evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Ingilizce Muzik-Nostalji
- Ingilizce Muzik-Nostalji
- Ingilizce Muzik-Nostalji
- Ingilizce Muzik-Nostalji
- evrensel-insan bize bir merhaba diyiniz lütfen :)
Bu nazikane ikraminizi geri cevirmek, mumkun mu? Kalan ikisinden birini de umarim benimle paylasirsiniz.- Yabanci Dilde Muzik-Nostalji
- Yabanci Dilde Muzik-Nostalji
- Ingilizce Muzik-Nostalji
- Turkce Sozlu Muzik-Sanat/Turku/Bati/Ozgun v.s.-Nostalji
http://www.youtube.com/watch?v=BBpKkNl17iU- Turkce Sozlu Muzik-Sanat/Turku/Bati/Ozgun v.s.-Nostalji
- evrensel-insan bize bir merhaba diyiniz lütfen :)
Aslinda ilk erisim aldigim gun, burada; http://www.turkish-media.com/forum/topic/290163-selamlar/ "Merhaba" yerine, "selam" iletmistim. Ama madem lakabima yonelik bir baslik actiniz. Hem size hem site uyelerine hem de site okurlarina, cani gonulden merhabalar.- Tarihi Bilinclilik ve Algi Yanilgisi Tarihsel Karmasa
Dolayisiyle, dunyanin hangi cografyasinda ve toplumunda olursa olsun, hic bir dil yapilanisi ve kullanimi, kavram, anlam ve icerik; insanoglunda dogustan itibaren yoktur. Ayrica, hilafsiz her dilin yapilanis ve kullaniminin her kavramin ve anlam icerigin insanoglu tarihinde bir baslangic donemi vardir ve bu tarihi baslangic doneminden once adindan bahsedilen her ne ise o, insanoglunun yasam ve iliskisinde, dusuncesinde ve davranisinda, sistem ve duzeninde yer almamistir. Ayrica insanoglu,dil kullanim ve dil yaratim, kavram yaratimi olarak algi temelinde once POZITIFI ALGILAR VE KAVRAMLASTIRIR. Negatif ise bunun anlamsal ve iceriksel sorgulanmasi sonucu dogar. Bu da bize hic bir kavramin negatif anlam ve iceriginin, POZITIFI OLMADAN MUMKUN OLAMAYACAGINI GOSTERIR. Cunku insanogluna yansiyan herhangibir akilci yada gozlemsel olgu ya da kurgunun yansitilmasi ve ortaya konulmasi, once VAR ve POZITIF/OLUMLU olarak mumkundur. Duyular ve duyumlar, once pozitif algilar ve sonra da bu pozitif algiyi anlam ve icerik olarak negatifler, ya da olumsuzlastirir. Oyuzden ateizm, ne tanri olmadan, ne de dini uygulama olmadan kavram olarak ortaya atilmasi, ve anlam ve icerik verilmesi mumkun degildir. Bir sey daha mumkun degildir, insanoglu tanriyi sorgulamadan, dini uygulamalarini sorgulamadan ve bu ikisini de negatif dusunce ve davranisa yasam ve iliskisinde tasimadan da ateizm bilinc ve farkindalik olarak mumkun degildir. Bu da yukarida aciklanan insanoglu tarihsel donemidir ve bu donemden once de ateizm yoktur. Tarihi donem oncesi dile gelen ifadeler, anlam ve icerikler o izlenimi verse de, o donemde ateizm bilinc ve farkindaligindan bahsedilemeyeceginden, ateizmden de bahsedilemez. Bu her turlu kavram ve onun dusunce ve anlam/icerik olarak negatiflenmesi ve olumsuzlanmasi icin gecerligir. Tez olmadan, antitez olmaz, antitez olmadan, sentez olmaz the olmadan anti olmaz, pro olmadan contra olmaz, the olmadan counter olmaz, is olmadan, non olmaz, SEYIN KENDISI OLMADAN, KARSITI VE DISI, DEGILI, OLMAYANI, KARSI KENDISI OLMASI DUYUSAL VE DUYUMSAL ALGI OLARAK MUMKUN DEGILDIR.- Tarihi Bilinclilik ve Algi Yanilgisi Tarihsel Karmasa
Insanoglunun tarihi ve tarihsel her turlu metafizik, etik ve inancsal ve de felsefi/bilimsel yasam ve iliskilerini degerlendirirken, cok degerde, veride v.s. tarihi algi yanilgisi yasanmaktadir. Din, ateizm, milliyetcilik, tanri ve bilimum aklin ortaya attigi kavramlar, tarihi bilinclilik olarak tarihte olmadigi donemlere algi yanilgisi olarak monte edilmektedir. Insanoglu bu hatayi yaptikca da, neyin ne olarak ortaya ciktiginin bilinc ve farkindaligina varamamaktadir. Butun bu ana kavramlarin tarihi ortaya cikislarina baktigimizda, yapilan hatanin kavram henuz ortaya cikmadan ve tarihi bilincini insanoglu ortaya koymadan, sanki o kavram insanoglunun yasam ve iliskisinde, duzeninde ve sistemninde daha once varmis gibi algilanmaktadir. Buna bir ornek verirsek,mesela ortacagda bir savasta; gokten ucak ucurmak ne kadar mantiksal abeslik tasirsa, iste bu kavramlarin da tarihinden once tarihe maledilmesi o kadar mantiksal abeslik tasir. Ana kavramlari ve insanoglu tarihindeki yerini alislarini siralayalim. M.O. 4000 yilinda madde yoktu. Kadin kolelesmeden, din ve dini uygulama bilinci yoktu. Ronesans'a kadar bilimin bagimsizligi yoktu. 1500 lere kadar, dusunce ve ifade ozgurlugu ve dini uygulamalari uygulamama ve sorgulamama yoktu. Schopenhauer'e kadar Tanri olumsuz ve negatif olarak sorgulanmamisti. Darwin'e kadar tanri reddedilmemisti Nietzsche'ye kadar, tanri oldurulmemisti, ben, bencillik, bireycilik, bananecilik bilinc ve farkindaligi yoktu. Herseyi insanoglunun ortaya koydugu aciklanmamisti. Sosyal Darwinizme kadar, politik ve iktidar pesinde kosan ve duzen degisikligi oneren izmler yoktu. Popper'a kadar Bilimsel Kuskuculuk ve sorgulanmazlarin sorgulanmasi yoktu. Felsefe ile bilim metafizigin temelindeydi. 1789'a kadar, burjuvazi, isci sinifi, milliyetcilik, milliyet, sekuleriti yoktu. Derrida'nin deconstruction'ina kadar, dilin ve kavramin onemi ne felsefe ne de bilimde algilanamamisti Qua felsefesine kadar, disaridan bakis acisi ve notr algi yoktu. Hilafsiz her turlu verinin,degerin v.s. sorgulanmasi, anlam ve icerigi farkli algisi v.s. post modernizme kadar yoktu. Umarim, bundan sonra; tarihi bir donemden bahsederken, o donemde mevcut olmayan, kavramlar ve anlam/icerigi, sanki o donemde varmis gibi bahsedilmez. Eger bvu algi yanilgisina dusersek, hem kavramlarin ne oldugunu algilamamis, hem de kullandigimin kavramlarin ne oldugunun bilinc ve farkindaligina varamamis oluruz. Sonucta bu tarihi yanilgi, herhangibir kavrami, o kavramin olmadigi bir tarihi donemdeki, bir karaktere, olaya, topluma v.s. maletmemiz yanilgisina sebep olur. Oyuzden tarihi degerlendirirken, neyin ne zaman tarihte yer aldigini bilerek ve algilayarak degerlendirelim.- Insan Haklari mi/Bireysel Hak ve Ozgurlukler mi? Iliski mi?/Celiski mi?
Baslik taki karsitlik, sizi sasirtti mi? Sasirtmasin. Cunku bu ikilem "gelismis/bati" toplumlarinda birbirine karsitliga donusmus durumda. Bilindigi gibi, bilhassa ikinci dunya savasi sonrasi (aslinda 1. dunya savasinda baslayan) bir suru "az gelismis/dogu" ulkeleri vatandaslari, bir suru nedenden batiya goc ettiler. Bugun artik bati vatandasi olarak ta bir kac nesil oldular. Ben size ornegi Buyuk Britanya'dan verecegim. Bundan belirli bir zaman once, Birmingham sehrinde orada yasayanlarin cogunu olusturan sii toplumu, kendi seriat mahkemelerini kurmak ve kendi dindaslarini bu mahkemelerde kendileri yargilamayi hak ve ozgurluk olarak istediler. Gerci bu teklif cok tartisildi, hatta neredeyse yerine gelecek ve bu izin verilecekti. Zannedersem, insan haklari devreye girdi. Peki nasil olur da, insan haklari ile bireysel hak ve ozgurlukler celisir? Buyuk Britanya'da bireysel hak ve ozgurlukler cok onemlidir ve devlet her turlu kurumlari ile bireyinin hak ve ozgurlugunu korur. Yalniz, bunun gerceklesebilmesi icin; bireyin hak ve ozgurluk talebi olmasi ya da bunun ihlalini dile getiren sikayeti olmasi gerekir. Eger ortada boyle bir durum yok ise, hak ve ozgurlukler konu degildir, cunku hak ve ozgurlugu gerektiren bir devlet mudahelesi ortada yoktur. Simdi soyle dusunelim. Burada dogmus bir "dogulu" kizcagiz; kendisini yetistiren suru psikolojisi ve korku felsefesi temelinde bireysel hak ve ozgurluklerinden vazgecip, ailesinin her turlu baskisina, evlilige zorlanmasina v.s. boyun mu egecek?, yoksa bireysel olarak hak ve ozgurluklerinin pesinde kosup, ailesine "karsi mi gelecek? Peki devlet ne yapacak,insan haklari olarak insanlikdisi olan hak ve ozgurluklere mudahele mi edecek?, yoksa hak ve ozgurluklere insan haklarina ters de gelse musade mi edecek? Bence, gunumuzve yakin gelecegin her turlu toplumsal, sosyolojik, psikolojik sorunu bu eksende toplanacak. Insan haklarinin mudahelesi mi?, yoksa insanlikdisi da olsa, hak ve ozgurluklerin taninimi mi? Iste emperyalist zihniyet bu ikilemi ve celiskisini kendi her turlu politik/ekonomik cikari adina cok guzel kullaniyor. Kisaca marxizm/leninizm'in "Ulkelerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakki"ni, yine Afganistan'a saldirarak kendi bozan SSCB'gibi, bugun; emperyalist zihniyet cok guzel kullaniyor ve diyor ki "ulkelerin kaderlerini guclu olan tayin eder. Ayrica bu toplum bilmedigi hak ve ozgurluklerinden ve insan haklarindan mahrum yasiyor ve birakiliyor. Bizler de insan haklari olarak bu toplumun hak ve ozgurluklerini saglama adina mudahele ediyoruz" Bilindigi gibi buna da "demokrasi/ozgurluk" diyorlar. Evet, sizce insanoglunun bu celiskiye konulmus, insan haklari ve hak ve ozgurlukler iliskisini insanoglunun insanligi adina, nasil algilamak ve cozmek gerekiyor? Disaridan mudahele mi?, yoksa kendi istemine birakma mi? Bu soruyu cevaplamadan once, dogu zihniyetindeki her turlu etik yonlendirim ve yaptirimin buyukten kucuge aktarimi ve suru psikolojisi ve korku felsefesini de "disaridan mudahele" olarak ele alabilir miyiz? Yani baskici, mudaheleci, zorlayici "sadece istenileni yapma/yapmama" ile yetistirilen nesilleri?- Tanrı Kavramı Uzerine Diyaloglar
"Yaratici" ile soylesi Yaratici ile olan soylesilerden, birini buraya aktariyorum. Ben; Son zamanlarda, bayagi bir "sikintidasin. Sana, inanmayanlar, seni yok sayanlar; bir de benim gibi, seni hesaba katmayanlar, gale almayanlar var. Ne zamandan beri herkesin yaraticisi degilsin? Yaratici; Yaw, hersey aslinda Ronesansla basladi. Ronesans ile birlikte, insanoglu itaatini bozup; hem kendini hem de herseyi "kurcalamaya basladi. Yaw, dedim kendikendime;' bir elma sendromu daha mi yasiyorum acaba?' Bu is aslinda; neyse, bilimi bir cesit idare ederiz. Nasil olsa; olani bulacaklar, olan da zaten benim 'ol' dedigim. Bir baktim, felsefede de Kant'tan sonra; buyuk bir hizla; varligi sorgulayalim derken; insanoglu, beni sorgulamaya basladi. Marx ve Engels' le ugrasayim derken; basima birde Darwin cikti. Bu arada, Nietzche beni "oldurmezmi!" Neyse, bunlarla; zaten huzurumda bulusacagim icin onemsemedim. Ben; Ne o "kan mi kaybediliyor?" Yaratici;Pek degil. Beni bir inanirim, ruyada gormus olacak ki! Akilli tasarimciligi ortaya atti ve 'bir tasarlayan var' dedi. Oh, biraz rahatladim, derken; bu arada Derrida cikip; yazari oldururken" kizim sana soyluyorum, gelinim sen anla' demezmi! Neyse, bilimden fazla korkum yok. Hem beni konu etmiyorlar, hem de benim 'ol' dedigimi buluyorlar. Son Hawking'in bilim yasalarini bana bahsetmesi de cabasi. Aslindainsanoglu, beni bilimden cikarabilse, onlardarahatlayacak bende. Benim korkum da sevincimde felsefe, beni yok saysalarda, var saysalarda, soylenmez, aciklanmaz saysalarda, bilinmez saysalarda sonucta konu benim., ama, bu arada hem felsefenin, hem de; insanoglunun kendi kontrolunu kendi eline almak istemesi beni dusunduruyor. Oyuzden, benim 1. ve 2. dunya savaslarinda ve ondan sonraki savaslarda bir rolum yok. Ben; Iyide; sen kimin yaraticisisin? Son zamanda hep muslumanlar "kaybediyor." Yaratici; Ben ne yapayim; hem ben, hem de insanoglu o konuda hem fikiriz. Guclu olan kazaniyor. Sonucta, henuz bir rakibim yok. Oyuzden, hala tek konu olan benim. Bu da benim gundemde kalmama yetiyorda, artiyor. Aslinda seytan diyorki;' su insanogluna, bir rakip cikarda; oyle kendi kendilerine 'gelin, guvey olmasinlar' Eger ben bu isi yapmazsam; yakinda insanoglu kendini bana rakip kilacak. Gerci, beni bulmalari olanaksiz ama; bu onlari benden daha cok 'kopariyor.' Ah! o elma agaci yokmu! hersey aslinda orda basladi. Itaat derken, asilik gundeme geldi. Bilseydim, elmaya 'sarkacaklarini' agacin ustune elma koyarmiydim. Kuru bir agac koyardim, o zamanda zaten elma konusu olmazdi. Sana bir sir vereyim. Aslinda; o elmaya, seytan, benden habersiz bilgi yuklemis. Iste o gundur, bugundur; insanoglu bilgileniyor ve bilgilendikce de; benden 'soguyor' Aslinda, benim tek bir rakibim var. Bilgilenmek. Beni de 'korkutan' iste insanoglunun, bu bilgilenme sayesinde; korku acisindan bilinclenmesi ve korkuyu yenmesi. Neyse, bu gunku sohbeti burda keselim. Daha meleklerle toplantim var. Bu arada seytanin son yaptiklari hakkinda da bilgi almam lazim.- Tanrı Kavramı Uzerine Diyaloglar
Din ve Tanri Uzerine Bir SoylesI Dunyanin A cografyasinin, A toplumunda iki kisi, din ve tanri uzerine sohbet etmektedir. B sahsi ile C sahsi arasinda gecen sohbet. B- Senin bir dinin var mi? C-hayir, yok. Ya senin? B- Var, Adi da Tutra Dini ve ben bu dinin getirdiklerini uyguluyorum. C- Ben Tutra dininin getirdiklerini uygulamiyorum. B- Neden? C- Cunku ihtiyacim yok. B- Ama, Situ tanrisinin bir emri, Tutra dini uygulamasi. C- Olabilir. B- Nasil "olabilir" C- senin, Situ tanrinin bir emri oldugu icin ve sen bu emri uyguladigin icin olabilir. C- Peki sen, Gizu Tanrisi ve onun kitabi Letu'ya neden inanmiyorsun? B- Cunku benim tanrim ve kitabi, tum tanri ve kitaplardan daha onemlidir. C- Ozaman seninle ayni inancsizligi tasiyoruz. B- Nasil, yani. C- sen de, bende; Gizu tanrisina ve onun kitabi Letuya olumsuz bakiyoruz. Sen inancini Situ tanrisinin, Tutra dini ile, ben ise inanca ihtiyac duymamakla Gizu tanrisi ve Letu Kitabina karsi, olumsuz yanasiyoruz. B- Olurmu, ben "en yuce v.s." tanri ve dinine inaniyorum. C- olabilir, ben Tanrinin hicbir turune ve dinin hic bir uygulamasina ihtiyac duymuyorum. B- o zaman, Situ'nun cezalarina razisin. C- sen de Gizu'nun. Bu arada unutma, dunyada sadece bu iki tanri yok, daha bircok tanri ve din ve de rehber var. B- iyi de Situ benim tum sorularima cevap verebiliyor. C- Gizu da oyle. Ama; senin sordugun sorulara, Situ'nun cevap verebiliyor olmasi, senin inancin degil mi? Ben ise sorulara bilimsel cevaplar veriyorum. Veremedigim olursa da, ileride verilebilecegini biliyorum. Ustelik sen cogu zamanini ve yasamini Situ ve Tutra dinine ayiriyorsun, sirf cezalanmamak icin ama; Gizu'nun cezasini unutuyorsun. Eger sen dunyadaki mevcut, tum din kitap ve tanrilarinin seni cezalandimamasini istersen, vay haline. Ben ise yasamimi yasiyor, bilim ile ilgileniyor ve bu hayatta kendi istedigimi yapiyorum, hic bir inanci hic bir dine ve tanriya da beslemedigim icin, ceza alma gibi bir endisem de yok. B- Aaa, saat gec olmus, benim dini uygulamami yerine getirmem lazim, yine gorusuruz. C- tabi, ne zaman istersen.- Devletin Hak ve Ozgurlukler uzerine Bir Politikasi Olamaz
Turkiye'de Devlet Iktidar Poliitikalarinin Gudumundedir. TC 1923 yilinda kuruldugunda, devlet sekli cumhuriyet ve devlet idaresi demokrasi olarak belirlenmistir. Buradaki sorun, bunu kimin/neyin belirledigi sorunudur. Devlet ulkesindeki toplumu ve farkli halklarini yoneten bir aygittir. Bu aygitin yonetim seklinin cumhuriyet ve idare seklinin (yurutme, yasama, yargi ve denetim) demokrasi olmasi, halk buna karsi cikmadikca, ulke savasa girmedikce, ulke bunyesinde bir devrim/karsi devrim olmadikca kisaca ulke ayakta kaldikca ve yasadikca gecerlidir. Iste devlet bu temelde toplumundan kendilerini yonetecek yoneticilerini secmesini isler. Burada yoneticisinin, yani hukumetin ve devlet kurumlarinin gorevi;l devletin bu cumhuriyet ve demokrasi ilkelerine toplumun bir temsilcisi olarak hizmet etmektir. Iste turkiyedeki sorun buradan baslar. 1923'te kurulan devlet ile yonetici farki ortaya konamamistir. Yani Ataturk hem devletin basi hem de hukumetin basini secendir. Iste turkiyede devletin tum yetkileri burdan baslayarak hukumetin eline verilmistir. Turkiyede hic bir zaman devletin basi cumhurbaskani ile hukumetin basi basbakan sadece gostermelik olarak islev gormustur. Yani ve kisaca Devletin basi hic bir zaman politik olarak tarafsiz olamamistir. CHP hem devleti hem de hukumeti temsil etmis ve hukumet olarak gelenler ya devleti ele gecirebilmis, ya da devleti devlete ter bir sekilde ele gecirmeye calisinca darbeler olmustur. Turkiye'de devlet hic bir zaman hukumetlerden bagimsiz olamamistir. Sadece hukumetin bir oyuncagi olmustur. Bunun RTE 'ye kadar olan sorunlarini Asker devlet olmaya soyunarak cozmustur. Bugun RTE ise hukumeti birakmis ve devlet olmustur. Ustelik olmak istedigi devlet, 1923 teki devlet ve onun partisi CHP ya da o cizgide degildir. Kendince bunu demokrasi ile yapmaktadir. Ustelik 1923 ile gelen alisilagelmisligin de karsisindadir. Asker devlete soyunmasin diye onu da kendi yontemleri ile bertaraf etmistir. Tarih bizlere "1923'te olanlarin halk acaba ne kadar bilinc ve farkindaydi, bunlari korumak mi isteyecek yoksa RTE degisimine sessiz mi kalacak?" sorusunun cevabini verecektir. Ama bu yonetim=yonetici yani devlet=hukumet esitligini bozabilecek mi, hic zannetmiyorum. Turkiye de devlet hic olamamistir, olabilmesi de ufukta gorulmemektedir.- Devletin Hak ve Ozgurlukler uzerine Bir Politikasi Olamaz
Ideal bir devlet; ulkesini tabusal/verisel/degersel ayrimciliga tasiyacak hic bir politika gudmemelidir. Eger bir devlet; belirli bir ideolojik strateji guderse, bu toplumun baska ideolojik stratejiler temelinde kutuplasmasi demektir. Devletin gorevi ve isleyisi bireysel hak ve ozgurlukleri nasil bir degere sahip olursa olsun tanimakla yukumlu olmalidir. Devletin yapilanisi ve isleyisi "Ben, bireylerim icin varim. Onlarin her turlu hak ve ozgurluklerini tanimak ve bunu yaparken de, bir bireyin hak ve ozgurlugunun diger birey uzerinde baski/mudahele/ustunluk araci olarak kullanmamasini sivil yonetim ve idaremin hukukuyla onlerim" "Benim icin birey demek; kendi oz iradesiyle, kendi hak ve ozgurluklerini, hic bir baski/mudahele altinda kalmadan ve baskalarinin da hak ve ozgurluklerine mudahele etmeden istemde bulunma bilincini almis kisi demektir. Bir birey, eger bu konuda kimden gelirse gelsin bir sikayette bulunursa, bu hukukun bireyin dokunulmazligini koruma konusudur." Bir bireyin, devlet olarak bu bilincte yetismesini saglamak benim gorevimdir." "Iktidara hangi ideolojik gorus gelirse gelsin, devlet olarak bireyin hak ve ozgurluklerini iktidar amacli arac edinmesine ve herhangibir degeri toplumsallasma temelinde kullanim propaganda araci edinmesine izin verilemez" Butun bunlar, devletin; toplumu kutuplastirici hic bir politik ideoloji ve inanca agirlik vermeyecegi ve hic bir ideoloji veya inancin tarafi olmayacagi anlamini tasir. Bu basta dini ve milli temelde devletinm bir tarafinin olmamasi demektir. Ustelik devlet, hic bir siyasi hareketin milli/dini bir fark uzerine politika yapmasina ya da oy temelli duygusal somurusune de izin vermemelidir. Cunku her turlu etik fark; siyasetin degil; insan haklarinin evrensel hukukun ve hak ve ozgurluklerin konusudur. Bir devletin hic bir sekilde toplumu ayrimlastirici bir ideolojisi veya inanci soz konusu olmamalidir.- Sosyallesmek
Sosyallesme nedir?, Sosyallesme, bulundugun ortam, zaman, cografya da; hic bir ayrim gozetmeden baskalariyla birlikte yasam ve iliski surmektir. Yani, beya/Zenci ile, irkciligi asarak; zengin/fakir ile ekonomiyi asarak, iyi/kotu ile ahlak degerlerini asarak, birarada yasamasi. Ulkemizdeki en buyuk sorun, belki onceden tarihi bir mirasolarak aldigimiz fakat bilinc ve farkindaliga varamadigimiz bu sosyallesmenin, yok olusu. Peki bu sosyallesmeyi, yok eden nedir?, elbetteki emperyalist zihniyetin, metafizik ve etik ideolojik inancsal dogru farklarini birbirinden ayiran, birbiri ile savastiran mikro ayrimciligidir. Neden bir Turk, Kurd ile; bir musluman, bir hristiyan ile, bir dinli, dinsiz ile, bir Alevi bir sunni ile, bir ermeni bir Turk ile v.s. sosyallesemez, iste bu yuzden. Okullarda, cocuklara bakiniz; buyuklerden cok daha rahat sosyallesirler, neden; cunku henuz beyinlerinde o ayrimci ideolojik inancsal dogrular yer etmemistir. Sosyallesme, toplumun her turlu farkinin ayni cografya, ortam ve zamanda birarada yasayabilmesidir. Iste bugun emperyalist zihniyetin, tek amaci bu birlikteligi ayrimci dusmanliga ve savasa donusturmektir. Ne ile bunu yapar, her turlu ideolojik inancsal dogru ayristirmasiyla. Maalesef, bu ayristirmaya anttiemperyalist savaslar da dahildir. Cunku ortada bir ayrisma, bir savas varsa; sosyallesme yoktur. Zaten sosyalizmi, bilhassa etimolojik ve linquistik olarak incelerseniz, sosyallesme olarak ortaya ciktigini algilarsiniz. Bugun ulkemizin en buyuk sorunu, SOSYALLESEMEMEKTIR. Bunun cok iyi algilanmasi, bilince cikmasi ve farkina varilmasi; ancak emperyalist zihniyete bir darbe olur, aksi her turlu ayrimcilik, anti emperyalist de olsa; emperyalist zihniyetin bir tezahurudur. Aslinda, Fransa ihtilali ile baslayan sehirlesme, yurtseverlik ve ulusalcilik; sosyallesme olmadan mumkun olabilirmiydi? Hani derler ya "bes parmagin, besi bir degil" iyi guzel de, el nasil oluyor? Demekki, elin varligi bu atasozune ters dusuyor, ya da "tabiki bir degil; onemli olan bir olmayanlarin bir birlik altinda birlesebilmesi" dusuncesi aciklama olur. Ozaman bugun ulkemizin en buyuk sorununun basinda, ister devrimci, ister ilerici, ister ulusalci, ister Turk, ister Kurd, ister dinli/dinsiz, farkli dine veyaayni dindeki farkli mezhebe mensup ol, olmasi gereken sosyallesebilmek. Ogrencisi, iscisi, memuru ve toplumun her farkli kesimi ve farkli halki biribiri ile sosyal dayanismayi saglayamiyorsa, gerisi bostur. Cunku, sosyallesme; emperyalist zihniyetin " ayir, bol yonet" siarina tek kasrsi koyabilecek bilinc ve farkjindaliktir. Bugun AKP de, CHP de MHP de ulkenin toplumunu ve farkli kesim ve halklarini sosyallestirmekten cok uzaktir. Hepsi, bir yandas ayrimci politika gutmektedir. RTE ogrencilerin karsisina, yandaslari surmeyi onerirken, MHP bozkurtlarini surmeyi onermektedir. Toplumun her turlu kutuplasmasi ve mikro ayrimciligi, zaten emperyalist zihniyetin tam da istedigi ortamdir. Herkes soyle bir yasam veiliskilerini gozden gecirsin, kim kimlerle sosyallesemiyorsa, oturup sorgulasin ve herkes kendinden kaynaklanan nedeni bulup ortaya cikarsin ve onun sosyallesmesini onleyen bu engelini kendi ideolojik inancsal dogrularini sorgulayarak asmaya calissin. Bunu basaramayanlar, neden ne olursa olsun bilmeli ki; emperyalist zihniyetten kurtulamamistir. Tabi, zihniyeti anti emperyalist olarak algilayabilir ve bu sosyallesememeye bunu bir bahane olarak sunabilir. Bugun ulkeyi kurtaracak olan, su anki toprak butunlugu, TC vatandasligi altinda her turlu farkin birbiri ile sosyallesebilmesidir. Aslinda, bu Anadolu toplumunun ve farkli halklarinin tarihi mirasidir. Yeterki bu hatirlansin ve bilincaltindan, bilince ciksin. Zaten ulkemizdeki, cesitli eylemlere bakildiginda, toplum ve cesitli kesimleri, ortaya koyduklari eylem ile, kendilerinin toplum olarak; kendine ilerici, devrimci v.s. diyen aydinlardan cok daha onde olduklari gorulur. Zaten kendine aydin diyenler, halkin bu tarihi mirasini gorebilse, kendi icinde bulunduklari ideolojik inancsal dogrularinin cikarci ve ayrimci cikmazinin farkina varacaklardir. Iste o zaman, verdiklerini zannettikleri anti emperyalist savasimin, aslinda emperyalist zihniyet oldugunun farkina varacaklardir. Varmazlarsa, zaten toplum ve farkli haklari, tarihi miraslari ile bunu onlara hatirlatir.- Ulusal Sorun ve Iki Boyutu
Ulusal sorunun, ana olarak iki boyutu vardir. Birincisi, konuya toprak butunlugu olarak bakanlarin, bu toprak butunlugunun bozulmasi sorunu. Ikincisi soruna ulus olarak bakanlarin, ulusu olusturan toplumun farkli halklari ile birlikte birarada beraber ve butunluk icinde yasama sorunu. Bu sorunlara deginmeden once, ulus kavraminin ne anlam ve icerikte oldugu ve nasil algilandigina bakmak gerekir. Herseyden once millet ve ulus kavramlari arasinda bir fark olup olmadigina bakmak gerekir. Bunun icin genel bir bakis acisindan ziyade, bir toprak parcasi uzerinde yasayan toplumun tarihsel gelismesi temelinde konuyu almak gerekir. Anadolu topragi temelinde konuya bakmak gerekirse, TC kurulmadan once bu topraklar da, Osmanli imparatorlugu mevcuttu. Osmanli imparatorlugu da, zaten hic bir zaman 1600 lerde Ingiltere ve 1789 Fransa Ihtilali ile gelen ve insanoglunun kendi kendine tanistirdigi bu kavram once bir sehirlesme olarak basladi. Iste tam da bu temelde, sehirlesen toplum bir ulke temelinde kendi toprak butunlugu kazanmaya calistilar. Osmanli da ise, bir sehirlesme yerine genelde Osmanliya bagimli eyaletler mevcuttu ve millet kavrami belirli bir kesim altinda birlesen topluluklar icin kullaniliyordu, sofor milleti, erkek milleti, kadin milleti v.s. gibi. Zaten, 1700 ile basliyan Osmanli toprak kayiplariyla, 1800 lerle gelen bu milletlesme ayaklanmalari temelinde ayaklananlar bir bir Osmanli topraklarindan kopmaktaydilar. Bu kopusun en sonu ve Osmanli yerine gecen, Turkiye topraklari oldu. Simdilik bu konuyu burada birakip, toplum, sehirlesme ve toprak butunlugunun 19. yuzyilda nasil sekillendigine bakalim. Bati da genelde Bir ulke adi ve o ulkenin toprak butunlugu temelinde yasayan toplumun bir ULKE VATANDASLIGI ADI vardi. Bu ulke vatandasligi adi, toprak butunlugu bunyesindeki tum toplumu ve farkli halklarini bir butun altinda birlestiren VATANDASLIK adi idi. Fakat, bu vatandaslar ne bir etnik koken ne de bir dini inanc olarak ayni degerlere sahip degildiler, Iste tamda bu temelde, bu farkli degerdeki ve ulke butunlugu bunyesinde ulke vatandasligi altindaki birlesim, ancak ve ancak bu farkli degerlerin hak ve ozgurlukleri ve de her turlu demokratik haklari ve de her farkin farklar esitligi temelinde bir sivil, sosyal ve de hukuk temelli bir sistemde, bu sistemin devleti olarak ta, hic bir vatandasini fark olarak one cikarmayan, ya da yok saymayan ve de hic birinin tarafinda yer almayan bir devlet anlayisi ile ayakta tutmak ancak mumkundu. Buradan ornek verirsek, kisaca ulke U.K. cografi toprak butunlugu G.B. bu butunluk bunyesindeki vatandaslik British ve her bir british vatandasinin kendine ait bir etnik kokeni (buna ingiliz de dahil) ve dini inanci veya inancsizligi. Bunun temelinde ulkeye sonradan gelen, goc eden ve yerlesen baska cografyalarin baska etnik kokenli, dini inancli vatandaslari ve de bunlarin british olarak hem vatandasliklarini (cifte vatandaslik) hem de herbirinin etnik, milli koken ve dini inancini korumasi. Iste boyle bir mozayigi, bir arada tutabilen ve hic birini one cikarmayan veya yok saymayan bir devlet anlayisi ve de bunun sivil, sosyal ve evrensel hukuk guvencesi ve insan haklari temelli bireysel hak ve ozgurlukleri. Tekrar, Turkiye'ye donersek; TC Ataturk eliyle bir toprak butunlugu ve bu toprak butunlugu uzerinde yasam surecek ulke vatandasligi verilmistir. Peki ulus nerden gelmektedir? Ulus burada bu toprak butunlugu uzerinde yasayan ulke vatandaslarinin butunlugudur. Yani, ULUS=VATANDAS temelinde bir esitliktir. Iste sorunlar da tam burada baslar. Ulke adi, Turkiye'dir ve Turkiyede yasayan vatandaslar TURKIYE VATANDASIDIR. Bu vatandaslarin da her toplumda oldugu gibi, farkli halklari ve farkli etnik ve de dini inanc degerleri vardir. Ayni yukaridaki ornek gibi, ilk karmasa TURK'lukte cikmaktadir. Yukaridaki ornekle ozdeslestirirsek, Turk british mi yoksa ingiliz mi karsiligindadir? Eger british karsiliginda ise, o zaman turk'un ingiliz karsiligi nedir? Eger ingiliz karsiliginda ise, O zaman Turk'un british karsiligi nedir? , Goruldugu gibi Turk kavrami, bir etnik koken, ya da bir vatandaslik olarak acik degildir. Once Ataturk'ten yola cikalim; Ataturk' ulusal algi temelinde Turk'lugu bir ulke vatandasligi olarak ortaya koymustur. Yani TC bunyesinde yasayan herkes Turk vatandasidir. Buradan iki sorun ortaya cikar, birinci sorun Turk vatandasinin etnik koken sorunu, ikincisi de; etnik kokeni turk olmayan turk vatandasinin kendi etnik koken sorunu. Bu noktada belirtmek isterim, bu etnik koken sorununun cozumu, ulke bolunmuslugu cozumu degil; ulke butunlugu icindeki bir cozumdur. Ama bu cozum, her etnik farkin ve dini farkin kendisini sunabilecek bir kurum ve kurulusa sahip olmasi, yani ULKE BUTUNUNDEKI TEMSIL HAKKIDIR. Iste bu temsil hakki taninmadan once, temsil edilecek halkin kokeni ve inanci taninmalidir. Eger Ataturk'un bakis acisindaki bir ulus korunacaksa ve bu ulusun toprak butunlugu korunacaksa, vatandaslik ve etnik koken ve dini inanc farklarinin farki hak ve ozgurluk olarak taninmali, bu tanim temelinde de temsil edilmelidir. Bu tanim, o farkli halkin her turlu halk degerlerini dil ve kultur dahil, uygulamasini ogrenmesini ve aktarmasini icerir. Bu da ancak, kurulacak devlet yapisinin, sadece vatandaslarini her fark ile birlikte kucaklayan,hic bir farki one cikarmayan veya yok saymayan ve kendiside hic bir farktan yana olmayan ve hepsine esit mesafede olan ve de bu farklari yasatacak halk ve ozgurlukleri hukuk guvencesi ile saglayan bir devlet anlayisi. Bu saglanmadan, ne bir devlet, ne bir ulusal butunluk, ne bir toprak butunlugu saglamak mumkun degildir. Umarim, anayasa degisikligi bu nu saglayabilecek cozumu getirir ve ulke bolumeden bir butun olarak tum fasrkli halklari ile birlikte yasamaya devam eder. Tabi, bu yasami ve iliskileri saglayabilecek bir devlet yapilanmasi ve anlayisiyla. Bunun disinda kalan baska herhangibir yanasim, ayrimcilik ve boluculuktur. Bu da Anadolu toplumuna ve farkli halklarina vurulacak tarihsel bir darbe olacaktir. Cunku hak ve ozgurlukler ve insan haklari, insan ve insanligi farklarina ayirma ayirma ve bolmeden yana degil; farklarin farkina varan alginin farklari farklarin hak ve ozgurlukleri ile birlikte birlestirmeden ve bir arada tutabilmeden yanadir.- Sizce...Cumhurbaşkanlığına Kim aday olmalı?..
Bak ben sana farklarini belirteyim. Vatandaslkik Milleyet Etnik koken Mesela Buyuk Britanya da, herkes Buyuk Britanya vatandasidir. Bu vatandasligin milliyeti britishliktir. Her british olan vatandasin, kendi etnik kokeni vardir. Bu ingiliz de, iskocta, irlandali da, hint de, somalili de, turk de, kurd de v.s. olabilir. Mesela turkiye'de yasayan TC vatandasi etnik koken olarak sadece turk olmak durumunda degildir. Turkluk bir etnik koken midir, ulke vatandasligi midir, yoksa bir milliyet midir? Bunu bana bilimsel temele oturtabilir misin? Osmanlidaki fark ayrimi sadece muslim gayri muslim uzerine idi. T.C ise turklestirme ve tek milli kokenlestirme uzerine kuruldu. O yuzden sen hem herkes turktur" dersen, hem de "sen turk degilsin" dersen zaten boluculuik ve ayrimcilik yapmis olursun. Cunku her ikisi de milliyetcilik olarak turklugu one cikarir ve diger kokenleri ya yok sayar, ya gale almaz. Halbuki biri sana "ben kurdum/ermeniyim/aleviyim" v.s. dediginde senin buna karsi cikma hak ve ozgurlugun yoktur. Iste antiayrimcilik, farklarin algisi ve cografi butunlukte korunmasi birlikteliogi ve farklar esitligidir. Bunu yapmadikca yani farklarin farkina varmadikca ve antiayrimciligi farklarin farkini taniyarak saglamadikca; hic bir zaman empewryalizmin mudahelesinden kiskirtmasindan ve bagimliligindan TC'nin kurtulmasi mumkun degildir. O yuzden Anadolu'nun tarihine ve yasanmisligina uymayan bir dini ve milli teklestirme, her zaman emperyalizmin ulke de ve toplumda hakimiyet kurabilmesine canak tutmak anlaminas gelir. Bu dini mezhebi ve milli kokensel olmus fark etmez. Sonucta milliyetciligin turku de kurdude birdir. Cunku biri digerini kabul etmez, yok sayar kendini digerine ustun kilar.- Sizce...Cumhurbaşkanlığına Kim aday olmalı?..
Yanitladigin icin, tesekkurler. Butun sorun farklari icsellestirebilecek bilisselligin algilanmasi. Bunun icin de basta birey bilinci gerek. Cunku otekilestirmek zaten toplumsal kisilegin kendi inancsal ideolojik dogrusuna biatidir. Yani kendi dogrusundan olmayani bertaraf eder ve otekilestirir. Kisaca Anadolu tarih ve kulturunde yasayan ve bu kulturden almis olan bir kisi icin, tum anadolunun ve her turlu farklasr mozagi onun bir parcasidir. Kendini ayirmak zaten farklari da otekilestirmek ve kendinden uzaklastirmaktir. Bunun bolgesel en guze gozlemi Antakya/Hataydadir. Tum farklar diger farklarla icicedir ve herkes karesindakini onun oldugu gibi kabul eder.- Sizce...Cumhurbaşkanlığına Kim aday olmalı?..
Nedir kemalizm, anlatin da bakalim. Mustafa Kemal yaptiklarinin gozlem vermesi temelinde toplumsal mkisilik sahibi bir pragmatisttir.- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Kahveden ziyade kapicino'ya benziyor, olabilir mi?- Var ve Ol Iliskisi
Olunan Varin, Oldurulmasi Iste, bir vari sahiplenmeden ve vari seyle ozdeslestirmeden, yani vari oldurmadan; varin oldurumunu kavramak gerekiyor. Burada da; dogal dusuncenin ctetolojik koken ve temeli ve bunun evrensel temelligi, sabitligi ve islerligi devreye giriyor. Kisaca, bir varin oldurumu icin; bir karakteristigi, bir de sekillenisi gerekir. Iste bir var oldurulmadan once, onun oldurumunun temeli ve kokeni, ya da bir baska deyisle; vari olduran evrensel kullanimbilim sembolleri; X ve Y dir. Burada X; oldurulacak varin; karakteristigini; Y de oldurulacak varin, olusum sekillenisini verir. X kisaca; ikilem ve karsitlik, Y de tek pozitif ve noktadir. Varin oldurumu; bu 7 sabitin NOKTALANMASIDIR. Yani, ikilem, teke; karsitlik pozitife, tek ve pozitifte, noktaya indirgenerek noktalanmistir. Bize kalan hareket alani ise; bu ikili ve karsitli noktayi; tek pozitif olarak noktalamadir. Tabi ki bu noktalama, ikili ve karsitli oldugundan; nasil noktalarsan noktala, mutlaka noktalananin,bir kendisi, bir karsiti, karsitliligi ikililigi, tekliligi, pozitifligi ve noktasi olacaktir. Ornek verirsek; Tanri-Noktalama--Madde karsiti Madde-Noktalama--Tanri karsiti Varlik-Tek, pozitif noktalama Inanc-Tek, pozitif noktalama Madde varlik-Ikili Tanri inanc-Ikili Var ve yok-Karsitlik inan ve inanma-Karsitlik Varlik-var, yok-Varliksal uclu Inanc-inanma, inanmama-Inancsal uclu Tanrisal, maddesel, inancsal-Kavramsal uclu Varliksal, inancsal-Tanrisal ikili Varliksal, inancsal-Maddesel ikili Tanri, madde-Sabit Varlik, inanc-Degisken Bu da varin oldurulduktan sonraki; "hangi oldurum ile noktalanacagi tartismasi ve cikmazidir.Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
- Ingilizce Muzik-Nostalji