Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Kendi turu ve biri dahil, herseye ve her bir seye anlam, icerik, soyutlama, oznellik, ozellik, kavram veren; bu sitedeki her yazarin da dahil oldugu insanoglu turu ve onun bolunmez, butunu olan biridir. Bu su demektir. Yine insanoglu eliyle ortaya atilan hic bir insandisi degerin, ogenin, olgunun,varligin, soyut/somut; nesnel/oznel, ozsel/gorunussel, ozel/genel boyle bir yetisi yoktur. Buna, her turlu ve her bir yaratici, Tanri, her bir ve her tur tanrisal, inancsal, ideolojik, teorik v.s. algilamayla ozdeslestirilen somut veri, deger, tabu; ayrica; madde, evren, evrim, varolus, doga, dunya ve bilimum metafizik ve etik ideolojik inancsal veriler, tabular, degerler ve de bilimum bilim dallari ve bilimsel buluslar, deneyler, ve bildirilen, belirtilenler v.s. dahildir. Kendi dahil herseyi soyutlamasiyla iceriklediren ve anlam/tanim/tarif v.s. katan tek tur insanoglu turu ve onun bolunmez butunu biridir. Insanoglu yok ise; ortada bir anlam, icerik, soyutlama, ozellik, oznellik, nesne,madde, varlik, evren, evrim, dunya, doga ve bilimum dile gelen kavramlar ve isimler yoktur. Olsa bile bunlari ortaya koyacak herhangibir baska turun ortaya koyacagini algilayacak insanoglu turu ve biri yoktur. Insanoglu yoksa, hersey ve herbirsey; anlamsiz, iceriksiz, ozelliksiz, soyutsuz, ve ortaya koyumsuzdur. Bunun aksini dusunen arkadaslardan, bu islevi yapanin insanoglu turu ve onun biri degilde, baska bir guc, olgu, veri, varlik v.s. oldugunu ortaya koymak isteyen varsa, buyursun ve ortaya koydugu bu baska gucun, bu islevi ve ozellikleri nasil barindirdigini o guc adina, eger onunla bir dialogu varsa, dile getirsin.
  2. Burada mind algili dusunce ve dusunmenin iki ayagi vardir. "Philosophy of mind, yani dusuncenin felsefesi" hem bir belirtilen tarafli bir tartisma hem de varsayimsal, teorik v.s. calisma alani iken; "menthal philosophy, yani dusunsel felsefe" bilimsel olarak insanoglu beyninin her turlu numenal yeti degerinin ve bunun getirdigi insanoglu yasam ve iliskilerinin, duzen ve sisteminin, teknik ve bilimsel gelismesinin, ideolojik, inancsal dogrularinin ve her turlu varliksal tartismanin insanoglu uzerindeki etki ve tepkisini her yonuyle serbest olarak gozlemleyen ve kritik, analitik sonuclar, veriler ve bulgular temelli bilgiler sunan ve bunlari her turlu sorgulayan, atrastiran ve irdeleyen dali olan cognitive science, yani bilissel bilim dalidir. Bilissellik, neyin, neden, nasil ve o sekilde oldugunun gozlemi ve aciklamasidir. Burada yer alacak herhangibir subjektif ideolojik, inancsal dogru katilimi; sonucu bilimsellikten cikarir. Ayrica ,suc sorun ve hastalik farki da bu temelde farklilasmis degildir. Suc hukuki cezayi, hastalik tedavi ve terapiyi mumkun kilarken, sorun sadece algi, bilinc ve farkindalik temelli ve kisinin sadece kendisinin algilayacagi ve sorgulayacagi bir konumdadir. Iste dogal zihniyetin, suc ve hastalik olmamasi da bu yuzdendir. Hangi konu ve degerde dusunce ve davranis olarak sorun oldugu da tamamen algi, bilinc ve farkindaligin bir urunudur. Sonucta bunlar yoksa sorun da yoktur. Yalniz unutmamak gerekirki, her sucun ve hastaligin mental temel ve kokeninin nedeni dogal zihniyet sorunudur. Ayrica bu zihniyetin, fenomenal bulgu ve etkileri beyin sistemi olarak kisilerde gorulur. Kendine bakmamak, saglik sorunlari, insanlikdisi dusunce ve davranislar v.s. bu dogal dusuncenin her konu ve kavramdaki degerlerinin, verilerinin ve tabularinin urunudur. Iste burada da olan dusuncenin sorgulanmasinin ve farkli dusunmenin uretecegi dusuncenin onemi ortaya cikar. Sonucta bu her turlu yerlesmis dusunce ve dusunme seklini sorgulatacak olan bu alternatif farkli dusunme ve dusuncedir. Insanoglu beyninin numenal yetisine, yine insanoglu bir suru isimler vermistir. Bunlardan yine insanoglunun tarihler boyu metafizik varlik tartismasinda kullanilan olani mind ve matter, Turkce dilinde dusunce ve madde olarak algisini bulmustur. Halbuki mind, kendi anlam ve icerk algisi temelinde beynin tum numenal yetisini kapsayan bir anlam ve iceriktedir. Yani, akli, zihni, zihniyeti, dusunceyi, hafizayi, bilinci ve farkindaligi da iceren bir cognitive, turkce deyim ile bilisselligin toplamidir. Bu giristen sonramind karsiligini turkce de dusunce olarak bulmustur. Bu kullanimi ile dusunce bir isim olarak deger alir. Cunku dusunme yani thinking temelli yanasim ise, dusuncenin hareketini yani fiilini turkce de olusturur. Buradan su sonuc cikar. Ya ortada olan bir dusunceyi dusunme, ya da farkli dusunme ile yeni dusunceler uretme. Iste insanoglu tarihinde her turlu yeniligi, degiskenligi, gelismeyi, cagi, bilimsel ve teknik ilerlemeyi ve kisaca medeniyetleri farkli kilan bu farkli dusunme olgusudur. Farkli dusunmeyi algilamak icin, o anda mevcut olan dusunce den ayrilmak ve o dusunceye qua felsefesi ile yanasmak gerekir. Dunya cografi ve toplumsal yapi ve isleyisleri tarihler boyu birbirlerine nesillerden nesillere aktarilan dusunceler tasimislardir. Iste serbest dusunurlerin farki burada ortaya cikar. Yani bir serbest dusunur, o anda mevcut olan dusunceyi kullanmak, yani korumak ya da karsi cikmak yerine, farkli bir dusunme gelistirerek yeni bir dusunceye imza atar. Iste bu farkli dusunme imza atanin dile getirmesi ile onun oznesi ve vucuduna ait olmaktan cikar ve baska vucut ve oznelerin alimina acik hale gelir ve boylece de bu farkli dusunmenin getirdigi yeni dusunce yayilmaya baslar. Tabiki ilk baslarda, bu farkli dusunme yayildigi ortamda distalanir, karsi cikilir ve hatta cesitli yollarla susturulmaya calisilir. Iste bunu basarmak imkansizdir, cunku bu farkli dusunme bir kere dile gelmistir. Galile "beni assanizda/kessenizde dunya donuyor" derken bu bilimsel olguyu cani pahasina inkar etmemistir. Soyle bir ornek verelim. Herkesin salvar giydigi bir ortamda bir kisi pantolon dusuncesini alir ve bunu davranisa tasir. Ilk basta her turlu tepkiyi alir ve belki de bu eylemini cani ile oder. Fakat sonucta ne olur, oyle bir zaman gelir ki; koyde artik salvar giymek ters algilanir olur. Iste insanoglunun bu farkli dusunmesi, yerlesmis olan her turlu tabu, veri, deger icerikli dusuncelere bir alternatif olarak gelir ve toplumlar da boyle degisime ugrar. Eger bu farkli dusunme olmasaydi, toplumlar hep kendilerine dogumdan itibaren verilen veri, tabu, degerlerle kalir ve hic degisim gostermezlerdi. Iste inancsallik ve bilimselligin farki da buradadir. Genelde inanclar farkli dusuncelere kapali iken, bilimsellik tam aksine tum kaynasgini farkli dusunmeden alir. Iste dusuncenin kendini muhafaza etmesi ile farkli dusunmenin onu degistirmesi mucadelesi hem bireyin ic hem de toplumun mucadelesidir. Burada yine serbest dusunce ve dusunmenin onemi ortaya cikar. Cunku serbest dusunce ve dusunme, olan yerlesmis dusuncenin her daim alternatifi ve yenileyicisidir. Bunu algilayan ve bilince cikaran farkina varamn bir beyin de; bu farkli dusunmeyi surekli suregelen bir surec olarak hem cagi yakalamak adina, hem de insanligin her turlu gelismesi adina bunu yapar. Bu da olan dusuncenin hangi konuda ve degerde olursa olsun sorgulanmazliginin dokunulmazligini ortadan kaldirir. Sonucta kendisine verilen dusunce ile yasam suren beyinler, kendi yasamlarini degil; ondan istenen ve ona verilen yasami surdurmektedirler. En azindan bu verilen dusuncenin sorgulanmasi ve algilanmasi dusuncenin bilinc ve farkindaligini getirir. Iste ondan sonraki asama da farkli dusunebilmenin ortaya cikmasidir. Iste bu temelde eger bir kisi alisilagelmis dusunce disinda bir farkli dusunme urunu dusunce ile karsilasirsa, otomatikman bir muhalefet, bir tepki, duygusal ve egosal tutum ve dusunceye degil, dusunceyi ortaya atana yonelme yasar. Yeri gelir konusunun ve degerinin kendince tabuluk ve onemine gore, bu dusunceye yasak koymak ve bu dusunceden kacmak eylemlerine girer. Iste serbest dusunce ve dusunmenin ne oldugunu algilamis, bilince cikarmis ve farkina varmis bir beyinin boyler bir sorunu yoktur. Cunku o beyin, hem olan dusunceyi algilamis, hem de farkli dusunmenin getirdigi dusunceler acik bir algi, bilgi ye sahip bir beyindir. Beyninin her konu ve degerdeki serbestligi farkli dusunme ve dusuncenin yorumunu degil, algisini getirir. Iste dusunce, dusunme, farkli dusunme ve farkli dusuncenin insanoglu yasam ve iliskilerindeki, duzen ve sistemindeki, her turlu eskiyi yenilemedeki, her turlu olguyu yanlislamadaki ve her turlu ufuk ozgurlugundeki onemi budur. Eger insanoglu tarihini dikkatli gozlemlerseniz, insanoglunun tum savas ve mucadelelerinin koken ve temelinde dusunce ve farkli dusunce oldugunu gorursunuz. Sonucta serbest dusunurlugun farkli dusunme ve dusuncesi, insanoglunun her turlu sosyal ve fiziksel bilgisini, matematiksel/mantiksal farkli dusunme ve dusunce ile degistiren tek oge ve yetidir. Iste asil insanoglunu insandan farkli kilan da bu dusunme sabitligi ve sahipliginin ortadan kalkmasina vesile olan ve serbest olarak farkli dusunen ve dusunce ureten beyin farkidir. Dogal zihniyetin dusuncesi ile evrensel-insan zihniyetinin farkli dusunme ve dusuncesi farki da bu mantiksal/matematiksel bilgi ve onun bilinc ve farkindaligidir.
  3. Insanoglu beyninin nuro kimyasal/fiziksel fenomenal olusumu eliyle, beyin algisal (duyusal/duyumsal) numenal yetiye sahiptir. Iste bu numenal yeti ve onun kisiye olan numenal hareketin dusunce ve davranisi beynin degil, insanoglunun yarattigi kavramin urunudur. Burada farkli bir iliski vardir, beyin bu kavramsal olgulari kendi beynine bir hafiza olarak kaydeder ve beyin bu kayit sayesinde tasiyicisi eliyle dusunce ve davranisini yonlendirir. Boylece, beynin insanoglu tasiyicisi eliyle kaydettigi ve hafizasina aldigi, inanclar, ideolojiler, etik veriler, tabulear, degerler v.s. beyne kayit olur. Boylece beyin dusunce uretmeden hafizasinda yer edenlerle kisiyi yonlendirir. Iste burada beynin, bu kendi algisi, bu alginin kisiye verildigi sekilde kavramlasmasinda kisinin kendisi yoktur. Kisi verilenleri kayit eder, beyin algiladigini kavram ile yonlendirir. Kisinin varligi ve beynini yonlendirmesi, kontrolu ve beynini dusundurmesi tamamen farkli bir islemdir. Genelde birey bilinci olmayan kisilerde, bu islem ya islemez, ya da bilincalti isler. Iste beyinin tasiyicisi eli ile kendibeynine hukmetmesi, onu kendinin yonlendirmesi, kisaca kisinin varliginin farkindalik ve bilinci tamamen kisiye ozel bir olgudur. Iste sorgulama da bu asamada devreye girer. Kisi beynini sorgulatmazsa, dusundurtmezse, beyin sadecehafiza ile hareket eder. Iste alisilagelmislik, otomatiklesmislik ve yerlesmislik olarak adlandirilan beynin kisiyi icermeyen dusunce ve davranisidir. Konu onemli ve detaylidir. Eger yanit gelirse de bu detay ortaya cikabilir. Kisaca kisinin kendi varligi ve beyninin varligi farki ve bu ikisi arasindaki beyinsel/kisisel iliski ve bunun isleme girmesi ya bilincalti, ya da kisinin bilinc ve farkindaligi eliyle kendi beynini kendi kontrolu ve sorgulamasi temelinde yonlendirme, kontrol etme yaninda beyinde olan hafizada yer etmisleri, sorgulama ve yerlesmis dusunce davranis yerine, kendine ozgu dusunme ve dusunce uretimi ve buna paralel olarak gelen davranis iliski ve yasam bicimi. Iste sistem eliyle kisilerin cemaatlesmesi ve robotlasmasi, yani bireylesememesi iste bu farkin bilincinin olmamasindan kaynaklanir. Suru psikolojisi ve korku felsefesinin temeli de bu farkin farkindasizligidir.
  4. Mumkun oldugu kadar, bilimsel ve bilissel bir tartisma acmak istiyorum. Sizce, insanoglu turunun kendi turu ile olan mucadelesi ve yarattigi soyutlar temelli sabitlik ve sahipligi, teist, nonteist ve antiteist duzeyli, inancsal/bilimsel bakis acisi ve dusunce ve davanisindaki her turlu farkliligin nedeni nedir? Bu evrimsel gelismisligin insanoglu beyin farki mi, yani farkli norokimyasal yapilara sahip beyinler ve bunlara paralel olan dusunce uretimi mi?, yoksa, ayni beyin yapisi, fakat bilinclenme duzeylerinin kisi tarafindan dusunce ile sorgulanarak, dusunce duzeyli bilinclenme farki mi? Yani kisaca, fark; beyinlerin norokimyasal yapilarinda mi? Yoksa dusunce sorgulamasiyla degistirilebilen bilinc ve farkindalikta mi? Yani, "bir kisini beyninin norokimyasal yapisi, nonteizme musait degilse, teistlikten kurtulamaz" denilebilir mi? Yoksa"teist olan bir kisi, dusuncesini sorgular ve teizmin ne oldugunu algilarsa ve bundan rahatsiz olursa, non teist olabilir" denebilir mi? Evet fark; dusuncede mi? Yoksa beynin norokimyasal yapisinda mi? Dusuncenin duzey degistirmesi insanoglunda sorgulama ile mumkun mu? Yoksa dusunce duzeyinin degisebilmesi icin, ona uygun bir beyin kimyasal yapisinin gerekliligi var mi? Tarihe cesitli donemlerde damgalarini cesitli konularla vurmus ve kitlesel hale gelmis dusunce uretenlerin beyin norokimyasal yapilari musait oldugu icin mi, bu dusunceleri urettiler, bir suru farkli izmleri ortaya attilar, yoksa; beyinleri herkes gibi idi de, sadece dusuncelerini sorgulayarak, irdeleyerek, degistirip mi bu dusunceleri ortaya attilar. Bu tarihte her konuda kitlesellesmis, isim yapmis kisilerin normal bir insanoglundan farki; beyinlerinin norokimyasal yapisimi idi, yoksa herseyi, ya da kendilerini kitlesellestiren konuyu sorgulayarak, irdeleyerek mi bu dusunce duzeyine ulastilar. Bilinc ve farkli duzeyleri, neye baglidir? Beynin norokimyasal yapi farkina mi/ yoksa, ayni beynin urettigi dusunceye mi? Mesela Einstain'in farki; beyninin norokimyasal yapisi mi?, yoksa herkes ile ayni olan beyninin, sorgulama ve konusuna yogunlasma farki mi? Kisaca insanoglunun ortada bir evrimci teslimiyeti mi vardir, yoksa kendi kendine bu teslimiyeti algilayabilir ve bunun farkina vararak ve bilinclenerek bu evrimciligi, devrimcilige; yani kendi kendini sorgulayarak bu teslimiyetten kurtulusa erdirebilir mi? Neden insanoglunun hem inanc temelli hem de bilim temelli bir beyni var? Neden biri beyni durdururken ve esir alirken, digeri beyni dusundurtuyor? Ya da insanoglu numenal yeti ufkunun, beyni ile bagi nedir? Beyin, fenomen ile numen arasindaki bagi/iliskiyi/celiskiyi kuran ve bu bag sonucu kavrami ortaya atan tek organ, ya da tek organ mi? Beyin olarak, insanoglu beyninin yeti farki ve duzeyi beyindeki yariklar acisindan kalitimsal ve genetik bir yapi gosteriyor oldugu halde, bunun one cikmasini saglayanin kisinin yasam ve iliskilerindeki onem/etki ve ilgisine bagli oldugu da gayet acik ve ortada. Yani bir muzisyenin oglunun muzisyen olma olanagi ile hic muzik ile ailesi genetik olarak ilgilenmemis bir kisinin muzisyen ola olanagi genetik olarak farkli olsa bile, ilkinin muzisyen olamadigini ama ikincinin olabildigini soyledigimizde bunu genetik ile nasil acikliyoruz. Beynin dusunmesi ile, kisinin kendi beynini dusundurtmesi farkini nasil acikliyoruz? Evet, yorum, gorus, bilgi paylasimlarinizi bekliyorum.
  5. Diyalektigin temelinde de uclu dusunce yatar. Tez antitez ve sentez. Gercekleri olusturan kavramlarin herbiri karsitini kendi icinde tasir. Siyah ve beyaz vardir ve arada siyah ve beyazin tonlarini da iceren gri vardir. Buradaki birinci sorun, kavramlarin herbiri karsitini kendi icinde tasimaz. Basta em pozitif vardir ve bu em pozitif karsitlarini kendi bunyesinde tasir. Mesela hak-hakli/hakki-haksiz/hakki degil Varlik-var/yok Inanc-inan/inanma Ayrica her kavram kendi kendine degil; baska bir em pozitif ile ifade edilir. Seyin varligi/inanci-tanrinin varligi/inanci Ali'nin hakki v.s. Bu konular "evrensel-insan zihniyeti" basliginda aciklanmistir. Ayrica sey bir tek degil; bir pozitif nokta olarak uclem; karekteristigi de hem ikilem hem karsitlik olarak bir dortlemdir. Burada bir sorun da onerme ve karsitlari sorunudur. Burada da bir onermenin karsitligi degil; uc farkli karsit onermesi vardir. A onermesinin karsitlari-Anti A (Karsi A) counter A (A karsiti ya da A yi tamamlayan karsiti) ve non-A yani A olmayan. Bu aciklamalar da "Bilim felsefesi" bolumunde mantik olarak aciklanmistir. Burada diyalektigin sentez olarak ontolojik taban tartismasinin maddesinde mi/dusuncesinde mi indirgemeci ve determinist olarak mutlaklanacagi konusunda, idealizm ve materyalizm farklilasir. Bu acidan diyalektik sentezin monizmi materyalizm ve idealizm karsitliklaridir. Zaten bu ikisini de birlestiren metafizik ve ontolojik taban ve bu tabanlar farkindan birine olan indirgemeci ve determinist inanctir.
  6. Aristo mantiginin ilkelerine bakalim; 1-Özdeşlik ilkesi: X ise X tir. 2-Çelimezlik ilkesi: X, X-olmayan değildir. 3-3.halin imkansızlığı: X ile X olmayan arasında, 3.bir hal yoktur. Simdi bunlari epistemolojik mantigin yapilandirmaci epistemolojisine yani yapilandirilmisligin kok ve temel tabanina gore degerlendirelim. X X e esit degildir, ya da esitligi ...e gore temelindedir. Cunku x'in fonksiyonu olan y sadece x ile ifade edilir. Yni x olmayan x fonksiyonu olan y x ile ifade edilir. X ifadede y ye donusmustur. Bu temelde x x olmayan y dir, ama burada y kendisini degil; x i ifade eder. Iste x ilex olmayan arasindaki ucuncu ifade y dir. Ayrica y x olmayan degil; x in x eliyle ifade ettigidir.
  7. Dialektik; Turkiye de hala kullanilan; noktasal aristo mantigini curutmus; ikili mantigi insanogluna tanistirmistir. Cunku ya A; ya B mantigi; diyalektik olarak, A yi, A, karsi A, A karsiti ve A olmayan/icermeyen olarak aliriz. Bir ornek verirsek; Aristo mantigiyla; ya dinli olursun, ya da dinsiz. Halbuki dinler kendi arasinda da biribirine karsidir. Yani muslumanlik A ise; Hristiyanlik Karsi A dir. Ama; her ikiside A kokenli, yani dindir. Dinsizlik ise; A olmayandir. Ama B,C,D v.s. olarak kendi icinde dallanir. Yani; once Hem anti olur, hem de non olur. Anti demek; karsiti, yani din karsiti; non, ise icermeyen yani dini icermeyen demektir. Ornek verirsek; deizm, agnostizm, panteizm, panenteizm ve de ateizm; hepsi de biribirine karsi; ama hepsi ortak olarak dine karsidir. Ateizm ise; dini icermeyen dine yer vermeyen v.s. anlami tanir. Oyuzden, mantigi degerlendiren arkadaslar; hala aristo mantigi kullaniyorlarsa; 18. yuzyili yasiyorlar demektir. 21. Yuzyil mantigi ise mukayese degil, yani; dogru-yanlis, iyi-kotu v.s.; nedenleme-sorgulama, cikarsama, curutme ve yenileme mantigidir. Yani; sorulan sorularin cevabi; karsitliga dayanmaz. Sorulan sorular dusunceyi nedenlemeye-sorgulamaya iter. Ornek verirsek; "Tanri var mi, yokmu? diyalektigi yerine. Tanriya neden inaniyorsun/inanmiyorsun? Ya da tanri nedir? ya da nasil bir tanriya inanirsin/inanmazsin? v.s. Bu tip mantigin isleyisinin bir yonu kritik dusunce sistemidir ve Avrupadaki okullarda; diyalektik degil; kritik dusunce ogretilir. Bu hem cocuklarin ufkunu acar, hem kendilerini ifade ederler, hem de ne dediklerinin bilincine varirlar. Diyalektigin, tartismasi ve tek duze sabit cevabinin yerini; bilgi alis verisi, deneyim-gozlem v.s. izahi ve yonlenisi gelisir. ISTE ASIL BILIM VE BILIMSEL ISLEYIS, YANASIM BUDUR VE BU EPISTEMOLOJIK GERCEKCILIKTIR. Ayrica bu mantik; tabulari tartisma yerine; tabulardan arinmayi ve kurtulmayi da getirir. BIREYIN MANTIGI BU SON MANTIKTIR. ARISTO MANTIGI TESLIMIYET MANTIGIDIR DIYALEKTIK MANTIGI TARTISMA/USTUNLUK MANTIGIDIR.
  8. Ben onu o anlamda degerlendirmedim. Sadece materyalizmin tek bir algisi olmayacagi ve her beynin kendi algi ve bilgisi olabilecegi temelinde degerlendirdim ve bunu da cumle ile acikladim. Zaten oyle beklesem kendim elestirdigim dogal/fenomenal zihniyete teslim olmus olurum. Bu dusunce biliminin bilimselligi nedir ve mutlaklik, teklik ilklik temelli gozlem vermeyen inanclara dayanir mi? Ayrica madde onu ortaya koymadan yani algilanmadan gozlem vermis olur mu? Diyalektik indirgemeci ve determinist olarak monizmdir ve bu monizm iki temellidir idealizm ve materyalizm. Ayrica diyalektik mi, yoksa seyin diyalektigi mi? Buradaki dinamikten kasit hareket mi? Hareket algi olmadan gozlem verir mi, hareket gorunussel mi/ozsel mi? Bu konu ile ilgili iki yeni baslik acacagim. Orada indirgemecilik ve determinizmi madde temelinde yazisabiliriz. Özgür irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür. Kişinin belli eylem ya da eylemleri gerçekleştirmede ser­gilediği kararlılık; belli bir durum karşısın­da, gerçekleştirilecek olan eylemi, herhangi bir dış zorlama ya da zorunluluk olmaksı­zın, kararlaştırma ve uygulama gücü; eyle­me neden olan eylemi başlatabilen yetidir. Yukaridaki tanim isiginda "sinirliligi" ve maddenin "ozu" nun maddede mi oldugu yoksa insanoglunun maddeye mi verdigini ve var olan ozun, "var olma gerekliligini/degisimini" aciklar misin? Konu alternatiflik degil. Cunku insanoglunun henuz epistemolojikm olarak alternatifi yok. Konu insanoglunun sadece maddeye indirgenemeyecegi ve maddenin algi olmadan ortaya konamayacagi ve ortaya koyabilmenin de kavram ile mumkun oldugudur. Yani ortada biribirini tamamlayan ve biri olmadan digerlerinin ortaya konamayacagi bir ucxlem vardir. Madde, dusunce ve kavram. Buradaki konu fark degil, insanoglunun alternatifsiz olarak tek bildiren, belirten ve bilgi tureten fenomen oldugu ve bunu sadece kendi monologu ile kendi ixcin, adina ve ait ve de eliyle yaptigi ve insanoglunun baska bir fenomen ile dialogunun olmadigidir.
  9. Sitemiz her turlu konu ve kavramin bilgi, algi bilinc v.s. duzeyinde okur ve yazar katiliminin oldugu bir kitle platformudur. O yuzden her basslik her konu ve kavram ve her mesaj, sadece yaziya ve yazilana yonelik degil; her okur ve yazara yoneliktir. Yine her okur ve yazar kendi ilgi, etki ve onem algisinin ve bilgisinin temelinde kendi ozgur iradesi ile istedigi basliga yazar ya da okur olarak katilabilir. Bu nedenle bilhassa belirli bir algi ve bilgi icerigi iceren baslik konu ve kavramlarda en azindan chat yani sohbet usulu karsilikli yazismalardan kacinmak ve konu ve kavram ile ilgili bilgi ve dusunce paylasmak ve konu ve kavramin her yonuyle detayli algilanmasini saglamak onemlidir. Tabiki bilgi ve dusunce paylasimi ironiyi, neseyi, ve karsilikli kisilerin yazi degil de yazarina yonelmeyi icerecebilir. Yalniz "havadan sudan konular" da islenen ve dile gelen yazi dili ve uslubu ile belirli bir anlam ve icerigi olan basliklardaki mesaj bilgi ve dusunce paylasimi olarak farklilasir. En azindan basligi takibeden okur ve yazarin ilgi etki ve onemini ve bu konudaki consantrasyonunu bozmama adina. Sadece ben degil, zannedersem bu kitle platformunda kendince belirli bir zaman geciren okur ve yazar bilgi ve dusunce paylasimini sever. Zaten aksi osa burada bulunmaz. Yalniz unutulmamasi gereken her turlu yazi dili ve uslubunun bir yeri ve zamani oldugu ve asiriya kacilmamasidir. Cunku boyle bir yaklasim, hem basligin konusunu ve icerigini saptirir, hem de ikili yazismalar ister istemez yazara yonlenim bazinda yazidan yazara yonelebilir. Bu da bilgi ve dusunceden ziyade, yazinin iceriginin egosal ve duygusal bir icerik almasi demektir. O yuzden hoscavakit gecirmek sitemizin kitlesinin her bir okur ve yazarinin bilgi ve dusunce paylasimi temelindedir. Ayrica bu mesaj sadece yazidan ibarettir ve hic bir yazara yonelik degildir.
  10. Daha once dedigim gibi, bir kavramin o kavram uzerindeki algisdi, bilgisi, bilinc ve farkin daligi temelinde; o kavrama verilen tanim, tarif ve anlam ve icerik ve de kisinin o kavram ile kurdugu bagin "dogrusu/yanlisi" yoktur. Ayrica algiladigim kadariyla senin dini temeldeki ve teolojik temeldeki her turlu kavram algin ve bilgin, sadece ozel bir din ve teolojik ilah olan Allah ve islam ile sinirli. O da zaten kendi bunyesinde her yonuyle farklilasiyor. Ben ise kavramlari hem bag kurmadan hem de sadece ozel bir din ve teolojiji temelinde degil; dini felsefe ve teolojik yanasim temelinde degerlendiriyorum. Aslinda senin alintin da zaten "korkup/sakinmaktan" bahsediyor ve bunu kabullenerek kendince nasilini acikliyor. Ben ise korku kavraminin nedenini acikladim. Verdigim iki anektod da bunun uzerine idi. Yani ana fark, senin korkuyu kabullenmen, benim ise korkunun bilgisizlikten kaynaklandigini ve bilgilernme ile giderilebilecegini aciklamam uzerine idi.
  11. Iktidarin her turlu kendi gibi dusunmeyeni otekilestirerek ve bertaraf etme amaci ile ayrimlastirarak, ulkenin her turlu calisan, dini ve milli farkini ayrimcilik olarak koruklemesi, aslinda amerikan emperyalizmi ve emperyalist zihniyetin cikari adina uygulanan bir politikadan baska bir sey degildir. Emperyalizmin en buyuk siari "kiskirt, bol, yonet" oldugu algilanirsa; iktidarin neden boyle davrandigi da algilanir. Peki bu her turlu ayristirmanin temelinde ne yatmaktadir? Genel olarak emperyalist zihniyetin, soros ideolojisinin bilhassa ikiz kuleler yikimi ile iyice gorunur hale gelen ulkeleri icerden "karistirmak" ve disaridan da bu karisikligi bahane ederek ve "demokrasi/hak ve ozgurlukler" kisvesi altinda ulkeye saldirmak ve ulkenin her turlu ekonomisini ve diplomatik yonlendirimini kendi amaci temelinde ele gecirmek icin herseyi mesru ve mubah kildigi ve kullandigi soguk savas aracinin adi mikroayrimciliktir. Kisaca toplum icindeki en kucuk farkin farklarin biribiri ile mucadele etmesi temelinde ve de desteklenerek koruklenmesi ve ulkenin bolunmeye kadar giden ic huzursuzlugu ve kendi icindeki "bas kaldirisidir." Bu konuyu Turkiye toplumu ve onun her turlu farklarin tarihi bir mozayigine sahip olan gorunumu uzerine degerlendirecegim. Yukaridaki baslikta gecen kavramlarin, daha iyi anlasilmasi icin; sizlere bazi sorular soracak ve bazi aciklamalarda bulunacagim. Birincisi; TC Anayasasi; Turkiye'de mevcut olan Kurt ve Alevi ( Bunlar; gercek yasamda yogun olan farklar oldugu icin orneklenmistir. Baska farklari da ornek gosterebiliriz) varliklarinin farkinda mi? Eger farkinda oldugunu soyleyen arkadaslarimiz varsa; lutfen bu farkindaligin, hangi Anayasa maddesinde belirtildigini aciklasinlar. Eger farkinda degilse; o zaman mantikli olarak; ya bu farkliliklari, yok sayiyordur, ya gale almiyordur, ya da gormemezlikten geliyordur. Sizce hangisi, niye ve neye dayanarak? Butun bunlarin isiginda; eger bir farkin varligi; fark edilmezse; edilmeyen farkin farkindaligi soz konusu degildir. Isin aci tarafi; bu fark edilmeyen farkliliklarin; farrkina varan; amerikan idealizmi; ulke icindeki emir kullariyla; bu farki; kendi lehine kullanarak,ulke icindeki ve ulkenin her turlu kurumunda yerleserek, mikroayrimciligi koruklemekte ve o korktugunuz ve hic dusunmek istemediginiz, boluculugu koruklemektedir. Butun bunlarin isiginda; Anayasanin; varligini fark etmedigi farklari nasil algiladigi dusuncesindesiniz? Birisi cikiyor "ben Kurdum, Aleviyim" diyor. Simdi mantikli dusunelim. Eger, Anayasa bu farklarin farkinda degilse; "Ben Kurdum, Aleviyim" diyerek; farkini ortaya koyan ve bunuda kisisel hak ve ozgurlukler ve de insan haklari temelinde yapanlara, ne diyecektir? "Kusura bakma; biz boyle bir farkin farkinda degiliz. O zaman ya siz bu farkinizdan vaz gececeksiniz, ya da bu farki dusuncenize tasimayacak ve dile getirmeyeceksiniz" peki bu ne demektir? Bu acikca "sizler, bu ulke ve Anayasaya gore; kisisel hak ve ozgurluklerinizi kullanamazsiniz, bu olanaksizdir" demektir. Peki, boyle bir cevapla karsilasan ve kisisel hak ve ozgurluklerini insan haklarina dayanarak savunmak isteyen bir kisiye kitleye, halka; nasil bir yol kalir, bir dusunun. Anayasa; bu durumda; farklari var saymamakla, o farklarin haklarini elinden almaktadir? Peki asil boluculuk; bu farkliliklara; insan haklarini ve hak ve ozgurluklerini tanimiyarak, onlara "bu ulkede fark yok, herkes bir; ya bu birligi kabul et, ya da cek git" dememektemidir? Asil bu tip bir farka varmayis, ayrimciliga yol acmazmi? Milliyetci ve de dini temelde teklestirme dusuncesine sahip arkadaslarimiz, bunu iyi dusunup degerlendirsinler. Peki ne olacak? Cok basit. Ayrimcilik yapmamak icin once bu farklarin farkina varacaksin. Sonra; bu farklarin farkina varimi; soros'un tersine; farklarin esitligi, butunlugu, beraberligi ve uniter yapi temelinde; antiayrimci, tanitimini ve temsilini hak ve ozgurlukler olarak uygulayacaksin. Simdi soruyorum. Butun bu aciklamalarin isiginda; milliyetcilik (kurd ya da turk v.s.) ve sunnilestirme dusuncesine sahip arkadaslar, boluculugun ne oldugunu, Anayasanin durumunu ve Ayrimciligin temelini bana izah edebilirlermi? Tabi ki; bir kisinin kisisel hak ve ozgurluklerini; kisilik degerleri olarak ve insan haklari temelinde dile getirmesinin; ne ayrimcilik, ne de milliyetcilik anlami tasimadiginin bilincinde olarak. Sonucta bir kisinin her turlu degeri kendine kisilik ve kimlik degeri yapmasi ve onu dusunce ve davranista uygulamasi onun hak ve ozgurlugudur. Iste ulkemiz, Tarihsel olarak boyle bir etik farklarin mozayigi bir konuma sahiptir. Bu konumun her konuda teklestirilmesi ( milli olarak Turk ve dini Islami mezhep olarak sunni) hem bu tarihsel mirasa terstir hem de emperyalizmin oyununa gelmektir. Cunku bu etik teklestirme cabasi tam da emperyalizmin eline koz vermekte ve soros ideolojilerini bu konuda bilinclenmemis toplumun farkli halklari arasinda kendi cikari icin uygulamaktadir. Oyuzden antiayrimciligi cok iyi algilamak ve onun farklari yok sayma ya da gale almama ya da bir farkin digerlerine ustunlugu olarak algilamamak gerekir. Iste bu yanlis algi, tam da emperyalist zihniyetin soros ideolojisinin rahatca propaganda yaparak mikroayrimciliga goturebilecegi alandir. Ayrica unutmamak gerekir ki, her turlu farkin farklarinin bir butun olarak beraberce ayni topraklarda bir ulke ve toplum butunlugunde yasam ve iliski surebilmesinin temeli de evrensel hukuk guvencesi, insan haklari ve antiayrimci/esitlikci hak ve ozgurluklerden gecer.
  12. Aslinda boyler olacagi belli idi ve olmasi da iyi oldu. Sonucta neyin ne oldugu her beynin kendi algisi, bilgisi, bilinc ve farkindaligi temelinde anlam ve icerik kazanir. O yuzden kisaca sorayim. Sence materyalizm nedir? maddenin mustakil var olma varlik sinirlari nelerdir? "hersey maddedir, madde tek gercektir, ilktir, tektir ve mutlaktir" cumlesine katiliyor musun? "insanoglu da bir maddedir" cumlesine katiliyor musun? Ozgur irade var midir/yok mudur? ve neden? Insanoglu sadece fiziki, biyolojik, evrimsel butunun bir urunu mudur? Yani insanoglu kendi kendini degistirebilir mi, yoksa dogaya, evrene, varolusa teslim midir? Simdilik sorulari burada kesiyorum.
  13. Farki materyalizm maddeyi temel alir ve insanoglunu madde yerine koyar, yani nicelik olarak algilar. Materyalizm insanoglunun numenal yetisinden ve belirleyici rolunden bi haberdir. Insanoglunun sosyo-psikolojik yapisini ve kavramini algilamaz. Maddeyi nesnel gerceklik olarak alir ve ilk, tek mutlak olarak inanca tasir. Kisaca fenomenal zihniyet olarak insanoglu varliginin bilisselligi materyalizm de yoktur. Insanoglunu bilinclendirmek yerine, pesainden gelen yiginlar olarak algilar. Ayrica bilimsel degildir ve bilim dali degildir. Sadece metafizigin ontolojik/varliksal ideolojik inanclarindan biridir. Bilime felsefeyi degil; felsefeye bilimi tasir. Gozlem yerine akilciliga yonelir. Hatta nesneye teleolojik icerik verir. Olgudan degil; ontolojik gercekten yola cikar.
  14. Takva ; Allah'tan korkma; Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden kaçınma Hukuk Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek. (Bak: Amel-i-sâlih, İttika, Vicdan)(Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i salih emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def'-i şer, celb-i nef'a racih olmakla beraber; bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında bu takva olan, def-i mefasid ve terk-i kebair üss-ül esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesbetmiş. R.N.)(Ey muhatab olan insanlar! Havf ve rec Korkunun ecele faydasi yoktur. Kustan korkan dari ekmez. Korkunun temeli bilgisizliktir. Baak sana korku ile ilgili bir anektod anlatayim. Bir kisi gece issiz bir yolda yuruyormus. Birden bire uzakta bir isik gormus ve baslamis korku felsefesi ile dusunmeye. Hem ilerliyor, hem de korkuyormus. Bu arada korkusu ona bazi sesleri de duydurtuyormus. Geri donmek yerine,isiga dogru ilerlemis ve kendince de tedbirini almis. Neyse uzatmayalim, korktugu seyin aslinda bir sokak lambasi oldugunu algilayinca da, korkusu sona ermis. Bir anektod daha. Iki arkadas parasizkalmis ve kahveye girmisler. Dusunmusler ve demisler ki "Biz gece vakti mezara girebiliriz" kahvedekiler itiraz etmisler ve iddiaya girilmis. Iddiaya gore bu iki arkadas mezarliga gece girecekler ve kazik cakacaklar ve bunu ispat edeceklermis. Neyse iki arkadas yola cikmislar. Korka korka mezarliga girmisler ve biraz ilerledikten sonra, birisi digerinden kazik ve cekici almis ve topraga cakmaya baslamis. Kazigi cakan isi bittikten sonra, ayaga kalkip gitmek istemis,ama gidemiyor. Arkadasindan yardim istemis o da onu goturememis. Arkadasi iyice korkuya kapilarak, orada kazigi cakan arkadasini birakip kacmis. Sabaha dogru kahveye gelmis, durumu anlatmis ve karakola gitmisler. Ortalik iyice aydinlanmis. Bir de bakmislar arkadasi cansiz yatiyor. Ne oldugunu anlamak icin vucudunu oynatmislar, bir de ne gorsunler. Arkadasi kazigi cakarken, kendi paltosunun uzerine cakmis. Gordugun gibi korkunun ecele faydasi yok.
  15. Sünniler günümüzde itikad (inanç) açısından Maturidilik ve Eşarilik, fıkhi açıdan da Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine bağlıdırlar. Benim dedem ve babam kendilerinin, sunni hanefi ve maturidi olduklarini soylerlerdi. Sen senin ne oldugunu biliyor musun?
  16. Sen onu birakta, senin ayrimin nedir ve neden odur? Cunku bunlardan birini secmek ile sen de, dusunce, davranis, inancsal ve ideolojik dogru olarak "dagilip/ayrilmis" durumdasin.
  17. Senb kadinin kullugunu ve erkege koleligini kabullenmuis olabilirsin. Bu en basta insan haklarina ve hak ve ozgurluklere ters bir durum.
  18. Hayir degil. Ben sadece gozlemi sorun olarak dile getiririm. Sorun da numenal insanlasamama bilimsellesememe v.s. temelindedir. Dogrular her beynin inancina ve ideolojisine gore degisir.
  19. Sonucta bu sosyal bilgiler biliniyor. O yuzden senin teklestirme temelli algi, bilgi, tanri, kuran, ayet v.s. caban bosuna.
  20. Kisaca evrensel-insan zihniyeti temel olarak insanoglunun kendisini alir, onun ortaya attigi ideolojik inancsal dogrular arasinda secim yapmaz. Materyalizm bunlardan biridir. Butun bu ideolojik inancsal dogrularin numenal insanlik adina sorununu dile getirir. Sorun da insanlasamama, bilgilesememe, bilimsellesememe ve bilissellesememe sorunudur. Evrensel insan insanoglu temelli bilgiyi, bilimi ve bilisselligiogorur. Varlik sadece insanoglunun kendi dahil; gozlem ve yansi veren bir fenomendir. Tutarliligi bilimsel gozlem ve bilissel bilgiye dayanir. Tum ideolojiler, inanclar, matiklar, degerler v.s. bir ...e gore temelindedir. Iste buradaki evrensel-insan zihniyetinin ...e goresi ne maddedir, ne tanridir, ne dusuncedir, ne kavramdir, ne etiktir, ne varliktir v.s. insanoglunun kendisidir. Bu e gore temelindeki sorun da, insanoglunun numenal insanlik, bilgilik, bilimlik ve bilissellik sorunudur. "evrensel-insan zihniyeti" basligi yapilandirilmis dogal ve fenomenal zihniyeti sekilsel/cizimsel olarak acikliyor.
  21. Yahu ne ayrimciligi. Islam felsefesi kendi bunyesinde tarihler boyu ayrildikca ayrilmis zaten. Eger Allah, Kuran, Muhammed v.s. tek olsaydi, bu ayrimlar olur muydu? Ayrimin tek sebebi her beynin kendi okudugunu kendi beyin duzeyi ile ve kendi inancini dogrulamasi ile algilamasidir. İslam dininde, fıkıh yani İslam hukuku konusunda anlayış, yöntem ve uygulama açısından farklı düşüncelere sahip mezhepler bulunur. Bu mezheplerin başlıcaları şunlardır. Sünni Mezhebinin takip ettiği dört büyük fıkıh mezhebi: Hanbeli mezhebi Hanefi mezhebi Maliki mezhebi Şafii mezhebi Şia Mezhebinin takip ettiği fıkıh mezhepleri: Caferi fıkhı İsmailiyye mezhebi, Zeydiyye mezhebi. Ayrıca diğer bağımsız fıkıh mezhepleri ve âlimleri de mevcuttur. Zahiri mezhebi Bu mezheplerden Sünni İslam inanışında yaygın olanları Malikî, Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezhepleridir. Bu nedenle bu dört mezhebe zaman zaman dört büyük fıkıh mezhebi denmiştir. Bak bunlar sadece fikih farklari. İslam dininde Sünnilik Şiilik ve Haricilik olmak üzere üç ana mezhep vardır. Bu mezhepler de çeşitli açılardan kendi içinde alt mezheplere ayrılır. Sünniler günümüzde itikad (inanç) açısından Maturidilik ve Eşarilik, fıkhi açıdan da Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbelî mezheplerine bağlıdırlar. Bu dört mezhepten ilki olan Hanefi mezhebi itikad olarak Maturidiliğe diğer üç mezhep ise Eşariliğe bağlıdırlar. Bu mezhepler dışında, Sünnilik'te olan icma-i ümmete, kıyasa ve re'ye başvurulmasını kabul etmeyen, her sorunun çözümünü yalnızca Kur'an'da, Sünnette sahabe ve tabiunun görüş ve uygulamalarında arayan bir grup daha vardır. Bunlar; Selefiyye veya Selefiyyun (geçmişe bağlılar) olarak anılır. Bu düşünceye bağlı olanlar ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kaldıkları için fazla yandaş kazanamamışlardır. Hanbelî mezhebi, Selefiyye anlayışına en yakın Sünni mezhep olarak tanınır. Ayrıca günümüz Sünni alimleri tarafından Selefiler, Sünni olarak görülmezler, Mücessime olarak görülürler Şiîlerin günümüzde bağlı olduğu en büyük fırka ise İmamiyye (Caferiyye) dir. Bunun dışında sayıları az olmakla birlikte Zeydiyye ve İsmailîyye fırkaları da günümüze ulaşmıştır. Haricilerin ise günümüze ulaşmış olan tek fırkası İbadiyyedir. Sünnilik İtikati Açıdan Mezhepler İtikadi açıdan Sünni mezhepler iki tanedir. Maturidi Mezhebi; İmam Maturidi tarafından kurulmuştur. Eş'ari Mezhebi; İmam Eş'ari tarafından kurulmuştur. Bu iki mezhep temelde birdir. Ancak teferruata ait kırka yakın konuda fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Fikir ayrılığına düştükleri konular sadece ayrıntılardan ibarettir. Ameli (Fıkhi) Açıdan Mezhepler Ehl-i Sünnet itikadında, ameli konularda dört mezhep vardır. Hanefi mezhebi; İmam Ebu Hanife'ın adını taşıyan mezheptir. Şafii mezhebi; İmam Şafii'ın adını taşıyan mezheptir. Maliki mezhebi; İmam-ı Malik'ın adını taşıyan mezheptir. Hanbelî mezhebi; İmam Ahmed İbni Hanbelın adını taşıyan mezheptir. Şiilik Caferilik; İmam Cafer-i Sadık'ın adını taşıyan mezheptir. Zeydilik; İmam Zeynel Abidin'in oğlu Zeyd bin Ali'nin adını taşıyan mezheptir. İsmailîlik; İmam Cafer-i Sadık'ın büyük oğlu imam İsmail bin Cafer'in adını taşıyan mezhep. Haricilik Siyasi, itikadi veya tarihi bazı ihtilaflar nedeniyle Hariciler kendi içlerinde de çeşitli gruplara ayrılmışlardır. Bu grupların bazıları İslam dininin temel akide kaidelerini takip ederken, bazıları İslam dininin itikadi prensiplerinden ayrılarak İslam dairesi dışı ilan edilmiş ve İslam dinin dışında incelenmiştir. Fakat bu grupların da temelleri Haricilere ve İslam dinine dayanır. Harici Grupların Başlıcaları Ezarika Necedat Acaride İbadiyye İslam Dini Dairesi İçinde Sayılmayan Hariciler Bu iki fırka, itikadi sebepler nedeniyle çoğunlukla İslam dini dairesi dışında ele alınırlar. Meymuniye Yezidiye Sahi senin islam felsefen hangi fikih hangi mezhep?
  22. Neden burada acikca cennetten bahsedilmemis. Cunku burada islam algisina gore kadina tek bir guzellik var, o da erkeginin emrinde olmak, yani onun kolesi olmak. Onun bir esyasi, oyuncagi olmak v.s. Yoksa erkeklere vadedilen hurilerin cennette ne isi var?
  23. Ben yanit veriyorum da, sorun verilen yanitlar senin beyninde yer etmis inancsal veideolojik dogrularin ile ortusmuyor. Yani senin kendine dogruladigin yanitlari vermiyorum. Ustelik yanit verirken, senin inancsal ideolojik dogrularin ya daherhangibir inancsal ideolojik dogru temelinde yanit vermiyorum.
  24. Sen birak meryemi ve anneligin kutsalligini; islamdaki kadindan bahset. Herhangibir kadindan.
  25. Tek tek cumlelerine yanit vermek yerine tek bir sey soyleyecegim. Senin ayet dedigin ve ondan ne algiladigin sadece seni baglar. Baska bir inaniri biler baglamaz. Cunku onun da ayni ayetten ne algiladigi onu baglar. Ustelik her ikinizin her turlu beyin duzeyi de farkli oldugundan ayni ayetten ayni algiyi bile almazsiniz. Sen sadece Allah'in adina konustugunun bilincinde degilsin. Ya da aklindan gecenleri sana Allah'inin verdigi sanrisindasin. Yalniz her iki halde de, gozlem veren senin vucut beyninden cikan yazidir. Yani ortada Allh'in yoktur. Ayrica dedigim gibi sden Allah adina konusma yetkisini kimden/neyden aliyorsun? Ustelik ben de senin ile yazisiyorum, Allah'in ile degil. Bence burada bilincalti kendi yazdiklarinin sorumlulugunu ve yukumlulugunu almaktan bir "kacis" var. Sonucta bunu baska bir kaynaga yuklemek hem kendi varliginin farkindasizligi hem de kendinden kacmak anlamina gelir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.