Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Benim dile getirdiklerimde suphe de kesinlikte yoktur, cunku inanc ve ideoloji degildir.

 

Benim verecegim cevap, benim bakis acimin cevabi olacaktir. Ayrica bunu "sen kabul edesin" diye degil; kendi dusunce ve bilgim olarak veririm.

 

Bende inanc ve ideoloji olmadigi icin, "akil/beyin yikanmisligi" da soz konusu degil. Bu durum sadece kendini teslim edenler ve teslim olanlar icin gecerlidir.

 

Buyur bakalim.

Allah varmı?

Yoksa bana ispatlarmısın?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah varmı?

Yoksa bana ispatlarmısın?

Allah, insanoglu aklinin yarattigi fizik otesi binlerce kavramdan biridir. Bu kavrami varliksal ya da inancsal var/yok ve inanma/inanmama ikilemine ve karsitligina tasimak ve sadece bunlardan birini akilca kabullenip, digerine karsi cikmak; tanrisal zihniyetin kisir dongu tartismasidir. Dolayisi ile konu Allah'in varligi/yoklugu ya da inancsal inanmasi/inanmamasi degil; aklin Allahlastirma ihtiyacidir. Benim boyle bir tanrilastirma eylemine ihtiyacim yok.

 

Fenomenal olarak ta bir gozlemi yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah, insanoglu aklinin yarattigi fizik otesi binlerce kavramdan biridir. Bu kavrami varliksal ya da inancsal var/yok ve inanma/inanmama ikilemine ve karsitligina tasimak ve sadece bunlardan birini akilca kabullenip, digerine karsi cikmak; tanrisal zihniyetin kisir dongu tartismasidir. Dolayisi ile konu Allah'in varligi/yoklugu ya da inancsal inanmasi/inanmamasi degil; aklin Allahlastirma ihtiyacidir. Benim boyle bir tanrilastirma eylemine ihtiyacim yok.

 

Fenomenal olarak ta bir gozlemi yoktur.

hep bilimden bahsediyorsun kaderin bilimsel olarak kanıtlandığını biliyormusun peki 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi siz diyorsunuz ki "Madem Cenâb-ı Hak ezelî ilmiyle benim ne yapacağımı biliyor, öyleyse benim ne kabahatim var?" 

Her insan vicdanen bilir ki, kendisinde iki ayrı hareket, iki ayrı fiil söz konusu. Bir kısmı ihtiyarî, yani kendi isteğiyle, iradesiyle ortaya çıkıyor. Diğer kısmı ise ızdırarî; yani tamamen onun arzusu, iradesi dışında cereyan ediyor. 

Meselâ; konuşması, susması, oturması, kalkması birinci gruba; kalbinin çarpması, boyunun uzaması, saçının ağarması da ikinci gruba giren fiillerden. O birinci grup işlerde, istemek bizden, yaratmak ise Allahtan. Yâni, biz cüzi irademizle neyi tercih ediyor, neye karar veriyorsak Cenâb-ı hak mutlak iradesiyle onu yaratıyor. İkinci tip fiillerde ise bizim irademizin söz hakkı yok. Dileyen de yaratan da Cenâb-ı Hak. Biz bu ikinci gruba giren işlerden sorumlu değiliz. Yâni, âhirette boyumuzdan, rengimizden, ırkımızdan, cinsiyetimizden yahut dünyaya geldiğimiz asırdan sorguya çekilmeyeceğiz. 

İşte soru sahibi bu iki fiili bir sayma gafleti içinde. Gelelim asıl büyük hataya: Adam, yaptığı bütün müspet işlere sahip çıkıyor, “ben yaptım, ben kazandım” diye göğsünü gere gere anlatıyor bunları... Ama, sıra işlediği günahlara, yaptığı hatalara, ettiği zulümlere gelince kadere yapışıyor: Kaderimde bu varmış, diye işin içinden çıkmaya çalışıyor. Evine giren hırsızı mahkemeye verirken kaderi unutuyor. 

“Bu adam” diyor, “Benim evime girdi, şuyumu çaldı, buyumu gasp etti.” Hırsızın: “Ben masumum. Benim kaderimde soymak, bu zatın kaderinde de soyulmak varmış.” şeklindeki müdafaasına kızıyor, köpürüyor, çıldıracak hâle geliyor!.. Ama, sıra kendi işlediği günahlara gelince, utanmadan ve sıkılmadan o hırsızın müdafaasına sarılabiliyor!.. 

Böyle birisiyle, kader konusunu ciddî mânâda konuşmak mümkün mü? Gerçek şu: Biz her türlü işimizde, fiilimizde kaderin mahkûmu değiliz. İhtiyarî fiillerde, yani kendi irademizle yaptığımız işlerde serbest bırakılmışız. Bunu vicdanen biliyoruz. Bu fiillerde isteyen biziz, yaratan ise Cenâb-ı hak... 

Zaten dünyaya imtihan için gönderilmiş olmamız da bunu gerektirmiyor mu? İmtihana giren bir aday dilediği salonda imtihan olamaz. İmtihanı istediği saatte başlatamaz ve sona erdiremez. Soruların puanlamasını kendi tayin edemez. Bütün bunlar, onu imtihan eden kimsenin tayini ve tespiti iledir. Fakat, imtihan başladıktan sonra, cevapları dilediği gibi verir. İmtihan süresince kendisine müdahale edilmez. Aksi hâlde buna imtihan denmez. 

Şimdi, şu sorunun cevabını arayalım: İnsanlar bu dünyada kendi amel defterlerini diledikleri gibi doldurmuyorlar mı? İlâhî emir ve yasaklara uyup uymama konusunda serbest değiller mi? O hâlde, bu adamlar neyin davasını görüyorlar?!.. Bir yandan, işledikleri günahların sorumluluğundan kurtulmak için iradelerini inkâra kalkışıyor; diğer yandan, meselâ, pencerelerini taşlayan ve Allahın sorumlu bile tutmadığı, küçük bir çocuğu dövmekten de geri durmuyorlar. Bu sahne onları sorumlu kılmaya ve utandırmaya yetmiyor mu? 

Bu soruyu soranlardan bazılarının Türkçe bilmediğinden söz etmiştik. Geliniz bu soruyu dilbilgisi yönünden inceleyelim: “Mâdem Cenâb-ı Hak, ezelî ilmiyle benim ne yapacağımı biliyor, öyleyse benim kabahatim ne?” 

Bu cümlede iki tane fiil geçiyor: biri, “yapmak”, diğeri “bilmek”. Yapmak fiilinin öznesi: ben. Bilmek fiilinin öznesi: Cenâb-ı Hak. Yâni soru sahibi, “Ben yapıyorum, Allah da biliyor.” diyor. Ve sonra bize soruyor: Benim kabahatim ne? Ona nazikane şu cevabı veriyoruz: “Senin kabahatin o işi yapmak.” 

Bu konuda Nur Risalelerinden Sözler adlı eserde şu tespit yapılır: “Kader, ilim nevindendir. İlim, malûma tâbidir. Yani nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa malûm, ilme tâbi değil.”İlim, “bilmek” ya da “bilgi” mânâsına geliyor. Malûm, “bilinen”, âlim ise “bilen”, yahut “bilgin”. Bu kaideyi bir misâl ile açıklamaya çalışalım. Meselâ, ben bir gencin fen fakültesinde okuduğunu bilmiş olayım. Bu bilgim ilimdir. Malûm ise, o gencin o fakültede öğrenci olduğu. İşte, benim ilmim bu malûma tâbidir. Yani o genç fen fakültesinde okuduğu için, ben de onu öylece bilirim. 

Misâller çoğaltılabilir. 

“Madem Cenâb-ı Hak benim ne yapacağımı biliyor,” denilmekle, Allahın âlim olduğu, soru sahibinin ise, o fiili yapacağı peşinen kabul edilmiştir. İşte o adamın, söz konusu fiili işlemesi malûm, Allahın, bunu ezelî ilmiyle bilmesi ise ilimdir. Ve bu ilim, malûma tâbidir. 

Yukarıda, Sözlerden naklettiğimiz cümlelerin devamında da şöyle buyurulur: 


“Yani ilim desâtiri; malûmu, haricî vücut noktasında idare etmek için esas değil. Çünku malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinat eder.”


Bilindiği gibi, bir şeyi, bir hâdiseyi yahut bir fiili bilmek, onun fâili olmak için yeterli değildir. Bir misâl: Konuşmayı herkes bilir. Ama, bir insan bu işe teşebbüs etmedikçe ve konuşma fiilini işlemedikçe onun konuştuğundan söz edebilir miyiz? 

Bir başka misâl: Allah Resulü (a.s.m.) İstanbulun fethini müjdelemiştir. Ama, “fetih” fiilini sultan Mehmet işlediği için “fatih” unvanını o padişaha veririz. İstanbulu, peygamber Efendimizin(a.s.m.) fethettiği gibi bir iddiada bulunmayız. 

Demek ki, fâil olmak için fiili bilmek yetmiyor. Onu irade etmek, bizzat teşebbüs etmek ve işlemek gerekiyor. İşte Allah, insanın bütün amellerini, bütün fiillerini bilir. Ama, iradesini ve kuvvetini sarf ederek o işi yapan insandır ve her türlü sorumluluk da ona aittir. 

Daha önce de belirttiğimiz gibi; kul, kendi cüzi iradesini, -hayır olsun, şer olsun- hangi işe sarf ederse, Cenâb-ı Hak onu yaratır. İstemek kuldan, yaratmak Allahtandır. Fakat, bütün fiilleri Allahın yaratması, insanı sorumluluktan kurtarmaz... İnsana kuvvet ihsan eden, her türlü imkânı bağışlayan Allahtır. Kul bu imkânı, bu kuvveti onun rızasına aykırı olarak kullanırsa elbette sorumlu olur, suçlu olur. 

Şöyle bir düşünelim: Bir emniyet mensubu, yetkisini ve silâhını kötüye kullanarak birisini haksız yere vursa, devlete mi katil denilecektir, yoksa o görevliye mi? Şüphesiz, katil o görevlidir!.. Şimdi bu görevli, “Ben o suçu devletin imkânlarıyla işledim. Ne kendi silâhımı kullandım, ne de kendi mermimi.” şeklinde bir özür beyan edebilir mi?

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

link vermek yasakmı bilmiyorum yasaksada şimdiden özür dilerim

 

 

Vermis oldugun link bu sitede tartisilmis ve boyle bir ispat soz konusu degildir.

 

Zaten kader gozlem vermezki bilimsel ispati olsun.

 

Kader ve de tesaduf sadece "herseyi olduran bir sey oldugu" temelli bir akilli tasarim inancidir.

 

Bilimsellik ile de ilgisi yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2508 nolu mesajiniz sadece inanc uzerinedir, bilimsel hic bir icerigi yoktur.

 

Bilimsellik bazi seyleri akil yurutumu ve yaratimi ile onceden var kabul edip, hareket etmez.

 

Peki siz neden Allah'inizin bir yaraticisini aramiyorsunuz?

 

Allah'inizi yaratan kim?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben size bilimsel olar

 

2508 nolu mesajiniz sadece inanc uzerinedir, bilimsel hic bir icerigi yoktur.

 

Bilimsellik bazi seyleri akil yurutumu ve yaratimi ile onceden var kabul edip, hareket etmez.

 

Peki siz neden Allah'inizin bir yaraticisini aramiyorsunuz?

 

Allah'inizi yaratan kim?

Sen Allahın varlığını kabul ediyormusun peki ediyorsan sana bunun cevabını elbette ki vereceğim...

Bilimsellik gözleme dayanmak akıl yürütmek diyordunuz neden şimdi ters açıdan cevap veriyorsunuz ki... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben size bilimsel olar

 

Sen Allahın varlığını kabul ediyormusun peki ediyorsan sana bunun cevabını elbette ki vereceğim...

 

Bilimsellik gözleme dayanmak akıl yürütmek diyordunuz neden şimdi ters açıdan cevap veriyorsunuz ki... 

Allah kavram olarak ve aklin yaratimi olarak diger bir suru metafizik fizik otesi yaratim gibi vardir.

 

Bilimin akil yurutmesinin meyvasi gozlemdir. Gozlem yok ise ya da mantiksal olabilirlik olanagi yok ise akil yurutumu sadece inanc ve ideoloji olur, bilimsel olmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Peki siz neden Allah'inizin bir yaraticisini aramiyorsunuz?

 

Allah'inizi yaratan kim?

bir tren gözünüzün önüne getirin şimdi vagonları lokomotif çekiyor öyle değil mi? peki lokomotifi kim çekiyor sorusu gibi bir soru. Lokomotif “çeken” değil de “çekilen” olsa zaten lokomotif olmaktan çıkar vagon olur doğru değil mi  Dolayısıyla bu soru karakter olarak mantıksız veya ancak böyle bir soruyu hayatı tanımaya çalışan çocuklar sorar. :) bilim nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

lütfen okuduklarınıza tekrar dönün gülmekten kendimi alamıyorum şuan da smile.png

Gulmek iyidir, gerilmis sinirleri gevsetir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir tren gözünüzün önüne getirin şimdi vagonları lokomotif çekiyor öyle değil mi? peki lokomotifi kim çekiyor sorusu gibi bir soru. Lokomotif “çeken” değil de “çekilen” olsa zaten lokomotif olmaktan çıkar vagon olur doğru değil mi  Dolayısıyla bu soru karakter olarak mantıksız veya ancak böyle bir soruyu hayatı tanımaya çalışan çocuklar sorar. smile.png bilim nedir?

Peki o lokomatife lokomatif olabilme ozelligini kim veriyor?

 

Bilim bilmek ve bildirmektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

o zaman sizin çok ihtiyacınzı var smile.png bilim bilmek ve bildirmektir diyorsunuz ama diğer yorumlarınızda bilimi neden farklı anlattınız bana şimdi kafam karıştı küstüm size hıhh sad.png(( 

Olurmu bilim bilmek ve bildirmektir, yani inanmak ve teslim olmak degildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sorunuzun cevabına gelince Risalei Nur dan cevap vermek istiyorum..



zamanımızda saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya atılan sorulardan biri de "Bu mahlukatı Allah yarattı, peki ya Allah 'ı -haşa- kim yarattı?" sorusudur. 
 
"İnkılab-ı hakaik , ittifaken muhaldir ve inkılab-ı hakaik içinde muhal-ender muhal, bir zıddın kendi zıddına inkılabıdır. Ve bu inkılab-ı ezdad içinde bilbedahe bin derece muhal şudur ki: Zıt, kendi mahiyetinde kalmakla beraber, kendi zıddının aynı olsun."(1) Soru bu hakikatin ışığında incelendiğinde şu tezatlar ortaya çıkar: 
 
Allahü Teala'nın -haşa- yaratıldığı vehmedilirse o halde, O Zat-ı Mukaddes'in hem ezeli, hem hadis (sonradan yaratılmış), hem Halık, hem mahluk, hem sonsuz kadir, hem sonsuz aciz, kısacası, hem uluhiyetin sonsuz kemal sıfatlarına, hem de mahlukiyetin sonsuz eksik sıfatlarına sahip olması lazım gelir. Soru böyle sonsuz çelişki ve zıtlıklar taşıdığı gibi, birçok imkansızlıkları da içine almaktadır. 
 
Bunlardan sadece birisi olan "Teselsülün muhaliyeti"ni nazara vermekle yetineceğiz. Bir an için O Vacib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yani Cenab-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru silsile haline sonsuza kadar gider. 
 
O halde bu sorunun mahiyeti muhale, imkansızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz. Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim: On-onbeş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan herbirisini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez. 
 
Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecektir. Şeker fabrikasındaki aletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgahları gösterilecektir. Sonunda mes'ele bir zatın ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgahın da tezgahı sorulacak ve teselsüle gidilecektir. Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır. Bu ağaç ise kainat fabrikasında inşa edilmiştir. Eğer elma ağacının da, kainatın da yapılması sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kainat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çıkmaza girilecektir. 
 
Bir asker emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve başkumandan da padişahtan alır. "Ya padişah kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o da asker derecesine iner ve emir aldığı zat padişah olur. Bu durumda birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir. Bu misallerden anlaşıldığı gibi, bu kainatın yaratılışının; zatı, esması ve sıfatlarıyla ezeli ve ebedi olan Allah'ın ilim, irade ve kudretine dayanması zaruridir. 
 
"Cenab-ı Hakk'ı -haşa- kim yarattı?" diye firavunane soru soranlar “teselsülün muhal oduğunu” bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptıklarını açığa vurmuş olurlar.
 
(1) Bediüzzaman Said Nursi, Sözler s. 65 

 

 

şimdi diyeceksiniz hani ALLAH nerede genelde bundan sonra ki sorularınız hep bu yönden yana

bir sopa alsam vucüdunuzun her hangi bir yerine sert bir şekilde vursam ve siz vucüduma ağrı girdi dediğinizde siz o ağrıyı bana gösterebilirmisiniz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoo demiyecegim, sadece sizin de herkes gibi kendinize bir ilk ve tek mutlak sectiginizi ve buna teslim oldugunuzu soyleyecegim.

 

Zaten dogal olarak akil bunu basaramazsa, inanamaz.

 

Iste bilimin en belirgin farki aklin boyle bir teslimiyete inanc duymamasidir.

 

Yalniz unutma, "lailaheillallah" "Allah'tan baska bir ilah yoktur, tapacak" diyor. Yani "ilahlar var ama, tapilacak olan bir tek Allah'tir"

 

Iste bu da diger her turlu aklin yaratimi baska ilahlara tartismali bir rakip oluyor.

 

Ozaman su soru doguyor "neden binlerce ortaya atilmis ilahtan sadece Allah'a tapiyorsun?

 

Iste burada sadece biat psikolojisi vardir. En azindan diger ilahlarin bir ogrenilmesi gerekir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoo demiyecegim, sadece sizin de herkes gibi kendinize bir ilk ve tek mutlak sectiginizi ve buna teslim oldugunuzu soyleyecegim.

.

.

.

Iste burada sadece biat psikolojisi vardir. En azindan diger ilahlarin bir ogrenilmesi gerekir.

 Kuranda Biz kelimeleri geçiyor o zaman şimdi siz yine dersiniz ki haşa Allahtan başka ilahlarda var öylemi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Kuranda Biz kelimeleri geçiyor o zaman şimdi siz yine dersiniz ki haşa Allahtan başka ilahlarda var öylemi?

Yok mu?

 

Kabe'deki putlar nedir?

 

Ayrica "lailaheillallah" "Allah'tan Baska ILAH YOKTUR, tapacak" demek var ki "sadece Allah'a tapin" diyor.

 

Ayrica soylebir insanoglu tarihine bak istersen, tektanrili dinlerden onceki cok tanrili devre ve olan ilahlara. Envayi cesit.

 

İlahi varlıklar listesi dünya çapında çeşitli dini akımların, kültürlerin ve mitolojilerin konusu olan ilahi varlıklar hakkında bilgi vermek amacıyla oluşmuştur. Liste alfabetik sıraya göre dizilmektedir.

 

httpwikikategoriilahlar ruhlar ve efsanevi varliklar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

düşün, karar sana bağlı, hangi yoldan gideceği senin aklın ve iradene bırakılmış... Kaderde bizim elimizde olan bir şey..

 

 

Çocuk, büyünce babasına asi olacak demiş öldürülmüş. Kitabınızda böyle yazar. Neden çocuğa "yol seçme" seçme izni verilmemiş?

 

Çocuğun kaderinin önceden belirlendiği biliniyormuş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çocuk, büyünce babasına asi olacak demiş öldürülmüş. Kitabınızda böyle yazar. Neden çocuğa "yol seçme" seçme izni verilmemiş?

 

Çocuğun kaderinin önceden belirlendiği biliniyormuş.

 

 

hersey kaderin icinde ;

 

cocugu olduruyor Hizir evet ; Bahane olarak ta ileride azgin bir hale gelip tahribat yoluna gidecegini soluyor ;

 

 

 

 

bunu Hz. Musaya soyluyor ; mucizatli bir Peygambere - o da sasakaliyor : ))

 

bilir kisi Kederi de biliyor ; zaten eceli de kaderinde ..

 

ayette o aileye bundan daha hayirlisini vermeyi diledik diyor ... yani genel bakinca Allahin lutfu olan bir hareket oluyor ;

 

 

herseyde bir hayir vardir ; ama insan buna konsantre olmak istemez ; herseyde bir hayir oldugunu Allah isin arkasindaki bir sir perdesi ile orneklendiriyor burda !  cocugu bi sekilde olen bir Aile ye bir mumin cocuk mujdeleniyor ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hersey kaderin icinde ;

 

cocugu olduruyor Hizir evet ; Bahane olarak ta ileride azgin bir hale gelip tahribat yoluna gidecegini soluyor ;

 

 

 

 

bunu Hz. Musaya soyluyor ; mucizatli bir Peygambere - o da sasakaliyor : ))

 

bilir kisi Kederi de biliyor ; zaten eceli de kaderinde ..

 

ayette o aileye bundan daha hayirlisini vermeyi diledik diyor ... yani genel bakinca Allahin lutfu olan bir hareket oluyor ;

 

 

herseyde bir hayir vardir ; ama insan buna konsantre olmak istemez ; herseyde bir hayir oldugunu Allah isin arkasindaki bir sir perdesi ile orneklendiriyor burda !  cocugu bi sekilde olen bir Aile ye bir mumin cocuk mujdeleniyor ..

 

Her konu gibi bunu da çarpıttın mı nihayet Dennise?

 

Senin cevabın ne alaka şimdi? Ben diyorum ki; çocuk öldürülüyor, cinayet işlenip, kadere bağlanıyor. Sen diyorsun ki; "Allah yenisini verecek".. Bu ne biçim mantık?

 

Tıpkı emperyalist mantık.. "Şükret seni Allah ihya eder" mantığı.. Yapılan tüm kötülüklere dini kılıf bulma mantığı. Din bu nedenle oluşturulmuş. Allah ile aldatma(sömürü)..

 

Sen gel benim çocuğumu öldür. Kılıf olarak ta; "Allah yenisini verecek, o çocuk kötü idi de.. kaderi böyleymiş de.." Çocuk hiç kötü olur mu? Mantık, akıl bu mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.