli bir dogruluk savasi yoktur. Cunku bilim ve bilimsellik, epistemolojik gercekliktir. Ama felsefe ve etigin dogrulari, kendi aralarinda "hangimiz/biz dogru/dogruyuz" savasi ve mucadelesi verirler. Cunku, onlar ideolojik/inancsal dogrulardir. Iste bu temelde felsefenin, metafiziginin tum ve herbir varlik ideolojik dogrulari ve etigin her konusunun (sosyal, siyasal, toplumsal, ahlaki, toresel, geleneksel, tarihi, kulturel v.s.) inancsal dogrusu, EVRENSELDIR, FAKAT EVRENSEL ONAYA SAHIP DEGILDIR. Iste bu temelde her turlu dini inanis, milli/etnik kimlik, tanrisal tum izmler, ideolojik tum izmler, doga ustu, bilim kurgu, dunya otesi, spekulatif v.s. tum inanclar EVRENSELDIR, FAKAT EVRENSEL ONAYA SAHIP DEGILDIR. Tanri, herturlu ve herbir yaratici, her turlu akilli tasarimci, ister Allah, ister Ucan Spagetti Canavari olsun, kim/ne olursa olsun, ister milyarlarla, ister bir kac kisi ile olculebilir olsun, evrenseldir ve kavram olarak vardir. Ama, evrensel onayi yoktur. Cunku HERHANGIBIR SEYIN EVRENSEL ONAY KAZANMASI DEMEK; ONUN BILGI, BILDIRIM,BELIRTIM, BILIM VEBILIMSELLIK OLARAK INSANOGLU BILINCINDE VE BILGISINDE YERINI ALMASI DEMEKTIR. KARSI CIKISA/KABULE ACILIMI OLMAYAN BIR GERCEK OLMASI DEMEKTIR. Bu gercekligin epistemolojik, yani yanlislanabilene kadar gecerliliginin olmasi demektir. Oyuzden lutfen, seyin evrenselligi ile, evrensel onay kazanmasi farkini cok iyi algilayalim ve bil kokeni ile, var ve ol kokenlerini biri birine karistirmasyalim ve farkin farkina varalim. Sonucta evrensel onay, bu dunyada yasam suren herbir bireyi onun kisisel dusuncesine ve davranisina bakmaksizin onu baglar. Bir seyin evrenselligi ise, bu dunyada yasayan herkes tarafindan ogrenilebilecegi, ve o ogretinin sadece dogruluguna inanani baglayabilecegi anlamini tasir. Son olarak, toplumumuzun dini/teolojik felsefe icerigine paralel olarak bir ornek verirsek, Allah, Kuran, Islam dini ve muslumanlik Evrensel olarak herkesin ogrenimine aciktir, ama; EVRENSEL ONAY KAZANAMAZ VE BU MUMKUN DEGILDIR. Cunku hic bir kavrami evrensel onaya acilacak bilgi, bilim ve bilimselligin alanina girmez ve onlarin konusu degilir. Felsefenin, metafiziginin ve etiginin konusudur.
  10. insanoglunun Tanrisal zihniyetinin, soyut uzerinde degil de; bir somut (evren, dunya, doga, madde v.s.), nesne uzerinde nasil gerceklestigini ve teizmin, soyut tanrilastirmasina paralel olarak, non teizmin, ya da antiteizmin, hem metafizik, hem de etik ideolojik inancsal temelde, nesneyi nasil tanrilastirdigini algilamak gerekir. Aslinda ilginctir. Insanoglu tarihinin baslarinda, daha tek tanrili ve soyut tanrilastirmaya gecmeden once ve hatta disisini tanricalastirmadan once, yani tanri figurleri, pitoreskleri cizmeden ve ortaya atmadan once, algilayipta, hakkinda sordugu sorulara cevap alamadigi nesneleri tanrilastirmisti. Bunlarin baslicalari, gunes, ay ve yeryuzundeki dogal olusumlardi. Aslinda insanoglu o zaman belki daha bilincsizdi, ama en azindan samimi, acik ve netti. "Ben bunu tanrilastiriyorum" diyordu. Bilhassa nihilizm sonrasi, herseyin bir insanoglu ortaya konumu oldugu ve seylerin kendi adina hiclendigi, insanoglu tarafindan ortaya atildiktan sonra; insanoglu bu bilincsizce gelen zihniyete once karsi koyamadi ve bosluga dustu. Daha sonra da tanrilastirma, zihniyetini tekrardan "hortlatti" Daha onceki yazinin, yani yaraticinin, programlayiciya "terfisi" temelinde aciklanan sekilde, nesne tanriliga terfi etti. Bunu ilk ortaya atan, panteizm/panenteizmin biribirini tamamlayan zihniyetidir. Aslinda bu normaldi. Dogal dusunce yapilanis ve isleyisinin inancsal kokeni temelinde, insanoglu ne yapacakti? Tabi ki kendisine kendisinin savunacagi, sahiplenip, sabitleyecegi ve kendisini teslim edecegi yeni tanrilari, tanrilastirdiginin farkina ve bilincine varmadan ortaya atacakti. Tabi ki bu ortaya atimlarin caga uygunlugu bakimindan, gunes, ay veya doganin uzerindeki herhangibir nesnel olusum olmayacagi kesindi. Iste bu noktada insanoglu, tanrisini farkinda olmadan ve bilincine varmadan; oznel icerikleriyle besledigi nesneyi tanrilastiriyordu. Nesnelere gecmeden once, insanoglunun kutsallik ve putlastirma temelinde, tarihi karakterleri kullandigini ve onlara sahiplendigini ve sahiplendiklerini de sorgulamaktan kacindiklarini unutmayalim. Gerci bu tarihi karakterler, genelde metafizik ve etik ideolojik inancsallar ortaya atan her turlu konuda soyut/somut toplumsallasan, kitlesellesen, duzen ve sistem haline gelen ideolojilerin yaraticilariydi. Iste bu temelde, nesneye verilen oznel icerik temelinde tanrilastirdigini, acik ve samimi olarak ortaya koyabilen izm; panteizm ve panenteizmdir. Diger metafizik ve etik izmler, henuz bunun bilincinde ve farkinda degildir. Bilhassa bilimsel ve inancsal temelde, nesneye (evren, doga, dunya, evrim, madde v.s.) verilen her turlu oznel icerik; bir yerde o nesnenin, yine insanoglu eliyle tanrilasmasini getirdi. Tabi butun bunlar, tanrilastirma zihniyetine ihtiyac duyanlar icindir. Cunku bu ihtiyac, giderilme acisindan bir doyuma ulasmak zorundadir. Bu da bilincsiz ve farkina varlmadan (panteizm/panenteizm, bunun farkinda ve bilincindedir), madde, evren, doga, evrim v.s. gibi uzerinde denmey, bulus, gozlem, arastirma yapilabilenlerin; soyutlama eliyle tanrilastirilmasi ve insanoglunun soyut tanrisina verdigi ozellikleri, bu nesnelere vermeye baslamasidir. Buradaki ilk tehlike, bu oznel icerik verilen nesne ile (madde, evren, evrim, dunya, doga v.s.) insanoglunun kuracagi sahiplenme, sabitleme ve en nihayetinde teslim olma bagidir. Belki tek farki, cezasi, kotulugu, yani kisaca, her insanoglunun dini temelli teizmin rehberligini yapan kitaplarindaki elestirilen konulara sahip olmamasidir. Kisaca "orada bir tanri var uzakta, bu tanri bizim tanrimizdir" zihniyetinin bilince ve farkindaliga cikmamis halidir. Isin en aci tarafi da, her zaman oldugu gibi, yine bu oznelligin insanoglu eliyle/adina/icin/ait verilen bir monologu oldugudur. Bu temelde de, uzerine oznel icerik verilen nesnenin (madde, evren, evrim, dunya, doga v.s.) her zaman oldugu gibi, bundan haberi yoktur. Cunku nesne kendi kendisini kendi adina ortaya koyamaz, insanoglu monologuyla, insanoglu hem kendi nesnesini hem de algiladigi kendisine gozlem veren nesneleri ortaya koyar. Aslinda, belki de bu tanrilastirma ve tanrisal zihniyet, insanoglunun ilk tanrilastirma zihniyetine paraleldir. Cunku oncesi de yoktur. Eger insan bu noktaya, geliserek geri geldiyse ve otesi yoksa, demekki bu acidan da, dogal dusunce iflas etmistir. Yani bireyci akilcilik acisindan iiflas eden dogal dusunce, demekki inancsal dayanagi olan tanrisal/tanrilastirma oznelligi ve icerigi adina da iflas etmistir. Demekki tek yapilacak olan, bunun farkindaligi ve bilince cikmasidir. Yeterki insanoglu turu ve biri, kendi disinda insandisi ve insanlikdisi baska bir guce oznel icerik verirken, bilincinde ve farkinda olsun.
  11. Insanoglu, tarihin bir doneminde kendince ihtiyac duyarak, dusuncesinde sezgisi ile yarattigi ve teklestirdigi, inancsal kavram; yaraticiya, bilimin bilhassa evrim icerikli gelismesi temelinde, yeni bir oznel icerik vermistir. Eskiden, "ol" deyince olan varlik, icerikli inancsal kavram yaratici; iki yuzyildir, nesnenin, oznel icerigi olan harekete de el atarak, nesnenin oznel hareketini "uslenmistir" Insanoglunun, "programlayici/tasarlayici" v.s. dedigi bu oznel icerik; evrimsel degisimin, donusumun, baskalasimin ve olusumun, islevini; bir oznel icerik veren Kim, sorusuna cevap olarak cikmistir. Goruldugu gibi, bilim ve bilimselligin; felsefeye biraktigi, var ve ol kokenli, varlik, madde, v.s. yi "ol" temelli sahiplenen yaratici; insanoglunun vedigi bu yeni oznel icerigiyle, felsefenin, varliginin, maddesinin hareketini de programlayan, tasarlayan v.s. olma cabasi icindedir. Burada, bilim ve bilimselligi, var ve ol kokenli turetilen kavramlarla ilgilenmese bile, evrenin, evrimin, dunyanin, doganin her turlu hareketinin getirdigi, degisim/donusum/baskalasim/olsum adina, bu yeni oznel icerikli programlayici/tasarlayici yaraticiya, bir cevap vermek durumundadir. Bu cevapta, su an itibariyle, madde, nesne temelli; evren, doga, dunya ve bunyeside barindirdigi her turlu canli/cansiz parcanin, ic dinamigi oldugudur. Aslinda, evrim, evren, doga, dunya hareket halinde ve durmadan, kendi bunyesindeki, her turlu canli/cansiz parcalarin degisimini, donusumunu, baskalasim ve olusumunu evrimsel hareket olarak aciklarken, gerek dogal secilim, gerekse, mutasyonu bir ic dinamik olarak aciklamalidir. Sonucta, oznel icerigi, ya insandisi bir programlayici, tasarlayici, ya insandisi bir nesnel kavram, madde, varlik, evren, doga, dunya, evrim, ya da insanoglu verecektir. Iste bu oznelicerigi, kendinin verdiginin bilincinde ve farkinda olmayan insanoglu, bu oznel icerigi veren, kendi disinda bir kaynak arayacaktir. Bu kaynakta, ya bir inacsal kavram olan programlayici/tasarlayici yaratici, ya da nesnel kavram olan; evren, dunya, doga, evrim, madde, nesne, varlik olacaktir. Gunumuzde, en azindan bu oznel icerigin vereninin, nesnel kavram oldugunu bilimsel olarak ortaya koymak, ic dinamigi ortaya koymaktir. En azindan, bu ortaya koyus; bugun yeni oznel icerik kazandirilan yaraticinin programlayiciligi ve tasarlayiciligina bir rakip durumundadir. Ya inanc/inancsalligi, felsefeyi guclendirecek, ya da bilim/bilimselligi, epistemolojiyi one cikaracaktir. Taki, tek bir oznel icerik veren parcanin insanoglu turu ve biri oldugu algilanana kadar.
  12. Bilindigi gibi, dinler tarihin hangi doneminde ve dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, somut ve soyut bir sistem/duzen v.s. olarak kurumlasmis, kurullasmis ve toplumsal, sosyal ve de psikolojik olarak nesilden nesile bilincalti sartlanmisliginin otomatiklesmis ve yerlesmis bir aktariminin yonlendirim ve yaptirimlaridir. Bu yonlendirim ve yaptirimlarin temelinde felsefenin metafizigi ve etigi temel teskil eder. Felsefe de, "Philosophy of religion" yani din felsefesi olarak yer alan dinler; varliktan ziyade, ideolojik inancsal yonlendirim ve yaptirimlardir. Dinlerin amaci uygulatma ve dini gerektiren sartlari iman olarak yerine getirmektir. Burada konu inanc ve uygulamanin imani oldugundan, genelde dunyada gelmis gecmis bir suru din olmasinaragmen; insanoglu turu biri sadece bunlardan birine iman eder ve uygular. Bu imanin da diger dinlere inanc beslemedigine ve kendi dinini uygulama temelinde diger dinler ile ya hic ilgilenmedigini,bilmedigini ve bilincsiz olarak ta karsi ciktigini gosterir. Genelde dinler iman ve inancin uygulamasina dayandigindan, tarihsel olarak ta pek degisime ugramazlar. Bu acidan da tarih ilerledikce ve bilim/teknik ilerledikce, tutuculasirlar. Cagin gerisine duserler. Dini uygulamalar, uygulayan kisi adina bir iman teslimiyetidir. Bunun temelinde de bilincaltisartlanmisliginin getirdigi otomatik ve sorgulanmaz iman yatar. Bilgisizlik, bilincsizlik temelli bu yanasimin basinda korku ve aklin tatmini gelir. Bu korkularn en basindaki korku, olum korkusu ve yasam sonrasi inancin getirdigi dunyevi imandir. Cunku olum bir yerde kisinin sonu oldugundan, kisi akil olarak bunun ile tatmin olmaz ve ebedi bir yasama olum sonrasi olarak ta ihtiyac duyar ve bunu dininin getirdigi sekilde yasaminda uygulayarak bir yerde yasam sonrasini kendi aklinin inanci ile garanti altina alir. Bu temeldeki epistemolojik bakis acisinin getirdigi, bu her yonlu yapilandirilmis dini uygulamalarin "religious philosophy" yani "dini felsefe temelinde bilissel ve sosyo-psikolojik olarak gozlemi ve bu gozlemin insanoglu uzerindeki her turlu sorunlarini ve basta numenal insanlasamama sorununu dile getirmektir. Burada bunu basarabilmek, serbest dusuncenin ve qua felsefesinin, din felsefesi temelindeki her hangi bir tarafini degil; tamamen din disi ve notr bir algi, bilgi, bilinc ve farkindaligin bilisselligini gerektirir. En basta dini uygulamalarin sorgulanmamasi kendilik bilisselliginin yoksunlugunun hem birsel hemde tursel yanidir. Burada tanri, yaratici, akilli tasarimci v.s. temelli teolojik yapilandirilmisligi bir yerde farkli degerlendirmek gerekir. Cunku dinler birer ideolojik inancsal yaptirimlardir ve hepsi tanriyi icermeyebilir. Bu temelde din hem tanriya verilen her turlu teleolojik ve insanoglu oznel, ozsel ozel anlam ve iceriginin dunyevi olarak sistemlesmis bir duzenidir; hem de yasam sonrasi tanri ile bulusmanin verdigi gorevin yerine getirilip, yasam sonrasi metafizik olarak devam edecegi varsayilan yasamin din uygulama temelinde tanrisina uygun olmasidir. Bilhassa ideolojik inancsal bir akilcilik ve uygulama temelli iman acisindan, felsefenin temel konu ve kavramlarindan biridir din. Ayni zamanda insanoglu turunun her turlu verdigi fenomenal gozlemin gozlemsel ve numenal yeti temelli gozlemi ve degerlendirmesidir. Insanoglu dusunce ve davranisinda sosyo-psikolojik en bas rollerden birini oynar. Ancak sorgulanmasi ve sorun algisi temelinde bu uygulamalardan kurtulunabilir. Bu kurtulusun da pratige yasam ve iliskiye nasil yansiyacagi, kisinin hangi cografya ve toplumda yasadigina ve dini uygulamanin toplumunda almis oldugu yerin uygulamayayonelik baski ve zorlamasina, kisinin kendi iradesi, azmi, kararliligi ile buna ne kadar uyum saglayacagina v.s. baglidir. Son olarak din, uygulama ve iman olarak teslimiyetin bilgisizligine ve bilincsizligine dayandigindan; bilimin bilimselligi ile taban tabana zit bir seyir gosterir. Kisinin kendi bilisselligi ve bilimselligi ne kadar gelisirse; o kadar dine olan her turlu yanasimi zayiflar, onemsizlesir ve luzumsuzlasir; ya da din ile savasima ya da din uygulayani ile savasima doner. Iste burada da antidincilik ve dinli olmamak farki ortaya cikar. Yine burada sekuler yani dunyevi olmak; bir yerde dinsiz ya da din karsiti olmaktir. Bu da basta bilinc ve farkindalik gerektirir. Ayrica dinden kurtulmak, dini teslimiyetten kurtulmak adina, dusuncenin uzerinden iman baskisinin da kalkmasi demektir. Son olarak dinsiz ya da din disi olmak demek; dini uygulamayi terk etmek demektir. Bunun dini uygulayan kisiye donusmesi ise, kisilik ve insan hakki yaninda hak ve ozgurluk ihlalidir. O yuzden mucadele numenaldir ve insanoglu fenomeni ile degildir. Yoksa tarih basta SSCB olmak uzerine her turlu din bunyesindeki fenomenal/dogal savaslarin insanoglunu nasil kana boyadigini gostermektedir. Bu temeldeki insanlikdisi her turlu uygulama basta, dini sistem ve duzenlerde mevcuttur. Eger bir ulke ve toplumunda din temel ise; insan haklari, hak ve ozgurlukten, kendilik bilisselligi ve bilimsellikten bahsedilemez.
  13. Verdigim linki okudun mu? Evrim kisaca bir evrimlesme surecidir. Bu sureci ortaya koyan degisim, donusum, baskalasim ve olusumlarin toplami, devami ve surekliligidir. Buradaki gecen her turlu zamansal icerik, teleolojik ve teolojik bir olgu degil; olabilirlik olasbilme olasiliginin olan gozleminin getirdigi zaman dilimidir.
  14. Sizlerce buradaki "ideal" sifati neyi ifade ediyor? Ayrica kime/neye gore "ideal" insan? Arzu edilen, hedeflenen, yasanan v.s. anlamlarindami? Erisilebilirlik/erisilemezlik kistaslari nelerdir? Bir kisi, bu "ideal" duzeye erisebilme adina ne yapmalidir? Bu "ideallik" tamamen kisinin insiyatifinde midir?
  15. Aciklamave bilgilendirme icin tesekkurler. Ben konuyu sadece site ve onun okur yazar kitlesi olarak degerlendirmistim.
  16. Konu zamanin varligi yoklugu degil; insanoglunun onu kavramsal bilgi, algi olarak yaratmasi ve somutlastirmasi, onsuz yasayamaz hale gelmesi ve her seyin olcumunu yaparkewn, ana olarak ta zamani kullanmasidir. Her seyde oldugu gibi, insanoglunun zamani da zaten sorundur. Basta boyutsuz, degisken ve noktalamali ama; ucludur. Ayrica oncelik/sonralik baslangic/son kisir donguleri vardir. Iste bu temelde yanlislanabilene kadar, verilen zaman baslangic olur. Yalniz mekan ve bunyesindeki her bir fenomenin zamana ihtiyaci yoktur. Yalniz mekansiz bunye ve bunyesinde olanlarin olmasi mumkun degildir. Dusuncenin, zihniyetin v.s. kisaca tum soyutlarin mekani beyindir. Somutlarin mekani da gozlem verendir. Allah insani degil; insan Allah'i tanitir. Aksi bilimsel ve builissel degil, inanctir. Tabiki her inincin kendi inanirligi bunyesinde yonlendirim ve yaptirimlari vardir. Islamin ve imanin sartlari da bunlardir. Tabi buyrun, bilimsel ve bilissel olup olmadigini degerlendiririz.
  17. Evrim sadece bir teori degil, bir olgudur. Olgular gozlem verir ve tum insanoglunu baglar. Tartisma disidir. http://www.turkish-media.com/forum/topic/292000-evrim-bir-olgudur/
  18. Rica ederim. Basliga hosgeldin. Aslinda "evrensellesmek" bu baslikta aciklaniyor. Istersen once orayi oku, oradan neresi ile ilgili dusunce, bilgi belirteceksen; orayi alintila, boylece ona gore konu detaylanir. Ya da sen, evrensel sifatindan nealgiliyorsan, onu belirt, onun uzerine yazisalim. Buradaki evrensellik fenomenal,yani fiziksel, biyolojik degil; zihinsel, dusunsel/davranissal yasam ve iliskisel yani numenal evrensellesmektir.
  19. Sen nelere "takili kaliyorsun?" inanclar, dogrular, ideolojiler kelimelerle ifade edilmiyor mu? Bu isin baska bir yolu mu var? Iste bu temelde kelimeler degil; kelimeleri kullanan beyinlerin kelimerlere kendi duzeylerince ne anlam ve icerik verdikleri ve kelimeler ile nasil bir teslimiyet bagi kurduklari onemlidir. Ben aklin cikmaz ve celiskisindeki ic celiskide bunu iz\ah ettim. Yani kendine her musluman diyenin verdigi anlam ve icerik farkli. Iste bu temelde iki kendine musluman diyen bile farkli dusunup davraniyor. En basiti, biri bas ortu takiyor, digeri takmiyor v.s.
  20. Peki sen insanoglunun sadece evrime ya da dogalliga mahkum oldugunu mu dusunuyorsun? Yani insanoglu kendi zihniyetini kendi sorgulayip, degistiremez mi? Yani zihinsel olarak insanlasamaz mi? Insanoglunu her turlu fiziksel olarak yonlendiren onun zihniyeti degil mi?
  21. Bildigim kadariyla, iktidarin elestirilerinden sonra dizi sadece degisime ugramadi, ayni zamanda bu sene de sona erecekmis.
  22. W-X-Y-Z Acilimlari; Bu mesajimda, dogal zihniyetin, evrensel yapilanis ve isleyisinin kullanim sembolleri olan x ve y nin disinda, w ve z harflerinin de x ve y temelli icerigini izah edecegim. Eger x'i sekilsel olarak ele alirsaniz; ters iki v den olustugunu gorursunuz. Yani X iki birbirine zit v den olusmustur. Iste bu iki v nin w ifadesi ise, iki ve biribirine karsit v kullanimi demektir. Yani X in ters iki v sinin duz olarak yan yana yazilimidir. Iste kimin, soyutunun kavrami olan x, karakter, oz, tabiat olarak; iki v kullanimidir. Buradaki v lerden biri; Kendisi ve karsitligin pozitife indirimi; Digeri de; Karsiti ve ikilemin, tek (bir)'e indirimidir. Bunu uclem olarak; xy-x ve xx-y ile ifade edebiliriz. Burada w cizimini goz onune getirirseniz; w nun ust kismindaki uc nokta, sirasiyla y x x ve altindaki iki nokta da y x birlesimini veren, x ve x x birlesimini veren y dir. X in, genel toplamda; karakter, oz ve tabiat olarak; Kendisi, pozitif, karsitlik icerigi vardir. X oz, karakter ve tabiatinin, goruntusu, sekillenisi olan y olarak ta; Karsiti, bir, ikilem icerigi vardir. Yani, y aslinda x karakterinin, goruntusu ve sekillenisidir. Iste z de bu temelde; hem yukaridaki w nun ust iki noktasinin, ilk alt nokta ile birlesimi, yani y x in x birlesimi ve w nun ust ikinci ve ucuncu noktasinin ikinci alt nokta ile birlesimi, yani x x in y birlesimi; hem de xy birlikteliginin, bir butun olarak yazilisi (zi) ve okunusudur (zay). Bu arada deginmisken, p h q ya da kisaca deginelim. F, fonksiyon temelinde; p ve h nin birlikteligidir. Photograph kelimesinin ilk iki harfi ve son iki harfi ph, f olarak seslendirilir. Buradaki f fonksiyonunun p ve h acilimlari; agzin kapaliligi (p) ve nefes alisi (h) dir. Buradaki p durdurma, bitirme, sabit temelli pose ve posit olarak ikilem temelindedir. H de nefes alisi/verisi olarak karsitlik temelindedir. Q da "olarak, sifatiyla, mahiyetinde" temelinde bir kullaniimdir. QUA seklinde ifade edilen bu kullanimin, daha once de bahsettigim gibi, bir kimi (qui) ve kendisinin niceligi (quantity) ve niteligi (quality) olarak (qua) olusturulmustur. Burada bilindigi gibi, nitelik; pozitivite karsitliginin; niceligi olan bir de, ikilemin indirgenmesidir. W larin nefes acilimlari da soru kelimelerini olusturur. ( What/ne, when/nezaman, whyneden-nicin, where/nerede, who/kim, whose/kimin which/hangisi). Dolayisi ile, hangi dilin, linquistik, ya da etimolojik koken ve yapilanisi olursa olsun; yukaridaki harfler olan; w, x, y, z, ve p, h, q ana harflerdir. Aslinda noktalama dilinin yazimi ile, yukaridaki ifade edilenleri resimlemek oldukca karmasik ve zordur. Alginin netligi ve acikligi, cizimsel ve sekilsel izahin; goze hitabiyla daha kolaydir.
  23. Harflerin cizimsel anlami Daha once harflerin cizimsel ve sekilsek anlam ve icerikleri uzerine dilin etimolojik ve linquistik yapilandirmaciligi oncesi aryan kokenler denilen dil kokenleri temelinde bir calismam olmustu, onu buraya kisaca aktariyorum. Aslinda bu calisma bir yerde "evrensel-insan zihniyeti" basligindaki ana evrensel kullanim sembolleri olan x ve y nin acilimi temelindeki, diger beynelminel kullanilan harflerin bir cizimsel, sekilsel anlam ve icerik analizidir. A=ilki ifade eder. Ilk, noktadan, dogar. Bir aciyla ayrilir ve birbirinden uzaklasir, ama ne kadar uzaklasirsa uzaklassin, iki ucun arasinda, bir ikilem ve karsitlik bagi vardir.Bu da ilkin-ki ilk ne olursa olsun-karakteridir. X semboludur. B=baslangic ve dogumu ifade eder.Baslangic ve dogum, ikilinin birlesimiyle mumkundur.Yani uclemdir.Y semboludur. C=tamamlamayi, ve karsitligi ifade eder D=bolum demektir, yani bir butunun parcalari E=dista olan, disarida olan demektir F=p ve h harflerinin beraberligini ve karsitligini verir. Hem seyin ne oldugunu hem de onun hareketini icerir.Burada sey, sabitlenmis temeldeki p; hareket ise, nefes temelindeki h ve ikililigidir.Yani nefes alma ve verme. G=temel, esas, ana v.s. kelimelerini temsil eder. I=egoyu, ben 'i tek ve biri temsil eder J= firlatma anlaminda, insanoglunun ifadesidir. K=bilginin ve bilmenin temelidir L=ortaya yatay olarak insanoglunun koydugudur. M=insanoglunu ve onun herturlu ortaya koydugu cevabin temelidir N=tabiati ve tabiligi, temsil eder O=toparlamak anlamina gelir Q=kim, olarak; nicelik ve niteligin kullanim isaretidir. R=L nin tersidir, yani ortaya dikey olarak konandir. S=insanoglunun temel fonksiyonlarini belirtir. T=tamamlanmis, mukemmel anlamini tasir, ayrica ters t ise axiomatik hareketin isaretidir. U=kullanimi ifade eder. V=ikilem veya karsitligin teke indirgenmesidir W= M nin tersidir, yani M ler cevapsa; W 'lar da sorulardir.Biri ikilemin, ucleme tasinmasini, digeri uclemin, ikileme indirgenmesini isaret eder. Z=zik zak, temelinde, insanoglunun ikilem ve karsitlik arasindaki git-gelini temsil eder.
  24. Bu arada, isin birde espri yonu vardir. Ki gercek payi coktur. Ayni dili konusanlarin bile, biribirini algilamamasi. Bu algilamama; dilden degil; dili anlamaya calisirken, ortaya konan yorumsal ve temelsel bakis acilarinin farkliligindan kaynaklanmaktadir. Ayni dili konusmak; dilin cinsi ile ilgili degil; dili anlamaya yanasimin ayniligiyla olculur. Yani; dili yansitanin bakis acisini algilamak, dil uzerine yansiyanin nasil algiladigi ve yorumladigi degil. Bu da; toplumun fertlerinin iletisim kurarken, biribirlerinin bakis acilarinine kadar bilip bilmedigiyle paraleldir. Bunun da ogrenimi; iletisimdeki, dogru-yanlis icerikli anlama ve yorumlama degil; ne dedigini algilama temelli, notr algidir. Notr algi olmadan; iletisimdeki kisilerin biribirini algilamasi mumkun degildir. Sadece olan, biribirlerini kendi dogru-yanlislariyla anlamak istemek; ve kendi dogrusuna uymayan davranisi; yanlislamak ve sonucta iletisimi, karsilikli ikna olma-etme tartismasina donusturmektir. Tabiki bu tip icerikli bir iletisimde de, duygusallik, kisisel satasma ve atismalar, empozeler ve uyarilar v.s. kacinilmazdir. Turkiyede, hangi dillerin nerede ve kac kisi tarafindan konusuldugunu, ogrenmek isteyenler; asagidaki linkten, bu bilgileri bulabilirler. -http://www.porttakal.com/haber-turkiye-nin-anadilleri-trakya-ve-anadolu-da-36-anadil-konusuluyor-86820.html-
  25. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Evrim Kuramı
    Islam tarihinde "El Cahiz, diye bir Arap bilim adami (d. yaklaşık 781 - ö. Aralık 868 veya Ocak 869), evrim konusunda, "Hayvanlarin Kitabi" adli eserinde dogal secilimi animsatan "varligin mucadelesi" adli bir fikir ortaya atmis. Wiki de ki ingilizce linki; http://en.wikipedia.org/wiki/Al-Jahiz Bu da Turkce linki http://tr.wikipedia.org/wiki/El-Cah%C4%B1z Her zaman oldugu gibi, ingilizcesi daha detayli. Bu konuda bir bilgisi olan varmi?, Konu Darwin'den en az, 1000 yil once. Prof. Dr. El-Baz ile yapilan söylesin devami.. -http://yenisafak.com.tr/diziler/nasa/nasa04.html- Ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi Öğretim üyelerinden Prof.Dr Mehmet Bayraktar,Prof dr.İlhami Güler ile yapılan söyleşiler -http://www.izafet.co...m-ve-evrim.html- Süleyman Demirel Üniv. İlahiyat Fakultesi öğretim üyesi P r o f. D r. İ s m a i l YAKIT -http://www.ismailyak...urandaadem.html- -http://www.ismailyak...ayaratilis.html- Prof.Dr Hayrettin Karaman’ın en azından olabileceğini düşündüğü yazıları için -http://www.hayrettin...uzen/4/0020.htm- -http://www.hayrettin...makale/0005.htm- -http://www.hayrettin...akale/0006.htm- Prof.Dr Süleyman Ateş -http://makale.turkce...a-bulunduk.html- Mustafa İslamoğlu -http://www.mustafais...im-Teorisi.html- -http://www.mustafais...arwincilik.html- Bahattin Sağlam http://www.turkish-media.com/forum/ Marmara üniversitesi ilahiyat fakültesi prof dr Bayraktar Bayraklı,Araştırmacı Ahmet Hulusi,Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Sait Şimşek,Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk un aralarında bulunduğu önemli akademisyenlerin fikirleri -http://www.ilkayet.net- Benim, bu basligi acmamin nedeni; musluman bir bilim adaminin, hem de Darwin'den bin yil once, Darwin'in dogal secilim anlayisini cagristiran bir teori ortaya atmis olmasiydi. Yoksa, bugun gunumuzde, bir suru dini inanir (musluman, hristiyan, musevi, ya da diger dini inanirlar), zaten evrimi algiliyor. Basta hristiyanlarin ortodox kanadi, Vatikan eliyle zaten "evrim'in bilim ve bilimsel oldugunu ve ancak tanrinin yarattiklarinin evrimin konusu olabilecegini" acikladi. Bu konuda, HY v.s. henuz direniyor. Eger muslumanlardan, evengalizmi benimsemis olanlar cikarsa, bunlar zaten evrime karsi degil. Bu da henuz Turkiye'de tam olarak aciga cikmamis bir konu. Yani birileri bir yerde, henuz "evrim kabul edilsin ve Allah'in yaratimi ile bir celiskisi olmadigi ortaya konsun" dugmesine basmis degil. Bunun nedeni de bana gore, buyuk bir ihtimalle, evrime karsi cikanlarin tezi olan akilli tasarimci ile herseyin yaraticisi algisinin henuz ozdeslesmedigidir. Eger bu ozdeslesirse; muslumanlarin yaklasim olarak evrime karsi cikislari da son bulur. Daha once herhangibir dini inancin; bilimin getirdigi bilimsel aciklama ve ortaya konumlara karsi cikipta, sonra kabul ettigi gibi. Bunun en guzel ornegi, tarihte Galile ve dunya ornegidir. Bilim her zaman inanctan ve bilimsellik her zaman inancsalliktan onde gider ve tarihin akisi temelinde de bilimselligin ortaya koydugunu kabullenmeyle sonuclanir. Iste buradaki en onemli konu, bilimselligin sagligi ve tutarliligi acisindan; ortaya koyanlarin; inancsal bilisel ya da bilimsel inancsal olmamalaridir. Cunku ister bilimsellikten yola cikilip, inancsalliga varilsin, ister inancsalliktan yola cikip, bilimsellige varilsin; iste bilim ve bilimselligin bunyesinde barindirdigi bu metafizik olgu; herzaman bilimin ve bilimselligin onundeki inancsal engeldir ve bundan bilim dusunce ve her turlu teorik olduda arinamadigi surece de; bilim ve bilimsellik her zaman inancsallik tehlikesi yasayacaktir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.