Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. "Melek" ekranda goruyormusun? Neden kizayimki, senin sorularin benim konuyu daha bir algilanir kilmami ve detaylandirmami sagliyor.
  2. Burada onemli olan bu akilci soru degil; insanoglunun fenomeni degil; gozlemini ortaya koymasidir. Mesela ayni "peki bana Allah disinda baska bir tanri gosterebilir misin" sorusu gibidir. Burada da soru yanlistir. Cunku Basta Allah olmak uzere hic bir tanrinin gozlemi yoktur. O yuzden bakis acini var ve ol sorularindan bil sorusuna yoneltmen lazim. Yani "ben fenomeni degil; ancak onun gozlemini bilebilirim." Cunku fenomen ile dialog yoktur ve onu insanoglu algisi kavrami ve bilgisi ile ortayakoyar. Scientific phenomena A comparison between a candle flame on Earth (left) and in a microgravity environment, such as that found on the ISS (right). The same phenomenon is observed as appearing differently. The combustion of a match is an observable occurrence, or event, and therefore a phenomenon. In scientific usage, a phenomenon is any event that is observable, however common it might be, even if it requires the use of instrumentation to observe, record, or compile data concerning it. For example, in physics, a phenomenon may be a feature of matter, energy, or spacetime, such as Isaac Newton's observations of the moon's orbit and of gravity, or Galileo Galilei's observations of the motion of a pendulum.[5] A mechanical phenomenon is a physical phenomenon associated with the equilibrium or motion of objects Gem phenomena In gemology, a phenomenon is an unusual optical effect that is displayed by a gem. Play-of-color, labradorescence, iridescence, adularescence, chatoyancy, asterism, aventurescence, lustre and color change are all phenomena of this type. Social phenomenon Group phenomena concern the behavior of a particular group of individual entities, usually organisms and most especially people. The behavior of individuals often changes in a group setting in various ways, and a group may have its own behaviors not possible to an individual because of the herd mentality. Social phenomena apply especially to organisms and people in that subjective states are implicit in the term. Attitudes and events particular to a group may have effects beyond the group, and either be adapted by the larger society, or seen as aberrant, being punished or shunned. See also Atmospheric phenomenon Local realism Natural phenomenon Paranormal phenomenon Phenomenology (philosophy) Psychoid archetype - Jung and Pauli believed that physical phenomena provided a link with the archetypes of the scientist who studied them; List of Internet phenomena Yalniz varolusun bir varlik ideolojisi olan fenomenoloji ile bilimin gozlem tabani fenomeni karistirmamak lazim. Teknik ozurluluk alintilar yaziyi kuculttu.
  3. Yani, sudur. Insanogluna kendi dahil ve insanoglu iradesinden bagimsiz bir gerceklik vardir, yalniz bu gercekligin ne oldugu, adi, tanimi, tarifi, amlami, icerigi ve her turlu kavramsal bilgisi insanoglu yapilandirilmisligidir. Iste buradaki gerceklik ontolojik olarak ve taban olarak tartismali ve uc turludur. Materyalizmin gercekligi nesneldir. Idealizmin gercekloigi ozneldir. Kavramciligin gercekligi isimdir. Bu uc ontolojik bakis acisi ne kendi dogrularini digerlerine gosterebilirler, ne de digerlerini yanlislayabilirler. Cunku ortada bir olgu ve gozlem yoktur. O yuzden de akilciligin ideolojik inanclaridir. "Gercek karmasasi" basliginda butun gerceklikleri ve tabanlarini hem ontolojik hem de epistemolojik olarak acikladim.
  4. Buradaki fark biri gozlemi digeri kendini ortaya koyar. Yani ontoloji varligin kendisini bilim ise varligin gozlemini ortaya koyar. Ustelik varligin kendisini ortaya koydugunu soyleyen de insanogludur, varligin kendisi degil. Kisaca bilgiyi tureten insanoglu fenomenidir, fenomen sadece insanoglu algisina gozlem verir. Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi Gordugun gibi fenomen degil;gozlemi ortaya konur. Materyalizm ise fenomeni sadece maddeye indirger ve fenomenin kendisini maddeye ozdeslestirir. Ayni idealizmin dusunceye ozdeslestirdigi ya da kavramciligin kavrama ozdeslestirdigi gibi. Iste bu yuzden ontoloji fenomenin ne oldugu uzerine tarihler boyu tartisir durur. Bilim ise gozlemini olgu olarak ortaya koyar ve tartismayi bitirir ve gozlem ile bu olgunun yanlislanabilecegini baki kilar.
  5. Hayir madde demek degildir. Madde bir fenomendir, yani gozlem verir ve bilimde bilimsel olarak maddeyi degil; gozlemini ortaya koyar. Madde materyalizmin fenomeni hem teke ilke ve mutlaka indirgemesidir, hem de gozlemi degil; maddenin ne oldugunu ortaya koydugunu soyler. Yani madde adina konusur. Bilim ise insan adina konusur ve kendi gozlemini dile getirir. Senin sorun ayni "Allah disinda bir tanri oldugunu hangi teoloji iddia ediyor? dayanasgi nedir" sorusuna es degerdir. Ayrica bilissel bilim olarak dusunce de gozlem verir. Yani insanoglu dusunurken beyin hareketleri gozlemlenir. Kavram da gozlem verir. Feniomeni sadece maddeye indirgemek, bilimin yanlislanabilirlik ilkesine terstir. O yuzden de bilim ontolojik degil, epistemolojiktir. Yani varliktan ve gercekten degil; bilgi ve olgudan yola cikar. Ontolojinin akilciligina karsi, gozlemi one cikarir.
  6. Ben sana materyalizm ile bilimsellik ve epistemoloji arasindaki farki soyle izah edeyim. Materyalizmin madde dedigine, bilim fenomen der. Materyalizmin ortaya koydugu madde yerine; bilim fenomeni degil, gozlemini ortaya koyar. Materyalizmin ontolojik gercekligi yerine, bilim yapilandirilmis gercekligi one surer. Materyalizmin ontolojik gercegi, mutlagi ilki ve teki yerine; bilim yapilandirilmisligin gozlemini ve olgusunu ortaya koyar, tartisma disidir herkesi baglar ve gozlem ile yanlislanabilir. Bilim fenomeni ortaya koymaz, materyalizm ise fenomeni maddeye determinist olarak indirger. Son olarak bilim bil kokeninden, materyalizm var ve ol kokeninden yola cikar. Bilim her turlu fenomene kendi oznelligini verdiginin farkindadir, materyalizm ise maddenin kendi ozelligi oldugunu sanir. Iste o yuzdenm materyaslizm maddeye akil, oz, teleoloji yuklerken; bilim sadece gozlemler ve bulgu olgu ve kurgusunu ortaya koyar. Kisaca bilim "doganin kanunlarinin dogada olmadigini ve dogayigozlemleyen insanoglunun bu kanunlari verdiginin" bilincindedir. Maateryalizm ise "doganin kanunlari vardir" der, yani varoluscudur ve insanoglunu evrime fiziksellige biyolojiye v.s. teslim eder. Ustelik teslim ederken de numenal yetisini kullanir. Yani kendi teslimiyetini kendisi ortaya koyar. Bilim ise bilissel olarak nesneye maddeye kendi oz, ozel ve oznelligini kattiginin insanoglu olarak bilinc ve farkindadir. Bilimde bilisselligin ozgur iradesi ve insanoglunun niteligi vardir. Materyalizm de ozgur irade algisi yoktur ve insanoglu fenomeni sadece bir madde olarak nicelik temelinde degerlendirilir. O yuzden de ayni meta mal gibi satilir, satin alinir. Bir ideoloji inanc pesinde suruklenir. Yani bilincin ve farkindaligin kisaca bilisselligin algisi ya yoktur ya da onemsizdir. Kisaca insanoglu ya bir koyun ya da bir esya yerine konur ve ideolojik inancsal dogrular ugruna savasa surulur ve harcanir. Orada soylenmek isteyen olgunun ve gozlemin tabani olan fenomendir. Aksine materyalizm her turlu oznelligi ve ozu fenomene yukler. Zaten madde ve nesneye oz ozellik ve oznellik yuklemek; akilli tasarimcilik ve teleolojiktir. Yani duzen algisi.
  7. Yani hangi eski tarihe donus?
  8. Evet, bir isgal sadece fiziki olarak algilanamaz. Her turlu yonlendirim ve yaptirimi uygulatabilmek te bir isgaldir.
  9. Sen ne yapiyorsun ya da diyorsun?
  10. Evet toplumu ve halki "kirk katir mi/kirk satir mi?" secenegi ile ya cemaat/evengalist/F.Gulen kanadina, ya da Erbakan uzantisi polis devleti kanadina teslim etmek. Yani teokrasinin "otokrasi mi/demokrasi mi?" secenegi arasinda ulke ve toplumunu birakmak. Yokmu soyle, bireyden onun her turlu hak ve ozgurluklerinden evrensel hukuk ve insan haklarindan toplumdan farkli halklarindan ve her turlu emekci kesimden, ulke butunlugunden ve her turlu etik (milli dini) farkin farkini taniyacak ve her bireyi bireyin yasami, gelecegi, egitimi, isi, konutu v.s. olarak dusunecek ve bilimden cagdasliktan yana bir aday? Cok sey mi istiyorum?
  11. Evet her konuda oldugu gibi, bu konudaki kutuplasma da saflarin belirleyicisidir. Patriotlardan yana olmak; savastan, emperyalizm den, Suriye'nin emperyalizmin eline tamamen gecmesinden, O.Dogu'da emperyalizmi guclendirmekten, teror ve savasi koruklemekten insan haklarindan evrensel hukuktan hak ve ozgurluklerden vaz gecmekten, NATO'nun ulkemizi yonetmesinden v.s. kisaca her turlu insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranistan yana olmak demektir. O yuzden kimler patriotlardan yana kendilerinde bir cikar goruyorlarsa, insan ve insanlik adina vicdan adina bir kez daha dusunsunler.
  12. Onerin nedir? 1980 oncesine donus mu/1960 oncesine donus mu/1923'e donus mu? ya da......
  13. Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiç bir metafiziksel kavram kabul etmeyen felsefi kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, varolan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır. Maddeci kuram, monist varlıkbilim sınıfına aittir. Böylelikle, düalizm veya plüralizmden ayrılır. Görüngübilim üzerine kurulmuş idealizm ve tinselcilik düşüce sistemlerin karşıtıdır. Felsefi okulların çokluğuna ve aralarındaki farklara rağmen, tüm felsefi sistemlerin birbirlerine taban tabana zıt iki ana karegoride toplanabileceği söylenir: idealizm ve maddecilik. Bu iki kategorinin temel önermeleri gerçeğin doğası hakkındadır, ve aralarındaki temel fark "Gerçeklik neyden meydana gelir ve aslı nedir?" sorusuna verdikleri yanıtta bulunur. İdealistler için ruh veya bilinç, akıl esasken, maddeciler için madde asıldır, ruh veya bilinç de, bu aslolanın sonucu olarak doğan ve ikincil olandır. Maddeciler, varoluşun insan bilinci gibi maddi olmayan kavramlarla temellendirilmesine karşı çıkarlar. Onlara göre dış dünyanın gerçekliği sorgulanamaz ve insan da bu maddi dünyaya bağlıdır. Örneğin, antik maddeciler, insan ruhunun beden dışı ve ölümsüz bir varlık olarak düşünülmesini kabul etmezler. İnsanı dış dünyanın bir parçası olarak görmesi ve insan bilincinin doğa üzerindeki egemenliğini kabul etmemesi yönüyle determinizm düşüncesiyle paralellik gösterir. Bence sen materyalizmin ne oldugunu bir daha gozden gecir. Cunku yazdiklarin materyalizm ile pek ortusmuyor. Cunku itiraz ettigin ve benim dile getirdigim her bir kavram materyalizm de mevcut. Yaani senin algiladigin, anlam ve icerikm verdigin materyalizm; felsefenin ortaya koydugu materyalizm degil. Oyuzden materyalizm de olan ve senin hurafe olarak niteledigin kavramlar materyalizm de birer inanc olarak mevcut. Aksi ideoloji olamazdi zaten. Cunku her bir ideoloji determinist ve indirgemeci ve mutlakcidir. Aksi olsa zaten savunulmaz. Bilim ve bilimselligin ise savunuya ihtiyaci yok. Cunku gozlem verdigi ve olgu oldugu icin zaten tartisilmaz ve karsi cikilmazdir. Materyalizmer ise ilk karsi cikan onun ikiz kardesi ve tarihler boyu rakibi idealizmdir. Zaten bu savasimin bilimsel ve bilissel bir icerigi de olmadigindan galibi/malubu da yoktur. Sadece aklin kendini inandirma tatminidir. Ustelik bu savasima kavramcilik ta son iki yuzyilda katilmistir.
  14. Bir seyin bilimselligine ne ben ne baskasi ne de akil karar veriyor. Gozlem ve olgu karar veriyor. Bilissellik te bunlari algilamak icin gerekli.
  15. Aslinda neyin hak, neyin batil oldugu konu metafizigin fizik otesi olunca pek fark etmiyor. Sonunda teslimiyetci inanc. Mesela spagetti canavari hak, Adem/Havva batil olabiliyor. Tabi bu ayrim sadece kendi fizik otesi bunyesinde gecerli. Bilimsel ve bilissel olarak zaten ne boyle bir secim ne de ayrim luizumsuz, gereksiz,ihtiyacdisi ve anlamsiz.
  16. Oyle olsun bakalim. Ben de bu mesaja yanit verecek bir icerik goremiyorum. Cunku baslik yeteri kadar algilanamamis, ya da sirf karsi cikmak olarak algilanmis. Yaani alisilagelmis bir bilincalti algilamasi.
  17. Vay anam vay! Yeme de Icme de yaninda yat.
  18. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Bugun artik iktidarin da aciklamasi ile, hukumet, devlet ve kurumlarinin; Imrali ile gorustukleri artik, ayen/beyan ortada. Ustelik bu gorusmelerin yakinda degil de, belirli bir suredir yap[ildigi da aciklandi. Gerci iktidarin bir konuya onceden karsicikp verip/veristirip; sonrasanki onlari kendi soylememis gibi tam tersini soylemesine toplum da alisti. Nitekim Imrali konusunda da belirli bir zaman once iktidar "hukumet ve devletin boyle bir gorusme yapmadigini, bunu soyleyenlerin soyle boyle oldugunu" o "Kasimpasa agzi" ile soylemisti. Ayni soylemler, Esbaskan konusunda ve Libya konularinda da gundeme geldi. Yani once inkar ve "soyleyen sudur/budur" sonra oyle oldugunun kendi tarafindan aciklanmasi. Gerci burada iktidari tek basina "suclamamak" lazim, ne de olsa emir kulu. Emirleri yerine getirmek adina, iste boyle ilk soyledigini ikinci ile bozuyor. Gelelim konuya. Bugun ulkede ve toplumunda terorun bitmesini kim istemez? Onca sehitin onca ailesi toplum ve farkli halklari ve farkli kesimleri elbet terorun bitmesini ister. Yalniz bu teror konusu, sadece ulkenin ic meselesi degil. Hem komsularin hem de emperyalist zihniyetin her iki kanadi (kisaca ABD/Israil ve Rusya/Cin) ni cok yakindan ilgilendiriyor. Ayrica bilindigi gibi ulkenin her komsusu ile arasi bozuk. Yani Irak resmi hukumeti, Iran ve Suriye ile. Konular hem Iraktaki Kurd destegi, Ulkeye konuclandirilan patriot fuzeleri ve Nato askerleri ve de Suriye'deki teroristleri destekleme ve Esad'i devirme adina yapilan yardimlar ve yatakliklar. Peki terorun bitmesini kim istemez? Tabiki teroru ulkeye karsi bir koz olarak kullanmak ve bundan cikar saglamak isteyen herkes, kisaca; ABD/Israil, Rusya/Cin, Iran, Irak ve Suriye. Aslinda burada bir celiski var gibi gorunuyor. Yani hem terorun bitmesini istemeyen ABD/Israil nasil olurda imrali ile bu "baris" gorusmelerini ister? Cunku emperyalist zihniyetin cikarlari ve plani baska. Bu planlari uygulayabilme adina, en azindan bu "baris" kandirmacasi adi altinda teroru ve saldirilarini bir muddet dondurabilir. Tabi burada terorun nerede konuclanacagi ve barinacagi soz konusu. Iste bu noktada da komsular ile arasi bozuk olan ulkenin yardimina kosmak ve terorun ulkelerinde konuclanmasina izin vermek Iran, Suriye ve Irak resmi kesiminin pek isine gelmeyecektir. Aksine onlar kendi cikarlarini teroru korukleme de bulacaklardir. Iktidarin bu gorusmelerden ne gibi bir hesabi olabilir. Secimler ve Anayasa ve de Cumhurbaskanligi adina, iktidarin hem oy hem baskanlik sistemi, hem eyaletlesme hesaplari var. Bu temelde Kurd kesiminin oylarini alma pesinde. Zaten pek rakibi de yok. Muhalefetin her uc kanadi da sadece yaptiklari ile iktidarin ekmegine yag suruyorlar. Hatta bu teror konusunda iktidar MHP'nin de devreye girmesini istiyor. CHP zaten dunden razi BDP' nin de bu gorusmelerden kendine cikaracagi pay az buz olmayacak. AslindaEsad'in aciklamasindan Nato'nun yerlesmesinden ve Fuzelerin konuclanmasindan sonra, ABD/Israil ikilisi iktidardan Esadin fiziki devrilmesini isteyecek ve dayatacaktir. Bu acidan bile terorun bu basarilana kadar sessiz kalmasi onlarin isine gelecektir. Goruldugu gibi Imrali gorusmeleri hem belki de butun sene ulke ve gundemini isgaledecege benzer. Hem de iktidarin ve ulkenin tek basina cozebilecegi bir sorun degil. Ustelik konu bunyesinde olanlarin her birinin bu terorden bekledikleri ve umduklari da farkli. Evet, basta dedigim gibi, terorun ve sorununun bitmesini kim istemez? Bunun icin "kaz gelecek yerden de tavuk esirgenmez" Yalniz sorun, kazin kimden gelecegi, tavugu kimin verecegi ve her tarafinda bu alis veristen kendi adina nasil memnun olacagi. Ulke, toplumu ve farkli halklarimi? Onlari dusunen mi var?
  19. Cognitive science, yani bilissel bilim; bilindigi gibi beynin numenal yetisinin islendigi bilim dalidir. Menthal philosophy bunyesindeki bu dal; beynin her turlu numenal yeti kullaniminin gozlemini yapmaktadir. Bilissellik, farkindalik ve farkindalik bilinci ile paralel bir olgudur. Daha once de aciklandigi gibi, bir kavramin ya da beyinde dogumdan itibaren verilen ya da kisinin kendi kendine beynine kasyit ettigi bir degerin, verinin ve tabunun kisinin bilinc duzeyine gore kullanim/paylasimi soz konusudur. Bunun bilincalti duzeyi ve farkindasizlik yani noncognitive duzeyi, kisinin bilissel olmadigi sadece otomatik, alisilagelmis ve yerlesmislik temelli beyin kullanimina isaret eder. Iste anlama ve algi farkinin bilisselligi de burada ortaya cikar. Cunku buradaki bahsedilen algi, suursal bir algidan ziyade, bilincli ve farkindalikli olan cognitive algidir. Eger bir beyin duzeyi bu cognitive algiya ulasamamissa, bu algiya ulasmis bir beynin dile getirdiklerini, cognitive olarak algilayamaz, sadece non cognitive olarak anlar. Anlama vealgi farkini soyle ortaya koyabiliriz. Anlamak, genelde dile gelenin dile getirence degilde, dile geleni dinleyence/okuyanca uygulanan bir algidir. Yani, anlamak; dile gelen bir seyin, okuyanca/dinleyence kendi her turlu numenal duzeyi temelince kendi pozitif degerlerine paralel olarak "dogru/yanlis, iyi/kotu, guzel/cirkin" v.s. temelli degerlendirmeye tabi tutalarak, dinleyenin/okuyanin dinledigine/okuduguna verdigi anlama degeridir. Burada aslinda dile getirenin hic bir rolu yoktur, cunku; dile getirenin vermek istedsigi ya da algilanmasini istedigi yerine; sadece okuyanin/dinleyenin kendi duzey anlama algisinin kendi adina degerlendirmesi vardir. Burada aslinda olmasi gereken, cognitive algi; dinleyenin/okuyanin dinledigi, okudugunu verildigi sekilde, kendi degerlerinden bagimsiz ve mukayesesiz, verileni verildigi gibi algilama duzeyidir. Iste bu algi cognitive algidir, yani algilayan "senin bu dediklerin ile sunu vermek istedigini algiladim" temelli yuksuzve yorumsuz algidir. Bu alginin en onemli tarafi, iki farkli kisinin birbirlerini daha yakindan tanimak ve birbirlerinin dusunce duzeylerinin farkina varmak acisindan ve aralarinda gececek her turlu numenal iliskinin sagliugi, uygunlugu, tutarliligi ve her turlu alis verisi acisindan onemlidir. Sonucta anlamanin verdigi noncognitive algi da, sadece dinleyenin/okuyasnin kendi duzeyinin mudahelesi ve degerlendirmesi mevcuttur. Yani karsi taraf taninmaktan ziyade, sadece degerlerle degerlendirilmek icin dinlenir/okunur. Bu konu aslinda psikoloji de ve her turlu psikolojik yanasimda mentalitenin temel konusudur ve menthal saglik cognitivity temelinde olur. Tabi, bilincli, bilissel ve farkina vararak olacaksa. Iste bu temelde dogumdan itibaren verilen ya da kisinin kendi kendine aldigi, her turlu kavramsal deger, veri ve tabunun iki ana algisi vardir. Birincisi "to own it in mind" yani zihinde sahiplenme, ikincisi de "to have it in mind" yani, zihinde bulundurma, bilgisine, bilincine farkindaligina sahip olma. Iste ancak ikincisi, kavram algisi olarak cognitivedir. Cunku eger kavram zihinde sahiplenilirse, onunla kurulan baga, kisi kendini teslim eder ve o kavram ugruna leyhte aleyhte mucadele eder ve o kavramin her turlu verilisini yasaminda olumlu/olumsuz olarak uygular. Eger kavram zihinde bulundurulursa ve kavram degil de, bilgisi, bilinc ve farkindaligi sahiplenilirse, kisi o kavrami kendi kontrol eder, ortaya koyar ve kavrami yasaminda sadece o da kendince gerekli gordugun de kullanir ve paylasir. Bu bir yerde kavrama teslim olmamak ve kavrami olumlu/olumsuz bir mucadele olarak yasam ve iliskiye tasimamaktir. Dedigim gibi konu onemlidir. Iste burada soylenecek son bir durum. Ikinci durumda bir zihin duzeyine ermis bir beynin dile getirdiklerini, birinci duzeydeki bir beynin cognitive algilamasi, hemen hemen imkansizdir. Cunku ortada zihinin bilincli ve farkindalikli bilissel algi farki vardir. O yuzden biri sizi bir konuda algilayamiyorsa, yani kendi degerleri ile anlamaya calisiyor ve size sadece kendi degerlerini ustelik sizin adiniza size sunuyorsa, sizin dile getirdiklerinizi cognitive olarak algilamamis ve ortada bir noncognitivizm konusu var demektir. Hangi konu/kavramsal degerin, verinin, tabunun cognition temelinde gozlem verecegi, herbeynin kendince kavramsal degere verdigi onem/ilgi ve etki ile belirlenirken; ayni zamanda kavramsal bilgi, bilinc ve farkindalkik ile de belirlenir.
  20. Benim "tepkim" varsa eger bu bilissel ve bilimseldir. Aslinda ortada bir "tepkiden" ziyade konu kavramin insanoglu uzerindeki sorunlarini dile getiriyorum. Sorunlarda inancdan ziyade, sosyo-psikolojik. Cunku kavramlar sadece kullanilip paylasilmak yerine, sahipleniliyor ve sabitleniyor. Bu da kavram ile kurulan baga kisinin ifade olarak tutunmasi oluyor.
  21. Varolusculuk algisi insanoglu aklinda bir kac cesit yansiyor. Tanrilasabiliyor. Yani mistisizm temelli bir teslimiyetcilik. Dogallasabiliyor. Yani kalitimsal, gensel v.s. bir teslimiyetcilik Dusunceyi dondurabiliyor- Yani bananecilik/caresizlik ve teslimiyetcilik Teleolojiklesiyor. Yani varolusa ozsel/ozel ve oznel bir oz olarak insanoglu numenal yetisi yuklenerek amac/erek/gaye veriliyor. Kisaca algisi metafizik olarak var ve ol kokenlerinin birlesimi. Burada da bir celiski var? Bir sey varsa ol nedemek? Bir sey olmussa, var nedemek? Ya da evren varmiydi/oldu mu nerden basliyacagiz?, ayrica oldu ise o zaman bir olduran aramak ve bir ilk aramak kisir dongusunu nasil cozecegiz? O zaman kisaca soyle diyebiliriz. Evren var, var ile basladi ve insanoglu verdikleriyle evreni oldurdu. Iste o yuzden var ve olmak yerine, bil. Yani evreni gozlemle ve bilgi elde edin. Iste sinirsizlik sonsuzluk, daimilik ve bunlarin getirdigi degisim, yanlislanabilirlik te bilimsellikte buradadir.
  22. 19. Yuzyilin sonlarinda ortaya cikan, 20. yuzyilda kitlesellesen ve bugun bile felsefe de varliksal tartisma temeli olarak basi ceken varolusu ve bakis acisini, site kitlemizin tartismasina sunuyorum. Nedir varolus, kesin, mutlak, degismez, sabit olarak ortaya konabilir mi?, konursa nasil konur; konamazsa neden konamaz? Varolusun bilgisel, bilimsel ve bilissel icerigi var midir, varsa nedir? Cesitleri varmidir?, yani evren, evrim, dunya, doga ve insanoglu bir varolus mudur? hangisi degil se, neden degildir? Varolusun numenal yetisi, teleolojisi, ozel ve oznelligi; kisaca yasasi, kurali v.s. var midir?, yoksa bunlari ona insanoglu mu verir? Varolusun insanoglu uzerinde yasamsal, ilisdkisel duzen ve sistemsel bir etkisi var midir, varsa nedir bu etkiler ve nasil etkiler? Evet, buyrun varolusu tartisalim. Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm)-Existentialism Yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıktı. Öncelikle bir felsefi akımdır. En önemli temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, Jean-Paul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice Merleau-Ponty olmuştur. Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce Nietzsche, Kierkegaard ve Husserl gibi düşünürler tarafından atılmıştır. Varoluşçuluk 4 temel fikri savunur: 1. Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu görüş bilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır. 2. Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık’ın anlamının araştırılmasını da içerir. 3. Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür. Bu görüş her türlü gerekirciliğin karşıtıdır. 4. İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir “dünyada var olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir. Varoluşçuluğun etkileri çağdaş kültürün çeşitli alanlarında görüldü. Kierkegaard’ı izleyen Franz Kafka, Das Schools, Şato, Der Prozess, Dava adlı eserlerinde insanın varoluşunu bir türlü ulaşamadığı istikrarlı, güvenli ve parlak bir gerçeklik arayışı olarak betimledi. Çağdaş varoluşçuluğun özgün temaları, Sartre’ın oyunları ve romanlarında, Simone de Beauvoir’in yapıtlarında, Albert Camus’nün roman ve oyunlarında, özellikle de L’Homme Revolte (Başkaldıran İnsan) adlı denemesinde işlendi. -Alinti- http://bizimsity.net/index2.php?opti...o_pdf=1&id=183
  23. Varligi ne olarak ortaya koymak, metafiziktir, ontolojiktir, teolojiktir ve fizik otesidir. Gercegi ne olarak ortaya koymak, inancsal/ideolojik dogrulamadir. Bilginin ne oldugunu ortaya koymak, epistemolojikdir. Butun bunlar ortaya koyarken de, yani varlik ile metafizik, gercek ile inanc ve bilgi ile epistemoloji arasinda bir ortaya koyan acisindan DOGRULAMA gerektirmektedir. Iste bu dogrulama, varliksal/ideolojik, inancsal ve bilgiseldir. Burada herhangibir dogrulamanin biribiri ile dialogu icin, ayni dogrulama sifati gerekir. Yani varliksal dogrulama ile, epistemolojik dogrulama, ya da inancsal dogrulama kulvarlari ayni kulvarlar degildir. Mesela varligin ne oldugu dogrulamasi tartismasi; ancak varlik ile ilgili dogrulamalar temelinde olur. Ayni sey inanc ve bilgi icin de gecerlidir. Peki bu uc farkli kulvardaki neyin ne oldugunu dogrulama temelinde, hangi dogrulama digerlerini de icerir? Burada bu sorunun yanitini soyle verebiliriz. DOGRULAYAN KIMDIR/NEDIR? Bizlerin de uyesi oldugu insanoglu acisindan insanoglu disinda bir dogrulayan var midir?, var ise; bu dogrulamayi insanogluna nasil iletir? Ben bu tartismaya girmek yerine, dogrulayanin insanoglu oldugunu ve insanoglu disinda epistemolojik olarak baska bir insanoglu ile dialog kurabilen bir dogrulayici olmadigini seyin kendi kendisini dogrulayamayacagini soylemek ile yetinecegim. Eger bu konuda aksi bir dusunce var ise, bu baslikta konu dile gelebilir ve tartismaya acilabilir. Simdi basa donelim ve insanoglu eliyle olan dogrulamalari tekrar siraliyalim. Varligin ne oldugunu dogrulama tartismasi, ontolojik ve metafiziktir. Gercegin ne oldugunu dogrulama tartismasi akilci ve inancsaldir. Bilginin ne oldugunu dogrulama tartismasi, bilimsel, bilissel ve epistemolojiktir. Peki simdi soyle bir soru soralim? Insanoglu herhangibirbir dogrulamasini ne/kim ile yapar? Iste burada da ben bunun bilgi oldugunu soyliyecek ve aksini dusunen varsa, bu baslikta tartismaya acmasini onerecegim. Demekki insanoglu eliyle yapilan her turlu dogrulamayi saglayan bilgi yani epistemolojidir. O zaman buradan su sonuc cikar. Varlik olarak insanoglu disinda hic bir varlik, varlik olarak kendini dogrulayamaz ve onu varlik olarak dogrulayan insanoglunun kavramsal bilgisidir. Gercek olarak insanoglu disinda hicbir gerceklik gercek olarak kendini dogrulayamaz ve onu gercek olarak dogrulayan insanoglunun bilgisidir. Bilgi olarak insanoglu disinda hic bir bilgisellik bilgi olarak kendini dogrulayamaz ve onu bilgi olarak dogrulayan insanoglunun bilgisidir. Buradan varligin, inancin ve bilginin dogrulanmasinin insanoglu bilgisi oldugu sonucuna variyoruz. Ozaman varliklar arasi dogrulama tartismasi, gercekler arasi dogrulama tartismasi ve bilgiler arasi dogrulama tartismasi; metafizik, inanc ve epistemoloji olarak insanoglu bilgisidir. Kisaca her turlu varlik, gercek ve bilgi dogrulamasi ister metafizik, ister inancsal ister epistemolojik olsun, bir insanoglu bilgisidir. Bilimsel olarak insanoglunun kendine yansiyani ve gozlem vereni, algisi ve kavrami ile bilgi olarak dogruladigini soyluyebiliriz. Iste bu durum zaten mantiksal olarak varlik ve inanc tartismalarinin sonudur. Cunku tartisan insanogludur ve tartisma temeli bilgidir. Kisaca insanoglu disinda kalan baska bir varlik ve inanc bu tartismada yer almaz ve kendi kendini insanogluna insanogluna gozlem ve yansi vermeden ve insanoglu algi ve kavrami olmadan dogrulayamaz. O zaman geriye bir tek bilgiler arasi alis veris ve hangi bilginin neyi nasil ve neden onu ortaya koydugunun alis verisi kalir. Iste bu da bize neyin ne olarak ortaya kondugu tartismasini degil; neyin ne olarak nasil ortaya kondugu tartismasini, yani yapilandirmaci yapi ve isleyisi olan dogal zihniyetin nasil olusturuldugunu onu cozerek ortaya koyma firsati/imkani verir. Burada da neden, insanoglunun kendi dahil; ortaya koydugu herseyin temel ve tabaninin insan ve insanliga degil; insandisi ve insanlikdisina dayandigi sorunudur. Buradaki en buyuk sorunda ortaya koyan insanoglunun ve onun ortaya koydugu bilginin insanoglu temelli oldugunun algilanamamasi, bilinc ve farkindaliga cikmamis olmasidir. Bu da otomatikman ortaya konan dogal zihniyetin temel ve kokeninin insandisi ve insanlikdisina dayandiginin algilanmasini goz ardi eder. Sanki ortada insanoglunun ortaya koymadigi bir insanoglu disi varlik, inanc ve bilgi varmis gibi algilanir ve insanoglu sanki kendi disinda kalan bu varlik, bilgi, ve inanc olarak kendini kendidisina koyar. Zaten boylece de hem varliksal, hem teolojik, hem de teleolojik temelli insanogludisi varliklar ortaya cikar. Buradan da "doga kanunlarini kendi yapar" evrenin kendi akli vardir" herseyi tanri yaratir" v.s. temelli insanoglunun ortaya koydugu ve kendisi ile sorun yaratan bilgileri tartisma konusu olur. Haalbuki epistemolojik, yani bilgisel olarak bilimsel ve bilissel; varlik ve inanc noncognitivizmi algisi vardir. Iste bu algi bilinc ve farkindaliga ciktiginda gercegin ve varligin insanoglunun yapilandirdigi bir bilgi oldugu ortaya cikar. Ozaman "insanoglunun ortaya koyumu ya inancsal/ideolojik ya da bilgisel/bilimseldir" Cumlesini ve onermesini bu yazilanlardan cikarmak, yanilticidir. Insanoglunun ortaya koyumu kavramsal ve bilgiseldir demek inanc ile bilinc farki algisini getirir. Cunku ortaya konan kavram ve bilginin ne oldugunun yanitidir, inancsal ya da bilissel. Buradaki hata varligin ortaya koyum algisi hatasidir. Halbuki ortaya konan varligin yansisi ve/veya gozleminin algisi (duyusal/duyumsal) iste fiziksel ve sosyal bilgi farki metafizigin madde ve dusunce farki da burdan dogar. Eger bir ortaya koyum var ise; bunun bir ortaya koyani (insanoglu) ve ortaya konani (insanoglu ve onun ortaya koydugu hersey) yani bir uclem soz konusudur. Ayrica bir uclemde, isaret yon ve belirtme uclemidir. Tabiki inanc heryerdedir. Cunku bir seye ya inanilir, ya da bilinir. Buradaki bilmek ile bilgi farklidir. Cunku inanilan da bilinecek olanda zaten bilgidir. Iste butun farklarin farkina varamamak; bilimi bilimsellik algisi yerine inancsal, varliksal, dogrusal algidan kurtaramaz. Cunku algilanamayan fark; insanoglunun hic bir zaman fenomeni ortaya "tek, ilk, kesin, mutlak, budur/degildir, boyledir/degildir" v.s. ortaya konamayacaginin oldugudur. Iste o yuzden fenomeni varlama, ollama, inanma yerine bilme ve bunun da gozlem ile saglanmasi. Fenomenin kendisinin degilde sadece gozleminin olgusal ve teorik bilgisi de ikinci farkindaliktir. Iste bu farkindalik inancin sabitligi yerine; bilginin yanlislanabilirligi, yenilenebilirligini getirir. Buradaki inanc faith anlamindaki inanc degildir, belief anlamindaki inanctir. O yuzden her konu ve kavramda ve bilgide inanc mumkundur. Zaten bilimselligin bilinc farki bu yuzden algilanamaz. Cunku bilinc gelisir, degisir, yenilenir; inanc ise sabittir ve mutlaktir. Etigin her dali inanctir. Milli dini, siyasi, ahlaki, toplumsal, geleneksel, toresel v.s. farki somutlasmis oldugudur. Sadece somutlasmakla kalmamis, beyinlerde kalicilasmis, alisilagelmis, yerlesmis ve sorgulanmaz oldugudur. Iste o yuzden de nesillerden nesillere aktarilir. Yoksa fi tarihindeki bir inancin bugun hala gecerliligi ya da beyinlerdeki yerini izah etmek mumkun degildir. Ayrica etikteki bu nesil aktarimidir ki; gericilik, tutuculuk, muhafazakarlik, yobazlik, ilericilik, yenilikcilik, cagdaslik, guncellik v.s. kavramlarini yasatir. Son bir ornekte evrimci ve devrimci farkidir. Cunku buradaki devrimci algi fenomenal bir algidir. Halbuki devrimci algi evrimsel gelismeye hiz ve yon verebilen numenal algi icin gecerli olmalidir. Iste o yuzden "numenal devrim" Bunu da saglayacak olan evrimci/devrimci sorgulama"
  24. Hic dusundunuzmu, Kuran'da bahsedilen sekli ile dunya ve fizik otesi yasam sonrasi gidilecegine inanildigi cennet/cehennemin neden oyle oldugunu? Aslinda cennet'in icerigi bir yerde tum insanoglunun ozlem cektigi bir yer olarak algilansa bile; ceza ve korku temelli cehennemin icerigi bir yararcilik algisi olarak sadece o yuzyilda cogreafi toplum olan bolgece yasayanlar icindir. O bolge hem o yuzyilda hem de gunumuzde yasayanlarin sicaktan biktigi ve sikayet ettigi bir bolge olma vasfi ile, cehennemin de icerik temasi sicak yanma ve ates uzerine kurgulanmistir. Bir dusunun, eger Islam Sibirya'da ya da kutuplarda ortaya ciksa idi, cehennemin icerigi nasil olurdu? Iste ayni yararcilik mantigi ile o bolgede yasayanlarin biktigi ve sikayet ettigi sekilde soguk ve dondurucu olurdu. Cunku sicaklik mantiksal olarak o bolge yasayanlarinin biktigi ve sikayet ettigi degil, ozlem cektigi bir ortamdir. Insanoglu ise yasamda biktigi ve sikayet ettigi bir iklimi yasamdan sonra hele hele sonsuz olarak yasamayi hic istemez ve korkar. Zaten bu nedenden cehennemin icerigi insanoglunun gitmek istemedigi ve ona ceza olarak kurgulanan bir yerdir. Islam pragmatisizminin bir diger ogesi de; imtihan konusudur. Bu oyle bir imtihandir ki, yasami yasatir, mukafat ve cezayi yasam sonrasina birakir. Yalniz yasami da cezasiz yasatma adina kurallarini koyarak bu kurallara uymayani yasamda da cezalandirir. Yalniz Islam'in yasam boyu bir mukafatlandirma icermemesi ayri bir konudur. Soyle bir yasama bakalim, aslinda yasam imtihanlar ile dolu degil mi? Okulda sinavlar, ise girerken sinavlar, kiz isterken sinavlar, ustelik sinav temelinde basarida mukafaat basarisizlikta bir cesit ceza. Yani yasam yasam sonrasina gitmeden insanoglunu her yonuyle zaten kontrol ediyor. Peki mukafatin islamda yasam sonrasinda olmasi cezanin ise hem yasamda hem de yasam sonrasi cehennem olarak olmasi mantigi; insanoglunu sadece kotuluk ile hem bu dunyada hem de kurgulanan oteki dunyada teslim almiyor mu? Bu korku, ayni zamanda insanoglunun bu dunyada ve kurgulanan oteki dunyada sadece verilen emirlere uymasina ve teslim olmasina bir kilif degil mi? Ayrica bu mantik; insanoglunu tum yasaminda sadece basari/mukafat ve hata/ceza ikilemi arasinda teslim almiyor mu? Nerede birey bilinci, nerede bilincli yasam, nerede yasamin yasanmasi nerede ozgur irade, nerede insanoglu fenomeninin varlik bilinc ve farkindaligi? Zaten insanoglu yasaminda imtihanlarla yasiyor ve kendisi bunun mukafatini ya da cezasini aliyor. Bunu sanki almiyormusgibi, ustelik kurgulanan oteki diunyada islam, neden mukafat ile ceza mekanlarini ayiriyor ve birini otekine tercih etme zorunda birakiyor? Kisaca yasamin yasanan gerceklerine de ters dusuyor. Iste buradaki yararcilik islama teslimiyeti saglama adina ve bilgilenmeme adinadir. Zaten genelde dinin ve ozelde islamin bilgiye olan ve bilgilenmeye olan bu ogrenmeme teslimiyetci bakisini bilgiyi seytana ve kotuluge esitleyerek ve ozdeslesteirerek ortaya koymustur. Ingilizce de elma agaci "tree of knowledge" yani "bilgi agaci" olarak tanimlanir. Cunku havvanin yani disinin hem erkegine hem de Allah'ina karsi gelmesi ve elmayi yemesi iki mantikla aciklanir. Seytanin var edilmesi-yani burada Havva'nin kendi ozgur iradesi yoktur ve onu seytan kandirmistir. Kisaca insanoglu fenomeninin varliginin bilisselsizligi. Seytanin islevi- Kisilerin kendileri yoktur, ama seytan onlari bilgiye ve emirlere itaat etmemeye yonlendirebilir. Iste bu seytan ayni zihniyet ile yasamda da vardir. Cunku "seytana uyan" cezalandirilir. Kisaca insanoglunun bilgilenmesi, sorgulamasi kendini tanimasi, teslim olmamasi, arastirmasi, beynini dusundurmesi v.s. hepsi bilimin bilisselligin ve bilimselligin ana eylemleri olarak; dinde ve islamda sadece teslimiyete karsi cikmak ve cezalandirilmak demektir. Bu yetmiyormus gibi, bir de islam ilim adi altinda tamamen bu teslimiyeti korukleyen temelde sanki bilimi ongoruyormus gibi kendini gostermekte ve bilimin her turlu gelisiminden ve teknikten yararlanmakta ve aklinca bilime karsi cikarken kendisinin sozde ilimini bilim olarak sunmayas calismaktadir. Zaten bilimi bilimsellikten cikaran da bu yanasim ve emperyalist zihniyetin bu yanasimi insasnoglunu teslim almak adina her zxaman orgutlemesi koruklemesi ve yeri ve zamani geldiginde de bilim kisilerini bu yonde kullanmasidir. Eger bilgilenmek, bilinclenmek ve kendi varliginizi algilamak sorgulamak istiyorsaniz, ancak dine gore seytana uymaniz gerekir. Yaani size yasaklanan elmayi yemek ve bunu kendinizin kendi oz iradesi le yapmaniz.
  25. Non A ve Otesi/Non A ve Non A Disilik Ingilizce de kullanilan, non- on eki basina geldigi kavram ve kelimeyi, disarida birakir, "o kavram ve kelime disi, o kavram ve kelime olmayan, o kavram ve kelime degil" anlam ve icerigindedir. Formel mantikta A=A dir. Diyalektik mantikta, A ve karsiti vardir. Epistemolojik mantik ise, A, A karsiti, Karsi A yi qua felsefesi ile gozlemleyebilen nonA mevcuttur. Buradaki non A, A nin tum kombinasyonlarini (A, A karsiti ve karsi A) qua felsefesi ile non A olarak ortaya koymaktir. Bir ornek verelim, A miz A=teizm olsun. Karsi A teizmin bir cesididir ve dolayisi ile teizmin cesidini ortaya koymak gerekir. O zaman A miz Hristiyanlik teizmi olsun. Iste burada Karsi A da bir teizmdir, ama hristiyanlik degil, mesela museviliktir. Musevilik ve hristiyanlik teizm temelinde birlesirken, farkli teizm felsefeleri olma vasfi ile biribirine karsittir. A=Teizm ise ve teizmin her turlu felsefesini kapsiyorsa (karsi A dahil) o zaman A karsiti, teizmin tamamen karsisinda olmak demektir. Mesela ateizm iste ateizm A karsiti olarak sadece teizme karsi degil, teizmin kendi icindeki farkli her turlu dini felsefesine de karsidir. Peki o zaman non A nedemektir? NonA "Ben A nin tum combinasyonlari disindayim" demektir. Iste buradaki nonteizm, ne teizm, ne onun farkli felsefelerinden biri, ne de teizmin ve onun farkli felsefelerine karsi olma durumunda degildir. Tum bunlarin disindadir. Dogal zihniyeti konu ve kavram olarak ele aldigimizda, A konusu/kavramini tum olasiliklari ile birlikte ortaya koyabilmek, ancak non A ile mumkundur. Yani herhangibir konu, kavram, deger, veri ve tabudaki bir A nin qua felsefesi ile ortaya konumu o ortaya konana non A olarak bakmaktan ve gozlemekten gecer. Peki burada amac nedir?, burada amac dogal zihniyetin konusundaki tum resminin qua felsefesi ile ortaya konumudur. Ama burada olumsuzluk bitmemektedir. Cunku ortaya konulan bir sorundur ve sorun algilansin diye ortaya konmaktadir. Peki o zaman bu non A yi ortaya koyan nedir? Iste bu non A yi ortaya koyan tamamen A disinda kalan (non A da dahil) farkli bir dusunce/dusunme tarzi farkli matematiksel/mantiksal bilgi, farkli ..e gore ve farkli yon ve yontemdir. Evrensel-insan zihniyeti olarak tanimlanan bu farklilik; aslinda sunu demektedir "non A olarak ortayakonan bir sorundur ve bu sorunun ne oldugunu algilayabilmek, non A yi algilayabilmenin disinda, A dan, non A da dahil dogal zihniyet olarak arinmisligi, kurtulmuslugu iceren" demektir. Yani, aslinda non A bir sorundur ve non A sorunu qua felsefesi ile verir. Eger A dan nonu dahil kurtulmak ve arinmak isteniyorsa, farkli bir dusunce/dusunme gelistirmek ve bunu dogal zihniyeti ortaya koymak yerine degil; ayni zamanda ona bir alternatif olarak sunmaktir. Kisaca ozetlersek, insanoglunun her turlu bilgisi yapilandirilmis olarak yapilandiran yapi ve isleyisi ile bir sorundur. Iste bu sorundan kurtulmak ve arinmak (bilincine ve farkina varmak degil) ancak, bu yapilandirilmisligin yapi ve isleyisinden kurtulmak ve arinmak ile mumkundur. Iste bu mumkunluk sadece ve sadece numenal yeti mumkunlugudur. Fenomen olarak goruntu veren insanoglunun, bir fenomen olarak bundan kurtulmasi ve arinmasi, utopyadan baska bir sey degildir. Iste o yuzden "ayaklari yere basan" bir fenomenin, burada yapmasi gereken; kendine ve baskasina zarar vermeyecek sekilde ve her turlu farkin farkini algilayacak bilecek ve farkina varacak sekilde ve her turlu farkin hak ve ozgurlugunu kendi farki da dahil algilayacak sekilde ve bu farklari kendi farki da dahil, birarada beraberce ve bir tur butunlugu bunyesinde yasatacak sekilde algilamasi gerekir. Iste bu algi birin tursel algisidir. Bi, ancak bu algi ve bunun getirdigi her turlu numenal duzey temelinde hem yasamini yasar, hem de baskalarinin kendinden farkli yasamina olanak tanir. Gunumuz dunyasinda ve numenal yeti duzeyinde, bunun aksi; ya utopizm, yada dogal zihniyete baskalarina kendi farkini empoze etme, zorlama, mudahele etme v.s. anlaminda bireyci akilciliktir. Bu bir cesit "kendini herkesten ve herseyden guclu/ustun/farkli v.s. gorme" ve "benim dogrum icin bana hersey mubah ve mesru" demektir. Iste su an bu yukaridaki cumle, emperyalist zihniyet olarak dogal zihniyetin, bireyci akilciliginin son duragidir. Bu durakta kalmamak, ya da bilincli ve farkinda olarak bu duraga ugramamak ve utopist olmamak isteniyorsa, farkli dusunce ve dusunmenin, non A olarak A yi qua felsefesi ile ortaya koymasi yaninda, bu ortaya konan her turlu A cesidinin de birin kisilik kimlik degeri olarak hak ve ozgurlugunu tanimasi gerekir. Kisaca, hic bir konu ve kavramda otekilestirme yoktur, "biz" in "biz disi" ortaya koyumu, bizin her farkinin algisi hak ve ozgurlugu ve bizi ben olarak yasamak ve bizi bir ve her turlu ayrimci yapan degerlerden de ben olarak kurtulmak ve arinmak. Konu hem insanoglunu fenomenal algilamak, hem insanoglunun bunyesindeki fenomenal savasimi durdurmak, hem insanoglunun numenal yetisini insanlasstirmak ve numenal yetinin, fenomeni yonlendirdigini algilamak adina, birin birsel varligi, tursel varligi bilinc ve farkindaligi ve insanoglunun ortaya koydugu her turlu insandisi ve insanlikdisi deger, veri ve tabunun fenomenal degil de, numenal oldugunu algilamak adina ve herturlu verilecek mucadelenin once mucadeleyi verenin kendinden basliyarak, numenal insanlasma devrimi olacagina ve bu devrimi kendinde yaparken, iliskilerinde de yansitacagina baglidir. Insanoglunun gunumuze kadar olan en buyuk sorunu, her turlu ortaya koyumunu varliksal olarak yapmasi ve algilamasi, kendi varligini ortaya koydugu diger varliklarin da gerisine cekmesi ve ortaya koyan olarak kendisini algilayamamasidir. Cunku insanoglu, hem ortaya koyan, hem ortaya konan hem de ortaya koyumu belirleyen ve belirten konumundadir. Iste dogal zihniyetin dusunmesi ve dusunce sekli, bunu sadece ortaya konan olarak algilar ve kendi turu ortaya konanlardan da ayirt edemez. Cunku ortaya koyma ve ortaya koyum isini kendi yaptigi halde, ya kendi fenomenine ya da baska fenomene ya da numenal icerik verdigi bir insanoglu disi guce vermistir. 21. yuzyil, insanoglu tarihinde ilk defa bunun algilanmasi, bilinc ve farkindaligi cikmasi yuzyilidir. Tabi cagi yakalamak isteyen kendi bir ve tur varliginin bilinc ve farkindligina numenal olarak ulasmak isteyen beyinler icin. Yoksa, fenomenler arasi savas devam edip gidecek ve sorun hep fenomende aranacaktir. Taki numenal yeti varligi, bilinc ve farkindaliga cikana kadar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.